Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Demokrasi ve İslam Tartışması

acizkul46 Çevrimdışı

acizkul46

Üye
İslam-TR Üyesi
Ben tamamını okumadım ancak bir-iki paragrafından anladığım kadarıyla oldukça faydalı olduğunu düşünüyorum. Hepsini okumanız dileğiyle...

Kaynak: İslam dininde demokrasinin yeri nerededir. Demokrasi ne demektir. İslamın demokrasiye bakış açısı nedir? | Sorularla İslamiyet

Değerli kardeşimiz;
Günümüz tartışma konuları arasında, İslam ve demokrasi konusunun, muhtelif platformlarda öne çıktığı gözlemlenmektedir. Açıkça belirtmek gerekirse, İslam ve demokrasi mukayesesinin, çok sağlıklı yapıldığını ifade etmek oldukça zordur.

Böyle bir mevzunun en başında, İslam’ın, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen ilahi kaynaklı bir din, demokrasinin ise, insanların kendi akıl, irade ve bilgi birikimine dayalı olarak ortaya çıkardıkları bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamak gerekir.

Bu vurguyu yapmanın ana hedefi, bu iki kavramın, birbirinin zıddı veya birbirinin alternatifi ya da birbiriyle tamamen uyuşan unsurlar gibi takdim etme gayretlerinin doğru olmadığını belirtmektir.

Bu yüzden, İslam’ı, bir din olarak kendi kulvarında, demokrasiyi de bir yönetim şekli olarak kendi kulvarında değerlendirmek gerekir. Bunu yaparken, sadece kavramlara takılıp kalmadan, bu kavramların muhtevasını, objektif bir bakış açısıyla karşılaştırmak zarureti vardır.

Bu noktada, İslam ilahiyatçılarının büyük bir kısmınca kabul edilen en önemli husus şudur: Kur’an tarafından, adı açıkça belirtilen ve insanlara emredilen herhangi bir yönetim biçimi mevcut değildir. Ancak, hem Kur’an’da, hem de Hz. Peygamber’in uygulamalarında, yöneten ve yönetilenlerin sorumluluklarını öğreten evrensel prensipler vardır.

Dünyanın herhangi bir bölgesinde, dönemin ihtiyaçlarına, insanlarının kültürel yapısına, oluşan siyasi şartlara, zamanın ve coğrafyanın getirdiği imkan ve zorunluluklara göre, yönetim modeli geliştirilebilir.

Demokrasinin en belirleyici ve vazgeçilmez unsurlarından biri, halkın yönetime katılması ve kendi hür iradesiyle yöneticileri seçmesidir. Dikkatle incelendiği zaman, Hz. Peygamber’in, İslam’ın en iyi uygulayıcısı sıfatıyla, -kelime olarak, kabul etmek, razı olmak, anlamına gelen -BEY’AT müessesesini çalıştırdığı görülür. Bey’at, günümüz seçim uygulamalarındaki oy kullanma karşılığı olarak, kısaca “halkın yöneticiye bağlılığını belirtmek için reyini ortaya koyması” şeklinde tanımlanabilir. Bey’at, “kadın ve erkeğin, yöneticiye karşı görev ve sorumluluğu kabul etmek üzere yaptığı bir sözleşme” olarak da tarif edilir. (1)

Hz. Peygamber’in başlattığı bey’at uygulaması bazı yapısal değişikliklere uğrayarak Osmanlı dönemine kadar devam etmiştir.

Bu yönüyle bakıldığı zaman, yöneticileri belirleme metodu konusunda İslam öğretisinin, bugünkü demokratik seçim uygulamaları ile çok önemli bir paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu benzerlik, her ferdin kendi reyini hür iradesiyle belirtmesi konusunda da mevcuttur.

Çünkü, zorbalıkla ve kılıç zoruyla alınan bey'at geçerli değildir. Hz. Ömer : "Bir kimse, müslümanlara danışmadan, ister kendisi başkan olmaya, ister başkasını başkanlığa geçirmeğe kalkışırsa (vazgeçmediği taktirde) onu öldürmelisiniz" (2) demiştir.

Toplumun huzurunu bozmaya yönelik, zorbalığa ve haksızlığa dayanan her türlü girişimin bertaraf edilmesi, İslam dininin herkese yüklediği sorumluluklardan sadece birisidir.

Yöneticilerle ilgili olarak İslam’ın öngördüğü en önemli değerler, insanlar arasında, eşitliğin, adaletin ve ferdi hukuk dokunulmazlığının sağlanmasıdır. Şayet demokrasi, toplumları yönlendiren bir sistem değil de, insanların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan ve halkın taleplerini karşılamayı taahhüt eden bir yönetim biçimi ise, bu hususta da İslam ve demokrasi arasında herhangi bir problemden bahsetmek anlamsızdır.

Çünkü, bu hakların korunması bakımından, ikisi arasında bir aykırılık söz konusu değildir. Hatta İslam, bir taraftan ferdi hukukun korunmasını emrederken, diğer taraftan da toplumsal hassasiyetlere atıfta bulunur ve içtimâî ruhun canlı tutulmasını ister. Bu yüzden, fertlere yüklenen her sorumluluğun, toplumsal hayata bakan bir yönü vardır.

Demokratik yönetim biçimiyle idare edilen ülkelerde, toplum tarafından seçilen ve yine toplum adına karar mekanizması olarak işleyen meclis de, üzerinde durulması gereken en önemli müesseselerden biridir. Bunun İslam literatüründeki tam karşılığı, danışma kurulu olarak tercüme edebileceğimiz, ŞÛRÂ müessesesidir.

Yapılması planlanan işlerin, istişâre sonucunda karara bağlanması gerektiği konusunu, Kur’an iki farklı âyette şu şekilde açıklar:

“Onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. ” (3)

“Onların işleri, aralarında danışma iledir.” (4)

Demokrasinin vasıfları arasında zikredilen çoğulculuk prensibi, Kur’an’da bu âyetlerle formülleştirilmiştir. Çünkü fertler arası istişare, çoğulculuğun en önemli göstergelerindendir. İlk âyette geçen “iş hakkında onlara danış” ifadesi, İslam âlimlerince bir tavsiye değil, yerine getirilmesi zorunlu bir emir olarak telakki edilmiştir. (5)

Yine, İslam’ın benimsediği idari yapı, danışma (meşveret) üzerine kurulması gerektiğinden hareketle, “herhangi bir şahsın diktatörlüğüne dayanan "otokrasi"den; kendisinde ilâhî bir sıfat olduğu iddiasıyla ortaya çıkan kişinin idaresine dayanan "teokrasi"den; üstün azınlık sınıfının hâkimiyetine dayanan "oligarşi"den; kişilerin heva ve heveslerine göre idare ettiği "demagoji"den ayrılır.” (6)

İslâm'daki istişâre sistemi çoğunluk veya azınlık farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte, ancak, görüşler içinde tercihe şayan olanın, parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız aklî araştırma neticesi tesbit edilmiş olanın tatbik mecburiyetini içermektedir. (7)

Özellikle Hz Peygamber ve ondan sonra idarecilik yapan halifeler, istişareye ciddi manada önem vermişler, Kur’an’daki “iş hakkında onlara danış” emrinin en önde gelen uygulayıcıları olmuşlardır. Bundan dolayı İbn Teymiyye: “İdareciler istişâreden muaf olamazlar. Çünkü Allah onu peygamberine emretmiştir” der. (8)

Hz. Peygamber’in sahabeyle istişaresinde dikkati çeken hususlardan biri; herhangi bir karara vardığı zaman, bu kararının Kur’an’ın bir emri mi yoksa kendi düşüncesiyle aldığı bir karar mı olduğunun, kendisine sorulmasıdır. Kur’an emri olursa, -bağlayıcılık ifade ettiği için- o emir yerine getirilir, ancak Hz. Peygamber’in kendi kararı olursa, bu karar üzerinde sahabe kendi görüşlerini ona aktarırlardı. Bedir harbinden sonra alınan esirlerin, hangi şartlarla serbest bırakılacağı, namaza davetin (ezanın) nasıl uygulanacağı, Hendek harbinde Medine’nin nasıl savunulması gerektiği gibi konular, Hz. Peygamber’in istişare anlayışının en çarpıcı örnekleridir.

İstişâre ederken göz önünde bulundurulması gereken en önemli noktalardan biri, kime veya kimlere danışılacağı konusudur. Abbasi yöneticilerinden Me'mun’un, oğluna nasihat ederken, istişâre konusunda söyledikleri, bu hususa ışık tutar. Der ki: “Şüphen olan işlerde, tecrübe sahibi, gayretli ve şefkatli ihtiyarların görüşlerine başvur. Çünkü onlar, çok şey görüp geçirmişler, zamanın inişli-çıkışlı, ikballi-hezimetli olaylarına şahit olmuşlardır. Onların sözü acı da olsa kabul ve tahammül et. Danışma kuruluna korkak, hırslı, kendini beğenmiş, yalancı ve inatçı kişileri alma.” (9)

İslam dünyasının, batı kaynaklı olarak geliştirilen birçok müessese üzerinde ortak bir noktaya varamadığı açıktır. Demokrasi de bunlardan bir tanesidir. Hiçbir bilimsel ve akli temele dayanmadan kimileri, demokrasinin İslam’la tamamen çeliştiğini anlatırken, kimileri de ikisi arasında tam bir uyumun varlığını anlatmaya çalışmaktadır.

Fertlerin ve toplumların mutluluğuna katkıda bulunma gayesi ve arzusu olan herkes için, en makul olan şey, -kavram kompleksine kapılmadan- din olarak İslam’ın evrensel değerlerinden, idari bir mekanizma olarak da demokrasinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerden yararlanmanın yollarını aramaktır.

Adı ne olursa olsun, insanların huzur ve mutluluğu için yürütülen çabalara İslam’ın herhangi bir itirazı söz konusu değildir.

“Demokrasinin benimsenmesi Batı’yı “meşrulaştırma” değil, gerçek bir yeniden keşif olarak görülebilir. Batılı demokrasi ile İslam, yöntemde bazı farklılıklar gösterse bile, gayelerindeki benzerlikler dikkate alınarak birbirinden istifade edebilirler. Tabii bu istifade, Hasan Turabi’nin ifadesiyle söyleyecek olursak, eğer Batılılar, demokrasinin “Müslüman bir çocuk doğurmasına” müsaade ede(bili)rlerse gerçekleşebilir. Çünkü hala Batı’da birçok kişi için “islami demokrasi” kavramı lanetli olarak görülmektedir.” (10)

Netice itibariyle, İslam prensiplerinin demokrasinin öngörüleriyle tamamen uyum içerisinde olduğu iddia edilemez. Ancak eğer dinden bağımsız düşünürsek, yönetim biçimleri içerisinde İslam’ın genel hükümleriyle en kolay uyumlu hale getirilebilecek yönetim biçimi yine demokrasidir.

Bu arada İslam düşünürlerinin bu konuda bir çözüm arayışı içerisinde oldukları da bir gerçektir. Zira demokrasi, kaçınılmaz olarak müslümanların içerisinde bulundukları ve kendisinden etkilendikleri bir sistemdir. Konumlarının İslam’a uygunluğunu her zaman sorgulamak zorunda olan müslümanlar, kendilerini kaçınılmaz olarak etkisinde bulundukları demokrasi karşısında çözüm arayışı mecburiyetinde bulmuşlardır.

Kur’an verilerine uygun olarak yapılan tartışmalar, demokrasiye bir karşıtlık değil, yeniden tanımlanan demokrasiye taraftarlık şeklinde kendini göstermektedir.
Dünyada birbirinden farklı birçok demokrasi tanımı ve uygulaması vardır. İslam dünyası, bu durum karşısında, bir yandan İslam’ı doğru anlamak ve doğru yorumlamak, diğer yandan da demokrasiyi bu yorum içinde tanımlamak zorundadır. Böyle bir yol, İslâm ve demokrasinin buluştuğu bir orta noktanın oluşmasına katkıda bulunabilir.

(1) Yusuf Kerimoğlu, İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınevi, bey’at md.
(2) Muhammed Ravvas Ka'l-aci, Mevsûatu fıkh Ömer b. el-Hattâb, 1401/1981, 103.
(3) Al-i İmran : 3/159
(4) Şûrâ : 95/38
(5) Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, Kahire 1934-62, IX, 76; Nevevi, Şerhu'l Müslim, Kahire 1347-49/1929-30, IV, 76.
(6) İzzüddin et-Temîmî, eş-Şûrâ beyne'l-Esâle ve'l-Muâsıra, Amman 1405/1985, s. 27-28.
(7) Ma'ruf ed-Devâlibî, İslâm'da Devlet ve İktidar (trc. Mehmed S. Hatipoğlu), İstanbul 1985, s. 55.
(8) İbn Teymiyye, es-Siyâsetü'ş Şer'iyye (Mecmû'u Fetâva içinde), Riyad 1381-86, XXVIIl, 386, 387
(9) Mefail Hızlı, İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınları, istişare md.
(10) bkz. Mevlüt UYANIK, İslam ve Demokrasi, -Muhammed Abid el-Cabiri Örneği-.Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
sorularla islamiyet sitesi iftiracı,dinde anlayış sahibi olmayan,bid'atçı ve sapkın düşüncelerini yayan bir sitedir seni sakındırırım



Demokrasinin islamdaki hükmü için;

Untitled Document

konu ile ilgili önereceğim kitap:www.islam-tr.org/islam-akaidi/44176-demokrasi-bir-dindir-pdf-indir.html

video:
[youtube]yT_sgnXsFYo[/youtube]

Demokrasi-İslam-Erdoğan -Fethullah Gülen - YouTube

Tevhidyolcusu.com sitesinden yukarıdan kavramlar bölümünden de faydalanabilirsin

Allah bizleri nefsimizin şerrinden korusun ve tağuttan beri kılsın
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu yüzden, İslam’ı, bir din olarak kendi kulvarında, demokrasiyi de bir yönetim şekli olarak kendi kulvarında değerlendirmek gerekir. Bunu yaparken, sadece kavramlara takılıp kalmadan, bu kavramların muhtevasını, objektif bir bakış açısıyla karşılaştırmak zarureti vardır.

bu zaruret nereden geliyor demokrasi tamamen teşriyi Allah cc alıp insana vermek için düzenlenmiş bir uyduruk düzenin adıdır ve kesinlikle kullanışsızdır
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Tevbe suresi 31-“ Onlar, ALLAH`dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih`i de. Oysa onlar bir olan ALLAH`a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. ALLAH`dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.”
Bu ayet bütün yazımızın özünü teşkil etmektedir . Bu ayetin tefsirini gerçek manada anlayan insan mücadele sebebimizi anlamış olacaktır .
Görüldüğü gibi ayette ALLAH c.c. insanları uyarmış ve bu müşriklerin din adına ALLAH’ı bırakıp kendileri gibi insan olan “bilginleri , rahipleri “ kendilerine RABB edindiklerini , ve ibadeti ALLAH’a has kılmaları gerekirken , Rabb edindikleri hüküm koyucu makamına getirdikleri “bilginlere ve rahiplere” ibadet ettiklerini yüzlerine vurmuştur. Din adamı bile olsa ALLAHın kitabındakinin zıttına kanun koyamayacağını bildirmiş iken , günümüz çağdaş cahiliyesinde putlara tazim , küfür ilkelere bağlı kalmaya and içme , ve ALLAHın indirdiğiyle hükmetmeme gibi pek çok küfür icraalrı işlenir .
Şimdi tekrar yukarıdaki ayete gelelim ve bu ayetin açıklamasını Rasulullahın ifadesinden Adiy bin Hatem isimli sahabeden dinleyelim . Aşağıya yazacağım hadisi şerif bu ayetin tefsirinde ve hem hadis kitaplarında mevcuttur :

“Tay kabilesi reisi olan Adiyy bin hatem şöyle der:
Mekke fethedildiği gün ben Hırıstiyan olduğum için Mekke’den kaçtım .Bacım ise müslümanlara köle oldu . Zamanla rasulullah bacımı serbest bırakarak azad etti . Bacımda islamı tanıdığı için müslüman oldu . Bunun üzerine Mekke dışına çıkarak beni aradı ve akrabalarımın yanında beni buldu ve
“ müslüman olduğunu , İslam dininin çok güzel bir din olduğunu , islam’ı bize yanlış anlatmışlar, eğer Hz. Muhammed’den özür dileyip müslüman olursan senin için çok iyi olur . Hem mekke senin yurdun , kabile reisi olman itibariyle bir sürü malında vardır.Tekrar söz sahibi olabilirsin “
diyerek beni ikna etti . Bende geri geldim .Mescidde Rasulullah’ı etrafında sahabelere “Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler,”Tevbe 31” ayetini okurken gördüm ve boynumda gümüşten bir Hac olduğu halde yanına geldim .
"Ey ALLAH’ın rasulu ; ben eskiden Hırıstiyandım ve Hırıstiyanlığı iyi bilirim . Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri rab edinmedik , onlara ibadet te etmedik dedim . Bu ayette ALLAH (c.c.) ne demek istemiş dedim .
Bunun üzerine Hz. Muhammed s.a.v : “Ey Adiyy ! çıkar o boynundaki putu“. (Bende çıkardım ). “Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O rahipleriniz , alimleriniz , okumuş insanlarınız size ALLAH’ın kitabına muhalif olarak helal ve haram (yasak serbest) koymadılar mı ?” Bende evet ya rasulullah ; onlar okumuş kimselerdi, böyle yaparlardı . Bunun üzerine :
“ işte onların bu yaptıkları (ALLAHın kitabına muhalif ) Rabb’liktir . Sizinde onların dediklerini benimsemeniz , uymanız onlara ibadetinizdir“ dedi

İbn Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) Aynı zamanda hadistir: İmam Ahmed; Tirmizi ,Cem’ul-Fevâid, IV, 68 ve İbn Cerir

Görüldüğü gibi en güzel ayeti tefsir eden rasulullah’tır.
ALLAHa zıt kanun koyanların ilahlık taslamış olduklarını , bunları normal görenlerin , kanun koyma yetkisini insanlarda görenlerin ise o kanun koyuculara ibadet etmiş olduklarını açıklamıştır . zaten ayette de ALLAH c.c. :” Oysa onlar bir olan ALLAH`a ibadet etmekle emrolunmuşlardı” tevbe 31 buyurarak sabitlemiştir.
Şimdi bu açıklamalar ışığında bütün beşeri sistemleri , parlementoları ve ALLAHı ve nizamını yönetime vermeyenlerin durumunu düşününüz . İman iddialarına ve samimiyetlerine ve cahilliklerine bakınız .
Camide ilah olarak ALLAHı kabul edenler , Yönetim ve hakimiyet konusunda kanun yapma ve kanunlarına uyma konusunda ALLAHı kabul etmeyip yaratılmışları kabul edenler bu açıklamalarda geçenlerin durumlarına müstehak olurlar

MAİDE 49- Aralarında ALLAH`ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. ALLAH`ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer ALLAH`ın hükmünden yüz çevirirlerse, bil ki ALLAH, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.
50- Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için ALLAH`tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?

AHZAB 36- Bununla beraber ALLAH ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de ALLAH ve Resulüne âşi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.

ALLAH bizleri tevhidi gerçek manada kavrayıp iman eden muvahhid kullarından eylesin

devamı için ...: https://www.islam-tr.org/ilah/11631-allah-yaratir-yonetemez-diyenler.html
 
acizkul46 Çevrimdışı

acizkul46

Üye
İslam-TR Üyesi
Bağlı olduğunuz cemaat ismini veya hocanızın ismini öğrenebilirmiyim eğer varsa?
Yalnız bana nette takip ettiğiniz hocalarınızı söylemeyin
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Altınoluk Cemaati, Osman Nuri Topbaş, Musa Topbaş, Aziz Mahmud Hudai

Yalnız hatam varsa hocalarımıza atfetmeyin hatam varsa banadır.

