Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale DNA, Allah'ın Kanıtları ve Ateist İman

H Çevrimdışı

hasna

Üye
İslam-TR Üyesi
NEW YORK - Bu siteye yorum ekleyen bazı okurlar, bilim yoluyla Allah'ın varlığına dair kanıtlar bulmanın "Ortaçağ zihniyeti" olduğunu ileri süredursunlar, modern bilimin merkezinde yer alan bazı insanlardan tam aksi yönde mesajlar geliyor. İngiliz The Sunday Times gazetesinde yer alan "Genomu Çözen Adam, Tanrı'yı Buldum Diyor" başlıklı haberde sözü edilen Francis Collins gibi.

Francis Collins, sonuçları 2001 yılında açıklanan ünlü İnsan Genomu Projesi'ni yürüten ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü'nün başkanı. Bu enstitüde görevli üst düzey bilim adamlarından biri olan Gene Myers, 2001 yılında yaptığı bir açıklama ile DNA'da "muazzam bir bilgi bulunduğunu" ve bu bilgi bankasının "tasarlanmış" olduğunu düşündüğünü söylemiş, bu açıklama medyaya "bilim adamı DNA'da Yaratıcı'yı görüyor" gibi başlıklarla yansımıştı. Şimdi, Francis Collins de aynı şeyi söylüyor.

Sadece söylemekle kalmıyor, bu konuda bir kitap yazıyormuş, The Sunday Times'ın haberine göre. The Language of God (Tanrı'nın Dili) adlı kitabı, önümüzdeki Eylül ayında yayınlanacakmış. Anlattığına göre, DNA'yı incelemek, bilim-din çatışması yönündeki klişeleri desteklemek bir yana, "Tanrı'nın eserlerine bakabilme" şansı vermiş Collins'e. Bakış açısını şöyle özetliyormuş:

Bilimsel bir keşif yaptığınızda, bu bilim adına heyecanlı bir andır, çünkü uzun zamandır bunu aramaktasınızdır ve nihayet bulmuşsunuzdur. Ama aynı zamanda benim Yaratıcı'ya yakınlık hissettiğim bir andır bu, çünkü o ana kadar sadece Tanrı'nın bildiği fakat hiç bir insanın haberdar olmadığı bir şeyi kavradığımı hissederim.
Collins, DNA'daki genetik bilgi hakkında ise şu yorumu yapmış:

İnsanoğlu hakkındaki tüm bilgileri ve sırları taşıyan bu 3.1 milyar harflik talimatname kitabı karşınıza çıktığında, bunu sayfa sayfa incelemeye başladığınızda, hayranlık duygusuna kapılmamak elde değil. Bu sayfalara baktığımda, bunların bana Tanrı'nın zihni hakkında bir ipucu verdiğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bazı okurlar, Collins'in bu açıklamalarına, "dindar insanlar her şeye din gözüyle bakıyor, o yüzden böyle subjektif yorumlar yapıyorlar" diye dudak bükebilirler. Ama Collins'in hikayesi hiç de öyle durmuyor. Ünlü bilim adamı, 27 yaşına dek bir ateist olarak yaşamış. Ateizmden vazgeçmesini sağlayan süreç, bazı hastalarının din sayesinde büyük manevi güç kazandıklarını fark etmesiyle başlamış. Daha sonra ünlü Hıristiyan düşünür C. S. Lewis'in Tanrı'nın varlığı ile ilgili rasyonel argümanlarını incelemiş ve bunlardan etkilenmiş. Görünen o ki, Collins, doğayı inceledikçe Allah'ın varlığına daha çok kanaat getirmiş; DNA'da bulduğu "muzzam bilgi" ise anlaşılan bu konuda onu kesin olarak ikna etmiş.

Kısacası inançtan yola çıkıp realiteyi tarif etmemiş — ki ateistler dindarların böyle düşündüğünü iddia ederler — realiteden yola çıkıp inanca varmış.

Bu noktada denebilir ki, madem realite insanı Allah'ı tanımaya götürüyor, niçin pek çok realist insan hala ateist?

Cevap, "ateist iman"da gizli. Şu günlerde Amerika'daki kitapçılara sıkça uğruyorum; "bestseller" listesinde muhafazakar yazar Ann Coulter'ın Godless: The Church of Liberalism adlı kitabı en üstte yer alıyor. Coulter, bu kitapta, "liberalizm"in — bunu Türkçe'ye "sekülerizm" diye tercüme edebiliriz, liberal kelimesinin bizdeki ve Amerika'daki anlamları farklı — kendi içinde bir din olduğunu ve mensuplarının buna bağnazca inandığını anlatıyor. Bu dinin merkezinde de seküleristlerin "yaratılış hikayesi" olan Darwinizm yer alıyor. Coulter, Darwinistlerin teorilerine ne denli koyu bir inançla bağlı olduklarına dair pek çok örnek veriyor.

Amerika'da yakın zaman önce yayınlanan bir diğer kayda değer eser ise, Avustralyalı felsefeci David Stove'un Darwinian Fairytales (Darwinist Masallar) adlı kitabı. Stove, bir yaratılışçı değil, "akıllı tasarımcı" da değil. Sadece objektif bir biçimde Darwinizm'i eleştiriyor ve bu teorinin yaşamın ve türlerin kökenine getirdiği açıklamaların çoğu kez "masal"dan öteye gitmediğini gayet çarpıcı bir şekilde gösteriyor.

Kısacası ateizm ve ona dayanak sağlayan "bilimsel" teoriler, aslında inanca, hem de oldukça koyu bir inanca dayanıyor. İnanç, kuşkusuz teizm (Allah'ı kabul etmek) için de gerekli. Ama ateizm için gereken inancın dozu, teizm için gerekenden çok daha fazla. Norman L. Geisler'ın I Don't Have Enough Faith to Be an Atheist (Ateist Olmaya Yetecek Kadar İnancım Yok) başlıklı önemli kitabında açıklandığı gibi...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
 
Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Metanol alevi
İslam-TR Üyesi
Bilimin Allah'ın varlığını çürütebilmesi mümkün değil. Bilim Allah'ın varlığının en büyük delillerindendir.

Normalde bildiğim kadarıyla ateizmin geçmişten bu yana en temel argümanı, evrenin ezeli olduğu idi. Çünkü öbür türlü, yaratıldığını kabul etmek zorunda kalınacaktı. Bu yüzden "evren hep vardı" şeklinde temellendiriliyordu ateizm. Big bang ile birlikte patates oldu bu iddia.

Big bang Allah'ın varlığının isbatıydı. Ancak ateizm bunu tesadüfler silsilesine bağladı.

Hemen söylem değiştirip "evren sonradan var oldu ama bir sorun nasıl oldu, hele bir sorun, bir nokta ortaya çıktı -tesadüfen-, onun içinde kuvvetler falan oluştu kendi kendine, sonra bu nokta bir anda şakk diye kendiliğinden yayılmasın mı etrafa, ondan sonra gaz bulutlarına boyanmasın mı etraf sonra ondan da yıldızlar, onlardan da kendiliğinden galaksiler meydana gelmesin mi yanlışlıkla, onlardan da yanlışlıkla güneş sistemi çıkmasın mı, derken dünya en iyi ve hassas konuma kaza ile denk gelmesin mı, e böyle güzel bir gezegen var, (sanki uzayda gezmişiz de iyisini bulup buraya gelmişiz gibi) bu mükemmel gezegende de biz ortaya çıktık işte" ayarında bir raddede yeni ateizm temellendirildi.

Gerçek ne biliyor musunuz, ateizm big bang ile beraber ağır patates oldu ama direksiyonu hızlı çevirerek yırttılar.

En son uzayda Allah'ı göremedim türünden bir seviye düşüklüğüne inildi. Sanki biz Allah'ın samanyolu galaksisinde olduğunu iddia ediyorduk. Evrenin (ki muhtemelen hepsi birinci gök kapsamında) üstünde, yedi kat göğün de üzerinde, onu çeviren kürsinin de üzerinde olan arşının üzerinde diyoruz. Bir rivayete göre ayağı da Kürsidedir.

Kısacası ateizm, Mısıroğlu'nun ifadesiyle bir akıl hastalığıdır. Psikolojik bir rahatsızlık.

Deizm de saçma, yarattı bıraktı diyorsun ama bırakmamış ve milyarlarca sene boyunca hep en iyisi olarak her şey en iyi şekilde yaratılarak günümüze kadar gelmiş ve her yerde muazzam bir düzen var. Kaos denen şeyler de düzenin bir parçası, görüntüsünün kaosa benzemesi veya karışık durması onların iddiasını desteklemez. Zira o karışık şeylerin de düzene faydaları var ve bunlar tesbit ediliyor zaten.

Sonra başka bir iddia: Vücutta körelmiş organlar var. İşte bakın tesadüfen var olmuş

Bu iddia sebebiyle körelmiş olduğu iddia edilen organlar üzerinde çalışmalar duruyor. Sonra çeşitli babayiğit bilim insanları çıkıp bu iddiaları da patates ediyor. Vücuttaki tüm organlar işe yarıyor

Ben şuna şaşırıyorum. Ateizm ve deizm gibi saçmalıklar bu kadar dayak yediği hâlde bilimle nasıl özdeşleştirilebiliyor

Nefsimizi İlah edinip dünya için ahireti satmaktan Allah'a sığınırız
 
Son düzenleme:
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bilimin Allah'ın varlığını çürütebilmesi mümkün değil. Bilim Allah'ın varlığının en büyük delillerindendir.

Normalde bildiğim kadarıyla ateizmin geçmişten bu yana en temel argümanı, evrenin ezeli olduğu idi. Çünkü öbür türlü, yaratıldığını kabul etmek zorunda kalınacaktı. Bu yüzden "evren hep vardı" şeklinde temellendiriliyordu ateizm. Big bang ile birlikte patates oldu bu iddia.

Big bang Allah'ın varlığının isbatıydı. Ancak ateizm bunu tesadüfler silsilesine bağladı.

Hemen söylem değiştirip "evren sonradan var oldu ama bir sorun nasıl oldu, hele bir sorun, bir nokta ortaya çıktı -tesadüfen-, onun içinde kuvvetler falan oluştu kendi kendine, sonra bu nokta bir anda şakk diye kendiliğinden yayılmasın mı etrafa, ondan sonra gaz bulutlarına boyanmasın mı etraf sonra ondan da yıldızlar, onlardan da kendiliğinden galaksiler meydana gelmesin mi yanlışlıkla, onlardan da yanlışlıkla güneş sistemi çıkmasın mı, derken dünya en iyi ve hassas konuma kaza ile denk gelmesin mı, e böyle güzel bir gezegen var, (sanki uzayda gezmişiz de iyisini bulup buraya gelmişiz gibi) bu mükemmel gezegende de biz ortaya çıktık işte" ayarında bir raddede yeni ateizm temellendirildi.

Gerçek ne biliyor musunuz, ateizm big bang ile beraber ağır patates oldu ama direksiyonu hızlı çevirerek yırttılar.

En son uzayda Allah'ı göremedim türünden bir seviye düşüklüğüne inildi. Sanki biz Allah'ın samanyolu galaksisinde olduğunu iddia ediyorduk. Evrenin (ki muhtemelen hepsi birinci gök kapsamında) üstünde, yedi kat göğün de üzerinde, onu çeviren kürsinin de üzerinde olan arşının üzerinde diyoruz. Bir rivayete göre ayağı da Kürsidedir.

Kısacası ateizm, Mısıroğlu'nun ifadesiyle bir akıl hastalığıdır. Psikolojik bir rahatsızlık.

Deizm de saçma, yarattı bıraktı diyorsun ama bırakmamış ve milyarlarca sene boyunca hep en iyisi olarak her şey en iyi şekilde yaratılarak günümüze kadar gelmiş ve her yerde muazzam bir düzen var. Kaos denen şeyler de düzenin bir parçası, görüntüsünün kaosa benzemesi veya karışık durması onların iddiasını desteklemez. Zira o karışık şeylerin de düzene faydaları var ve bunlar tesbit ediliyor zaten.

Sonra başka bir iddia: Vücutta körelmiş organlar var. İşte bakın tesadüfen var olmuş

Bu iddia sebebiyle körelmiş olduğu iddia edilen organlar üzerinde çalışmalar duruyor. Sonra çeşitli babayiğit bilim insanları çıkıp bu iddiaları da patates ediyor. Vücuttaki tüm organlar işe yarıyor

Ben şuna şaşırıyorum. Ateizm ve deizm gibi saçmalıklar bu kadar dayak yediği hâlde bilimle nasıl özdeşleştirilebiliyor

Nefsimizi İlah edinip dünya için ahireti satmaktan Allah'a sığınırız
Ya ben şunu anlamıyorum Allahın her şeyi yaratması her şeyin tesadüf olmasından daha mantıklı değil mi? Zeka küpü ateistler bunu neden anlamak istemiyorlar
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ya ben şunu anlamıyorum Allahın her şeyi yaratması her şeyin tesadüf olmasından daha mantıklı değil mi? Zeka küpü ateistler bunu neden anlamak istemiyorlar
Cevabınız bu satırlarda ahi:

Kısacası ateizm ve ona dayanak sağlayan "bilimsel" teoriler, aslında inanca, hem de oldukça koyu bir inanca dayanıyor. İnanç, kuşkusuz teizm (Allah'ı kabul etmek) için de gerekli. Ama ateizm için gereken inancın dozu, teizm için gerekenden çok daha fazla. Norman L. Geisler'ın I Don't Have Enough Faith to Be an Atheist (Ateist Olmaya Yetecek Kadar İnancım Yok) başlıklı önemli kitabında açıklandığı gibi...
Ateizm de bir inanç yani. Ve inandığımız şeyler beynimizin algısını seçtiğimiz yolda bırakır, inandığımız şeyin dışındaki hiçbir şeyi görmez veya duymayız; algımız seçtiğimiz yönde gelişir, inanmadığımız yönde ise kapanır. Nisa 115 konusu yani bu da.
 
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cevabınız bu satırlarda ahi:


Ateizm de bir inanç yani. Ve inandığımız şeyler beynimizin algısını seçtiğimiz yolda bırakır, inandığımız şeyin dışındaki hiçbir şeyi görmez veya duymayız; algımız seçtiğimiz yönde gelişir, inanmadığımız yönde ise kapanır. Nisa 115 konusu yani bu da.
Hem algı hem de Kuranda geçen mühürlenme olayı var. Ateist arkadaşlarım algıdan çok bir mucizeye ihtiyaçları olduğunu söylüyorlardı. İnsan mühürlendiğinde de aklı ve algısı bile onu kurtaramıyor. İşine geleni alma mevzusu da devreye giriyor. İnsan nefsi değişken olduğundan dolayı 2 saat önce imanlı olan birisi 2 saat sonra ateizmin güzelliklerini düşünür. Ateistlerde gözlemlediğim şey şu, işlerine geldiğinde din ve ahlak var işlerine gelmediğinde ise her şey boş. Böyle düşünmeyi bırakan birisi direkt dindar olur zaten. O yüzden dinimizdeki en büyük nimet tevhid ve onda sabit kalmaktır. Allahu alem benim görüşüm ve gerçekten de yaşanınanlardan anladığım bu.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Hem algı hem de Kuranda geçen mühürlenme olayı var. Ateist arkadaşlarım algıdan çok bir mucizeye ihtiyaçları olduğunu söylüyorlardı. İnsan mühürlendiğinde de aklı ve algısı bile onu kurtaramıyor. İşine geleni alma mevzusu da devreye giriyor. İnsan nefsi değişken olduğundan dolayı 2 saat önce imanlı olan birisi 2 saat sonra ateizmin güzelliklerini düşünür. Ateistlerde gözlemlediğim şey şu, işlerine geldiğinde din ve ahlak var işlerine gelmediğinde ise her şey boş. Böyle düşünmeyi bırakan birisi direkt dindar olur zaten. O yüzden dinimizdeki en büyük nimet tevhid ve onda sabit kalmaktır. Allahu alem benim görüşüm ve gerçekten de yaşanınanlardan anladığım bu.
Mühürlenme zaten algının açılıp kapanması ile ilgili ahi ve mühürlenme ile ilgili olarak bilinmesi gereken bir detay var:

Bu kalıcı olabilir,

Veya geçici olabilir.

Kalıcı ise ne söyleseniz asla ölene dek anlamaz.

Geçici ise:

Hikmetli, sabırlı ve yumuşak tebliğle "zaman içinde" meyvesini verir. Bir anda değil, zaman içinde...

Bu arada kimin kalbinin kalıcı mühürlendiğini Allah haricinde hiçkimse, asla bilemez. Bu son nefeste belli olur, ki bilirsiniz son nefesten evveline kadar iman etmek mümkündür.

Bu açıdan, karşımızda belki olduğu şekliyle ölecek, yani kalıcı mühürlenmiş birisi olsa da, biz onun son halini önceden bilemeyeceğimiz için "istisnasız herkesin kalbinin geçici mühürlendiğini" düşünerek, söylediğim şekilde tebliğ yapmalıyız. Ki olur ki umduğumuz gibi geçicidir ve bizim vesilemiz ile hidayet bulur.

Bulmazsa da biz niyetimize ve çabamıza göre karşılığımızı Allah'tan olduğu gibi alırız, bu sorun değil elhamdülillah.
 
Üst Ana Sayfa Alt