Yüzümü islam’a döndüğüm ilk zamanlarda atalarımdan gördüğüm gibi değil de Allah’ın emrettiği biçimde dinimi yaşamak için büyük bir araştırma çabası içine girmiştim. Kur’an ı kerimi ve hadisleri okuyordum fakat yine de insan kendisine rehberlik edecek, yol gösterecek bir alim arıyor. Ben de henüz üzerimdeki cahilliye aklıntılarını atamamış biri olarak at izinin it itine karıştığı, kabirperestlerin, gelenekçilerin, bid’atçi sapıkların, yoz tasavvufçuların kol gezdiği bir ortamda sınırlı çabalarım sonucu aklıma en yatkın piyasadaki alimlerden Mustafa i. nu görmüştüm. Diğerlerine kıyaslayınca bu daha mantıklı geliyordu bana. Öyle ki bir süre sonra neredeyse sadece Mustafa i. na itibar ediyordum. Bilinen, göz önünde olan f. Gülenler, cübbeliler, Adnanlar, e. Coşanlar a göre Mustafa i. bence tam bir alimdi.(şimdi bakınca komik geliyor ama o zaman öyle idi. ) tabii kimse bize gerçek alimleri göstermiyordu. Hatta bazı sitelerde adları sapıklar listesinde yer alıyordu. Bunlardan birisi de şehid seyyid kutuptu. Adını çokca duymuştum fakat hiç okumamıştım.
Bir gün –boşlukta olduğum zamanlardan birinde- kitapçıya gittim ve aralarında seyyid kutup’un, mevdudi’nin de kitaplarının bulunduğu birkaç kitap aldım.
Ve Allah’ın lûtf û keremiyle “yoldaki işaretler”i okumak bana nasip oldu. O andan sonra resmen beynime bir format yedim. Yüzümü islam’a dönmüştüm ama tevhid bilincim hala zayıftı. O kitabı okuduktan sonra artık tevhidi daha iyi anlamaya başladım inşaAllah. Artık Mustafa i. larından ve diğer tüm modernist, gelenkçi, sisteme angaje olmuş hacılardan, hoclardan ve diğerlerinden yüz çevirdim inşaAllah. Peki şu an tam bir muvahhid miyim? Hayır, değilim ama Allah’ın izniyle putlarımı teker teker yıkıyorum. Ve anladım ki hayattaki en önemli hazine” iman”mış. Bu bilinci bahşettiği için her gün Allah’a şükrediyorum. Bundan büyük nimet olabilir mi?
Ve’lhamdulillahi rabbil alemin…