Bu konuya bir bayanın cevap vermesi, kendi bulunduğu konum ile iyi ilişkilendirmesi yönünden daha isabetli olur. Ama bir erkek olarak cevap vereceğim inşaAllah. Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınarak sözlerime başlıyorum; değerli üyemiz, öncelikle konu başlığı şahsımca eksik bir soru. Zira ideal derken bir sınırlama getirmemiş oluyoruz. Oysa bizim sınırlarımız mevcut; biz Müslümanız. Başlıkta geçen soruya sizde soruyla cevap vermişsiniz. Dolayısıyla gerçek soru şu şekilde olmalı; Türkiye'de İdeal bir Müslüman bayan nasıl olmalı? Bu soruya verilecek cevap satırlara sığacak cinsten bir cevap değil. Zira bu konu bir çok konuyu içermektedir. Ben kısa kısa değinmeye çalışacağım inşaAllah.
Değerli üyemiz; öncelikle ideal bir Müslüman olmak(bay/bayan ayrımı yapmadan) Rabb'i tanımakla başlar. Dolayısıyla salih/saliha bir müslüman olmak için önce Rabb'i tanıyacağız, ona gerektiği gibi iman edeceğiz. Yani kısacası çizdiği sınırlarda haddi aşmamalı, itaatkar olmalıyız. Bizlere vermiş olduğu kalpleri fani sevgilere kaptırmadan O'nun rızası doğrultusunda kullanmalı ve her zaman O'nu zikretmeliyiz. Yüreklerimiz, bedenlerimiz hep tevekkül etmeli. Evet bir zorluk gördüğümüzde, O'na teslim olarak elimizden geleni yapmalıyız. Zira Allah azze ve celle Mü'minlerin özelliklerini sayarken şöyle buyuruyor: "Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler." Enfal, 2. ayet
Diğer bir konu ülkemizde diğer ülkeler gibi Müslümanlara fiili bir zulüm söz konusu değil. Ama psikolojik bir zulüm mevcut. Zira kadınlarımız Allah'ın emrine büründüğü için hain bakışların saldırısına maruz kalabiliyor. Öte yandan yıllar önce başörtü zulmüne direnen kadınlarımızın imani şuurunu bugün ki nesilde nadir buluyoruz. Toplumu iyi gözlemleyen biri başörtü takarak Allah'ın emirlerini uyguladığını zanneden bir toplum görecektir. Bunu sadece başörtü ile sınırlandırmak insafsızlık olur. Yani üzülerek belirtmeliyiz ki milletimiz beş vakit namazını kılarak, orucunu tutarak, yahut affen haya yerlerini belli edecek şekilde giyim kuşama bürünüp sadece başını örterek cenneti kazanacaklarına inanıyorlar. Halbuki ilk basamağı atlıyorlar. Bunun nedeni de doğuştan kimliğimizin üzerine yazılı olan 'müslüman' ibaresi...Bizler doğuştan o ibareyi aldığımız için değerini çok bilmeyiz. Peki ilk basamak nedir? İlk basamak daha deminde bahsetmiş olduğumuz imandır. Evet, İman! Ama ağızlarda sakız gibi çiğnenen, boğaza inmeyen bir iman değil! Bilakis kalple tasdik edip, onaylayıp, dil ile açığa vurup, beden ile amel etmektir. Yani Allah'ın bütün buyruklarını hakkı ile yerine getirmektir. Tavukların yem yemesi gibi oldu-bittiye gelecek namaz değil! Secdelerde hakkıyla Allah'ın anıldığı, kalplerin huşu içinde kıyama durulduğu namaz hayatlarımıza akmalı. Evet, dilimiz gibi vücudumuzda müslüman olduğumuzu haykırmalı.
Değerli üyemiz; günümüzün en büyük fitnelerinden bir tanesi de 'O dönem ile bu dönem farklı...' diye başlayan; içki, zina, serbest giyim gibi toplumun ahlakını yıkıma uğratacak davranışları meşrulaştıran cümlelerdir. Evet, o dönem ile bu dönem aynı... O dönemde taştan putlar vardı, günümüzde ideolojik putlar var. O dönemde kızıl develer, yiyecek olarak belki et ve hurma vardı, günümüzde lüks arabalar ve türlü nimetler var. Eğer farklı dediğiniz şey teknolojiyse dinimiz zaten bunu haram kılmıyor. Diğer yandan o dönemde Allah azze ve celle vardı, günümüzde hala var. Zira o Hayy ve Kayyum'dur. O dönem kalplere yerleşen iman vardı, günümüzde yine kalplere yerleşen iman var. Evet değerli üyemiz, nefsini dünya arzularından arındıran her müslüman biliyor ki ideal bir müslüman Rabbini bilendir. Çünkü gerisi dünyalıktır. Çünkü gerisi lüks bir yaşamdır. Bizim diyarımız ise ahirettir. Ve unutmamak gerekir ki; ne iman ettiğimiz Rabbimiz değişti(haşa), ne iman ettiğimiz dinimiz değişti, ne iman ettiğimiz peygamberimiz değişti, ne de iman ettiğimiz ahiretimiz değişti. Hayır bunların hiçbiri değişmedi. Değişen sadece bastığımız topraklar, yediğimiz ekinler, oturduğumuz yapılar oldu. Yüreğimiz hep aynı kaldı. Bunu iyi idrak etmeli ona göre kendimizi ideal bir müslüman gibi yetiştirmeliyiz.