Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

" Beni Devlet Kaçirdi "

H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kazim-uysal_1424416376.jpg

'BENİ DEVLET KAÇIRDI'
DOĞRUHABER / BATMAN - 20.02.2015 09:09
90'lı yıllarda Bölge'de Paralel Yapı polislerinin karıştığı kumpaslardan her gün bir yenisi ortaya çıkıyor. Batman'da 1999 yılında ‘Paralel Yapı'nın polisleri tarafından kaçırıldığı ortaya çıkan, o dönemde öğretmenlik yapan evli ve 7 çocuk babası Kazım Uysal, kendisine yaşatılan zulmü anlattı
M.Fatih Akgül - Batman

Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un ‘İn' kitabında yer alan ve 1999 yılında ‘Paralel Yapı'nın polisleri tarafından kaçırılan ve o zamanda öğretmenlik yapan evli ve 7 çocuk babası Kazım Uysal, kendisine yaşatılan zulmü gazetemize anlattı.

1998 yılında ‘Paralel Yapı' polisleri tarafından katledildiği ortaya çıkan Cevzet Soysal cinayetinin aydınlanmasıyla bu kirli yapının 1990'lı yıllarda mütedeyyin insanlara yaşattığı zulümlerin biri daha aydınlandı. Eski bir istihbaratçının yazdığı kitabında yer alan Paralel Yapı faaliyetleriyle, dindar halka yönelik düzenlenen birçok komplo gün yüzüne çıktı.

O komplonun mağdurlarından Kazım Uysal yaşadıklarını anlattı.

KAZIM UYSAL'IN KAÇIRILMA ANI
Kazım Uysal, bundan tam 16 yıl önce Haziran ayının ortalarında hastane çıkışı evine giderken eski Devlet Hastanesi civarında yanına gelen 3 kişilik polis tarafından, ev halkına telefon açmasına dahi fırsat verilmeden gri renkteki Doğan marka araca zorla bindirildi.

Üniformalı polisler tarafından ve neden araca zorla bindirilerek kaçırıldığına anlam veremediğini ifade eden Uysal, İslami faaliyetlerinden dolayı 24 gün boyunca gayri resmi bir şekilde alıkonularak kendisine işkence yapıldı.

Uysal, 90'lı yılların karanlık döneminde şimdiki adıyla Paralel Yapı'nın polisleri tarafından kendisine yaşatılan o zulmü şu sözlerle aktardı: “1999 yılında hasta olduğum bir günde Devlet Hastanesi çıkışında bir anda uzun boylu, hafif sarışın, burnu hafif eğik ve sesi genizden çıkan biri koluma girdi. Elinde telsiz ve belinde silah olduğunu gördüm. İfademi almak için beni emniyete götürmesi gerektiğini söyledi. O sıra etrafa baktım ve tanıdık kimseyi göremeyince eve telefon açmak için müsaade istedim ancak izin vermeyip beni çekerek gri renkli Doğan marka araca zorla bindirdi. Emniyete doğru gelmemiz gerekirken aracı birden Siirt tarafına çevirdiler. 50-100 metre ilerledikten sonra yanımdaki polis, bana birden yumruk atmaya başladı. Ardından başıma kar maskesi koyup, beni yüzüstü aracın içine uzattıktan sonra ellerimi arkadan kelepçeleyip götürdüler. Gözlerim kapalı olduğu için nereye götürüldüğümü bilmiyordum.”

