Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Bizim Buraların Bayramı..

La Yezal Çevrimdışı

La Yezal

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bizim buralarda öyle alış-verişler, pazar-mağaza koşuşturmaları olmaz bayram öncesi. Öyle halı yıkamalar, koltuk temizlemeler de olmaz. Zaten yok ki. Hele elleri öpülesi annelerimizin, abla ve bacılarımızın o ıtır ıtır kokan çörek ve pastaları ise hiç olmaz. Sevinçten yatamayıp aldığı güzel elbiselerine arada bir bakıp sabahın gelmesini dört gözle bekleyen o masum, tatlı ve dünyanın günahına bulaşmamış çocuklar da bizim bu mekânlara uğramaz; ama her şeye rağmen hayat bizde dua yüklü, hasret yüklü, çile yüklü olarak Dicle’nin akışı gibi, “bana düşen güzel sabırdır” Yakubi tevekkülüyle durmadan akıp gider. Ama canlı, ama diri, ama ümit yüklü olarak vurur imtihan alevindeki isli duvarlara, som demirlere ve gerçek o ki vahiy sanki yeniden nazil olmuş olur buralar için. “Sizi mutlaka biraz korku ve açlık biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm!) sabredenleri (cennetle) müjdele.(Bakara: 155)

Bizim buralarda sabah erkenden her adımı sevap olan kalabalıkların dışarılara taştığı o güzelim camilere gitmekte yok bayram sabahı. O Allah (cc) adına yaşanmış tarihimizin ak sayfalarına altın harflerle nakşedilmiş çile ve ıstıraptan soluklandığımız mekânlara, o uğruna bazen cefa çektiğimiz, bazen hakaret gördüğümüz, bazen kovulduğumuz, bazen vurulduğumuz; ama her halükarda Rabbimizin kitabını, peygamberimizin sünnetini aşkla, şevkle delicesine anlattığımız camilerimize gitmek de yok bize bayram sabahı. Levh-i Mahfuz’da kalem gıcırdarken payımıza mütevazilik düşmüş olacak ki, bizde bayram namazları oldukça mütevazi olur. Biri imam iki de cemaat olmak üzere üç kişi veya bir elin parmaklarını geçmeyecek bir sayı. Kalabalıktan uzak “Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lailahe illallahu Allahu Ekber. Allahu Ekber ve lillahil hamd.” Sedaları dışında sükunetin hükümranlığı hakim olur bulunduğumuz “düşmanları sevindiren, samimi dostlar edinme” mekanında.

Asıl ölüm hayattan kopmak değil midir? Asıl yalnızlık umudun yıkılışı değil midir? Asıl hüsran sıkıntılara boyun eğip hayatın işaret bağlarını koparmak değil midir? Öte yandan ya namazımız mütevazı de olsa tam tersi dirilişi, canlılık ve umut değil midir? Derken imamın biten hutbesiyle Rabbe yükselen niyazlar, Rahman’a yönelen anlamlı bakışlar ve Kadir-i Zülcelale ulaşan sessiz feryatlar eşliğinde bir musafaha başlar; ama içten; ama riyasız; ama birbirini anlayacak şekilde essahtan.

“Hz. Ömer (ra)’den rivayetle Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam: ‘Allah’ın kullarından bir takım insanlar vardır ki, enbiya değiller, şehidler de değiller; ama kıyamet gününde Allah (cc) katındaki makamlarından dolayı onlara nebiler ve şehitler imrenerek bakacaklardır” diye buyurunca ‘Bunlar kimler? Ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır?’ ‘Bize bildir de biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim Ya Resulallah!’ dediler. Hz. Resulullah aleyhissalatu vesselam: ‘Bunlar bir kavimdir ki, aralarında ne akrabalık ne de ticaret ve iş ilişkisi olmaksızın, Allah ruhu ile Allah için birbirlerini severler. Vallahi yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler.’ buyurdu. Hemen şu ayeti okudu. ‘Dikkat, şüphesiz Allah’ın dostları, onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.”(Elmalılı M.Hamdi Yazır tefsiri (El-Hâkim-Müstedrek))

