“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “(İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki)Elbisenin nakışı silinip gittiği gibi İslâm da silinip gidecek. Öyle ki oruç nedir, namaz nedir, hacc nedir, sadaka nedir? bilinemeyecek. Bir gecede Allah’ın kitabı götürülecek, ondan yeryüzünde hiçbir şey kalmayacak. Çok yaşlı ihtiyar erkek ve kadınlardan bir kısım insanlar sağ kalıp: “Biz babalarımıza lâ ilâhe illallah kelimesi üzerine yetiştiğimiz için bu kelimeyi söyleriz” diyecekler.” (Kütüb-i sitte 7185 nolu hadis)
Bu hadisi ilk okuduğumda afâki gelmişti bana. “Nasıl olur, islam nasıl unutulur?” diye sormuştum kendi kendime. Bozulan nesli gördükçe, bu unutmanın hiç de zor olmadığını farkediyorum.
Namazsız bir nesil yetişiyor yazık ki. Dinden, namazdan oruçtan bi haber gençlerin sayısı artıyor. Anne ve babaların derdi çocuklarını ahirete hazırlamak değil. Çocuğum dünyada nasıl kariyer yapar? Nasıl zengin olur? “Aman evladımın sınavları var. Hele atlatsın sonra kılar namazını.” ”Sen daha küçüksün, okulu bitir sonra orucunu tutarsın.” ”Sabah namazına kaldırmıyorum, çünkü okulda derslerine konsantre olamıyor!”
Bir çok ebeveyn, kendisi çocuğuna bir şey vermediği gibi, yapanı da hazzetmez. ”Ayy daha çok küçük. Yazık değil mi, bu kadar sorumluluğu çocuk nasıl kaldırsın?” ”Oruca dayanamaz.” ”Başörtüsü ağır gelir”… Diye, yapanlara köstek olmaktan geri durmazlar.
Müslüman geçinen bir çok ailenin çocukları içler acısı durumda. Kendi müslümanlığı, çocuklarına da yetermiş gibi davranıp çocuklarına din konusunda gereken hassasiyeti göstermiyorlar.
Kızları nasıl olsa okulda başını açmak zorunda kalacak diye, kızına başını örttürmeyen aileler azımsanmıyacak kadar çok.
Çocuğuna en güzel çağlarında namaz alışkanlığı vermeyen ebeveynler, çocuğunun sadece kendi namazını örnek alarak ilerde namaz kılacağını sanıyor veya büyüyünce nasılsa bir abi veya abla evine gider de orada alışır diye düşünüyorlar. Oysa ki, küçük yaşta edinilen alışkanlıklar çok daha kalıcı ve temelleri sağlam oluyor.
Bir tanıdığım 20 yaşında namaza başladığını, 40 yaşına geldiği halde namaza çok zorlandığını söylemişti. Hatta bizzat zor zamanlarda namazlarını kılmadığını kendisinden dinlemiştim.
İstisnalar elbette vardır. Alimden zalim doğar, zalimden alim doğar sözü, yadsınamayacak bir söz olsada, mucizeler bekleyecek kadar da lüksümüz yok malesef. Allah kimsenin emeğini zayi etmez. Her emek bir gün karşılığını alır. Mümin olan her kişi evladına elinden geleni vermek zorunda. Doğurduysan hakkını vereceksin. Çocuğuna Hak için Hakkı öğreteceksin.
Kolay mı? Hiç kolay değil. Ama bu zorluklara katlanmaya mecburuz. Kim demişse dünyada rahat var, bilin ki yalan söylemiş. Tanıdığınız her bir kişiyi düşünün, kim rahat,kim dertsiz? Rabbim dünyayı cennet kılmamış ki, bütün rahatı buraya versin.
Çocuğuma namazı öğretiyorum. Bazen nasıl zorda kalıyorum Allah biliyor. Çocuğum okulda yalnız, apartmanda yalnız, çevrede yalnız… Bakıyorum çocuk 10 yaşına 15 yaşına gelmiş, anne baba rahat! Namaz gibi bir dertleri yok sanki. Yahu bu çocuk ne zaman namazı öğrenecek? İç güdüsel bir olgu mu bu kendi kendine gelişecek. Sen namaz kılıyorsun da niçin çocuğunu dert etmiyorsun? Wallahi isyan ediyorum! Benim gibi çocuğunun dini terbiyesini dert eden azınlıktaki müslümanlar, müslümanım diyenlerin içinde yalnız kalıyor. Uzaydan gelmiş gibi muamele görüyor. Yani senin peygamberin başka mı, sana daha mı müsamahalı davranmış? Tek bana mı, benim çocuğuma mı emretmiş “7 yaşındaki çocuğuna namazı öğretin” diye!
Çocuk arkadaşına “Namaza başladım” diyor. Arkadaşı “o ne?” diyor. Öğretmenine söylüyor, öğretmeni azarlar gibi bakıyor. Komşu teyzeye söylüyor “Sen daha küçüksün” diyor. Çocuk hangi yana dönse bir destek, bir aferin bulamıyor. Çocuk garip, islam garip kalıyor. Çocuğumu bir fanusta yetiştiriyorum sanki, dışarı çıkınca kırılıp örseleniyor…
Ne yapmalı? Zamana uygun yetiştireyim diye, herkes gibi mi olmalı, yoksa din ne demişse onu mu yapmalı?
Her çocuk islam fıtratı üzerine doğup, belli bir vakte kadar anne ve babasının tercihleri doğrultusunda büyüyor. Ailenin verdiği temel çok önemli. Çocuk ya cennet gülü olarak, ya da farketmeden cehennem odunu olarak yetiştiriliyor. Su gibi nice çocuklar, modernlik, çağdaşlık uğruna kurban veriliyor…
Her gün dünya için bir çok zorluklara katlanan çocuklar, söz konusu din olunca acınası oluyor. Çocuğu sınava hazırlanacak diye, iki sene evine misafir almayan, meyvesini bile önüne soyup getiren anneler, çocuğa günde beş saat ders çalışma zorunluluğu getiren babalar, çocuğun bir saatini namaz için ayırmasını kayıp görüyor.
Kendilerini geliştirme noktasında hiç bir çaba göstermeyen anne ve babalar, çocukları içinde verimli olamıyorlar. Ebeveynlerin çoğu, çocuklarının tertemiz ruhunu anlamaktan ve o ruha göre eğitim vermekten çok uzaklar…
Anne ve baba en çok neyi önemsiyorsa, çocuklar onu vazgeçilmez görüyorlar. Haftalık dizilerini hiç kaçırmayan, seyrederken kimsenin konuşmasına bile izin vermeyen ebeveynin çocukları da, saçma sapan bir yığın şeyin müptelası oluyor.
Bütün nimetleri cömertçe önüne serdiğimiz çocuklarımız en büyük nimet olan dinden mahrum bırakılarak büyüyor. Zahirde doymuş, donanmış olsalarda, ruhları aç kalıyor.
Rabbine kul edilip özgürleştirilemeyen çocuklar, dünyaya kul olup köleleşiyor.
Çocuklarımız imanın, elimizde ateşten kor olduğu günlere doğdu. Gün be gün büyüyen bir bataklığın içinden tertemiz cennet güllerinin çıkması çok çetin bir iş olsada mümine Hak yolda gayret yakışır.
Dünyada bize verilen en güzel ve en büyük imtihan olan, çocuk imtihanından yüzümüzün akıyla çıkmamızı Rabbim cümlemize nasip eylesin…
Cahide Sultan