Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ebû Ubeyde Bin Cerrâh (r.a)

Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Ubeyde bin Cerrah (RadiyAllahu Anh)

Ümmetin Emini
Hz. Peygamber’in, elinden tutup da: “Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’dır.” dediği bu zat kimdir?

Nebî (s.a.v.)’in şiddetli bir savaşta, “Zati’s-selâsil” savaşında Amr b. Âs’a yardım için gönderdiği ve içerisinde Ebû Bekir ve Ömer’in de bulunduğu askerlere emir tayin ettiği bu adam kimdir?

İlk defa “Emirü’l-umerâ” (Emirlerin Emiri) diye lakaplandırılan bu sahâbî kimdir?

Boyu uzun, bedeni ince, yüzü bir deri bir kemik, hafif sakallı, dişleri seyrek (kesici dişleri düşmüş) olan bu adam kimdir?

Evet. Hz. Ömer’in son nefesinde hakkında: “Ebû Ubeyde hayatta olsaydı onu halife tayin ederdim. Rabbim sorarsa da Allah ve Resûlü’nün emini olan kişiyi halife tayin ettim, derdim.” dediği bu güçlü, güvenilir adam kimdir?

Bu zat Ebû Ubeyde Âmir b. Abdullah b. Cerrâh’tan başkası değildir.

Resûlullah, Erkam’ın evine yerleşmeden önce Ebû Bekir’in irşadıyla İslâm’ın ilk günlerinde müslüman olmuştur. Habeş hicretine katılmış, Allah Resûlü ile birlikte Bedir, Uhud ve diğer büyük gazvelerde bulunmuştur. Resûlullah’ın vefatından sonra da sırasıyla Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in yanından ve sohbetlerinden ayrılmamış dünyayı boş vermiş, zühd ve takvaya sarılmış, kutlu ve yüce insandır. Allah Tebareke ve Teala yüzünü ağartsın.

Ebû Ubeyde Resûlullah’a “Hayatını Allah yolunda feda edeceğine dair” biat ederken, onun “Allah yolunda” sözüyle neyi kastettiğini gayet iyi biliyordu. Ve o, bu yolda yapılması gereken fedakârlık ve mücadeleyi en mükemmel şekliyle yürütebilecek kabiliyette ve istidattaydı.

Allah Resûlü’ne biat ettiği günden itibaren tek düşüncesi ve arzusu, Allah’ın kendisine tevdi etmiş olduğu emaneti hakkıyla ifa etmek ve bu uğurda gece gündüz çalışarak, Allah’ın rızasını kazanmak olmuştu. Kendisini bu yoldan alıkoyacak hiçbir güce de meydan vermemişti.

Ashab-ı kirâmın yerine getirdiği bu “ahdi” en mükemmel şekliyle yerine getirdiği için Allah Resûlü, kendisine bu şerefli lakabı vererek onun hakkında: “Bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır.” buyurmuştur.

Ebû Ubeyde’nin en büyük özelliği, mesuliyet (sorumluluk) hakkındaki titizliğiydi. Uhud gazvesinde, savaşın seyrinde müşriklerin özellikle Resûlullah’ı ortadan kaldırmaya çalıştıklarını fark etmiş ve savaş boyunca Allah düşmanlarını elinden geldiğince Resûlullah’a yaklaştırmamaya gayret etmişti.

Savaşın kızıştığı bir esnadaydı. Ebû Ubeyde’nin etrafı düşman askerleriyle çevrilmişti; fakat o bu hâlde bile Resûlullah’ı gözetliyor, gözleriyle onu arıyordu. Tam bu sırada bir müşrikin Resûlullah’a doğru ok attığını gördü, oldukça zor bir durumda olmasına rağmen uçarcasına önüne atıldı. Allah Resûlü’ne ulaştı. Fakat yetişememişti. Resûlullah’ın mübarek yüzünden kan damlamaktaydı... Allah Resûlü bir yandan eliyle kanını silerken, bir yandan da: “Kendilerini Allah’a davet eden nebîlerinin yüzünü kana boyayan bir kavim nasıl iflah olur?” diyordu.

Resûlullah’ın korunmak için başına giydiği miğferin iki halkası, isabet eden ok sebebiyle yanaklarına girmiş ve mübarek yüzünü kanatmıştı... Bu durum karşısında Ebû Ubeyde’nin sabrı taştı... Resûlullah’a yaklaştı... Kesici dişleriyle halkanın birini çıkardı, bu arada bir dişi düştü; sonra diğer halkayı çıkardı, bu arada ikinci kesici dişi de düştü…

Bu olayı Ebû Bekir (r.a.) şöyle anlatmaktadır:

“Uhud günü, Resûlullah’a ok isabet edip, miğferinin iki halkası yanağına girdiğinde Allah Resûlü’ne doğru koşmaya başladım. Bu arada bir adamın uçarcasına Resûlullah’a yöneldiğini gördüm, içimden bu adamın dost olması için dua ettim... Resûlullah’ın yanına geldiğimde bu kişinin Ebû Ubeyde b. Cerrâh olduğunu gördüm. Benden önce davranmıştı... Bana: “Ey Ebû Bekir, Allah hakkı için müsaade et, halkaları Resûlullah’ın yüzünden ben çıkarayım.” dedi... Ebû Ubeyde kesici dişiyle halkayı çıkardı, halkayla birlikte dişi de yere düştü... Sonra diğer halkayı da aynı şekilde çıkardı, ikinci kesici dişini de böylece kaybetti... Ebû Ubeyde seyrek dişli bir zat idi...”

Mesuliyet ve mücadelenin arttığı ve olayların kızıştığı dönemlerde dahi Ebû Ubeyde azim ve kararlılığından ayrılmamış, doğruluk ve emaneti muhafaza etmeye devam etmişti...

Resûlullah, kendisini yaklaşık üç yüz on kişiye emir tayin ederek Habad gazvesine göndermişti. Yanlarında bir torba hurmadan başka yiyecek yoktu... Vazife ağır, yol uzundu. Ebû Ubeyde, büyük bir azim ve kararlılıkla vazifesine yöneldi. Oldukça uzun bir yol katlettiler.

Yiyecek olarak her birine günde bir avuç hurma düşüyordu. Zamanla hurma tükenmeye yüz tuttu ve neredeyse her birine günlük bir adet hurma düşmeye başladı. Sonra hurma tamamen bitti. Bu defa ağaç yaprakları ve suyla açlıklarını gidermeye başladılar. Bu nedenle bu gazveye “Habad” yani “ağaç yaprağı” gazvesi denilmiştir.

Ne açlığa, ne de yokluğa aldırmadan yollarına devam ettiler. Tek düşünceleri vardı; Resûlullah’ın kendilerine tevdi ettiği bu kutlu vazifeyi güçlü komutanlarıyla birlikte en iyi şekilde yerine getirmek.

Allah Resûlü “ümmetin emini” Ebû Ubeyde’yi çok severdi. Bunun delilleri oldukça fazladır:

Bir gün Necran’dan bir gurup müslüman gelmiş, Resûlullah’tan kendilerine Kur’ân öğretecek birini istemişlerdi. Allah Resûlü de: “Sizinle birlikte emin, gerçekten emin, gerçekten emin, gerçekten emin bir kişiyi göndereceğim.” buyurmuştu.

Ashabtan herkes bu övgüye kendisinin erişmesini temenni ederken, bu şerefe Ebû Ubeyde b. Cerrâh nail olmuştu..

Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle buyuruyor:

“Emir olmayı hiç sevmedim; ancak bir gün hariç. O gün gerçekten emir olmayı arzu ettim. Öğle namazını kılmak için mescide gitmiştim. Resûlullah bize öğleyi kıldırdı, selâm verdi. Sonra sağına ve soluna baktı, gözleriyle birini arıyordu. Beni görmesi için şöyle ileri doğru uzandım. O aramasına devam etti. Sonra Ebû Ubeyde’yi gördü ve ona: “Onlarla birlikte git; ihtilafa düştükleri konularda aralarında adaletle hükmet!”. Ve görevi böylece Ebû Ubeyde aldı...”

Bu olay ashab içerisinde sadece Ebû Ubeyde’nin Resûlullah’ın takdirini kazandığı, diğerlerinin ise, bu şerefe nail olmadıkları anlamına gelmez şüphesiz...

Ancak Ebû Ubeyde’nin Allah Resûlü’nün takdirini kazanan ashabtan biri olma şerefini elde ettiğini gösterir. Sonra bu durum, onun, Medine ve diğer beldelerde üzerine aldığı vazifeyi hakkıyla eda edebilecek meziyetlere sahip olduğunun en açık delilidir.

Ebû Ubeyde, Resûlullah’ın döneminde “emin” olduğu gibi onun vefatından sonra da “emin” biri olarak yaşamıştır... Sorumluluklarını güvenle yerine getirmiştir... Öyle ki bu güven (emanet, emniyet) yeryüzü halkına taksim edilseydi, hepsine kâfi gelirdi.

İslâm sancağı altında gerek asker -ama fazilet ve cesaretiyle emir gibi-, gerekse emir -ama ihlas ve tevazu ile sanki bir asker gibi- olarak mücadele etmiştir.

İslâm ordusu Hâlid b. Velîd komutasında büyük bir savaşta iken, Halife Hz. Ömer (r.a.)’ın, Hâlid b. Velîd’i komutanlıktan alarak, yerine Ebû Ubeyde’yi atadığı haberi geldi.

Ebû Ubeyde bu durumu, savaş sona erip fetih tamamlanıncaya kadar Hâlid b. Velîd’e haber vermeyip gizledi...

Fetih tamamlandıktan sonra da edepli bir şekilde durumu Hâlid b. Velîd’e bildirdi.

Hâlid (r.a.):

“Allah iyiliğini versin, ey Ebû Ubeyde! Bunu neden daha önce vermedin?” diye sorduğunda ümmetin emini:

“Senin savaşını yarıda kesmeyi kerih gördüm. Biz dünya saltanatı istemiyoruz, dünya için de çalışmıyoruz. Allah için de dost ve kardeşiz.” diye cevap verdi.

Ebû Ubeyde Şam’da “Emirü’l-umerâ” yani emirlerin emiri olmuştu... Komutasında sayı ve teçhizat bakımından en büyük İslâm ordusu vardı. Onu uzaktan görenler ise kendisini normal bir vatandaş zannederlerdi..

Şamlıların kendisi hakkındaki şaşaalı sözleri kulağına geldiğinde, onları bir araya toplamış ve şu veciz konuşmayı yapmıştı:

“Ben Kureyş’ten bir müslümanım... İçinizde kırmızı veya siyah, takva yönünden benden daha faziletli olanınız varsa, onun emrine girmeye hazırım.”

Allah’ın selâmı üzerinize olsun, ey Ebû Ubeyde!

Sana bu şerefi kazandıran dini Allah korusun.

Bunları sana öğreten Resûle de selâm olsun...

Kureyş’ten bir müslüman… Ne fazla ne eksik…

Din: İslâm…

Kabile: Kureyş...

Hepsi bu kadar...

Sanki, Emirü’l-umerâ olan, sayı ve teçhizat bakımından en büyük İslâm ordusunun komutanı olan kendisi değildi...

Sanki Şam diyarının hakimi, hükmü geçeni kendisi değildi... Bütün bunlar onun gözünde basit şeylerdi... Sayılmaya değmezdi...

Onun tek iftihar kaynağı, Kureyş’ten bir müslüman olmasıydı. O kadar

Ömer b. Hattab, Şam’ı ziyareti sırasında kendisini karşılayanlara:

“Kardeşim nerede?” diye sordu.

“Kardeşin kim?” dedikleri vakit:

“Ebû Ubeyde b. Cerrâh” dedi. Sonra Ebû Ubeyde geldi, kucaklaş*tılar... Birlikte Ebû Ubeyde’nin evine gittiler... Evinde eşya olarak sadece bir kılıç, bir kalkan ve bir de rahle vardı. Buna gören Hz. Ömer:

“Diğer insanlar gibi sen de eşyalar alsaydın?” diye konuştu. Ebû Ubeyde cevap olarak:

“Ey Mü’minlerin Emiri, bunlar beni ebedî istirahatgâhıma ulaştırır, bana bunlar kâfidir.” dedi.

Bir gün Emirü’l-ümerâ Ebû Ubeyde’nin öldüğü haberi yayıldı. Hz. Ömer bir an sarsıldı, gözleri yaşlarla doldu... Sonra yavaş yavaş kendini toparladı ve Ebû Ubeyde ile ilgili olarak şu sözü söyledi:

“Eğer kabul olunacak bir dileğim olsaydı, hiçbir şey dilemez, sa*dece bir ev dolusu Ebû Ubeyde b. Cerrâh gibi insanlar olmasını temenni ederdim.”

Ümmetin emini vefat etmişti... Hem de putlardan temizleyip arındırdığı yeryüzünde...

Şerefli bedeni bugün Ürdün topraklarında yatmaktadır... Ruhu şerifi ve nefsi mutmainnesi orada karar kılmıştır…

Kabrinin bilinmesi veya bilinmemesi o kadar önemli değildir...

Ona erişmek istediğinde, seni ona ulaştıracak bir rehbere ihtiyaç olmayacaktır…

Zira cismi pâkinin güzel kokusu seni ona ulaştıracaktır..!!
 
F Çevrimdışı

Fethul-Bâri

Üyeliği İptal Edildi
Banned
الْجُزْءُ الْأَوَّلُ : Birinci Cüz

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيْمِ، وَبِهِ نَسْتَعِيْنُ :
Rahman ve Rahim olan Allahın ismiyle başlıyorum.Ve ondan yardım isteriz.

أَبُو عُبَيْدَةَ بنُ الجَرَّاحِ عَامِرُ بنُ عَبْدِ اللهِ : Ebu Ubeyde b. Cerrah Amir b. Abdullah

ابْنِ الجَرَّاحِ بنِ هِلاَلِ بنِ أُهَيْبِ بنِ ضَبَّةَ بنِ الحَارِثِ بنِ فِهْرِ بنِ مَالِكِ بنِ النَّضْرِ بنِ كِنَانَةَ بنِ خُزَيْمَةَ بنِ مُدْرِكَةَ بنِ إِلْيَاسَ بنِ مُضَرَ بنِ نِزَارِ بنِ مَعَدِّ بنِ عَدْنَانَ القُرَشِيُّ، الفِهْرِيُّ، المَكِّيُّ

Nesebi : İbn Cerrah b. Hilal b.Uheyb b. Dabbe b. Haris b. Fihr b. Malik b. Nadr b. Kinane b. Hüzeyme b. Mudrike b. İlyas b. Mudar b. Nizar b. Meadd b. Adnan El Kureyşîdir.

Fihrîdir.Mekkelidir.

أَحَدُ السَّابِقِيْنَ الأَوَّلِيْنَ

Es-Sabikun El-evvelun (İlk muhacirlerden) dir.

يَجْتَمِعُ فِي النَّسَبِ هُوَ وَالنَّبِيُّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- فِي فِهْرٍ

Onun ve Nebi(sav)'in nesebi fihr'de birleşir.

شَهِدَ لَهُ النَّبِيُّ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- بِالجَنَّةِ، وَسَمَّاهُ: أَمِيْنَ الأُمَّةِ، وَمَنَاقِبُهُ شَهِيْرَةٌ جَمَّةٌ

Nebi(sav) onun cennetlik olduğuna şahitlik etmiştir.Ve onu Ümmetin Emîni olarak isimlendirmiştir.Kendisinin Menkıbeleri çok meşhurdur.

(Zehebî,Siyeru A'lâmun-Nubelâ,1/6)





رَوَى أَحَادِيْثَ مَعْدُوْدَةً
Ebu Ubeyde (ra) sayılı hadis rivayet etmiştir.

أحاديثه في مسند أحمد 1 / 195 - 196، وعددها اثنا عشر حديثا
Hadisleri Müsnedi Ahmed'de 195-196/1 , Sayısı 12 kadardır.

وَغَزَا غَزَوَاتٍ مَشْهُوْدَةً
Bilinen gazvelerde gazâ yapmıştır.(savaşa katılmıştır)

حَدَّثَ عَنْهُ: العِرْبَاضُ بنُ سَارِيَةَ، وَجَابِرُ بنُ عَبْدِ اللهِ، وَأَبُو أُمَامَةَ البَاهِلِيُّ، وَسَمُرَةُ بنُ جُنْدَبٍ، وَأَسْلَمُ مَوْلَى عُمَرَ، وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بنُ غَنْمٍ، وَآخَرُوْنَ

Ondan hadis rivayet edenler : El-İrbâd b. Sariye , Cabir b. Abdullah , Ebu Umame El-Bahili , Semure b.Cundeb , Ömerin azatlısı Eslem , Abdurrahman b. Ğanm ve sonrakiler ...

لَهُ فِي (صَحِيْحِ مُسْلِمٍ) حَدِيْثٌ وَاحِدٌ، وَلَهُ فِي (جَامِعِ أَبِي عِيْسَى) حَدِيْثٌ، وَفِي (مُسْنَدِ بَقِيٍّ) لَهُ خَمْسَةَ عَشَرَ حَدِيْثاً
Ebu Ubeyde(ra)'ın ''Sahihi Müslim''de ve ''Camiu Ebi İsa''da 1 hadisi , ''Müsnedi Baki'' de 15 hadisi vardır.

أَخْبَرَنَا أَبُو المَعَالِي مُحَمَّدُ بنُ عَبْدِ السَّلاَمِ التَّمِيْمِيُّ، قِرَاءةً عَلَيْهِ فِي سَنَةِ أَرْبَعٍ وَتِسْعِيْنَ وَسِتِّ مَائَةٍ، أَنْبَأَنَا أَبُو رَوْحٍ عَبْدُ المُعِزِّ بنُ مُحَمَّدٍ البَزَّازُ، أَنْبَأَنَا تَمِيْمُ بنُ أَبِي سَعِيْدٍ أَبُو القَاسِمِ المَعَرِّيُّ، فِي رَجَبٍ سَنَةَ تِسْعٍ وَعِشْرِيْنَ وَخَمْسِ مَائَةٍ بِهَرَاةَ، أَنْبَأَنَا أَبُو سَعْدٍ مُحَمَّدُ بنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَنْبَأَنَا أَبُو عَمْرٍو بنُ حَمْدَانَ، أَخْبَرَنَا أَبُو يَعْلَى أَحْمَدُ بنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بنُ مُعَاوِيَةَ القُرَشِيُّ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بنُ سَلَمَةَ، عَنْ خَالِدٍ الحَذَّاءِ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بنِ شَقِيْقٍ، عَنْ (3) عَبْدِ اللهِ بنِ سُرَاقَةَ، عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ بنِ الجَرَّاحِ: سَمِعْتُ رَسُوْلَ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- وَهُوَ يَقُوْلُ: (إِنَّهُ لَمْ يَكُنْ نَبِيٌّ بَعْدَ نُوْحٍ إِلاَّ وَقَدْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ الدَّجَّالَ، وَإِنِّي أُنْذِرُكُمُوْهُ

Bize Ebu'l Meâli Muhammed b. Abdusselam Et-Teymî haber verdi , Ona kıraati 496 yılındadır, Bize Ebu Ravh Abdul-Muiz b.Muhammed El-Bezzâr , Bize Temim b. Ebi Said Ebul-Kasım El-Mearri , Bize Ebu Sa'd Muhammed b. Abdurrahman, Bize Ebu Amr b. Hamdân, Bize Ebu Ya'lâ Ahmed b. Ali , Bize Abdullah b. Muaviye El Kureyşî , Bize Hammad b. Seleme , o da Halid El-Hazzadan , o da Abdullah b. Şakikten o da Abdullah b. Suraka , O da Ebu Ubeyde b.Cerrah'dan , şöyle dedi : Resulullah(sav)'den şöyle derken işittim : Nuhtan sonra her Peygamber kavmini deccale karşı uyarmıştır.Ve bende sizi ona karşı uyarıyorum.

فَوَصَفَهُ لَنَا رَسُوْلُ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- وَقَالَ: (لَعَلَّهُ سَيُدْرِكُهُ بَعْضُ مَنْ رَآنِي، أَوْ سَمِعَ كَلاَمِي) .
قَالُوْا: يَا رَسُوْلَ اللهِ، صَلَّى اللهُ عَلَيْكَ وَسَلَّمَ! كَيْفَ قُلُوْبُنَا يَوْمَئِذٍ؟ أَمِثْلُهَا اليَوْمَ؟
قَالَ: (أَوْ خَيْرٌ (1

Böylece Nebi(sav) bize deccalin vasıflarından bahsetti ve ''Belki beni gören yahut sözümü işiten bazı kimseler ona ulaşacak,onu görüp anlayacak'' dedi.

Bunun üzerine ''Ya Resulallah ! Allah sana salat ve selam etsin.O gün kalplerimiz nasıl olacaktır? Bugün kü gibi mi? dediler.

O da : Daha iyi (olur) cevabını verdi.(1)

(1):
أخرجه أحمد 1 / 195 مختصرا، وأبو داود (4756) في السنة: باب في الدجال، والترمذي (2235) في الفتن باب ما جاء في الدجال.
ورجاله ثقات، إلا أن عبد الله بن سراقة لم يسمع من أبي عبيدة

İmam Ahmed Muhtasarı (195/1) ; Ebu Davud (4756) Sünnet kısmında , Deccal Babında ; Tirmizi (2235) Kitabul Fitende ,Deccal babında nakletmiştir.

Ravileri sika(güvenilir)'dir.Ancak Abdullah b. Suraka , Ebu Ubeydeden hadis işitmemiştir.

قَالَ ابْنُ سَعْدٍ فِي (الطَّبَقَاتِ) : أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بنُ عُمَرَ، حَدَّثَنِي ثَوْرُ بنُ يَزِيْدَ، عَنْ خَالِدِ بنِ مَعْدَانَ، عَنْ مَالِكِ بنِ يَخَامِرَ:
أَنَّهُ وَصَفَ أَبَا عُبَيْدَةَ، فَقَالَ: كَانَ رَجُلاً نَحِيْفاً، مَعْرُوْقَ الوَجْهِ، خَفِيْفَ اللِّحْيَةِ، طُوَالاً، أَحْنَى (2) ، أَثْرَمَ (3) الثَّنِيَّتَيْنِ (4) .
وَأَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بنُ صَالِحٍ، عَنْ يَزِيْدَ بنِ رُوْمَانَ، قَالَ: انْطَلَقَ ابْنُ مَظْعُوْنٍ، وَعُبَيْدَةُ بنُ الحَارِثِ، وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بنُ عَوْفٍ، وَأَبُو سَلَمَةَ

İbn Sa'd , Tabakat adlı eserinde naklediyor : Bize Muhammed b. Ömer , Bana Sevr b.Yezid haber verdi.O da Halid b. Ma'dân'dan , o da Malik b. Yehamir'den nakletti ki : Kendisi Ebu Ubeydeyi bize vasfetti,anlattı ve şöyle dedi : Ebu Ebeyde(ra) zayıf bir adamdı.Yüzü zayıftı.Sakalı hafifdi.Kendisi Uzun boyluydu.Omzu bükük,üst 2 ön dişi kırıktı.

الخبر في " الطبقات " 3 / 1 / 303، والحاكم 3 / 264.
Bu rivayetin haberi : İbn Sa'd ,Tabakat 1/3/303 ; Hâkim 3/264


وَأَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بنُ صَالِحٍ، عَنْ يَزِيْدَ بنِ رُوْمَانَ، قَالَ: انْطَلَقَ ابْنُ مَظْعُوْنٍ، وَعُبَيْدَةُ بنُ الحَارِثِ، وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بنُ عَوْفٍ، وَأَبُو سَلَمَةَ بنُ عَبْدِ الأَسَدِ، وَأَبُو عُبَيْدَةَ بنُ الجَرَّاحِ حَتَّى أَتَوْا رَسُوْلَ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- فَعَرَضَ عَلَيْهِمُ الإِسْلاَمَ، وَأَنْبَأَهُمْ بِشَرَائِعِهِ، فَأَسْلَمُوا فِي سَاعَةٍ وَاحِدَةٍ، وَذَلِكَ قَبْلَ دُخُوْلِ رَسُوْلِ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- دَارَ الأَرْقَمِ.
وَقَدْ شَهِدَ أَبُو عُبَيْدَةَ بَدْراً، فَقَتَلَ يَوْمَئِذٍ أَبَاهُ، وَأَبْلَى يَوْمَ أُحُدٍ بَلاَءً حَسَناً، وَنَزَعَ يَوْمَئِذٍ الحَلْقَتَيْنِ اللَّتَيْنِ دَخَلَتَا مِنَ المِغْفَرِ فِي وَجْنَةِ رَسُوْلِ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- مِنْ ضَرْبَةٍ أَصَابَتْهُ، فَانْقَلَعَتْ ثَنِيَّتَاهُ، فَحَسُنَ ثَغْرُهُ بِذَهَابِهِمَا، حَتَّى قِيْلَ: مَا رُئِيَ هَتْمٌ قَطُّ أَحْسَنُ مِنْ هَتْمِ أَبِي عُبَيْدَةَ

Bize Muhammed b. Ömer haber verdi, Bize Muhammed b.Salih , o da Yezid b.Rumandan nakletti ki şöyle demiş : İbn Maz'um,Ubeyde b. Haris ,Abdurrahman b. Avf , Ebu Seleme b. Abdul-Esed ve Ebu Ubeyde b. Cerrah bulundukları yerden kalkıp Resulullah(sav)' geldiler.Resulullah(sav) onlara İslamı bildirdi.Ve onlara onun hükümlerini anlattı.Bir saat içinde hepsi Müslüman oldular.Ve bu Resulullah(sav)'in Erkamın evine girmesinden önceydi.

Ebu Ubeyde(ra) Bedire katıldı.O gün babasını öldürdü.Uhud günü güzel bir imtihan ile sınandı.O gün Resulullah(sav)' e gelen darbeden dolayı yanağına giren miğferi(n iki halkasını) iki dişi ile çıkarmış ve üstteki iki ön dişi kırılmıştır.Düşen iki dişi güzeldi.Öyleki onun için şöyle deniliyordu : Ebu Ubeyde'nin kırılan iki dişinden daha güzel diş görülmedi.

(1) انظر " الطبقات " 3 / 1 / 298، و" الاستيعاب " 5 / 292، و" المستدرك " للحاكم 3 / 266، و" الإصابة " 5 / 285، و" ابن هشام " 1 / 252، وانظر " سيرة ابن كثير " 3 / 58 - 59.
والهتم: كسر في الثنايا من أصولها.

Bknz. : İbn Sa'd ,Tabakat,3/1/298 ; İbn Abdillberr,İstiab,5/292 , Hakim El-Müstedrek, 3/266 ; İbn Hacer El-İsabe, 5/285 ; İbn Hişam , 1/252 ; ayrıca bknz. : Siretu İbn Kesir,3/58-59 ; Heytem diyorki : Dişleri kökünden kırılmıştır )

وَقَالَ أَبُو بَكْرٍ الصِّدِّيْقُ وَقْتَ وَفَاةِ رَسُوْلِ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- بِسَقِيْفَةِ بَنِي سَاعِدَةَ:
قَدْ رَضِيْتُ لَكُم أَحَدَ هَذَيْنِ الرَّجُلَيْنِ: عُمَرَ، وَأَبَا عُبَيْدَةَ

Ebu Bekir Essıddîk(ra) Resulullah(sav)'in vefat ettiği gün , (Hilafet meselesinde konuştuğu) Beni Saide Sakifesinde şöyle demiştir : Şu iki kimse olan Ömer ve Ebu Ubeyde için (halife olmalarına) razıyım.(Halifelik konusunda ikisinden birini seçmenizi öneriyorum)

قَالَ الزُّبَيْرُ بنُ بَكَّارٍ: قَدِ انْقَرَضَ نَسْلُ أَبِي عُبَيْدَةَ، وَوَلَدُ إِخْوَتِهِ جَمِيْعاً، وَكَانَ مِمَّنْ هَاجَرَ إِلَى أَرْضِ الحَبَشَةِ

قَالَهُ: ابْنُ إِسْحَاقَ، وَالوَاقِدِيُّ

Zübeyr b. Bukkar şöyle diyor : Ebu Ubeyde(ra)'ın , çocuklarının,kardeşinin hepsinin nesli tükenmiştir.Ve kendisi Habeş toprağına hicret eden kimselerdendir.(Bunu İbn İshak ve Vâkidî demiştir)

انظر ابن هشام 1 / 329، و" الطبقات " لا بن سعد 3 / 1 / 298، والحاكم 3 / 266.

Bakınız : İbn Hişam,1/329 ; İbn Sa'd,Tabakat,1/3/298 ; Hakim,El-Müstedrek, 3/266

قُلْتُ: إِنْ كَانَ هَاجَرَ إِلَيْهَا، فَإِنَّهُ لَمْ يُطِلْ بِهَا (3) اللَّبْثَ

Derim ki : Şayet Ebu Ubeyde(ra) Habeş yurduna hicret etmişse,orada uzun olarak konaklamıştır.

وَكَانَ أَبُو عُبَيْدَةَ مَعْدُوْداً فِيْمَنْ جَمَعَ القُرْآنَ العَظِيْمَ

Ve Ebu Ubeyde(ra) Kuran'ı cem' edenler için sayılı kimselerdendir.

وَثَبَتَ مِنْ وُجُوْهٍ عَنْ أَنَسٍ:

أَنَّ رَسُوْلَ اللهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ- قَالَ: (إِنَّ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَمِيْناً، وَأَمِيْنُ هَذِهِ الأُمَّةِ: أَبُو عُبَيْدَةَ بنُ الجَرَّاحِ

Son olarak Hz.Enes(ra)'dan sabit olan şu hadisi nakledelim : Resulullah(sav) şöyle demiştir : Şüphesiz Her Ümmetin bir Emîni vardır.Bu Ümmetin Emîni de Ebu Ubeyde b. Cerrah'tır.

أخرجه أحمد 3 / 133، 189، 245، 281، والبخاري (3744) في فضائل القرآن، و (4382) في المغازي، و (7255) في أخبار الآحاد، ومسلم (2419) في الفضائل، والحاكم 3 / 267 وصححه، ووافقه الذهبي، وابن سعد 3 / 1 / 299، وابن عبد البر في " الاستيعاب " 5 / 293 والحافظ في " الإصابة " 5 / 285، .

İmam Ahmed,3/133 ,189,245,281 ; Buhari (3744) Kuranın Faziletlerinde (4382) Meğazide (7255) Ehad Haberlerinde ; Müslim,(2419) Faziletlerde ; Hâkim,3/267 Sahih demiştir,Zehebide ona katılmıştır ; İbn Sa'd, 3/1/299 ; İbn Abdilberr,İstiab,293/5 ; Hafız İbn Hacer,El-İsabe,5/285 ;

كلهم من طريق: خالد الحذاء، عن أبي قلابة، عن أنس ... وأخرجه أحمد 3 / 146، 175، 184، 212، 286 من طريق حماد بن سلمة، عن ثابت البناني، عن أنس ... وأخرجه الترمذي (3759) في المناقب، وابن ماجه (135) في المقدمة من طريق: أبي إسحاق، عن صلة بن زفر، عن حذيفة.
وأخرجه ابن ماجه (136) في المقدمة عن ابن عمر، وفي الباب عن أبي بكر، وابن مسعود، وخالد بن الوليد، وعائشة،.
وانظر " حلية الأولياء " 1 / 101 وما بعدها

Diğer yollardan olan kaynaklar ; İmam Ahmed,^/146,175,184,212,286 ; Tirmizi(3759) Menakıbda ; İbn Mace (135,136) Mukaddimede ; Hilyetul Evliya,1/101

Allah Ebu Ubeyde b. Cerrahtan Razı olsun.
 
Abdussamed Seyhani Çevrimdışı

Abdussamed Seyhani

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kendisinin Zürriyetide hala devam ediyor... 11 Eylülü yapan Mücahitlerden biride Onun soyundan geliyordu; Ziyad Cerrah
 
Üst Ana Sayfa Alt