Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cin Büyü Şeytanın Zulmüne Uğramışlardaki Belirtiler Ve Tedavi Nasıl Olmalı

M Çevrimdışı

muaz-ubeyde

Üye
İslam-TR Üyesi
Sıralamış bulunduğumuz maddeleri çok titizlikle okumanızı öneririz. Ve aynı zamanda da kendi kendinize teşhis koymanız hususunda da yardımcı oluruz inşallah.
..)Baş ağrısı bazen şiddetli ense kökünden bazen alinda bazen tepede ağrı olmasi
•) Korkulu rüyalar görüyormusunuz?karabasan üzerine çullanmasi
•) Yüksek bir yerden düşüyormuş hissine kapılıyormusunuz?
•) Derin bir suda boğulduğunu rüya aleminde gördüğünüz oluyor mu?
*)Ellerde ayaklarda uyuşma ,karincalanma ,kaslarda gerilme,vucudda aşiri tik olmasi oluyormu?
•) Rüya aleminde bilmediğin bir yerde yırtıcı hayvanların saldırısına uğradığınızı görüyormusunuz.?
•) Issız yerlerde dolaşırken tuhaf sesler duyduğunuz anlar oluyor mu?
•) Herhangi gayibi bir ses sizi adınızla çağırıyor mu? O sesin kimin sesi olduğunu çıkaramadığınız anlar oluyor mu?
•) Vücudunuzun herhangi bir yerinde karıncalanma hissi var mı?
•) Yalnız kalmayı ve banyoda uzun süre kalmayı seviyormusunuz?
•) Yıkanırken yani banyo yaparken biri ile konuşma ihtiyacı duyuyormusunuz?
•) Yüzünüzü sabunlu suyla yıkarken birisinin sizi seyrettiği hissine kapılarak yüzünüzdeki sabundan hemen kurtulmak istiyormusunuz?
•) Bazen banyodan hızlı dışarı çıkmak istediğiniz anlar oluyor mu?
•) Özellikle gecenin geç saatlerinde yürürken birilerinin peşinizden geldiği duygusuna kapılıyormusunuz.?
•) Gözlerinizi kapattığınız zaman karanlkta bir göz belirip sana bakıyor ve giderek yaklaşıyor mu.?
•) Çevrende pis bir koku duyuyormusun.?
•) Uyurken rüya aleminde saldıran birisi oluyor mu? Ve yorganınızın hareket ettiğini hissediyormusunuz.?
•) Yalnız kalmayı seviyormusunuz ve özellikle odanızda tek başınıza uyumaktan hoşlanıyormusunuz? Bu esnada yanınıza biri yatmaya geldiği zaman korkuyla uyanıp kaçmaya tesebbüs ettiğiz anlar oluyor mu?
•) Rüya aleminde kedi, Köpek,yılan ve pis kılıklı insanlar görüyormusunuz?
•) Karanlık korkunuz oluyor mu?
•) Eşler arasında soğukluk, tiksinti ve iğrenme oluyor mu?
*)uykuda inlemek ,diş gıcırtısı
Yukarıda sıralamış bulunduğumuz soruları kendinize sorun. Çoğunlukta EVET yanıtını veriyorsanız siz bizim hastamızsınız demektir.
Cinlerin Bedende Olduklarına Dair Alametler Nelerdir ? 1 - Sebepsiz baş ağrıları.
2 - ibadet etmekle ve Allahı zikirde zorlanma.
3 - Beyin yorgunluğu.
4 - Kasılma ve sinirlenme.
5 - Tembellik.
6 - Herhangi bir uzuvda, doktorların sebep bulamadığı bir ağrı veya sancı.
Bu tür vakalarda, algılanan sesler, görüntüler, özellik arz eden uyku bozuklukları, korkular, ağrı ve dokunma hisleri, bayılma ve kasılmalar, eşleri ile ilgili şikayetler ve dini etkinliklerle ilgili yakınmalar dikkat çeker.
Bu hastalar üzerindeki gözlemlerimiz onların farklı belirtiler gösterdikleri yönünde.
Hastada görülen belirtiler onun hastalığı derecesinde hafif ya da ağır olabilir.
Belirtilerin her birinin özelliklerini ayrı ayrı incelediğimizde ise şunları görürüz;
Sesler;
Hastayı tehdit eden ya da hastayı bir şey yapmaya yönlendiren sesler,
İntihar etmesi gerektiğini ya da çocuğu gibi, eşi gibi bir yakınına zarar vermesini isteyen sesler,
Bazen annesinin ya da bir yakınının çağırma sesi,
Ölmüş birinin kendisine hitap eden sesi,
Kendisi hakkında birilerinin konuşma sesleri,
Seslerin bazen dışarıdan, bazen vücut içinden geliyor gibi hissedilmesi,
Bazen hışırtı, bazen ıslık, bazen de rüzgar sesi gibi sesler duyulması,
Hastanın, sesini duyduğu varlıklarla diyalog kurabilmesi
Görüntüler;
Hastaya, annesi, babası, kardeşi ya da kocası görünümünde görüntüler. Bazen de, gerçek yakını ile görüntünün hangisinin sahici olduğunu karıştırması,
Yakınlarının yüzü değişmiş, kötü, korkunç ve itici görünmesi,
Daha çok gece bazen de ibadet esnasında gelen cinsel içerikli görüntüler,
Bazılarının algıladıkları bu görüntülerle cinsel haz yaşamaları, kimilerinin de bundan derin bir nefret ve suçluluk duyması,
Yalnız oldukları zamanlarda; yılan başlı yaratıklar, siyah köpek, fare, ters ayaklı, tüylü, kıllı küçük insan şeklinde varlıklar, ışıklı renkli görüntüler, asılı iplikler, dumansı ya da karaltı tarzında görüntüler,
Uykusuzluk;
İlaçların etkilemekte zorlandığı uykusuzluk,
Uykunun çok geç gelmesi, bazen sabah ezanına kadar uyuyamama,
Hastanın uyku, uyanıklık arası gelen korkunç görüntülerden dolayı korkması ve uykuya geçememesi.
Özellikli Korku ve Sıkıntı
Sürekli bir tedirginlik ve korku hali içende olmaları,
Yakınlarının yanında artan sıkıntı,
Yalnız kaldığında da artan ses ve görüntülerden dolayı oluşan korku,
Aynaya bakamama, banyoda gözünü yummaktan korkma ve aşırı sıkıntı,
Hocalara gitmede ve onların yanında aşırı sıkıntılar hissetmesi ve hatta bazılarının buna karşı koyması,
Benzer şikayetleri olan kişiler yanında, onların hasta olduklarını bilmemelerine rağmen izah edemedikleri aşırı bir sıkıntı hissetmeleri.
Önemli bir kısım hastalarda yemek yemekten korkma.
Yanmalar ve Dolaşan Ağrılar
İlaçların etkileyemediği ve koldan, bacaktan, bazen kulaktan ağızdan tanımlanamayan bir şeyin girdiği hissi ile başlayan ve vücutta dolaşan ağrılar ve yanmalar,
Yanmaların ve özellikle ağrıların ilaçlarla giderilememesi.
Bayılma ve Kasılmalar
Garip hareketlerle, bazen bir histeri, bazen de epileptik bir tabloyu anımsatan nöbet halinde gelen kasılmalar,
Kasılmalarla birlikte olan farklı dilden ve kaba sesle olan konuşmalar,
Kasılmalar esnasında çok güçlü olmaları,
Yine kasılmalar süresince birileri ile mücadele ediyormuş gibi konuşmalar, çığlıklar, bağırmalar,
Yakınlarında birine tehdit üslubunda bağırmalar, saldırmalar,
Yine bu sürede, yüzünün ve bakışlarının değişmesi, korkunç bir şekle girmesi,
Bazı hastaların kendilerine zarar vermeleri, kendini boğmaya, kendi boğazını sıkmaya kalkışmaları,
Ve çoğu zaman nöbetten sonra ne olduğunu pek hatırlamamaları.
Eşleri İle İlgili Şikayetler
Daha çok kadınlarda olmak üzere, evli olan hastalarda eşlerine karşı çelişkili tavırlar,
Eşleri yanlarında yokken, onları arzulamaları, eve geldiklerinde ise sıkıntı duyma,
Evde değilken eşlerini arzulamaları, eve geldiklerinde birlikte olmaktan nefret etme.
Dini Etkinliklerle İlgili Belirtiler
Önceden ibadet eden hastaların, ibadete karşı arzu duymalarına rağmen yapamamaları,
Kur’an ve dua okuyabilen kişilerin bu algılamaların başlaması dua edememe, Kur’an okuyamama, yanında okunurken çok sıkılmaları hatta okunmasına mani olmaya çalışmaları,
Bazılarında ise bu okumalar esnasında aşırı tepki ve sıkıntı olmasına rağmen, okumalardan sonra, bir süre için huzur ve rahatlık hissetmeleri.
Belirtilerde Bazı Ortak Yönler
Bu tür hastalarda görülen belirtiler genellikle günün belli saatlerinde ya da vakitlerinde, bazen de haftanın belli günlerinde ortaya çıkma şeklinde periyotlar gösterebilir.
Bu periyotlar esnasında görülen tablolar ağırlıklı olarak, psikoz, epilepsi, histeri gibi görünmesine rağmen, periyot dışından özelikle psikoz-şizofren gibi görüntü veren tabloların hemen hemen tamamen normalleştiği müşahede edilir.
Görüntü ve seslerin belli zamanlarda kesilmesi, hasta tarafından kritik edilmesi, sonra yine tekrarlanması söz konusudur.
Hastanın algıladığı ses ya da görüntülerle, hasta vasıtasıyla diyalog kurulması mümkün olabilmektedir.
Bazı hastalarda hasta yakınlarının anlattıkları ve hastada gözlediğimiz belirtiler aynı anda çok şeyi düşündürecek nitelikte olabiliyor. Bu da hastalığı tanımlamakta zorlanmamıza sebep olur.
Psikoz düşündürebilecek vakalarda görme ya da işitme algılamaları dışında diğer psikotik belirtilerin bulunmayışı dikkat çekicidir.
Bütün bu algılamaları hastanın beyninin ürettiği “hallüsinasyonlar” olarak değerlendirip “psikoz” tanısı koyarak, psikoz tedavisi uygulamaya başlamalarına karşın hastalarda, psikozda olması beklenen diğer belirtilerin bulunmaması hekimi zorlayan önemli bir husustur.
Ayrıca bu tür hastaların bir kısmında hastanın annesi, kardeşleri ya da çocuğu gibi yakınlarının hastanın algılamalarına benzer ses ve görüntüleri algıladıkları ifade edilir ki, psikozlarda bu alışılmış bir durum değildir.
Hekimlerin hastayı tedavide zorluklarla karşılaşınca tanılarını sorgulamak zorunda kaldıkları ve uyguladıkları çok farlı grup ilaçları sık sık değiştirdikleri görülür.
Hemen hemen hiçbir psikoz tablosu, epileptiform bir nöbet ya da histerik bir kriz hekim tarafından oluşturulamazken, bu tür algılamalarla oluşan kriz tablosu, bu hastalarla uğraşanlar tarafından aynen oluşturulabilmekte ve bunu gören hasta sahibi; “işte evde de böyle oluyordu” diyebilmektedir. adil usta
Yine bu hastalardan çoğu doktora gitmeye karşı bir tepki vermezken, özellikle “hoca”ya götürülmeye karşı direnç gösterdiği ve medyum, hoca ya da cinci gibi kişilerin yanlarında aşırı bir sıkıntı hissetmeleri de anlamlı ve hemen hemen ortak bir özelliktir.

“CİNLİ” ve "BÜYÜLÜ" Olduğu İfade Edilen Hastalardaki Belirtiler

Bu tür vakalarda, algılanan sesler, görüntüler, özellik arz eden uyku bozuklukları, korkular, ağrı ve dokunma hisleri, bayılma ve kasılmalar, eşleri ile ilgili şikayetler ve dini etkinliklerle ilgili yakınmalar dikkat çeker.
Bu hastalar üzerindeki gözlemlerimiz onların farklı belirtiler gösterdikleri yönünde.
Hastada görülen belirtiler onun hastalığı derecesinde hafif ya da ağır olabilir.
Belirtilerin her birinin özelliklerini ayrı ayrı incelediğimizde ise şunları görürüz;

Sesler;

Hastayı tehdit eden ya da hastayı bir şey yapmaya yönlendiren sesler,
İntihar etmesi gerektiğini ya da çocuğu gibi, eşi gibi bir yakınına zarar vermesini isteyen sesler,
Bazen annesinin ya da bir yakınının çağırma sesi,
Ölmüş birinin kendisine hitap eden sesi,
Kendisi hakkında birilerinin konuşma sesleri,
Seslerin bazen dışarıdan, bazen vücut içinden geliyor gibi hissedilmesi,
Bazen hışırtı, bazen ıslık, bazen de rüzgar sesi gibi sesler duyulması,
Hastanın, sesini duyduğu varlıklarla diyalog kurabilmesi

Görüntüler;

Hastaya, annesi, babası, kardeşi ya da kocası görünümünde görüntüler. Bazen de, gerçek yakını ile görüntünün hangisinin sahici olduğunu karıştırması,
Yakınlarının yüzü değişmiş, kötü, korkunç ve itici görünmesi,
Daha çok gece bazen de ibadet esnasında gelen cinsel içerikli görüntüler,
Bazılarının algıladıkları bu görüntülerle cinsel haz yaşamaları, kimilerinin de bundan derin bir nefret ve suçluluk duyması,
Yalnız oldukları zamanlarda; yılan başlı yaratıklar, siyah köpek, fare, ters ayaklı, tüylü, kıllı küçük insan şeklinde varlıklar, ışıklı renkli görüntüler, asılı iplikler, dumansı ya da karaltı tarzında görüntüler,

Uykusuzluk;

İlaçların etkilemekte zorlandığı uykusuzluk,
Uykunun çok geç gelmesi, bazen sabah ezanına kadar uyuyamama,
Hastanın uyku, uyanıklık arası gelen korkunç görüntülerden dolayı korkması ve uykuya geçememesi.

Özellikli Korku ve Sıkıntı

Sürekli bir tedirginlik ve korku hali içende olmaları,
Yakınlarının yanında artan sıkıntı,
Yalnız kaldığında da artan ses ve görüntülerden dolayı oluşan korku,
Aynaya bakamama, banyoda gözünü yummaktan korkma ve aşırı sıkıntı,
Hocalara gitmede ve onların yanında aşırı sıkıntılar hissetmesi ve hatta bazılarının buna karşı koyması,
Benzer şikayetleri olan kişiler yanında, onların hasta olduklarını bilmemelerine rağmen izah edemedikleri aşırı bir sıkıntı hissetmeleri.
Önemli bir kısım hastalarda yemek yemekten korkma.

Yanmalar ve Dolaşan Ağrılar

İlaçların etkileyemediği ve koldan, bacaktan, bazen kulaktan ağızdan tanımlanamayan bir şeyin girdiği hissi ile başlayan ve vücutta dolaşan ağrılar ve yanmalar,
Yanmaların ve özellikle ağrıların ilaçlarla giderilememesi.

Bayılma ve Kasılmalar

Garip hareketlerle, bazen bir histeri, bazen de epileptik bir tabloyu anımsatan nöbet halinde gelen kasılmalar,
Kasılmalarla birlikte olan farklı dilden ve kaba sesle olan konuşmalar,
Kasılmalar esnasında çok güçlü olmaları,
Yine kasılmalar süresince birileri ile mücadele ediyormuş gibi konuşmalar, çığlıklar, bağırmalar,
Yakınlarında birine tehdit üslubunda bağırmalar, saldırmalar,
Yine bu sürede, yüzünün ve bakışlarının değişmesi, korkunç bir şekle girmesi,
Bazı hastaların kendilerine zarar vermeleri, kendini boğmaya, kendi boğazını sıkmaya kalkışmaları,
Ve çoğu zaman nöbetten sonra ne olduğunu pek hatırlamamaları.

Eşleri İle İlgili Şikayetler

Daha çok kadınlarda olmak üzere, evli olan hastalarda eşlerine karşı çelişkili tavırlar,
Eşleri yanlarında yokken, onları arzulamaları, eve geldiklerinde ise sıkıntı duyma,
Evde değilken eşlerini arzulamaları, eve geldiklerinde birlikte olmaktan nefret etme.

Dini Etkinliklerle İlgili Belirtiler

Önceden ibadet eden hastaların, ibadete karşı arzu duymalarına rağmen yapamamaları,
Kur’an ve dua okuyabilen kişilerin bu algılamaların başlaması dua edememe, Kur’an okuyamama, yanında okunurken çok sıkılmaları hatta okunmasına mani olmaya çalışmaları,
Bazılarında ise bu okumalar esnasında aşırı tepki ve sıkıntı olmasına rağmen, okumalardan sonra, bir süre için huzur ve rahatlık hissetmeleri.

Belirtilerde Bazı Ortak Yönler

Bu tür hastalarda görülen belirtiler genellikle günün belli saatlerinde ya da vakitlerinde, bazen de haftanın belli günlerinde ortaya çıkma şeklinde periyotlar gösterebilir.
Bu periyotlar esnasında görülen tablolar ağırlıklı olarak, psikoz, epilepsi, histeri gibi görünmesine rağmen, periyot dışından özelikle psikoz-şizofren gibi görüntü veren tabloların hemen hemen tamamen normalleştiği müşahede edilir.
Görüntü ve seslerin belli zamanlarda kesilmesi, hasta tarafından kritik edilmesi, sonra yine tekrarlanması söz konusudur.
Hastanın algıladığı ses ya da görüntülerle, hasta vasıtasıyla diyalog kurulması mümkün olabilmektedir.
Bazı hastalarda hasta yakınlarının anlattıkları ve hastada gözlediğimiz belirtiler aynı anda çok şeyi düşündürecek nitelikte olabiliyor. Bu da hastalığı tanımlamakta zorlanmamıza sebep olur.
Psikoz düşündürebilecek vakalarda görme ya da işitme algılamaları dışında diğer psikotik belirtilerin bulunmayışı dikkat çekicidir.
Bütün bu algılamaları hastanın beyninin ürettiği “hallüsinasyonlar” olarak değerlendirip “psikoz” tanısı koyarak, psikoz tedavisi uygulamaya başlamalarına karşın hastalarda, psikozda olması beklenen diğer belirtilerin bulunmaması hekimi zorlayan önemli bir husustur.
Ayrıca bu tür hastaların bir kısmında hastanın annesi, kardeşleri ya da çocuğu gibi yakınlarının hastanın algılamalarına benzer ses ve görüntüleri algıladıkları ifade edilir ki, psikozlarda bu alışılmış bir durum değildir.
Hekimlerin hastayı tedavide zorluklarla karşılaşınca tanılarını sorgulamak zorunda kaldıkları ve uyguladıkları çok farlı grup ilaçları sık sık değiştirdikleri görülür.
Hemen hemen hiçbir psikoz tablosu, epileptiform bir nöbet ya da histerik bir kriz hekim tarafından oluşturulamazken, bu tür algılamalarla oluşan kriz tablosu, bu hastalarla uğraşanlar tarafından aynen oluşturulabilmekte ve bunu gören hasta sahibi; “işte evde de böyle oluyordu” diyebilmektedir.
Yine bu hastalardan çoğu doktora gitmeye karşı bir tepki vermezken, özellikle “hoca”ya götürülmeye karşı direnç gösterdiği ve medyum, hoca ya da cinci gibi kişilerin yanlarında aşırı bir sıkıntı hissetmeleri de anlamlı ve hemen hemen ortak bir özelliktir.

“BÜYÜLÜ” Olduğu İfade Edilen HASTALARDA
İlave Semptomlar

“Çarpılmış” diye karşımıza getirilen hastaların gösterdiği semptomlar ile “büyü”lü olduğu ifade edilen hastalarda görülen belirtiler tıpatıp aynı değildir.
“Büyü” hikayesi ile gelen hastalarda yukarıdaki şikayetlerden bir kısmı, ama daha az yoğunlukta olmak üzere görülebilir.
Bu hastalarda, ön planda görülen önemli bir özellik, hastanın alışılmış olduğu işlerini yeterince yapabilme yönünde iradelerini kullanamamasıdır.
Bunlar da, “çarpıldığı söylenen hastalar” gibi, önceden ibadet ediyorlarsa, artık bunda çok zorlandıklarını söylerler. Bir süre, okunduklarında rahatladıklarını, ama kendileri de, başkaları da okusa, okuma esnasında önce çok sıkıntı hissettiklerini, sonra rahatladıklarını söylerler.
Eşine karşı isteksizlik, çoğunda had safhadadır. Anlamsız yere ortaya çıkan ayrılma isteği ve ısrarları ile, kadınlarda eşine karşı cinsel isteksizlik, erkeklerde hanımına karşı başarısızlık. Ancak, çoğu zaman, erkekler kendi hanımlarına karşı oluşan başarısızlığın başka kadınlar için söz konusu olmadığını ifade ederler.
Kadınların, evde duramama, eve girince sıkıntı basması, evin bazı bölümlerinde, boğulur gibi olma, özelikle yatak odasına girdikleri zaman, dayanılamayacak bir sıkıntı bastığını söylerler.
Yukarıdaki görüntü ve sesler, bunlarda da görülse de daha hafif şiddettedir.
“Büyülü” diye gelen hastaların büyük çoğunluğu kadınlardan oluşur.
VAHİD ABDUSSELAM BALİ ,PSK.DR HAMDİ KALYONCU. adil ramazanoğlu Rukye ve Kuran Terapisi - rukyekuranterapisi.com - Bedensel ve ruhsal hastalklar için alternatif tedavi.
 
M Çevrimdışı

muaz-ubeyde

Üye
İslam-TR Üyesi
KURAN VE SÜNNET İLE TEDAVİ OLMANIN DELİLLERİ
Yüce rabbimiz:“Kurandan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece kaybını artırır.”buyurmuştur. (İsra 82) Her bir kimse bu ayetlere şöyle dikkatlice bir baktığında kuranın şifa kaynağı olduğunu görecektir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. Bu önünden ve arkasından hiçbir batınlın gelemeyeceği şifa, rahmet ve Allahın kelamıdır. Zira yüce rabbimizin kudreti “kaf” ve “nun” yani kun; ol… Demekle oluverir. Allahın emirlerinin önüne hiç kimse ve hiçbir güç asla geçemez. Ayrıca Allahın emir ve isteklerine de kimse itiraz edemez ve Allahın istekleri hemen yerine gelir ve gerçekleşir. Nitekim Allahın en hayırlı sözü ve en yüce kelamı olan kuran, neden böyle olmasın ki? Kuranı kerimde; :“Kurandan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz…”buyurmuştur. (İsra 82) Kur’an aynı Kur’an, sözler aynı sözler, vahiy aynı vahiy ama bu vahiy ona inanan, onu hidâyet rehberi bilen, onunla hayatlarını düzenlemeye çalışan mü’minler için en büyük bir rahmet, en büyük bir nimet ve şifa kaynağı olurken, mü’minlerin bireysel, sosyal, ailevi, hukukî, ekonomik, bedensel, zihinsel, psikolojik, ahlâkî, kültürel her türlü hastalıklarına şifa olurken aynı Kur’an kâfirlerin sadece helâklerini, hüsranlarını, zararlarını, ziyanlarını artırıcı bir özelliğe sahip oluveriyor. Yâni Rasûlullah efendimizin beyanıyla Kur’an insanların ona karşı takındıkları tavır sebebiyle ya aleyhte ya da lehte bir delil oluveriyor. Bu ayetin tefsiri hakkında merhum Seyit Kutup(r.a)şunları söyler: Kuran-ı Kerimde kalplerine iman bilinci yerleşmiş, bu bilinçle aydınlanmış, Kuranın huzurunu, güvenini ve sevincini algılamak için gönüllerini açmış bulunanlara şifa vardır, Kuranda rahmet vardır. Kuran, şeytani telkinlere, şaşkınlığa ve korkuya karşı bir şifadır. Kuran, kalbi Allaha bağlar. Sakinleştirir. Huzura kavuşturur. Koruma ve güvenlik bilincini yerleştirir. Gönülleri hoşnut eder. Allahın rızasını kazandırdığı gibi, hayattan da razı eder. Korku bir hastalıktır. Şaşkınlık psikolojik bir rahatsızlıktır. Şeytani telkinler de birer hastalıktır. İşte bunların hepsini etkisiz hale getiren Kuran elbette ki inanan için bir rahmettir. Kuran, nefsi arzuların, pisliklerin, cimriliğin, kıskançlığın ve şeytani aşılamaların hepsine karşı bir şifadır. Bu hastalıklar kalp hastalıklarıdır. Kalbi zaafa, yorgunluğa ve hastalığa uğratırlar. Onu yıkılışa, çözülüşe ve çöküşe iterler. Bunlara engel olan Kuran, elbette ki müminler için bir rahmet aracıdır. Kuran, düşünceye ve bilince yönelik yanlışı, yıkıcı akımları ve yönelişleri de engelleyen bir şifa unsurudur. Aklı haddini aşmaktan alıkoyar. Verimli olan alanlarda ona özgürlük hakkını verir. Faydasız alanlarda enerjisini tüketmesine engel olur. Sağlıklı-sağlam bir program içinde çalışmasını temin eder. Çalışmalarını verimli ve garantili hale getirir. Aklın çalışmalarını aşırılıklardan ve açmazlardan kurtarır. Kuranın ölçülerine bağlı olan insan, vücudunun her organının enerjisini bastırmadan ve azdırmadan kullanır. Enerjilerini ve gücünü sağlıklı ve faydalı alanlarda değerlendirir. Enerjilerini verimli ürün veren alanlarda değerlendirir. İşte bu nedenle de Kuran, müminler için bir rahmettir. Kuran, toplulukların yapılarını zedeleyen, güvenini, huzurunu ve sağlığını gölgeleyen sosyal hastalıklara karşı da bir şifa aracıdır. Bu ölçülere bağlı kalan toplum, Kuran sayesinde sosyal düzeni, sağlık, güven ve huzur içinde gerçekleşen kuşatıcı adaleti ile oluşan atmosferde rahat içinde yaşar. Kuran bu açıdan da müminler için bir rahmettir. "Fakat bu ayetler zalimlere sadece yeni yıkımlar, yeni kayıplar getirirler." Onlar, bu ayetlerin şifa unsurlarından ve rahmetinden yararlanmazlar. Ve onlar müminlerin Kuran ile yükselişlerini bir türlü hazmedemezler. Onlara karşı kin ve öfke ile dolarlar. İnatları ve büyüklük taslayışları ile bozgunculuk ve zulümde daha da ileri giderler. Onlar bu Kuranın taraftarlarına oranla dünyada dahi hep yeniktirler, hep kayıptadırlar. Ayrıca ahirette Kuranı inkâr etmeleri ve taşkınlıkta ısrar etmeleri yüzünden azaba uğrayacaklardır. Yani onlar gerçekten büyük bir kayıp içindedirler. Tefsirci İmam Mevdudi(r.a)ise bu ayet hakkında şunları söyler: "Kuranı rehber edinen ve hüküm kitabı olarak kabul eden kimseler Allahın rahmetine mazhar olurlar ve her tür zihnî, psikolojik, ahlâkî ve kültürel hastalıklardan şifa bulurlar. Diğer taraftan Kuranı reddeden ve onun hidayetine sırtını dönen günahkâr kimseler, gerçekte, kendilerine adaletsizce davranmaktadırlar. Bu nedenle Kuran, onların kendisinin indirilmesinden veya bilgisinin onlara ulaşmasından önceki kötü durumda kalmalarına izin vermez, onları öncekinden daha büyük bir kayba sokar. Çünkü Kuran indirilmeden veya onlara ulaşmadan önce onlar sadece cehaletten çekiyorlardı. Fakat Kuran onlara gelip Hakla bâtılı birbirinden ayırdıktan sonra artık onların önceki cehalet konumlarında kalmalarını gerektiren hiçbir özürleri kalmamıştır. Bundan sonra eğer onlar Kuranın hidayetini inkar eder ve sapıklıkta ısrar ederlerse, bu onların cahil değil, Hakkın zıddı olan zulmün uygulaycıları ve bâtılın kulları olduklarını gösterir. Çünkü o zaman onların durumu, önüne zehir ve iksir konulan, fakat zehiri seçen kimsenin durumu gibidir. Bu nedenle, bu durumda sapıklıklarından dolayı sadece kendileri sorumludurlar ve işledikleri tüm günahların cezasını çekeceklerdir. Tabii ki isyanın kaybı sonuç bakımından cehaletin kaybından daha büyük olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v) bunu şu kısa ve anlamlı cümlede ifade etmiştir: "Kuran ya sizin aleyhinize ya da lehinize bir delildir." Kuşkusuz Allahın sözü haktır. Allaha yemin ederim ki, kim Allaha inanarak, hiçbir şek ve şüphe duymadan hasta bir kimseye kuran okursa mutlaka o kişi Allahın kelamı ve bereketi ile şifa bulur. Allah Rasulu(s.a.v): sizlere müjdeler olsun. Kuranın bir tarafı Allahın elinde diğer bir tarafı ise sizin elinizdedir. Kurana iyice sarılırsanız zira kurana sarılırsanız asla helak olmaz ve ebedi olarak sapıtmazsınız” (Terğıb, 1/79) Başka bir hadisi şerifte ise, Abdullah İbnu Mesud (r.a) şöyle anlatıyor: "Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Size şu iki şifayı tavsiye ederim: "Bal ve Kuran."(İbni Mace) Bildiğimiz gibi bal; Allahın arıya ilham edip, mükemmel bir şekilde yarattığı bir nimettir. Nitekim Allahın emri ile bir arı Allahın kendisine gösterdiği şekilde bir yol tutar ve çeşitli çiçeklerden beslenerek insanlara şifa olan balı imal ederler. Kuşkusuz arının imal etmiş olduğu bal; şifa kuvvetini, afiyet verici özelliğini ve insana vermiş olduğu canlılık özelliğini bir müddet sonra kaybeder. Fakat kuran ise; Allahın sözüdür. İnsanın ruhuna ve nefsine ayrıca bedenine işler ve tesiri hiçbir zaman kaybolmaz ve mutlaka haktır. Kuran hiç şüphesiz rahmet ve şifadır. Bir bal belli bir müddet sonra bozulmasına ve özelliklerini kaybetmesine rağmen şifa ise Allahın kelamı-hâşâ-bozulmamasına ve etkisini hiçbir zaman kaybetmemesine rağmen şifa olmaması hiç düşünülebilir mi? İbni kayyim El-Cevziyye(r.a), Et Tıp En-Nebevi kitabında"Size şu iki şifayı tavsiye ederim: "Bal ve Kuran."hadisini açıklarken şunları söyler: Rasulullah(s.a.)bu hadisi şerifteki tedavi usulünde; ilahi ve beşeri, bedensel ve ruhsal, gökyüzü ve yeryüzü tedavi ve tıbbını birleştirmiştir. Evet, bir kimse kuran ve bal tedavisini birlikte yapsa, iki tedavi şeklini birleştirmiş demektir; yani gökyüzü ve yeryüzü kuvvetini birleştirmiş demektir. Fakat sonuç olarak hepsi yine Allah’tandır. Allahın kelamı(kuran)daha büyük ve daha kuvvetlidir. Kuranın tedavi etmediğini Allahın dışında hiçbir şey ve hiçbir kimse tedavi edemez. Şayet bir kimse kuranın tedavi etmesi ve şifa kuvveti hususunda şüpheye kapılsa ve yinede kuran ile tedavi olsa ve şifa bulsa, bu kimse dini konusunda fitneye düşmüş ve iblisin vesvesesine yenilerek kuranın tedavi etmesi hususunda fitneye kapılmıştır. Bu sebeple şifa bulan ve rahmet edilen kimsenin sağlıklı hali çok sürmeyecek ve tekrar hastalanacaktır. Zira bu kimse en kuvvetli ve en büyüğü bırakmış ve en esfel ve alçak olana sarılmıştır. Lakin bu durumda ki bir kimsenin kuran ile başka bir ilacı veya tedavi şeklini yapmasında, Allahın rahmeti ve bereketi ile şifa ummasında bir sakınca yoktur. Rasulullah(s.a.v), Allahın, kendisini bütün hastalık ve sıkıntılardan koruması için kendini kuran zırhına bürümekte idi. Nitekim H.z Aişe(r.a)bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Rasulullah(s.a.v) her gece döşeğine uzandığı va¬kit avuçlarını birleştirerek “Felak, Nas ve îhlas” surelerini okurdu. Daha sonra avuçlarına üfler sonra da başından başlayarak yüzünü ve elleriyle vücudunun ulaşabildiği her yeri mesh ederdi.”(Buhari 6312) -Ebu Ubeyd bin Talha bin Masref den gelen bir rivayette: “bir hastanın yanında kuran okunduğunda, hasta kendisinde hafiflik hissederdi” denilirdi. -Hz. Ebu Hüreyrenin rivâyetinde şöyle gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri diyor ki: "Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O, beni zikredince ben onunla beraberim. O beni içinden geçirirse, ben de onu içimden geçiririm. O, beni bir cemaat içerisinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim." (Buhâri-Müslim-Tirmizî) - Ebu Hüreyre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)in şöyle söylediğini nakleder: "Bir cemaat bir yerde oturup Allahı zikreder, Allahın kitabını okurlarsa, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allahın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar." (Müslim-Ebu Davud) Bir yere sükûnet ve Allah’ın rahmeti inerse ve melekler de etrafını çevirir ayrıca rablerinin yanında kulları anılırsa, o yerde hiç hastalık kalır mı? Allah; kerim ve vehhab olandır. Allahın sözü haktır ne söylemiş ise o mutlaka yerine gelir. Kuran nasıl şifa olmaz ki? Öyle ki, kuran bir dağa inmiş olsa, o dağı çatlatır ve o dağ kurana boyun eğerdi. Dağları çatlatıp paramparça edecek olan kuranın sahibi, rabbimizdir. Nitekim bu kuran, o yaratıcının sözü ve emridir. Bir dağı paramparça çatlatacak olan kuran, Allahın takdir ettiği bir hastalığa ve böylece imtihan ettiği bir hastaya nasıl şifa olmaz ki? Şüphesiz kuran, Allahın rahmeti ve bereketi ile bütün hastalıkları yok edecektir. Çünkü Allah, bir şeye; ol dedi mi, oluverir. “Eğer Biz Kuranı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 21) - Ebu Hüreyrenin Buharide gelen bir rivayetinde Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmaktadır: "Şafi-i Kerim Allah Teâla Hazretleri, her ne hastalık indirmişse onun devasını da indirmiştir." (Buhari) Ebu Davud ve Tirmizide şu ziyade var: "Tek bir hastalığın ilacı yoktur" dedi. Kendisine: "O hangi hastalıktır?" diye soruldu da: "İhtiyarlık" cevabını verdi." Hepimiz bilmekteyiz ki, Allah bir kimseye hastalık takdir etmiş ise, o kişiye hastalık isabet eder. Bir kimsenin başına hastalığın gelmesinin hikmet ve sebepleri şunlardır; 1-Kıyamet gününde, Allahın yanındaki derece ve makamın yükseltilmesi 2-Günahların ve hataların temizlenmesi 3-İlahi ceza ve intikam alınması 4-İyiyi kötüden, imanlıyı imansızdan seçme ve temizleme 5-Fitneye düşürerek sınanma ve denenme 6-Daha kötü bir belayı def etme 7-Kul’a rabbini hatırlatma, hak yola ve yaratılış gayesine döndürme 8-Şükredenlerin ve nankörlük edenlerin ortaya çıkması 9-Allahın fazlının ve nimetinin bilinmesi ve unutulmayıp hatırlanması Burda kişinin aklına şöyle bir soru gelebilir. pekala yukarıda beyan edildiği gibi hastalık kişinini günahlarına keffaret, cennetteki derecesinin yükselmesine ya da daha kötü bir belayı def etme gibi faydaları var ise neden Allahtan şifa dilenmektedir.? Alimler bu konu hakkında şöyle demişlerdir: hasta olan bir kimsenin Allahtan şifa istemesi caizdir. Zira "Dua bir ibadettir. Ne sevaba ne de kefârete ters değildir. Zira her ikisi de hastalığın başlangıcında ve sabretmek sonucu hâsıl olur. Dua eden ise iki ecrin ve sevabın arasındadır: Ya talep etmiş olduğu şifa verilecek, ya da ona bedel, faydalı olanın kendine isabet etmesi veya zararının defedilmesi suretiyle maslahat verilecektir. Bunların hepsi de Allahın fazlındandır. Bir Müminin hayatı imtihandan ibarettir. Yüce rabbimiz: “Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.” (Al-i imran 186) Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm):"Mümine bir hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günâhlarına kefâret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur” buyurur. (Ebu Davud) Bir insanın başına gelen hastalıkların tümü Allahın takdiridir. Bundan kaçış yoktur. Bir hasta Allah dilemedikçe asla iyileşemez ve tedavi olamaz. Hastalıkları veren Allah tır ve şifayı da verecek olan yalnızca o dur. Şüphesiz bir kimsenin sağlıklı ve sıhhatli olması en güzel ve en büyük devadır. Allahü telanın indirmiş olduğu bu büyük kurandan başka muazzam ve değerli bir şey var mıdır? Kuran Allahın sözdür. Kuran; Allahın takdirini, yine onun emri ile değiştirecek olandır. Hastalık ise onun takdiri ve kuranda onun emridir. Nitekim hastalıklar kuranın bereketi ve Allahın kudreti ile tedavi edilir. “Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen her hangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitapta bulunmasın. Doğrusu bu Allaha kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allahın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.” (Hadid 22-23) “Eyüp de: "Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), Sen merhametlilerin merhametlisisin" diye Rabbine nida etmişti. Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik.” (Enbiya 83-84) Kuran; Yusuf(a.s)un gömleğinden daha muazzam değil midir? “Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi.” (Yusuf 93) İşte Yusuf(a.s)ın olayı bir güven ve inanç örneği ve Allahın takdiridir. Yusuf(a.s)kardeşlerine; babamın yüzüne sürün dediği bu gömlek, bir gün iftira ve yalancılığa şahitlik etmiş bir gömlek iken, gün gelmiş bu gömlek, babasının yüzüne sürüldüğünde bir ayet ve delil olmuş ve babasının gözleri mucizevî bir şekilde Allahın iradesi ve kudreti ile görmeye başlamıştı. Nasıl kuran şifa olmaz ki? Bir gömlek bir zaman geçtikten sonra çürüyüp ve yok olup gitmesine rağmen şifa oluyor ise, işte hiçbir zaman çürümeyen ve eskimeyen rabbimizin kelamı olan kuranda öylece şifadır. Öyleyse rabbimizin kitabının her hastalığa şifa olduğuna asla şaşırmayalım ve garibimize gitmesin. Ayrıca biz bilmekteyiz ki, çörek otu bitkisi bütün hastalıklara şifadır ve bunda şüphe yoktur. - Ebu Hüreyre (r.a) anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın."(Buhari- Müslim- Tirmizi) - İbnu Ömer (r.a) anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Size şu çörek otunu tavsiye ederim. Zira onda, ölümden başka her derde şifa vardır."(Buhari-Müslim) Öyleyse bir çörek otunun şifa olmasında veya bir bal’ın şifa olmasında hiçbir şüphe yok ise; kuranın da şifa olması noktasında asla ve asla hiçbir şüphe yoktur. Kuran kesinlikle insanların dış ve iç hastalıklarına maddi ve manevi bütün hastalıklarına şifadır. Ben kesinlikle kuranın müminler için şifa vesilesi ve kaynağı olduğunu hükmediyor ve inanıyorum. Çünkü yüce yaratanımız ve her şeyin sahibi olan; hastalıkları ve şifaları veren Allah(c.c)şöyle diyor: “Kurandan inananlara rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O, zalimlerin ise sadece kaybını artırır.”buyurmuştur.(İsra 82) Kim kuranın şifa ve rahmet kitabı olduğuna inanmaz ise mutlaka o kimse hakkı inkar etmiş ve Allahın kelamını yalanlayarak kafir olmuştur. Sübhanallah Kim Allahü tealanın buyurmuş olduğu; kuran şifadır manasına bakar ve üzerinde düşünürse, mutlaka onun şifasının kesin olacağını görecektir. Zira bir kimse bir hastalıktan dolayı tedavi görür fakat bir müddet sonra bu hastalık kendisine tekrar sirayet eder ve kendisini gösterebilir veya hastalık başka bir organa veya mekâna sıçrayabilir. Ya da hastalıktan şifa bulduğu zannedilir fakat hastalık vücudu terk etmemiş olabilir. Lakin kuran asla böyle değildir. Kuranın tedavisi; Allahın tedavisi ve şifasıdır. Allahın şifa ve tedavisinde şüphe veya her hangi bir kalıntı olması söz konusu mudur? Kuran ile tedavi edilen bir kimse Allahın izni ve bereketi ile bütün dert ve sıkıntılarından kurtulur ve tamamen bir rahatlığa kavuşur. - Hâris el-Aver(r.a)anlatıyor: "Mescide uğramıştım, gördüm ki halk, zikri terkedip malâyanî konulara dalmış, konuşuyor. Hz. Ali ((r.a) anh)ye çıkıp durumdan haberdâr ettim. Bana: -"Doğru mu söylüyorsun, öyle mi yapıyorlar?" dedi, Ben: -"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)ın şöyle söylediğini işittim: -"Haberiniz olsun bir fitne çıkacak" Ben hemen sordum: -"Bundan kurtuluş yolu nedir Ey Allahın Resûlü?" Buyurdu ki: -"Allahın Kitabı (na uymak)dır. Onda sizden önceki (milletlerin ahvâliyle ilgili) haber, sizden sonra (kıyamete kadar) gelecek fitneler ve kıyâmet ahvâli ile ilgili haberler mevcut. Ayrıca sizin aranızda (iman-küfür, taat-isyân, haram-helâl vs. nevinden) cereyân edecek ahvâlin de hükmü var. O, hak ile batılı ayırdeden ölçüdür. Onda herşey ciddîdir, gâyesiz bir kelâm yoktur. Kim akılsızlık edip, Ona inanmaz ve Onunla amel etmezse, Allah onu helâk eder. Kim Onun dışında hidâyet ararsa Allah onu saptırır. O Allahın sağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdoğru yoldur. O, kendine uyan hevaları koymaktan, kendisini (kıraat eden) delilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun çokca tekrarı usanç vermez, tadını eksiltmez. İnsanı hayretlere düşüren mümtaz yönleri son bulmaz, tükenmez, O öyle bir kitaptır ki, cinler işittikleri zaman şöyle demekten kendilerini alamadılar: "Biz, hiç duyulmadık bir tilâvet dinledik. Bu doğruya götürmektedir, biz onun (Allah kelâmı olduğuna) inandık" (Cin 1). Kim ondan haber getirirse doğru söyler. Kim onunla amel ederse ücrete mazhar olur. Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa, doğru yola çağrılmış olur. Ey Aver, bu güzel kelimeleri öğren."(Tirmizî) Kuranı kerinin şifa olması hakkında, Mevâhib-i Ledünniye mütercimi şöyle der;"Hak Teâlâ Hazretleri izâle-i emrazda (hastalıkların tedavisinde) Kuran-ı Azimden eam ve enfa (bütün hastalıklarda geçerli daha müessir) bir deva inzal etmemiştir. Kuran-ı Azim marazlara şifa ve âyine-i kuluba ciladır" diyerek ifade eder. Yani hem maddî ve hem de manevî hastalıkların en faydalı bir ilacıdır

rukye hadislerle tedavi olmanın delilleri

HADİSLERLE TEDAVİ OLMANIN DELİLLERİ
Bizzat Kuran-ı Kerimde Cenâb-ı Hakk: "Dua edin icabet edeyim" (Gâfir 60) emrederek: "Duanız olmazsa Allah nazarında hiçbir kıymetiniz yoktur" (Furkan 77)
buyurarak mutlak şekilde dua etmeye teşvik etmektedir. "Dua"nın manâsı "Allahtan istemek" olduğuna göre bu ilâhî davette -"Bütün hastalıklardan şifa" dâhil- her şeyin Allahtan talebedilmesine bir çağrı vardır.
Kaldı ki Resulullah hastalıklarımıza Allahtan şifa istemeye daha açık ifadelerle bizleri çağırmış, kendisi fiilî örnekler vermiştir. -Avf İbnu Mâlik (r.a)anlatıyor: "Biz cahiliye devrinde afsunlama yoluyla tedavide bulunurduk.
Bu sebeple: "Ey Allahın Resûlü Bu hususta ne dersiniz?" diye sorduk. Bize: "Okuduğunuz duaları bana arzedin bakayım" buyurdular. (Biz de okuyup arzettik. Dinledikten) sonra: "İçerisinde şirk olmayan dua ile rukye yapmada bir beis yoktur" buyurdular." (Ebu Dâvud, Tıbb 18, (3886); Müslim, Selam 64, (2200)
Bu rivayet, dua yoluyla hasta tedavi etmenin caiz olduğunu göstermektedir. Ancak okunan duada şirke müteallik bir ibare, bir kelam bulunmamalıdır. Âlimler, Allahın isimleriyle, Kuran âyetleriyle, bu manâda olan başka dualarla rukye yapmanın yani tedavi etmek ümidiyle hastaya okumanın caiz olduğunu söylerler. Küfür ifade eden veya manâsı anlaşılamayan kelimelerle rukye caiz değildir, haramdır denmiştir. - Hz. Câbir (r.a)anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Amr İbni Hazma yılana karşı rukye yapma ruhsatı tanıdı. Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte otururken bizden bir kimseyi akrep soktu. Bir adam: "Ey Allahın Resûlü, buna rukye yapayım mı?" diye sordu: "Sizden kim kardeşine faydalı olabilecekse hemen olsun" buyurdular." (Müslim, Selam 60-61, (2198, 2199) -
Hz. Enes (r.a)anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, zehire karşı, göz değmesine karşı, nemle kurduna karşı rukye yapmamıza ruhsat tanıdı." (Müslim, Selam 58, (2196); Ebu Dâvud, Tıbb 18, (3889)
; Tirmizî, Tıbb 15, (2057) - Hz. Ali (r.a)anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir hastaya geldiği veya kendisine bir hasta getirildiği zaman şu duayı okurdu: "Ey insanların Rabbi, acıyı gider, şifa ver, sen Şâfisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden hiçbir hastalığı hariç tutmayan şifa istiyoruz." (Tirmizi, Daavât 122, (3560)
, Rivayet Buhârîde Hz. Âişeden gelmiştir. (Mardâ 20, Tıbb 39) Hadiste geçen "Senin şifandan başka şifa yoktur" cümlesi, bütün şifaların Allahın takdirine tevâfuk etmesiyle hâsıl olduğunu, Onun takdiri, ilmi olmadan şifa olmadığını ifade eder. Evet, kavuşulan sıhhat sebebiyle gerçek teşekkür Rab Teâlâya olmalıdır. Hadiste bütün hastalıklardan şifa istenmektedir. - Yine Ebu Saîdil-Hudrî (r.a)anlatıyor: "Cibrîl aleyhisselam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)ın yanına geldi ve: "Ey Muhammed, hasta mısın?"diye sordu. "Evet" cevabını alınca, Cibril aleyhisselam şu duayı okudu; "Bismillâhi erkîke, min külli dâin yüzîke ve min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin. Allahu yeşfîke, bismillâhi erkîke, (Seni Allahın adıyla, sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasedce gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin, ben Allahın adıyla sana dua ediyorum)."
(Müslim, Selam 40, (2186); Tirmizî, Cenâiz 4, (972) - Ebud-Derdânın (r.a)anlattığına göre, kendisine bir adam gelerek idrar tutukluğuna yakalandığını söyledi. O da adama: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)dan şöyle söylediğini işittim" dedi: "Sizden kim hastalanırsa şu duayı okusun: Rabbunallahullezî fissemâi tekaddese ismüke, emrüke fissemâi vel-ardı, kemâ rahmetüke fissemâi fecal rahmeteke fil-ardı. Veğfir lenâ hûbenâ ve hatâyânâ. Ente Rabbut-Tayyibîn. Enzil rahmeten min rahmetike ve şifâen min şifâike alâ hâzalvecei fe yebreu. (Ey huzuru semavatı dolduran Rabbim Senin ismin mukaddestir. Senin emrin arz ve semadadır, tıpkı Rahmetin semâda olduğu gibi. Arza da rahmetinden gönder ve bizim günahlarımızı ve hatalarımızı affet. Sen (kötü söz ve fiillerden kaçınan) bütün iyi kimselerin Rabbisin. Bu ağrıya, Rahmetinden bir rahmet, şifandan bir şifa indir, iyileşsin."(Ebu Davud) - Osman İbnu Ebil-Âs (r.a)anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)a müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku" buyurdu. Dua şu idi: Üç kere: "Bismillah"tan sonra yedi kere, "Eûzu bi-izzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidu ve uhâziru." "Bedenimde çekmekte ve çekinmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allahın izzet ve kudretine sığınıyorum" diyecektim. Bunu birçok kereler yaptım. Allah Teâlâ hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söylemekten hiç geri kalmadım." (Müslim, Selam 67, (2202); Muvatta, Ayn 9, (2, 942); Ebu Dâvud, Tıbb 19, (3891); Tirmizî, Tıbb 29, (2081) - Müslüman bir kul eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder ve yedi kere bu duayı okursa hasta şifa bulur; Yüce arşın sahibi olan yüceler yücesi Allahtan (Rabbi Kerimden) sana şifâ vermesini dilerim.” (Tirmizi-Ebu Davud) Peygamber-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) ölüm döşeğinde iken mübârek ellerini bir su kabına koyup ondan sonra mübârek yüzünü mesh ederek şöyle buyurmuştur: “Allahtan başka ilâh yoktur. Şüphesiz ölümün sekerâtı (kendinden geçirme halleri) vardır. Allahtan başka ilâh yoktur ve Allah en uludur. Allahtan başka ilâh yoktur, O birdir. Allahtan başka ilâh yoktur. O’ndan başka ilâh yoktur. Mülk Onundur, hamd de Ona aittir. Allahtan başka ilâh yoktur. Güç ve kuvvet ancak Allahtandır.”(Tirmizi- İbni Mace, Albani sahih demiştir)
 
S.Demirkıran Çevrimdışı

S.Demirkıran

لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا
İslam-TR Üyesi
EsselamuAlaikum wrb..arkadaşlar kagıda yazılmıs buyu nasıl ımha edılır? acıl cevap yazarsanız sevınırım
 
E Çevrimdışı

eslem berire

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sırkelı duya rukye aywtlerı okunacak..
Kagıt ıcınde bekletılecek..
Bırgun sonra kagdı cıkartıp kurutup
Yakacaksınız..
 
Üst Ana Sayfa Alt