H
Çevrimdışı
Dünden bugüne Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad'dan Irak İslam Devleti'ne-Irak islam Devleti'nden Irak Şam İslam Devleti'nin dünü bugünü ve yarını.İŞİD'in Musul'a saldırmasının anlamı ve Türkiye'ye olası etkileri
NEVZAT ÇİÇEK
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Suriye’de Halep ve çevresi, Irak’ta Felluce ve Ramadi’de etkililer. Irak, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin hedeflenen Irak Şam İslam Devleti'nin içinde bulunuyor. Peygamber soyundan geldiğini iddia eden emirleri herkesin kendisine bat etmesini istiyor. Kısa sürede her yerde savaşmaya başlayan IŞİD gücünü nereden aldığı ve finans kaynakları ciddi soru işaretleri oluşturuyor.
IŞİD militanları, daha önce bazı noktalarında kontrolü ele geçirdikleri Musul'da sabahın erken saatlerinde de güneydeki polis merkezi ve askeri operasyonlar binasına girdi. Güvenlik güçlerinin çekilmek zorunda kaldığı kentte, IŞİD mensupları kontrolü tamamen ele geçirdi. Musul havaalanı, valilik ve polis müdürlüğü binasının da aralarında bulunduğu pek çok bölgede hakimiyeti ele geçirdi. Onbinlerce insan Musul'u terk ederek Kürdistan Hükümeti'nin güvenli bölgelerine doğru kaçtı.
Sunni olan Irak Parlamento Başkanı Usame el Nuceyfi: "Musul, büyük bir terör saldırısıyla karşı karşıyadır" diyerek hem ABD, hem de Barzani güçlerinden yardım istedi. Nuceyfi, direnişle karşılaşmayan IŞİD’in komşu Selahattin vilayetine ilerlediğini de belirtti. Ailesinden Asil el Nuceyfi’nin Muisul Valisi olan Parlamento Başkanı Nuceyfi, Irak ordusu denen birimlerin silahlarını ve zırhlı araçlarını bırakarak kenti terk ettiğini söyledi.
IŞİD daha önce Suriye'de PYD ve silahlı güç olan YPG ile çatışması sonrasında gerek Nusra gerek ÖSO gerekse de diğer islamcı gruplarla çarpışmış ve muhalefetin gücünü bölmekle kalmamış Türkiye'deki çözüm süreci üzerinde de yoğun baskı oluşturmuştu. IŞİD'in Kürdistan Bölgesine doğru ilerlemesi ve Kürtlerle de çatışma ihtimali bölgede yeni bir gerilim alanı oluşturuyor.
IŞİD'in Musul saldırısının özellikle Barzani'nin Türkiye'ye sevk ettiği petrol sevkiyatı sonrasına denk gelmesi ve bu petrolün ihracatına başlanması dikkatlerden kaçmazken, IŞİD'in bölgedek bu yeni saldırıların uluslararası müdahaleye zemin hazırladığı ve bu saldırı sonrasında IŞİD'e hava saldırısının yapılabileceği ifade ediliyor. Peki, IŞİD ne zaman kuruldu hedefleri nelerdir, diğer gruplarla nerede ayrışıyor...
Irak İslam Devleti'nden Irak Şam İslam Devleti'ne
Irak ve Şam İslam Devleti, kısaca IŞİD, Arapça ismi Ad-Davla Al-IslÄmiyya fi al-'IrÄq wa-sh-ShÄm… Grup kuruluşundan itibaren pek çok kez ismini değiştirdi. İlk kurulduğu yıllarda ismi "Cemaat el-Tevhid vel-Cihad" idi. Ekim 2004'te "Tanzim Kaidat el-Cihad fi Bilad el-Rafidayn" ya da daha çok bilinen "Irak el Kaide'si" adını aldı. Ocak 2006'da birkaç küçük grupla birleşerek "Mücahidin Şûra Konseyi" adını aldı ve daha sonra Ekim 2006'da "Irak İslam Devleti" olarak değiştirildi ismi. Nisan 2013'te şimdiki ismi olan "Irak ve Şam İslam Devleti" adını aldı.
ÖRGÜTÜN İLK TEMELİNİ ZERKAVİ ATTI
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad (Arapça: Jama'at al-Tawhid wal-Jihad) Ebu Musab Zerkavi tarafından kuruldu. Yerli ve yabancı islamistlerden oluşuyordu. Ürdünlü bir selefi olan Zerkavi Sovyet-Afgan Savaşı'na katılmak için Afganistan'a seyahat etti ama Sovyetterin askerlerini çekmesiyle o da ülkesine geri döndü. Daha sonra tekrar Afganistan'a geri döndü ve Herat yakınlarında islami militan bir kamp kurarak eğitim vermeye başladı… ABD'nin Afganistan'ı işgaliyle Zerkavi Irak'a gitti.
ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra Cema'at el-Tevhid vel-Cihad al-Ansar ve diğer yabancı örgüt üyelerini de içine katarak ağın daha da genişletti ve Irak işgaline katılan güçlere karşı mücadeleye girişti. Irak'a savaşmak için giden pek çok savaşçı bir şekilde Zerkavi grubunun içinde kendini buldu. Mayıs 2004'te Cema'at el-Tevhid vel-Cihad bir başka militan grup olan Salafiah al-Mujahidiah ile birleşti.
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad grubunun amacı Irak'taki koalisyon güçlerinin geri çekilmesini sağlamak, Irak hükumetini düşürmek, işgal kuvvetleriyle birlikte çalışanları öldürmek, Şia nüfusu marjinalize edip askeri gücünü kırmak ve tamamen şeriat kanunlarıyla yönetilen bir islam devleti kurmak. Cema'at el-Tevhid vel-Cihad'ı Irak'taki diğer isyancı gruplardan ayıran en önemli özellik taktikleriydi. ABD ve koalisyon güçlerine karşı alışılagelmiş silahlarla ve gerilla taktikleriyle saldırmak yerine daha çok bomba yüklü araçlar kullanılarak gerçekleştirilen intihar bombası eylemlerini yaptılar.
ŞİA'YA KARŞI SAVAŞ İLAN ETTİ
Temmuz 2005'te Ebu Musab Zerkavi Aymen el Zevahiri'ye yazdığı mektupta Irak Savaşı'nı genişletmek için ABD'nin Irak'tan çıkarılması, halifeliğin kurulması, çatışmaların Irak'ın seküler bölgelerine yayılması ve Arap-İsrail çatışmasında etkin rol alınmasını da kapsayan 4 aşamalı bir plandan bahseder… Eylül 2005'te örgüt lideri Ebu Musab Zerkavi Şia müslümanlarına karşı savaş ilan etti ve bu tarihten itibaren örgütün Şia yoğunluklara bölgelere saldırıları arttı.
2006'DA MÜCAHİDİN ŞURA KONSEYİ KURULDU
Ocak 2006'da Irak el Kaidesi Irak'ta savaşmakta olan Sünni grupları bir çatı altında toplamak için Mücahidin Şüra Konseyi adı altında şemsiye bir organizasyon kurdu. 19 Nisan 2007'de örgüt bölgesel yönetim kurduğunu ve ilk islami yönetimin temellerinin atıldığını duyurdu. Kurulan emirliğin Ebu Ömer el-Bağdadi ve 10 Bakanı tarafından yönetileceği ilan edildi. Irak’taki Zerkavi, 7 Haziran 2006’da ABD güçlerince düzenlenen bir operasyonda öldürüldü. Yerine Ebu Hamza el Muhacir geçti. 2006 yılının sonlarında El Kaide’ye yakın Ebu Ömer el Bağdadi ise liderliğini yaptığı “Irak İslam Devleti”ni kurduklarını açıkladı. 2010 Nisan’ında, ABD ve Irak güçleri, Sisar bölgesinde Ebu Ömer el Bağdadi ve Ebu Hamza el Muhacir’in kaldıkları eve ortak bir operasyon düzenledi. Operasyonda her ikisi de öldürüldü. Ebu Bekir El Bağdadi örgütün yeni lideri oldu.
ÖRGÜTÜN LİDERİ PROF. EBU BEKİR EL BAĞDADİ KİMDİR
İbrahim Avvad el İbrahim Abdulmumin Ali El Bedri. Lakabı: Ebu Bekir El Bağdadi yada Dr. Ebu Dua el Huseyni el Kureyşi.
Tekrit Üniversitesi'nde profesörlük yaptı. İslami İlimler'de doktora yaptı. 2003 yılında Felluje'de bir camide de imam ve hatipti. 1971 yılında Samerra'da doğumlu. Üniversite, yüksek lisans ve doktora eğitimini Bağdat'taki İslami Üniversite'de tamamladı. Daha sonra profesör, öğretmen ve davetçi olarak çalıştı. İslam kültürü ve şer'i ilimler ve fıkıh alanında geniş bilgiye sahip, geniş tarih bilgisine ve asil bir soya da sahip dindar bir aileden gelen Ebu Bekir El Bağdadi'nin amcaları da Irak'ta selefi davetçi.