Bizim buralarda mezarlığa araba kalkmaz. Yok, öyle bir durak. Kanlarıyla ümmete bereket saçan şehitlerin, yol göstermeleriyle yolumuzu aydınlatan rehberlerin, yaşantılarıyla örnek olan salihlerin, sözleriyle doğruları öğreten âlimlerin ve de dostların yakınların mezarlarına ziyarete gitmek de yok bizim buralarda. Hele mezarlarını bile görmediğimiz, cenazesine katılamadığımız, tabutlarının altına giremediğimiz, topraklarına bir damla gözyaşıyla da olsa ıslatamadığımız annelerimizin, babalarımızın, yakınlarımızın kabirlerine adım adım yol almakta mümkün değildir bilir misiniz? Hayatın en acı anlarını, bilir misiniz? Yaşamın insanı adeta iki ayağı üzere yıktığı zamanı.. Ve bilir misiniz dağları kum çakıllarına çeviren firakın şedid darbeleri olan bu anları. Yakub (a.s)’un gözlerine aklar düşüren de zaten bu dert değil miydi? Okuruz anında adrese teslim, yollarız yasinlerimizi, fatihalarımızı ve en içten duygularla niyazlarımızı.

Hani, bayram namazından sonra insanlar evlere dağılır. Annelerinin, babalarının o kıymetli ellerini öper, şefkatli kollarının arasına atılırlar ya! Hani kardeşlere, bacılara, ablalara doyasıya sarılırlar ya! Hani o masum, o günahsız, o neşe kaynağı çocukları gözlerinden öperler ya! Hani, o boynu bükük, masum oldukları kadar mahzun da olan o yetimlerin başlarını okşarlar ya! İşte bizim buralarda bunlar da yok; ama varsın olsun bütün bunlar, gam değil. Çünkü biliyoruz ki; takdiratı yazan Allah’tır. Kulun istediğini değil de kula hayırlı olanı veren de Allah’tır. Ve bilin ki dağları yerinden oynatacak sol yanımızdaki ses ve yürekleri sızlatacak halimizle, hüzün gözyaşlarımız ise beşer oluşumuzdandır. Yoksa gücümüzün tükenişinden, takatimizin kalmayışından değildir. Çünkü bizim ölçümüz “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer


inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsiniz”(Al-i İmran: 139) ilahi düsturudur. Yoksa bir, iki, üç… derken otuzun bilmem kaçıncı bayramı buralarda dimdik ve inançlı devirebilir miydik? Gerisi insan olacak yaratılmış olmamızın bir gereğidir sadece.

Bizim buralar çok garip, bütün tuhaflıklar sanki bizde toplanmış. Biz gidemesek de ziyaretlere, biz gidemezsek de en yakınlarımızın yanına, onlar gelir yanımıza ve her ne kadar bize dokunsa da şimdi yeniden başlar bayram hazırlığımız. Açılan kapalı kapılardan yolları adımlarken bir anda salonun boşluğunda kalabalığın içinde buluruz kendimizi. Varsa anne babalarımızın ellerini öper, kardeşlerimize muhabbetle sarılırız. Ardından tam da sohbeti derinleştirmişken tanınan bir saatlik zaman dilimimizi bitirmiş olup nokta koymuş oluruz adeta başladığımız gibi…. Guantanamo, Ebu Gureyb, Çeçenistan, İsrail, Afganistan da… bu imkanı bulamayan garipler mi, onlar elbette bizden daha mazlum, bizden daha mahrum, bizden daha garip. Onun için ya, emin olunuz ki dualarımızın başköşesi onlar için.

Bunlar bizim buraların bizim bu mekânların bir yüzü. Bir de anlatılmayan bir yüzü var ki o da Yusuf (aleyhisselam)’ın kıssasında gizli.

“Bizi Yusufiye Medresesine getiren Allah’a hamd olsun.”

Gerçek ve özgür bayramlarda buluşmak umuduyla hepinizin bayramı mübarek olsun.

A.Gaffur Batmaz..
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt