MUTEVATİR HADİS
Mutevatir hadis, Sahabeden itibaren her devirde yalan üzerinde birleşmeleri aklen tasavvur olunamayan topluluklar tarafından rivayet edilen hadistir. Başka bir ifade ile, mutevâtir haberin şartlarını kendisinde toplayan hadistir.
Aklın yalan üzerine ittifak etmelerini kabul etmeyeceği kalabalık bir topluluğun, aynı şekilde kalabalık bir topluluktan rivâyet ettikleri hadise denir. Mütevâtir hadisin bu şekilde aktarılmasına da tevatur denir.
Mutevatir haber, ilm-i zarurî ifade eder. İlm-i zarurî, reddi mümkün olmayan, kabul edilmesi zorunlu olan bilgi demektir. Böyle bir bilginin doğruluğundan şüphe edilmez. Mutevatir hadisler, Kur'ân'dan sonra en güçlü dinî delildir. İnanç esasları dahil olmak üzere dinî bütün konularda delil teşkil eder. Hz. Peygamber'in mutevatir olan hadislerini inkar eden kâfir olur. Hükmünün bağlayıcılığı yönünden Kur'ân âyetleriyle aynı konumdadır.
Bir hadisin mutevâtir sayılabilmesi için aşağıdaki şartları taşıması gerekir:
I) Mutevâtir hadis her devirde pek çok kimse tarafından rivayet edilmiş olmalıdır. Ancak her tabakadaki ravilerin asgarî sayısı için herhangi bir sınır tayîn ve tesbiti şart değildir. Gerçi yalan üzerinde anlaşmaları düşünülemeyecek kalabalığın en az 4, 5, 10, 12, 20, 40, 70 ve 300 küsur olması gerektiğini söyleyenler varsa da, bunların hiçbiri sözünü bu konuyla ilgili ciddî bir delile dayandıramamıştır (Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, Ankara 1973, s. 120-122). Önemli olan, hadisi, yalan üzerinde -kasıtlı veya kasıtsız- ittifaklarını aklın kabul edemeyeceği bir topluluğun nakletmiş olmasıdır.
2) Ravilerin sayısında her hangi bir nesilde azalma olmamalıdır. Aksine sayının artışı haberin doğruluğunu teyid eder.
3) Olayı veya haberi ilk nakledenlerin görmüş veya duymuş olmaları gerekir. Aynı zamanda nakledilen husus mümkinattan olmalı, muhal olmamalıdır (Abdullah Sirâcuddîn, Şerhu'l-Manzûmeti'l-Beykûniyye, Halep 1372, s. 40).
Mutevâtir hadis lafzî ve manevî olmak üzere ikiye ayrılır:
a) Lafzî mutevatir: Senedin başından sonuna kadar her tabakada bütün ravilerin aynı lafızlarla rivayet ettikleri hadistir. Peygamber Efendimizin sözlerini her devirde pek çok kimsenin kelimesi kelimesine aynen nakletmesi tabiatıyla mümkün olamamıştır. Eğer böyle bir şart konulsaydı, harfiyyen akılda tutulamayacak bütün hadisler tamamen unutulmaya mahkum olurdu. Manâ ile rivayetin caiz görülmesi sebebiyle lafzî mütevâtir hadisler oldukça azdır.
Aşağıdaki hadisler lafzî mutevâtire örnektir.
"Kim bilerek bana yalan isnad ederse Cehennem'deki yerine hazırlansın"; "Sarhoşluk veren her içki haramdır". "Kim Allah rızası için bir cami yaparsa Allah da ona Cennet'te bir ev hazırlar"; "Kur'an yedi harf üzere inmiştir".
a) Manevî mutevatir: Raviler tarafından değişik lafızlarla nakledilen bir mesele veya olay manâca mütevâtir sayılır. Bu tip rivayetlerde müşterek olan taraf mütevâtir demektir. Manevî mütevâtir hadisler hayli çoktur. Beş vakit namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler hep manevî mutevatir derecesindedir. Meselâ, Hz. Peygamber'in dua ederken ellerini kaldırdığına dair yüz kadar hadis rivayet edilmiştir. Ancak bunlarda müşterek olan taraf ellerin kaldırılmasıdır ve bu yönü mütevâtirdir.
Muhaddislere göre, mutevâtir hadisin ravilerini tek tek incelemeye gerek kalmaz. Ravilerin çokluğuna itibar edilir. Çünkü onların yalan üzerine ittifak edemeyecekleri kabul edilir. Dolayısıyla hem lafzî hem de manevî mutevatir hadisin kesin bilgi verdiğinde bütün hadisçiler müttefiktirler (Nureddin el-Itr, Menhecu'n-Nakd fi Ulumi'l-Hadîs, Dımaşk 1392/1972, s. 382; Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 124).
Mutevâtir hadisler, Akâid konularında bile tek başına delil sayılırlar. Bu yüzden mutevâtir olan haber-i Rasulu inkâr eden küfre girer. Çünkü böyle bir haberi inkâr etmek, Peygamberi inkâr demektir. O da şüphesiz küfürdür (Ahmed Naim, Tecrid-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1976, Mukaddime, s. 102).