Tağutun Samiri ve Belamlarından
Cüppeli Ehmet…
Cüppeli Ehmet bel'am dır tağutun kendisine ve şeyhine her türlü faaliyetlerine yıllardırGöz yumduğu, her ile ilçeye mantar biter gibi medrese ve tekkelerini açabilen sapmışların başında geliyor. Türkiyede en kalabalık sofi dini "Nakşilik" ve hususan da "Halidi" kolları yani "Rabıta"cı yogacılar! Birden son asırda patlama yapan-yaptırılan yogiler hakkında çokça yazı vardır. (Ferit Aydın "Tarikatta ve Nakşilikte Rabıta") (Akıncı Zülfikar "Hilafet ve hamisi Saltanat; Laiklik ve meyvesi Demokrasi")
Sistemi ve sistemin malum kurumlarını, apoletlileri kutsamış ve Peygamber Aleyhisselam’a nisbet etmişti, “bu ordu peygamber ocağıdır, islam ordusudur” -haşa- diyen ve Ataputu öven Cüppeli; eğer inanarak bu kelamı etmişse o islam cüppesinden çıkıp TC cüppelerinden giyse daha yakışır. (Akıncı Zülfikar "TC bir din devletidir; İşte simgeleri) Yok eğer korkudan sözde takiyyeden demişse de o halde alim kisvesinde durmayıp, küpe takıp fistan giyse daha iyi olur, küpeli deriz olur biter. Böylece kendisi ile çelişmez her iki halde de.. Zira bu kıvırmalar takiyyeler alim koltuğundaki kişilere caiz değil bildiğimiz kadarıyla..
Bu orduya Peygamber ordusu diyen tipik belamlardan , Laik tağuti düzenin yardakçı ve şakşakçılarından. Tıpkı diğer bir çok büyük cemaat ve tarikat şeyhleri hocaefendileri pirleri başkanları gibi.. (Bknz, Akıncı Zülfikar: "Pavlus’dan Fethos Gülenos’a Tahrif ve İhanet") oysa olsa olsa Müseylemetül Kezzap’ın ordusu olur bu ordu!.. Cüppeli ya Muhammed Aleyhisselam’ı tanımıyor ya da Müseyleme’yi tanımıyor, bu ikisini karıştırıyor çünkü Muhammed Aleyhisselam’ın Ordusunu biz biliriz nasıl olduğunu vasıflarını ahvalini; ve Müseyleme’yi de biliriz. Bu orduya Peygamber ocağı diyen biri Laik TC’nin Tağut olduğunu red edip İslam Devleti diye kabul eden bir kafir demektir! Hele de ilimle uğraşan biri ise! Jetsky skandalları, plaj sefaları, iki hanımına da lüks hayatlar sunup 4x4 jeepler milyondolarlık evler bunu ne kadar derviş-keşiş (?) gibi yaşadığını ve ne derece kutb gavs olduğunu(?) velilerden olduğunu (Bknz: İmam İbni Teymiyye hz "Allah’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki furkan") açıkça her defasında ortaya koydu...
Cüppelinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu da, Tağut Türkeş’in cenazesinde en önde Muasır Pavlus Saint Fethos Gülenos ve Hıyanet işleri Başkanı Memet Nuri Yılmaz ile birlikte saf tuttu, namazı Hıyanetçi Nuri kıldırdı. Yine aynı üçlü Tağut Özal’ın cenazesinde de aynı şekilde en önde yan yana dizilmişlerdi ve bu kez namazı Mahmut Usta kıldırdı, zira mübarek(?) Özal bu kapıdan dersliymiş…
Demek ki Obama veya Putin tağutu da ölse onların namazını da kılar. Zaten Tağutun kırk yıllık, diyanete bağlı bir belam statüsündeki imamlarındandır, imamlıktan emeklidir, neydi ki ne bekleyelim kendisinden ya da Cüppeli gibi tıfıllarından..
Cüppeli Ehmet, daha evvelde Laikçi medya da yer almış ve Selanikli Sabatay “asıllı” ve kendisi “şahsen” ateist olan M. Kemal Ataput’a (Bknz: “Sulubi Kemal Atam ve Sabatayist Kemal Ataturk” Akıncı Zülfikar) ve Tsk’ya Peygamber Ordusu diyerekten övgüler dizdirmişti. Fatih Altaylı ile bir çok defa teketek adlı programa katıldı, gerçek alimlerin ağız açmasına bile izin vermeyen laikçi medya işte böyle belam varisi bir kısım showmenleri hem eğlenmek için hem de halkı devletçi bir din anlayışında tutmak için pohpohlamaktalar ve tağut bunlara dokunmamakta. (Akıncı Zülfikar “Pavlus’dan Fethos Gülenos’a tahrif ve ihanet”) Üstelik Cüppeli de kendi sohbetlerinde bu laikçi medyaya çıkan adamın muhakkak onların adamı olduğunu söylerdi video kayıtlarında, amma kendi de çıktı sonra hem de defalarca. Ve yine kendisi bizzat Fethullah Gülen’e ve diğer diyalogculara batıl üzere olduklarını söylemişti, sonra Fethullah Gülen’in Ehli Sünnet ve de Medrese kökenli alim biri olduğunu vs söyleyerek öven yine kendisi. Hayatı böyle çelişkilerle dengesizliklerle kıvırmalarla dolu vesselam..
Ve gördüğümüz gibi, adam, din elden gitmiş hiç ona değinmiyor ve tağuttan bahsetmiyor bile hatta tağutu övüyor, öte yandan sözde Ehli sünnet sanıp kendini mezheble fıkıhla ve füruatla uğraşıyor.. Yok sarık ucu sağ omuzdan mı sarksın mış sol omuzdan mı, en iyisi ki kürek arası imiş… Malumdur ki Moğol kafirler Bağdat veya Basra’yı kuşattığı zaman içerde N.Tusi türündeki hain alimler aynen bu “sarık hangi omuzdan sarkarsa daha sünnete uygun olur” meselesini tartışıyorlarmış!....Tevafuğun bu kadarı!
Dedik ya, bütün belamların ortak yanı, Hakkı gizler örterler ve de bununla da yetinmez batılla karıştırırlar.. Adam Hakkı, Tevhidi, Tağutu Red etme şartını es geçiyor yok sayıyor, sonra da saçma sapan batıl küfür bidatlerini anlatıyor din diye sünnet diye!
Ayrıca, Murat Bardakçı’nın çıkışı sonucu konu icazete gelince de, Cüppeli’nin şeyhi Mahmut Usta’nın, kendi kriterlerine göre aslında gayrı meşru bir şeyh olduğu, yani o ve taraftarları çok entrikalar döndürdüğü halde yine de şeyhleri Ali Haydar Efendi den “yazılı icazetname” alamadığı ortaya çıktı! Yani kendi kriterlerine göre ‘sahte şeyh’
Ve yine, İskilip’li Atıf Hoca hz ile aynı duruşmalarda yargılanan Ahıskalı Ali Haydar Efendi’nin de “Ben Halidi yim” deyip idamdan yırttığını da Cüppeli kendisi söyledi…Bu ile kafi. Başka da söze hacet yok ya.. Ben ‘Hilafet’de de dedim; TC nin adeta resmi mezhebi-cemaati Nurculuk ise, resmi tarikati de Halidi Nakşiliğidir..
Aynen Ferit Aydın Hoca’nın dediği gibi, bizim dediğimiz gibi, Laik TC bu Nakşi-Halidi ekole baştan beri yol vermiş, bunlar da bu cipt ve belamlıklarının mükafatını, “tekke ve zaviyeleri kapatma yasası”nın asla uygulanmayıp sadece kağıt üzerinde kalması ile, tüm çarkın aynen devam edip kurulu düzenlerinin hiç bozulmaması ile elde ettiler…Bunu Murat Bardakçı da söyledi.. Zaten görünen köye de kılavuz gerekmez, tüm Halidiler bu günün en büyük tarikatlarıdır, Seydacılar Mahmutçular Topbaşçılar Coşancılar Süleymancılar Reyhancılar vs alayı Halididir Rabıtacıdır ve bunlara Tağut karışmıyor..
Bunların bir kısmı açıkça hain olduğu gibi bazısı da belki korkuyor ve takiyye yaparak halkı saptırıyor, ister istemez tağutu meşrulaştırıyorlar.. Mesela Esad Coşan bir hain diyemeyiz, duruşu vardı belli bir, amma neticede bir Timurtaş hoca veya Cemaleddin hoca kadar da net bir şekilde Hakkı söylemediği kaaatindeyiz. Ya da Salih Mirzabeyoğlu rabıtacı olsa da tağutu alenen red ediyor, onu da tekfirden dilimizi sakınırız..
Evet büyük tarikatlerin tamamı hep Nakşi ve de Nakşi’nin Halidi kollarıdır.. Oysa fazla değil 2 asır önce adı bile bilinmezdi nerdeyse. Neden öbür tarikatleri ezdi geçti Halidiler? Daha mı Hak üzere ve Kamiller daha mı ihlaslı akideli veya güzel ahlaklılar? Hayır!