“HER AKŞAM YATSIDAN SABAHA KADAR İŞKENCE YAPIYORLARDI”
Kaçırılıp boş bir araziye götürüldüğünü belirten Uysal, kendisine burada işkence yapmaya başladıklarını dile getirdi. Uysal, “Bana yapılan işkence gün batımına kadar devam etti. Güneş batımıyla birlikte beni şehirde sığınak gibi bir yere koydular. Buradaki odaya işkence malzemelerini de getirmişlerdi. Beni kaçıran 3 kişilik bir ekibin yanında işkencede ikinci bir ekip de yer alıyordu. Burada bana her akşam yatsıdan sabaha kadar işkence yapıyorlardı. Burada ilk günden beri namaz kılmak için izin istediğimde bana, ‘hayır, böyle bir lüksümüz yok' dediler. Dolayısıyla burada 24 gün boyunca dışarıdan duyduğum ezan sesiyle teyemmüm alarak namazlarımı kılıyordum. Günlerce burada bana işkence yaptılar. Bir gün belime bir tabanca, ön tarafıma da bir el bombası koyarak, beni boydan boya koli bandıyla bağladılar. Sonra bana, ‘bu tabancayla çok faili meçhuller, suikastlar yapılmış. Bu bombayı da patlatacağız ve bu tabanca senin üzerinde olduğu için bu kadar faili meçhuller ve cinayetler senin boynuna girecek. Onun için ne biliyorsan söyle' dediler. Ben de Müslüman olduğumu, Müslümanlığımı hiçbir zaman gizlemediğimi, bunu da Allah için yaptığımı ve bu şartlarda bile dinimden taviz vermeyeceğimi hep söyledim.” dedi.

“İFADEMİ OKUMAK İSTEDİĞİMDE BAŞIMI DUVARA VURDULAR”
İslam'ı yaşamak ve yaşatmaya çalışmaktan öte hiçbir kusurunun olmadığını vurgulayan Uysal, polislerle aralarında geçen diyaloğun devamını ise şu ifadelerle anlattı: “Beni sardıkları o bombayla yarım saat beklettiler. Ardından benim hiçbir şey bilmediğime karar verdikten sonra bana, ‘infazını erteledik' dediler. En son 24. günün sonunda beni alıp boş bir araziye bırakıp gittiler. Ardından 1-2 dakika geçmeden hemen yanı başıma sivil polislerin bulunduğu bir araç yanaştı. Bana kim olduğumu, burada ne yaptığımı inandırıcı olmayan sorular sordular. Oradan aldılar beni emniyete getirdiler. Bu sefer resmi gözaltına alındım. Resmi gözaltında vücudumdaki işkence yaralarından dolayı bu sefer bana işkence etmediler. Burada 7 gün gözaltında tutulduktan sonra ifademi aldılar. İfademi okumamı istedim. Bir polis bana, ‘ifadeni mi okumak istiyorsun' diyerek beni alıp başımı duvara vurdu. İfademi imzaladıktan sonra savcıya çıktık. Savcı hakime sevk etti ve hakim de tutuklamamı verdi.”

“HAKİM TARAFINDAN SERBEST BIRAKILAN DİNDARLAR, POLİSLERİN MÜDAHALESİYLE TUTUKLANDILAR”
Gözaltındayken yaklaşık 15 dindar kişinin daha gözaltına alındığını söyleyen Uysal, “Bu yakalanan yaklaşık 15 dindar şahıs, çıkarıldıkları mahkemede hakim tarafından serbest bırakıldılar. Bunlar serbest bırakılır bırakılmaz, oradaki polisler aralarında konuşup, sinirlenmiş bir şekilde hakimin yanına girdiler. Birkaç dakika sonra serbest bırakılan o dindar kişilerin tekrar tutuklanmalarının çıktığını söylediler. Bu kişiler serbest bırakıldılar, o polislerin müdahalesiyle tutuklanmaları sağlandı” ifadelerini kullandı.

