Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Chp'li Yurt Gazetesi Kandilde Cemil Bayık Ile Görüştü 10.11.2014 ( Chp= Pkk)

TekDinİslam Çevrimdışı

TekDinİslam

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Biz elbette ki tekrar silahlı bir mücadeleye dönmek istemiyoruz. Sadece Kürtlere duyduğumuz saygıdan değil, Türkiye'deki bütün halklara, dinlere, kültürlere, mezheplere, kısaca insanlığa duyduğumuz saygıdan dolayı dönmek istemiyoruz

silahli_mucadeleye_girmek_istemiyoruz_ama_h65203.jpg


KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'la dün başlayan söyleşimize devam ediyoruz.

nazan(2).png

Bir hafta önce Mustafa Karasu bir açıklama yaptı, “Apo bu süreci başlatmıştır” dedi. Sonra HDP “askıda” dedi. Sabri Ok “bitmiş bir süreç” dedi. Hükümet ayrı konuşuyor. 2013'ten beri devam eden “bir şey” var ama ne? 10 saat süren MGK'dan sonra hükümet diyor ki, “Yol haritası üç aydır Kandil'in, Öcalan'ın ve HDP'nin elinde”. Şu anda neredeyiz, net bir bilgi istiyorum.

Ortada çözüm süreci diye bir süreç yok. Eğer bazı arkadaşlarımızın açıklamaları olduysa, “süreç bitti” dediyse bunu kastetmişlerdir. AKP hiçbir zaman çözüm amacı taşımadı. Bizim tek taraflı geliştirdiğimiz çabaları da anlamsız kıldı ve bu süreci kendisi bitirdi. Doğru olan bu.

Ama hükümet “Yol haritasını verdik, üç aydır ellerinde” diyor ısrarla.
Biz çözümü geliştiriyoruz, hatta son aşamasına geldik demeye çalışıyor ama ortada bir şey yok.
Dön dolaş, 2013 Mart'a mı geliyoruz?

Evet. Bize gelen yol haritası filan yok! Bu işin merkezinde biz varız, bize yol haritası gelmediğine ve biz bunu açıkça söylediğimize göre, kimse yol haritası PKK'ye gitmiş diyemez.

AKP, TÜRKİYE'Yİ FELAKETE GÖTÜRÜYOR

Ama şu deniyor o zaman: “PKK yalan söylüyor ya da aldılar ama söylemiyorlar”.


PKK hiçbir zaman yalan söylemedi. PKK nasıl tanınır toplumda, yaptığı her şeye sahip çıkan bir örgüt olarak. Yani söylemiyle, pratiği birdir PKK'nin. Benim burda Türkiye halkından istediğim şudur: AKP'nin söylemlerine, bir de yaptıklarına baksınlar, sonra da PKK'nin söylem ve yaptıklarına baksınlar. Gerçeği anlayacaklardır. Ve gerçekten elimizde bir harita yok!

Peki 6-7 Ekim olayları sırasında HDP Milletvekili İdris Baluken'in “yol haritası” diye gösterdiği şey neydi?

Türkiye'de AKP'nin çözüm mantığı ya da zihniyeti diye bir şey yoktur. Eğer değişiklik olsaydı zihniyetinde terörizmi sonlandırma yasası diye bir yasa getirmezdi Parlamento'ya. Bakın bugün AKP, uluslararası düzeyde ve Türkiye'de oldukça sıkışmış durumda. Uyguladığı politikalarla da, Türkiye'yi felakete doğru götürüyor. Şimdi çok sıkıştığı ve uluslararası alan da Kürtlere yaklaştığı için yeni bir aldatma taktiğine başvuruyor. Davutoğlu diyor ki, “Biz şimdiye kadar HDP ile süreci yürüttük, şimdi de bölgedeki kanaat önderleriyle, halkla yürüteceğiz”. Yani sürece başkalarını katıyoruz diyor. Bunu yeni bir şeymiş gibi yutturmaya, yeni bir umut yaratmaya çalışıyorlar. Bunun yutulacak bir tarafı yoktur. Bu son şansıdır Türkiye'nin. Kürdistan'da gelişen kuşak ruhen kopmuştur. Bu fiziki kopmaya da götürebilir. Bu eğer gerçekleşmiyorsa, Önder Apo ve hareketin çabalarıyla gerçekleşmiyor.

ÖNDER APO HALKLARA SAYGILI

Sizin de çabanızla mı?

Elbette. Dikkat edilirse, Kobani etrafında büyük bir hareket gelişti. Önder Apo mektup yayınladı. Eğer o mektup olmasaydı, 6-7 Ekim'deki olaylar daha üst bir düzeye çıkacaktı. Önder Apo hiçbir zaman Türkiye'yi sıkıştırmak istemiyor, bu tarzda sonuç almak istemiyor. Türkiye halklarına saygılı davranıyor ve Türkiye halklarının daha olumsuz koşullar yaşamasını istemiyor. Bunu hem Türkiye halklarının hem de Cumhurbaşkanı ve hükümetin iyi görmesi gerek. Eğer bunu görmezse, bu ülke ve hükümet için iyi sonuçlar yaratmaz.

GENÇLER DEVLETE OLDUKÇA ÖFKELİ

6-7 Ekim'deki olaylardan sonra HDP'ye “gençleri tutamadığına” dair çok eleştiri oldu. Hatip Dicle'ye de sormuştum, o da "söz dinletemiyoruz" demişti. Ama bir taraf da “gençlere söz dinletemiyoruz diyorlar ve bu tam da PKK'nin işine geliyor” diyor. Öte yandan gençlerle ilgili bir sıkıntı Diyarbakır'da vardı. Aşayiş yapılanması, haraç ya da yol kesme gibi durumlardan bahsediliyor. Gençlerde hem PKK hem HDP tarafından bir kontrol edilememe durumu var mı?

Artık sadece gençlik değil, bütün toplum AKP'nin her şeyi kendi iktidarına kurban etmek ve hareketi tasviye etmek istediğini biliyor. Onun için de bir öfke var. Bu öfkesini 6-7 Ekim'de çok net ortaya koydu. Eğer 6-7 Ekim olayları geliştiyse bunun nedeni Türk devleti ve hükümetinin Kürtlere karşı izlediği politikalardır. Kobani'de DAİŞ'e verdiği destektir. DAİŞ'i Kürtlerin üzerine sürmesidir. Bundan sorumlu HDP değildir, hükümetin kendisidir. Sosyolojik bir gerçek var. Kürdistan'da binlerce köy yakılıp yıkıldı ve bu insanlar evlerinden tek bir şey alamadılar. Sokağa atıldılar. Hiçbir yere de yerleştirilmediler. Bir yerde iş bulup çalışmalarının da önü açılmadı. Hatta her yer uyarıldı iş verilmesin diye. Bu insanlar açlığa, çöplüklerden ekmek toplatılmaya mahkum edildi. Ve bu çocuklar açlık, baskı, yoksulluk, işkence, horlanma, katliam, faili meçhul içersinde büyüdüler ve devlete oldukça öfkelidir. Bu öfkesini her şart altında ortaya koyuyor. Biz bunu dizginlemeye, kontrol altına almaya, doğru bir yön vermeye çalışıyoruz. Dikkat edilirse Önder Apo mektup yayınladı. Hareketimiz eşbaşkanlık adına bir açıklama yaptı. Bazı şeyleri eleştirdik, bazı şeylere dikkat çektik. Bu meşru harekete gölge düşürülmemesini istedik. Sızmalara dikkat edilsin dedik. Bir de sızmalar var, çünkü devlet gençliğin bu psikolojisini biliyor, onun için sızmalar yapıyor. Bu sızmalarla daha çok da toplumun tepki duyacağı eylemler geliştiriyor, bu da harekete mal ediliyor. Buna dayanarak hareket toplum nezdinde gözden düşürülmek isteniyor. Hem Kürt-Kürt çatışması hem de Türk-Kürt çatışması ve demokrasi güçleriyle egemen güçler arasında da çatışma yaratılmak isteniyor. Bu tuzakların anlaşılması ve toplumun bu tuzaklardan uzak durması gerekiyor.
TAŞERON OLAN DEVLETTİR
Bingöl saldırısını önce PKK yaptı dediler ama siz üstlenmediniz. Şimdi Diyarbakır'da vurulan astsubay ve Yüksekova'da vurulan sivil giyimli üç askeri sizin öldürdüğünüz söyleniyor. Bunları üstlenmediniz, ama MGK toplantısında PKK'nin 1990'lardaki "üstlenmeme taktiği"ni uyguladığı iddia edildi. Ayrıca PKK'nin taşeron olarak kullanıldığı söyleniyor.


Bingöl Genç'te katlettikleri insanların vurulan polislerle hiçbir alakası olmadığını bizzat kendileri belgelediler. Bir kere bu hareketi kimse taşeron olarak kullanamaz. Taşeron olan devlettir. Kendilerinin sağla solla ilişkileri var ve oradan aldıkları destekle PKK'ye karşı savaşıyorlar. Psikolojik özel savaşta usta oldukları için, rahatlıkla kendilerinin yaptıklarını PKK'ye yüklüyorlar. Toplumu böyle maniple ediyorlar. PKK isterse kendisine zarar verecek olsun, yaptıklarını üstelenen bir harekettir. PKK'nin bir ahlakı vardır ve bunun gereği olarak üstlenir. Biz eğer güçlerimize böyle bir talimat vermiş olsaydık, biz yaptık derdik. Eğer diyelim misilleme kararı almışsa ve bunu da uygulamışsa, ben bunu üstüme alırım. Türk devleti bu konuda mahirdir. Bingöl olayında daha ilk saatlerde İçişleri Bakanı 'Bingöl'de polisleri vuranları vurduk' dedi. Şimdi çıktı ortaya! Hakkari ve Diyarbakır olaylarını da PKK'ye mal etti. Ben bu hareketin eşbaşkanıyım ve benim böyle bir kararım yok. Benim sorumluluğum altındaki hiçbir örgütümün de böyle bir kararı yok. Biz olup bitenlerden sorumlu tutulamayız. Geçmişte de biliyorsunuz birçok olayı Türk devleti yaptı, JİTEM'e, Hizbulkontra'ya, çetelere yaptırdı, dedi ki 'PKK yaptı'. Süreç içinde birçok olayı PKK'nin yapmadığı ortaya çıktı. Ama uzun yıllar toplum öyle kandırıldı. Ne kadar kötü şey varsa, PKK'ye yıkıldı. Şimdi yaptıkları da bu.

DERHAL MÜZAKEREYE OTURSUNLAR

En başından beri tek taraflı süreç diyorsunuz, gene de bir şeye girişirken, mutlaka gelişmelere göre bir B ya da C planı hatta D planı yapmışsınızdır. Şu anda hangi plandasınız ve şimdi ne olacak?

6-7 Ekim'e bakılarak, nelerin gelişebileceği görülebilir. Biz elbette ki tekrar silahlı bir mücadeleye dönmek istemiyoruz. Sadece Kürtlere duyduğumuz saygıdan değil, Türkiye'deki bütün halklara, dinlere, kültürlere, mezheplere, kısaca insanlığa duyduğumuz saygıdan dolayı dönmek istemiyoruz. Biz gelinen aşamada halkların, devletin izlediği politikalara karşı durmasını istiyoruz ve çalışma yapıyoruz. Eğer halkın demokratik haklarına saldırı olursa, 6-7 Ekim'de olduğu gibi, burda gerilla da devreye girer. Ama halkın demokratik haklarına saygı gösterilirse, biz gerillayı devreye sokmak istemiyoruz. Biz Türkiye'nin gidişatının tehlikeli olduğunu, çok açık söyledik. Eğer Türkiye, AKP Hükümeti, Erdoğan bu izledikleri Kürt, insanlık ve demokrasi düşmanlığını terk etmezse, Türkiye'yi darbeye götürür ya da iç savaşa götürür. Politikalarının Türkiye'yi çökerttiğini görmeliler, derhal müzakereye otursunlar.

ÇEKTİĞİMİZ GÜÇLERİN BİR KISMINI GERİ GÖNDERDİK
KANDİL.png
Çekilmede durum nedir? Gerilla nerede?

