Şeyh, Mücahid, Davetçi, Eylem Adamı
Ömer Yusuf Cuma Salih
Tevhid Bayrağı Altında Sözüne Sadık Bir Kahraman
Allah sana rahmet etsin, sevgili kardeşim Ebu Enes! Ve Allah senin geride bıraktığın çocuklarını Enes’i, Malik’i ve Meymune’yi; senin O’nun dinini, İslam’ı koruduğun gibi davasını ve tevhidini koruduğun gibi korusun.
Seni küçüklüğümüzden beri tanırım, Kuveyt mescidinden, Selamiye mescidinde beraber büyüdük... Selef mescidi ve el-Halef ve el-Mudac ve er-Rumi... Bizlerin oyun sahalarımızda, beraber yürüdüğümüz yerlerdi. Biz daha henüz gençken ilim sevgisi ve arzusu senin karakterinde görülüyordu... Belki bu yüzden gençliğimizde hayalini kurduğumuz İslam Üniversitesi eğitimi için yüksek okul çalışmalarını bırakıp Medine-i Münevvere’ye yöneldin ve sen âlimlerden ilim öğrenme yolunu aradın... Ve Allah sana bunun için olanak tanıdı. Ama sen yeterince kendini adayamadığın için endişeliydin. Senin kavgan buydu, tutkun, uğraşın, çaban yüksek hayalin... Böylece bu yolda birçok yoldaşını geride bıraktın.
Ve sen onları ilim yolunda geride bıraktığın gibi, ilminle amel etme hususunda da geçtin ve ilmini pratiğe geçirdin ve insanları da bu yola davet ettin, öğretici oldun, sabırlılardan oldun ve bu yolda bedel ödedin... Ve gençleri ilim yolunda, Allah yolunu dava edinmeye, terbiyeye ve Allah’ın dinini savunmaya yönlendirmede çok tesirli oldun. Bundan dolayı gençler ve insanlar senin dürüstlüğünden etkilendi, duruşunu sevdiler ve birbirlerine senin bulunduğun Suveylih Mescidi’nde, Amman’da, Zerda’da ve diğer yerlerde toplanmayı birbirlerine salık verdiler. Sevgili davetçilerin çalışmalarından ve hareketlerinden korkan Allah’ın düşmanlarının işkenceleri sizlere rahat vermiyordu, seni birçok kez suçladılar, kıskaca aldılar, hapse attılar ama sen onlara boyun eğmedin... Ne Bosna’dan kardeşler senin dürüstlüğünü hiçbir zaman unutmayacaklar ne Buhari merkezi kurucuları ne de kitap ve sünnet toplumu senin hizmetlerinle canlanan ve sonunda iki nehir toprakları (Mezopotamya) davetini eyleme dönüştürdüğün, kelimelerini kanımla boyadığın...
İlminin mızrağıyla dönenlerin dillerini keser ve dilinin sivriliğiyle şüpheleri perişan ederdin.
Kılıcının dişleriyle müşriklerin boğazlarını kesmek için yürüdün ve kuklaların, mürtedlerin cesetlerini gömdün silahlarınla... Davetçileri ve âlimleri ilimleriyle böyle amel etmeye çağırıyorum “O böyle dedi, şu böyle dedi” gibi şeylerle kendini meşgul etmezdin. Günümüzde kendini ilim ehli ve ulema olarak atfedenler gibi davetçilere ve mücahidlere karşı keskin bir dilin yoktu. Bundan ziyade dilin döneklere ve rezillere yöneliyor, cihad ve mücahidler için çalışıyordu. Ve böylece mızrağın dinin düşmanlarından eksik duruyordu. Allah’tan seni en yüksek cennetlere yükseltmesini diliyorum.
Senin ilmi aramak için gösterdiğin derin çabayı hiç unutmam.
Herkesi yanına çağırır onlara ilmi kitaplardan birini seçmelerini ister, o kitaplardan da bir bölüm okumalarını isterdin sen farklı bir bölüm okurken, böylece onların hepsini bir araya getirir ve onlardan okuduklarını birbirlerine özetlemelerini isterdin. Birçok din kardeşinle izlediğin yol şuydu;
Farklı bölgelerden gelen gençlerin olduğu cemaatlere dersini yaptığın Menhec zamanının çoğunu alıyordu. Erkekler ve kadınların katıldığı Suveylih’teki Mescidindeki ve Buhari merkezinde düzenlediğin derslerin Allah’a çağıran bir ışık evine dönüştü. Beni ziyaret ettiğin gibi senin evin de birçok kez ziyaret etmiştim, cihada olan tutkun sinende yanıyordu, senin cihada ve şehadete olan bu aşkının mücahidlerin Newyork ve Washinton saldırılarından sonra daha da arttığını sana yakın olan birçok kişi yakinen biliyordu. Sen günümüzde birçok ateşlinin yaptığı çok konuşup az iş yapan biri değildin. Bu yüzden senin mübarek çalışmalarına katılanlardan çoğu kurşunların vızıldadığı, makinalıların gürlediği ve patlayıcıların ortasına, Irak topraklarına geçtiler. Kendi adıma bazı sebeplerden dolayı gitme hususunda acele etmedim. Newyork ve Washington saldırılarından beri gençlerin oraya yöneldiklerini hicret ettiklerini duymadım.
Ve senin Şeyh Usame’ye (Allah onu korusun) olan derin muhabbetini biliyordum ve senin ona katılmak için gösterdiğin girişimler, bu uğurda yaptığın yolculuğun, İran’da hapse atılman ve Ürdün’e geri dönüşün ve Afganistan’a giden tüm yolların yüzüne kapanması... Buna rağmen sen durmadın ve kalbin gevşemedi Irak’taki mücahidlere katılana kadar... Ve seninle son karşılaşmamız ben yakalanmadan iki yıl önce Allah’ın düşmanları tarafından aranırkendi... Senin Bosna’dayken onlara ilim öğrettiğin davetçi ve destekçi olarak sana eşlik eden Bosnalı bulunduğunda kardeşlerle beraber olduğun mescidteki karşılaşmamız bizim son karşılaşmamızdı.
Görüşmemiz kısa sürdü ama her birimiz hoşnuttuk daha sonra ayrıldık. Ve ben birkaç gün sonra yakalandım ve senden haber alamadım. Ta ki hücrelerden senin Irak’ın işgalinden sonra mücahidlere katıldığın haberi alacağım genel hapishaneye konana kadar... Ve bu senin sesinden söyleniyor gibi (şiir Arap yarımadasının şehid mücahid komutanı Ebu Hacer / Abdulaziz El Mukrin tarafından yazılmıştır, Allah ona rahmet etsin):
Muharebelerin hatıraları ve Şehadet heyecanlandırır,
Sonu olmayan evi için özlemin kalıyor;
Ve de meydanlarda Allah’ın aslanının kükremesi, ne kadar,
Cihad için atılmak beni hoşnut eder açıkça,
Allah için arzularımı sattım,
Onun yerine Yüksek bahçeleri aldım,
Zevklerle dolu, rahat bir yaşam aramam aramam,
Ne de eğlence bu fani evde,
Şehadeti bulana kadar saygıyla,
Ve cennetin hurileri yaralarını sarıyor,
Ey Allahım! Yaşamlarımızı sattık sana bahçeler için,
Cihadda Ey Allah’ım kanımı dök,
Allah, Ey Allah! Şehadet ararım,
İcabet et, Ey Allahım: Duama.
Ve hakikaten sen cihadda kanını akıttın, onu kabullenerek ilerledin, geri dönmeyerek... Ve sen bir Cuma günü Şaban ayının üçüncü günü, kendilerini, ruhlarını Allah’a satan bir grup tevhid kardeşleriyle beraber bu dünyadan ayrıldın... Kızgınlıklarıyla ayrıldılar, Müslüman kadınların onurlarını korurken, onları Amerikalıların ve onların kuklalarının hapishanelerinden kurtulmaya çalışırken... Allah niyetlerini gerçekleştirdi. Onlar geri dönmeksizin kabul etmişken...
