H
Çevrimdışı
CİHAD VE MÜCAHİDİN; 20 FAZİLET VE ÜSTÜNLÜĞÜ…
Elhamdülillah ve’s salatü ve’s selamü ala Rasulillah…
1-MÜCAHİDİN CENNETE GİRMESİ VACİP OLUR.
Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah'a ve Peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur. Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur. (Saf, 10-12)
Muaz bin Cebelden (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim, Allah yolunda deve sütünün sağılması kadar bile kısa sürede olsa savaşırsa Cennet o kimseye vâcib olur.”(Buhârî, Cihâd: 5; İbn Mâce, Cihâd: 2)
2-MÜCAHİD KİMSEYE; ATEŞ HARAMDIR.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin Allah rızasını kazanma yolunda ayakları tozlanırsa o ayaklara Cehennem ateşi haramdır.” (Nesâî, Cihâd 9. Buhari)
“Kim, Allah yolunda deve sütünün sağılması kadar bile kısa sürede olsa savaşırsa Allah o kimsenin yüzünü cehenneme haram kılar.” (İmam Ahmed müsned, Buhârî, Cihâd: 5; İbn Mâce, Cihâd: 2)
3-ALLAH YOLUNDA CİHAD; FAZR İBADETLERDEN SONRA EN FAZİLETLİ AMELDİR.
“(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe,19)
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi amel daha değerli ve kıymetlidir diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmektir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Cihâd tüm amellerin zirvesidir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Kabul edilmiş hac” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 17; İbn Mâce, Cihâd: 1,Buhar- Müslim)
Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi amel daha değerli ve kıymetlidir diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmektir sonra amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye sorulunca: “Bir olan Allah’a iman, sonra cihad, sonra makbul olan hac, işte bunlar güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasındaki mesafe kadar, diğer amellere üstündür olur” buyurdu. (Tergib ve Terhib,İmam Ahmed ricalleri sahihtir.)
Ebû Katâde'den, naklen rivayet etti ki, Abdullah, Ebû Katâde'yi Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ederken dinlemiş. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aralarında ayağa kalkarak onlara: Allah yolunda cihâdla îmânın amellerin en faziletlisi olduğunu söylemiş Bunun üzerine bir adam kalkarak:
— Yâ Rasûlâllah, ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülsem günahlarım affolunur mu? demiş.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ona : “Evet, ihlâsla sabredip ilerlediğin ve geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen!” buyurmuş.
Sonra Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Nasıl dedin?” diye sormuş.
Adam: Ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affolunur mu? demiş.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Evet. İhlâsla sabrettiğin halde, ileri gidip geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen! Yalnız borç müstesna! Gerçekten bunu bana Cibril (aleyhisselâm)söyledi.” buyurmuşlar. (Muslim, İmârat, Babı 32, hadis 118)
4- CİHAD; ALLAH TEALANIN EN ÇOK SEVDİĞİ AMELDİR.
Abdullah b. Selam (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabından bir grupla oturuyorduk. Şöyle dedik: "Allah'a hangi amelin daha sevimli olduğunu bilseydik onu yapardık." Bunun üzerine Allah (Subhanehu ve Teâlâ) “Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf, 1-4) ayetlerini indirdi.”
5- ALLAH YOLUNDA CİHAD ETMEK İÇİN EVİNDEN ÇIKAN MÜCAHİD; ALLAHIN KORUMASI, GÖZETİMİ, KEFALETİ ALTINDA VE HİDAYETİ ÜZERİNEDİR.
Süfyan b. Uyeyne der ki: İnsanların ihtilafa düştüklerini gördüğünde; mücahidlerle ve sınırlarda bekleyip orayı koruyanlarla beraber ol. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: ’’Onları hidayet ederiz/onlara (yollarımızı) gösteririz..." [1] Buyurmaktadır.
Ebu Hureyre(radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah (Subhanehu ve Teala) kendi yolunda cihad eden, evinden Allah yolunda cihad ve O’nun kelimesini tasdikten başka hiçbir şey çıkarmayan kimseyi cennete koyacağına yahut evine kazandığı ecir veya ganimetle beraber döndüreceğine kefil olmuştur.”[2]
Kefil olmak; Bir şeyin mutlaka yerine getirilmesi demektir. Hele bu konuda Allah bir şeye kefil olmuşsa mutlaka yerine getirilir.
Ebu Hureyre Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Üç sınıf insan var ki onlara yardım etmek Allah'ın üzerinde bir haktır: Allah yolunda cihad eden mücahid, azadlık parasını vermek isteyen mukatib ve iffeti isteyip evlenen kişi. [3]
6-CİHAD; İSLAM’IN ZİRVESİDİR.
Muaz b. Cebel (radıyallahu anh)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte Tebük gazvesindeydik. "Dilersen sana işin başını, omurgasını ve hörgücünün zirvesini haber vereyim" diye sorunca "Evet, Ey Allah'ın Rasulü" dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: İşin başı İslam, omurgası namaz, hörgücünün zirvesi de cihaddır.”
Hadiste görüldüğü gibi; “İslam’ın zirvesi cihad’dır” denilerek: nasıl yüksekte olan bir şeye herkes ulaşamaz, elde edemez ve ancak bir kısım özelliklere sahip olanlar elde eder işte ise işte cihadda böyledir. En güzel ve en efdal insanlar Allah yolunda cihada çıkabilirler. Çünkü cihad ancak zirvedekilere ve zirve insanlara nasip olur.
7-MUHAMMED ÜMMETİNİN RUHBANLIĞI; CİHADDIR.
Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Bu ümmetin ruhbanlığı cihaddır."[4]
İbni Nehhas şöyle demiştir: Ruhbanlıkta nasıl en zor işlerin yüklenilmesi, nefse ağır şeylerin yerine getirilmesini gerekiyorsa işte cihadda böyledir. Çünkü cihada da aynı ruhbanlıkta olduğu gibi en değerli olan şeyler; can ve mal Allah yolunda verilir, feda edilir. O halde nefis ile cihad eden kimse ile Allah yolunda canı ile cihad arasında büyük fark vardır. Birisi nefsinin bir takım isteklerinden kaçınırken, hayatta kalmaya çabalarken diğeri ise canı ile Allah yolunda cihad eder ve sahip olmuş olduğu en değerli canını Allah yolunda feda eder.
İmam Münavi şöyle demiştir: Sakın Allah yolunda cihadı terk etme! Çünkü cihad bir ruhbanlıktır. Kişinin dünyadan uzaklaşması, zahid olmasıdır. Ama unutulmamalıdır ki kişinin canını Allah yolunda vermesi bütün bunların üstündedir. Yani Hıristiyanlar yanında en değerli ibadet nasıl ruhbanlık ise nasıl en değerli ibadet ise Müslümanlara göre de ruhbanlıktan daha üstü olan bir kimsenin canını Allah yolunda feda edebilmesidir.
8-CİHAD; MUHAMMED ÜMMETİNİN SEYAHATİDİR.
Ebu Umame el-Bahilî (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre bir adam seyahat etmek için Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den izin istedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ümmetimin seyahatı cihad etmektir” buyurdu.[5]
Seyahat dünya ve dünyalıktan kaçış amacıyla yeryüzünde gezip ibretli gözlerle eserlere bakmak olduğuna göre Allah yolunda cihada da seyahat denilmiştir. Çünkü bu var olan maddi güzelliklerden kaçıp iman ayakları ve mevcudu tasdik ile mabuda bir yürümedir. Ayrılık âleminden çıkıp insaflı gözlerle nefsi satıcısına teslim etmektir. Nefsini dinlendirmek için yürüyen ile onu telef etmek için çaba gösterenler arasında fark vardır. İşte gerçek seyahatçi budur. Ve apaçık bir kârla nefsini satıp büyük kazanç sağlayan satıcı da budur.
Ümmetin seyahati; Vatandan ayrılmak, kişinin sevdiklerinden, eşinden ayrılması değildir esas seyahat; Cabbar olan Allahın kelimesi yüceltmek ve yeryüzünde hâkim kılmak için kâfirlerle cihad etmektir.
9-CİHAD; CENNETTE DERECELERİN YÜKSELTİLMESİNİ VACİP KILAR.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Müminlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği vaad etmiştir. Ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. Onlara kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet vermiştir. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
“Kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz." (Nisa, 95-96)
Ebu Hureyre(radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim Allah’a ve Rasulüne iman eder, namazı kılar, zekatını verir ve Ramazan orucunu tutarsa onu Cennete sokması Allah’ın üzerinde bir haktır. İster Allah yolunda hicret etsin, isterse de doğduğu toprağında otursun…” buyurmuştur. Sahabiler: “Ey Allah'ın Rasulü! İnsanları bundan haber edelim mi?” diye sorunca da “Muhakkak ki Cennette yüz derece vardır. Allah bunları kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arası yer ile gök arası kadardır. Allah'tan Cenneti dilediğinizde Firdevsi isteyin! Çünkü o Cennetin ortası ve en yüksek cennettir. Cennetin nehirleri ondan fışkırır ve Rahman'ın arşı da onun üstündedir.”[6]
Diğer bir rivayette: Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün şöyle dedi:"Kim Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak Muhammed'den râzı ise ona cennet vâcib olmuştur." Bu söz hayretime gitti ve:
"- Ey Allah'ın Resûlü, bir kere daha tekrar eder misiniz?" dedim. Aynen tekrar etti ve arkadan da şunu söyledi.
" Bir başka şey daha var ki, Allah, onun sebebiyle, kulun cennetteki makamını yüz derece yüceltir. Bu derecelerden ikisi arasındaki uzaklık sema ile arz arasındaki mesâfe gibidir. " Ben:
"- Öyleyse bu nedir`?" dedim. Şu cevabı verdi:
" Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad!" (Müslim, İmâret 116, (1884); Nesâî, Cihâd 18, 6,19-20)
10-MÜCAHİD; İNSANLARIN EN HAYIRLISI VE EN EFDALİDİR.
İbn Abbas (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edildiğine göre onlar bir yerde otururlarken Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanlarına geldi ve şöyle buyurdu:
- Size insanlardan derecesi en hayırlı olanını haber vereyim mi?
- Evet, ey Allah'ın Rasulü!
- Ölünceye veya öldürülünceye kadar Allah yolunda atının başını tutan kişidir.
- Ondan sonra geleni haber vereyim mi?
- Evet, ey Allah'ın Rasulü!
- Issız bir yere çekilip namaz kılan, zekat veren ve insanların şerrinden uzak durduğu kişi...”[7]
Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre bir adam Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in huzuruna gelerek şöyle dedi:
- Hangi insan en faziletlidir?
- Allah yolunda malı ile canı ile cihad eden kimse…
- Ondan sonra kim?
- Kuytulardan bir kuytuda Rabbi Allah'a ibadet eden ve insanları kendi şerrinden azade eden kimse…[8]
“Kuytulardan bir kuytu” diye tercüme ettiğimiz “eş-Şi’bu” iki dağ arasındaki açıklık, ova, kuytu ve tenha yer anlamına gelmektedir.
İmam Nevevi der ki: “Amaç özellikle ova değildir. Aksine bundan kasıt, yalnızlık ve toplumdan uzaklaşma, el etek çekmedir. Burada kuytu yerin zikredilmesi örnek babındandır. Çünkü burası genelde insanlardan hâli olur. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cihadın, insanlardan el etek çekip uzaklaşarak kendini ibadete vermekten daha faziletli olduğunu ifade etmiştir.
11-CİHADA; DENK BİR BAŞKA AMEL YOKTUR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e "Allah yolunda cihad etmeye denk ne olabilir?" diye soruldu. "Sizin ona gücünüz yetmez" buyurdu. Bu soruyu iki veya üç defa tekrarladılar. Hepsinde de "Sizin ona gücünüz yetmez" buyurdu. Daha sonra "Allah yolunda cihad eden kimsenin misali oruç tutan, namaz kılan, Allah’ın ayetlerine bağlı kişi gibidir. Allahu Teâlâ’nın yolundaki mücahid dönünceye kadar ne oruçtan gevşer, ne de namazdan..." buyurdu.[9]
Buhari’nin rivayetinde ise şöyledir: “Adamın biri "Ey Allah'ın Rasulü! Bana cihada denk olan bir amel göster!" dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Böyle bir amel bulamıyorum" dedi ve ardından "Mücahid, cihad için çıktığında sen de mescidine girip ara vermeden namaz kılıp aralıksız oruç tutmaya güç yetirebilir misin?" diye sordu. Adam da: "Bunu kim yapabilir?" dedi.[10]
Yüce gayeleri olan, aşağılık niteliklerden uzak nefislere ve dini şerefe haiz olan, nebevi sohbete nail olmaları sebebiyle ecirleri kat kat olan, her türlü kemalde önde olan, ictihad mertebesinde olan Rasulullah (sallalla-hu aleyhi ve sellem)’in ashabı, cihada denk bir ameli yapmaya güç yetiremiyorlarsa, bizim gibi kişiler nasıl sevinebilir? Nasıl da aşağılık hakir amaç ve gayelerle azıcık amellere sevinip duruyoruz? Ona karışan, riya ve ihlâssızlık ile ondan kurtulmanın imkânsız olduğu oyun ve entrikalar ise cabası... Allah'ım! Ölüm gelmeden önce bizleri bu gafletten uyandır ve yolunda cihad etmek için muvaffak et! Her hayır senden istenir. La havle vela kuvvete illah billah…
İbnu Asakir, Ebu Gadi el-Muzeni’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Osman b. Afvan (radıyallahu anh)’ı minberde hutbe verirken "Ey Medine ehli! Allah yolunda cihaddan kendi nasibinizi ve payınızı almaz mısınız? Şam, Mısır ve Irak ehlinden olan kardeşlerinizi görmüyor musunuz? Allah’a yemin olsun ki sizin Allah yolunda çalışacağınız bir gün bıkıp usanma ve iftar etmeden evinde geçireceği bir günlük çalışmadan daha hayırlıdır" dediğini işittim.”
12-CİHAD; CENNET KAPILARINDAN BİR KAPIDIR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Allah'ın sizi bağışlayıp cennete koymasını istemez misiniz?” sorunca sahabiler "Elbette" diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “O zaman savaşın!” buyurdu.[11]
Ubade b. Samit (radıyallahu anh), Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “Allah yolunda cihad edin! Çünkü Allah yolunda cihad, cennetin kapılarından bir kapıdır. Allah (Subhanehu ve Teala) onunla gam ve kederden kurtarır”[12] buyurduğunu rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah yolunda malından bir çift infak ederse cennette kendisine "Ey Allah'ın kulu bu hayrındır!" diye nida olunacak. Namaz kılanlardan olan namaz kapısından, cihad ehlinden olan cihad kapısından, sadaka ehlinden olan sadaka kapısından ve oruç ehlinden olan da Reyyan kapısından çağrılacaktır.”
Bunun üzerine Ebu Bekir (radıyallahu anh) şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağrılması mümkün müdür?" diye sordu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Evet! Ümit ederim ki sen onlardansın" buyurdu.”[13]
13-ALLAH, CİHAD EDEN KİMSENİN HÜZNÜNÜ VE SIKINTISINI GİDERİR.
Cabir b. Abdullah (radıyallahu anhuma) şöyle demiştir: “Rasulullah bir gün bana baktı ve şöyle dedi:
- Ey Cabir! Ne oluyor seni dertli görüyorum.
- Ya Rasulallah! Babam şehid oldu ve bana, ödemem gereken borç ve geçimlerini sağlamam gereken bir aile bıraktı.
- Sana söylemedim mi? Allah (Subhanehu ve Teala) insanlarla ancak perde arkasından konuşur. Fakat senin babanla yüzyüze konuştu. Allah (Subhanehu ve Teala) babana "Benden iste! Sana istediğini vereyim" buyurdu. Baban "Yarabbi! Senden beni dünyaya geri döndürmeni ve tekrar öldürülmeyi istiyorum" dedi. Allah (Subhanehu ve Teala): "Karar verdim ki onlar bir daha dünyaya geri dönmeyecekler" buyurdu. Baban: "Ya Rabbi! Benden sonrakilere bunu tebliğ et!" dedi de Allah (Subhanehu ve Teala) “Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın! Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklandırılmakta ve Allah'ın, fazlından kendilerine verdikleriyle sevinmektedirler. Daha sonra kendilerine katılacaklarla müjdeleşip onlar için korku ve üzüntü olmadığını müjdelemektedirler. Hiç şüphesiz Allah müminlerin ecrini zayi etmez.” ( Al-i İmran/169-171) ayetlerini indirdi.”[14]
Âlimler şehidlerin hayatta olmalarının mahiyeti hakkında ihtilaf etmişlerdir. Kurtubi şöyle demiştir: “Büyük çoğunluğun görüşüne göre şehidlerin hayatı vardır. Onlar Cennette canlıdırlar. Allah (Subhanehu ve Teala)’nın haber verdiği gibi rızıklanıyorlar. Onların öldüklerinde ve cesetlerinin toprakta olduğunda şüphe yoktur. Onların ruhları ise diğer müminlerin ruhları gibi canlıdır. Onlar Cennetten rızıklandırılmakla üstün kılınmışlardır. Bu rızıklanma ölüm vaktinden itibarendir. Sanki onların dünya hayatı devam etmektedir.”
Âlimlerden bazıları şöyle demiştir: “Onların ruhları kabirlerinde kendilerine geri verilmektedir. Kâfirlerin kabirlerinde canlanıp azap çektikleri gibi onlar kabirlerinde nimetlendirilirler.”
Mücahid şöyle demiştir: “Cennet meyvelerinden rızıklanırlar. Yani onlar Cennetin kokusunu duyarlar fakat Cennette değillerdir.”
Ancak en doğru görüş, şehidlerin ruhlarının yeşil kuşların karnında olduğu, Cennetten rızıklanıp nimetlendikleri görüşüdür. Naslarda bildirilenler bu görüşün doğru olduğunu göstermektedir.
Şehidlerin Allah katındaki mertebelerinin hepsi aynı değildir. Onların ruhlarının konumu değişiktir. Çünkü ihlâsları, birbirlerine karşı müsamahaları, şehid olmadan önceki hayatlarındaki yaşantıları ve iman dereceleri değişiktir. Şehidlerden bazıları vardır; onların ruhları yeşil kuşların karnındadır. Cennette istedikleri gibi dolaşırlar. Arş’ın altındaki kandillere konarlar. Bazıları ise cennetin kapısında akan nehrin üzerindeki meskenlerdedir. Onların rızıkları sabah ve akşam Cennetten gelir. Yine şehidlerin bazıları, meleklerle birlikte gökyüzünde ve Cennette istediği gibi dolaşırlar. Bazıları da gökyüzünde ve cennette istedikleri gibi uçarlar.
14-CİHAD; YAPILAN AMELLERİN ECRİNİN KAT KAT VERİLMESİNİ VACİP KILAR.
“Ey insanlar! Sizi Bana yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de çocuklarınızdır. Ancak iman edip salih amel işleyen kimselerin yaptıklarına karşılık mükâfatları kat kattır. İşte onlar, yüksek derecelerde ve güven içerisindedirler.” (Sebe, 37)
Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a.v.) -İsra gecesinde- bir gün eken ve bir gün onu hasad eden bir kavme geldi. Her hasad ettiklerinde (ekin) tekrar eski haline dönüyordu: Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Cibril! Kim bunlar?" deyince Cebrail:
"Bunlar Allah yolunda (cihad eden) mücahidlerdir. Onlara iyilikler yediyüz kat olarak kat kattır.” (Bezzar, Beyhaki, Heysemi)
Ebu Said El Hudri (r.a) den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kişi Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allah o kimsenin yüzünü cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırır.” (Buhari-Müslim)
15-CİHAD; BAĞIŞLANMAYI VE AFFEDİLMEYİ VACİP KILAR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabından biri, içinde tatlı su bulunan bir ovadan geçti. İçinden "İnsanlardan el etek çekip buraya gelsem ve burada ikame etsem? Ancak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den izin almadan bunu yapamam" dedi. Bu düşüncesini Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e anlatınca Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bunu yapma! Şüphesiz Allah yolundaki mücahidin makamı evinde kılacağı yetmiş yıllık namazdan daha faziletlidir. Allah'ın sizi bağışlamasını ve Cennete koymasını istemez misiniz? Allah yolunda savaşın! Kim iki süt sağma arası kadar Allah yolunda savaşırsa Cennet ona vacib olur.”[15]
Yani sütün sağıldığı zaman kadar... Buna göre murad lafzın hakitâtidir ki en güzeli de budur. Hadiste insanları savaşa teşvik için mübalağada bulunulmuştur. Bu hadis cihadın, ibadet için insanlardan uzaklaşmaktan daha faziletli olduğuna en büyük delildir. Keşke bilsey-dim! Acaba ibadetinde, yemeğinin güzel oluşunda ve insanlardan uzak olmasında bu sahabenin yerinde kim olabilir? Buna rağmen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona "Uzlete çekilme!" demiş ve cihada teşvik etmiştir.
Bizden herhangi biri amellerinin azlığına, çokluğundan dolayı kendisinden izale olmayan hatalara, yasaklanan şeylerde serbest olan organlara, nehyedilen şeylerde asi olan nefse, Yaratıcısı tarafından bilinen vesveselere, iflah olmaz niyetlere, inayet olmazsa kurtuluşu olmayan tabiliklere rağmen nasıl olur da cihadı terk ediyoruz?
Sonra amellerin neticelerine bakmak gerekir. Ki bunlar, tehlike ve büyük korku alanlarıdır. Said, Allah'ın kendisini cihada muvaffak kıldığı ve cihadı kendisine müyesser kıldığı kişidir. Şaki ise korkup aldanan ve üzerinde ziyanın göründüğü kişidir. Allahım! Cihadı bize, bizi de cihada müyesser kıl! Bize muvaffakiyet ihsan eyle! Hiç şüphesiz sen çok yakınsın, dualara icabet edensin.
Abdullah b. Mübarek cihada ve gazveye karşı çok hırslıydı. İnsanları savaş meydanlarına bağlı olmaya teşvik ediyor, ibadet için uzlete çekil-meyi kerih görüyordu. Çünkü o cihad önderlerinden idi.
Muhammed b. İbrahim b. Ebi Sekine dedi ki: “Abdullah b. Mübarek ile Tarsus'ta beraberdik. Biz mevzilerde nöbet tutuyorduk. Ben Hacca gitmeyi istiyordum. Fudayl b. İyad da Kabe’de uzlete çekilmiş kendisini ibadete vermişti. İbni Mübarek, Fudayl b. Iyad için şu şiiri yazdı ve benimle gönderdi:
Ey Harameynin abidi! Eğer bizleri görseydin
Şüphesiz ibadetle oyalandığını bilirdin.
Bazılarının yanakları yıkanıyorsa
Bizim boğazlarımız kanla yıkanıyor.
Yahut onun atı batılda yoruluyorsa,
Bizimkiler günün sabahında yoruluyor.
Miskin kokusu size olsun, bizim kokumuz da bize...
Tırnakların tozu ve duman bizim için daha güzeldir.
Şüphesiz nebimizin sözü gelmiştir bize...
O sahih bir sözdür, yoktur içinde yalan.
Hayır! Eşit olamaz! Allah'ın atlarının burnundaki tozla
Tutuşan ateşin dumanı...
Aramızda konuşan Allah'ın kitabıdır,
Şehid ölü değildir, bu da yalanlanamaz...
Fudayl b. İyad ile karşılaşınca ona mektubu verdiğimde iki gözünden yaşlar aktı ve "Ebu Abdurrahman doğru söylemiş ve bana nasihatte bulunmuş" dedi.”[16]
16-MÜCAHİDLER; ALLAHIN ELÇİLERİDİR.
Allah yolunda gazaya çıkmış olan, hacca giden, umreye giden Allah’ın çağırmış olduğu elçileridir. Allah onları çağırmış, onlarda Allah çağrısına icabet etmişlerdir. Onlar istemiş Allah da onlara vermiştir.” (İbni Mace, Nesai, Albani sahih demiştir)
17-İSLAM DEVLETİNİN KURULMASI, HİLAFETİN İKAMESİ, YERYÜZÜNDE DİNİN HÂKİM KILINMASI, MÜSLÜMANLARIN IRZ VE NAMUSLARININ KORUNMASI AYRICA KÜFRÜN YOK EDİLMESİ, MÜSLÜMANLARIN İZZET VE KUVVETE SAHİP OLMASI MÜCAHİDLERİN CİHAD ETMELERİNE BAĞLIDIR.
“Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara, 244)
“Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.” (Bakara, 251)
Abdullah b. Ebi Evfa (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanla karşılaştığı bazı günlerde güneş batıncaya kadar beklerdi. O zaman ayağa kalkar ve şöyle buyururdu: "Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'tan afiyet isteyin! Onlarla karşılaştığınız zaman da sabredin! Bilin ki cennet, kılıçların gölgesi altındadır.”[17]
Yezid b. Şecere (radıyallahu anh) der ki: “Bana haber verildiğine göre kılıçlar, cennetin anahtarıdır.”
Bu hadisle kılıçlar cennetin anahtarları kılınmıştır. Çünkü onun kapılarının açılması için bir sebeptir. İki saf karşı karşıya gelip Allah yolunda kılıçlar çekildiğinde cennetin kapıları açılır. Kılıç ile düşmana vurmak cennete girmek için bir vesiledir. Kılıç kişiye keramet ve izzet kazandırır. Mücahid, kılıç vesileyle Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’nın rızasını kazanır ve bu sayede cehennem azabından korunur.
Ashab-ı Kiram’ın (radıyallahu anhum) kılıçları altınlarla süslenmiş değildi. Hiç şüphesiz onlar, kılıçlarını Allah yolunda cihad etmek için edinmişlerdi.
18-MÜCAHİD KİMSE; GERİDE KALANLAR İÇİN ECİR KAYNAĞIDIR.
Allaha ibadet edenler, Allahın dinin öğretenler, dinini yaşayanlar, namaz kılan ve diğer ibadetleri yapanlar ancak bir mücahidin vesilesiyle bu ibadetlerini ve kulluklarını yerine getirebilirler. Şayet cihad eden mücahid olmasaydı, bu ibadetleri yapan kimselerde cihada çıkmak zorunda kalacaklardı.
Enes b. Malik (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ribatın ecri sorulduğunda şöyle buyurdu: Kim Müslümanların gerilerinde nöbet tutarak bir geceyi ribatla geçirirse, ona geride bıraktığı oruç tutan ve namaz kılanların ecri vardır.”[18]
İbni Kayyim (r.a) “Tarikul Hicretey de şöyle anlatır:
Altıncı Tabaka: Bu tabakayı Allah yolunda cihad eden mücahidler oluşturmaktadır. Şüphesiz ki onlar Allah'ın askerleri olup, Allah’u Teâlâ onlar vasıtasıyla dinini ikame etmekte ve düşmanlarının saldırısını defetmektedir. Allah’u Teâlâ onlar vasıtasıyla İslam diyarını korur ve dininin havzasını himaye eder. Bütünüyle din Allah'ın olsu ve Allah'ın kelimesi –dini- yücelsin diye Allah'ın düşmanlarıyla savaşanlar onlardır.
Onlar, Allah sevgisi O'nun dinine yardım etmek, kelimesini yüceltmek ve düşmanlarını defetmek uğrunda canlarını feda etmişlerdir. Bunlar kendi yurtlarında bulunsalar dahi, yine de kılıçlarıyla korudukları herkesin yaptığı her türlü hayır amellere ortak olurlar. Onların cihad ve fetihleri sebebiyle Allah'a ibadet eden kimselerin ecirlerinin aynısı onlara da verilir. Zira bunların ecir kazanmalarına sebep olan amelleri yapmalarına onlar sebep olmuşlardır. Şeriat koyucusu, bir şeye sebep olanı o şeyi yapanla hem ecirde, hem de vebal de aynı kabul etmiştir. Bundan dolayıdır ki hidayete davet eden veya dalalete davet eden kimseler için, sebep olduklarından dolayı her birisine tabi olanların ecir veya vebalinin aynısı vardır.
Münavi “feydul kadir” de şöyle demektedir: Aslında cihadın fayda ve faziletli çok doğal olarak görülebilir ve bilinebilir. Çünkü ibadetler ve günlük yaşam ancak cihad ile olur. İşte bunun için Allah yolunda cihad eden mücahidin ecri ve fazileti çok büyüktür. Çünkü geride kalanların ibadetlerinin yapabilmesi, yaşamlarına devam edebilmesi hepsi mücahide bağlıdır. O halde sanki mücahid geride klana bütün Müslümanların yerine cihad etmekte ve ibadet etmektedir.
19- MÛCÂHİD; BIKMADAN USANMADAN GECELERİNİ NAMAZ GÜNDÜZLERİNİ ORUÇLA GEÇİREN KİMSE GİBİDİR.”
Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihad eden kimse aynı geceleri ibadet eden, rükû ve secde eden huşulu bir kimseye benzer.”
Numan bin Beşir’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihâd eden kimsenin örneği: Mûcâhid; cihâddan dönünceye kadar, bıkmadan usanmadan gecelerini namaz gündüzlerini oruçla geçiren kimse gibidir.”(Müslim, Imara: 34)
İbni Abdülber istizkar” adlı eserde şöyle demektedir: Allah yolunda cihada çıkmış kimseyi Allahü Teâlâ, islam dinini en faziletli amelleri olan namaz ve oruç ibadetini en güzel şekilde yerine getiren kimselere benzetmiştir. Bu Allah yolunda cihad eden kimse için ne büyük bir şeref ve fazilettir. Bir mücahid yürürken, yolculuk yaparken, yerken, içerken aynı hiç durmadan ibadet bir kimseye benzetilmiştir. O halde diyebiliriz ki: Allahın lütfü ve fazileti bir takım kıyaslamalarla elde edilmez ancak Onun bahşetmiş olduğu lütuf ve faziletler başkadır.
20-CİHAD EDENLER SAYESİNDE, CİHADI TERK EDENLERE KENDİLERİNE VAAD EDİLEN TEHDİTLERDEN KURTULMUŞLARDIR.
“Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe, 39)
"Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur" (Mülim)
Ebu Umame el-Bahilî (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim gaza etmez veya mücahidi teçhiz etmez ya da mücahidin arkasında bıraktığı ailesini gözetmez ise Allah (Subhanehu ve Teala) Kıyamet günü gelmeden önce şiddetli musibetleri onun üzerine gönderir”[19] buyurmuştur.
TERCÜME: EBU MÜHENNED EL-BETTAR
[1] Beğavi Mealimu't-Tenzil: 5/200.
[2] Buhari, 3123; Müslim, 1876.
[3] Abdurrezzak sahih bir isnad ile rivayet etmiş, Tirmizi ayrıca sahihtir demiş. İbni Hibban ve Hâkim rivayet etmiş. Hakim Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiştir.
[4] Hadiste Zeyd el-Ami var ki Ahmed ve başkaları onu sika görürken Ebu Zera ve başkaları da onu zayıf görmüş. Geri kalan ricali sahihin ricalidir. Mecmau'z-Zevaid s. 278. Kitabul Cihad 1/67. Ahmed İbn el Mübarek'in tarikiyle rivayet etmiş. 3/266. Heysemi bunu Ebu Yala ve Ahmed rivayet etmiş der. Hadis başka yollarla desteklenmiştir.
[5] Ebu Davud, 3/12; Beyhaki, Sunen-i Kubra, 9/161; Hakim, 2/73. Hadis sahihtir.
[6] Buhari, 2790.
[7] Tirmizi, 3/102; Nesai, 5/83; Hâkim, 2/67. Hadis hasendir.
[8] Buhari, (2786); Müslim, (1888).
[9] Müslim, (1878).
[10] Buhari, (2785).
[11] Tirmizi, 3/102; Hadis hasendir.
[12] Ahmed b. Hanbel, Musned, 5/314; Hâkim, Mustedrek, 2/75.
[13] Buhari, 1897; Müslim, 1027.
[14] Tirmizi, 5/230; Hâkim, 3/203. Hadisin isnadı hasendir.
[15] Tirmizi, 13/101,102; Beyhaki, 9/160,161; Hakim, 2/68. Hadis hasendir.
[16] Siyer-u Alâmun Nubela, Zehebi, 8/412.
[17] Buhari, 2965; Müslim, 1902.
[18] Heysemi, Mecmuu Zevaid, 5/289. Taberani.
[19] Ebu Davud, 3/22; İbni Mace, 2/923. İsnadı hasendir.
Elhamdülillah ve’s salatü ve’s selamü ala Rasulillah…
1-MÜCAHİDİN CENNETE GİRMESİ VACİP OLUR.
Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah'a ve Peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur. Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur. (Saf, 10-12)
Muaz bin Cebelden (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim, Allah yolunda deve sütünün sağılması kadar bile kısa sürede olsa savaşırsa Cennet o kimseye vâcib olur.”(Buhârî, Cihâd: 5; İbn Mâce, Cihâd: 2)
2-MÜCAHİD KİMSEYE; ATEŞ HARAMDIR.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin Allah rızasını kazanma yolunda ayakları tozlanırsa o ayaklara Cehennem ateşi haramdır.” (Nesâî, Cihâd 9. Buhari)
“Kim, Allah yolunda deve sütünün sağılması kadar bile kısa sürede olsa savaşırsa Allah o kimsenin yüzünü cehenneme haram kılar.” (İmam Ahmed müsned, Buhârî, Cihâd: 5; İbn Mâce, Cihâd: 2)
3-ALLAH YOLUNDA CİHAD; FAZR İBADETLERDEN SONRA EN FAZİLETLİ AMELDİR.
“(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe,19)
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi amel daha değerli ve kıymetlidir diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmektir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Cihâd tüm amellerin zirvesidir” buyurdu. Sonra hangi amel denildi? “Kabul edilmiş hac” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 17; İbn Mâce, Cihâd: 1,Buhar- Müslim)
Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi amel daha değerli ve kıymetlidir diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmektir sonra amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye sorulunca: “Bir olan Allah’a iman, sonra cihad, sonra makbul olan hac, işte bunlar güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasındaki mesafe kadar, diğer amellere üstündür olur” buyurdu. (Tergib ve Terhib,İmam Ahmed ricalleri sahihtir.)
Ebû Katâde'den, naklen rivayet etti ki, Abdullah, Ebû Katâde'yi Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ederken dinlemiş. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aralarında ayağa kalkarak onlara: Allah yolunda cihâdla îmânın amellerin en faziletlisi olduğunu söylemiş Bunun üzerine bir adam kalkarak:
— Yâ Rasûlâllah, ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülsem günahlarım affolunur mu? demiş.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ona : “Evet, ihlâsla sabredip ilerlediğin ve geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen!” buyurmuş.
Sonra Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Nasıl dedin?” diye sormuş.
Adam: Ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affolunur mu? demiş.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Evet. İhlâsla sabrettiğin halde, ileri gidip geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen! Yalnız borç müstesna! Gerçekten bunu bana Cibril (aleyhisselâm)söyledi.” buyurmuşlar. (Muslim, İmârat, Babı 32, hadis 118)
4- CİHAD; ALLAH TEALANIN EN ÇOK SEVDİĞİ AMELDİR.
Abdullah b. Selam (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabından bir grupla oturuyorduk. Şöyle dedik: "Allah'a hangi amelin daha sevimli olduğunu bilseydik onu yapardık." Bunun üzerine Allah (Subhanehu ve Teâlâ) “Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf, 1-4) ayetlerini indirdi.”
5- ALLAH YOLUNDA CİHAD ETMEK İÇİN EVİNDEN ÇIKAN MÜCAHİD; ALLAHIN KORUMASI, GÖZETİMİ, KEFALETİ ALTINDA VE HİDAYETİ ÜZERİNEDİR.
Süfyan b. Uyeyne der ki: İnsanların ihtilafa düştüklerini gördüğünde; mücahidlerle ve sınırlarda bekleyip orayı koruyanlarla beraber ol. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: ’’Onları hidayet ederiz/onlara (yollarımızı) gösteririz..." [1] Buyurmaktadır.
Ebu Hureyre(radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah (Subhanehu ve Teala) kendi yolunda cihad eden, evinden Allah yolunda cihad ve O’nun kelimesini tasdikten başka hiçbir şey çıkarmayan kimseyi cennete koyacağına yahut evine kazandığı ecir veya ganimetle beraber döndüreceğine kefil olmuştur.”[2]
Kefil olmak; Bir şeyin mutlaka yerine getirilmesi demektir. Hele bu konuda Allah bir şeye kefil olmuşsa mutlaka yerine getirilir.
Ebu Hureyre Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Üç sınıf insan var ki onlara yardım etmek Allah'ın üzerinde bir haktır: Allah yolunda cihad eden mücahid, azadlık parasını vermek isteyen mukatib ve iffeti isteyip evlenen kişi. [3]
6-CİHAD; İSLAM’IN ZİRVESİDİR.
Muaz b. Cebel (radıyallahu anh)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte Tebük gazvesindeydik. "Dilersen sana işin başını, omurgasını ve hörgücünün zirvesini haber vereyim" diye sorunca "Evet, Ey Allah'ın Rasulü" dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: İşin başı İslam, omurgası namaz, hörgücünün zirvesi de cihaddır.”
Hadiste görüldüğü gibi; “İslam’ın zirvesi cihad’dır” denilerek: nasıl yüksekte olan bir şeye herkes ulaşamaz, elde edemez ve ancak bir kısım özelliklere sahip olanlar elde eder işte ise işte cihadda böyledir. En güzel ve en efdal insanlar Allah yolunda cihada çıkabilirler. Çünkü cihad ancak zirvedekilere ve zirve insanlara nasip olur.
7-MUHAMMED ÜMMETİNİN RUHBANLIĞI; CİHADDIR.
Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Bu ümmetin ruhbanlığı cihaddır."[4]
İbni Nehhas şöyle demiştir: Ruhbanlıkta nasıl en zor işlerin yüklenilmesi, nefse ağır şeylerin yerine getirilmesini gerekiyorsa işte cihadda böyledir. Çünkü cihada da aynı ruhbanlıkta olduğu gibi en değerli olan şeyler; can ve mal Allah yolunda verilir, feda edilir. O halde nefis ile cihad eden kimse ile Allah yolunda canı ile cihad arasında büyük fark vardır. Birisi nefsinin bir takım isteklerinden kaçınırken, hayatta kalmaya çabalarken diğeri ise canı ile Allah yolunda cihad eder ve sahip olmuş olduğu en değerli canını Allah yolunda feda eder.
İmam Münavi şöyle demiştir: Sakın Allah yolunda cihadı terk etme! Çünkü cihad bir ruhbanlıktır. Kişinin dünyadan uzaklaşması, zahid olmasıdır. Ama unutulmamalıdır ki kişinin canını Allah yolunda vermesi bütün bunların üstündedir. Yani Hıristiyanlar yanında en değerli ibadet nasıl ruhbanlık ise nasıl en değerli ibadet ise Müslümanlara göre de ruhbanlıktan daha üstü olan bir kimsenin canını Allah yolunda feda edebilmesidir.
8-CİHAD; MUHAMMED ÜMMETİNİN SEYAHATİDİR.
Ebu Umame el-Bahilî (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre bir adam seyahat etmek için Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den izin istedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ümmetimin seyahatı cihad etmektir” buyurdu.[5]
Seyahat dünya ve dünyalıktan kaçış amacıyla yeryüzünde gezip ibretli gözlerle eserlere bakmak olduğuna göre Allah yolunda cihada da seyahat denilmiştir. Çünkü bu var olan maddi güzelliklerden kaçıp iman ayakları ve mevcudu tasdik ile mabuda bir yürümedir. Ayrılık âleminden çıkıp insaflı gözlerle nefsi satıcısına teslim etmektir. Nefsini dinlendirmek için yürüyen ile onu telef etmek için çaba gösterenler arasında fark vardır. İşte gerçek seyahatçi budur. Ve apaçık bir kârla nefsini satıp büyük kazanç sağlayan satıcı da budur.
Ümmetin seyahati; Vatandan ayrılmak, kişinin sevdiklerinden, eşinden ayrılması değildir esas seyahat; Cabbar olan Allahın kelimesi yüceltmek ve yeryüzünde hâkim kılmak için kâfirlerle cihad etmektir.
9-CİHAD; CENNETTE DERECELERİN YÜKSELTİLMESİNİ VACİP KILAR.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Müminlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği vaad etmiştir. Ancak Allah cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. Onlara kendinden dereceler, bağışlanma ve rahmet vermiştir. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
“Kim Allah yolunda savaşırken öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz." (Nisa, 95-96)
Ebu Hureyre(radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim Allah’a ve Rasulüne iman eder, namazı kılar, zekatını verir ve Ramazan orucunu tutarsa onu Cennete sokması Allah’ın üzerinde bir haktır. İster Allah yolunda hicret etsin, isterse de doğduğu toprağında otursun…” buyurmuştur. Sahabiler: “Ey Allah'ın Rasulü! İnsanları bundan haber edelim mi?” diye sorunca da “Muhakkak ki Cennette yüz derece vardır. Allah bunları kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arası yer ile gök arası kadardır. Allah'tan Cenneti dilediğinizde Firdevsi isteyin! Çünkü o Cennetin ortası ve en yüksek cennettir. Cennetin nehirleri ondan fışkırır ve Rahman'ın arşı da onun üstündedir.”[6]
Diğer bir rivayette: Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün şöyle dedi:"Kim Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak Muhammed'den râzı ise ona cennet vâcib olmuştur." Bu söz hayretime gitti ve:
"- Ey Allah'ın Resûlü, bir kere daha tekrar eder misiniz?" dedim. Aynen tekrar etti ve arkadan da şunu söyledi.
" Bir başka şey daha var ki, Allah, onun sebebiyle, kulun cennetteki makamını yüz derece yüceltir. Bu derecelerden ikisi arasındaki uzaklık sema ile arz arasındaki mesâfe gibidir. " Ben:
"- Öyleyse bu nedir`?" dedim. Şu cevabı verdi:
" Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad!" (Müslim, İmâret 116, (1884); Nesâî, Cihâd 18, 6,19-20)
10-MÜCAHİD; İNSANLARIN EN HAYIRLISI VE EN EFDALİDİR.
İbn Abbas (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edildiğine göre onlar bir yerde otururlarken Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yanlarına geldi ve şöyle buyurdu:
- Size insanlardan derecesi en hayırlı olanını haber vereyim mi?
- Evet, ey Allah'ın Rasulü!
- Ölünceye veya öldürülünceye kadar Allah yolunda atının başını tutan kişidir.
- Ondan sonra geleni haber vereyim mi?
- Evet, ey Allah'ın Rasulü!
- Issız bir yere çekilip namaz kılan, zekat veren ve insanların şerrinden uzak durduğu kişi...”[7]
Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre bir adam Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in huzuruna gelerek şöyle dedi:
- Hangi insan en faziletlidir?
- Allah yolunda malı ile canı ile cihad eden kimse…
- Ondan sonra kim?
- Kuytulardan bir kuytuda Rabbi Allah'a ibadet eden ve insanları kendi şerrinden azade eden kimse…[8]
“Kuytulardan bir kuytu” diye tercüme ettiğimiz “eş-Şi’bu” iki dağ arasındaki açıklık, ova, kuytu ve tenha yer anlamına gelmektedir.
İmam Nevevi der ki: “Amaç özellikle ova değildir. Aksine bundan kasıt, yalnızlık ve toplumdan uzaklaşma, el etek çekmedir. Burada kuytu yerin zikredilmesi örnek babındandır. Çünkü burası genelde insanlardan hâli olur. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cihadın, insanlardan el etek çekip uzaklaşarak kendini ibadete vermekten daha faziletli olduğunu ifade etmiştir.
11-CİHADA; DENK BİR BAŞKA AMEL YOKTUR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e "Allah yolunda cihad etmeye denk ne olabilir?" diye soruldu. "Sizin ona gücünüz yetmez" buyurdu. Bu soruyu iki veya üç defa tekrarladılar. Hepsinde de "Sizin ona gücünüz yetmez" buyurdu. Daha sonra "Allah yolunda cihad eden kimsenin misali oruç tutan, namaz kılan, Allah’ın ayetlerine bağlı kişi gibidir. Allahu Teâlâ’nın yolundaki mücahid dönünceye kadar ne oruçtan gevşer, ne de namazdan..." buyurdu.[9]
Buhari’nin rivayetinde ise şöyledir: “Adamın biri "Ey Allah'ın Rasulü! Bana cihada denk olan bir amel göster!" dedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Böyle bir amel bulamıyorum" dedi ve ardından "Mücahid, cihad için çıktığında sen de mescidine girip ara vermeden namaz kılıp aralıksız oruç tutmaya güç yetirebilir misin?" diye sordu. Adam da: "Bunu kim yapabilir?" dedi.[10]
Yüce gayeleri olan, aşağılık niteliklerden uzak nefislere ve dini şerefe haiz olan, nebevi sohbete nail olmaları sebebiyle ecirleri kat kat olan, her türlü kemalde önde olan, ictihad mertebesinde olan Rasulullah (sallalla-hu aleyhi ve sellem)’in ashabı, cihada denk bir ameli yapmaya güç yetiremiyorlarsa, bizim gibi kişiler nasıl sevinebilir? Nasıl da aşağılık hakir amaç ve gayelerle azıcık amellere sevinip duruyoruz? Ona karışan, riya ve ihlâssızlık ile ondan kurtulmanın imkânsız olduğu oyun ve entrikalar ise cabası... Allah'ım! Ölüm gelmeden önce bizleri bu gafletten uyandır ve yolunda cihad etmek için muvaffak et! Her hayır senden istenir. La havle vela kuvvete illah billah…
İbnu Asakir, Ebu Gadi el-Muzeni’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Osman b. Afvan (radıyallahu anh)’ı minberde hutbe verirken "Ey Medine ehli! Allah yolunda cihaddan kendi nasibinizi ve payınızı almaz mısınız? Şam, Mısır ve Irak ehlinden olan kardeşlerinizi görmüyor musunuz? Allah’a yemin olsun ki sizin Allah yolunda çalışacağınız bir gün bıkıp usanma ve iftar etmeden evinde geçireceği bir günlük çalışmadan daha hayırlıdır" dediğini işittim.”
12-CİHAD; CENNET KAPILARINDAN BİR KAPIDIR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Allah'ın sizi bağışlayıp cennete koymasını istemez misiniz?” sorunca sahabiler "Elbette" diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “O zaman savaşın!” buyurdu.[11]
Ubade b. Samit (radıyallahu anh), Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in “Allah yolunda cihad edin! Çünkü Allah yolunda cihad, cennetin kapılarından bir kapıdır. Allah (Subhanehu ve Teala) onunla gam ve kederden kurtarır”[12] buyurduğunu rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah yolunda malından bir çift infak ederse cennette kendisine "Ey Allah'ın kulu bu hayrındır!" diye nida olunacak. Namaz kılanlardan olan namaz kapısından, cihad ehlinden olan cihad kapısından, sadaka ehlinden olan sadaka kapısından ve oruç ehlinden olan da Reyyan kapısından çağrılacaktır.”
Bunun üzerine Ebu Bekir (radıyallahu anh) şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağrılması mümkün müdür?" diye sordu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) "Evet! Ümit ederim ki sen onlardansın" buyurdu.”[13]
13-ALLAH, CİHAD EDEN KİMSENİN HÜZNÜNÜ VE SIKINTISINI GİDERİR.
Cabir b. Abdullah (radıyallahu anhuma) şöyle demiştir: “Rasulullah bir gün bana baktı ve şöyle dedi:
- Ey Cabir! Ne oluyor seni dertli görüyorum.
- Ya Rasulallah! Babam şehid oldu ve bana, ödemem gereken borç ve geçimlerini sağlamam gereken bir aile bıraktı.
- Sana söylemedim mi? Allah (Subhanehu ve Teala) insanlarla ancak perde arkasından konuşur. Fakat senin babanla yüzyüze konuştu. Allah (Subhanehu ve Teala) babana "Benden iste! Sana istediğini vereyim" buyurdu. Baban "Yarabbi! Senden beni dünyaya geri döndürmeni ve tekrar öldürülmeyi istiyorum" dedi. Allah (Subhanehu ve Teala): "Karar verdim ki onlar bir daha dünyaya geri dönmeyecekler" buyurdu. Baban: "Ya Rabbi! Benden sonrakilere bunu tebliğ et!" dedi de Allah (Subhanehu ve Teala) “Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın! Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklandırılmakta ve Allah'ın, fazlından kendilerine verdikleriyle sevinmektedirler. Daha sonra kendilerine katılacaklarla müjdeleşip onlar için korku ve üzüntü olmadığını müjdelemektedirler. Hiç şüphesiz Allah müminlerin ecrini zayi etmez.” ( Al-i İmran/169-171) ayetlerini indirdi.”[14]
Âlimler şehidlerin hayatta olmalarının mahiyeti hakkında ihtilaf etmişlerdir. Kurtubi şöyle demiştir: “Büyük çoğunluğun görüşüne göre şehidlerin hayatı vardır. Onlar Cennette canlıdırlar. Allah (Subhanehu ve Teala)’nın haber verdiği gibi rızıklanıyorlar. Onların öldüklerinde ve cesetlerinin toprakta olduğunda şüphe yoktur. Onların ruhları ise diğer müminlerin ruhları gibi canlıdır. Onlar Cennetten rızıklandırılmakla üstün kılınmışlardır. Bu rızıklanma ölüm vaktinden itibarendir. Sanki onların dünya hayatı devam etmektedir.”
Âlimlerden bazıları şöyle demiştir: “Onların ruhları kabirlerinde kendilerine geri verilmektedir. Kâfirlerin kabirlerinde canlanıp azap çektikleri gibi onlar kabirlerinde nimetlendirilirler.”
Mücahid şöyle demiştir: “Cennet meyvelerinden rızıklanırlar. Yani onlar Cennetin kokusunu duyarlar fakat Cennette değillerdir.”
Ancak en doğru görüş, şehidlerin ruhlarının yeşil kuşların karnında olduğu, Cennetten rızıklanıp nimetlendikleri görüşüdür. Naslarda bildirilenler bu görüşün doğru olduğunu göstermektedir.
Şehidlerin Allah katındaki mertebelerinin hepsi aynı değildir. Onların ruhlarının konumu değişiktir. Çünkü ihlâsları, birbirlerine karşı müsamahaları, şehid olmadan önceki hayatlarındaki yaşantıları ve iman dereceleri değişiktir. Şehidlerden bazıları vardır; onların ruhları yeşil kuşların karnındadır. Cennette istedikleri gibi dolaşırlar. Arş’ın altındaki kandillere konarlar. Bazıları ise cennetin kapısında akan nehrin üzerindeki meskenlerdedir. Onların rızıkları sabah ve akşam Cennetten gelir. Yine şehidlerin bazıları, meleklerle birlikte gökyüzünde ve Cennette istediği gibi dolaşırlar. Bazıları da gökyüzünde ve cennette istedikleri gibi uçarlar.
14-CİHAD; YAPILAN AMELLERİN ECRİNİN KAT KAT VERİLMESİNİ VACİP KILAR.
“Ey insanlar! Sizi Bana yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de çocuklarınızdır. Ancak iman edip salih amel işleyen kimselerin yaptıklarına karşılık mükâfatları kat kattır. İşte onlar, yüksek derecelerde ve güven içerisindedirler.” (Sebe, 37)
Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a.v.) -İsra gecesinde- bir gün eken ve bir gün onu hasad eden bir kavme geldi. Her hasad ettiklerinde (ekin) tekrar eski haline dönüyordu: Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Cibril! Kim bunlar?" deyince Cebrail:
"Bunlar Allah yolunda (cihad eden) mücahidlerdir. Onlara iyilikler yediyüz kat olarak kat kattır.” (Bezzar, Beyhaki, Heysemi)
Ebu Said El Hudri (r.a) den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kişi Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allah o kimsenin yüzünü cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırır.” (Buhari-Müslim)
15-CİHAD; BAĞIŞLANMAYI VE AFFEDİLMEYİ VACİP KILAR.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabından biri, içinde tatlı su bulunan bir ovadan geçti. İçinden "İnsanlardan el etek çekip buraya gelsem ve burada ikame etsem? Ancak Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den izin almadan bunu yapamam" dedi. Bu düşüncesini Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e anlatınca Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bunu yapma! Şüphesiz Allah yolundaki mücahidin makamı evinde kılacağı yetmiş yıllık namazdan daha faziletlidir. Allah'ın sizi bağışlamasını ve Cennete koymasını istemez misiniz? Allah yolunda savaşın! Kim iki süt sağma arası kadar Allah yolunda savaşırsa Cennet ona vacib olur.”[15]
Yani sütün sağıldığı zaman kadar... Buna göre murad lafzın hakitâtidir ki en güzeli de budur. Hadiste insanları savaşa teşvik için mübalağada bulunulmuştur. Bu hadis cihadın, ibadet için insanlardan uzaklaşmaktan daha faziletli olduğuna en büyük delildir. Keşke bilsey-dim! Acaba ibadetinde, yemeğinin güzel oluşunda ve insanlardan uzak olmasında bu sahabenin yerinde kim olabilir? Buna rağmen Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona "Uzlete çekilme!" demiş ve cihada teşvik etmiştir.
Bizden herhangi biri amellerinin azlığına, çokluğundan dolayı kendisinden izale olmayan hatalara, yasaklanan şeylerde serbest olan organlara, nehyedilen şeylerde asi olan nefse, Yaratıcısı tarafından bilinen vesveselere, iflah olmaz niyetlere, inayet olmazsa kurtuluşu olmayan tabiliklere rağmen nasıl olur da cihadı terk ediyoruz?
Sonra amellerin neticelerine bakmak gerekir. Ki bunlar, tehlike ve büyük korku alanlarıdır. Said, Allah'ın kendisini cihada muvaffak kıldığı ve cihadı kendisine müyesser kıldığı kişidir. Şaki ise korkup aldanan ve üzerinde ziyanın göründüğü kişidir. Allahım! Cihadı bize, bizi de cihada müyesser kıl! Bize muvaffakiyet ihsan eyle! Hiç şüphesiz sen çok yakınsın, dualara icabet edensin.
Abdullah b. Mübarek cihada ve gazveye karşı çok hırslıydı. İnsanları savaş meydanlarına bağlı olmaya teşvik ediyor, ibadet için uzlete çekil-meyi kerih görüyordu. Çünkü o cihad önderlerinden idi.
Muhammed b. İbrahim b. Ebi Sekine dedi ki: “Abdullah b. Mübarek ile Tarsus'ta beraberdik. Biz mevzilerde nöbet tutuyorduk. Ben Hacca gitmeyi istiyordum. Fudayl b. İyad da Kabe’de uzlete çekilmiş kendisini ibadete vermişti. İbni Mübarek, Fudayl b. Iyad için şu şiiri yazdı ve benimle gönderdi:
Ey Harameynin abidi! Eğer bizleri görseydin
Şüphesiz ibadetle oyalandığını bilirdin.
Bazılarının yanakları yıkanıyorsa
Bizim boğazlarımız kanla yıkanıyor.
Yahut onun atı batılda yoruluyorsa,
Bizimkiler günün sabahında yoruluyor.
Miskin kokusu size olsun, bizim kokumuz da bize...
Tırnakların tozu ve duman bizim için daha güzeldir.
Şüphesiz nebimizin sözü gelmiştir bize...
O sahih bir sözdür, yoktur içinde yalan.
Hayır! Eşit olamaz! Allah'ın atlarının burnundaki tozla
Tutuşan ateşin dumanı...
Aramızda konuşan Allah'ın kitabıdır,
Şehid ölü değildir, bu da yalanlanamaz...
Fudayl b. İyad ile karşılaşınca ona mektubu verdiğimde iki gözünden yaşlar aktı ve "Ebu Abdurrahman doğru söylemiş ve bana nasihatte bulunmuş" dedi.”[16]
16-MÜCAHİDLER; ALLAHIN ELÇİLERİDİR.
Allah yolunda gazaya çıkmış olan, hacca giden, umreye giden Allah’ın çağırmış olduğu elçileridir. Allah onları çağırmış, onlarda Allah çağrısına icabet etmişlerdir. Onlar istemiş Allah da onlara vermiştir.” (İbni Mace, Nesai, Albani sahih demiştir)
17-İSLAM DEVLETİNİN KURULMASI, HİLAFETİN İKAMESİ, YERYÜZÜNDE DİNİN HÂKİM KILINMASI, MÜSLÜMANLARIN IRZ VE NAMUSLARININ KORUNMASI AYRICA KÜFRÜN YOK EDİLMESİ, MÜSLÜMANLARIN İZZET VE KUVVETE SAHİP OLMASI MÜCAHİDLERİN CİHAD ETMELERİNE BAĞLIDIR.
“Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara, 244)
“Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.” (Bakara, 251)
Abdullah b. Ebi Evfa (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanla karşılaştığı bazı günlerde güneş batıncaya kadar beklerdi. O zaman ayağa kalkar ve şöyle buyururdu: "Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'tan afiyet isteyin! Onlarla karşılaştığınız zaman da sabredin! Bilin ki cennet, kılıçların gölgesi altındadır.”[17]
Yezid b. Şecere (radıyallahu anh) der ki: “Bana haber verildiğine göre kılıçlar, cennetin anahtarıdır.”
Bu hadisle kılıçlar cennetin anahtarları kılınmıştır. Çünkü onun kapılarının açılması için bir sebeptir. İki saf karşı karşıya gelip Allah yolunda kılıçlar çekildiğinde cennetin kapıları açılır. Kılıç ile düşmana vurmak cennete girmek için bir vesiledir. Kılıç kişiye keramet ve izzet kazandırır. Mücahid, kılıç vesileyle Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’nın rızasını kazanır ve bu sayede cehennem azabından korunur.
Ashab-ı Kiram’ın (radıyallahu anhum) kılıçları altınlarla süslenmiş değildi. Hiç şüphesiz onlar, kılıçlarını Allah yolunda cihad etmek için edinmişlerdi.
18-MÜCAHİD KİMSE; GERİDE KALANLAR İÇİN ECİR KAYNAĞIDIR.
Allaha ibadet edenler, Allahın dinin öğretenler, dinini yaşayanlar, namaz kılan ve diğer ibadetleri yapanlar ancak bir mücahidin vesilesiyle bu ibadetlerini ve kulluklarını yerine getirebilirler. Şayet cihad eden mücahid olmasaydı, bu ibadetleri yapan kimselerde cihada çıkmak zorunda kalacaklardı.
Enes b. Malik (radıyallahu anh) der ki: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ribatın ecri sorulduğunda şöyle buyurdu: Kim Müslümanların gerilerinde nöbet tutarak bir geceyi ribatla geçirirse, ona geride bıraktığı oruç tutan ve namaz kılanların ecri vardır.”[18]
İbni Kayyim (r.a) “Tarikul Hicretey de şöyle anlatır:
Altıncı Tabaka: Bu tabakayı Allah yolunda cihad eden mücahidler oluşturmaktadır. Şüphesiz ki onlar Allah'ın askerleri olup, Allah’u Teâlâ onlar vasıtasıyla dinini ikame etmekte ve düşmanlarının saldırısını defetmektedir. Allah’u Teâlâ onlar vasıtasıyla İslam diyarını korur ve dininin havzasını himaye eder. Bütünüyle din Allah'ın olsu ve Allah'ın kelimesi –dini- yücelsin diye Allah'ın düşmanlarıyla savaşanlar onlardır.
Onlar, Allah sevgisi O'nun dinine yardım etmek, kelimesini yüceltmek ve düşmanlarını defetmek uğrunda canlarını feda etmişlerdir. Bunlar kendi yurtlarında bulunsalar dahi, yine de kılıçlarıyla korudukları herkesin yaptığı her türlü hayır amellere ortak olurlar. Onların cihad ve fetihleri sebebiyle Allah'a ibadet eden kimselerin ecirlerinin aynısı onlara da verilir. Zira bunların ecir kazanmalarına sebep olan amelleri yapmalarına onlar sebep olmuşlardır. Şeriat koyucusu, bir şeye sebep olanı o şeyi yapanla hem ecirde, hem de vebal de aynı kabul etmiştir. Bundan dolayıdır ki hidayete davet eden veya dalalete davet eden kimseler için, sebep olduklarından dolayı her birisine tabi olanların ecir veya vebalinin aynısı vardır.
Münavi “feydul kadir” de şöyle demektedir: Aslında cihadın fayda ve faziletli çok doğal olarak görülebilir ve bilinebilir. Çünkü ibadetler ve günlük yaşam ancak cihad ile olur. İşte bunun için Allah yolunda cihad eden mücahidin ecri ve fazileti çok büyüktür. Çünkü geride kalanların ibadetlerinin yapabilmesi, yaşamlarına devam edebilmesi hepsi mücahide bağlıdır. O halde sanki mücahid geride klana bütün Müslümanların yerine cihad etmekte ve ibadet etmektedir.
19- MÛCÂHİD; BIKMADAN USANMADAN GECELERİNİ NAMAZ GÜNDÜZLERİNİ ORUÇLA GEÇİREN KİMSE GİBİDİR.”
Ebu Hureyre’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihad eden kimse aynı geceleri ibadet eden, rükû ve secde eden huşulu bir kimseye benzer.”
Numan bin Beşir’den (r.a) rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihâd eden kimsenin örneği: Mûcâhid; cihâddan dönünceye kadar, bıkmadan usanmadan gecelerini namaz gündüzlerini oruçla geçiren kimse gibidir.”(Müslim, Imara: 34)
İbni Abdülber istizkar” adlı eserde şöyle demektedir: Allah yolunda cihada çıkmış kimseyi Allahü Teâlâ, islam dinini en faziletli amelleri olan namaz ve oruç ibadetini en güzel şekilde yerine getiren kimselere benzetmiştir. Bu Allah yolunda cihad eden kimse için ne büyük bir şeref ve fazilettir. Bir mücahid yürürken, yolculuk yaparken, yerken, içerken aynı hiç durmadan ibadet bir kimseye benzetilmiştir. O halde diyebiliriz ki: Allahın lütfü ve fazileti bir takım kıyaslamalarla elde edilmez ancak Onun bahşetmiş olduğu lütuf ve faziletler başkadır.
20-CİHAD EDENLER SAYESİNDE, CİHADI TERK EDENLERE KENDİLERİNE VAAD EDİLEN TEHDİTLERDEN KURTULMUŞLARDIR.
“Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe, 39)
"Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur" (Mülim)
Ebu Umame el-Bahilî (radıyallahu anh)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim gaza etmez veya mücahidi teçhiz etmez ya da mücahidin arkasında bıraktığı ailesini gözetmez ise Allah (Subhanehu ve Teala) Kıyamet günü gelmeden önce şiddetli musibetleri onun üzerine gönderir”[19] buyurmuştur.
TERCÜME: EBU MÜHENNED EL-BETTAR
[1] Beğavi Mealimu't-Tenzil: 5/200.
[2] Buhari, 3123; Müslim, 1876.
[3] Abdurrezzak sahih bir isnad ile rivayet etmiş, Tirmizi ayrıca sahihtir demiş. İbni Hibban ve Hâkim rivayet etmiş. Hakim Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiştir.
[4] Hadiste Zeyd el-Ami var ki Ahmed ve başkaları onu sika görürken Ebu Zera ve başkaları da onu zayıf görmüş. Geri kalan ricali sahihin ricalidir. Mecmau'z-Zevaid s. 278. Kitabul Cihad 1/67. Ahmed İbn el Mübarek'in tarikiyle rivayet etmiş. 3/266. Heysemi bunu Ebu Yala ve Ahmed rivayet etmiş der. Hadis başka yollarla desteklenmiştir.
[5] Ebu Davud, 3/12; Beyhaki, Sunen-i Kubra, 9/161; Hakim, 2/73. Hadis sahihtir.
[6] Buhari, 2790.
[7] Tirmizi, 3/102; Nesai, 5/83; Hâkim, 2/67. Hadis hasendir.
[8] Buhari, (2786); Müslim, (1888).
[9] Müslim, (1878).
[10] Buhari, (2785).
[11] Tirmizi, 3/102; Hadis hasendir.
[12] Ahmed b. Hanbel, Musned, 5/314; Hâkim, Mustedrek, 2/75.
[13] Buhari, 1897; Müslim, 1027.
[14] Tirmizi, 5/230; Hâkim, 3/203. Hadisin isnadı hasendir.
[15] Tirmizi, 13/101,102; Beyhaki, 9/160,161; Hakim, 2/68. Hadis hasendir.
[16] Siyer-u Alâmun Nubela, Zehebi, 8/412.
[17] Buhari, 2965; Müslim, 1902.
[18] Heysemi, Mecmuu Zevaid, 5/289. Taberani.
[19] Ebu Davud, 3/22; İbni Mace, 2/923. İsnadı hasendir.