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ebû Bekir (ra.)
3. Hz. Selmân-ı Fârisî (ra.)
4. Hz. Kasım İbni Muhammed (ks.)
5. Hz. Câfer-i Sâdık (ks.)
6. Hz. Bâyezid-i Bistâmî (ks.)
7. Hz. Ebu’l-Hasen-i Harakânî (ks.)
8. Hz. Ebû Ali-i Fâremedî (ks.)
9. Hz. Yusuf-ı Hemedânî (ks.)
10. Hz. Abdülhâlık-ı Gücdüvânî (ks.)
11. Hz. Ârif-i Rivgerî (ks.)
12. Hz. Mahmud İncir-i Fağnevî (ks.)
13. Hz. Ali-i Râmitenî (ks.)
14. Hz. Muhammed Baba-ı Semmâsî (ks.)
15. Hz. Emir Külâl (ks.)
16. Hz. Şâh-ı Nakşibend Muhammed Bahâüddîn (ks.)
17. Hz. Alâeddîn-i Attar (ks.)
18. Hz. Yakub-ı Çerhî (ks.)
19. Hz. Ubeydullâh-ı Ahrâr (ks.)
20. Hz. Muhammed Zâhid (ks.)
21. Hz. Muhammed Derviş (ks.)
22. Hz. Hâcegi-i Emkenegî (ks.)
23. Hz. Muhammed Bâkî (ks.)
24. Hz. İmam Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (ks.)
25. Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.)
26. Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.)
27. Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)
28. Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.)
29. Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.)
30. Hz. Mevlânâ Ziyâüddin Hâlid-i Bağdâdî (ks.)
31. Hz. Taha el-Hakkari (ks.)
32. Hz. Taha el-Hariri (ks.)
33. Hz. M.Esad Erbili (ks.)
34. Hz. Ramazanoğlu Mahmut Sami Efendi (ks.)
35. Hz. Topbaşzade Musa efendi (ks.)
36. Hz. Osman Nuri Topbaş Hocaefendi (ks.)

kardeş yanlış anlama da deveye sormuşlar boynun niye eğri oda demiş ki nerem doğru ki samimiyetinden eminim ama kardeş senin dilğininin yarısından çoğu yanlış burada uyuşmamız imkansız sana tafsiyen bu siteden de olur tevhidi öğrenmenizdir
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Tamam sağol kardeş, yalnız sizin tarikat ve cemmatiniz ve hocalarınız kimdir?

bak akhi :) biz kişilere değil delile tabi oluruz kişiler hata ettiğinde bu hata reddedilir o kişinin itikadıyla itikadlanmak yoktur çünkü insanlar hata etmeye mahkumdur vahy destekli olmayan her türlü görüş dinde bid'attir...cemaat olarak müslümanlar tarikat(takip edilen yol) olarak sünnet ve Allah'ın kelamı hoca olarak da Resulullah,sahabeleri ve selef alimleri yeter aslında Kur'an hizipleşmeyi yasaklar fırkalara bölünmek Allah'ın gazabını çeker... Allah'ın kitabı birdir ve Resulullah'ın sünneti bellidir, selef alimlerinin yazdığı faydalı kitaplar saymakla bitmez :) yani okumak lazım biraz
 
acizkul46 Çevrimdışı

acizkul46

Üye
İslam-TR Üyesi
Hocalarının yanlışı saymakla bitmez.Tasavvuf başlı başına bataklıktır.Bu kişiler tasavvufçudur.Bu sitede araştır hocalarını inşallah.Bizim hocalarımız kuran ve sünnetten sapmamış kişilerdir.

https://www.islam-tr.org/peygamberler-sahabeler-ve-islam-alimleri/31447-imam-rabbani-kimdir.html

Tasavvuf ile kim uğraşmış bak gör
(Fetva vermeye en cüretli olanınız, ateşe girmeye en cüretli olanınızdır.) [Darimi]
(Bilmeden fetva verene, yerdeki ve gökteki melekler lanet ederler.) [İ. Lal, İ. Asakir]

"Her kim beni tanıyan ve ihlas ile bana ibadet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim" (Buhari)

Araştır gör silsileyi hocalarımızı

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ebû Bekir (ra.)
3. Hz. Selmân-ı Fârisî (ra.)
4. Hz. Kasım İbni Muhammed (ks.)
5. Hz. Câfer-i Sâdık (ks.)
6. Hz. Bâyezid-i Bistâmî (ks.)
7. Hz. Ebu’l-Hasen-i Harakânî (ks.)
8. Hz. Ebû Ali-i Fâremedî (ks.)
9. Hz. Yusuf-ı Hemedânî (ks.)
10. Hz. Abdülhâlık-ı Gücdüvânî (ks.)
11. Hz. Ârif-i Rivgerî (ks.)
12. Hz. Mahmud İncir-i Fağnevî (ks.)
13. Hz. Ali-i Râmitenî (ks.)
14. Hz. Muhammed Baba-ı Semmâsî (ks.)
15. Hz. Emir Külâl (ks.)
16. Hz. Şâh-ı Nakşibend Muhammed Bahâüddîn (ks.)
17. Hz. Alâeddîn-i Attar (ks.)
18. Hz. Yakub-ı Çerhî (ks.)
19. Hz. Ubeydullâh-ı Ahrâr (ks.)
20. Hz. Muhammed Zâhid (ks.)
21. Hz. Muhammed Derviş (ks.)
22. Hz. Hâcegi-i Emkenegî (ks.)
23. Hz. Muhammed Bâkî (ks.)
24. Hz. İmam Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (ks.)
25. Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.)
26. Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.)
27. Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)
28. Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.)
29. Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.)
30. Hz. Mevlânâ Ziyâüddin Hâlid-i Bağdâdî (ks.)
31. Hz. Taha el-Hakkari (ks.)
32. Hz. Taha el-Hariri (ks.)
33. Hz. M.Esad Erbili (ks.)
34. Hz. Ramazanoğlu Mahmut Sami Efendi (ks.)
35. Hz. Topbaşzade Musa efendi (ks.)
36. Hz. Osman Nuri Topbaş Hocaefendi (ks.)


VALLAHİ ÇOK ÜZÜLÜYORUM BU YORUMLARDAN BUNUN GİBİ BİRÇOK YORUM GÖRÜYORUM BUNLARI SÖYLEMEK CESARET İSTER...
ALLAH GÜNAHLARIMIZI AFFETSİN. Amin.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
acizkul belki şu an söylediklerim havada kalacak ama yine de aşağıdaki linkten salih kimseler olarak bildiğin kişileri bir araştır kitaplarındaki aşırı sözlerini oku ve Kur'anı rehber edinerek kendi içinde cevapla tasavvuf malesef ki islamla alakası olmayan bir din ortaya çıkardı bunları duymak seni belki sinirlendirecek fakat araştır ve kafana takılanları Kur'ana ve sünnete başvurarak gider sitede de yeterli döküman var...

https://www.islam-tr.org/sirk/17090-tasavvuf-kufurleri.html
 
acizkul46 Çevrimdışı

acizkul46

Üye
İslam-TR Üyesi
İmamı Rabbani hakkında görüşlerinizi okadar merak ediyorum ki ayrıca mevlana hz.lerinin hakkındaki görüşlerinizi
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
İmamı Rabbani hakkında görüşlerinizi okadar merak ediyorum ki ayrıca mevlana hz.lerinin hakkındaki görüşlerinizi

görüşlerimizi aşağıdaki linkten anlayabilirsin

https://www.islam-tr.org/sirk/17090-tasavvuf-kufurleri.html

bide yukarda Tasavvufun Müslümanlar Üzerindeki Kötü Sonuçları kitabının linki çalışmayabilir aşağıdakini dene sen

http://www.dosya.tc/server11/xxGnr2/ufunM_sl_manlar_zerindekiK_t_Sonu_lar_.docx.html
 
Üst Ana Sayfa Alt