KUREYŞ SOYUNDAN OLDUĞUNU İDDİA EDİYOR
Önceleri Felluce’nin Diyala bölgesinde imam olarak görev yapan Bağdadi, esasında Bağdatlı değil. Samarra’da geniş nüfuzu bulunan “Bu Abbas” aşiretinin, “Bu Bedri” koluna mensup. “Bu Abbas” aşireti, İmam Hasan bin Ali’nin soyundan gelmekte olduğunu iddia ediyor. Bu durum, Ebubekir’in köklerinin Kureyş’e kadar dayandığı anlamına geliyor ki Kureyşî olmak, cihad gruplarında “emir” olmanın ön şartlarından biri olarak görülüyor. Fakat Peygamber Soyu Doğrulama Vakfı tarafından 2009 yılında yayınlanan en sonki belgede “Bu Bedri” kolunun soy ağacının ne Muhammed el-Cevad ne de İbn İdris soyuna ulaştığı gözüküyor. Buradan, soyunun Hz. Hasan’a ulaşmıyor olduğu anlaşılıyor.Ancak İŞİD bu durumun böyle olmadığını ifade ederek soy ağacını yayınlıyor ve soyunun Hz.Muhammed’e dayandığını ifade ediyor:
IŞİD genel emiri Ebu Bekir el Bağdadi'nin soy silsilesi bilgileri:
Ebu Bekir el Bağdadi bin Armuş bin Ali bin İid bin Bedri bin Bedruddin bin Halil bin Huseyin bin Abdullah bin İbrahim el Evah Bin şerif Yahya İzeddin bin şerif Beşir bin Macid bin Atiyye bin Yala bin Davud bin Macid bin Abdurrahman bin Kasım bin şerif İdris bin Cafer ez-Zeki bin Ali el-Hadi bin Muhammed el-Cavad bin Ali er-Rida bin Musa el-Kazim bin Cafer es-Saadik bin Muhammed el-Bakir bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib ve Fatıma binti Muhammed Resulullah (sallallahu aleyhi va sellem)
IŞİD ÜST YÖNETİMİ IRAKLILARDAN OLUŞUYOR
IŞİD (her ne kadar küresel cihad hareketine mensup olduğunu iddia etse de) yönetim konseyinde bulunan 13 kişinin tamamı Iraklılardan müteşekkil. Çünkü Bağdadi, Iraklılardan başkasına güvenmediği için kimseyi üst kadroda istemiyor. Bu Iraklılardan 3 tanesi, Saddam dönemi Irak ordusu komutanları...Bu konsey, Irak ordusunda eski bir albay olan Hacı Bekir lakaplı kişi tarafından idare olunuyor. Hacı Bekir, (2010 yılında öldürülen) Ebu Ömer el-Bağdadi zamanında IŞİD’e katılmış bir isim ve Irak ordusu hakkında sahip olduğu askeri detaylar nedeniyle ona danışmanlık yapmış birisi.Ebubekir el-Bağdadi, Ebu Ömer el-Bağdadi zamanında Felluce’de savaşan ama IŞİD’in yönetim konseyinde bile olmayan “sıradan” bir isimdi. Ama Ebu Ömer’in ve yardımcısının öldürülmesinden sonra Hacı Bekir, örgütün yeni emiri olması için Ebu Bekir el-Bağdadi’yi desteklemişti. Bu süreçten sonra IŞİD, sahne önünde Ebubekir Bağdadi ama sahne arkasında Hacı Bekir’in liderliği ile “ikili” denilebilecek tarzda yeni bir yönetim altına girmişti.
Örgüt, her ne kadar yapı olarak Ebu Ömer el-Bağdadi zamanındakinden farklı bir yapılanmaya gitmiş ve alt kadrolardaki savaşçılarla kurulan ilişkiler bakımından değişim göstermişse de finansal kaynak noktasındaki sıkıntıyı giderme noktasında Ebu Ömer’in kurduğu sistemi devam ettiriyor ve kendilerine tabi olmayanların mallarına (Sünni olsalar bile) el koyma yolunu tercih ediyordu. Kendince vergi toplayıp, otoyollar üzerinde haraç kesiyordu. Ekonomik anlamdaki kazancın artmasıyla birlikte örgüt de yükselişe geçmişti. Savaşçılarına maaş bağlanmış ve başarılı operasyonlara prim ödenmeye başlanmıştı. Dolayısıyla örgüte katılan savaşçı sayısında ciddi bir artış söz konusu olmuştu. Bu süreçte Hacı Bekir, bütün üyeleri Iraklılardan oluşan yönetim konseyini kurmuştu ve bu süreç 2011’deki Suriye olaylarına kadar böyle devam etmişti.
NUSRA CEPHESİ VE IŞİD ARASINDAKİ AYRILIĞIN NEDENLERİ
[IİD (Irak İslam Devleti) olan örgütün adı] nasıl IŞİD oldu ve bu fikir kimden çıktı?
Suriye “devrimi” başladığında IİD üyeleri Suriye’ye girişin yollarını aramaya koyuldular. Albay Hacı Bekir, Suriye’ye direkt olarak gitme fikrinin örgüt içinde tartışma yaratacağını ve dağılmaya sebebiyet vereceğini çünkü örgüt içinde zaten ayrılmayı düşünen bazı komutanların olduğu görüşünü savundu. Böylece Bağdadi ilk süreç zarfında, örgüt içinde Suriye’ye gitmeyi yasakladı ve emrine karşı çıkanların “mürted” konumuna düşeceğini ilan etti. Bu kararı vermesindeki sebep olarak da Suriye’deki durumun henüz netleşmediğini ve biraz sabretmek gerektiğini göstermişti. Hacı Bekir ise Suriye’de açılacak cephe için aralarında Iraklılar olmayan ve Suriyeli bir lider altında savaşacak Suriyelilerin oraya gönderilmesi fikrini ortaya atmıştı. Dolayısıyla örgüt içinde (ve üst kadroda) dağılmanın önüne geçilmiş olacaktı.
Colani liderliğindeki Nusra Cephesi’nin kuruluş süreci bu şekildeydi. Cephe, birden bire dünya çapında bir üne mazhar oldu. Körfez’den, Kuzey Afrika’dan, Yemen’den ve hatta Avrupa’dan gelen binlerce “cihatçının” ilgi odağı olmuştu. Hacı Bekir ve Bağdadi bu ani yükselişten endişe etmeye başlamıştı. Ne de olsa Nusra Cephesi, varlığını Irak İslam Devleti’ne ya da Bağdadi’ye borçlu idi.
BİAT MESELESİ VE KOPUŞ
Hacı Bekir, Bağdadi’ye Colani’nin yayınlayacağı bir ses kaydı ile Irak İslam Devleti’ne biatını bildirmesi gerektiğini söyledi. Bağdadi bu talimat ile Colani’ye bir mektup gönderdi. Colani bu konuyu düşüneceğini ve etrafındaki mücahitler ve alimler ile istişare ettikten sora kendisine döneceğini belirtti. Sonrasında ise Bağdadi’ye gönderdiği mesajda bu durumun devrimin çıkarlarına uygun olmayacağını ve Nusra Cephesi şura konseyinin kararının o yönde olmadığını iletti.Bağdadi ve Hacı Bekir, çok sinirliydi; özellikle de Nusra Cephesi’nin uluslararası bazda muhatap alınıp Amerika’nın terör listesine konulmasından sonra iyice sinirlenmişlerdi. ABD’nin kararından sonra Colani Suriye’de daha da popüler bir isim olmuştu. İkili, Nusra’nın Devlet’e rakip olacağına inanmaya başlamıştılar.
ÖSO'YA KARŞI OPERASYON RED EDİLDİ
Hacı Bekir, bu süreci aşabilmek için Nusra’ya yeni bir teklif sunulması gerektiği fikrini ortaya koydu. Bu teklif üzerine Bağdadi, Colani ile gerçekleştirdiği görüşmede Colani’ye Amerikan ajanlarının yuvası olarak tanımladığı ÖSO’ya karşı ortak operasyonlar düzenleme teklifini sundu. Nusra Cephesi şura konseyi bu teklifi oy birliği ile reddetti. Bağdadi ve albay, bu hamleyi aleni bir itaatsizlik olarak değerlendirdiler ve Bağdadi, Colani’ye sert bir mektup gönderdi: “Ya bizim emirlerimize uyulacak ya da Nusra, yeni bir yapı olarak ilan olunacak”. Colani’den beklenen cevap ise hiçbir zaman gelmedi. Sonrasında Colani, Bağdadi’nin kendisine gönderdiği elçi ile görüşmeyi bile kabul etmedi.
Bağdadi resmen bir tehdit altında olduklarını ve Colani’nin kontrolden çıktığını anlamaya başlamıştı. Suriye’ye Iraklı komutanlar göndermeye başlamış ve Nusra’daki komutanlarla görüştürerek Irak ve Şam diyarında tek bir komuta altında kurulacak İslam devletinin hayalini kurmalarını telkin etmeye başlamıştı. Bu fikri kabul edenler genelde Suriyeli olmayan yabancı savaşçılar ve komutanlar olmuştu. Fakat bir süre sonra Nusra Cephesi, bu fikirleri ufaktan ufaktan dillendirmeye başlayanların farkına varmış ve bunları tekfirciliği yaymakla suçlayarak hapis cezasına çarptırmaya başlamıştı.
Irak Şam İslam Devleti'nin Suriye'deki Haziran ayı devlet haritası
IŞİD SURİYE'DE RESMEN İLAN EDİLDİ
Bağdadi, birleşmenin ilan edilmesi gerektiği noktasında kararlıydı.Irak İslam Devleti ( IİD) konseyi, bu ilanın olumlu bir etki oluşturabilmesi için Bağdadi’nin Suriye’ye gitmesi gerektiği kararını verdi. Bağdadi, Suriye’ye giderek Nusra cephesinden etkili komutanlarla görüştü ve mücahitleri tek bir çatı altında toplamak için bu birliğin şart olduğunu ifade etti. Herkesin fark edebileceği şekilde Colani’ye görüşme çağrısı yaptı.Colani bu çağrıya güvenlik sorunları nedeniyle katılamayacağını söyledi. Bağdadi ise Colani’ye “o halde Nusra Cephesi’ni fesh ettiğini ve yeni kurulan Irak-Şam İslam Devleti örgütüne biat ettiğini belirten bir bildiri yaz” çağrısı yaptı. Colani bunun büyük bir hata olacağını söyleyerek, Nusra Cephesi’nin Suriyeliler arasındaki popülaritesine ciddi şekilde olumsuz bir yansıması olacağını belirtti.Bu noktada Hacı Bekir, Bağdadi’ye IİD’e bağlı olarak kurulan Nusra Cephesi’nin feshedildiğini belirten ama Colani’ye kapılarının açık olduğunu belirten bir bildiri yazmasını tavsiye etti. Bu bildiri ve duyuru, Nusra Cephesi’nden bazı komutanlarla istişareli bir şekilde hazırlandı ve ilan edildi. Bağdadi Suriye’de iken Nusralı komutanlardan biat aldı ve IŞİD’i resmen ilan etti.
NUSRA CEPHESİ ÜÇE BÖLÜNDÜ
Böylelikle Nusra Cephesi de üçe bölündü: Bağdadi’ye biat edenler, Colani’ye biat edenler ve arada kalanlar. Bu süreç, karşılıklı suçlamaların başlamasına da sebebiyet verdi. Hacı Bekir, suçlamaların önünü alabilmek için Colani’yi ve yakın çevresindeki Nusra liderlerinin bombalı araç saldırısı ile ortadan kaldırılması gerektiği fikrini ileri sürdü.
Colani bu planlardan bir şekilde haberdar oldu ve yaşanan süreci El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’ye anlattı. Zevahiri, Yemen’deki ve Suudi Arabistan’daki “cihad büyüklerini” arabulucu olmaları için teşvik etti fakat Bağdadi bu görüşmelere yanaşmadı. Sonrasında ise herkesin malumu olduğu üzere Zevahiri, IİD’in Irak’ta kalması gerektiğini belirtirken Suriye sahasının Nusra’ya ait olduğunu ilan eden bir açıklama yaptı. El Kaide lideri Eyman el-Zevahiri, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'ye Suriye'de savaşmaya son verme ve Irak'a dönme çağrısı yaptı. Zevahiri, Bağdadi'yi Suriye'deki İslamcı savaşçılar arasndaki çatışmadan ötürü suçladı ve Bağdadi'nin kendisine biat sözü verdiğine dair “kesin kanıtlar” ortaya koyarak onu “El Kaide'nin isyancı askeri” olarak tanımladı.
Bu konuda Zevahiri’yi buna iten nedenlerin başında “Küresel Cihad Hareketi”nin önemli isimlerinden Dr. Tarık Abdulhalim, Dr. Hani el Sibai, Dr. İyyad el Kuneybi, Dr. Abdullah el Muhaysini, Muhammed el Hasım ve Dr. Sami el Ureydi gibi isimler kendisine yazmış oldukları ve IŞİD konusundaki hakikatleri açıklamasını istedikleri mektuplarına cevap vermişti.
İŞİD LİDERLERİNİN KİMLİK BİLGİLERİ
1.Ebu Bekir el-Bağdat
Eskiden Abu Douaa olarak bilinen asıl adı İbrahim El-Bedri 4 Temuuz 2004 yılında Amerika tarafından tutuklanmadan önce İslam araştırmaları öğretim görevlisiydi ve Bağdat'ta camilerde imam yapmıştır. Serbest bırakılmasından 3 yıl sonra "Sünni Ordusu" milisi kurdu ve El Kaide'ye katıldı. Ebu Ömer el-Bağdadi'nin ölümünden sonra grubun üçüncü komutası oldu.
2.Ebu Ayman el-Irak
İŞİD liderlerinden biridir. Örgütün askeri konsey üyesidir. Daha öncesinde Saddam Hüseyin döneminde Irak hava savunma istihbarat albayı olarak çalıştı. O zamanlar Muhannad el-Suweidawi lakabıyla bilinirdi. 2007 yılında 3 yıl tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra Suriye'ye gitti ve şu anda İŞİD savaşçılarına komuta ediyor.
3.Ebu Ahmed el-Alwani
Saddam'ın ordusunun eski bir üyesi olan El-Alwani şu anda İŞİD askeri konsey üyesidir. Gerçek adı Waleed Jassem al-Alwani'dir.
4 - Ebu Abdulrahman el-Bilawi
İŞİD askeri konseyinin dört üyesinden biriydi ve grubun Şura konseyinin eski başkanıydı. 27 Ocak 2005 tarihinde Amerikan askeri gözaltı merkezi tarafından gözaltına alındı. Daha sonra Anbar el-Khalidiya'da öldürüldü. Gerçek adı Adnan Ismail Necm'dir.
5.Hacı Bekir
Saddam ordusunda eski bir subaydı ve silah geliştirmekle suçlandı. Daha sonra Bukka kampına hapsedildi ve serbest kaldıktan sonra El-Kaide'ye katıldı. Bekir ölümüne kadar Suriye'deki en güçlü İŞİD komutanıydı. Onun gerçek adı Samir Abd Muhammed el-Khleifawi'dir.
6 - Ebu Fatima el-Jaheishi
Başlarda Güney Irak'taki İŞİD operasyonlarından sorumlu tutuldu. O'nun gerçek adı Ni'ma Abd Nayef El-Jabouri'dir.
İŞİD Ebu Garib'e yapılan saldırının sorumluluğunu üstlendi. 22 Temmuz 2013 tarihinde birçoğu El Kaide üyesi olan Taji hapishanesinden suçluların kaçmasına neden oldu.
Son raporlar İŞİD ve Suriye rejimi arasında bir bağlantı olduğunu gösterdi.Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından ortaya çıkarılan belgelere göre El-Kaide bağlı çeşitli saha komutanları Suriye ordusunun eski askeri veya istihbarat subaylarıydı.
El Kaide ile IŞİD arasında karşılıklı yapılan açıklamalar kronolojik olarak şu şekilde gerçekleşti:
1- IŞİD Suriye’de büyük halk desteği alan ve ABD’nin terör listesine alması sonrası halkın geniş protestolarla desteklediği Nusret Cephesi’nin fesh edildiğini ilan etti.
2- Nusret Cephesi lideri el Cevlani, IŞİD’in bu açıklamasını direnişe zarar vereceği gerekçesiyle nazikçe reddetti ve Bağdadi için olumlu ifadeler kullandı. Bağlılığının El Kaide liderliğine olduğunu açıkladı.
3- IŞİD Nusret Cephesine ağır ifadelerle çeşitli mecralarda saldırılarda bulundu ve Nusret Cephesine ait askeri mekânları ele geçirdi ve sahip olduğu malzemelerin tamamına yakınına el koydu. Bu süreçte Cevlani’nin asi olduğu imajı yaygınlaştırılarak birçok savaşçının ayrılması sağlandı.
4- Taraflar arabulucuların girişimiyle konuyu çözmeye çalıştı ancak konu çözülemeyince Dr. Eymen el Zevahiri konuyu çözmek üzere iki yapılanmanın da lideri olduğu için duruma el koydu.
5- Dr. Zevahiri IŞİD’in liderlikten habersiz olarak Devlet ilanında bulunduğunu Nusret Cephesinin de emirlerinden habersiz El Kaide’ye biatini açığa çıkardığını açıkladı ve Nusret Cephesi’nin Suriye’de IŞİD’in ise Irak’ta faaliyetlerini sürdürmesi kararı verdi.
6- IŞİD yapılan sert açıklamalarla Zevahiri’nin kararının İslam kurallarına aykırı olduğunu ve bu durumlarda emire itaat edilemeyeceğini açıkladı ve Suriye’deki faaliyetlerini sürdüreceğini belirtti.
7- Uzun süren bir sessizliğin ardından Suriye’de gruplar arasında çatışma sürecine girildi ve sürecin sonunda 3 bine yakın direnişçi yaşamını yitirdi.
8- Bazı tanınmış simalar sorunu çözmek için tarafsız bir mahkeme çağrısında bulundu ve buna Ümmet Girişimi ismi verdi ancak Nusret Cephesi ve diğer gruplar bu şeri mahkemeyi kabul ederken IŞİD reddetti.
9- El Kaide liderliği IŞİD ile tüm ilişkilerinin sona erdiğini ilan etti.
10- IŞİD El Kaide’yi İbrahim Milletinden çıkmakla itham etti ve böylece tekfir etmiş oldu.
11- Dr. Eymen el Zevahiri son bir açıklama ile IŞİD’in El Kaide’ye aslında hiç bağlılık sözü vermediği iddiasını yalanladı ve IŞİD’e son kez Irak’a çekilmesi ve akan kanı durdurması için ‘nazik’ bir çağrıda bulundu ve Nusret Cephesi’nden de çatışmaları durdurmasını istedi.
12-Nusret Cephesi Zevahiri’nin emrini yerine getireceğini ilan etti ve sadece kendilerini savunacaklarını açıkladı; bağımsız mahkeme çağrısında bulundu.
IŞİD'İN KONTROLÜNDEKİ BÖLGELERE ESED SALDIRMADI
Suriye muhalefeti IŞİD’in Suriye’de devrimin sabote edilmesi için Şam yönetimince desteklendiğini iddia ediyor. IŞİD ise muhaliflerin İslam Devleti'nin önünü kesmek için ABD başta olmak üzere batı ile işbirliğini yaptığını savunuyor. Şam rejimi Suriye’de muhaliflerin elindeki bölgelere düzenli olarak varil bombası atarken, IŞİD’in kontrolündeki bölgelere saldırmıyor. IŞİD, Rakka’da çıkardığı petrolü de Suriye rejimine satıyor. IŞİD ayrıca arap olmayanlara da hitap ediyor. Kısa bir süre önce iki adet İngilizce dergi yayınlayan IŞİD, daha önce de İngilizce veya İngilizce altyazılı videolar yayınlıyor. IŞİD, Avrupa ülkelerinden, Amerika’dan, Arap dünyasından ve Kafkasya’dan gelen savaşçıların kendi safında savaştığını iddia ediyor.
"PERDE ARKASINDA ESED REJİMİYLE ORTAKLIKLARI VAR"
Bilinen gerçek Suriye'de özellikle Türkiye sınırına yakın bölgelerde Özgür Suriye Ordusu ile çatıştıkları. Burada dikkat çeken nokta muhalifleri püskürtüp kazandıkları bölgelerin 24 saat içerisinde Esed rejiminin kontrolüne geçiyor olması. Suriyeli muhalifler Lazkiye, Halep'in bir çok beldesi ve Rakka gibi bölgelerin bu örgüt tarafından ele geçirildikten kısa bir süre sonra rejim tarafından kontrol altına alındığına dikkat çekiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Irak Şam İslam Devleti ile ilgili tespiti de bu tezi destekliyor. Davutoğlu, "Ne zaman Suriye'nin kuzeyinde muhalefet güçlendi, Irak Şam İslam Devleti o zaman ortaya çıktı ve savaşını da muhalif unsurlara karşı yaptı. Bunlarla rejim arasında perde gerisinde bir ortaklık var" diyor.
Suriye rejimi, Amerikalılar, İran, Taliban,Maliki, Suud kaynaklı Selefi grupların isimleri geçiyor. Net bir ülke adı yok. Ancak Suudi Arabistan'dan destek alan Selefiler ve Afganistan Taliban'ının El Kaide bağlantısıyla bu örgüte destek sağladığı iddia ediliyor. Bölgedeki istihbarat teşkilatlarının da bu yapılanmada adları geçiyor.
IŞİD'İN ÖLDÜRDÜĞÜ DİRENİŞ LİDERLERİ
SİLAHLAR İSRAİL’DEN İDDİASI
Suriye ve Irak'taki eylemleriyle öne çıkan IŞİD'in silahlarını İsrail'den temin ettiği ileri sürülüyor. Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı Vetut, 'IŞİD'den ele geçirilen bazı silahların İsrail yapımı olduğunu tespit ettik. IŞİD siyonisttir ve asıl hedefi Arap ülkelerini kaosa sürüklemektir' dedi.
İRANA SUÇLAMA
PYD’ye bağlı YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada; “Suriye devletinin bazı gizli belgeleri açıklandığını, bu belgelere göre 1200 İranlının, Suriye kimliğiyle IŞİD'e katıldığını, ve IŞİD'te önemli görevler üstlendiklerini” söylüyor. Onun ifadesine göre “şuandaki Rakka valisi Ebu Lokman adlı eski bir tutuklu, ayaklanmaların başlamasıyla birlikte IŞİD'teki örgütlenmeyi yapması için Suriye rejimi tarafından dışarı bırakılmıştır. Bu şahıs, kanunlara göre şuanda cezaevinde gözüküyor ama gerçekte şuanda Rakka valisidir ki Rakka şuanda IŞİD'in merkezidir. Bu bilgiler de gösteriyor ki IŞİD, İran ve Suriye rejiminin gizli örgütlenmesidir.
ÖMER ÇEÇENİ’YE NE OLDU
2013 Mayıs ayındaysa IŞİD’i güçlendiren başka bir gelişme yaşandı. Daha çok Orta Asya ve Kafkasya’dan gelen savaşcıların oluşturduğu, liderliğini Tarkan Batıraşvili olan Ömer Şişani’nin liderliğindeki Muhacirin ve Ensar ordusu, IŞİD ile birleştiğini açıkladı. Şişani Halep, İdlib ve Lazkiye valisi ilan edildi. IŞİD, en meşhur emirlerinden ve genel askeri sorumlularından Ömer Şişani’yi ( Ömer Çeçeni ) esir almış. dillerinden düşürmedikleri, en güvendikleri kumandanları olan Ömer Şişani’nin IŞİD’in yaptığı katliamlara itiraz etmesinden midir, bilinmez; tutuklandığı hatta infaz edildiği söylentileri dilden dile dolaşıyordu.Ancak bu haberi analizi yazdığımızda Çeçeni, Musul'da ortaya çıktı...
BATININ KORKUSU
Bin Ladin’in liderliğini yaptığı sıralarda çoğu zaman tek hedefi Batı hedeflerine saldırmak gibi görünen El Kaide’nin aksine IŞİD bünyesinde savaşan cihadcılar, hedefinde şeriat kanunlarıyla yönetilen bir İslam Devleti ‘nin kurulması olan daha radikal bir çizgiyi takip ediyorlar.
ABD’li istihbarat yetkililerini asıl endişelendiren şey, IŞİD‘in El Kaide komutasını ele geçirme çabasında başarılı olması ve Suriye’de kendi devletini bilfiil kurması durumunda, Batı’ya yönelik tehdidin ciddi manada artacak olmasıdır.
ABD’li üst düzey bir istihbarat yetkilisi bunu şöyle açıklıyor: “Bu yeni nesil İslamcı teröristler, bin Ladin’in ilk örgütüne oranla daha iyi organize oldular ve ulaşmak istedikleri hedefe daha çok iyi odaklanmış durumdalar. Korkumuz şudur: eğer küçük dahi olsa bir İslam devleti kurmayı başarırlarsa, bu, bütün Arap dünyasının ele geçirilmesinde bir sıçrama tahtası işlevi görebilir.”
Amerikalı güvenlik yetkililerinin diğer bir korkusu ise IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin açıkça ilan ettiği bağımsız İslam Devleti’nin uzlaşmaya yanaşmayan vizyonu ile bin Ladin’in Batı’nın bölgedeki nüfuzunu azaltmayı amaçlayan sade vizyonuna oranla yeni nesil cihadcılara daha cazip gelmesi.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI VAR
Irak’tan gelen son görüntülerde Irak Şam İslam Devleti’nin, Quadcopter olarak bilinen Phantom FC40 tipi mini insansız hava aracı (drone) kullanmaya başladığı görüldü.Görüntülerde, bir IŞİD savaşçısının hava aracını kullandığı görülüyor. IŞİD’in bu hava araçlarını, düşman pozisyonlarını tespit etmek ve gözlemlemek amacıyla kullandığı tahmin ediliyor.Akıllı kamera sistemine sahip olan ve akıllı telefon ile yönetilebilen Phantom FC40 hava araçları, havadan görüntülenme, video kaydı ve fotoğraf çekimi gibi işlemlerde kullanılıyor
İSLAMİ GRUPLARLA PYD (YPG) ARASINDA ANLAŞMA İMZALANDI
25 Nisan Cuma günü Halep'te YPG temsilcileri ile El Nusra, İslami Cephe (Ahraruş Şam, Liva Tevhid, Ceyşül İslam vs) Ceyşul Mücahidin gibi silahlı şebekelerin temsilcileri bir toplantı gerçekleştirdi.
Bağımsız bir bölgede gerçekleştirilen toplantıdan "ortak barış anlaşması" kararı çıktı.
Halep ve çevresinde uygulanacak olan ateşkes anlaşmasının maddeleri de yayınlandı:
1) Bu anlaşma YPG ile Ehli Şam (El Nusra, Ahraruş Şam, Liva Tevhid, İslam Cephesi ve Ceyşül Mucahidin) tarafları arasında imzalanmıştır.
2) Her iki taraf, karşı tarafın bölgelerine girebilecek ama yanlarında arabanın modeli ve nereye gideceğini yazan imzalanmış (mühürlü) bir kağıt olacak.
3) İki taraf arasında mahkum (esir) takası olacak.
4) Ehli Şam (El Nusra, Ahraruş Şam, Liva Tevhid, İslam Cephesi ve Ceyşül Mucahidin) YPG’nin bölgelerine güncel hayata dair herşeyin giriş çıkışına izin verecek.
5) YPG’nin bölgelerinde, iki tarafin haberi olmadan hiçbir askeri nokta kurulmayacak.
6. YPG hakim olduğu bölgeler Esed ile savaşmak için kullanabilecek.
7. Şii kasabalar olan (Nubbul ve Ezzehraa) abluka altına alınacak ve insani giriş çıkış yasaklanacak.
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad'dan Irak İslam Devleti'ne-Irak islam Devleti'nden Irak Şam İslam Devleti'nin dünü bugünü ve yarını.İŞİD'in Musul'a saldırmasının anlamı ve Türkiye'ye olası etkileri
NEVZAT ÇİÇEK
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Suriye’de Halep ve çevresi, Irak’ta Felluce ve Ramadi’de etkililer. Irak, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin hedeflenen Irak Şam İslam Devleti'nin içinde bulunuyor. Peygamber soyundan geldiğini iddia eden emirleri herkesin kendisine bat etmesini istiyor. Kısa sürede her yerde savaşmaya başlayan IŞİD gücünü nereden aldığı ve finans kaynakları ciddi soru işaretleri oluşturuyor.
IŞİD militanları, daha önce bazı noktalarında kontrolü ele geçirdikleri Musul'da sabahın erken saatlerinde de güneydeki polis merkezi ve askeri operasyonlar binasına girdi. Güvenlik güçlerinin çekilmek zorunda kaldığı kentte, IŞİD mensupları kontrolü tamamen ele geçirdi. Musul havaalanı, valilik ve polis müdürlüğü binasının da aralarında bulunduğu pek çok bölgede hakimiyeti ele geçirdi. Onbinlerce insan Musul'u terk ederek Kürdistan Hükümeti'nin güvenli bölgelerine doğru kaçtı.
Sunni olan Irak Parlamento Başkanı Usame el Nuceyfi: "Musul, büyük bir terör saldırısıyla karşı karşıyadır" diyerek hem ABD, hem de Barzani güçlerinden yardım istedi. Nuceyfi, direnişle karşılaşmayan IŞİD’in komşu Selahattin vilayetine ilerlediğini de belirtti. Ailesinden Asil el Nuceyfi’nin Muisul Valisi olan Parlamento Başkanı Nuceyfi, Irak ordusu denen birimlerin silahlarını ve zırhlı araçlarını bırakarak kenti terk ettiğini söyledi.
IŞİD daha önce Suriye'de PYD ve silahlı güç olan YPG ile çatışması sonrasında gerek Nusra gerek ÖSO gerekse de diğer islamcı gruplarla çarpışmış ve muhalefetin gücünü bölmekle kalmamış Türkiye'deki çözüm süreci üzerinde de yoğun baskı oluşturmuştu. IŞİD'in Kürdistan Bölgesine doğru ilerlemesi ve Kürtlerle de çatışma ihtimali bölgede yeni bir gerilim alanı oluşturuyor.
IŞİD'in Musul saldırısının özellikle Barzani'nin Türkiye'ye sevk ettiği petrol sevkiyatı sonrasına denk gelmesi ve bu petrolün ihracatına başlanması dikkatlerden kaçmazken, IŞİD'in bölgedek bu yeni saldırıların uluslararası müdahaleye zemin hazırladığı ve bu saldırı sonrasında IŞİD'e hava saldırısının yapılabileceği ifade ediliyor. Peki, IŞİD ne zaman kuruldu hedefleri nelerdir, diğer gruplarla nerede ayrışıyor...
Irak İslam Devleti'nden Irak Şam İslam Devleti'ne
Irak ve Şam İslam Devleti, kısaca IŞİD, Arapça ismi Ad-Davla Al-IslÄmiyya fi al-'IrÄq wa-sh-ShÄm… Grup kuruluşundan itibaren pek çok kez ismini değiştirdi. İlk kurulduğu yıllarda ismi "Cemaat el-Tevhid vel-Cihad" idi. Ekim 2004'te "Tanzim Kaidat el-Cihad fi Bilad el-Rafidayn" ya da daha çok bilinen "Irak el Kaide'si" adını aldı. Ocak 2006'da birkaç küçük grupla birleşerek "Mücahidin Şûra Konseyi" adını aldı ve daha sonra Ekim 2006'da "Irak İslam Devleti" olarak değiştirildi ismi. Nisan 2013'te şimdiki ismi olan "Irak ve Şam İslam Devleti" adını aldı.
ÖRGÜTÜN İLK TEMELİNİ ZERKAVİ ATTI
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad (Arapça: Jama'at al-Tawhid wal-Jihad) Ebu Musab Zerkavi tarafından kuruldu. Yerli ve yabancı islamistlerden oluşuyordu. Ürdünlü bir selefi olan Zerkavi Sovyet-Afgan Savaşı'na katılmak için Afganistan'a seyahat etti ama Sovyetterin askerlerini çekmesiyle o da ülkesine geri döndü. Daha sonra tekrar Afganistan'a geri döndü ve Herat yakınlarında islami militan bir kamp kurarak eğitim vermeye başladı… ABD'nin Afganistan'ı işgaliyle Zerkavi Irak'a gitti.
ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra Cema'at el-Tevhid vel-Cihad al-Ansar ve diğer yabancı örgüt üyelerini de içine katarak ağın daha da genişletti ve Irak işgaline katılan güçlere karşı mücadeleye girişti. Irak'a savaşmak için giden pek çok savaşçı bir şekilde Zerkavi grubunun içinde kendini buldu. Mayıs 2004'te Cema'at el-Tevhid vel-Cihad bir başka militan grup olan Salafiah al-Mujahidiah ile birleşti.
Cema'at el-Tevhid vel-Cihad grubunun amacı Irak'taki koalisyon güçlerinin geri çekilmesini sağlamak, Irak hükumetini düşürmek, işgal kuvvetleriyle birlikte çalışanları öldürmek, Şia nüfusu marjinalize edip askeri gücünü kırmak ve tamamen şeriat kanunlarıyla yönetilen bir islam devleti kurmak. Cema'at el-Tevhid vel-Cihad'ı Irak'taki diğer isyancı gruplardan ayıran en önemli özellik taktikleriydi. ABD ve koalisyon güçlerine karşı alışılagelmiş silahlarla ve gerilla taktikleriyle saldırmak yerine daha çok bomba yüklü araçlar kullanılarak gerçekleştirilen intihar bombası eylemlerini yaptılar.
ŞİA'YA KARŞI SAVAŞ İLAN ETTİ
Temmuz 2005'te Ebu Musab Zerkavi Aymen el Zevahiri'ye yazdığı mektupta Irak Savaşı'nı genişletmek için ABD'nin Irak'tan çıkarılması, halifeliğin kurulması, çatışmaların Irak'ın seküler bölgelerine yayılması ve Arap-İsrail çatışmasında etkin rol alınmasını da kapsayan 4 aşamalı bir plandan bahseder… Eylül 2005'te örgüt lideri Ebu Musab Zerkavi Şia müslümanlarına karşı savaş ilan etti ve bu tarihten itibaren örgütün Şia yoğunluklara bölgelere saldırıları arttı.
2006'DA MÜCAHİDİN ŞURA KONSEYİ KURULDU
Ocak 2006'da Irak el Kaidesi Irak'ta savaşmakta olan Sünni grupları bir çatı altında toplamak için Mücahidin Şüra Konseyi adı altında şemsiye bir organizasyon kurdu. 19 Nisan 2007'de örgüt bölgesel yönetim kurduğunu ve ilk islami yönetimin temellerinin atıldığını duyurdu. Kurulan emirliğin Ebu Ömer el-Bağdadi ve 10 Bakanı tarafından yönetileceği ilan edildi. Irak’taki Zerkavi, 7 Haziran 2006’da ABD güçlerince düzenlenen bir operasyonda öldürüldü. Yerine Ebu Hamza el Muhacir geçti. 2006 yılının sonlarında El Kaide’ye yakın Ebu Ömer el Bağdadi ise liderliğini yaptığı “Irak İslam Devleti”ni kurduklarını açıkladı. 2010 Nisan’ında, ABD ve Irak güçleri, Sisar bölgesinde Ebu Ömer el Bağdadi ve Ebu Hamza el Muhacir’in kaldıkları eve ortak bir operasyon düzenledi. Operasyonda her ikisi de öldürüldü. Ebu Bekir El Bağdadi örgütün yeni lideri oldu.
ÖRGÜTÜN LİDERİ PROF. EBU BEKİR EL BAĞDADİ KİMDİR
İbrahim Avvad el İbrahim Abdulmumin Ali El Bedri. Lakabı: Ebu Bekir El Bağdadi yada Dr. Ebu Dua el Huseyni el Kureyşi.
Tekrit Üniversitesi'nde profesörlük yaptı. İslami İlimler'de doktora yaptı. 2003 yılında Felluje'de bir camide de imam ve hatipti. 1971 yılında Samerra'da doğumlu. Üniversite, yüksek lisans ve doktora eğitimini Bağdat'taki İslami Üniversite'de tamamladı. Daha sonra profesör, öğretmen ve davetçi olarak çalıştı. İslam kültürü ve şer'i ilimler ve fıkıh alanında geniş bilgiye sahip, geniş tarih bilgisine ve asil bir soya da sahip dindar bir aileden gelen Ebu Bekir El Bağdadi'nin amcaları da Irak'ta selefi davetçi.
KUREYŞ SOYUNDAN OLDUĞUNU İDDİA EDİYOR
Önceleri Felluce’nin Diyala bölgesinde imam olarak görev yapan Bağdadi, esasında Bağdatlı değil. Samarra’da geniş nüfuzu bulunan “Bu Abbas” aşiretinin, “Bu Bedri” koluna mensup. “Bu Abbas” aşireti, İmam Hasan bin Ali’nin soyundan gelmekte olduğunu iddia ediyor. Bu durum, Ebubekir’in köklerinin Kureyş’e kadar dayandığı anlamına geliyor ki Kureyşî olmak, cihad gruplarında “emir” olmanın ön şartlarından biri olarak görülüyor. Fakat Peygamber Soyu Doğrulama Vakfı tarafından 2009 yılında yayınlanan en sonki belgede “Bu Bedri” kolunun soy ağacının ne Muhammed el-Cevad ne de İbn İdris soyuna ulaştığı gözüküyor. Buradan, soyunun Hz. Hasan’a ulaşmıyor olduğu anlaşılıyor.Ancak İŞİD bu durumun böyle olmadığını ifade ederek soy ağacını yayınlıyor ve soyunun Hz.Muhammed’e dayandığını ifade ediyor:
IŞİD genel emiri Ebu Bekir el Bağdadi'nin soy silsilesi bilgileri:
Ebu Bekir el Bağdadi bin Armuş bin Ali bin İid bin Bedri bin Bedruddin bin Halil bin Huseyin bin Abdullah bin İbrahim el Evah Bin şerif Yahya İzeddin bin şerif Beşir bin Macid bin Atiyye bin Yala bin Davud bin Macid bin Abdurrahman bin Kasım bin şerif İdris bin Cafer ez-Zeki bin Ali el-Hadi bin Muhammed el-Cavad bin Ali er-Rida bin Musa el-Kazim bin Cafer es-Saadik bin Muhammed el-Bakir bin Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib ve Fatıma binti Muhammed Resulullah (sallallahu aleyhi va sellem)
IŞİD ÜST YÖNETİMİ IRAKLILARDAN OLUŞUYOR
IŞİD (her ne kadar küresel cihad hareketine mensup olduğunu iddia etse de) yönetim konseyinde bulunan 13 kişinin tamamı Iraklılardan müteşekkil. Çünkü Bağdadi, Iraklılardan başkasına güvenmediği için kimseyi üst kadroda istemiyor. Bu Iraklılardan 3 tanesi, Saddam dönemi Irak ordusu komutanları...Bu konsey, Irak ordusunda eski bir albay olan Hacı Bekir lakaplı kişi tarafından idare olunuyor. Hacı Bekir, (2010 yılında öldürülen) Ebu Ömer el-Bağdadi zamanında IŞİD’e katılmış bir isim ve Irak ordusu hakkında sahip olduğu askeri detaylar nedeniyle ona danışmanlık yapmış birisi.Ebubekir el-Bağdadi, Ebu Ömer el-Bağdadi zamanında Felluce’de savaşan ama IŞİD’in yönetim konseyinde bile olmayan “sıradan” bir isimdi. Ama Ebu Ömer’in ve yardımcısının öldürülmesinden sonra Hacı Bekir, örgütün yeni emiri olması için Ebu Bekir el-Bağdadi’yi desteklemişti. Bu süreçten sonra IŞİD, sahne önünde Ebubekir Bağdadi ama sahne arkasında Hacı Bekir’in liderliği ile “ikili” denilebilecek tarzda yeni bir yönetim altına girmişti.
Örgüt, her ne kadar yapı olarak Ebu Ömer el-Bağdadi zamanındakinden farklı bir yapılanmaya gitmiş ve alt kadrolardaki savaşçılarla kurulan ilişkiler bakımından değişim göstermişse de finansal kaynak noktasındaki sıkıntıyı giderme noktasında Ebu Ömer’in kurduğu sistemi devam ettiriyor ve kendilerine tabi olmayanların mallarına (Sünni olsalar bile) el koyma yolunu tercih ediyordu. Kendince vergi toplayıp, otoyollar üzerinde haraç kesiyordu. Ekonomik anlamdaki kazancın artmasıyla birlikte örgüt de yükselişe geçmişti. Savaşçılarına maaş bağlanmış ve başarılı operasyonlara prim ödenmeye başlanmıştı. Dolayısıyla örgüte katılan savaşçı sayısında ciddi bir artış söz konusu olmuştu. Bu süreçte Hacı Bekir, bütün üyeleri Iraklılardan oluşan yönetim konseyini kurmuştu ve bu süreç 2011’deki Suriye olaylarına kadar böyle devam etmişti.
NUSRA CEPHESİ VE IŞİD ARASINDAKİ AYRILIĞIN NEDENLERİ
[IİD (Irak İslam Devleti) olan örgütün adı] nasıl IŞİD oldu ve bu fikir kimden çıktı?
Suriye “devrimi” başladığında IİD üyeleri Suriye’ye girişin yollarını aramaya koyuldular. Albay Hacı Bekir, Suriye’ye direkt olarak gitme fikrinin örgüt içinde tartışma yaratacağını ve dağılmaya sebebiyet vereceğini çünkü örgüt içinde zaten ayrılmayı düşünen bazı komutanların olduğu görüşünü savundu. Böylece Bağdadi ilk süreç zarfında, örgüt içinde Suriye’ye gitmeyi yasakladı ve emrine karşı çıkanların “mürted” konumuna düşeceğini ilan etti. Bu kararı vermesindeki sebep olarak da Suriye’deki durumun henüz netleşmediğini ve biraz sabretmek gerektiğini göstermişti. Hacı Bekir ise Suriye’de açılacak cephe için aralarında Iraklılar olmayan ve Suriyeli bir lider altında savaşacak Suriyelilerin oraya gönderilmesi fikrini ortaya atmıştı. Dolayısıyla örgüt içinde (ve üst kadroda) dağılmanın önüne geçilmiş olacaktı.
Colani liderliğindeki Nusra Cephesi’nin kuruluş süreci bu şekildeydi. Cephe, birden bire dünya çapında bir üne mazhar oldu. Körfez’den, Kuzey Afrika’dan, Yemen’den ve hatta Avrupa’dan gelen binlerce “cihatçının” ilgi odağı olmuştu. Hacı Bekir ve Bağdadi bu ani yükselişten endişe etmeye başlamıştı. Ne de olsa Nusra Cephesi, varlığını Irak İslam Devleti’ne ya da Bağdadi’ye borçlu idi.
BİAT MESELESİ VE KOPUŞ
Hacı Bekir, Bağdadi’ye Colani’nin yayınlayacağı bir ses kaydı ile Irak İslam Devleti’ne biatını bildirmesi gerektiğini söyledi. Bağdadi bu talimat ile Colani’ye bir mektup gönderdi. Colani bu konuyu düşüneceğini ve etrafındaki mücahitler ve alimler ile istişare ettikten sora kendisine döneceğini belirtti. Sonrasında ise Bağdadi’ye gönderdiği mesajda bu durumun devrimin çıkarlarına uygun olmayacağını ve Nusra Cephesi şura konseyinin kararının o yönde olmadığını iletti.Bağdadi ve Hacı Bekir, çok sinirliydi; özellikle de Nusra Cephesi’nin uluslararası bazda muhatap alınıp Amerika’nın terör listesine konulmasından sonra iyice sinirlenmişlerdi. ABD’nin kararından sonra Colani Suriye’de daha da popüler bir isim olmuştu. İkili, Nusra’nın Devlet’e rakip olacağına inanmaya başlamıştılar.
ÖSO'YA KARŞI OPERASYON RED EDİLDİ
Hacı Bekir, bu süreci aşabilmek için Nusra’ya yeni bir teklif sunulması gerektiği fikrini ortaya koydu. Bu teklif üzerine Bağdadi, Colani ile gerçekleştirdiği görüşmede Colani’ye Amerikan ajanlarının yuvası olarak tanımladığı ÖSO’ya karşı ortak operasyonlar düzenleme teklifini sundu. Nusra Cephesi şura konseyi bu teklifi oy birliği ile reddetti. Bağdadi ve albay, bu hamleyi aleni bir itaatsizlik olarak değerlendirdiler ve Bağdadi, Colani’ye sert bir mektup gönderdi: “Ya bizim emirlerimize uyulacak ya da Nusra, yeni bir yapı olarak ilan olunacak”. Colani’den beklenen cevap ise hiçbir zaman gelmedi. Sonrasında Colani, Bağdadi’nin kendisine gönderdiği elçi ile görüşmeyi bile kabul etmedi.
Bağdadi resmen bir tehdit altında olduklarını ve Colani’nin kontrolden çıktığını anlamaya başlamıştı. Suriye’ye Iraklı komutanlar göndermeye başlamış ve Nusra’daki komutanlarla görüştürerek Irak ve Şam diyarında tek bir komuta altında kurulacak İslam devletinin hayalini kurmalarını telkin etmeye başlamıştı. Bu fikri kabul edenler genelde Suriyeli olmayan yabancı savaşçılar ve komutanlar olmuştu. Fakat bir süre sonra Nusra Cephesi, bu fikirleri ufaktan ufaktan dillendirmeye başlayanların farkına varmış ve bunları tekfirciliği yaymakla suçlayarak hapis cezasına çarptırmaya başlamıştı.
Irak Şam İslam Devleti'nin Suriye'deki Haziran ayı devlet haritası
IŞİD SURİYE'DE RESMEN İLAN EDİLDİ
Bağdadi, birleşmenin ilan edilmesi gerektiği noktasında kararlıydı.Irak İslam Devleti ( IİD) konseyi, bu ilanın olumlu bir etki oluşturabilmesi için Bağdadi’nin Suriye’ye gitmesi gerektiği kararını verdi. Bağdadi, Suriye’ye giderek Nusra cephesinden etkili komutanlarla görüştü ve mücahitleri tek bir çatı altında toplamak için bu birliğin şart olduğunu ifade etti. Herkesin fark edebileceği şekilde Colani’ye görüşme çağrısı yaptı.Colani bu çağrıya güvenlik sorunları nedeniyle katılamayacağını söyledi. Bağdadi ise Colani’ye “o halde Nusra Cephesi’ni fesh ettiğini ve yeni kurulan Irak-Şam İslam Devleti örgütüne biat ettiğini belirten bir bildiri yaz” çağrısı yaptı. Colani bunun büyük bir hata olacağını söyleyerek, Nusra Cephesi’nin Suriyeliler arasındaki popülaritesine ciddi şekilde olumsuz bir yansıması olacağını belirtti.Bu noktada Hacı Bekir, Bağdadi’ye IİD’e bağlı olarak kurulan Nusra Cephesi’nin feshedildiğini belirten ama Colani’ye kapılarının açık olduğunu belirten bir bildiri yazmasını tavsiye etti. Bu bildiri ve duyuru, Nusra Cephesi’nden bazı komutanlarla istişareli bir şekilde hazırlandı ve ilan edildi. Bağdadi Suriye’de iken Nusralı komutanlardan biat aldı ve IŞİD’i resmen ilan etti.
NUSRA CEPHESİ ÜÇE BÖLÜNDÜ
Böylelikle Nusra Cephesi de üçe bölündü: Bağdadi’ye biat edenler, Colani’ye biat edenler ve arada kalanlar. Bu süreç, karşılıklı suçlamaların başlamasına da sebebiyet verdi. Hacı Bekir, suçlamaların önünü alabilmek için Colani’yi ve yakın çevresindeki Nusra liderlerinin bombalı araç saldırısı ile ortadan kaldırılması gerektiği fikrini ileri sürdü.
Colani bu planlardan bir şekilde haberdar oldu ve yaşanan süreci El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’ye anlattı. Zevahiri, Yemen’deki ve Suudi Arabistan’daki “cihad büyüklerini” arabulucu olmaları için teşvik etti fakat Bağdadi bu görüşmelere yanaşmadı. Sonrasında ise herkesin malumu olduğu üzere Zevahiri, IİD’in Irak’ta kalması gerektiğini belirtirken Suriye sahasının Nusra’ya ait olduğunu ilan eden bir açıklama yaptı. El Kaide lideri Eyman el-Zevahiri, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'ye Suriye'de savaşmaya son verme ve Irak'a dönme çağrısı yaptı. Zevahiri, Bağdadi'yi Suriye'deki İslamcı savaşçılar arasndaki çatışmadan ötürü suçladı ve Bağdadi'nin kendisine biat sözü verdiğine dair “kesin kanıtlar” ortaya koyarak onu “El Kaide'nin isyancı askeri” olarak tanımladı.
Bu konuda Zevahiri’yi buna iten nedenlerin başında “Küresel Cihad Hareketi”nin önemli isimlerinden Dr. Tarık Abdulhalim, Dr. Hani el Sibai, Dr. İyyad el Kuneybi, Dr. Abdullah el Muhaysini, Muhammed el Hasım ve Dr. Sami el Ureydi gibi isimler kendisine yazmış oldukları ve IŞİD konusundaki hakikatleri açıklamasını istedikleri mektuplarına cevap vermişti.
İŞİD LİDERLERİNİN KİMLİK BİLGİLERİ
1.Ebu Bekir el-Bağdat
Eskiden Abu Douaa olarak bilinen asıl adı İbrahim El-Bedri 4 Temuuz 2004 yılında Amerika tarafından tutuklanmadan önce İslam araştırmaları öğretim görevlisiydi ve Bağdat'ta camilerde imam yapmıştır. Serbest bırakılmasından 3 yıl sonra "Sünni Ordusu" milisi kurdu ve El Kaide'ye katıldı. Ebu Ömer el-Bağdadi'nin ölümünden sonra grubun üçüncü komutası oldu.
2.Ebu Ayman el-Irak
İŞİD liderlerinden biridir. Örgütün askeri konsey üyesidir. Daha öncesinde Saddam Hüseyin döneminde Irak hava savunma istihbarat albayı olarak çalıştı. O zamanlar Muhannad el-Suweidawi lakabıyla bilinirdi. 2007 yılında 3 yıl tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra Suriye'ye gitti ve şu anda İŞİD savaşçılarına komuta ediyor.
3.Ebu Ahmed el-Alwani
Saddam'ın ordusunun eski bir üyesi olan El-Alwani şu anda İŞİD askeri konsey üyesidir. Gerçek adı Waleed Jassem al-Alwani'dir.
4 - Ebu Abdulrahman el-Bilawi
İŞİD askeri konseyinin dört üyesinden biriydi ve grubun Şura konseyinin eski başkanıydı. 27 Ocak 2005 tarihinde Amerikan askeri gözaltı merkezi tarafından gözaltına alındı. Daha sonra Anbar el-Khalidiya'da öldürüldü. Gerçek adı Adnan Ismail Necm'dir.
5.Hacı Bekir
Saddam ordusunda eski bir subaydı ve silah geliştirmekle suçlandı. Daha sonra Bukka kampına hapsedildi ve serbest kaldıktan sonra El-Kaide'ye katıldı. Bekir ölümüne kadar Suriye'deki en güçlü İŞİD komutanıydı. Onun gerçek adı Samir Abd Muhammed el-Khleifawi'dir.
6 - Ebu Fatima el-Jaheishi
Başlarda Güney Irak'taki İŞİD operasyonlarından sorumlu tutuldu. O'nun gerçek adı Ni'ma Abd Nayef El-Jabouri'dir.
İŞİD Ebu Garib'e yapılan saldırının sorumluluğunu üstlendi. 22 Temmuz 2013 tarihinde birçoğu El Kaide üyesi olan Taji hapishanesinden suçluların kaçmasına neden oldu.
Son raporlar İŞİD ve Suriye rejimi arasında bir bağlantı olduğunu gösterdi.Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından ortaya çıkarılan belgelere göre El-Kaide bağlı çeşitli saha komutanları Suriye ordusunun eski askeri veya istihbarat subaylarıydı.
El Kaide ile IŞİD arasında karşılıklı yapılan açıklamalar kronolojik olarak şu şekilde gerçekleşti:
1- IŞİD Suriye’de büyük halk desteği alan ve ABD’nin terör listesine alması sonrası halkın geniş protestolarla desteklediği Nusret Cephesi’nin fesh edildiğini ilan etti.
2- Nusret Cephesi lideri el Cevlani, IŞİD’in bu açıklamasını direnişe zarar vereceği gerekçesiyle nazikçe reddetti ve Bağdadi için olumlu ifadeler kullandı. Bağlılığının El Kaide liderliğine olduğunu açıkladı.
3- IŞİD Nusret Cephesine ağır ifadelerle çeşitli mecralarda saldırılarda bulundu ve Nusret Cephesine ait askeri mekânları ele geçirdi ve sahip olduğu malzemelerin tamamına yakınına el koydu. Bu süreçte Cevlani’nin asi olduğu imajı yaygınlaştırılarak birçok savaşçının ayrılması sağlandı.
4- Taraflar arabulucuların girişimiyle konuyu çözmeye çalıştı ancak konu çözülemeyince Dr. Eymen el Zevahiri konuyu çözmek üzere iki yapılanmanın da lideri olduğu için duruma el koydu.
5- Dr. Zevahiri IŞİD’in liderlikten habersiz olarak Devlet ilanında bulunduğunu Nusret Cephesinin de emirlerinden habersiz El Kaide’ye biatini açığa çıkardığını açıkladı ve Nusret Cephesi’nin Suriye’de IŞİD’in ise Irak’ta faaliyetlerini sürdürmesi kararı verdi.
6- IŞİD yapılan sert açıklamalarla Zevahiri’nin kararının İslam kurallarına aykırı olduğunu ve bu durumlarda emire itaat edilemeyeceğini açıkladı ve Suriye’deki faaliyetlerini sürdüreceğini belirtti.
7- Uzun süren bir sessizliğin ardından Suriye’de gruplar arasında çatışma sürecine girildi ve sürecin sonunda 3 bine yakın direnişçi yaşamını yitirdi.
8- Bazı tanınmış simalar sorunu çözmek için tarafsız bir mahkeme çağrısında bulundu ve buna Ümmet Girişimi ismi verdi ancak Nusret Cephesi ve diğer gruplar bu şeri mahkemeyi kabul ederken IŞİD reddetti.
9- El Kaide liderliği IŞİD ile tüm ilişkilerinin sona erdiğini ilan etti.
10- IŞİD El Kaide’yi İbrahim Milletinden çıkmakla itham etti ve böylece tekfir etmiş oldu.
11- Dr. Eymen el Zevahiri son bir açıklama ile IŞİD’in El Kaide’ye aslında hiç bağlılık sözü vermediği iddiasını yalanladı ve IŞİD’e son kez Irak’a çekilmesi ve akan kanı durdurması için ‘nazik’ bir çağrıda bulundu ve Nusret Cephesi’nden de çatışmaları durdurmasını istedi.
12-Nusret Cephesi Zevahiri’nin emrini yerine getireceğini ilan etti ve sadece kendilerini savunacaklarını açıkladı; bağımsız mahkeme çağrısında bulundu.
IŞİD'İN KONTROLÜNDEKİ BÖLGELERE ESED SALDIRMADI
Suriye muhalefeti IŞİD’in Suriye’de devrimin sabote edilmesi için Şam yönetimince desteklendiğini iddia ediyor. IŞİD ise muhaliflerin İslam Devleti'nin önünü kesmek için ABD başta olmak üzere batı ile işbirliğini yaptığını savunuyor. Şam rejimi Suriye’de muhaliflerin elindeki bölgelere düzenli olarak varil bombası atarken, IŞİD’in kontrolündeki bölgelere saldırmıyor. IŞİD, Rakka’da çıkardığı petrolü de Suriye rejimine satıyor. IŞİD ayrıca arap olmayanlara da hitap ediyor. Kısa bir süre önce iki adet İngilizce dergi yayınlayan IŞİD, daha önce de İngilizce veya İngilizce altyazılı videolar yayınlıyor. IŞİD, Avrupa ülkelerinden, Amerika’dan, Arap dünyasından ve Kafkasya’dan gelen savaşçıların kendi safında savaştığını iddia ediyor.
"PERDE ARKASINDA ESED REJİMİYLE ORTAKLIKLARI VAR"
Bilinen gerçek Suriye'de özellikle Türkiye sınırına yakın bölgelerde Özgür Suriye Ordusu ile çatıştıkları. Burada dikkat çeken nokta muhalifleri püskürtüp kazandıkları bölgelerin 24 saat içerisinde Esed rejiminin kontrolüne geçiyor olması. Suriyeli muhalifler Lazkiye, Halep'in bir çok beldesi ve Rakka gibi bölgelerin bu örgüt tarafından ele geçirildikten kısa bir süre sonra rejim tarafından kontrol altına alındığına dikkat çekiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Irak Şam İslam Devleti ile ilgili tespiti de bu tezi destekliyor. Davutoğlu, "Ne zaman Suriye'nin kuzeyinde muhalefet güçlendi, Irak Şam İslam Devleti o zaman ortaya çıktı ve savaşını da muhalif unsurlara karşı yaptı. Bunlarla rejim arasında perde gerisinde bir ortaklık var" diyor.
Suriye rejimi, Amerikalılar, İran, Taliban,Maliki, Suud kaynaklı Selefi grupların isimleri geçiyor. Net bir ülke adı yok. Ancak Suudi Arabistan'dan destek alan Selefiler ve Afganistan Taliban'ının El Kaide bağlantısıyla bu örgüte destek sağladığı iddia ediliyor. Bölgedeki istihbarat teşkilatlarının da bu yapılanmada adları geçiyor.
IŞİD'İN ÖLDÜRDÜĞÜ DİRENİŞ LİDERLERİ
SİLAHLAR İSRAİL’DEN İDDİASI
Suriye ve Irak'taki eylemleriyle öne çıkan IŞİD'in silahlarını İsrail'den temin ettiği ileri sürülüyor. Irak Meclisi Güvenlik ve Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı Vetut, 'IŞİD'den ele geçirilen bazı silahların İsrail yapımı olduğunu tespit ettik. IŞİD siyonisttir ve asıl hedefi Arap ülkelerini kaosa sürüklemektir' dedi.
İRANA SUÇLAMA
PYD’ye bağlı YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada; “Suriye devletinin bazı gizli belgeleri açıklandığını, bu belgelere göre 1200 İranlının, Suriye kimliğiyle IŞİD'e katıldığını, ve IŞİD'te önemli görevler üstlendiklerini” söylüyor. Onun ifadesine göre “şuandaki Rakka valisi Ebu Lokman adlı eski bir tutuklu, ayaklanmaların başlamasıyla birlikte IŞİD'teki örgütlenmeyi yapması için Suriye rejimi tarafından dışarı bırakılmıştır. Bu şahıs, kanunlara göre şuanda cezaevinde gözüküyor ama gerçekte şuanda Rakka valisidir ki Rakka şuanda IŞİD'in merkezidir. Bu bilgiler de gösteriyor ki IŞİD, İran ve Suriye rejiminin gizli örgütlenmesidir.
ÖMER ÇEÇENİ’YE NE OLDU
2013 Mayıs ayındaysa IŞİD’i güçlendiren başka bir gelişme yaşandı. Daha çok Orta Asya ve Kafkasya’dan gelen savaşcıların oluşturduğu, liderliğini Tarkan Batıraşvili olan Ömer Şişani’nin liderliğindeki Muhacirin ve Ensar ordusu, IŞİD ile birleştiğini açıkladı. Şişani Halep, İdlib ve Lazkiye valisi ilan edildi. IŞİD, en meşhur emirlerinden ve genel askeri sorumlularından Ömer Şişani’yi ( Ömer Çeçeni ) esir almış. dillerinden düşürmedikleri, en güvendikleri kumandanları olan Ömer Şişani’nin IŞİD’in yaptığı katliamlara itiraz etmesinden midir, bilinmez; tutuklandığı hatta infaz edildiği söylentileri dilden dile dolaşıyordu.Ancak bu haberi analizi yazdığımızda Çeçeni, Musul'da ortaya çıktı...
BATININ KORKUSU
Bin Ladin’in liderliğini yaptığı sıralarda çoğu zaman tek hedefi Batı hedeflerine saldırmak gibi görünen El Kaide’nin aksine IŞİD bünyesinde savaşan cihadcılar, hedefinde şeriat kanunlarıyla yönetilen bir İslam Devleti ‘nin kurulması olan daha radikal bir çizgiyi takip ediyorlar.
ABD’li istihbarat yetkililerini asıl endişelendiren şey, IŞİD‘in El Kaide komutasını ele geçirme çabasında başarılı olması ve Suriye’de kendi devletini bilfiil kurması durumunda, Batı’ya yönelik tehdidin ciddi manada artacak olmasıdır.
ABD’li üst düzey bir istihbarat yetkilisi bunu şöyle açıklıyor: “Bu yeni nesil İslamcı teröristler, bin Ladin’in ilk örgütüne oranla daha iyi organize oldular ve ulaşmak istedikleri hedefe daha çok iyi odaklanmış durumdalar. Korkumuz şudur: eğer küçük dahi olsa bir İslam devleti kurmayı başarırlarsa, bu, bütün Arap dünyasının ele geçirilmesinde bir sıçrama tahtası işlevi görebilir.”
Amerikalı güvenlik yetkililerinin diğer bir korkusu ise IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin açıkça ilan ettiği bağımsız İslam Devleti’nin uzlaşmaya yanaşmayan vizyonu ile bin Ladin’in Batı’nın bölgedeki nüfuzunu azaltmayı amaçlayan sade vizyonuna oranla yeni nesil cihadcılara daha cazip gelmesi.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI VAR
Irak’tan gelen son görüntülerde Irak Şam İslam Devleti’nin, Quadcopter olarak bilinen Phantom FC40 tipi mini insansız hava aracı (drone) kullanmaya başladığı görüldü.Görüntülerde, bir IŞİD savaşçısının hava aracını kullandığı görülüyor. IŞİD’in bu hava araçlarını, düşman pozisyonlarını tespit etmek ve gözlemlemek amacıyla kullandığı tahmin ediliyor.Akıllı kamera sistemine sahip olan ve akıllı telefon ile yönetilebilen Phantom FC40 hava araçları, havadan görüntülenme, video kaydı ve fotoğraf çekimi gibi işlemlerde kullanılıyor
İSLAMİ GRUPLARLA PYD (YPG) ARASINDA ANLAŞMA İMZALANDI
25 Nisan Cuma günü Halep'te YPG temsilcileri ile El Nusra, İslami Cephe (Ahraruş Şam, Liva Tevhid, Ceyşül İslam vs) Ceyşul Mücahidin gibi silahlı şebekelerin temsilcileri bir toplantı gerçekleştirdi.
Bağımsız bir bölgede gerçekleştirilen toplantıdan "ortak barış anlaşması" kararı çıktı.
Halep ve çevresinde uygulanacak olan ateşkes anlaşmasının maddeleri de yayınlandı:
1) Bu anlaşma YPG ile Ehli Şam (El Nusra, Ahraruş Şam, Liva Tevhid, İslam Cephesi ve Ceyşül Mucahidin) tarafları arasında imzalanmıştır.
2) Her iki taraf, karşı tarafın bölgelerine girebilecek ama yanlarında arabanın modeli ve nereye gideceğini yazan imzalanmış (mühürlü) bir kağıt olacak.
3) İki taraf arasında mahkum (esir) takası olacak.
4) Ehli Şam (El Nusra, Ahraruş Şam, Liva Tevhid, İslam Cephesi ve Ceyşül Mucahidin) YPG’nin bölgelerine güncel hayata dair herşeyin giriş çıkışına izin verecek.
5) YPG’nin bölgelerinde, iki tarafin haberi olmadan hiçbir askeri nokta kurulmayacak.
6. YPG hakim olduğu bölgeler Esed ile savaşmak için kullanabilecek.
7. Şii kasabalar olan (Nubbul ve Ezzehraa) abluka altına alınacak ve insani giriş çıkış yasaklanacak.