Kuzey'de (Türkiye) her yerde gerilla vardır, hem de 2013 Nevroz öncesindeki konumundan daha güçlü bir konumdadır. Hem nitelik hem nicelik olarak. Türkiye’den çektiğimiz güçlerin bir kısmını da geriye gönderdik. Ve yeni büyük katılımlar da var. Açık söyleyeyim, ayda bin civarında savaşçı katılımı var.

HÜKÜMET CEMAAT'LE DÜNE KADAR KÜRTLERE KARŞI İTTİFAK İÇİNDEYDİ

O meşhur 10 saatlik MGK toplantısında "paralel yapılar" torbası içinde hem Cemaat var hem de PKK. Siz yıllardır Cemaat'le hiç anlaşamayan bir hareketsiniz. Ne düşündünüz?

Cemaat'le düne kadar Kürtlere karşı ittifak içerisindeydiler, şimdi güya Erdoğan karşı çıkıyor. Yine DAİŞ'le PKK'yi ve YPG'yi bir gördüğünü söylüyor. Dünya, 'YPG ayrı, DAİŞ ayrı' diyor ama o 'Hayır aynıdır' diyor. Yani kendilerini çok zeki, bilinçli, karşıdakilerin hepsini de aptal yerine koyuyor. Bu, kendini aldatma ve gaflet içerisinde yaşamaktır. Bu toplumu sürü görme anlayışıdır. Toplumu sürü gören bir anlayış, topluma saygılı olamaz ve istediklerini yerine getiremez.

Ayrıca yine o MGK'da 2. derecede askeri yasak bölgelerin 1. derecede askeri yasak bölge ilan edilmesi konuşuldu. Bu sizi nasıl etkiler?

Bunu neden yapıyor? Kuzey Kürdistan'la Rojava arasındaki bağlantıyı kesmek istiyor. Çünkü şunu iyi gördü: Sadece Kürtler değil, Türkiye'deki bütün vicdanlı insanlar Suruç'a gidip Kobani direnişine halkla birlikte sahip çıktı, sınır nöbeti tuttu. Bu da Türkiye'nin DAİŞ'le daha rahat çalışmasını önlüyor ve bundan rahatsız oluyor. Bunu kesmenin yolu nereden geçiyor, askeri bölge oluşturmaktan. Bu, toplumu etkiler belki ama gerillayı etkilemez.
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Biz elbette ki tekrar silahlı bir mücadeleye dönmek istemiyoruz. Sadece Kürtlere duyduğumuz saygıdan değil, Türkiye'deki bütün halklara, dinlere, kültürlere, mezheplere, kısaca insanlığa duyduğumuz saygıdan dolayı dönmek istemiyoruz

silahli_mucadeleye_girmek_istemiyoruz_ama_h65203.jpg


KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'la dün başlayan söyleşimize devam ediyoruz.

nazan(2).png

Bir hafta önce Mustafa Karasu bir açıklama yaptı, “Apo bu süreci başlatmıştır” dedi. Sonra HDP “askıda” dedi. Sabri Ok “bitmiş bir süreç” dedi. Hükümet ayrı konuşuyor. 2013'ten beri devam eden “bir şey” var ama ne? 10 saat süren MGK'dan sonra hükümet diyor ki, “Yol haritası üç aydır Kandil'in, Öcalan'ın ve HDP'nin elinde”. Şu anda neredeyiz, net bir bilgi istiyorum.

Ortada çözüm süreci diye bir süreç yok. Eğer bazı arkadaşlarımızın açıklamaları olduysa, “süreç bitti” dediyse bunu kastetmişlerdir. AKP hiçbir zaman çözüm amacı taşımadı. Bizim tek taraflı geliştirdiğimiz çabaları da anlamsız kıldı ve bu süreci kendisi bitirdi. Doğru olan bu.

Ama hükümet “Yol haritasını verdik, üç aydır ellerinde” diyor ısrarla.
Biz çözümü geliştiriyoruz, hatta son aşamasına geldik demeye çalışıyor ama ortada bir şey yok.
Dön dolaş, 2013 Mart'a mı geliyoruz?

Evet. Bize gelen yol haritası filan yok! Bu işin merkezinde biz varız, bize yol haritası gelmediğine ve biz bunu açıkça söylediğimize göre, kimse yol haritası PKK'ye gitmiş diyemez.

AKP, TÜRKİYE'Yİ FELAKETE GÖTÜRÜYOR

Ama şu deniyor o zaman: “PKK yalan söylüyor ya da aldılar ama söylemiyorlar”.


PKK hiçbir zaman yalan söylemedi. PKK nasıl tanınır toplumda, yaptığı her şeye sahip çıkan bir örgüt olarak. Yani söylemiyle, pratiği birdir PKK'nin. Benim burda Türkiye halkından istediğim şudur: AKP'nin söylemlerine, bir de yaptıklarına baksınlar, sonra da PKK'nin söylem ve yaptıklarına baksınlar. Gerçeği anlayacaklardır. Ve gerçekten elimizde bir harita yok!

Peki 6-7 Ekim olayları sırasında HDP Milletvekili İdris Baluken'in “yol haritası” diye gösterdiği şey neydi?

Türkiye'de AKP'nin çözüm mantığı ya da zihniyeti diye bir şey yoktur. Eğer değişiklik olsaydı zihniyetinde terörizmi sonlandırma yasası diye bir yasa getirmezdi Parlamento'ya. Bakın bugün AKP, uluslararası düzeyde ve Türkiye'de oldukça sıkışmış durumda. Uyguladığı politikalarla da, Türkiye'yi felakete doğru götürüyor. Şimdi çok sıkıştığı ve uluslararası alan da Kürtlere yaklaştığı için yeni bir aldatma taktiğine başvuruyor. Davutoğlu diyor ki, “Biz şimdiye kadar HDP ile süreci yürüttük, şimdi de bölgedeki kanaat önderleriyle, halkla yürüteceğiz”. Yani sürece başkalarını katıyoruz diyor. Bunu yeni bir şeymiş gibi yutturmaya, yeni bir umut yaratmaya çalışıyorlar. Bunun yutulacak bir tarafı yoktur. Bu son şansıdır Türkiye'nin. Kürdistan'da gelişen kuşak ruhen kopmuştur. Bu fiziki kopmaya da götürebilir. Bu eğer gerçekleşmiyorsa, Önder Apo ve hareketin çabalarıyla gerçekleşmiyor.

ÖNDER APO HALKLARA SAYGILI

Sizin de çabanızla mı?

Elbette. Dikkat edilirse, Kobani etrafında büyük bir hareket gelişti. Önder Apo mektup yayınladı. Eğer o mektup olmasaydı, 6-7 Ekim'deki olaylar daha üst bir düzeye çıkacaktı. Önder Apo hiçbir zaman Türkiye'yi sıkıştırmak istemiyor, bu tarzda sonuç almak istemiyor. Türkiye halklarına saygılı davranıyor ve Türkiye halklarının daha olumsuz koşullar yaşamasını istemiyor. Bunu hem Türkiye halklarının hem de Cumhurbaşkanı ve hükümetin iyi görmesi gerek. Eğer bunu görmezse, bu ülke ve hükümet için iyi sonuçlar yaratmaz.

GENÇLER DEVLETE OLDUKÇA ÖFKELİ

6-7 Ekim'deki olaylardan sonra HDP'ye “gençleri tutamadığına” dair çok eleştiri oldu. Hatip Dicle'ye de sormuştum, o da "söz dinletemiyoruz" demişti. Ama bir taraf da “gençlere söz dinletemiyoruz diyorlar ve bu tam da PKK'nin işine geliyor” diyor. Öte yandan gençlerle ilgili bir sıkıntı Diyarbakır'da vardı. Aşayiş yapılanması, haraç ya da yol kesme gibi durumlardan bahsediliyor. Gençlerde hem PKK hem HDP tarafından bir kontrol edilememe durumu var mı?

Artık sadece gençlik değil, bütün toplum AKP'nin her şeyi kendi iktidarına kurban etmek ve hareketi tasviye etmek istediğini biliyor. Onun için de bir öfke var. Bu öfkesini 6-7 Ekim'de çok net ortaya koydu. Eğer 6-7 Ekim olayları geliştiyse bunun nedeni Türk devleti ve hükümetinin Kürtlere karşı izlediği politikalardır. Kobani'de DAİŞ'e verdiği destektir. DAİŞ'i Kürtlerin üzerine sürmesidir. Bundan sorumlu HDP değildir, hükümetin kendisidir. Sosyolojik bir gerçek var. Kürdistan'da binlerce köy yakılıp yıkıldı ve bu insanlar evlerinden tek bir şey alamadılar. Sokağa atıldılar. Hiçbir yere de yerleştirilmediler. Bir yerde iş bulup çalışmalarının da önü açılmadı. Hatta her yer uyarıldı iş verilmesin diye. Bu insanlar açlığa, çöplüklerden ekmek toplatılmaya mahkum edildi. Ve bu çocuklar açlık, baskı, yoksulluk, işkence, horlanma, katliam, faili meçhul içersinde büyüdüler ve devlete oldukça öfkelidir. Bu öfkesini her şart altında ortaya koyuyor. Biz bunu dizginlemeye, kontrol altına almaya, doğru bir yön vermeye çalışıyoruz. Dikkat edilirse Önder Apo mektup yayınladı. Hareketimiz eşbaşkanlık adına bir açıklama yaptı. Bazı şeyleri eleştirdik, bazı şeylere dikkat çektik. Bu meşru harekete gölge düşürülmemesini istedik. Sızmalara dikkat edilsin dedik. Bir de sızmalar var, çünkü devlet gençliğin bu psikolojisini biliyor, onun için sızmalar yapıyor. Bu sızmalarla daha çok da toplumun tepki duyacağı eylemler geliştiriyor, bu da harekete mal ediliyor. Buna dayanarak hareket toplum nezdinde gözden düşürülmek isteniyor. Hem Kürt-Kürt çatışması hem de Türk-Kürt çatışması ve demokrasi güçleriyle egemen güçler arasında da çatışma yaratılmak isteniyor. Bu tuzakların anlaşılması ve toplumun bu tuzaklardan uzak durması gerekiyor.
TAŞERON OLAN DEVLETTİR
Bingöl saldırısını önce PKK yaptı dediler ama siz üstlenmediniz. Şimdi Diyarbakır'da vurulan astsubay ve Yüksekova'da vurulan sivil giyimli üç askeri sizin öldürdüğünüz söyleniyor. Bunları üstlenmediniz, ama MGK toplantısında PKK'nin 1990'lardaki "üstlenmeme taktiği"ni uyguladığı iddia edildi. Ayrıca PKK'nin taşeron olarak kullanıldığı söyleniyor.


Bingöl Genç'te katlettikleri insanların vurulan polislerle hiçbir alakası olmadığını bizzat kendileri belgelediler. Bir kere bu hareketi kimse taşeron olarak kullanamaz. Taşeron olan devlettir. Kendilerinin sağla solla ilişkileri var ve oradan aldıkları destekle PKK'ye karşı savaşıyorlar. Psikolojik özel savaşta usta oldukları için, rahatlıkla kendilerinin yaptıklarını PKK'ye yüklüyorlar. Toplumu böyle maniple ediyorlar. PKK isterse kendisine zarar verecek olsun, yaptıklarını üstelenen bir harekettir. PKK'nin bir ahlakı vardır ve bunun gereği olarak üstlenir. Biz eğer güçlerimize böyle bir talimat vermiş olsaydık, biz yaptık derdik. Eğer diyelim misilleme kararı almışsa ve bunu da uygulamışsa, ben bunu üstüme alırım. Türk devleti bu konuda mahirdir. Bingöl olayında daha ilk saatlerde İçişleri Bakanı 'Bingöl'de polisleri vuranları vurduk' dedi. Şimdi çıktı ortaya! Hakkari ve Diyarbakır olaylarını da PKK'ye mal etti. Ben bu hareketin eşbaşkanıyım ve benim böyle bir kararım yok. Benim sorumluluğum altındaki hiçbir örgütümün de böyle bir kararı yok. Biz olup bitenlerden sorumlu tutulamayız. Geçmişte de biliyorsunuz birçok olayı Türk devleti yaptı, JİTEM'e, Hizbulkontra'ya, çetelere yaptırdı, dedi ki 'PKK yaptı'. Süreç içinde birçok olayı PKK'nin yapmadığı ortaya çıktı. Ama uzun yıllar toplum öyle kandırıldı. Ne kadar kötü şey varsa, PKK'ye yıkıldı. Şimdi yaptıkları da bu.

DERHAL MÜZAKEREYE OTURSUNLAR

En başından beri tek taraflı süreç diyorsunuz, gene de bir şeye girişirken, mutlaka gelişmelere göre bir B ya da C planı hatta D planı yapmışsınızdır. Şu anda hangi plandasınız ve şimdi ne olacak?

6-7 Ekim'e bakılarak, nelerin gelişebileceği görülebilir. Biz elbette ki tekrar silahlı bir mücadeleye dönmek istemiyoruz. Sadece Kürtlere duyduğumuz saygıdan değil, Türkiye'deki bütün halklara, dinlere, kültürlere, mezheplere, kısaca insanlığa duyduğumuz saygıdan dolayı dönmek istemiyoruz. Biz gelinen aşamada halkların, devletin izlediği politikalara karşı durmasını istiyoruz ve çalışma yapıyoruz. Eğer halkın demokratik haklarına saldırı olursa, 6-7 Ekim'de olduğu gibi, burda gerilla da devreye girer. Ama halkın demokratik haklarına saygı gösterilirse, biz gerillayı devreye sokmak istemiyoruz. Biz Türkiye'nin gidişatının tehlikeli olduğunu, çok açık söyledik. Eğer Türkiye, AKP Hükümeti, Erdoğan bu izledikleri Kürt, insanlık ve demokrasi düşmanlığını terk etmezse, Türkiye'yi darbeye götürür ya da iç savaşa götürür. Politikalarının Türkiye'yi çökerttiğini görmeliler, derhal müzakereye otursunlar.

ÇEKTİĞİMİZ GÜÇLERİN BİR KISMINI GERİ GÖNDERDİK
KANDİL.png
Çekilmede durum nedir? Gerilla nerede?

Kuzey'de (Türkiye) her yerde gerilla vardır, hem de 2013 Nevroz öncesindeki konumundan daha güçlü bir konumdadır. Hem nitelik hem nicelik olarak. Türkiye’den çektiğimiz güçlerin bir kısmını da geriye gönderdik. Ve yeni büyük katılımlar da var. Açık söyleyeyim, ayda bin civarında savaşçı katılımı var.

HÜKÜMET CEMAAT'LE DÜNE KADAR KÜRTLERE KARŞI İTTİFAK İÇİNDEYDİ

O meşhur 10 saatlik MGK toplantısında "paralel yapılar" torbası içinde hem Cemaat var hem de PKK. Siz yıllardır Cemaat'le hiç anlaşamayan bir hareketsiniz. Ne düşündünüz?

Cemaat'le düne kadar Kürtlere karşı ittifak içerisindeydiler, şimdi güya Erdoğan karşı çıkıyor. Yine DAİŞ'le PKK'yi ve YPG'yi bir gördüğünü söylüyor. Dünya, 'YPG ayrı, DAİŞ ayrı' diyor ama o 'Hayır aynıdır' diyor. Yani kendilerini çok zeki, bilinçli, karşıdakilerin hepsini de aptal yerine koyuyor. Bu, kendini aldatma ve gaflet içerisinde yaşamaktır. Bu toplumu sürü görme anlayışıdır. Toplumu sürü gören bir anlayış, topluma saygılı olamaz ve istediklerini yerine getiremez.

Ayrıca yine o MGK'da 2. derecede askeri yasak bölgelerin 1. derecede askeri yasak bölge ilan edilmesi konuşuldu. Bu sizi nasıl etkiler?

Bunu neden yapıyor? Kuzey Kürdistan'la Rojava arasındaki bağlantıyı kesmek istiyor. Çünkü şunu iyi gördü: Sadece Kürtler değil, Türkiye'deki bütün vicdanlı insanlar Suruç'a gidip Kobani direnişine halkla birlikte sahip çıktı, sınır nöbeti tuttu. Bu da Türkiye'nin DAİŞ'le daha rahat çalışmasını önlüyor ve bundan rahatsız oluyor. Bunu kesmenin yolu nereden geçiyor, askeri bölge oluşturmaktan. Bu, toplumu etkiler belki ama gerillayı etkilemez.
Saygıymış!!! Amma da atmış adam
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt