Alıntı ifadeler, üyelerin yanlış fikirlere sahip olduğu zannedilse bile kullanılmamalıdır ve silinmelidir, çünkü rencide edici mahiyet taşıdığı gibi o üyelere karşı sizi Ahirette borçlu çıkarma ihtimali de vardır.
Yanlış anlamış olabilirsiniz, çünkü sizi itham etmedim sadece o zaman mâlum diğer örgütü de yansızlık adına devamında belirtsenize demek istedim ve bunu belirtirken sizin daha önce bu konuda zaten ifşaat yaptığınızdan haberim yoktu. Dolayısıyla şahsıma iftira ithamınız ve kullanım sınırlama cezası vermeniz yerinde olmamıştır.
Sitenizde cevap vermeyi istediğim çok konu vardı ama artık bundan vazgeçtim çünkü yaklaşımınızın sorunlu olduğunu anladım. Sitenizi Allah'a emanet ediyorum.
Akp'yi eleştirmek gerektiğini söylüyorsun Akp'li Genç Hoca adlı kabirperestten selefiler hakkında video yayınlıyorsun.Bu birinci çelişkin.
İkincisi ise hakimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır.Sen nasıl bir Allah'a inanıyorsun ki kullarının her şeyini yaratacak, sonra da haşa onları başıboş hayvanlar gibi yeryüzünde fesat çıkarmaları için kendi başlarına bırakacak, onların yararlarına olanları emretmeyecek zararlarına olanları yasaklamayacak ve onları kendi hallerine bırakacak öyle mi? Haşa.Allah tüm noksanlıklardan münezzehtir.Allah hüküm koymanın sadece kendisine ait olduğunu, hükmüne kimseyi ortak kılmayacağını, tagutlara muhakeme olmak isteyenlerin kafir olduklarını, kendi kanunlarıyla yönetmeyenlerin kafir olduklarını bizlere bildirmiştir.Allah'tan başka kanun koyucu kabul etmek, onların kanunlarına muhakeme olmayı istemek şirktir, küfürdür.Bunu savunan da kafirdir.
Sana indirilene (Kur’ân) ve senden önce indirilen (Kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? İnkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister. (4/Nisâ 60)
“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 4/65)
"O hükmüne hiçbir kimseyi ortak kabul etmez." (Kehf, 26)
"Hüküm ancak Allah'a aittir."(Yusuf, 40)
Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına (nefsi arzularına) uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtıp-saptırmalarından sakın. Şayet (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onları musibete uğratmak istiyor. Gerçekten insanların bir çoğu fasıklardır (yoldan çıkanlardır).
(5-Mâide 49)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir."(Maide 44)
“Onlar hâlâ câhiliyye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin inanan bir toplum için, hükmü Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (Mâide: 50)
"Câhiliyye'nin anlamı bu Âyette açıkça tarif ediliyor. Câhiliyye -Allah'ın belirttiği ve Kur’ân'da da ifade edildiği gibi- insanların insanlar için hüküm belirlemesi, insanların insanlara kulluk yapması, Allah'a kulluğun terk edilmesi, Allah'ın ilâhlığının reddedilmesi, bu reddin karşılığında da bir kısım insanların ilâh kabul edilmesi ve Allah'ı bırakıp onlara kulluk yapılmasıdır. Bu Âyetin ışığında câhiliyye, geçmiş zamanın bir dönemi ile sınırlı değildir.
Câhiliyye bir vâkıadır. Bu vâkıa dün vardı, bugün var ve yarın da olacak. Câhiliyye'nin özelliği, İslâm'a karşı olma ve İslâm'a zıtlıktır.
İnsanlar, hangi zaman ve hangi mekanda olursa olsunlar, ya tek bir meselede bile taviz vermeden Allah'ın Şerîatına göre hükmedecekler, onu kabul edecekler ve ona tam olarak teslim olacaklar ve böylece Allah'ın dinine girecekler. Ya da insan aklının ürünü olan bir şerîata, bir ideolojiye göre hükmedecekler, -hangi şekilde olursa olsun- o ideolojiyi benimseyecekler; bu durumda da câhiliyye'ye mensup olacaklar. Böyle yapanlar, ideolojisi doğrultusunda hüküm verdikleri kişinin dinindedirler,
Allah'ın dininde değil! Allah'ın hükmünü istemeyen, câhiliyye'nin hükmünü istiyor demektir. Allah'ın Şerîatını reddeden, câhiliyye sistemini kabul ediyor ve câhiliyye'yi yaşıyor demektir.
Bu, yolların ayrılış noktasıdır. Allah, insanları bu noktada durdurur. Onlar, bundan sonra diledikleri yolu seçmekte serbesttirler.
Ardından Allah bu tür insanlara, câhiliyye sistemini istemeleri sebebiyle kınayıcı bir soru yöneltir. Allah'ın hükmünün üstün olduğunu vurgulayıcı bir soru.
"Kesin inanan bir toplum için, hükmü Allah'tan daha güzel olan kimdir?"
Evet, kimin hükmü Allah'ın hükmünden daha güzel olabilir? İnsanlar için, Allah'ın belirlediği Şerîattan ve onun hükmünden daha iyi bir şerîat ve hüküm belirleyebileceği iddiasında bulunmaya kim cesaret edebilir? Böylesi büyük bir iddiayı ispat etmek için hangi gerekçeye sahip olabilir? Bu iddiaya kalkışan, insanları yaratıcıdan daha iyi tanıdığını söyleyebilir mi? İnsanlara, insanların Rabbinden daha merhametli olduğunu söyleyebilir mi? İnsanların menfaatlerini, insanların ilâhından daha iyi bildiğini söyleyebilir mi? Son Şerîatını belirleyen, son elçisini gönderen, onu peygamberlerin sonuncusu, getirdiği mesajı da kitapların sonuncusu yapan ve İslâm Şerîatını da kıyamete dek geçerli kılan Allah'ın durumların değişebileceğini, yeni ihtiyaçların ortaya çıkabileceğini, farklı koşulların meydana gelebileceğini bilmediğini iddia edebilir mi? Bir kimse, Allah bütün bunları bilmediği için Şerîatında bunları belirtmemişti fakat âhir zamanda bunlar insanlar tarafından kavranmıştır diyebilir mi?
Allah'ın Şerîatını insan hayatından uzaklaştıran, onun yerine câhiliyye şerîatını, câhiliyye hükmünü
koyan, kendi arzusunu veya herhangi bir ulusun ya da bir neslin arzularını Allah'ın hükmünden ve Allah'ın Şerîatından üstün tutan kimseler, bu tür sözler söylemeye nasıl cür'et edebiliyorlar?
Özellikle de kendisinin Müslümanlardan olduğunu iddia eden bir kimse, bu gibi sözler söyleyebilir mi?
İçinde bulunduğumuz şartlarmış. Durumlar çok değişmiş. İnsanların istememesiymiş. Düşmanlardan korkmamız gerekirmiş. Allah, Müslümanlara Şerîatını kendi aralarında yürürlüğe koymalarını, Kur'ân metodu üzerinde yürümelerini, indirdiği Şerîatın bir meselesini bile saptırmamalarını emrederken, bütün bunları bilmiyor muydu?
Beklenmedik ihtiyaçlar, yenilenen şartlar ve göz ardı edilemeyecek durumları Allah'ın Şerîatı ihâta etmekte yetersizmiş! Şerîatından taviz verilmemesi için kesin ifade kullanan ve insanları uyaran Allah, bütün bunların olacağını bilmiyor muydu?
Bütün bu konularda, Müslüman olmayan bir kimse dilediğince konuşabilir, Fakat Müslüman olan ya da Müslüman olduğunu iddia edenler bu gibi sözler söyleyebilir mi? Bu tür sözler söyledikten sonra, onun İslaâm'la artık ne ilgisi kalmıştır. Bundan sonra onlarda İslâm'dan bir iz kalır mı?
Bu, yol ayrımıdır. Kişi, tercihini yapmak zorundadır. Seçimini yapmışsa artık tartışmanın bir faydası yoktur.
Ya İslâm, ya câhiliyye! Ya iman, ya küfür! Ya Allah'ın hükmü, ya câhiliyye'nin hükmü!
Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler; kâfirlerin, zâlimlerin ve fâsıkların tâ kendileridir. Yönetilenlere karşı Allah'ın hükmüyle hükmetmeyenler, kesinlikle mü'min değildirler.
Bu mesele, Müslümanın kafasında açık ve net olmalıdır. Yaşadığı çağda, insanlara karşı Allah'ın hükmünü uygulama hususunda tereddüde düşmemelidir. Bu gerçeğin zorunlu sonucu gereği, dosta da düşmana da Allah'ın Şerîatını uygulamalı ve bunun sonucuna da katlanmalıdır.
Müslüman bu meseleyi kesin olarak kafasına yerleştirmezse, ölçü ve istikrarı kaybedecek, kendisini yöntem sorununun içinde bulacak, hak ile batılı birbirinden ayıramayacak, doğru yolda bir adım bile ilerleyemeyecektir. Bu meselenin, insanların pek çoğunun kafasında kapalı ve anlaşılmaz kabul edilse bile, Müslüman olmak ve Müslümanlığın gereklerini yerine getirmek isteyenlerin kafasında bir muamma bulunması asla doğru değildir."
(Fî Zılâli'l Kur’ân, Seyyid Kutub, Mâide Sûresinin 50. Âyetinin Tefsîrinin