Arap Yarımadası El-Kaide Cihad Örgütü Şer’i Komitesi’nin
Arap Yarımadası’nın Güneyindeki Şii Husilerin Öldürülmesine İlişkin Fetvası
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
‘Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz " diyerek söz almıştı.’
Hamd alemlerin rabbine, salat ve selam Allah resulü Muhammed’e, ehline, ashabına, eşlerine ve zürriyetine olsun.. ve sonra:
Allahu Teala kullarına cehalet veya çekişme durumunda Allah ve Resulü’ne başvurmayı emretmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, peygambere ve sizden olan yöneticilere itaat edin. Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e götürün. Bu daha hayırlı ve sonuç bakımından da daha güzeldir.’ (Nisa Suresi, 59).
Müslümanların, bir musibet söz konusu olduğunda Allahu Teala’nın buyurduğu gibi ilim ehline başvurması gerekir: ‘Onlara güven ya da korku ile ilgili bir haber gelecek olsa hemen onu yayarlar. Oysa onu Peygamber'e yahut içlerindeki yöneticilere götürselerdi o haberi inceleyip sonuç çıkarabilecek olanlar onu bilirlerdi. Eğer size Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı çok azınız hariç hep şeytana uyardınız.’ (Nisa Suresi, 83).
İlim sahiplerinin üzerine düşen şer’i vacip olan hakkı beyan etme, musibet hususunda şer’i hükümleri yerine oturtma adına Arap Yarımadası’ndaki El-Kaide Cihad Örgütü Şer’i Komitesi, Arap Yarımadası’nın güneyinde Şii Husi Hareketi’nin Müslümanların kanlarına, mallarına ve namuslarına saldırısına ilişkin fetva yayınlamaktadır.
Husilerin durumlarına, akidelerine, eylemlerine, işledikleri çeşitli suçlara bakıldıktan sonra ki bunlardan bazılarını aşağıda sıralıyoruz:
- Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımı, müminlerin annesi Ayşe radiyallahu anha’ya Allah’ın kendisini temize çıkardığı bir hususta suçlamada bulunup hakaret etmek, kötü söz söylemek.
- Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) iki (evlilikten dolayı) akrabası, veziri ve kendinden sonra halifesi olan Ebu Bekir Sıddık ve Ömer Bin Hattab’a (radiyallallahu anhuma- hakaret ederek eziyet vermek.
- Allahu Teala’nın ‘Muhacirler ve Ensardan öne geçerek ilklerden olanlardan ve onlara iyilikle uyanlardan Allah hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. (Allah) onlara içinde sonsuza kadar kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük kurtuluş işte budur.’ (Tevbe suresi, 100.ayet) buyruğuna muhalefet ederek muhacir ve ensardan fazilet ve adaletleriyle tanınan sahabeyi kirama hakaret etmek.
- Şii mezhebini silah zoruyla Müslümanlara dayatmak.
- Müslümanları öldürmek, topraklarını istila etmek ve adaletsiz, Kur’an ve sünnete aykırı Şii hükümlerini dayatmak.
- Müslümanların köylerini ve şer’i ilim kalelerini kuşatmak, buralara silahlı saldırılar düzenlemek, içinde silahsız, kadın, çocuk her kim varsa öldürmek.
Bu nedenlerle Arap Yarımadası’ndaki El-Kaide Cihad Örgütü şu fetvayı vermektedir:
Öncelikle: Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) namusunu, Müslümanların kutsal değerlerini, kanlarını ve canlarını savunmak için Husilere karşı cihad etmek ve onları öldürmek güç yetirebilen tüm Müslümanların üzerine şer’i bir vaciptir. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: ‘(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir.’ (Bakara Suresi, 193-194).
İkincisi: Husilerin öldürülmesi İslam’da ‘zorunlu savunma cihadı’ arasında sayılmaktadır ki bu cihad türünde güç yetirebilene hiçbir şart ön koşulmaz. Buna delil de alimlerin saldırgan düşmana karşı savunmanın vacip olduğu üzerindeki icmaıdır. Şeyhu’l İslam İbn Teymiye bu hususta şöyle demiştir: ‘Savunma savaşı, dine ve kutsallara saldıran düşmanı savmanın en çetin şeklidir. İcma ile vaciptir. Dini ve dünyayı bozan saldırgan düşmanı savmak, imandan sonra gelen en büyük vaciptir. Bu nedenle hiçbir şart yoktur(koşulmaz) ve imkan ölçüsünde defedilir.’ (El-Fetava El-Kubra 537/5).
Üçüncüsü: Husiler, silah gücüyle şeriat hükümlerine bağlılığı engellemekte, Müslümanlara saldırıp öldürmektedir. Bu nedenle savaşçı, Rafızi Husilere mensup olan herkesin kanı helaldir. Nerede, hangi toprakta bulunurlarsa bulunsunlar -Ebu Bekir Sıddık’ın (radiyallahu anh) zekat vermeyen mürtedlere karşı savaştığı ve sahabenin de –rıdvanallahu aleyhim- üzerinde ittifak ettiği gibi- öldürülmeleri vaciptir.
Dördüncüsü: Husilerden tevbe edip savaşı bırakarak gelenler bundan müstesnadır. Allahu Teala şöyle buyuruyor: ‘(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.’ (Bakara Suresi, 193).
El-Kaide Cihad Örgütü’nün Şer’i Komitesi bu fetvayı zimmet ehline karşı savaşmadıklarının bir delili olarak ve Müslümanların dinini, kanlarını ve namuslarını korumak için yayınlamaktadır.
Allahu Teala’dan Müslümanlara zafer vermesini, kindar Rafızilerin saldırısına karşılık vermesini niyaz ediyoruz.
Allah’ın salatı, selamı, bereketi peygamberlerin sonuncusu, Allah’ın Resulü Muhammed’in, ehlinin, ashabının, eşlerinin ve zürriyetinin üzerine olsun.
Arap Yarımadasındaki El-Kaide Cihad Örgütü Fetva Komitesi
Fetva No: 18
Tarih: 08/Safer/ 1433 (Hicri), 02/01/2012 (Miladi)
Tercüme: Cihad.Biz
Arap Yarımadası’nın Güneyindeki Şii Husilerin Öldürülmesine İlişkin Fetvası
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
‘Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz " diyerek söz almıştı.’
Hamd alemlerin rabbine, salat ve selam Allah resulü Muhammed’e, ehline, ashabına, eşlerine ve zürriyetine olsun.. ve sonra:
Allahu Teala kullarına cehalet veya çekişme durumunda Allah ve Resulü’ne başvurmayı emretmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: ‘Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, peygambere ve sizden olan yöneticilere itaat edin. Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e götürün. Bu daha hayırlı ve sonuç bakımından da daha güzeldir.’ (Nisa Suresi, 59).
Müslümanların, bir musibet söz konusu olduğunda Allahu Teala’nın buyurduğu gibi ilim ehline başvurması gerekir: ‘Onlara güven ya da korku ile ilgili bir haber gelecek olsa hemen onu yayarlar. Oysa onu Peygamber'e yahut içlerindeki yöneticilere götürselerdi o haberi inceleyip sonuç çıkarabilecek olanlar onu bilirlerdi. Eğer size Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı çok azınız hariç hep şeytana uyardınız.’ (Nisa Suresi, 83).
İlim sahiplerinin üzerine düşen şer’i vacip olan hakkı beyan etme, musibet hususunda şer’i hükümleri yerine oturtma adına Arap Yarımadası’ndaki El-Kaide Cihad Örgütü Şer’i Komitesi, Arap Yarımadası’nın güneyinde Şii Husi Hareketi’nin Müslümanların kanlarına, mallarına ve namuslarına saldırısına ilişkin fetva yayınlamaktadır.
Husilerin durumlarına, akidelerine, eylemlerine, işledikleri çeşitli suçlara bakıldıktan sonra ki bunlardan bazılarını aşağıda sıralıyoruz:
- Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımı, müminlerin annesi Ayşe radiyallahu anha’ya Allah’ın kendisini temize çıkardığı bir hususta suçlamada bulunup hakaret etmek, kötü söz söylemek.
- Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) iki (evlilikten dolayı) akrabası, veziri ve kendinden sonra halifesi olan Ebu Bekir Sıddık ve Ömer Bin Hattab’a (radiyallallahu anhuma- hakaret ederek eziyet vermek.
- Allahu Teala’nın ‘Muhacirler ve Ensardan öne geçerek ilklerden olanlardan ve onlara iyilikle uyanlardan Allah hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. (Allah) onlara içinde sonsuza kadar kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük kurtuluş işte budur.’ (Tevbe suresi, 100.ayet) buyruğuna muhalefet ederek muhacir ve ensardan fazilet ve adaletleriyle tanınan sahabeyi kirama hakaret etmek.
- Şii mezhebini silah zoruyla Müslümanlara dayatmak.
- Müslümanları öldürmek, topraklarını istila etmek ve adaletsiz, Kur’an ve sünnete aykırı Şii hükümlerini dayatmak.
- Müslümanların köylerini ve şer’i ilim kalelerini kuşatmak, buralara silahlı saldırılar düzenlemek, içinde silahsız, kadın, çocuk her kim varsa öldürmek.
Bu nedenlerle Arap Yarımadası’ndaki El-Kaide Cihad Örgütü şu fetvayı vermektedir:
Öncelikle: Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) namusunu, Müslümanların kutsal değerlerini, kanlarını ve canlarını savunmak için Husilere karşı cihad etmek ve onları öldürmek güç yetirebilen tüm Müslümanların üzerine şer’i bir vaciptir. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: ‘(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir.’ (Bakara Suresi, 193-194).
İkincisi: Husilerin öldürülmesi İslam’da ‘zorunlu savunma cihadı’ arasında sayılmaktadır ki bu cihad türünde güç yetirebilene hiçbir şart ön koşulmaz. Buna delil de alimlerin saldırgan düşmana karşı savunmanın vacip olduğu üzerindeki icmaıdır. Şeyhu’l İslam İbn Teymiye bu hususta şöyle demiştir: ‘Savunma savaşı, dine ve kutsallara saldıran düşmanı savmanın en çetin şeklidir. İcma ile vaciptir. Dini ve dünyayı bozan saldırgan düşmanı savmak, imandan sonra gelen en büyük vaciptir. Bu nedenle hiçbir şart yoktur(koşulmaz) ve imkan ölçüsünde defedilir.’ (El-Fetava El-Kubra 537/5).
Üçüncüsü: Husiler, silah gücüyle şeriat hükümlerine bağlılığı engellemekte, Müslümanlara saldırıp öldürmektedir. Bu nedenle savaşçı, Rafızi Husilere mensup olan herkesin kanı helaldir. Nerede, hangi toprakta bulunurlarsa bulunsunlar -Ebu Bekir Sıddık’ın (radiyallahu anh) zekat vermeyen mürtedlere karşı savaştığı ve sahabenin de –rıdvanallahu aleyhim- üzerinde ittifak ettiği gibi- öldürülmeleri vaciptir.
Dördüncüsü: Husilerden tevbe edip savaşı bırakarak gelenler bundan müstesnadır. Allahu Teala şöyle buyuruyor: ‘(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.’ (Bakara Suresi, 193).
El-Kaide Cihad Örgütü’nün Şer’i Komitesi bu fetvayı zimmet ehline karşı savaşmadıklarının bir delili olarak ve Müslümanların dinini, kanlarını ve namuslarını korumak için yayınlamaktadır.
Allahu Teala’dan Müslümanlara zafer vermesini, kindar Rafızilerin saldırısına karşılık vermesini niyaz ediyoruz.
Allah’ın salatı, selamı, bereketi peygamberlerin sonuncusu, Allah’ın Resulü Muhammed’in, ehlinin, ashabının, eşlerinin ve zürriyetinin üzerine olsun.
Arap Yarımadasındaki El-Kaide Cihad Örgütü Fetva Komitesi
Fetva No: 18
Tarih: 08/Safer/ 1433 (Hicri), 02/01/2012 (Miladi)
Tercüme: Cihad.Biz