DİrenİŞ Ve Cephelerİmİz
İslam dünyasında kimler niçin direniyor?
Türkiye'de yayınlanan aylık Vuslat Dergisinde Adem Özköse İslam dünyasındaki direniş örgütlerini ele aldığı bir araştırma yazısı yayınladı. Adem Özköse'nin yazısını ilginize sunuyoruz:
İslam Dünyasının dört bir yanında işgal güçlerine karşı direniş gösteren Cihadi Hareketler hakkında bilgi vermeden önce, direnişin nedenleri üzerine birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bugün eğer Asyadan Somaliye kadar uzanan Cihadi Hareketleri ve bu hareketlerin bir araç olarak kullandıkları silahlı direnişi anlamak istiyorsak, öncelikle sebepler üzerine eğilmeli ve doğru cevaba götürecek sorular sormalıyız. Fakat haber ajanslarını ve medyayı elinde tutan Batılı Güçler, ustaca uyguladıkları dezenformatik yöntemlerle insanların sebepler yerine sonuçlara yoğunlaşmasını sağlıyorlar. Bu sebepleri görmezden gelmek ise dünyadaki şiddet sarmalının daha da büyümesine neden oluyor.
DİRENİŞİ ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER
Müslümanlar bugün acımasız bir işgal dalgasıyla karşı karşıya. Irak, Filistin, Afganistan,
Patani, Çeçenistan , Keşmir, Somali, Filipinler ve Doğu Türkistanda her gün insanlar katlediliyor. Batılı askeri güçler Müslüman Halkların dinine, onuruna, kültürüne, kimliğine, namusuna, tarihine hakaretler yağdırıyor. Müslümanların petrolleri, doğalgazları, madenleri işgal güçlerin himaye ettiği çokuluslu şirketler tarafından talan ediliyor, İslam Topraklarının zenginlikleri çalınıyor. Guantanamo, Bagram ve Ebu Garib Hapishanelerinde; Patanideki toplama kamplarında binlerce Müslüman Esir son derece gayri insani şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor, çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar. Patanide, Irakta, Filistinde esir olarak tutulanlar arasında 500den fazla kadın tutsak da var. Müslümanların en kutsal mekanları,-Mescid-i Aksa, Mekke, Ebu Hanife Camii- işgal altında. Gazzeliler sırf seçimlerde HAMASa oy verdikleri için açlığa, susuzluğa mahkum edilmiş durumdalar. Gazzedeki hastanelerde ilaç olmadığı için hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı çoktan 50yi aştı. Çeçenistanda 25O binden fazla sivil insan, Rus Kuvvetleri tarafından acımasızca katledildi. Hal-i pürmelâli böyle olan bir topluluk direnmesin, isyan etmesin, öfkelenmesin de ne yapsın. Bu şartlarda yaşayan Müslüman Halklara, savaş baltalarınızı toprağa gömün, seslerinizi çıkartmayın, silahlarınızı teslim edin demek sizce ne kadar doğrudur?
MÜSLÜMANLAR SAVUNMA SAVAŞI VERİYOR
İslam Dünyasında işgaller, zulümler, acılar yaşandıkça direnişler, isyanlar, başkaldırılar da büyüyerek sürecek. Müslüman Kadınların namuslarına el sürüldükçe, minicik çocuklar acımasız bir şekilde katledildikçe Müslüman Gençler arasından daha çok canlı bombalar, cihadcılar, şehadet âşıkları çıkacak. Bu savaşı Müslümanlar başlatmadı ve şu an yeryüzünün hiçbir yerinde, hiçbir toprak parçası Müslüman Halklar tarafından işgal altında tutulmuyor. Müslüman Halklar sadece bir savunma savaşı veriyorlar ve bu da son derece hukuki ve insani bir haktır. Siz eğer Bağdatta, Kandaharda, Filistinde insanların canlarını yakarsanız, bir gün; hiç beklemediğiniz bir anda sizin de canınız yanabilir. İşgal altındaki İslam Topraklarında yaşanan acılar bugün öfkeli, hınçlı, ruhlarında fırtınalar kopan bir gençlik yetişmesine neden oldu. Bu gençlik direnmek; hakarete uğrayan, küçük düşürülen onurunun, namusunun, dininin hesabını sormak istiyor. Bu gençlik Ebu Gureybde, Cenk Kalesinde, Telaferde, Ceninde Fellucede yaşanan acıların eseridir. Batı, dün ektiği rüzgar nedeniyle bugün fırtına biçiyor ve bu fırtına her geçen gün daha da büyüyor. Artık, Bağdat, Kudüs, Kabil tehlike altındaysa, Washington, Londra, Telaviv, Paris ve Milanoda tehlike altında. Bugün Batıdan aheste aheste çıkan ahlar; mustazafların, mazlumların ahlarıdır. Atalarımız boşuna dememişler; Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste diye.
Şimdi de işgal altındaki İslam Topraklarında özgürlük mücadelesi veren Cihadi Hareketleri tanımaya çalışalım:
TALİBAN KABİLE GİRER Mİ?
İşgal güçlerine karşı silahlı direnişin sürdüğü ülkeler arasında Müslüman Savaşçıların en aktif olduğu bölge şu an hiç süphesiz Afganistan. Son aylarda başta NATO Yetkilileri olmak üzere Batılı bir çok siyasetçi ve araştırmacı 7 senelik savaşın galibinin Taliban olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. NATOya bağlı silahlı güçler ise bu yıl hiç beklemedikleri oranda kayıplar veriyorlar. En son 10 Fransız Askerinin birden öldürülmesi sadece Fransada değil; bütün Avrupada büyük bir şok etkisi oluşturmuştu. Amerikan Ordusunun verilerine göre, 2007'den beri Talibanın Afganistanı işgal eden NATO Güçlerine yönelik saldırıları yüzde 40 oranında arttı. Son 3 ay içinde ise Afganistan'daki yabancı asker kayıpları Irak'taki kayıpları geçti. Taliban şu an Afganistanın güney bölgelerinin bir çoğunu kontrolü altında tutuyor ve gün geçtikçe de hakimiyetini daha da genişleterek Kabile doğru ilerliyor. Afgan Halkının büyük bölümünün desteğini arkasına alan Talibanın bir başka avantajı ise bünyesinde son derece profesyonel savaşçıları barındıran Afgan El Kaidesi ile eylem birliği yapması. El Kaide Lideri Usame bin Ladenin, Taliban Lideri Molla Ömere bağlılığını bildirmesinin ardından bu iki grup arasındaki işbirliği en üst düzeye çıktı. Afganistandaki Taliban ve El Kaide Savaşçıları İslami anlayış olarak farklı ekollere mensup olsalar da -Taliban Hanefi, El Kaide Selefi- işgal güçlerine karşı yürütülen cihad da ortak hareket ediyorlar. Ayrıca Taliban artık Afganistanda İslam Devleti kurmak için mücadele eden 3-5 Mollayı içinde barındıran bir oluşum olmaktan çıkarak, Afgan Halkının bağımsızlık iradesini temsil eden siyasi ve askeri bir harekete dönüştü.
IRAK DİRENİŞİ VE GRUPLAR
Irak direnişi kitle olarak üç sosyal yapıya dayanıyor. Bu yapılar şunlar: Iraklı İslamcılar, yabancı direnişçiler ve milli-dini gruplar. Direnişin ana gövdesini oluşturan Iraklı İslamcılar desteklerini daha çok Sünni Halktan alıyorlar. Iraklı İslamcılar şu an Islah ve Cihad Cephesi ile Cihad ve Değişim Cephesi isimli 2 siyasi oluşumun altında toplandılar. Islah ve Cihad Cephesinin çatısı altında mücadele eden grupların en etkilileri: Irak İslam Ordusu, Mücahidler Ordusu, Irak İslami Direniş Cephesi ve Irakın Haması Grubu. Cihad ve Değişim Cephesinin bünyesinde ise; 1920 Devrim Tugayları, Raşidin Ordusu, Rahmanın Askeri Seriyyeleri, Sultan Fatih Tugayları isimli direniş grupları faaliyet göteriyor. Irakta etkin olan bir başka grup ta El Kaidenin Irak kolu olarak bilinen Irak İslam Devleti Grubu. Bu grup daha çok Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye gibi ülkelerden gelen gençlerden oluşuyor. Bu grup ABD güçlerine ve Iraktaki işbirlikçi unsurlara işgalin başından beri büyük kayıplar verdirdi. Irakta son zamanlarda bir hayli ön plana çıkan bir başka grup ise Ensar el İslam Grubu. Geçmiş yıllarda sadece Kuzey Irakta etkili olan grup, artık Irakın bütün bölgelerinde eylem yapabiliyor. Ensar el İslamın liderliğini şu an Abdullah Şafii isimli bir Kürt yürütüyor. Ensar el İslamın tabanı Kürtlere dayansa da, grubun içinde birçok Arap direnişçi de bulunuyor.
FİLİSTİN VE İSLAMİ DİRENİŞ
Filistinde İsrail işgaline karşı mücadele veren direniş grupları 1975li yıllardan önce, daha çok sol silahlı gruplardan oluşuyordu. İsrail Askerlerini öldüren, uçak kaçıran, Avrupadaki İsrail Elçiliklerine bombalı saldırılar düzenleyen bu örgütlerin en popüler olanları ise Yaser Arafatın lideri olduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve George Habbasın Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHK-C) örgütleriydi. 1987 yılından itibaren ise Mısır İhvan-ının Filistin kolu olarak bilinen Hamasın yıldızı parlamaya başladı. Şeyh Ahmet Yasin tarafından kurulan Hamas, 1992 yılında silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugaylarını oluşturarak İsraile karşı düzenlediği askeri eylemlerini yoğunlaştırdı. İsrail işgaliyle mücadele için ödediği büyük bedeller Haması her geçen gün daha da büyüttü ve Filistin Halkının oyları Haması iktidara taşıdı. Liderliğini Halid Meşalin yürüttüğü Hamas hem silahlı, hem de siyasi direnişi başarıyla yürütebilen dünyadaki ender örgütlerden biridir. Filistindeki etkin silahlı gruplardan biri de 1980 yılında Fethi Şikaki ve Abdülaziz Avde tarafından kurulan İslami Cihad Örgütüdür. İslami Cihad Örgütünün fikri oluşumunda özellikle Seyyid Kutubun düşüncelerinin büyük etkileri olmuştur. İslami Cihad Örgütü, ismini ilk olarak 24 Mayıs 1982de İsrail İşgal Güçleri ve bir Fransız elçiliğine yönelik gerçekleştirdiği bombalı eylemlerle duyurdu. Örgütün kurucusu olan Fethi Şikakinin 1995 yılında Maltada MOSSAD tarafından şehid edilmesinin ardından İslami Cihadın liderliğine Filistinli bir akademisyen olan Dr. Ramazan Abdullah Şallah getirildi. İslami Cihad Örgütü, askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri aracılığıyla İsrail hedeflerine yönelik saldırılar düzenlemeye devam ediyor.
İslam dünyasında kimler niçin direniyor?
Türkiye'de yayınlanan aylık Vuslat Dergisinde Adem Özköse İslam dünyasındaki direniş örgütlerini ele aldığı bir araştırma yazısı yayınladı. Adem Özköse'nin yazısını ilginize sunuyoruz:
İslam Dünyasının dört bir yanında işgal güçlerine karşı direniş gösteren Cihadi Hareketler hakkında bilgi vermeden önce, direnişin nedenleri üzerine birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bugün eğer Asyadan Somaliye kadar uzanan Cihadi Hareketleri ve bu hareketlerin bir araç olarak kullandıkları silahlı direnişi anlamak istiyorsak, öncelikle sebepler üzerine eğilmeli ve doğru cevaba götürecek sorular sormalıyız. Fakat haber ajanslarını ve medyayı elinde tutan Batılı Güçler, ustaca uyguladıkları dezenformatik yöntemlerle insanların sebepler yerine sonuçlara yoğunlaşmasını sağlıyorlar. Bu sebepleri görmezden gelmek ise dünyadaki şiddet sarmalının daha da büyümesine neden oluyor.
DİRENİŞİ ORTAYA ÇIKARAN FAKTÖRLER
Müslümanlar bugün acımasız bir işgal dalgasıyla karşı karşıya. Irak, Filistin, Afganistan,
Patani, Çeçenistan , Keşmir, Somali, Filipinler ve Doğu Türkistanda her gün insanlar katlediliyor. Batılı askeri güçler Müslüman Halkların dinine, onuruna, kültürüne, kimliğine, namusuna, tarihine hakaretler yağdırıyor. Müslümanların petrolleri, doğalgazları, madenleri işgal güçlerin himaye ettiği çokuluslu şirketler tarafından talan ediliyor, İslam Topraklarının zenginlikleri çalınıyor. Guantanamo, Bagram ve Ebu Garib Hapishanelerinde; Patanideki toplama kamplarında binlerce Müslüman Esir son derece gayri insani şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor, çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar. Patanide, Irakta, Filistinde esir olarak tutulanlar arasında 500den fazla kadın tutsak da var. Müslümanların en kutsal mekanları,-Mescid-i Aksa, Mekke, Ebu Hanife Camii- işgal altında. Gazzeliler sırf seçimlerde HAMASa oy verdikleri için açlığa, susuzluğa mahkum edilmiş durumdalar. Gazzedeki hastanelerde ilaç olmadığı için hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı çoktan 50yi aştı. Çeçenistanda 25O binden fazla sivil insan, Rus Kuvvetleri tarafından acımasızca katledildi. Hal-i pürmelâli böyle olan bir topluluk direnmesin, isyan etmesin, öfkelenmesin de ne yapsın. Bu şartlarda yaşayan Müslüman Halklara, savaş baltalarınızı toprağa gömün, seslerinizi çıkartmayın, silahlarınızı teslim edin demek sizce ne kadar doğrudur?
MÜSLÜMANLAR SAVUNMA SAVAŞI VERİYOR
İslam Dünyasında işgaller, zulümler, acılar yaşandıkça direnişler, isyanlar, başkaldırılar da büyüyerek sürecek. Müslüman Kadınların namuslarına el sürüldükçe, minicik çocuklar acımasız bir şekilde katledildikçe Müslüman Gençler arasından daha çok canlı bombalar, cihadcılar, şehadet âşıkları çıkacak. Bu savaşı Müslümanlar başlatmadı ve şu an yeryüzünün hiçbir yerinde, hiçbir toprak parçası Müslüman Halklar tarafından işgal altında tutulmuyor. Müslüman Halklar sadece bir savunma savaşı veriyorlar ve bu da son derece hukuki ve insani bir haktır. Siz eğer Bağdatta, Kandaharda, Filistinde insanların canlarını yakarsanız, bir gün; hiç beklemediğiniz bir anda sizin de canınız yanabilir. İşgal altındaki İslam Topraklarında yaşanan acılar bugün öfkeli, hınçlı, ruhlarında fırtınalar kopan bir gençlik yetişmesine neden oldu. Bu gençlik direnmek; hakarete uğrayan, küçük düşürülen onurunun, namusunun, dininin hesabını sormak istiyor. Bu gençlik Ebu Gureybde, Cenk Kalesinde, Telaferde, Ceninde Fellucede yaşanan acıların eseridir. Batı, dün ektiği rüzgar nedeniyle bugün fırtına biçiyor ve bu fırtına her geçen gün daha da büyüyor. Artık, Bağdat, Kudüs, Kabil tehlike altındaysa, Washington, Londra, Telaviv, Paris ve Milanoda tehlike altında. Bugün Batıdan aheste aheste çıkan ahlar; mustazafların, mazlumların ahlarıdır. Atalarımız boşuna dememişler; Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste diye.
Şimdi de işgal altındaki İslam Topraklarında özgürlük mücadelesi veren Cihadi Hareketleri tanımaya çalışalım:
TALİBAN KABİLE GİRER Mİ?
İşgal güçlerine karşı silahlı direnişin sürdüğü ülkeler arasında Müslüman Savaşçıların en aktif olduğu bölge şu an hiç süphesiz Afganistan. Son aylarda başta NATO Yetkilileri olmak üzere Batılı bir çok siyasetçi ve araştırmacı 7 senelik savaşın galibinin Taliban olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. NATOya bağlı silahlı güçler ise bu yıl hiç beklemedikleri oranda kayıplar veriyorlar. En son 10 Fransız Askerinin birden öldürülmesi sadece Fransada değil; bütün Avrupada büyük bir şok etkisi oluşturmuştu. Amerikan Ordusunun verilerine göre, 2007'den beri Talibanın Afganistanı işgal eden NATO Güçlerine yönelik saldırıları yüzde 40 oranında arttı. Son 3 ay içinde ise Afganistan'daki yabancı asker kayıpları Irak'taki kayıpları geçti. Taliban şu an Afganistanın güney bölgelerinin bir çoğunu kontrolü altında tutuyor ve gün geçtikçe de hakimiyetini daha da genişleterek Kabile doğru ilerliyor. Afgan Halkının büyük bölümünün desteğini arkasına alan Talibanın bir başka avantajı ise bünyesinde son derece profesyonel savaşçıları barındıran Afgan El Kaidesi ile eylem birliği yapması. El Kaide Lideri Usame bin Ladenin, Taliban Lideri Molla Ömere bağlılığını bildirmesinin ardından bu iki grup arasındaki işbirliği en üst düzeye çıktı. Afganistandaki Taliban ve El Kaide Savaşçıları İslami anlayış olarak farklı ekollere mensup olsalar da -Taliban Hanefi, El Kaide Selefi- işgal güçlerine karşı yürütülen cihad da ortak hareket ediyorlar. Ayrıca Taliban artık Afganistanda İslam Devleti kurmak için mücadele eden 3-5 Mollayı içinde barındıran bir oluşum olmaktan çıkarak, Afgan Halkının bağımsızlık iradesini temsil eden siyasi ve askeri bir harekete dönüştü.
IRAK DİRENİŞİ VE GRUPLAR
Irak direnişi kitle olarak üç sosyal yapıya dayanıyor. Bu yapılar şunlar: Iraklı İslamcılar, yabancı direnişçiler ve milli-dini gruplar. Direnişin ana gövdesini oluşturan Iraklı İslamcılar desteklerini daha çok Sünni Halktan alıyorlar. Iraklı İslamcılar şu an Islah ve Cihad Cephesi ile Cihad ve Değişim Cephesi isimli 2 siyasi oluşumun altında toplandılar. Islah ve Cihad Cephesinin çatısı altında mücadele eden grupların en etkilileri: Irak İslam Ordusu, Mücahidler Ordusu, Irak İslami Direniş Cephesi ve Irakın Haması Grubu. Cihad ve Değişim Cephesinin bünyesinde ise; 1920 Devrim Tugayları, Raşidin Ordusu, Rahmanın Askeri Seriyyeleri, Sultan Fatih Tugayları isimli direniş grupları faaliyet göteriyor. Irakta etkin olan bir başka grup ta El Kaidenin Irak kolu olarak bilinen Irak İslam Devleti Grubu. Bu grup daha çok Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye gibi ülkelerden gelen gençlerden oluşuyor. Bu grup ABD güçlerine ve Iraktaki işbirlikçi unsurlara işgalin başından beri büyük kayıplar verdirdi. Irakta son zamanlarda bir hayli ön plana çıkan bir başka grup ise Ensar el İslam Grubu. Geçmiş yıllarda sadece Kuzey Irakta etkili olan grup, artık Irakın bütün bölgelerinde eylem yapabiliyor. Ensar el İslamın liderliğini şu an Abdullah Şafii isimli bir Kürt yürütüyor. Ensar el İslamın tabanı Kürtlere dayansa da, grubun içinde birçok Arap direnişçi de bulunuyor.
FİLİSTİN VE İSLAMİ DİRENİŞ
Filistinde İsrail işgaline karşı mücadele veren direniş grupları 1975li yıllardan önce, daha çok sol silahlı gruplardan oluşuyordu. İsrail Askerlerini öldüren, uçak kaçıran, Avrupadaki İsrail Elçiliklerine bombalı saldırılar düzenleyen bu örgütlerin en popüler olanları ise Yaser Arafatın lideri olduğu Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve George Habbasın Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHK-C) örgütleriydi. 1987 yılından itibaren ise Mısır İhvan-ının Filistin kolu olarak bilinen Hamasın yıldızı parlamaya başladı. Şeyh Ahmet Yasin tarafından kurulan Hamas, 1992 yılında silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugaylarını oluşturarak İsraile karşı düzenlediği askeri eylemlerini yoğunlaştırdı. İsrail işgaliyle mücadele için ödediği büyük bedeller Haması her geçen gün daha da büyüttü ve Filistin Halkının oyları Haması iktidara taşıdı. Liderliğini Halid Meşalin yürüttüğü Hamas hem silahlı, hem de siyasi direnişi başarıyla yürütebilen dünyadaki ender örgütlerden biridir. Filistindeki etkin silahlı gruplardan biri de 1980 yılında Fethi Şikaki ve Abdülaziz Avde tarafından kurulan İslami Cihad Örgütüdür. İslami Cihad Örgütünün fikri oluşumunda özellikle Seyyid Kutubun düşüncelerinin büyük etkileri olmuştur. İslami Cihad Örgütü, ismini ilk olarak 24 Mayıs 1982de İsrail İşgal Güçleri ve bir Fransız elçiliğine yönelik gerçekleştirdiği bombalı eylemlerle duyurdu. Örgütün kurucusu olan Fethi Şikakinin 1995 yılında Maltada MOSSAD tarafından şehid edilmesinin ardından İslami Cihadın liderliğine Filistinli bir akademisyen olan Dr. Ramazan Abdullah Şallah getirildi. İslami Cihad Örgütü, askeri kanadı olan Kudüs Seriyyeleri aracılığıyla İsrail hedeflerine yönelik saldırılar düzenlemeye devam ediyor.