Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ehl-i Kitabın Ayrılığa Düşmesi

ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şimdi, gerek öncekilere ve gerekse sonrakilere dini dosdoğru ayakta tutmak ve fırka fırka ayrılmamak emredidiğine, yâni Nuh (a.s.)'a vasıyyet, Muhammed (s.a.v.)'e vahyedilen şey bize şeriat kılındığına göre burada iki ihtimal ortaya çıkıyor:

1. Muhammed (s.a.v.)'e vahyedilenlerin içine, sadece bize has olan hükümler girer. Çünkü, ister esas, isterse ayrıntılar konusunda olsun bütün hükümler O'na vahyedilmiştir. Halbuki Nuh (a. s.)'in ve diğer peygamberlerin bizim açımızdan durumları böyle değildir. Çünkü bize şeriat kılman şeyler onlar için yalnızca vasıyyet edilen «dini dosdoğru ayakta tutmak ve fırka fırka ayrılmamaktır. O halde temel esaslar bütün dinlerde ortaktır. Dolayısıyla âyet şunları içine almaktadır:


a. Bize şeriat olan din, onlarla aramızda ortak olan genel islâm ve îman esaslarıdır. Bir de bize has olanlar var ki onlar da, özel îman ve islâm hükümleridir.


b. Allah, ister ortak, isterse sadece bize özgü olsun, dînin bütün olarak ayakta tutulmasını emretmiş, fırka fırka bölünmeyi yasaklamıştır.

c. Peygamberlere, dînin temel ilkelerini ayakta tutmayı emretmiş, onları dinde tefrikaya düşmekten korumuştur.


d. Allah Teâlâ, «sana vahyettiğimizi», "Nuh'a vasıyyet ettiğimizi», «İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasıyyet ettiğimizi» şeklinde ayrı ayrı ifade kullandığı âyet-i kerîmede yukarıda temas ettiğimiz şeyleri söylemiş oluyor.


2. Sonra Cenâb-ı Hak (Birinci maddenin ikinci şıkkı arapça metinde yok. İkinci şıkkın bu olduğunu sanıyoruz.):
«(Ehl-i Kitab) ancak kendilerine ilim (din) geldikten sonra, aralarındaki ihtiras (bağy) yüzünden tefrikaya düştüler, fırka fırka bölündüler» (42 Şûra 14.), buyurarak Ehl-i Kitabın korunmalarını ve kendilerine çeki düzen vermelerini sağlayacak bir ilmin gelişinden sonra tefrikaya düşmüş olduklarını bildiriyor. Bu gerçektir, çünkü Allah, hiçbir kavmi hidayete erdirdikten sonra, sakınıp korunacakları bilgileri açıklamadan doğru yoldan çıkarmaz. Ayrıca tefrikaya düşmelerinin, aralarındaki ihtirastan kaynaklandığını da ifade buyuruyor. Bağy (ihtiras), tecavüz ve sınırı aşmak demektir. Nitekim İbn Ömer (Yazma nüshada silik.), «bağy, kibir ve haseddir» der. Bu tefrika hakkında bilgi verilmeyen (yani hakkında nas olmayan konularda yapılan) ve kendileriyle «bağy» ve tecavüz kaydedilmeyen, âlimlerin ihtilâf etmeleri caiz olan ictihad farklılıklarından tamamen ayrı bir şeydir. Çünkü «bağy», ya bir hakkı, bir esası zedeler veya tecavüze sebebiyyet verir. Bu da bir farzı terketmek veya bir haramı işlemek demektir. O halde tefrikanın sebebinin bunlar olduğu anlaşılmış oluyor.

Allah Teâlâ'nın Ehl-i Kitab hakkındaki şu buyruğu da böyledir:


«Kendilerinden kesin söz aldığımız halde kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğu kısmını aklına getirmeyen, unutan ve biz hıristiyanız (İsâ'nın dini üzereyiz) diyen birçokları var ki, böyle yaptıkları için aralarındaki düşmanlığı ve kini kıyamete kadar körükleyeceğiz» (5 Mâide 14.)


Bu âyette Cenâb-ı Hak kendilerine hatırlatılan şeylerin büyük bir kısmını unutmalarının, yani emrolundukları bazı şeyleri yapmamalarının aralarındaki kin ve düşmanlığın körüklenmesi için sebeb teşkil ettiğini bildiriyor. Aynı tefrikayı, kendi din kardeşlerimiz içinde, gerek dinin asılları, gerek birçok fer'î hükümlerinde görüş ayrılığı içinde bulunan bazı usulcü veya fürû'cu (i'tikadi ve 'ameli) fırkalarda da müşahede ediyoruz. Musevilerin ve İsevilerin etkisinde kalan bazı âlimler ve âbidler arasında da aynı şeylere rastlayabiliyoruz. Tıpkı hıristiyanların «Yahudiler hiçbir hak üzere değildir» demelerine karşılık, yahûdîlerin de «hıristiyanlar hiçbir hak üzere değildir» demeleri gibi, onlar da benzer duruma düşüyorlar. Dinin zahirî kısmına sarılan sözüm ona fıkıhçılarla bâtınî kısmına sarılan mutasavvıf kesimden herbiri de diğerinin yolunu bâtıl sayıyor, müslüman olmadığını iddia ediyor veya onlara karşı müslüman olmayanlara takındığı tavrı takınıyor. Bu yüzden aralarında düşmanlık ve kin meydana geliyor.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
gercekten guzel bir yazi olmus herseyi goz onune seriyor kurtulmak sadece bir silkelenmeye bagli degilmi....hepimiz o guzel yolda inseALLAH ( celle celaluhu) hidayete eririz.....
 
Üst Ana Sayfa Alt