Kürtler, Türkiye’de azınlık değil, Türkler gibi aslî unsurdur. Her bakımdan aynı kültürü paylaştığımız, -belki de aynı kökten geldiğimiz- Kürtler, milletimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bizi birbirimize kenetleyen bağlar, sadece aynı ülkede yaşamamızdan çok daha sıkı bağlardır. Biz yalnızca aynı devletin vatandaşı değil, aynı inancın, aynı kültürün, aynı tarihin, ‘tasada ve kıvançta beraberliğin’ bir araya getirdiği, tek bir milletin mensuplarıyız.
Dağlıca’daki son şehitlerimizden sonra milletimiz galeyana geldi. Yüreğimize düşen acının ateşiyle bayrağı alıp sokakları doldurduk. Türk Milleti’nin birliğini, bütünlüğünü dosta, düşmana ve cümle âleme gösterdik. Hepimizin birer Mehmetçik olduğunu haykırdık.
Bu ‘milî refleks’in gösterilmesi son derece isabetli olmuştur. Topraklarımıza göz dikenler, Çanakkale ve Millî Mücadele ruhunun yeni nesillerde de aynen devam ettiğini görmüşlerdir. Böylesine tek vücut hâline gelebilen bir milleti bölüp parçalamaya hiç kimse muvaffak olamayacaktır. Sadece dünyanın en güçlü ordularından biri olan Türk Ordusu değil, 73 milyonluk Türk Milleti de buna asla müsaade etmeyecektir.
***
Lâkin, kendi içimizde ihtilafa düşmemeliyiz. Terörle mücadele konusunda değişik görüşlere sahip olabiliriz. Ancak, Türkiye’nin düşmanlarına karşı müşterek tavır almamız fevkalâde önemlidir. Nitekim, iktidarıyla muhalefetiyle bütün siyasî partilerin son günlerde aynı çizgide birleşmeleri memnuniyet verici bir gelişmedir.
PKK terör örgütünün legal yüzü olan DTP’nin bu ortak çizginin dışında kalması, zaten beklenen bir durumdur. Seçim sisteminin boşluklarından yararlanarak TBMM’de temsilci bulundurma hakkını elde etmiş DTP konusunda, demokratik hukuk devleti çerçevesinin dışına çıkmamak gerekir. DTP’nin ve temsilcilerinin, Anayasa ve kanunlarda vaz edilen hükümlerin dışında faaliyet gösterdiği tesbit edilirse, yetkili hukukî merciler bu konuda gereğini yerine getireceklerdir. Hâlen DTP, demokratik siyasî sistemin ve hukukun koruması altındadır. Bu itibarla, içi yanmış vatandaşlarımızın DTP aleyhindeki gösterilerini şiddete ve tahripkârlığa döndürmeleri, haklı dâvâlarında onları haksız duruma düşürür ve Türkiye’ye zarar verir.
***
Bu münasebetle çok önem verdiğim bir meseleyi sevgili okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Eli kanlı PKK teröristleri ve kürtçülerle Kürt kardeşlerimizi birbirinden ayırmamız lâzımdır. Esasen, teröristlerin ve kürtçülerin hedefi, Türklerle Kürtler arasına nifak sokmak ve Türkiye’yi bir iç kavgaya götürmeye çalışmaktır.
Bugüne kadar milletimiz bu tuzağa düşmemiştir. En acılı günlerimizde ve şehit cenazelerinde bile hep PKK lânetlenmiş, Kürt kardeşlerimizin aleyhinde bir tek slogan atılmamıştır. Bundan sonra da aynı hassasiyetle birbirimizi kucaklamaya devam etmeliyiz.
Şu hakikati hiçbir zaman unutmamalıyız: Türkler ile Kürtler kardeştir. Kardeşimiz olan Kürtler için ‘onlar’ kelimesini kullanmak dahi bizi rahatsız eder.
Kürtler, Türkiye’de azınlık değil, Türkler gibi aslî unsurdur. Her bakımdan aynı kültürü paylaştığımız, -belki de aynı kökten geldiğimiz- Kürtler, milletimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bizi birbirimize kenetleyen bağlar, sadece aynı ülkede yaşamamızdan çok daha sıkı bağlardır. Biz yalnızca aynı devletin vatandaşı değil, aynı inancın, aynı kültürün, aynı tarihin, ‘tasada ve kıvançta beraberliğin’ bir araya getirdiği, tek bir milletin mensuplarıyız. Aramızdaki gönül bağı, herhangi bir etnik farklılığın çok üzerindedir.
Türkler ile Kürtler, bin yıldan beri aynı coğrafyada, ortak bir tarih şuuruyla kardeşçe bir arada yaşamışlar, aynı kıbleye yüz sürmüşler, aynı ekmeği, nanı bölüp yemişlerdir. Şimdi malûm dış güçlerin oyunlarıyla, kendi menfaatlerinden başka hesapları olmayan Amerikan kuklası peşmergelerin entrikalarıyla bu kardeşliği bozacak mıyız?!…
Bu ortamda yapmamız gereken, Kürt asıllı canlarımıza sevgiyle sarılmak ve onlara daha fazla sahip çıkmaktır. Teröristler ve uşakları ne yaparlarsa yapsınlar, bizi ayıramayacaklar, kardeşliğimizi bozamayacaklar, aramızdaki sevgi bağını koparamayacaklardır.