“SENİ ÖLDÜRMEDİĞİMİZ İÇİN BÖYLE SÖYLÜYORSUN”
Yaklaşık 6 yıla yakın cezaevinde kaldığını kaydeden Uysal, “Daha sonra cezaevine götürüldüm. Cezaevi girişinde bana neden tutuklandığımı söylediler. Ben de yanımda olan polisi göstererek, ‘bunlar beni kaçırdı' dedim. Tabi yanımdaki polis bana, ‘seni öldürmediğimiz için böyle söylüyorsun, seni öldürseydik böyle demezdin' dedi. O şekilde beni cezaevine koydular. 5 sene 8 ay cezaevinde kaldım. Sadece 4 buçuk yıl mahkemem sürdü. Öğretmenlik mesleğini yapıyordum. Memurların Yargıtay onayına kadar maaşlarının 3'te 2'si devam ediyordu. Benim maaşımı ilk ayda kestiler. Sebebi ise, sanki ben kendi rızamla okuluma gitmedim ve onun için de istifamı verdiler. Aynı zamanda asteğmen öğretmendim. Bu sefer firar ettiğim gerekçesiyle askeriye bana dava açtı. Hem Elazığ 8. Kolordu'da ve hem de Diyarbakır 7. Kolordu'da askeri mahkemeye çıktım. Askeri mahkemeye verdiğim ifadeler yeterli geldi ve askeri mahkeme beni beraat etti.” dedi.

“TEK SUÇUM, ALLAH'IN DİNİNE SAHİP ÇIKMAK VE İNSANLARI HAYRA ÇAĞIRMAKTI”
Cezaevindeyken eşi ve 7 çocuğunun çok zor şartlarda hayatta kalabildiklerine dikkat çeken Uysal, “İlk aydan itibaren maaşımı kestikleri için 7 çocuğumla birlikte eşim toprak evli tek bir odada kalmak zorunda kaldı. Anneleri çaresizlikten bazılarını tatlı satmaya, ayakkabı boyacılığı yapmaya, su satmaya göndererek ve sağda solda çalıştırarak geçimlerini sağlamak zorunda kaldılar. Bana 7 cezaevi gezdirdiler. İşimden ettiler. Suçum da, Allah'ın dinine sahip çıkmak ve insanları hayra çağırmaktı” şeklinde konuştu.

kazim-uysal_1424416444.jpg


Kendisini kaçıran polislerin hiç çekinmeden Fethullah Gülen Grubuna mensup olduklarını söylediklerinin altını çizen Uysal, polislerin kendisine Fethullah Gülen'in polisleri olarak bu işi yaptıklarını gizlemeden kendisine açıkça belirttiklerini ifade etti.

“BİZLER FETHULLAH GÜLEN HOCANIN POLİSLERİ OLARAK BU İŞİ YAPIYORUZ”
Uysal, “Beni kaçırdıkları polislerle gözaltında olduğum 24 gün boyunca sürekli tartışıyorduk. Bu polisler, Fethullah Gülen'e mensup olduklarını gizlemiyorlardı. Bana, ‘Bizler Fethullah Gülen Hoca'nın polisleri olarak bu işi yapıyoruz' diyorlardı. Ben onların Fethullah Gülen'e mensup olduklarını kaçırıldığım ilk günden beri biliyordum.” şeklinde belirtti.

Kendisin kaçıran ve Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un ‘İn' kitabında yer alan polislerden birinin tanık olarak savcıya itirafta bulunduğunu söyleyen Uysal, kendisinin de kendisini kaçıran polislere dava açacağını belirtti.

“BENİ DEVLET VE DEVLETLE İŞBİRLİĞİ YAPAN PARARELCİLER KAÇIRDI”
Uysal, “Mağdur edildim. 4 buçuk yıl mahkemem sürmüş olmasına rağmen ilk günden itibaren maaşımı kestiler. Çocuklarıma mağduriyetler yaşattılar. Beni kaçıranlardan davacıyım. Ben sağ çıktım ve belki sağ çıkmayan bir sürü insan vardır. Hakkımı bu dünyada da öbür dünyada da helal etmem ve bu işin peşini de bırakmayacağım. Kaçırılıp serbest bırakıldığım gün, ‘Beni kaçıran polisleri tanıyorum, onları karşıma getirin' dediğim halde kimse ilgilenmedi. Ben o günün emniyet müdürüne, valisine, amirine ve komiserlerine davacıyım. Bu 3 kişilik bir paralel işi değil. Beni kaçıran polisler göğsünü gere gere Fethullahçı olduklarını söylüyorlardı. Fakat beni devlet kaçırdı. Devletin içinde devletle birlikte olan Fethullahçı polisler kaçırdı ve iki ekip birlikte işkence etti.” diyerek tepkisini dile getirdi.

“HÜKÜMET, BU YAPIYA KENDİSİ İÇİN DEĞİL İSLAM'A, MÜSLÜMANLARA ZULÜM ETTİĞİ İÇİN DOKUNMASI GEREKİR”
Hükümet yetkililerine de çağrıda bulunan Uysal, konuşmasının sonunda şöyle dedi: “Mazlumun yanında olmak gerekiyor. Müslüman olduğumuz için bize zulüm edildi. Yarın da ne olur bilmiyoruz. Bu yapı fırsat buldukça kendinden başkasını imha etmeye devam edecek. Ya onlara köle olacaksın, ya da seni imha edecekler. Bunların ucu israil'e dayanır diye hep endişemiz vardı. Rabbimizden ucu israil'e dayanmaması için dua ediyorduk. Fakat neticede belgelerle ortaya çıktı ki ucu israil'e dayanıyor. Hükümetten bu yapıya günübirlik değil, sadece kendisine dokunduğu için değil İslam'a, Müslümanlara, mazlumlara dokunduğu için dokunması gerekir. Yoksa yarın, öbür gün bu yapıyla anlaşırsa o zaman yine bu yapı zulmüne, Cevzet'leri öldürmeye, Kazım'ları kaçırmaya devam edecek ve bu hükümette dün olduğu gibi yine sessiz kalmaya devam edecek. Bu İslami, insani ve ahlaki değil ki. Hükümetin bu yapıya kendisi için değil, bu yapı insanlara zulüm ettiği için, kendisine boyun eğmeyeni imha etmeye kalkıştığı için engel olması gerekir. Benim gibi mağdurların da mağduriyetini gidermek de elbette hükümetin görevidir.”
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
139182_Abim-DgMlerin-siyasi-kararina-kurban-edildi.jpg

'Abim DGM'lerin siyasi kararına kurban edildi'
Bölgede yaşayan dindar halka adeta ceza olsun diye yaşatılmış acılar ve aleyhlerine kurulan komplolarla mağdur edilen bir camia ve çevrilen kirli bir oyunun kurbanı olan Emin Sabaz'ın yaşadığı gayri hukukiliği dile getiren kardeşi, yaşadıkları bu zulme dur denilmesi için yetkililere çağrıda bulundu.

Son günlerde gündeme gelen ve 1990’lı yıllarda 28 Şubat sürecinin de bahane edilerek haklarında türlü hile ve komplolar kurularak cezaevlerine atılan bölgenin dindar halkının yıllardır zindanlarda çürümeye terk edilmiş çocuklarının acı hikâyeleri gün giderek ortaya çıkmaya devam ediyor.

İlke Haber Ajansının hemen hemen her hafta bir ya da iki kişinin gündeme getirdiği bu ibretlik olayları okuyan bölgenin acı ve ıstırap çektirilmiş dindar halkı kimi zaman kendileri kimi zamanda cezaevlerinden mektuplarla bizlere ulaşarak haklarında çevrilen kumpasları ve kendilerine yapılan hukuk dışı uygulamaları anlatma imkânı buluyor.

Bu şahıslardan biri olan ve 2001 yılında memleketi olan Batman’da arkadaşını ziyaret etmek için evine giderken maskeli ve kim oldukları belli olmayan kişiler tarafından yapılan bir baskın sonucu bir çatışma ortasında kalan ve yakalanan Emin Sabaz’ın kardeşi Hüseyin Sabaz ağabeyinin yaşadığı hukuksuzlukları İlke Haber Ajansına anlattı.

“Devlet diye bir şey yok, çeteler insanların, özellikle de inananların başına musallat olmuştu”

O günü hatırlamaya çalışan ve aile olarak kendilerine yaşatılan mağduriyetleri nefretle anan Hüseyin Sabaz, o gün ağabeyinin arkadaşının baskın yapan şahıslara verdiği tepkinin çok doğal bir tepki olduğunu söyledi.

Hüseyin Sabaz, “Her gün polis adına insanlar kaçırılıyor, katlediliyor ve kimsenin izine bile rastlanılmıyor. Buyurun size Cevzet Soysal olayı ortada. Polis adına onu kaçıranlar vahşi bir şekilde katletmişler. Yüzleriniz maskeli olarak bir eve baskın yapıyorsunuz ve hiçbir şey söylemeden çatışmaya başlıyorsunuz. O değil de biz olsan ne yapabiliriz ki? Maalesef hiçbir insanın can güvenliğinin olmadığı acı dönemlerdi. Devlet diye bir şey yok, çeteler insanların, özellikle de inananların başına musallat olmuştu. Abim o esnada orda misafir olarak bulunuyordu. Daha sonra bir çatışma çıkıyor. Çatışmadan sonra polis olduklarını söyleyen bu adamlara mukavemeti bırakıyor ve teslim oluyorlar. O günden sonrada gerek abime gerekse de ailemize karşı zulüm başlıyor.” İfadelerini kullandı.

“İnsan olanlar, insanlıktan nasibini alanlar, Allah’tan korkanlar bu işkenceyi yapamazlardı”

Bu olaydan sonra mahkeme sürecinde yaşadıkları komplo ve mizansenlere de dikkat çeken Sabaz, yakalanan abisinin günlerce o evde ne işinin olduğunun sorgulandığını, yakalanan diğer şahsın mahalleden abisinin arkadaşı olduğunu ve arkadaşına normal bir ziyarette bulunduğunu delillendirmelerine rağmen, bu delillerin dikkate alınmadığını söyledi.

Sabaz, “ O dönemlerde Batman’da çok yoğun bir işkenceden geçiriliyordu insanlar. Kendisini hem psikolojik hem de fiziksel olarak çok büyük bir işkenceye maruz kaldı. 6 gün boyunca gözaltında işkenceden geçirildi. Birileri abimi orada görüyor ancak abim utandığı içinde ona kendisini tanıtmıyor. Aslında ailesinin çektiği işkenceden haberdar olmasını ve üzülmesini istemiyor. Ancak daha sonra kendisine yapılan işkencelerden haberdar olduk. Şunu söyleyebilirim: İnsan olanlar, insanlıktan nasibini alanlar, Allah’tan korkanlar bu işkenceyi yapamazlardı. Günlerce işkence altında bırakarak istediklerini imzalatana kadar bu vahşeti uyguladılar. Sonrada suçlu diye cezaevine attılar.” şeklinde konuştu.

“Onlar hayvan gibi belki de hayvandan daha aşağıdırlar”

Ağabeyinin yakalandığında üzerinde kıyafetlerinin dahi olmadığını ve defalarca kendisine kıyafet götürdükleri halde polisin bunu kabul etmediğini ifade eden Kardeş Hüseyin Sabaz, izzet ve onur sahibi bir insana bu durumu reva görenlere insan demenin Allah tarafından şerefli bir mahlûkat olarak yaratılan insana hakaret olacağını söyledi ve ekledi; “ Allah buyuruyor: Onlar hayvan gibi belki de hayvandan daha aşağıdırlar” ayetinin tezahürünü biz burada gördük. Rabbim onlardan bunun hesabını sorsun.”

“DGM’lerce verilen siyasi bir kararla abime ceza veriliyor”

Ağabeyinin cezaevine girmesinden sonra kendisine ancak kıyafet ulaştırabildiklerini belirten Sabaz, sözlerine şöyle devam etti:

“Ağabeyim o gün arkadaşını sadece ziyarete gitmişti. Bunu da defalarca avukatınınız dile getirdi. Hatta bu söylediklerinin kayıtlara geçmesini talep etmesine rağmen kayıtlara geçmediğini biliyoruz Orada bulunan silahında ev sahibine ait olduğunu ev sahibinin kendisi kabul ediyor. Ev sahibi ağabeyimin kendisine ziyarete giden bir misafir olduğunu, çatışamaya girmediğini belirtiyor. Ancak buna rağmen silahın kime ait olduğuna dair bir rapor hazırlanmıyor. DGM’lerce verilen siyasi bir kararla abime ceza veriliyor.”

“Mağdur edildiğimiz yetmiyormuş gibi bir de bize tazminat davası açıldı”

Ağabeyinin Gaffar Okkan suikastinden yargılandığını, oysa ağabeyinin Diyarbakır’ı bile tanımadığını, o akşamda orada olmadığını kendisi kadar ona ceza verenlerinde bildiğini ifade eden Sabaz, kendilerine yapılan bu iftira ve haksızlık hakkında İnsan Hakları Mahkemesine de başvuruda bulunduklarını söyledi.

Sabaz, “Abime atılan iftira ve kurulan bir komplo ile mağdur edildiğimiz yetmiyormuş gibi bir de bize tazminat davası açıldı. Bizde AYM’ye karşı bir dava açtık. Tutuklanmasında, gözaltı süresi içerisinde gördüğü işkencede, cezaevine giriş süreci ve mahkemede yaşanan hukuksuzluklara kadar her şeyi açıkça ortaya koyduk ve zorla, işkence altında kabul ettirilen ifadelerin hukuki bir geçerliliğinin olmadığını maalesef ispat etmek durumunda kaldığımız bir hukuk sistemi ile karşı karşıya kaldık. Böylesi bir komplo ile hukuksuz bir şekilde ağabeyime 36 yıl ceza verildi. 14 yılını cezaevinde geçirdi. 5 yıl içinde yargılanması bitmeyen ağabeyimin mahkemesi 6 yılı içerisinde apar topar bitirilmeye çalışıldı.” ifadelerini kullandı.

“Kendisi de, ailesi de mağdur edildi”

Ağabeyinin yakalanmasından sonra onun üzerinden ailesinin de cezalandırıldığını ve bu zulmün her geçen gün katmerlenerek devam ettiğini belirten Sabaz, ağabeyi üzerinden en büyük zulmün ise 92 yaşında olan babalarına çektirildiğini söyledi.

Sabaz, “Ağabeyim yargı zulüm ile kendisine ceza verildikten sonra bu seferde cezaevi uygulamaları ile ikinci bir zulümden geçirilmeye başladı. Keyfi uygulamalar ile sürekli yeri değiştirildi, birçok cezaevine gönderildi. Kendisi de, ailesi de mağdur edildi. Babamız şu an 92 yaşında ve oğlunu ziyaret edemiyor. Ailesi aynı şekilde mağdur edildi.” dedi.

“Şahsen bu konuda vicdanen rahat değiliz ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz”

Ağabeyinin mağdur edildiğinin en büyük belgesinin onu yargılayan Hakim veya savcının avukatlarına yapığı itirafı olduğunu belirten Sabaz, ağabeyini yargılayanların avukata, bir konuşmasında; “Bu şahsın hiçbir suçu yok, neden böyle bir cezaya çarpıtıldığını bizde anlamadık. Şahsen bu konuda vicdanen rahat değiliz ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz.” dediklerini söyledi.

Sabaz, “O zamanki süreç ve uygulamalar şuan ki gibi olmadığından dolayı insanlar çok rahat bir şekilde bu konunun üzerine gidemiyordu. Çünkü üzerine gidildiği vakit, emniyetin içerisinde çöreklenmiş paralelcilerin tehditleriyle karşı karşıya kalıyorlardı. Kendilerini ‘Siz bunun üzerine giderseniz cezaevinde olmayan kardeşleriniz ya da aileniz bu işten zararlı çıkar. Biz Gaffar Okkan cinayeti ile bu işin altında kaldık. Bir şekilde bunu medyaya verip bunun dosyasını kapatmak adına birilerine peşkes çekmemiz gerekiyordu.’ diyordular. Anlaşılacak gibi değil. Bunun bir komplo olduğunu polis kabul ediyor, hâkim savcı kabul ediyor. Ancak benim abim 14 yıldır cezaevinde yatıyor. Bu nasıl adalet sayın yetkililer?” diyerek adeta isyan etti.

“Benim abim yanlış zamanda olmaması gereken bir yerde olmasının bedelini çekiyor”

Ağabeyinin kendisinin de ifadesinde dindar bir şahsiyet olduğunu, her Müslüman gibi kendisinin de camiye gidip namaz kıldığını, Kuran dersi verdiğini ve bunlardan hiçbir pişmanlık duymadığını dile getirdiğini belirten Sabaz, kendilerinin de bir Müslüman olarak ağabeyinin bu işlerinden gurur duyduklarını ve ağabeyini tanıyanlarında bu kimliği ile tanıdığını belirtti.

Herkes için adalet diyorsak …

Sabaz, “Bizim burada mağdur olduğumuz asıl önemli mesele yargılama yapılırken yaşadığımız hukuksuzluk. 28 Şubat darbesi ile gerçekleşen bir hukuksuzluk var ortada. Avukatın delil olarak sunduğu ve basında da yer alan bir haber vardı. Bir PKK mensubu polis aracına saldırıp bomba patlatıyor ve bomba sonucu 6 polis yaralanıyor. Yerel mahkemenin de almış olduğu ceza kararı 6 defa ağırlaştırılmış müebbet alıyor ve bu Yargıtay’a gidiyor. Yargıtay da herhangi bir ölüm olayının olmadığından ötürü bu kararı bozarak dosyayı mahkemeye tekrar gönderiyor. Mahkemede bu sefer yaralanan kişi sayısına göre her bir yaralı için 16 yıl hapis cezası ile cezalandırıyor. Herkes için adalet diyorsak ve Hukukun önünde herkesin eşit olduğunu düşünüyor isek abimin de herhangi bir ölüm olayının olmadığından dolayı yeniden yargılanırsa bu mağduriyetinde bu şekilde gideceğini düşünüyoruz ve yetkililerinde biraz daha adil bir şekilde davranmalarını bekliyoruz.” dileğinde bulunarak mağduriyetlerinin giderilmesi için yetkililere çağrıda bulundu. Hamza Adiyaman / M. Sıddık Bilge - İLKHA



532e49405af29365b5ca.jpg


95445a7547f428219060.jpg


07de318786e3dd251d44.JPG
 
A Çevrimdışı

Aleyna

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
gerçekten de çok üzücü ve korkunç.
bende paralel yapıyla ilgili bir haber ekleyim dedim.
10998085_344282709106269_1632176845735921373_n.png



AKP, ‘paralel yapı araştırılsın’ talebini reddetti.

HDP’nin ‘paralel yapı’ iddialarının araştırılması için Meclis’e sunduğu grup önerisi, CHP ve MHP’nin desteğine rağmen AKP’li vekiller tarafından reddedildi.

Bu arada AKP, ülkeyi polis devletine çevireceği eleştirileri yapılan ve valilerin yetkilerini artıran iç güvenlik paketinin adını ‘Özgürlükleri Koruma Paketi’ olarak ilan etti.

Bebek Katili APO'ya "İmralı" dendiği gibi herhalde böyle daha şirin gözüküyor!
 
Üst Ana Sayfa Alt