Cabir Rızık isimli bir gazeteci yazar vardı. Birçok kitaplar yazmıştı. Kitaplarının bir tanesini de Muhammed Yusuf Hevaş'e ithaf etmişti. Muhammed Yusuf Hevaş, Seyyid Kutub (rahimehullah) ile birlikte idam edilmiştir. Muhammed Yusuf Hevaş İslâmî anlayışında çok acayip bir adamdı. Hapishanede 10 yıl yattıktan sonra idam edildi. 1954'den 1964'e kadar içeride kaldı. 1964'te sağlık nedeni ile hapishaneden çıkarıldı. İki yıl sonra ise tekrar tutuklandı ve idam edildi.
Seyyid Kutub'un akrabalarından biri anlatıyor: "Asyut'da (Mısır'ın güneyinde bir kent) Mısırlı bir çiftçi tutuklanmıştı. Bu kişi rüyasında Rasulullah'ı görmüştü. Rasulullah ona: Yarın sen Kahire'deki Tura Hapishanesi'ne götürüleceksin. Orada Seyyid Kutub isimli biri ile bir de Muhammed Yusuf Hevaş isimli başka birisi ile görüşeceksin. Her ikisine de selâmımı söyle, demiş. Bu bir Mısırlı çiftçidir, ne eski kral Faruk'u tanır, ne de ondan sonra iktidara gelen Abdunnasır'ı. Rasulullah ona şunları da söylemiş: Onlara de ki: Eğer sizler bu tağuta karşı yumuşar veya ona yağcılık çekecek olursanız artık sizden sonra İslâm'a elveda.
Fiilen ikinci gün Mısırlı çiftçi Tura Hapishanesi'ne getirilir. Tura'nın bulunduğu çiftliğe varır varmaz: "Seyyid Kutub kim?" diye sorar. Polisler ona tekme tokat girişirler. Onun devlete karşı devrim yapma niyetini taşıyanlardan olduğunu zannederler. Ona: "Sen ondan ne istiyorsun?" diye sorarlar. O da onlara: "Onun bende bir sırrı var, ben onu size söyleyemem" der. Polisler: "Tamam, gerçekten bu inkılâpçı plan taşıyan biri" derler. Tekrar onu dövmeye girişirler. Çiftçi onlara: "Vallahi, eğer sizler beni öldürseniz dahi ben onu mutlaka göreceğim." Adam: "Ben onu mutlaka göreceğim" dedikçe polisler de ona: "Biz sana gösteririz, gösteririz" diyorlardı. Üstad Seyyid Kutub'un kerametlerinden olacak ki aynı gün ona ziyaretçiler geldi. O da onları uğurluyordu. Bir de baktı ki bir adam: "Seyyid Kutub nerede?" diye seslenip duruyor. Polisler de onu dövüyorlar. Seyyid Kutub onlara: "Bırakın onu" dedi. Polisler Seyyid Kutub'un heybetinden çok çekmiyorlardı. Hemen onu bıraktılar. Seyyid Kutub ona: "Gel buraya bakalım" dedi. Adam geldi ve ona: "Sen Seyyid Kutub musun?" diye sordu. O da: "Evet" dedi. Adam onun el ve ayaklarına kapanıp öpmek istedi ve dedi ki: "Rasulullah (sav) sana dedi ki: (Senin yanında Havas isminde biri var mı?) Seyyid Kutub: "Hayır, Havas diye biri yok. Hevaş var" dedi. Adam da: "Evet, evet o öyle, öyle" diye cevap verdi. Sonra: "Rasulullah size selâm gönderdi ve dedi ki: Şayet sizler Abdunnasır'a yağcılık yaparsanız artık sizden sonra İslâm'a elveda."
Evet, Cabir Rızk dedi ki: Biliyor musunuz Muhammed Yusuf Hevaş çok garip bir insandı. Onun akciğerinin biri alınmıştı. Tek ciğerle yaşıyordu. Bununla beraber bütün işkencelere katlanıyordu. İşkenceler ağırlaştığında göğe doğru bakıyor ve şöyle diyordu: "Bütün bunlar seni sevme uğrunda basittir."
Şehid Abdullah Azzam (r.a) Tevbe süresinin gölgesinde cihad
Seyyid Kutub'un akrabalarından biri anlatıyor: "Asyut'da (Mısır'ın güneyinde bir kent) Mısırlı bir çiftçi tutuklanmıştı. Bu kişi rüyasında Rasulullah'ı görmüştü. Rasulullah ona: Yarın sen Kahire'deki Tura Hapishanesi'ne götürüleceksin. Orada Seyyid Kutub isimli biri ile bir de Muhammed Yusuf Hevaş isimli başka birisi ile görüşeceksin. Her ikisine de selâmımı söyle, demiş. Bu bir Mısırlı çiftçidir, ne eski kral Faruk'u tanır, ne de ondan sonra iktidara gelen Abdunnasır'ı. Rasulullah ona şunları da söylemiş: Onlara de ki: Eğer sizler bu tağuta karşı yumuşar veya ona yağcılık çekecek olursanız artık sizden sonra İslâm'a elveda.
Fiilen ikinci gün Mısırlı çiftçi Tura Hapishanesi'ne getirilir. Tura'nın bulunduğu çiftliğe varır varmaz: "Seyyid Kutub kim?" diye sorar. Polisler ona tekme tokat girişirler. Onun devlete karşı devrim yapma niyetini taşıyanlardan olduğunu zannederler. Ona: "Sen ondan ne istiyorsun?" diye sorarlar. O da onlara: "Onun bende bir sırrı var, ben onu size söyleyemem" der. Polisler: "Tamam, gerçekten bu inkılâpçı plan taşıyan biri" derler. Tekrar onu dövmeye girişirler. Çiftçi onlara: "Vallahi, eğer sizler beni öldürseniz dahi ben onu mutlaka göreceğim." Adam: "Ben onu mutlaka göreceğim" dedikçe polisler de ona: "Biz sana gösteririz, gösteririz" diyorlardı. Üstad Seyyid Kutub'un kerametlerinden olacak ki aynı gün ona ziyaretçiler geldi. O da onları uğurluyordu. Bir de baktı ki bir adam: "Seyyid Kutub nerede?" diye seslenip duruyor. Polisler de onu dövüyorlar. Seyyid Kutub onlara: "Bırakın onu" dedi. Polisler Seyyid Kutub'un heybetinden çok çekmiyorlardı. Hemen onu bıraktılar. Seyyid Kutub ona: "Gel buraya bakalım" dedi. Adam geldi ve ona: "Sen Seyyid Kutub musun?" diye sordu. O da: "Evet" dedi. Adam onun el ve ayaklarına kapanıp öpmek istedi ve dedi ki: "Rasulullah (sav) sana dedi ki: (Senin yanında Havas isminde biri var mı?) Seyyid Kutub: "Hayır, Havas diye biri yok. Hevaş var" dedi. Adam da: "Evet, evet o öyle, öyle" diye cevap verdi. Sonra: "Rasulullah size selâm gönderdi ve dedi ki: Şayet sizler Abdunnasır'a yağcılık yaparsanız artık sizden sonra İslâm'a elveda."
Evet, Cabir Rızk dedi ki: Biliyor musunuz Muhammed Yusuf Hevaş çok garip bir insandı. Onun akciğerinin biri alınmıştı. Tek ciğerle yaşıyordu. Bununla beraber bütün işkencelere katlanıyordu. İşkenceler ağırlaştığında göğe doğru bakıyor ve şöyle diyordu: "Bütün bunlar seni sevme uğrunda basittir."
Şehid Abdullah Azzam (r.a) Tevbe süresinin gölgesinde cihad