Teberrüc, hicabın çıkartılması ve kadının kendisine yabancı olan erkekler önünde bedeninin bir bölümünü açık bırakması ile olur.
Teberrüc, kadının cilbâbının altındaki elbiseleri gibi yapay ziynetinden bir bölümünü açığa çıkarmasıyla olur.
Teberrüc, kadının erkekler önünde yürürken kırıtmasıyla, sağa sola eğilip bükülmesiyle olur.
Teberrüc, kadının sakladığı ziyneti bilinsin diye ayakların yere vurulmasıyla olur. Bu ziynetin kendisine bakmaktan daha çok arzu uyandıran bir davranıştır.
Teberrüc, yumuşak ve edâlı konuşmakla olur.
Teberrüc, erkeklerle karışmak, kadınların bedenlerinin erkeklerin bedenlerine tokalaşmakla dokunması, vasıtalarda, dar yollarda ve benzeri yerlerde sıkışmak suretiyle olur.
Teberrüc halindeki kadınlar erkeklere benzeyen, onlar gibi olmaya çalışan yahutta kafir kadınlara benzemeye çalışan kadınlardır.
Erkeklere benzeyen kadınlara bazı Avrupalılar “üçüncü tür cinsiyet” adını verirler.
Teberrücün haram oluşuna dair Allah’ın Kitabından bir takım âyetler vardır. Bunların ikisi teberrücü açıkça yasaklamaktadır:
“Evlerinizde oturun! İlk cahiliyyeninki gibi açılıp saçılarak salınıp yürümeyin.” (al-Ahzab, 33/33)
“Nikâh ümidi kalmamış, yaşlanıp oturmuş kadınlar için süslerini göstermemek şartıyla, rubalarını bırakmakta onlar üzerine vebal yoktur. Bununla beraber iffet etmeleri onlar için hayırlıdır. Allah çok iyi işitendir, çok iyi bilendir” (en-Nur, 24/60)
Hicabı farz kılan âyetler ile bunun hem mü’minlerin anneleri hem mü’minlerin hanımları için farz kılınması, ziynetlerini açığa çıkarmalarının yasaklanması da aynı şekilde teberrücün ve süfûrun (açılıp saçılmanın) haram oluşuna dair kesin nasslardır.
Sünnet-i seniyyeden delillerden birisi de Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği şu hadistir: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
“Henüz kendilerini görmediğim cehennem ehli iki sınıf insan vardır. Bunların biri beraberlerinde inek kuyruklarını andıran ve kendileri ile insanları vurdukları kamçılar taşıyan bir topluluk; diğeri ise giyinmiş fakat çıplak, kendisi meyleden, başkalarını kendilerine meylettiren, başları deve hörgücünü andıran kadınlardır. Bu kadınlar Cennete girmeyecek, kokusunu dahi almayacaklardır. Ve şüphesiz onun kokusu şöyle şöyle bir uzaklıktan dahi alınır.”
Hadisi Müslim Sahih’inde rivayet etmiştir. Bu hadiste çok ağır bir tehdit vardır. Bu ifadeler teberrücün (saçılmanın) büyük günahlardan olduğunu göstermektedir. Çünkü büyük günah; cehennem ateşi, gazap, lanet, azap yahutta cennetten mahrum olmak gibi ilahî bir tehdidin sözkonusu olduğu herbir günahtır.
Allâme San’ânî’nin “Minhatu’l-Gaffar alâ Davi’n-Nehâr” adlı haşiyesinde (IV, 2011-2012) belirttiği üzere müslümanlar teberrücün haram olduğunu icma ile kabul etmişlerdir.
Diğer taraftan mü’min hanımların Peygamber sallallahu aleyhi vesellem döneminde açılıp saçılmamaları, buna karşılık beden ve ziynetlerini setretme uygulamalarını, icma ile uygulaya gelmişlerdir. Bu uygulama bin üç yüz kırk iki hicri senesinde Osmanlı devletinin çöküşü ve İslam dünyasının dağılıp emperyalizmin oralara girmesine kadar devam etmiştir.
Bir şairin açılıp saçılmaya davet edenlere karşı etkileyici bir kasidesi vardır ki ilk beyiti şöyledir:
“Yasaklamıştır açılıp saçılmayı Kitabımız ve Peygamberimiz
İstiyorsanız hanımlar, bu husustaki rivayetlere ve âyetlere bakınız”
Müslüman, mahremi olan kadınlar arasında teberrücün baş göstermesinden sakınmalıdır. Bu ise küçük kızlarının; buluğa ermiş büyük bir kız olup, aynısını giyinmesi halinde fasıklık ve facirlik olarak değerlendirilecek kıyafetler giyinmesine göz yummasıyla başlar. Ona kısa, dar elbiseler, pantolon, tenini gösteren ince elbiseler giydirmek, az önce sahih hadiste geçtiği gibi cehennemliklerin elbiselerini giydirmek bu türdendir. Çünkü böyle yapılacak olursa açılıp saçılmaya bir çeşit alışkanlık sağlanmış; bundan nefret duyma engelinin kırılmış, hayanın izale olmuş olacağı açıkça anlaşılan bir husustur. O halde Yüce Allah’ın velâyet sorumluluğu verdiği kimselerin Allah’tan korkmaları gerekir.