Ey Allahım! Ona büyük ödül ver ve o müslüman kadınların onurunu korumak için çabaladığı gibi, sen de onun ailesini ve çocuklarını koru ve onun çabalarını, cihadını kabul et ve derecesini en yüksek firdevslere yükselt. Onu ve akitlerinde sadık kalan Tevhidin kardeşlerini, tevhidin sancağını yükselten diğerlerini... Ve bizi ve onları senin gölgenden başka gölgenin olmadığı o günde beraber haşreyle...
Ve Ey Allah’ım! Esenlik ve dua Rasulün Muhammed’e, onun ailesine ve onun tüm yoldaşlarının üzerine olsun.
Ebu Muhammed El Makdisi
Kafkafa Hapishanesi
Şaban 1425 Hicri
Ebu Enes Eş-Şâmî, İlmi İle Amel Eden Ender Alimlerden Birisiydi. İlim Derecesi Neredeyse Müctehid Seviyesine Ulaşmıştı. Şeyh Ebu Mus'ab Ez-Zerkavi İle Birlikte "Tevhid ve Cihad" Grubunun Kurucularından Birisiydi. Gruba İsmini Şeyh Ebu Enes Eş-Şâmi Vermişti. Mücahidler Arasında Çok Güzel İlmi Çalışmalar Gerçekleştirdi. Allah Yolunda Hem İlmi Hemde Canı İle Mücadele Etti. Ebu Gureyb Cezaevindeki Müslüman Bacıların Çığlıkları Kulaklarında Çınlıyordu. Cezaevindeki Kardeşlerini Kurtarmak İçin Büyük Bir Operasyon Hazırlığına Başlandı. Bu Operasyona Şeyh Ebu Enes Eş-Şâmi'de Katılmıştı. Birçok Haçlıyı Cehenneme Gönderdiler. Bu Operasyon Sırasında Haçlıların Helikopterlerinden Atılan Füzelerin Kendisine İsabet Etmesi Sonucunda Özlemini Çektiği Şehadete Kavuştu. Şehadet Haberini Bizzat Şeyh Ebu Mus'ab Ez-Zerkavi Açıkladı... Allah İkisinede Rahmet Etsin ve Şehadetlerini Kabul Etsin. -Amin-
Ömer Yusuf Cuma Salih
Tevhid Bayrağı Altında Sözüne Sadık Bir Kahraman
Allah sana rahmet etsin, sevgili kardeşim Ebu Enes! Ve Allah senin geride bıraktığın çocuklarını Enes’i, Malik’i ve Meymune’yi; senin O’nun dinini, İslam’ı koruduğun gibi davasını ve tevhidini koruduğun gibi korusun.
Seni küçüklüğümüzden beri tanırım, Kuveyt mescidinden, Selamiye mescidinde beraber büyüdük... Selef mescidi ve el-Halef ve el-Mudac ve er-Rumi... Bizlerin oyun sahalarımızda, beraber yürüdüğümüz yerlerdi. Biz daha henüz gençken ilim sevgisi ve arzusu senin karakterinde görülüyordu... Belki bu yüzden gençliğimizde hayalini kurduğumuz İslam Üniversitesi eğitimi için yüksek okul çalışmalarını bırakıp Medine-i Münevvere’ye yöneldin ve sen âlimlerden ilim öğrenme yolunu aradın... Ve Allah sana bunun için olanak tanıdı. Ama sen yeterince kendini adayamadığın için endişeliydin. Senin kavgan buydu, tutkun, uğraşın, çaban yüksek hayalin... Böylece bu yolda birçok yoldaşını geride bıraktın.
Ve sen onları ilim yolunda geride bıraktığın gibi, ilminle amel etme hususunda da geçtin ve ilmini pratiğe geçirdin ve insanları da bu yola davet ettin, öğretici oldun, sabırlılardan oldun ve bu yolda bedel ödedin... Ve gençleri ilim yolunda, Allah yolunu dava edinmeye, terbiyeye ve Allah’ın dinini savunmaya yönlendirmede çok tesirli oldun. Bundan dolayı gençler ve insanlar senin dürüstlüğünden etkilendi, duruşunu sevdiler ve birbirlerine senin bulunduğun Suveylih Mescidi’nde, Amman’da, Zerda’da ve diğer yerlerde toplanmayı birbirlerine salık verdiler. Sevgili davetçilerin çalışmalarından ve hareketlerinden korkan Allah’ın düşmanlarının işkenceleri sizlere rahat vermiyordu, seni birçok kez suçladılar, kıskaca aldılar, hapse attılar ama sen onlara boyun eğmedin... Ne Bosna’dan kardeşler senin dürüstlüğünü hiçbir zaman unutmayacaklar ne Buhari merkezi kurucuları ne de kitap ve sünnet toplumu senin hizmetlerinle canlanan ve sonunda iki nehir toprakları (Mezopotamya) davetini eyleme dönüştürdüğün, kelimelerini kanımla boyadığın...
İlminin mızrağıyla dönenlerin dillerini keser ve dilinin sivriliğiyle şüpheleri perişan ederdin.
Kılıcının dişleriyle müşriklerin boğazlarını kesmek için yürüdün ve kuklaların, mürtedlerin cesetlerini gömdün silahlarınla... Davetçileri ve âlimleri ilimleriyle böyle amel etmeye çağırıyorum “O böyle dedi, şu böyle dedi” gibi şeylerle kendini meşgul etmezdin. Günümüzde kendini ilim ehli ve ulema olarak atfedenler gibi davetçilere ve mücahidlere karşı keskin bir dilin yoktu. Bundan ziyade dilin döneklere ve rezillere yöneliyor, cihad ve mücahidler için çalışıyordu. Ve böylece mızrağın dinin düşmanlarından eksik duruyordu. Allah’tan seni en yüksek cennetlere yükseltmesini diliyorum.
Senin ilmi aramak için gösterdiğin derin çabayı hiç unutmam.
Herkesi yanına çağırır onlara ilmi kitaplardan birini seçmelerini ister, o kitaplardan da bir bölüm okumalarını isterdin sen farklı bir bölüm okurken, böylece onların hepsini bir araya getirir ve onlardan okuduklarını birbirlerine özetlemelerini isterdin. Birçok din kardeşinle izlediğin yol şuydu;
Farklı bölgelerden gelen gençlerin olduğu cemaatlere dersini yaptığın Menhec zamanının çoğunu alıyordu. Erkekler ve kadınların katıldığı Suveylih’teki Mescidindeki ve Buhari merkezinde düzenlediğin derslerin Allah’a çağıran bir ışık evine dönüştü. Beni ziyaret ettiğin gibi senin evin de birçok kez ziyaret etmiştim, cihada olan tutkun sinende yanıyordu, senin cihada ve şehadete olan bu aşkının mücahidlerin Newyork ve Washinton saldırılarından sonra daha da arttığını sana yakın olan birçok kişi yakinen biliyordu. Sen günümüzde birçok ateşlinin yaptığı çok konuşup az iş yapan biri değildin. Bu yüzden senin mübarek çalışmalarına katılanlardan çoğu kurşunların vızıldadığı, makinalıların gürlediği ve patlayıcıların ortasına, Irak topraklarına geçtiler. Kendi adıma bazı sebeplerden dolayı gitme hususunda acele etmedim. Newyork ve Washington saldırılarından beri gençlerin oraya yöneldiklerini hicret ettiklerini duymadım.
Ve senin Şeyh Usame’ye (Allah onu korusun) olan derin muhabbetini biliyordum ve senin ona katılmak için gösterdiğin girişimler, bu uğurda yaptığın yolculuğun, İran’da hapse atılman ve Ürdün’e geri dönüşün ve Afganistan’a giden tüm yolların yüzüne kapanması... Buna rağmen sen durmadın ve kalbin gevşemedi Irak’taki mücahidlere katılana kadar... Ve seninle son karşılaşmamız ben yakalanmadan iki yıl önce Allah’ın düşmanları tarafından aranırkendi... Senin Bosna’dayken onlara ilim öğrettiğin davetçi ve destekçi olarak sana eşlik eden Bosnalı bulunduğunda kardeşlerle beraber olduğun mescidteki karşılaşmamız bizim son karşılaşmamızdı.
Görüşmemiz kısa sürdü ama her birimiz hoşnuttuk daha sonra ayrıldık. Ve ben birkaç gün sonra yakalandım ve senden haber alamadım. Ta ki hücrelerden senin Irak’ın işgalinden sonra mücahidlere katıldığın haberi alacağım genel hapishaneye konana kadar... Ve bu senin sesinden söyleniyor gibi (şiir Arap yarımadasının şehid mücahid komutanı Ebu Hacer / Abdulaziz El Mukrin tarafından yazılmıştır, Allah ona rahmet etsin):
Muharebelerin hatıraları ve Şehadet heyecanlandırır,
Sonu olmayan evi için özlemin kalıyor;
Ve de meydanlarda Allah’ın aslanının kükremesi, ne kadar,
Cihad için atılmak beni hoşnut eder açıkça,
Allah için arzularımı sattım,
Onun yerine Yüksek bahçeleri aldım,
Zevklerle dolu, rahat bir yaşam aramam aramam,
Ne de eğlence bu fani evde,
Şehadeti bulana kadar saygıyla,
Ve cennetin hurileri yaralarını sarıyor,
Ey Allahım! Yaşamlarımızı sattık sana bahçeler için,
Cihadda Ey Allah’ım kanımı dök,
Allah, Ey Allah! Şehadet ararım,
İcabet et, Ey Allahım: Duama.
Ve hakikaten sen cihadda kanını akıttın, onu kabullenerek ilerledin, geri dönmeyerek... Ve sen bir Cuma günü Şaban ayının üçüncü günü, kendilerini, ruhlarını Allah’a satan bir grup tevhid kardeşleriyle beraber bu dünyadan ayrıldın... Kızgınlıklarıyla ayrıldılar, Müslüman kadınların onurlarını korurken, onları Amerikalıların ve onların kuklalarının hapishanelerinden kurtulmaya çalışırken... Allah niyetlerini gerçekleştirdi. Onlar geri dönmeksizin kabul etmişken...
Ey Allahım! Ona büyük ödül ver ve o müslüman kadınların onurunu korumak için çabaladığı gibi, sen de onun ailesini ve çocuklarını koru ve onun çabalarını, cihadını kabul et ve derecesini en yüksek firdevslere yükselt. Onu ve akitlerinde sadık kalan Tevhidin kardeşlerini, tevhidin sancağını yükselten diğerlerini... Ve bizi ve onları senin gölgenden başka gölgenin olmadığı o günde beraber haşreyle...
Ve Ey Allah’ım! Esenlik ve dua Rasulün Muhammed’e, onun ailesine ve onun tüm yoldaşlarının üzerine olsun.
Ebu Muhammed El Makdisi
Kafkafa Hapishanesi
Şaban 1425 Hicri
Ebu Enes Eş-Şâmî, İlmi İle Amel Eden Ender Alimlerden Birisiydi. İlim Derecesi Neredeyse Müctehid Seviyesine Ulaşmıştı. Şeyh Ebu Mus'ab Ez-Zerkavi İle Birlikte "Tevhid ve Cihad" Grubunun Kurucularından Birisiydi. Gruba İsmini Şeyh Ebu Enes Eş-Şâmi Vermişti. Mücahidler Arasında Çok Güzel İlmi Çalışmalar Gerçekleştirdi. Allah Yolunda Hem İlmi Hemde Canı İle Mücadele Etti. Ebu Gureyb Cezaevindeki Müslüman Bacıların Çığlıkları Kulaklarında Çınlıyordu. Cezaevindeki Kardeşlerini Kurtarmak İçin Büyük Bir Operasyon Hazırlığına Başlandı. Bu Operasyona Şeyh Ebu Enes Eş-Şâmi'de Katılmıştı. Birçok Haçlıyı Cehenneme Gönderdiler. Bu Operasyon Sırasında Haçlıların Helikopterlerinden Atılan Füzelerin Kendisine İsabet Etmesi Sonucunda Özlemini Çektiği Şehadete Kavuştu. Şehadet Haberini Bizzat Şeyh Ebu Mus'ab Ez-Zerkavi Açıkladı... Allah İkisinede Rahmet Etsin ve Şehadetlerini Kabul Etsin. -Amin-