Şunun neresi kamil bir ahlak veya ümmetçi vahdetçi uhuvvetçi duruştur; lafa gelince sureta “Her Müslüman kardeşimizdir biz kendimizi en ednası olarak görmeliyiz” diyen Nakşibendiler kendileri hakkında derler ki; “Bu kapı Kıyamete dek kalıcı olan tek tarikat kapısıdır”.. Yani Kadiri Rufai Şazeli vs diğer tüm tarikatlar ya eriyecek bitecek demektir, ki bu kehanet, ya da sapıtacak kafir veya zındık olacaklar bu da hem kehanet hem de hakarettir! Bu ben merkezcil Megalomanik Hezeyanlar hemen her cemaatte tarikatta olsa da bu denli cüretkar ve edebsizce çıkış yapan ve diğerlerine adeta meydan okuyan hakaret ede sadece Nakşi-Halidilerdir. Sebebi de ardlarına Allah ve Resulullah düşmanı Tahrifçi ve Hain Yerli ve Yabancı Tağutları almış olmalarıdır biraz da.. Güya nefis tezkiyesi için girilen bir tarikatta adeta bir nefis daha alınıp balon gibi şişme ve tekebbür görülmesi çok ilginçtir.. Bu muymuş tasavvuf adabı ve tevazusu?.. Yine lafa gelince sureta “Şeriatsız Tarikata giren zındık olur” kelamını dillerinden düşürmezler amma Şeriatla alakaları olmadığı hurafelere bidatlara battıkları aşikadır..
Demek ki “Bütün Ümmet kardeşimizdir” sözünü “Ben merkezcil Megalomanik Hezeyanlarına” kalkan yapıyorlar; “Şeriatsız Tarikat olmaz” sözünü de “Hurafe ve Bidatlarına “ bir kalkan olarak kullanıyorlar. Bu, yuvarlak ve içini batılla doldurdukları ve “hal”de sürekli çeliştikleri “kal”lerle, evet bu klişelerle ancak aptalları ve cahilleri kandırırlar bizi değil.. Görünen köy kılavuz istemez. Küpün içinde ne varsa dışa o sızar. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, hele hele kalbe niyete asla bakılmaz ve orası bizi ırgalamaz.
Osmanlı’nın son asrında Yeniçeri Ocağı kapatılınca onu anımsatır diye Mehterhane dahi nasibini almış bu yasaktan, ve yine Yeniçerilerin çoğunu girip çıktığı Bektaşi tekkeleri de kapatılır, ve bir gecede tamamen masrafsız zahmetsiz hazır Tekke ve Vakıf sahibi olur Nakşiler! Çünkü onlara devredilir bir çok ilde semtte bu tekkelere Nakşiler (Halidiler) yerleştirilir. Bunda, o güne dek genel manada Sünni ve faydalı bir tarikat olması da etkili oldu Nakşiliğin. Fakat Nakşiliğin, Halidi Bagdadi’nin eline geçtiğini ve onun şeytanlıklarını fark edememişti devlet.. Ve bir gecede mal mülk ve yetki sahibi oldular. Sabatayların Laik Tc kurulanda soy adı kanunu çıkınca bir gecede Müslüman ve de Türkleşmesi(?) gibi bir haldir bu!.. Tam bir “vurgunculuktur, fırsatçılıktır ve politiktir” bu yapılan oyun..
Ve muhakkak ki içerden de kafaladıkları kandırdıkları bir adet paşa ve de bazı devlet adamı var bu imtiyazı sağlayan. Ayrıca yine muhakkak ki Rabıta denen şirki ve Kürtçü isyanlardaki rollerini uzun süre takiyyeledi, devleti de halkı da kandırdılar bu Halidiler, aynen Sabatay Yahudi Dönmeleri gibi..
Ve İkinci büyük patlama ise Laik TC kurulduğu andan hatta İttihatçı Yahudiler Halife-Sultan Abdulhamid hz’ne darbe yaptıkları andan itibaren başlar. Halife’nin Erbil’e sürdüğü Esad Efendi darbenin ilk yıllarında hemen getirtilir ve İstanbul daki Meclisüşşuyuh yani “şeyhler meclisi” ne başkan yapılır, bu meclis tarikatlerde icazetnameleri, ölen şeyhlerin yerine gelen veya azad edilip icazet verilip yeni ve müstakil şeyhliyi onanan yeni şeyhleri atayan veya atananları tanıyan çok önemli bir meclisi idi. Yani tarikatların icazetlerini denetleyen, iplerini elinde tutan denetleme kurulu gibi bir şeydi ve artık bir Halidi yoginin emrinde idi.. Halife Abdulhamid hz tahttan indirilene dek sürgünü kaldırılmayan Esad Efendi’nin birden yıldızı parlatılır YAHUDİ İttihatçılar tarafından… Sonraki “LAİK TC ise tamamen yol vermiştir” bunlara, o sözde yasak ise asla uygulanmadı! Ha, o tür yasaklar kanunlar kime uygulandı; Şeriat Alimlerinden Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi hz veya Şehid İskilibli Atıf Hoca hz gibilere, Tarikat Şeyhlerinden Şehid Şeyh Eşref Bayburti ye Şehid Şeyh Said Kürdi ye, veya Kıyamcı Beylerden Yozgatlı Çapanoğlu Edip beylere ve böylelerine karşı uygulandı hem de fazlasıyla…Amma hainlere ve korkaklara ise serbestlik ve imtiyaz verildi…
Bakınız, Halidi ekolün tüm silsilei şerife(?) lerinde adı geçer büyük kutb gavs (?) Seyit Taha Hakkarilinin oğlu Ubeydullah, İngilizlerin Musul petrolü için tezgahladıkları bir “Kürtçü isyanı” çıkartmak suçundan dolayı Halife-Sultan Abdulhamid hz tarafından Mekke’ye sürüldü ve geberene dek orada kalmaya mecbur edildi.. Hatta Said Nursi’nin, “bu askere silah çekilmez” dediği Kürtçü şeyh de bu hain yogi Ubeydullah’dır. Bazılarının sandığı gibi TC askerine kurşun sıkmaması için ve de Şeyh Said’e dememiştir. Osmanlı İslam Ordusu hakkında ve de görülen o ki bu Ubeydullah Yogisine demiştir.
Yine, Erbilli Esad denen adamı yukarda bahsettik, Halife Sultan Abdulhamid hz, yazdığı sapık bir eseri sebebi ile (muhtemelen rabıta veya vahdetivücut vs hakkındadır) memleketi “Erbil’e sürdü” ve Halife hz hayatta ve tahtta olduğu sürece sürgünü kaldırılmadı…
Halidilerin Küfrevi ve Arvasi kavgası tam bir kayıkçı kavgasıdır ve bunlara fazla girmeyeceğim, Ferit Aydın’da gerekli bilgiler belgeler mevcuttur, ve Nakşiliği araştıran bir Müslüman mutlaka o eseri okumalıdır. Zaten o eseri hangi Nakşi dergahına yolladı ise sustular ve bocaladılar. Hangi şeyhi veya adamlarını münazaraya davet etti ise bu konuda hepsi de fellik fellik kaçtılar, ben ayağınıza geleyim yer söyleyin dediğinde bile, telefonlara bile çıkmadı cevap vermedi, yok saydı veya red ettiler.. Bir tane olsun ilmi bir reddiye sunamadılar bu esere. Bir çok Nakşi grup birleşerek “rabıta ve tesevvül” başlıklı kitablar dizdirdiler, makaleler yazdırdılar, paniklediler çünkü, amma asla ilmi bir reddiye ciddiyetine sahip olamadı yazılan savunmalar.. Arabcası ve İslami İlimlerdeki seviyesi de gayet kifayetli olan Ferit Aydın Hoca ile yüzleşmekten böylece kaçanlar, kendi cahil müritlerine kendi dizdirdikleri hurafeleri haşa birer ayet katiliğinde okutmaktan da çekinmiyorlar..
Bir tarihte Doğuda bir Halidi kolu olan Küfrevi’lerden bir gruptan biri cezbe denen histerik riya nöbetine tutuldu, ve başladı “köpek gibi havlamaya”, sirayet etti ve tüm dergah tüm müritler bir ay boyunca it gibi havladılar, oradaki kadı veya alimlerin Halife-Sultana şikayet mektubu üzerine tahkikat yapıldı ve Fizan çölüne sürüldü bu köpekler! Muhtemelen yine o süren de -dönem olarak ona denk geliyor- Halife Sultan Abdulhamid hz idi. Ben Ferit Aydın’da okudum. Bu belgelidir ve canlı şahitlerin tevatür kere tevatür derecesinde şehadetiyle sabittir.
Hocanın da dediği gibi, bu, “köpek” meselesini doğudaki tüm halidi şeyhler ve eskiler bilir amma hiç de açmazlar unutulsun isterler.. Yine Kürtçü isyanlarda rolü olan Ubeydullah gibilerin sürgünleri vs de hiç açılmaz..
“Devlete çok sadığız” imajı verilir hep. Doğru! O son asrında Hilafete Sultana değil amma sonraki İttihatçılara ve de Laik TC ye baştan beri sadıklar!
Nakşi-Halidi ekol , Bardakçı’nın da dediği gibi diğerlerinden temel farkı “siyasi” olması idi..
Bu Kemalist kafir Bardakçı da tek belge tek kaynak değil bizim için, o anda o yayında o da Cüppeli’nin yüzü beraber söylediği için bazı gerçekleri, o sebeble ondan örnek verdim, yoksa, tüm tarihçiler benzeri şeyi söyler, Nakşilerin diğer tarikatlardan farkı Halidi Bağdadi ile başlar ve bir çok alanda devrimler yapılır bundan sonra, en önemlisi de “siyaset”e çok bulaşması, ve her şeye burnunu sokması ve genelde de “ihanetçi” ve “takiyyeci” olmasıdır. “Rabıta” gibi vs küfür ve sapıklık içeren çokça bidatleri hurafeleri olduğu gibi, mevcut “Tağut TC” ye de tabidirler. Diğer tarikatlardan bir çok farkları var,
her konuda bir “ayrıksı” tutumları var..
Evet, Mezhebler arasında nasıl ki Şii İran, tarih boyunca evrensel İslam kardeşlik denizinde asla eritilememiş bir buz dağıdır; aynı “ayrıksı” durum Tarikatlar arasında da Halidiyye için geçerlidir. Bir çok konuda tüm diğerlerinden farklıdır, ayrıksıdır..
En temel fark hiç yoktan bu millete Rabıta denen Hindu Yogasını Yontra’yı, bu küfür olan bidati sokmalarıdır. Bir diğer temel farkı da dediğim gibi Tağut TC ye kul olmalarıdır belam olmalarıdır.. Bir de, Rabıta denen yoga tapınmasının, “şeyhe tapınma merasimi” nin, Kemalistlerin Ataput heykeli karşısındaki “saygı duruşu”ndan veya Rafızilerin Cem töreninde “Dedelerine secde” etmelerinden veya Teslisçilerin “Haç ve haç üzerindeki İkonlara” veya Budistlerin “Buda heykellerine” yönelip tapınmalarından hiç ama hiçbir farkı yoktur!!!
Ve Osmanlı zamanında uzun süre bunu gizledikleri gibi Tc döneminde dahi diğer şeriat alimlerinin olsun tarikat şeyhlerinin olsun eleştiri oklarından korktukları için uzun süre gizlemişlerdir. Nasıl mı? Geldik bir diğer farkına daha Halidilerin. Bir tek bu tarikata mahsustur ki, buradan dersli olmayanlar bunların Hafi yani sessiz zikir dedikleri Hatmelerine halkalarına katılamazlar! Oysa diğer tüm İslamcı gruplara gidin, Kadiri’ye Rufai’ye hatta Halidi olmayan Nakşiler’e ve hatta Şiiler’in zincirli aşura törenine bile sıradan bir Müslüman olarak katılabilirsiniz, sizi kovmazlar, o anda dışlamazlar…
Oysa tam bir “bölücü fırkacı” olan Halidiler de dersli olmayan(?) hatmelere halkalara giremez! Tamamen Mason Locaları gibi, Okült-Ezoterik Batıni teşkilatları gibi, Haşhaşiler gibi çalışan bir müessese! Böylece, aynı Sabatayların Mum Söndüsü gibi, içeri girmeden ne olduğu asla bilinmeyen ve böylece de uzun süre gizlenmesi başarılan bir şeydir Halidilik ve Rabıta denen şirkleri! Hurufi sofileri ve Melami sofileri vs diri diri yakan ya da derisini yüzen veya kellesini alan “Şeriat” Devleti Osmanlı zamanında, devletin hem dış harbler hem iç kargaşalar ile uğraşmaktan bu tür zındık “Tarikat”ların üstüne gidemediği bir yıkılış döneminde yani son asrında ortaya çıkan Halidiler, Rabıta yaptıklarına dair birkaç kez deşifre olmuşlar ve de haklarında kafir oldular diye bas bas bağırmışsa da bazı alimler, bir şekilde olayı ört bas etmeyi becermişlerdir.
Her şeyden önce Halidi Bağdadi’den önce bildik bu, “Abdest al, ters Tahiyyat oturuşuyla ve Kıbleye dönüp otur, Gözleri yum, Şeyh efendini İki Kaşının Arasında Alnında ve bir Taht üzerinde oturuyor olarak hayal et…” formdaki rabıta ne İslam tarihinde ne Tasavvuf tarihinde ne de Tasavvufu tekeline alan kurumlar olan Tarikatların tarihinde ve ne de Nakşilik tarihinde görülmüş değildi! Buna dair Ferit Aydın’da ap açık isbatlar vardır..
Her şey bir yana daha bu Rabıta dene Yoga, ilk çıktığı anda ve yerde tekfir edilmiştir o beldenin Ehli Sünnet Alimleri tarafından.. Yani Halidi Bağdadi’nin Hintli Şeyhi Hindistan’da Hindular’dan ithal etmeye başladığında; büyük Ehli Sünnet Alimi Şah Veliyullah Dehlevi hazretleri bu işe Rabıtaya “Yogadır Küfürdür” demiştir.. Yine, daha sonraki dönemde bu Dehlevi hazretlerin torunu olan ve de İngilizlere karşı 19 yy da cihad ederken şehid edildiği için İsmail-i Şehid diye anılan İsmail Dehlevizade de Sırat-ı Müstakiym adlı kitabında aynı şekilde “Tekfir” etmiştir.. Ve Bağdadi, Irak’a getirdiğinde bu Rabıta denen bidati, Kürdistan’daki tüm Sünni şeyhler hatta diğer Nakşi şeyhler bile “Yogadır Küfürdür” demiş tekfir etmişlerdir. Mevlana Halidi Bağdadi; çok zorlanmıştır Rabıtayı oturtmada, amma o günlerde bahsettiğimiz Yeniçeri Ocağı olayı yani İstanbul’un Bektaşiliği yasaklaması yerine Nakşileri koyması hadisesi ve o anlaşmayı yaparken yaptığı takiyyeler attığı taklalar imdadına yetişmiş, durumu kurtarıp ayakta kalmayı becermiştir.. Başka da “Tekfir” edenler ve haklarında rabıta sebebiyle “Soruşturma” açan kadı ve sadrazamlar, paşalar olmuştur. Amma bir şekilde olayı ört bas etmeyi becermişlerdir.
Adeta Yahudi ve Şia takiyyesi esasınca yol alan bir kurumdur Halidiyye..
Laik Tc zamanında ise tamamen sistem bunlara çalışmış desek yalan olmaz.. Her ile ilçeye mantar biter gibi dergahlarını derneklerini açabilenler bu tür sözde İslamcılardır.. Dedik ya, Atıf Hoca’lar Şeyh Eşref’ler Şeyh Said’ler asılırken, Mustafa Sabri’ler Akif’ler hicret eder veya sürülürken bunlara, pek çoğu Hain olan Halidi-Nakşiler başta olma üzere bu tür tarikatlara ve de Nurculuk gibi cemaatlara ve Particilere “serbestlik verildi” vesselam…
İnsan rabıta yaptı hadi tevil ettik bu sapmayı küfür değil de sapıklık olarak gördük diyelim; bari hainlik yapmasınlardı değil mi? Mesela ibdac adlı delibozuk grup ve liderleri Kumandan Salih Mirzabeyoğlu da rabıtanın doğruluğuna inanır, üstadları Nfk ve onun da şeyhi Arvasi sebebiyle. Lakin ben bu gün kumandan lakablı ağabeyin tağutu nasıl net ve sert bir şekilde, izzetlice red ettiğini bilmekteyim, adam on senedir işkence hem de ağır sistematik işkence görmekte. Ben şimdi bu adamı nasıl tekfir ederim? Elbette cehaleti mazeret olarak kabul edilebilir, en azından bu konuda kendisine hüccet ikame edilene dek. Zira bir bidatçilik var, var amma ihanet yok! Delikanlı mert adamdır Kumandan! Aynı rabıtayı savunan Cüppeli ve benzer kafirler, aynı zamanda tağuta ululemir deme ihanetini de göstermekteler. Elbette ap açık kafir ve hem “Samiri” hem “Belam” konumundalar. Pavlus’da da dedik, “ikisi bir arada” yani hem “Tahrifat” var hem de “İhanet”!
Mahmut Usta’nın sağ kolu Bayram hoca denen zat internette de vardır hala o sohbeti, bir sohbetinde güya Peygamber Aleyhisselam’ı övecek, ben sana gül demem solar, gün demem batar şu demem bu demem vs gibisinden övgüler yapar yapar ve en son haşa ‘Muhammed eşittir Allah’ der..
Cüppeli Ehmet bir sohbetinde, ki bu da internette dolaşmakta hala, Peygamber Aleyhisselam’a vahyi getiren Cibril Aleyhisselam’ın, gökte vahyi aldığı bir perde(?) ardından aldığını ve bir gün yine Peygamberin tavsiyesi üzerine perdeyi kaldırıp bakınca veren el(?)in de yine Peygamber’in ta kendisi(?) olduğunu gördüğünü anlatıyor.. Ben bunun bir alevi menkibesi olduğunu evvelce bilirdim. Onlar da Ali Radıyallahuanh’ın vahyi veren el olduğunu anlatırlar, tamamen aynı masal amma cüppeli bu kez Peygamber Aleyhisselam’a iftira etmiş. Yav burada evvela Allah Subhanehu ve Teala’ya, Cibril Aleyhisselam’a ve Muhammed Aleyhisselatuvesselam’a ve nasıl vahyedildiğinin keyfiyetini bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz Kelamullah Kuran’a, Vahye, komple Dine, Tevhide bir hakaret ve iftira var!
Bu nasıl bir kafirliktir! ! !
Bu kafir ve hainlerin bu samiri ve belamların daha çook benzer küfür ve hainlikleri vardır, burada tüm kirlilerini sayacak değilim, birkaç misal almakla yetindim arife tarif gerekmez diyerekten..
Şimdi başka bir misal vereceğim, Rabıta isimli yogacı şirk kitabında ipe sapa gelmez delillerle laf kalabalıklarıyla, yerilmiş kelam ilmiyle(?) felsefeyle(?) deliller sunan, yani zırvalamaya devam eden Ehli Sünnet(?) alimimiz Cüppeli, bir yerde aynen şöyle der
"kişi hanımıyla cima esnasında efendisini rabıta ederse
doğacak cocuk da efendi gibi salih biri olur"...
(?) (!) ( )
(.....!)
Şimdi burda iki pislik var! Biri içerik den yana öbürü uslup dan yana. Zarf da pislik Mazruf da! Tam Mesnevi talebesi gibi davranmış Cüppeli! Bir kere önerdiği şey yani rabıta müşrikliğin ta kendisidir! Şirktir! Yogadır! Mevlana Halid adlı hain mürted tarafından uydurulmuştur. (Bknz: Ferit Aydın: "Tarikatta ve Nakşilikte Rabıta")
Ya içerik? Tam bir namussuzluktur! Bir söz vardır, bir kısım "batıl" tarikatlar ve belam şeyhler hakkında söylenmiş olsa gerek: "şeyhi olan hanımla evlenme, yatakta 2 iken 3 olursunuz!".... Burada ise tam tersi söz konusu, “erkek, şeyhi araya müdahil ediyor”. Herhalde bu Cüppeli “Yontra” denen Hindu Yogasını Rabıta adı altında ithal eden rehberi Mevlana Halidi Bağdadi den sonra ikinci bir reform yapıp Hindu “Kamasutra”sını da eklemek istiyor Nakşilik dinine! Doğacak çocuğun kaderini –haşa- belirleme bahanesi ile.. Gördüğünüz gibi özrü kabahatinden büyük bir mevzudur bu! Ateist kafirlerin "din afyondur" sözü dahi bu tür uyuşturucu sömürücü sofizm için katiyyen geçerlidir. Haddizatında sofiyye de ap ayrı bir dindir zaten. (Bknz : Akıncı Zülfikar: "Ehli Sünnet ve Muhalifler")
Cüppeliye tavsiyemiz ya TC nin kutsal Judaist-Tapınakçı resmi akademisyen yargıç cüppelerinden giysin ya da fistan giyip küpe taksın, lakabı cüppeli değil küpeli olsun bundan gerü! Daha yakışır..
Yav bu sözde kerametçi şeyhlerin de alayı dikizci! Halifeleri Vekilleri ve Müritlerinin dediğine bakarsanız işleri güçleri müridanın mahrem odasını takip etmek! Hangi tarikata el atsanız hep aynı söylemler, Yok sabaha kadar kaç defa sağa sola döndüğünü bilirmiş de, nefes sayısını bilirmiş de.. Burada maksat insanların vicdanını rehin almak, utandırıp korkutmak adeta şantaj yapmak! “Bak, akıllı ol mahrem hayatını bile biliyor şeyhimiz, herkesin içinde yüzüne vurur mahrem hallerini!” Demek istedikleri bilinçaltına kodladıkları gerçek budur..
Bu arada, Allah’a ait vasıfları, Kudreti sınırsız olmak, Gaybı bilmek, kendisinden Himmet yardım istenmek, kendisine ibadet ve dua edilmek ve sığınılmak yardım umulmak, kendisinden hüküm istenmek gibi, Allahın vasıflarını akılları sıra kullara veren, gerek Rububiyetten gerek Uluhiyetten yana küfre şirke düşen bu zındık sofiler İsim-Sıfat bahsinde de şirk üzeredirler.. Ekleyelim, bazı ruhbanlar, geleceği asla bilemezler bunu hiç kimse bilemez, amma maziyi ve hali ise kısmen bilebiliyorlar cüzi de olsa, bazı bazı müridanının veya diğer insanların bazı gizlediklerini, özel hallerini, veya mahrem durumları mesela altınını malını nereye sakladığını vs bilebilir, bu şeytan cinlerle olan işbirliklerinin meyvesidir.
Kısaca İstidrac da denir.. Allah’ın dilediği izin verdiği kadarıyla bazı bazı gizlileri bilmek, uçmak kaçmak vs sıra dışı halleri hokkabazlıkları olabiliyor amma bu, Evliyaullahdan oldukları için değil Şeytanlardan Vahiy ve Yardım alan Cipt-Cıfıt- oldukları içindir..
Bazen Sihr büyü tılsım Şeytan cinler veya Biyoenerji vs değişik şekillerde sahip oldukları hokkabazlıkları vardır, ve sadece ahmakları aldatırlar..
Tüm bu bahsettiğimiz küfür ve ihanetlerinin yanı sıra, Her namazdan sonra Özal ve Menderes’e dua etmeyenin namazı olmaz diyen, Özal ve Türkeş’in cenaze namazında en önde saf tutan hatta birini de kıldıran, ve elli senedir bu Tağut Devlet için Ululemir imajı oluşturup ona biat toplayan Mahmut Usta belam değilse dünyada belam da yok tağut da yok demektir…Ve Cüppelide bu tavırlar daha da yumuşak ve kucaklayıcıdır.
O da şeyhi gibidir, Tağutlara hayır duayı eksik etmez..
Allah’ın dini kimlere kalmış! İslam Orduları fetihten sonra bütün hain ve zındıkları, Allah ile aldatan Samiri ve Belamları yargılayacaktır, o günden önce sopasına sürtünürlerse mücahidlerin; hakları tabi ki bir Zülfikar darbesi olacaktır !... Yazık aldanan çok da samimi cahil mürritler var tabanlarında bu tarikatların. Hele de bu Çarşamba ekolü, ki, daha şeriatçı-medrese eksenli bir tarikat havası vererek bir iki basit-sokak arabcasını da talim edip bilip "ayete me'na verir, derin hoca" dedirtti miydi cahil halka, alıp başını gidiyor, Tağut zaten yol vermiş hepsine..
(Kardeşler bu cüppeli’nin ne kadar çok seven sayanı var mış? İnternette bir çok sitede bu belama sahip çıkıldı yav sözde bazı radikal sitelerde bile toz kondurulmak istenmedi. Altı üstü belam ve yoginin, bırakın Ehli Sünnet olmayı, İslam dahi olmamış Belamın, showmenin teki!
Onlara şunu tavsiye ettim:
“Hangi sahabi ya da hangi tabiin ya da hangi müçtehid imam bana rabıta yapın demiştir tarihte, hem de hanımınızla cima ederken? Bu namussuzluk ve şirkin delilini gösterin kaynaklardan?
Ya da, madem bu kadar seviyorsunuz bu cüppeliyi; o halde dediğini yapın da kendi akidenizle çelişmeyin, Yani hanımınızla cima ederken rabıta yapın hem de cüppeliye!... Hanımınız da sofidir muhtemelen, ona da söyleyin o da cima anında cüppeliye rabıta yapsın! Sonra bir tutam zımpara almayı da unutmayın nalburlardan.. Ne alakası mı var?
Tabi ki boynuzlarınızı sivriltmek için..”
Haksız mıyız kardeşim? Mutacı Rafıziye “O halde kızını mutayla ever” dediğimiz gibi, Rabıtacı Halidilerden, bu; cima anında rabıtayı savunanlara yani Cüppelici Çarşambacılara bunu öneririz. Böylece kendi akideleri ile de Çelişmemiş olurlar..)
Ben diyorum ki, Mahmut Ustaosmanoğlu Cüppeli’nin bu kelamlarından beri ise çıkıp, kontrolünden çıktığını vs söylemeli ve tevbe teberi etmelidir bunlardan, ki bizim nezdimizde yine Müslüman yapmaz bu onu, zira Kuran’da sekiz ayrı ayette ‘Tağut’dan bahseder Allah Teala; “..Her kim Tağuta küfredip Allah’a iman ederse..” der, ve yine “Her Peygambere kavmini tağuttan sakındırmasını emrettiğini” söyler. Bu, tağutu red etme meselesi bu kadar imani bir meseledir. Ve yine Ehli Sünnet Hadis kaynaklarından İbni Ebu Şeybe’de geçer “Ashabın çocuklarına ilk öğrettiği ezberlettiği şeylerden biri de Amentübillah ve Kefertübittağut; Allah’a iman ettim Tağutu red ettim idi”..Tağutu red etmeyip aksine ona Ululemir diyen tüm hocaefendiler de şeyhler de liderler de Tabiri caizse su katılmamış birer kafirdir… Onlara, Tağutun Belamlarına kafir dememek bile küfürdür esasen..
Akıncı Zülfikar
Cüppeli Ehmet…
Cüppeli Ehmet bel'am dır tağutun kendisine ve şeyhine her türlü faaliyetlerine yıllardırGöz yumduğu, her ile ilçeye mantar biter gibi medrese ve tekkelerini açabilen sapmışların başında geliyor. Türkiyede en kalabalık sofi dini "Nakşilik" ve hususan da "Halidi" kolları yani "Rabıta"cı yogacılar! Birden son asırda patlama yapan-yaptırılan yogiler hakkında çokça yazı vardır. (Ferit Aydın "Tarikatta ve Nakşilikte Rabıta") (Akıncı Zülfikar "Hilafet ve hamisi Saltanat; Laiklik ve meyvesi Demokrasi")
Sistemi ve sistemin malum kurumlarını, apoletlileri kutsamış ve Peygamber Aleyhisselam’a nisbet etmişti, “bu ordu peygamber ocağıdır, islam ordusudur” -haşa- diyen ve Ataputu öven Cüppeli; eğer inanarak bu kelamı etmişse o islam cüppesinden çıkıp TC cüppelerinden giyse daha yakışır. (Akıncı Zülfikar "TC bir din devletidir; İşte simgeleri) Yok eğer korkudan sözde takiyyeden demişse de o halde alim kisvesinde durmayıp, küpe takıp fistan giyse daha iyi olur, küpeli deriz olur biter. Böylece kendisi ile çelişmez her iki halde de.. Zira bu kıvırmalar takiyyeler alim koltuğundaki kişilere caiz değil bildiğimiz kadarıyla..
Bu orduya Peygamber ordusu diyen tipik belamlardan , Laik tağuti düzenin yardakçı ve şakşakçılarından. Tıpkı diğer bir çok büyük cemaat ve tarikat şeyhleri hocaefendileri pirleri başkanları gibi.. (Bknz, Akıncı Zülfikar: "Pavlus’dan Fethos Gülenos’a Tahrif ve İhanet") oysa olsa olsa Müseylemetül Kezzap’ın ordusu olur bu ordu!.. Cüppeli ya Muhammed Aleyhisselam’ı tanımıyor ya da Müseyleme’yi tanımıyor, bu ikisini karıştırıyor çünkü Muhammed Aleyhisselam’ın Ordusunu biz biliriz nasıl olduğunu vasıflarını ahvalini; ve Müseyleme’yi de biliriz. Bu orduya Peygamber ocağı diyen biri Laik TC’nin Tağut olduğunu red edip İslam Devleti diye kabul eden bir kafir demektir! Hele de ilimle uğraşan biri ise! Jetsky skandalları, plaj sefaları, iki hanımına da lüks hayatlar sunup 4x4 jeepler milyondolarlık evler bunu ne kadar derviş-keşiş (?) gibi yaşadığını ve ne derece kutb gavs olduğunu(?) velilerden olduğunu (Bknz: İmam İbni Teymiyye hz "Allah’ın velileri ile şeytanın velileri arasındaki furkan") açıkça her defasında ortaya koydu...
Cüppelinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu da, Tağut Türkeş’in cenazesinde en önde Muasır Pavlus Saint Fethos Gülenos ve Hıyanet işleri Başkanı Memet Nuri Yılmaz ile birlikte saf tuttu, namazı Hıyanetçi Nuri kıldırdı. Yine aynı üçlü Tağut Özal’ın cenazesinde de aynı şekilde en önde yan yana dizilmişlerdi ve bu kez namazı Mahmut Usta kıldırdı, zira mübarek(?) Özal bu kapıdan dersliymiş…
Demek ki Obama veya Putin tağutu da ölse onların namazını da kılar. Zaten Tağutun kırk yıllık, diyanete bağlı bir belam statüsündeki imamlarındandır, imamlıktan emeklidir, neydi ki ne bekleyelim kendisinden ya da Cüppeli gibi tıfıllarından..
Cüppeli Ehmet, daha evvelde Laikçi medya da yer almış ve Selanikli Sabatay “asıllı” ve kendisi “şahsen” ateist olan M. Kemal Ataput’a (Bknz: “Sulubi Kemal Atam ve Sabatayist Kemal Ataturk” Akıncı Zülfikar) ve Tsk’ya Peygamber Ordusu diyerekten övgüler dizdirmişti. Fatih Altaylı ile bir çok defa teketek adlı programa katıldı, gerçek alimlerin ağız açmasına bile izin vermeyen laikçi medya işte böyle belam varisi bir kısım showmenleri hem eğlenmek için hem de halkı devletçi bir din anlayışında tutmak için pohpohlamaktalar ve tağut bunlara dokunmamakta. (Akıncı Zülfikar “Pavlus’dan Fethos Gülenos’a tahrif ve ihanet”) Üstelik Cüppeli de kendi sohbetlerinde bu laikçi medyaya çıkan adamın muhakkak onların adamı olduğunu söylerdi video kayıtlarında, amma kendi de çıktı sonra hem de defalarca. Ve yine kendisi bizzat Fethullah Gülen’e ve diğer diyalogculara batıl üzere olduklarını söylemişti, sonra Fethullah Gülen’in Ehli Sünnet ve de Medrese kökenli alim biri olduğunu vs söyleyerek öven yine kendisi. Hayatı böyle çelişkilerle dengesizliklerle kıvırmalarla dolu vesselam..
Ve gördüğümüz gibi, adam, din elden gitmiş hiç ona değinmiyor ve tağuttan bahsetmiyor bile hatta tağutu övüyor, öte yandan sözde Ehli sünnet sanıp kendini mezheble fıkıhla ve füruatla uğraşıyor.. Yok sarık ucu sağ omuzdan mı sarksın mış sol omuzdan mı, en iyisi ki kürek arası imiş… Malumdur ki Moğol kafirler Bağdat veya Basra’yı kuşattığı zaman içerde N.Tusi türündeki hain alimler aynen bu “sarık hangi omuzdan sarkarsa daha sünnete uygun olur” meselesini tartışıyorlarmış!....Tevafuğun bu kadarı!
Dedik ya, bütün belamların ortak yanı, Hakkı gizler örterler ve de bununla da yetinmez batılla karıştırırlar.. Adam Hakkı, Tevhidi, Tağutu Red etme şartını es geçiyor yok sayıyor, sonra da saçma sapan batıl küfür bidatlerini anlatıyor din diye sünnet diye!
Ayrıca, Murat Bardakçı’nın çıkışı sonucu konu icazete gelince de, Cüppeli’nin şeyhi Mahmut Usta’nın, kendi kriterlerine göre aslında gayrı meşru bir şeyh olduğu, yani o ve taraftarları çok entrikalar döndürdüğü halde yine de şeyhleri Ali Haydar Efendi den “yazılı icazetname” alamadığı ortaya çıktı! Yani kendi kriterlerine göre ‘sahte şeyh’
Ve yine, İskilip’li Atıf Hoca hz ile aynı duruşmalarda yargılanan Ahıskalı Ali Haydar Efendi’nin de “Ben Halidi yim” deyip idamdan yırttığını da Cüppeli kendisi söyledi…Bu ile kafi. Başka da söze hacet yok ya.. Ben ‘Hilafet’de de dedim; TC nin adeta resmi mezhebi-cemaati Nurculuk ise, resmi tarikati de Halidi Nakşiliğidir..
Aynen Ferit Aydın Hoca’nın dediği gibi, bizim dediğimiz gibi, Laik TC bu Nakşi-Halidi ekole baştan beri yol vermiş, bunlar da bu cipt ve belamlıklarının mükafatını, “tekke ve zaviyeleri kapatma yasası”nın asla uygulanmayıp sadece kağıt üzerinde kalması ile, tüm çarkın aynen devam edip kurulu düzenlerinin hiç bozulmaması ile elde ettiler…Bunu Murat Bardakçı da söyledi.. Zaten görünen köye de kılavuz gerekmez, tüm Halidiler bu günün en büyük tarikatlarıdır, Seydacılar Mahmutçular Topbaşçılar Coşancılar Süleymancılar Reyhancılar vs alayı Halididir Rabıtacıdır ve bunlara Tağut karışmıyor..
Bunların bir kısmı açıkça hain olduğu gibi bazısı da belki korkuyor ve takiyye yaparak halkı saptırıyor, ister istemez tağutu meşrulaştırıyorlar.. Mesela Esad Coşan bir hain diyemeyiz, duruşu vardı belli bir, amma neticede bir Timurtaş hoca veya Cemaleddin hoca kadar da net bir şekilde Hakkı söylemediği kaaatindeyiz. Ya da Salih Mirzabeyoğlu rabıtacı olsa da tağutu alenen red ediyor, onu da tekfirden dilimizi sakınırız..
Evet büyük tarikatlerin tamamı hep Nakşi ve de Nakşi’nin Halidi kollarıdır.. Oysa fazla değil 2 asır önce adı bile bilinmezdi nerdeyse. Neden öbür tarikatleri ezdi geçti Halidiler? Daha mı Hak üzere ve Kamiller daha mı ihlaslı akideli veya güzel ahlaklılar? Hayır!
Şunun neresi kamil bir ahlak veya ümmetçi vahdetçi uhuvvetçi duruştur; lafa gelince sureta “Her Müslüman kardeşimizdir biz kendimizi en ednası olarak görmeliyiz” diyen Nakşibendiler kendileri hakkında derler ki; “Bu kapı Kıyamete dek kalıcı olan tek tarikat kapısıdır”.. Yani Kadiri Rufai Şazeli vs diğer tüm tarikatlar ya eriyecek bitecek demektir, ki bu kehanet, ya da sapıtacak kafir veya zındık olacaklar bu da hem kehanet hem de hakarettir! Bu ben merkezcil Megalomanik Hezeyanlar hemen her cemaatte tarikatta olsa da bu denli cüretkar ve edebsizce çıkış yapan ve diğerlerine adeta meydan okuyan hakaret ede sadece Nakşi-Halidilerdir. Sebebi de ardlarına Allah ve Resulullah düşmanı Tahrifçi ve Hain Yerli ve Yabancı Tağutları almış olmalarıdır biraz da.. Güya nefis tezkiyesi için girilen bir tarikatta adeta bir nefis daha alınıp balon gibi şişme ve tekebbür görülmesi çok ilginçtir.. Bu muymuş tasavvuf adabı ve tevazusu?.. Yine lafa gelince sureta “Şeriatsız Tarikata giren zındık olur” kelamını dillerinden düşürmezler amma Şeriatla alakaları olmadığı hurafelere bidatlara battıkları aşikadır..
Demek ki “Bütün Ümmet kardeşimizdir” sözünü “Ben merkezcil Megalomanik Hezeyanlarına” kalkan yapıyorlar; “Şeriatsız Tarikat olmaz” sözünü de “Hurafe ve Bidatlarına “ bir kalkan olarak kullanıyorlar. Bu, yuvarlak ve içini batılla doldurdukları ve “hal”de sürekli çeliştikleri “kal”lerle, evet bu klişelerle ancak aptalları ve cahilleri kandırırlar bizi değil.. Görünen köy kılavuz istemez. Küpün içinde ne varsa dışa o sızar. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, hele hele kalbe niyete asla bakılmaz ve orası bizi ırgalamaz.
Osmanlı’nın son asrında Yeniçeri Ocağı kapatılınca onu anımsatır diye Mehterhane dahi nasibini almış bu yasaktan, ve yine Yeniçerilerin çoğunu girip çıktığı Bektaşi tekkeleri de kapatılır, ve bir gecede tamamen masrafsız zahmetsiz hazır Tekke ve Vakıf sahibi olur Nakşiler! Çünkü onlara devredilir bir çok ilde semtte bu tekkelere Nakşiler (Halidiler) yerleştirilir. Bunda, o güne dek genel manada Sünni ve faydalı bir tarikat olması da etkili oldu Nakşiliğin. Fakat Nakşiliğin, Halidi Bagdadi’nin eline geçtiğini ve onun şeytanlıklarını fark edememişti devlet.. Ve bir gecede mal mülk ve yetki sahibi oldular. Sabatayların Laik Tc kurulanda soy adı kanunu çıkınca bir gecede Müslüman ve de Türkleşmesi(?) gibi bir haldir bu!.. Tam bir “vurgunculuktur, fırsatçılıktır ve politiktir” bu yapılan oyun..
Ve muhakkak ki içerden de kafaladıkları kandırdıkları bir adet paşa ve de bazı devlet adamı var bu imtiyazı sağlayan. Ayrıca yine muhakkak ki Rabıta denen şirki ve Kürtçü isyanlardaki rollerini uzun süre takiyyeledi, devleti de halkı da kandırdılar bu Halidiler, aynen Sabatay Yahudi Dönmeleri gibi..
Ve İkinci büyük patlama ise Laik TC kurulduğu andan hatta İttihatçı Yahudiler Halife-Sultan Abdulhamid hz’ne darbe yaptıkları andan itibaren başlar. Halife’nin Erbil’e sürdüğü Esad Efendi darbenin ilk yıllarında hemen getirtilir ve İstanbul daki Meclisüşşuyuh yani “şeyhler meclisi” ne başkan yapılır, bu meclis tarikatlerde icazetnameleri, ölen şeyhlerin yerine gelen veya azad edilip icazet verilip yeni ve müstakil şeyhliyi onanan yeni şeyhleri atayan veya atananları tanıyan çok önemli bir meclisi idi. Yani tarikatların icazetlerini denetleyen, iplerini elinde tutan denetleme kurulu gibi bir şeydi ve artık bir Halidi yoginin emrinde idi.. Halife Abdulhamid hz tahttan indirilene dek sürgünü kaldırılmayan Esad Efendi’nin birden yıldızı parlatılır YAHUDİ İttihatçılar tarafından… Sonraki “LAİK TC ise tamamen yol vermiştir” bunlara, o sözde yasak ise asla uygulanmadı! Ha, o tür yasaklar kanunlar kime uygulandı; Şeriat Alimlerinden Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi hz veya Şehid İskilibli Atıf Hoca hz gibilere, Tarikat Şeyhlerinden Şehid Şeyh Eşref Bayburti ye Şehid Şeyh Said Kürdi ye, veya Kıyamcı Beylerden Yozgatlı Çapanoğlu Edip beylere ve böylelerine karşı uygulandı hem de fazlasıyla…Amma hainlere ve korkaklara ise serbestlik ve imtiyaz verildi…
Bakınız, Halidi ekolün tüm silsilei şerife(?) lerinde adı geçer büyük kutb gavs (?) Seyit Taha Hakkarilinin oğlu Ubeydullah, İngilizlerin Musul petrolü için tezgahladıkları bir “Kürtçü isyanı” çıkartmak suçundan dolayı Halife-Sultan Abdulhamid hz tarafından Mekke’ye sürüldü ve geberene dek orada kalmaya mecbur edildi.. Hatta Said Nursi’nin, “bu askere silah çekilmez” dediği Kürtçü şeyh de bu hain yogi Ubeydullah’dır. Bazılarının sandığı gibi TC askerine kurşun sıkmaması için ve de Şeyh Said’e dememiştir. Osmanlı İslam Ordusu hakkında ve de görülen o ki bu Ubeydullah Yogisine demiştir.
Yine, Erbilli Esad denen adamı yukarda bahsettik, Halife Sultan Abdulhamid hz, yazdığı sapık bir eseri sebebi ile (muhtemelen rabıta veya vahdetivücut vs hakkındadır) memleketi “Erbil’e sürdü” ve Halife hz hayatta ve tahtta olduğu sürece sürgünü kaldırılmadı…
Halidilerin Küfrevi ve Arvasi kavgası tam bir kayıkçı kavgasıdır ve bunlara fazla girmeyeceğim, Ferit Aydın’da gerekli bilgiler belgeler mevcuttur, ve Nakşiliği araştıran bir Müslüman mutlaka o eseri okumalıdır. Zaten o eseri hangi Nakşi dergahına yolladı ise sustular ve bocaladılar. Hangi şeyhi veya adamlarını münazaraya davet etti ise bu konuda hepsi de fellik fellik kaçtılar, ben ayağınıza geleyim yer söyleyin dediğinde bile, telefonlara bile çıkmadı cevap vermedi, yok saydı veya red ettiler.. Bir tane olsun ilmi bir reddiye sunamadılar bu esere. Bir çok Nakşi grup birleşerek “rabıta ve tesevvül” başlıklı kitablar dizdirdiler, makaleler yazdırdılar, paniklediler çünkü, amma asla ilmi bir reddiye ciddiyetine sahip olamadı yazılan savunmalar.. Arabcası ve İslami İlimlerdeki seviyesi de gayet kifayetli olan Ferit Aydın Hoca ile yüzleşmekten böylece kaçanlar, kendi cahil müritlerine kendi dizdirdikleri hurafeleri haşa birer ayet katiliğinde okutmaktan da çekinmiyorlar..
Bir tarihte Doğuda bir Halidi kolu olan Küfrevi’lerden bir gruptan biri cezbe denen histerik riya nöbetine tutuldu, ve başladı “köpek gibi havlamaya”, sirayet etti ve tüm dergah tüm müritler bir ay boyunca it gibi havladılar, oradaki kadı veya alimlerin Halife-Sultana şikayet mektubu üzerine tahkikat yapıldı ve Fizan çölüne sürüldü bu köpekler! Muhtemelen yine o süren de -dönem olarak ona denk geliyor- Halife Sultan Abdulhamid hz idi. Ben Ferit Aydın’da okudum. Bu belgelidir ve canlı şahitlerin tevatür kere tevatür derecesinde şehadetiyle sabittir.
Hocanın da dediği gibi, bu, “köpek” meselesini doğudaki tüm halidi şeyhler ve eskiler bilir amma hiç de açmazlar unutulsun isterler.. Yine Kürtçü isyanlarda rolü olan Ubeydullah gibilerin sürgünleri vs de hiç açılmaz..
“Devlete çok sadığız” imajı verilir hep. Doğru! O son asrında Hilafete Sultana değil amma sonraki İttihatçılara ve de Laik TC ye baştan beri sadıklar!
Nakşi-Halidi ekol , Bardakçı’nın da dediği gibi diğerlerinden temel farkı “siyasi” olması idi..
Bu Kemalist kafir Bardakçı da tek belge tek kaynak değil bizim için, o anda o yayında o da Cüppeli’nin yüzü beraber söylediği için bazı gerçekleri, o sebeble ondan örnek verdim, yoksa, tüm tarihçiler benzeri şeyi söyler, Nakşilerin diğer tarikatlardan farkı Halidi Bağdadi ile başlar ve bir çok alanda devrimler yapılır bundan sonra, en önemlisi de “siyaset”e çok bulaşması, ve her şeye burnunu sokması ve genelde de “ihanetçi” ve “takiyyeci” olmasıdır. “Rabıta” gibi vs küfür ve sapıklık içeren çokça bidatleri hurafeleri olduğu gibi, mevcut “Tağut TC” ye de tabidirler. Diğer tarikatlardan bir çok farkları var,
her konuda bir “ayrıksı” tutumları var..
Evet, Mezhebler arasında nasıl ki Şii İran, tarih boyunca evrensel İslam kardeşlik denizinde asla eritilememiş bir buz dağıdır; aynı “ayrıksı” durum Tarikatlar arasında da Halidiyye için geçerlidir. Bir çok konuda tüm diğerlerinden farklıdır, ayrıksıdır..
En temel fark hiç yoktan bu millete Rabıta denen Hindu Yogasını Yontra’yı, bu küfür olan bidati sokmalarıdır. Bir diğer temel farkı da dediğim gibi Tağut TC ye kul olmalarıdır belam olmalarıdır.. Bir de, Rabıta denen yoga tapınmasının, “şeyhe tapınma merasimi” nin, Kemalistlerin Ataput heykeli karşısındaki “saygı duruşu”ndan veya Rafızilerin Cem töreninde “Dedelerine secde” etmelerinden veya Teslisçilerin “Haç ve haç üzerindeki İkonlara” veya Budistlerin “Buda heykellerine” yönelip tapınmalarından hiç ama hiçbir farkı yoktur!!!
Ve Osmanlı zamanında uzun süre bunu gizledikleri gibi Tc döneminde dahi diğer şeriat alimlerinin olsun tarikat şeyhlerinin olsun eleştiri oklarından korktukları için uzun süre gizlemişlerdir. Nasıl mı? Geldik bir diğer farkına daha Halidilerin. Bir tek bu tarikata mahsustur ki, buradan dersli olmayanlar bunların Hafi yani sessiz zikir dedikleri Hatmelerine halkalarına katılamazlar! Oysa diğer tüm İslamcı gruplara gidin, Kadiri’ye Rufai’ye hatta Halidi olmayan Nakşiler’e ve hatta Şiiler’in zincirli aşura törenine bile sıradan bir Müslüman olarak katılabilirsiniz, sizi kovmazlar, o anda dışlamazlar…
Oysa tam bir “bölücü fırkacı” olan Halidiler de dersli olmayan(?) hatmelere halkalara giremez! Tamamen Mason Locaları gibi, Okült-Ezoterik Batıni teşkilatları gibi, Haşhaşiler gibi çalışan bir müessese! Böylece, aynı Sabatayların Mum Söndüsü gibi, içeri girmeden ne olduğu asla bilinmeyen ve böylece de uzun süre gizlenmesi başarılan bir şeydir Halidilik ve Rabıta denen şirkleri! Hurufi sofileri ve Melami sofileri vs diri diri yakan ya da derisini yüzen veya kellesini alan “Şeriat” Devleti Osmanlı zamanında, devletin hem dış harbler hem iç kargaşalar ile uğraşmaktan bu tür zındık “Tarikat”ların üstüne gidemediği bir yıkılış döneminde yani son asrında ortaya çıkan Halidiler, Rabıta yaptıklarına dair birkaç kez deşifre olmuşlar ve de haklarında kafir oldular diye bas bas bağırmışsa da bazı alimler, bir şekilde olayı ört bas etmeyi becermişlerdir.
Her şeyden önce Halidi Bağdadi’den önce bildik bu, “Abdest al, ters Tahiyyat oturuşuyla ve Kıbleye dönüp otur, Gözleri yum, Şeyh efendini İki Kaşının Arasında Alnında ve bir Taht üzerinde oturuyor olarak hayal et…” formdaki rabıta ne İslam tarihinde ne Tasavvuf tarihinde ne de Tasavvufu tekeline alan kurumlar olan Tarikatların tarihinde ve ne de Nakşilik tarihinde görülmüş değildi! Buna dair Ferit Aydın’da ap açık isbatlar vardır..
Her şey bir yana daha bu Rabıta dene Yoga, ilk çıktığı anda ve yerde tekfir edilmiştir o beldenin Ehli Sünnet Alimleri tarafından.. Yani Halidi Bağdadi’nin Hintli Şeyhi Hindistan’da Hindular’dan ithal etmeye başladığında; büyük Ehli Sünnet Alimi Şah Veliyullah Dehlevi hazretleri bu işe Rabıtaya “Yogadır Küfürdür” demiştir.. Yine, daha sonraki dönemde bu Dehlevi hazretlerin torunu olan ve de İngilizlere karşı 19 yy da cihad ederken şehid edildiği için İsmail-i Şehid diye anılan İsmail Dehlevizade de Sırat-ı Müstakiym adlı kitabında aynı şekilde “Tekfir” etmiştir.. Ve Bağdadi, Irak’a getirdiğinde bu Rabıta denen bidati, Kürdistan’daki tüm Sünni şeyhler hatta diğer Nakşi şeyhler bile “Yogadır Küfürdür” demiş tekfir etmişlerdir. Mevlana Halidi Bağdadi; çok zorlanmıştır Rabıtayı oturtmada, amma o günlerde bahsettiğimiz Yeniçeri Ocağı olayı yani İstanbul’un Bektaşiliği yasaklaması yerine Nakşileri koyması hadisesi ve o anlaşmayı yaparken yaptığı takiyyeler attığı taklalar imdadına yetişmiş, durumu kurtarıp ayakta kalmayı becermiştir.. Başka da “Tekfir” edenler ve haklarında rabıta sebebiyle “Soruşturma” açan kadı ve sadrazamlar, paşalar olmuştur. Amma bir şekilde olayı ört bas etmeyi becermişlerdir.
Adeta Yahudi ve Şia takiyyesi esasınca yol alan bir kurumdur Halidiyye..
Laik Tc zamanında ise tamamen sistem bunlara çalışmış desek yalan olmaz.. Her ile ilçeye mantar biter gibi dergahlarını derneklerini açabilenler bu tür sözde İslamcılardır.. Dedik ya, Atıf Hoca’lar Şeyh Eşref’ler Şeyh Said’ler asılırken, Mustafa Sabri’ler Akif’ler hicret eder veya sürülürken bunlara, pek çoğu Hain olan Halidi-Nakşiler başta olma üzere bu tür tarikatlara ve de Nurculuk gibi cemaatlara ve Particilere “serbestlik verildi” vesselam…
İnsan rabıta yaptı hadi tevil ettik bu sapmayı küfür değil de sapıklık olarak gördük diyelim; bari hainlik yapmasınlardı değil mi? Mesela ibdac adlı delibozuk grup ve liderleri Kumandan Salih Mirzabeyoğlu da rabıtanın doğruluğuna inanır, üstadları Nfk ve onun da şeyhi Arvasi sebebiyle. Lakin ben bu gün kumandan lakablı ağabeyin tağutu nasıl net ve sert bir şekilde, izzetlice red ettiğini bilmekteyim, adam on senedir işkence hem de ağır sistematik işkence görmekte. Ben şimdi bu adamı nasıl tekfir ederim? Elbette cehaleti mazeret olarak kabul edilebilir, en azından bu konuda kendisine hüccet ikame edilene dek. Zira bir bidatçilik var, var amma ihanet yok! Delikanlı mert adamdır Kumandan! Aynı rabıtayı savunan Cüppeli ve benzer kafirler, aynı zamanda tağuta ululemir deme ihanetini de göstermekteler. Elbette ap açık kafir ve hem “Samiri” hem “Belam” konumundalar. Pavlus’da da dedik, “ikisi bir arada” yani hem “Tahrifat” var hem de “İhanet”!
Mahmut Usta’nın sağ kolu Bayram hoca denen zat internette de vardır hala o sohbeti, bir sohbetinde güya Peygamber Aleyhisselam’ı övecek, ben sana gül demem solar, gün demem batar şu demem bu demem vs gibisinden övgüler yapar yapar ve en son haşa ‘Muhammed eşittir Allah’ der..
Cüppeli Ehmet bir sohbetinde, ki bu da internette dolaşmakta hala, Peygamber Aleyhisselam’a vahyi getiren Cibril Aleyhisselam’ın, gökte vahyi aldığı bir perde(?) ardından aldığını ve bir gün yine Peygamberin tavsiyesi üzerine perdeyi kaldırıp bakınca veren el(?)in de yine Peygamber’in ta kendisi(?) olduğunu gördüğünü anlatıyor.. Ben bunun bir alevi menkibesi olduğunu evvelce bilirdim. Onlar da Ali Radıyallahuanh’ın vahyi veren el olduğunu anlatırlar, tamamen aynı masal amma cüppeli bu kez Peygamber Aleyhisselam’a iftira etmiş. Yav burada evvela Allah Subhanehu ve Teala’ya, Cibril Aleyhisselam’a ve Muhammed Aleyhisselatuvesselam’a ve nasıl vahyedildiğinin keyfiyetini bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz Kelamullah Kuran’a, Vahye, komple Dine, Tevhide bir hakaret ve iftira var!
Bu nasıl bir kafirliktir! ! !
Bu kafir ve hainlerin bu samiri ve belamların daha çook benzer küfür ve hainlikleri vardır, burada tüm kirlilerini sayacak değilim, birkaç misal almakla yetindim arife tarif gerekmez diyerekten..
Şimdi başka bir misal vereceğim, Rabıta isimli yogacı şirk kitabında ipe sapa gelmez delillerle laf kalabalıklarıyla, yerilmiş kelam ilmiyle(?) felsefeyle(?) deliller sunan, yani zırvalamaya devam eden Ehli Sünnet(?) alimimiz Cüppeli, bir yerde aynen şöyle der
"kişi hanımıyla cima esnasında efendisini rabıta ederse
doğacak cocuk da efendi gibi salih biri olur"...
(?) (!) ( )
(.....!)
Şimdi burda iki pislik var! Biri içerik den yana öbürü uslup dan yana. Zarf da pislik Mazruf da! Tam Mesnevi talebesi gibi davranmış Cüppeli! Bir kere önerdiği şey yani rabıta müşrikliğin ta kendisidir! Şirktir! Yogadır! Mevlana Halid adlı hain mürted tarafından uydurulmuştur. (Bknz: Ferit Aydın: "Tarikatta ve Nakşilikte Rabıta")
Ya içerik? Tam bir namussuzluktur! Bir söz vardır, bir kısım "batıl" tarikatlar ve belam şeyhler hakkında söylenmiş olsa gerek: "şeyhi olan hanımla evlenme, yatakta 2 iken 3 olursunuz!".... Burada ise tam tersi söz konusu, “erkek, şeyhi araya müdahil ediyor”. Herhalde bu Cüppeli “Yontra” denen Hindu Yogasını Rabıta adı altında ithal eden rehberi Mevlana Halidi Bağdadi den sonra ikinci bir reform yapıp Hindu “Kamasutra”sını da eklemek istiyor Nakşilik dinine! Doğacak çocuğun kaderini –haşa- belirleme bahanesi ile.. Gördüğünüz gibi özrü kabahatinden büyük bir mevzudur bu! Ateist kafirlerin "din afyondur" sözü dahi bu tür uyuşturucu sömürücü sofizm için katiyyen geçerlidir. Haddizatında sofiyye de ap ayrı bir dindir zaten. (Bknz : Akıncı Zülfikar: "Ehli Sünnet ve Muhalifler")
Cüppeliye tavsiyemiz ya TC nin kutsal Judaist-Tapınakçı resmi akademisyen yargıç cüppelerinden giysin ya da fistan giyip küpe taksın, lakabı cüppeli değil küpeli olsun bundan gerü! Daha yakışır..
Yav bu sözde kerametçi şeyhlerin de alayı dikizci! Halifeleri Vekilleri ve Müritlerinin dediğine bakarsanız işleri güçleri müridanın mahrem odasını takip etmek! Hangi tarikata el atsanız hep aynı söylemler, Yok sabaha kadar kaç defa sağa sola döndüğünü bilirmiş de, nefes sayısını bilirmiş de.. Burada maksat insanların vicdanını rehin almak, utandırıp korkutmak adeta şantaj yapmak! “Bak, akıllı ol mahrem hayatını bile biliyor şeyhimiz, herkesin içinde yüzüne vurur mahrem hallerini!” Demek istedikleri bilinçaltına kodladıkları gerçek budur..
Bu arada, Allah’a ait vasıfları, Kudreti sınırsız olmak, Gaybı bilmek, kendisinden Himmet yardım istenmek, kendisine ibadet ve dua edilmek ve sığınılmak yardım umulmak, kendisinden hüküm istenmek gibi, Allahın vasıflarını akılları sıra kullara veren, gerek Rububiyetten gerek Uluhiyetten yana küfre şirke düşen bu zındık sofiler İsim-Sıfat bahsinde de şirk üzeredirler.. Ekleyelim, bazı ruhbanlar, geleceği asla bilemezler bunu hiç kimse bilemez, amma maziyi ve hali ise kısmen bilebiliyorlar cüzi de olsa, bazı bazı müridanının veya diğer insanların bazı gizlediklerini, özel hallerini, veya mahrem durumları mesela altınını malını nereye sakladığını vs bilebilir, bu şeytan cinlerle olan işbirliklerinin meyvesidir.
Kısaca İstidrac da denir.. Allah’ın dilediği izin verdiği kadarıyla bazı bazı gizlileri bilmek, uçmak kaçmak vs sıra dışı halleri hokkabazlıkları olabiliyor amma bu, Evliyaullahdan oldukları için değil Şeytanlardan Vahiy ve Yardım alan Cipt-Cıfıt- oldukları içindir..
Bazen Sihr büyü tılsım Şeytan cinler veya Biyoenerji vs değişik şekillerde sahip oldukları hokkabazlıkları vardır, ve sadece ahmakları aldatırlar..
Tüm bu bahsettiğimiz küfür ve ihanetlerinin yanı sıra, Her namazdan sonra Özal ve Menderes’e dua etmeyenin namazı olmaz diyen, Özal ve Türkeş’in cenaze namazında en önde saf tutan hatta birini de kıldıran, ve elli senedir bu Tağut Devlet için Ululemir imajı oluşturup ona biat toplayan Mahmut Usta belam değilse dünyada belam da yok tağut da yok demektir…Ve Cüppelide bu tavırlar daha da yumuşak ve kucaklayıcıdır.
O da şeyhi gibidir, Tağutlara hayır duayı eksik etmez..
Allah’ın dini kimlere kalmış! İslam Orduları fetihten sonra bütün hain ve zındıkları, Allah ile aldatan Samiri ve Belamları yargılayacaktır, o günden önce sopasına sürtünürlerse mücahidlerin; hakları tabi ki bir Zülfikar darbesi olacaktır !... Yazık aldanan çok da samimi cahil mürritler var tabanlarında bu tarikatların. Hele de bu Çarşamba ekolü, ki, daha şeriatçı-medrese eksenli bir tarikat havası vererek bir iki basit-sokak arabcasını da talim edip bilip "ayete me'na verir, derin hoca" dedirtti miydi cahil halka, alıp başını gidiyor, Tağut zaten yol vermiş hepsine..
(Kardeşler bu cüppeli’nin ne kadar çok seven sayanı var mış? İnternette bir çok sitede bu belama sahip çıkıldı yav sözde bazı radikal sitelerde bile toz kondurulmak istenmedi. Altı üstü belam ve yoginin, bırakın Ehli Sünnet olmayı, İslam dahi olmamış Belamın, showmenin teki!
Onlara şunu tavsiye ettim:
“Hangi sahabi ya da hangi tabiin ya da hangi müçtehid imam bana rabıta yapın demiştir tarihte, hem de hanımınızla cima ederken? Bu namussuzluk ve şirkin delilini gösterin kaynaklardan?
Ya da, madem bu kadar seviyorsunuz bu cüppeliyi; o halde dediğini yapın da kendi akidenizle çelişmeyin, Yani hanımınızla cima ederken rabıta yapın hem de cüppeliye!... Hanımınız da sofidir muhtemelen, ona da söyleyin o da cima anında cüppeliye rabıta yapsın! Sonra bir tutam zımpara almayı da unutmayın nalburlardan.. Ne alakası mı var?
Tabi ki boynuzlarınızı sivriltmek için..”
Haksız mıyız kardeşim? Mutacı Rafıziye “O halde kızını mutayla ever” dediğimiz gibi, Rabıtacı Halidilerden, bu; cima anında rabıtayı savunanlara yani Cüppelici Çarşambacılara bunu öneririz. Böylece kendi akideleri ile de Çelişmemiş olurlar..)
Ben diyorum ki, Mahmut Ustaosmanoğlu Cüppeli’nin bu kelamlarından beri ise çıkıp, kontrolünden çıktığını vs söylemeli ve tevbe teberi etmelidir bunlardan, ki bizim nezdimizde yine Müslüman yapmaz bu onu, zira Kuran’da sekiz ayrı ayette ‘Tağut’dan bahseder Allah Teala; “..Her kim Tağuta küfredip Allah’a iman ederse..” der, ve yine “Her Peygambere kavmini tağuttan sakındırmasını emrettiğini” söyler. Bu, tağutu red etme meselesi bu kadar imani bir meseledir. Ve yine Ehli Sünnet Hadis kaynaklarından İbni Ebu Şeybe’de geçer “Ashabın çocuklarına ilk öğrettiği ezberlettiği şeylerden biri de Amentübillah ve Kefertübittağut; Allah’a iman ettim Tağutu red ettim idi”..Tağutu red etmeyip aksine ona Ululemir diyen tüm hocaefendiler de şeyhler de liderler de Tabiri caizse su katılmamış birer kafirdir… Onlara, Tağutun Belamlarına kafir dememek bile küfürdür esasen..
Akıncı Zülfikar