Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

danone yoğurtlarının tarihi!...okunmaya değer

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
DANONE YOĞURTLARI







Selanik'ten 1912'de İspanya'ya göç eden ünlü Karasu ailesinden Dr.

İzak Karasu, adını Isaac, soyadını da Carasso olarak değiştirdi. 1.

Dünya Savaşı'nda bağırsak enfeksiyonundan ölen çocuklara çare ararken

çocukluğunda kendilerine yoğurt satan Selanikli'yi hatırladı. Evinin

bodrumunu mandıra yaptı ve 1919'da yoğurdu ilaç olarak geliştirip

eczanelerde sattı. İlacın adını oğlunun isminden esinlenerek Danone

koydu. Bir sanayi devi işte böyle doğdu.



27 Nisan 1909 Salı günü öğleden sonra Yıldız Sarayı'nın ardına kadar

açılmış büyük demir kapısından içeri yağız atların çektiği peş peşe

dört kupe fayton girdi. Serin, zaman zaman yağmurun çiselediği bir

gündü. Mabeynciler dört faytondan inen Meclis-i Milli heyetini

saygıyla selamladıktan sonra önlerine düşüp sarayın arz salonuna

yönlendirdiler. Osmanlı İmparatorluğu'nu 33 yıldır yönetmekte olan

34'üncü padişah II. Abdülhamit geniş pencerelerden Boğaz'ı

seyrediyordu. Dalgın ve hüzünlü.çökmüş ve kamburu çıkmış. Başmabeyinci

konukları haber verdi. Ağır adımlarla koltuğa oturdu. Tahtlar çoktan,

kendisinden çok önce Topkapı Sarayı'nın hazine dairesine

kaldırılmıştı. Dört kişilik heyet içeri girdi. Biri başkan olduğunu

vurgulamak için diğerlerinden bir adım önde. Başlarını hafifçe öne

eğerek II. Abdülhamit'i selamladılar. Padişah gelişmeleri biliyordu,

heyetin kimlerden oluştuğunu da mabeyn başkâtibi Cevat Bey'den

öğrenmişti. Kısa bir sessizlikten sonra heyetin başkanı ya da sözcüsü

sebeb-i ziyaretlerini anlatmaya başladı. O sözcünün adı Emanuel

Karasu'ydu. Selanik Mebusu Karasu özetle Meclis-i Milli'nin

Abdülhamit'in hal'ine karar verdiğini, kendilerinin bunu tebliğle

görevlendirildiklerini söyledi ve hükmü üç sözcükle özetledi: "Millet

sizi istemiyor." Abdülhamit'in gizlemeye çalıştığı acıyı ela

gözlerinden bir anlığına gelip geçen keder bulutları ele verdi.

Gözlerini heyet üyelerinin üstünde gezdirdi. Sırayla. Sonra tane tane

konuştu: "Bir Türk padişahına ve İslam halifesine hal' kararını

bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden

başkasını bulamadılar mı?" Emanuel Karasu (Yahudi), Aram Efendi

(Ermeni), Esat Toptani (Arnavut) ve Ahmet Hikmet Paşa (Abdülhamit'in

uzun süre yaverliğini yaptıktan sonra muhalefet saflarına geçen Gürcü)

hiç tepki vermediler.



Abdülhamit ve yakınları hemen o gece Sirkeci'den trene bindirilip

Selanik'e gönderildi. Selanikli Emanuel Karasu da yıllarca düşlediği

bu "son"u görmenin mutluluğuyla, hayatının en unutulmaz gecelerinden

birini yaşadı. Emanuel Karasu, Selanik'te doğup büyümüş bir

Yahudi'ydi. 400 yıl önce, 1492'de İspanya'dan sürülmüş ve Sultan II.

Beyazıt'ın izniyle Selanik'e yerleşmiş Sefarad'lardan idi. Hukuk

öğrenimi görmüştü. Avukatlık yapıyordu ve meslektaşlarının cesaret

edemediği garip davaları alıp müvekkillerine kazandırmasıyla ün

yapmıştı. Bir ayağı İtalya'daydı o sıralar. İtalyan vatandaşlığına

geçtiği çok yıllar sonra ortaya çıktı. Roma ama özellikle Venedik'te

kurduğu dostluklar onun bir "ilk"e imza atarak tarihe girmesini

sağladı. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk mason localarını o örgütledi.

Önce Selanik'te, ardından İzmir'de, Bursa'da, İstanbul'da; hatta

Osmanlı'nın artık pek hükmünün geçmediği Kahire'de şubeler açtı.

Locaların ortak genel kurulunda, Türkiye Süprem (Yüksek) Konseyi şöyle

oluştu: Prens Aziz Hasan Paşa (general), Cavit Bey (İttihat ve Terakki

döneminde Maliye Nazırı oldu, Lozan'daki Türk heyetinde görev aldı,

Atatürk'e İzmir'deki suikast girişiminin ardından İttihatçılar'ı

temizleme operasyonunda idam edildi), Jozef Sakakini Bey (Kahire

locasından), Süleyman Faik Paşa (ordu komutanı), Mehmet Talat Paşa

(eski Başvekil), David J. Kohen, Mişel A. Noradungyan, Osman Talat Bey

(avukat), Emanuel Karasu (avukat), Dr. Rıza Tevfik Bey (senatör,

filozof), Mehmet Arif (avukat), Galip Paşa (general, Emniyet Genel

Müdürü), Mehmet Fuat Hulusi Bey (milletvekili, avukat), Sarim Kibar

(tüccar), Mithat Şükrü Bey (milletvekili), Rahmi Bey (milletvekili,

vali), Katipzade Sabri Bey (tüccar). Bir de loca yönetiminde olmayan

perde arkasındaki güçlü isimler vardı Karasu'nun çevresinde. Örneğin

Talat Paşa. O yıllarda gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki'ye

toplantıları için Selanik'teki mason locasının (Bir İtalyan'ın mülkü

olduğu için kapitülasyonlar uyarınca polis, mahkemeden özel izin

almadan giremiyordu) kapılarını açtı. O da katıldı örgüte. Çabuk

parladı. Uzatmayalım. Emanuel Karasu, 1912 ve 1914 seçimlerinde de

İstanbul temsilcisi olarak Meclis-i Mebusan'da yer aldı. İttihat

Terakki iktidarında çok zengin oldu. Denildiğine göre, devletin alım

ve satımlarında aracılık yaparak komisyon alıyordu. İttihat ve

Terakki'nin çöküşünden ve tüm liderlerinin yurtdışına kaçmalarından

sonra o nedense İstanbul'da kaldı. Servetinin önemli bir bölümüne el

konuldu. İşgal yıllarında İtalya'ya gitti. Türkiye Cumhuriyeti

kurulduktan sonra 1930'larda döndü. 1934'te son nefesini verdi.

Arnavutköy'deki Sefarat Mezarlığı'nda gömülü. Adının çift m ile

yazıldığı mezar taşında şöyle deniyor: "İkinci Meşrutiyet'in ileri

simalarından İstanbul Mebusu Emmanuel Karasu. Ölüm tarihi: 1934."

Mezarlığın kayıtlarına göre 1 Haziran 1934'te toprağa verildi.



O dönemde 80 bin Yahudi ve 20 bin kadar Sabetaycı'nın yaşadığı

Selanik'te Karasu'lar önde gelen ailelerden biriydi. Emanuel

Efendi'nin hukuk okuduğu yıllarda amcasının oğlu İzak Karasu tıp

öğrenimini tercih etti. Muayenehane açtı. Evlendi. Bir oğlu oldu.

Adını Daniel koydu. Sonra iki de kızı dünyaya gelecekti. Balkan

Savaşları'nda Selanik düşünce, yani Yunanistan tarafından işgal

edilince, Yahudi toplulukta büyük bir panik patlak verdi. Çoğu Avrupa

yollarına düştü. Yunanlıların Selanik'e girmelerinden kısa bir süre

sonra İzak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte İspanya'ya göç etti. Tam

420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı. İlginç

ayrıntı; İspanya 1492'de Yahudileri topluca sürmüş ama vatandaşlıktan

çıkarmamıştı. Karasu ailesi Barselona'ya yerleşti. Yıl: 1912. Önce

adını Latin alfabesine uyarladı. İzak oldu Isaac, Karasu ise Carasso.

Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı, ailesini geçindirmek

için zeytinyağı ticaretine de girişti. Tam da o günlerde Barselona'da

çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları patlak vermesin

mi! bir ses yankılandı belleğinde: "Yoğurtçu geldi. Kaymaklı

yoğurtlarım var." İrkildi. Selanik'te gün aşırı evlerine bir tepsi

kaymaklı yoğurt bırakan Türk satıcının sesiydi bu. "Tabii ya" dedi,

"Tabii ya." Selanik'te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt

kullanıldığını anımsamıştı. Günde üç öğün birer kâse yoğurt

yediriyorlardı hastaya ve birkaç günde sağlığına kavuşuyordu. Yoğurdun

nasıl yapıldığını biliyordu. Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu

hazırlamaya koyuldu. Orası artık mandıraydı. Birkaç çiftlikten

topladığı sütle yoğurt imalatına girişti. Yıl:1919.



Ancak bir sorun vardı. Avrupa'da yoğurt bilinmiyordu. Evet, 1500'lerin

ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna

yakalanan dostu Fransa Kralı I. François'ya bir yoğurtçu göndermişti.

Ne var ki, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte İstanbul'a

dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin

Balkanlar'da ve Anadolu'da yaygın bir tüketim maddesi olduğunu nasıl

anlatabilirdi? Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Ve

Carasso'nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başladı! Hasta çocuklarda

etkisi çok çabuk ortaya çıktı Ama Isaac Carasso bu buluşun önemini pek

kavrayamayacaktı. "İlaç" tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl

etti. Kapakları porselen, cam kaseler yaptırdı. Sıra artık ilaca

patent almaya gelmişti. Onun için de bir ad koymaya. Bir ışık çaktı;

neden oğlunun adı olmasın? Yani minik Daniel'in? Yaşadıkları

Barselona'nın yaygın dili Katalanca'da küçük Daniel'in ya da

"Daniel'cik"in karşılığı çok hoştu doğrusu: "Danon!" Ancak bu özel ad

olduğu ve marka namıyla tescil edemeyeceği için sonuna bir "e" ekledi.

Hoşgeldin "Danone" yoğurtları! Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac'ın

asıl mesleği haline gelince oğlu Daniel'i onun "tahsili" ni yapmaya

gönderdi Fransa'ya. Daniel öğreniminden sonra Fransa'da kaldı, çünkü

babası, Isaac Carasso dünyadan göçmüştü. 6 Şubat 1929'da, Paris'te

18'inci bölgedeki bir dükkanda "Danone Yoğurtları Paris Şirketi"

kapılarını açtı. Onu 1932'de Levallois-Perret'te ilk fabrika izledi.

Danone imparatorluğu işte böyle doğdu. Bugün öyle bir imparatorluk ki,

o 5 kıtada at koşturuyor. Cirosu 15 milyar euro'nun üstünde. 100 bin

kişi çalıştırıyor. - Sütlü ürünlerde dünya birincisi: 18 ülkede

(Türkiye dahil) 48 fabrikası var. - Şişe suyunda dünya ikincisi: 13

ülkede (Türkiye dahil) 97 fabrikası var. - Bisküvi ve tahıllı kahvaltı

ürünlerinde dünya ikincisi: 21 ülkede 53 fabrikası var. İmparatorluğa

-babasının sayesinde- adını verilen Daniel Carasso, Daniel'cik, Danone

hala hayatta. 99 yaşında. Barselona'da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı

mı? Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kase yoğurt! Ve

Daniel'in kulaklarında -babasının anlattığı- Selanikli yoğurtçunun

evlerinin kapısını çalarken seslenişi yankılanıyor: "Yoğurtçu geldi.

Kaymaklı yoğurtlarım var..."
 
Benzer konular Forum Tarih
A İslami Boykot 9 3K

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt