Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale DÂVET

Necati Koçkesen Çevrimdışı

Necati Koçkesen

İyi Bilinen Üye
İslam-tr Yazar
DÂVET

Davet kelimesi sözlükte; çağırmak, seslenmek, nida etmek, dua ya da beddua etmek anlamlarına gelmektedir. İsim olarak davet; çağrı, nida, dava, verilen söz, yemin ve ziyafet gibi anlamlara da gelir.

İslam ıstılâhında ise davet; İslam’a, Allah’a çağrıyı ve İslam’ı insanlara anlatarak benimsetmeyi ve uygulamasını sağlamayı ifade eder. Bu anlamda davet; insanları hakka, hidayete, Allah’a ve O’na kulluğa bir çağrının yanında Allah’a yakarıştır.

Kur'an'ı Hakîm'de dâvet ve davetçinin önemi hakkında bir çok âyet vardır. Şimdi o âyetlerin bazılarını görelim:

“İnsanları Allah’a çağıran, İyi işler yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım.’ diyenden daha doğru sözlü kim olabilir. (Fussilet Sûresi 41/33)
''Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Alu İmrân, 3/104)

“Siz, insanlar için ortaya çıkaılan, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan, Allah’a inanan hayırlı bir ümmetsiniz.” (Âl-i İmran (3), 110)
"Ona kavl-i leyyinle (yumuşak bir dille) anlatın. Olur ki, öğüt alır veya korkar." (Taha, 20/43-44)

“İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler, kötülükten menederler” (Tevbe sûresi, 71)

“Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.” (Hac sûresi, 41)

"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et" (Nahl, 16/125)

“Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?” (Bakara sûresi, 44)

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin de dâvetle ilgili bir çok hadisleri vardır. Şimdi de o hadislerin bazılarını görelim:

“Sizden bir kötülüğü gören, onu eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin, ama bu imanın en zayıfıdır." (Müslim, İman 78; Ebû Dâvud, Salât 232)

"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumî bir belâ göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez." (Tirmizî, Fiten: 9, (2170)

“Kıyamet günü bir adam getirilir ve cehennem ateşine atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkar ve onlarla birlikte değirmen döndüren merkeb gibi döner durur. Cehennem halkı onun yanına toplanırlar ve derler ki:

– Ey filân! Sana ne oldu? Sen iyiliği emredip kötülükten nehyetmez miydin? O kişi de:

– Evet, iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım, münkerden nehyederdim, fakat kendim yapardım, der.” (Buhârî, Bed’ül-halk 10; Müslim, Zühd 51)

“Miraç gecesi, dudakları ateşten makaslarla kesilen bir grup insana rastladım. Bunun üzerine; ‘Ey kardeşim Cibril, bunlar kimler?’ dedim. Dedi ki: ‘Bunlar, dünya ahalisinden hatip olan kimselerdir. Onlar insanlara iyiliği emrediyorlardı, fakat kendilerini unutuyorlardı.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/120, 231, 239; İbn Hıbban, Sahîh, 1/135)

Dâvet değişik kişilere, guruplara, kavimlere yapılabilir. Eğer dâvet kâfir olan bir kimseye veya kimselere yapılıyorsa ilk önce onları îman etmeye çağırmak gerekir. Eğer îman ederlerse îtikâdî ve amelî konuları iyi öğrenip hayatlarını bunlara göre uydurmaya çağrılmalıdır.

Eğer dâvet Müslüman topluma yapılıyorsa, onları islâmı doğru öğrenmeye, öğrendiklerini yaşamaya, haramlaradan, küfürden ve şirkten uzak durmaya, şüpheli şeylerden kaçınmaya, Allah'ın emirlerini emrettiği gibi uygulamaya, nâfile ibadetlere de önem göstermeye çağrılmalıdır.

Allah’a yemin ederim ki, bugün dâvet en çok Müslümanlara yapılmalıdır. Çünkü bugün (özellikle Türkiye gibi ülkelerde) Müslümanların kahhar çoğunluğu ya islamı hiç bilmemekte veya yarı yanlış bilmekte, bildiğini zannedenlerin bir çoğu da bid’at ve hurafelerle dolu bir din yaşamaya çalışmaktadır. Bir çoğunun imanı şirkle karışmış durumdadır. Küfür olan, şirk olan, haram olan nice uygulamaları, sistemleri kabul etmişler, ya onların içinde yer alarak veya yer alanları destekleyerek küfre ve şirke hizmet etmektedirler. Onlar bu halleri ile şu âyetin belirttiği kişilere benzemektedirler:

“Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a iman etmezler.” (Yusuf; 106)

Evet, adam hem Müslüman olduğunu iddiâ ediyor hem de demokrasiyi ve lâikliği savunuyor. Demokrasinin ve laikliğin günümüzde en güzel sistem olduğunu söylüyor. Demokrasi ve laikliği savunan, öven liderlerin peşinden gidiyor, onları fanatik bir şekilde destekliyor. Onların çıkarttıkları küfür yasa ve kanunları refarandumlarda gidip oy vererek kabul edebiliyor. Ama aynı zamanda da namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor. Tıpkı Mekkeli müşrikler gibi. Onlar da Hz. İbrahim’den kalan dinin bazı kurallarını uyguluyorlardı. Mesela onlar da haccediyorlardı, kurban kesiyorlardı, evlenirken mutlaka nikah kıyıyorlardı. Ama imanlarına bir sürü de şirk karıştırmışlardı. Birden çok ilahlara, putlara ibadet ediyorlardı. Bugünküler belki onlar gibi görünür, maddî bir puta tapmıyorlar ama kalblerine yerleştirdikleri bir sürü puta ibadet ediyorlar.

Bugün Müslüman olduğunu iddia eden niceleri şeriatı ortadan kaldırmış olan adamları seviyorlar, onlar için kandillerinde hayır dualar ediyorlar. Allah’tan onları cennetine koymasını isteyecek kadar haddi aşıyorlar. Bugün Müslüman olduğunu iddia edenlerin bir çoğu için futbol, müzik, dizi, parti, tarikat birer put haline gelmiş durumdadır.

Evet, bugün dâvet en çok Müslüman olduğunu iddiâ edenlere yapılmalıdır. Şu da varki, dâvet ederken en çok zorlandığımız kesim de bu kesimdir. Çünkü böyleleri dini bilmedikleri halde dini doğru anlatmak isteyenleri sapıklıkla, şucu veya bucu olmakla suçluyorlar ve davetçilerden uzaklaşıyorlar.

Peki bunda dâvet edenlerin hiç mi suçları yok? Elbette vardır. Dâvet ettiğini zannedenlerin bir kısmı da dâvet fıkhını bilmeden, Kur’an ve sünnetten bihaber olduğu halde dâvet yapmaktadırlar. Böyle olunca da kaş yapayım derken göz çıkarmaktalar, kazanacağım derken kaybetmekteler, yapacağım derken yıkmaktadırlar. Böylelerinden uzaklaşan insanlara yaklaşmak, onlara dâvette bulunmak ise daha da zorlaşmaktadır.

Unutulmasın ki, dâvetçi dâvet ettiği şeyi önce kendisi iyi bilmelidir. Bilmesi de yetmez, bildiği şeyleri amel safhasına döken kişi olmalı, çevresine güven telkin etmelidir. Sert ve saldırgan olmamalı, yumuşak ve anlayışlı olmalıdır.

Bugünkü sıkıntılarımızın birisi de gerçek mânâda dâvetçilerin olmaması veya az olmasıdır. İşte o az olanlar da dışlanmakta, terkedilmektedir. Hele hele tâgûtî sistemler bu dâvetçileri çeşitli yaftalarla halka kötü göstermişlerse, onların şucu veya bucu olduklarını, birer terörist olduklarını söylemişse işleri daha da zorlaşmaktadır.

Fakat yılmak yok. İslam dâvasına nefer olmak isteyenler kendilerini iyi birer dâvetçi olarak yetiştirmeye ve dâvetten asla geri durmamaya azmetmelidirler. Unutmayalım, dâvet edilmesi gereken yerde çeşitli kaygılarla dâveti terkedenler yârın Hakk’ın huzurunda sorumlu olacaklardır.

“Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve: "Şüphesiz ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet; 33) âyeti mucibince hareket eden ve dâveti elden bırakmayanlara selam olsun.

Necati Koçkesen
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt