E
Çevrimdışı
Ebu & Dücane
Misafir

Davutoğlu'nun demokrasi fetvasına cevap

Batılılar ülkelerimizi (ki Davudoğlu da öyle düşünüyordu) işgal eden, yüz Milyonlarca Müslümanı katleden ve ülkelerimizi sömürüp birer harabeye çeviren ve hala da başımıza diktikleri zalimler tarafından kanımızı akıtıyorlarken, onların gözlerinin içine baka baka; nasıl 'İslam Demokrasi ile çelişmez' diyebiliyorsunuz? Gerçekten öyle mi 'hiç mi çelişmiyor?' Mehmet Emin Akın Hoca yazdı:
Türkiye’de MNP, MSP ve RPile devam eden siyasi demokratik süreçte, İslami birçok hassasiyetimiz köreltildi ve dini kavramlarımızın liberalleştirilmesi yanında bir çok kavramın da “Milli Görüş” tesmiyesi altında içi boşaltıldı.
Irk temeli üzerine oturan ve laiklik anlayışını din edinmiş bir rejim adına bir çok İslami “ıstılah”ın buyolla hakikatı unutturuldu. Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye’de RP Tevhid akidesini unutturulmasının ve yozlaştırılmasının kapılarını sonuna kadar açtı. Ardından gelen AKP’de İslam’ın konuşulmasını ve İslam’ın yeryüzüne nizam ve düzen veren ve insanları Allah’ın dini olan İslam’a davetin önünü tıkıyor.
AKP’nin hükümet olduğu günden bu yana AB yasalarına uyum adı altında; başta Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşürücü ve sonra da bütün İslam ülkelerini yeni bir emperyalist hegemonyasının vesayeti altına sokmaya çalışıyor gibi.
Ülkede AKP’nin yaptığı dünyevi hizmetler İslam’ın bir özelliği ve emri değildir. Bunu yapmak için de Müslüman olmak gerekmiyor.
AKP geldi ve on yıldan fazladır; sanki İslam ülkeyi yönetiyormuş gibi bir iyimserliğe kapılanlar ya haindirler ya saf beyni sulanmış olan zavallılardır.
AKP döneminde okullarda suç oranları arttı. Uyuşturucu tavan yaptı. Zina suç olmaktan çıktı. Avukat hanımlarımızın Allah’ın yasalarını dışlayan mahkemelerde başlarını örterek erkekçesine bizleri savunacaklar. Sadece bizi değil, masraflarını veren herkesi.
Türkiye, AKP ve dini cemaatler üzerinden II. Tanzimatı yaşatmakta yalnız bu kez karşımızda Mustafa Reşid Paşa gibi bir Mason ve Batıcı yok. Bu kez karşımızda her şeyimizi Batıya teslim eden namaz kılan, oruç tutan, hacca giden ve Kerbela günlerinde ağlayan ve aynı zamanda İsraile kafa tutan F. Rahman’cı ve modernist bir Demokratik muhafazakâr bir hükümet var.
İslam üzerinde hiçbir söz söyleme hakkı olmayan bu parti ne yazık ki; sanki kendilerine Allah’ın kitabı ve Rasulü’nün Sünneti üzere bir “vekâlet” verilmişçesine, vekillerinin bazıları İslam hakkında özelikle küffara taahhüd sayılabilecek tarzda dilediklerini söyleyebiliyorlar. Allah’ın kendilerine hiçbir yetki vermediği halde, orada burada İslam adına ahkam kesiyorlar ve İslam’ın ne olup olmadığı üzerine fikir beyan ediyorlar.(Şimdi tutturmuşlar bir Medeniyet lafı..!?) O zaman Batılı (Avrupalı da onlara: sanki biz bir Medeniyet değil miyiz diyeceklerdir?)
Dolayısıyla, “haçlı zulmü” de böylece kendiliğinden bir DİN savaşı olmaktan çıkmış olacak. Kuru bir kavgaya dönüştürülmüş olacaktır. Buna karşı Allah yolunda Cihad eden milyonlarca şehid..!? Torunları AB’ye Dinlerini unutarak ve inkâr ederek girsinler diye 1200 yıl cihad ettiler öyle mi? Ben tercihimi onlardan yana kullanıyorum. AB ile İslam’ı terbiye (!) etmeye çalışanlara değil.
AKP, Batının istediği, İslam’ı dönüştürme projelerinin en büyüğüdür. Dolayısıyla bizim yeniden S. Paulus gibi, din tahrifçileri ve tahripçilerine fazla ihtiyacımız yok. Çünkü Avrupa’nın bugün bize imzalattığı bir tek satır için yedi yüz yıl önce bizden milyonlarca insanımız harp ve cihad meydanlarında yok ederek bile yaptırması mümkün değilken bugün üç beş milyar euro’ya ülkemizin geleceğini elimizden çalışıyorlar. II. Lozan Savaşı devam ediyor. I. Lozan meyvelerini fazlasıyla topluyor.
Tanzimat dönüşümünü sürdürüyor. Afganistan’da vatanlarını savunan HANEFİ MÜSLÜMANLAR namus ve izzet kavgası verirken, biz gözleri kör olmuş olanları görmüyoruz. Ümmet imha ediliyor kimsenin sesi çıkmıyor!
Münafık âlimlerimiz (!) TV ekranlarına çıkıp utanmadan ve haya etmeden Taliban’ın namusuna ve izzetine dokunan değersiz ve sefil eleştirilerde bulunuyorlar. Niye ki? AKP’nin Afganistan’daki işgale ses çıkarmamasına meşruiyet kazandırmak için.
Türkiye’de sermaye sahibi ve gücü eline geçirmiş olan cemaatlerin hemen tamamı ve AKP Hükümetinin gölgesinde İslam üzerinde bir Mühendislik çalışması yapıyorlar. ABD+İsrail ve AB+ Vatikan’ın istediği bir “Din”i oluşturmaya çalışıyor.
AKP, Allah’ın hükümlerini üstün kılan bir parti değildir. Kur’an’ın ahkâmına iman eden ve etmeyenleri de bünyesinde barındırmaktadır. Kur’an’ın ahkâmının zamana göre değiştirilmesi gerektiğini söyleyen birçok isme de orada rastlıyoruz. Bazıları da bakanlık koltuklarında..
AKP, Müslüman Ülkelerin işgalinde; ABD’ye ve Batılı devletlere karşı tek kelime bile diyemezken, Dünya kodamanlarının toplandığı Davos’da Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu, yetkisi ve hakkı olmamasına rağmen,İslam’ı demokratik bir Din olarak te’vil edebiliyor.
Aslında Davudoğlu Davos’ta, İslamı ve Kur’an’ı savunuyorum derken; hangi “akide”ye mensup olduğunu ortaya koymuş ve kendini İslam adına konuşabilme makamında görmüştür.
Davudoğlu İslam Fıkıh alim mi, Müctehid mi, Müfessir mi, Muhaddis mi, Müslümanların "icmaı" adına mı konuşuyor? Hoca'nın bu konuda daha dikkatli olması gerekmez mi?
Değil Davudoğlu, bu hükümetin hiç bir ferdi ve bu parlamentonun hiçbir üyesi, Ümmet’in alimleri (AB yanlılları, Yahudileri ve Nasranileri cennete kendilerinden önce göndermek isteyenleri kasdetmiyorum) dururken, kalkıp Allah’ın dininin en büyük düşmanı; bu demokrat, kapitalist ve Siyonist Yahudi devletini kuran ve İslam aleminde oluk oluk Müslüman kanı akıtan Avrupa’ya adeta vaadde bulunur gibi, demokrasinin İslam’a denk olduğunu, adeta Demokrasi olmadan zaten İslam da var olamayacakmış gibi sözler söylemesi çok ağır bir vebaldir. Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmemenin ne olup olmadığını Davuduğlu benden daha iyi biliyor.
Türkiye’de, yiğit cesur ve sadece Allah’tan korkan âlimlerin fakirliği; bizleri siyasilerin ve partizanların kulu kölesi kılmış ve âlim olduğunu zannettiğimiz birçok zevat da daha önce RP’nin milletvekillerinin söyledikleri ve bu dönemde de AKP’nin hükümet olarak İslam adına söyledikleri ve yapmak istedikleri hakkında Allah’ın bir tek ayetini ve hükmünü hatırlatmıyorlar.
Cehalete ve zillete teslimiyetle hiyanet belimizi kırıyor ey Allah’ım..!
Çünkü bu âlimler varsa bile, bu partilerden yararlanıyorlar onun sayesinde makam ve mevki sahibi oluyorlar. ( BİZİM OLAMADIĞIMIZ GİBİ ELHAMDULİLLAH..) Şeyhler ve tarikatlar, böylece mensuplarına iş ve ekmek te’min ediyorlar. Bunun için birçok kimse, emdiği bir meme gibi bakıyor siyasi Partilere.
AKP, gerçek İslam âlimlerinin yokluğundan ve suskunluğundan ve daha önce 28 Şubat vesilesiyle susturulmalarını da en iyi derecede kullandı.Adeta; “bakın ben olmasaydım ananınızı ağlatırlardı” düşüncesini ve belki de uyarısını üstü örtülü bir biçimde dile getiriyor. Kendilerinin İslam adına hiç bir söz söyleme halkları olmamasına rağmen, hakkı söyleyecek olan âlimleri de kendi saflarına çektiler. Neredeyse tamamına bunların tamamına yakınını ılımlı hale getirdiler [AB Kritetlerine uyumlu ULEMA..] İslam’ın ahkâmını savunmak ve Kur’an’ın yeryüzünde İslam’ın en temel yasası olduğunu söyleyenleri ise radikallikle ve marjinallikle suçlayacak bir zemin oluşturdular.
Bir zamanlar Avrupa’dayken, Afgan Cihadına en büyük desteği veren Milli Görüş Avrupa’ya yaranmak için ne yazık ki şimdi; dinlerini, vatanlarını ve ırzlarını ABD ve kâfir ordularına karşı savunan Taliban’a “terörist" gözüyle bakıyor ve Taliban’ı aşağılıyor. Bunu bizzat bir öğrencim olan ve şu anda Teşkilat’ın önemli bir mevkiinde bulunan bir Müslümandan geçen yaz duydum.
Sanki Milli Görüş vd. Taliban’a “terörist" deyince –hâşâ – Allah da; “öyle mi ey kullarım, Taliban sizin dediğiniz gibi öyleyse, ben de onları terörist ilan ettim” mi diyecek?
Bunu kimseye hakaret olsun diye yazmıyorum. Bunu AKP’lilere de diğer, kendilerini İslamcı parti sanan diğerlerine de söylüyorum. Siz Allah’ın kitabıyla hükmetmeyen bir parlamentoya girme mücadelesi veren veya girmiş olan kimselersiniz. Sizin İslam şeriatı hakkında söyleyebileceğiniz tek sözünüz olamaz. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyen bir siyasi yapı içerisinde Allah’ın dininden ve O’nun şeriatından söz etmenin zaten gereği kalmamıştır.
Siz, Allah’ın hükümlerinin dışlandığı ve İslam dinini; rejimin bir “kurum”u durumuna indirgemiş olan ve İslam’ı sadece pragmatik laik devlet ve liberal ekonomi ve emperyalist bir dünya düzeni için kullanılıyorsunuz. Bunun farkında olasınız diye bunları yazıyorum.
Eğer Türkiye’de gerçekten Allah’tan korkan âlimlerimiz olsaydı sizleri de bizleri de uyarırlardı. Aristokrat, evliyacı, Amerikancı ve AB’ci zevat ve cemaatlar bizi zaten Müslüman bile saymıyorlar, fakat buna rağmen sizlere sesleniyorum:
Lütfen.. Allah’tan korkun ve Batılıların bulunduğu platformlarda İslam’a şekil vermek isteyen ve zaten de İslam’ı kendi vatanında -hükmen- yok etmiş ve ahkâmını kaldırıp O’nun ahkamını yeniden isteyenleri ebedi düşman ilan eden bu kafir batılılar karşısında Müslümanların genelini bağlayıcı ve bellerini kıracak sözleri söylemeyin!
İşinize bakın o kadar. Sizin göreviniz S. Paulus’un Roma İmparatorları karşısında Hz. İsa’nın öğretilerin saptırma ve tevhidi şirke dönüştürme görevi değildir.
Tevhid’in Davudoğlu’nun söylediği sözler üzerinde ne kadar etkisi ve anlamı olup olmadığını kendisi de çok iyi biliyordur. Bir zamanlar bizim camiadandı. Davudoğlu Davos’ta İslam adına konuşamaz.. Davudoğlu bir İslam âlimi ve müctehid ya da Müslümanları temsil eden bir Şeyhu’l-islam da değildir. Davudoğlu bir İslam devletinin değil, laik ve demokratik bir devletin temsilcidir.
Şu anda Davudoğlu’na yakın olan eski kardeşlere sesleniyorum: Lütfen duyarlı olsunlar ve Kur’an hakkında F. Rahman denen münafıkın öğretilerini İslam diye Avrupalılara sunmasınlar.
Allah Azze ve Celle Kur’an’da:
“ Ey İman edenler sakın Allah’ın ve Rasulü’nün [sözünün, hükmünün, erminini ve nehyinin ]önüne -hiçbir sözünüzü ve hükmünüzü geçirmede- öne geçmeyin.”(Hucurat:1)
Bu söz, İslam adına Müslümanlardan oy alıp da laik Ulusalcı Kemalist bir Anayasa üzerinde “halif”de -kasem- de bulunan partilere hiç bir şey söylemiyor mu? Gaye her vesileyi meşru kılıyor değil mi?
Şimdi Davudoğlu’nun Davos’taki “Is Democracy Winning?” (Demokrasi Kazanıyor mu?) platformundaki sözleri bağlamında, üzerinde düşünülmesi gerek çok önemli ipuçları var.
Batılılar ülkelerimizi (ki Davudoğlu da öyle düşünüyordu) işgal eden, yüz Milyonlarca Müslümanı katleden ve ülkelerimizi sömürüp birer harabeye çeviren ve hala da başımıza diktikleri zalimler tarafından kanımızı akıtıyorlarken, onların gözlerinin içine baka baka; nasıl “İslam Demokrasi ile çelişmez” diyebiliyorsunuz? Gerçekten öyle mi ‘hiç mi çelişmiyor?’
O zaman Batıllar bu sözü sizden duyduklarında bir tek cümle ile diplomatik bir tebessümle içlerinden şöyle mırıldanacaklardır:
O ZAMAN BU DEMEKTİR Kİ;
" İSLAM, ARTIK KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR”
(Then, Islam does treat with himself..!”
Bu sözlerin politik gaflar ya da serâba söylenmiş sözler olduğunu sanmıyorum. Bu sözler, belli bir “akide” ve bir “din”i içerden dönüştürüyor. Rio -çıplaklık ve şehvet-karnavalını “ibadet”e benzeten “Kur’ancı” vekile dikkat.