Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber El Kaide'den Işid Sözcüsüne Cevap

zindabad Çevrimdışı

zindabad

زينداباد
İslam-TR Üyesi
6_3.jpg


El Kaide çatısı altındaki iki yapılanma, IŞİD sözcüsü El Adnani'nin "Tek bir cemaat kalana kadar tüm cemaatlere savaş açıyoruz" açıklamasına karşı cevap yayınladı.



El Kaide'nin Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika kolları, IŞİD sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani'nin açıklamalarına cevap niteliğinde bir beyanat yayımladı. Arap Yarımadası El Kaidesi ve İslami Mağrip El Kaidesi tarafından yayınlanan beyanat, Halid el Batarfi tarafından kamuoyuna duyuruldu. El Batarfi, hali hazırda Arap Yarımadası El Kaidesi'nin sözcülüğü görevini yürütüyor.

El Kaide kollarından IŞİD açıklaması 1. bölüm:

Şu anda yapacağım açıklama, Arap Yarımadasında faaliyet yürüten Arap Yarımadası El Kaidesi ve Kuzey Afrika’da faaliyet yürüten Mağrip El Kaidesi çatısı altında bulunan kardeşlerim adına yapılacaktır. El Kaide ailesi olarak bizleri bu açıklamaya sevk eden öncelikli faktör; IŞİD yapılanmasının resmi sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani’nin “Kafirlere Yenileceklerini Söyleyin” başlıklı son açıklamasıdır. El Adnani tarafından yapılan açıklamanın bir çok dengesizliği, bela ve musibetleri ihtiva etmesi bizleri hak ve doğruluğu temsil eden bir duruş sergilememizi kaçınılmaz kılmıştır. Ki helak olan bir delil üzerine helak olsun yaşayan da bir delil üzerine yaşasın…

İslam ümmetinin gözlerini Mescid-i Aksa’ya ve kahraman direnişçilerin Filistin’de başlattığı “Bıçak Devrimleri”ne yönelttiği ve ilgiyle takip ettiği bir vakitte IŞİD yapılanması, ümmetin en önemli meselesinin Filistin meselesi olduğunu dikkate almayarak ve kayıtsız kalarak böyle bir açıklama yapma cesaretinde bulundu. Sadece Filistin meselesine kayıtsız kalmakla yetinmeyen resmi sözcüleri, bütün cemaatleri ve grupları hedef tahtasına koyarak onlara karşı savaş ilan etmekten de geri durmadı. Bu cemaat ve grupların sapıklık ve delalet yönlerini öne sürerek onlarla savaşılacağını, bir bir öldürüleceklerini ve kanlarının döküleceklerini ifade ederek tehditler savurdu. İslam ümmetinin düşmanları küresel şer odaklarına karşı yapılması gereken öncelikli savaş, Müslümanlara karşı başlatılarak Yahudi ve Hıristiyan kuvvetlere doğrultulması gereken silahlar bu yapı tarafından yön değiştirilerek Müslümanların göğüslerine doğrultuldu.

(Editör notu: Ebu Muhammed El Adnani, son konuşmasında kendileri dışındaki tüm cemaatlere savaş açtıklarını, 'dünya üzerinde tek bir cemaat kalana kadar' cemaatlerle savaşmaya devam edeceklerini, kendileri nazarında Müslümanların ve gayrimüslimlerin hükmünün bir olduğunu söyledi.)

IŞİD yapılanmasının inanç kriterlerini ve metodolojik yöntemleri berraklaştırma iddiasını yalanlayan bu açıklama, bu kimselerin inanç dünyalarında gizlediği kötü düşüncelerini, kin, nefret ve garezlerini gözler önüne sermektedir. Aklı olan herkes şahit olduğumuz bu problemin, muhaliflerine karşı tekfir olgusunu bir savaş/çatışma aracı olarak kullanılmasıyla sınırlı olmadığını görecektir. Asıl problem IŞİD sözcüsünün cemaatler tarafından kendi cemaatlerine yapılacak muhalefetin, kanlarının akıtılması ve hürmetlerinin çiğnenmesi için yeterli bir sebep olarak ilan etmesidir. Bunu ilan ederken de “bir cemaat varken diğer cemaatlerin varlığına izin verilmez” argümanının öne sürülmesidir.

Doğusuyla batısıyla bütün Haçlıların, Şam topraklarında yaşayan Müslümanlara saldırdığı bu hassas aşamada, Rus kuvvetlerinin Amerika ve İsrail ile yardımlaşıp Müslümanları katletmek için koordinasyon kurduğu bu merhalede, İslam ümmetinin tarih boyunca en fazla sıkıntı yaşadığı bu zamanda, IŞİD cemaatinin resmi sözcüsü sahneye çıkıp; grupların maslahat ve çıkarlarından, muhaliflerle yapılması gereken ateşkesten, safları birleştirmekten, Haçlıları tehdit etmekten, Müslüman bireyleri ferdi cihada teşvik etmekten geri durarak, bu başlıkları hiç mevzu bahis etmeyerek Şam sahasında onurlu bir mücadele veren savaşçıları tehdit ediyor. Bununla da yetinmeyen resmi sözcü Adnani, muhalif birlikler tarafından Nusayrilerin elinden alınarak özgürleştirilmiş bölgeleri tekrardan özgürleştireceklerini vaad ediyor. Bundan daha tehlikesi ise yeryüzünde İslam için çalışan ve çabalayan bütün cemaatleri ve grupları hedef tahtasına koyarak tehditler savuruyor ve onlara karşı savaş ilan ediyor.

Delillerin karşılaştırılacağı ve tartışılacağı ilim meydanlarından kaçmayı tercih eden Bağdadi’nin sözcüsü Adnani, Dr. Eymen ez Zevahiri’nin ilmi gerçekleri, şer’i delilleri ve tarihi verileri sıraladığıİslam Baharı adlı açıklama dizisine cevap vermekten geri durarak zayıf kimselerin ve muflislerin hile ve aldatması olan küfür ve hakaretle yetinmeyi tercih etti.

(Editör Notu: El Kaide lideri Eymen ez Zevahiri, 6 oturumluk 'İslam Baharı' konuşmasında IŞİD'in iddialarına değinmiş, IŞİD sözcüsü Adnani, Zevahiri'ye cevap vermeyerek, hakaret etmeyi tercih etmişti)

İlim ve delil meydanlarında içine düştüğü iflas çukurunu gizlemek için kendilerinden daha tecrübeli, daha anlayışlı ve daha faziletli insanları kötüleyip ayıplayarak üste çıkmaya çalıştı. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen ve alimlerimizin hakkını bilmeyenler bizden değildir.”

Nübüvvet menheci üzerine bir hilafetin sözcüsü olduğunu iddia eden bu kişi Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bizlere aktardığı bu ahlaki öğretinin neresindedir?

Dr. Eymen ez Zevahiri’nin, ümmetin alimlerinin ve komutanlarının işaret ettiği gerçeği bizlerde ikrar ederek bir kez daha tekrarlıyoruz; Bizler bu insanların ilan ettikleri “hilafetin” hiçbir meşruiyetinin olmadığını belirtiyoruz. Bu hilafete sunulan biatleri meşru olarak kabul etmediğimiz gibi onların Peygamber metodu üzerine olduklarına da inanmıyoruz. Onlar ancak saltanat peşinde olan bazı sultanların yaptığı gibi galip gelme, kan dökme, Müslümanları tekfir etme yöntemlerini benimsemişlerdir. Hilafeti kurarken şura gölgesinde kurmadıkları gibi kimsenin rızasını almaya da gerek duymamışlardır.

Bu kimselerin yaptıkları ve tercih ettikleri yolları asla Peygamber metodu ve 4 halife yolu üzerine değildir. Her ne kadar yönetici seçerken Müslümanların seçim haklarını gasp etmelerini, Müslümanları öldürmelerini, onları tekfir etmelerini, kibre kapılmalarını, fesat ve ifsatlarını “Peygamber Metodu” olarak vasıflandırsalar da onların bu davranışları Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetini, yöntem ve metodunu yalanlamaktadır. Aynı şekilde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine yapışın dediği Raşit halifelerin yöntem ve metotlarını yalanlamaktadır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Binaenaleyh siz benim sünnetime ve doğru yola iletilmiş raşid halifelerin sünnetine, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın.”

Hiç şüphesiz Peygamber metodu; şura ve ümmet içinde karşılıklı rıza metodudur. Müminlere karşı rahmet ve yumuşaklık metodudur. Adalet ve hikmetle yol alan bir metottur.

Peygamber metodu; İslam çatısı altında bulunan kimselere, Allah yolunda cihad eden cemaatlerin hayırlılarına savaş açmak değildir.

Peygamber metodu; safları bölmek, Allah (azze ve celle)’nin dini için çalışan cemaatleri parçalamak, İslam ümmetinin gerçek düşmanları olan Yahudi, Hıristiyan ve kuklalarına karşı olan savaşı İslam ehline çevirmek değildir.

Peygamber metodu; kendisi takip edildiği takdirde cihad bölgelerini koruyan, hürmetleri muhafaza eden metottur. Şayet yönetim Peygamber metodu perspektifinde yol alırsa bu yol; düşmanlardan korunan cennet bahçelerine dönüşür. Haddi aşan bağiler bu yöntemle reddedildiği gibi İslam merkezi ancak bu yöntem ve metotla korunabilir.

Peygamber metodu; mescitlerde iyi insanların veya günahkarların öldürülmesi değildir. Tıpkı Sana bölgesindeki mescitte yaşandığı gibi. Şayet mescitlerde patlamalar yapmak Bağdadi’nin nitelediği gibi mübarek bir yöntem olsaydı sonuç nasıl olacak?

(Editör Notu: El Kaide, IŞİD'in Yemen'deki cami saldırılarında Ehli Sünnet'in ve masumların hedef alındığını açıklamıştı. Aynı zamanda mescid saldırıları ilkesel olarak reddedilmişti.)

Ebubekir Bağdadi’nin ilan ettiği hilafet bizim nazarımızda şer’i olarak batıl bir hilafettir. Hiçbir şekilde bu hilafeti kabul etmiyoruz ve Müslümanların halifeye bağlılıklarını sunmalarını gerekli görmüyoruz. Bağdadi’nin hilafetine yapılacak biatin takva ve yardımlaşma üzerine yapılmış bir biat olarak değil günah ve düşmanlık üzerine yapılmış bir biat olduğuna inanıyoruz. Birçok ilim adamı bu kimselerin iddia ettiği hilafetlerinin geçersiz olduğuna dair bir çok şer’i delil, tarihi ve tecrübi beyanlar insanlara sundular. Bunların en sonuncusu Dr. Eymen ez Zevahiri tarafından yapılan İslam Baharı adlı açıklama dizisidir. Bağdadi cemaatinin resmi sözcüsü, ez Zevahiri’nin yaptığı açıklamalara kayıtsız kalarak ilim, hüccet ve münazara meydanlarından hiçbir cevap vermeksizin kaçıp küfür ve hakaret sahasına sığındı. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Mümin, dil uzatan değildir, lanet edici değildir, kötü iş yapan değildir, kötü söz söyleyen değildir.”

Küfür etme, sövme ve hakaret etme üsluplarına bakıldığı takdirde bu yapıda yer alan kişilerin ve sözcülerinin değerli alimlerin, fazilet sahibi kimselerin ve mücahitlerde öne geçmiş kişilerin değerlerini düşürmek için çabaladıkları görülecektir. Kim onlara biat eder, onların tarafında yer alır ve onlara yardım ederse o ihlaslı tertemiz bir müslümandır. Kim de onlara muhalefet eder, onların sapkınlıklarını kabul etmez ve onlara nasihat ederse o kötü alim, şer davetçisi ve aptalın tekidir. Şeyhulislam İbn Teymiyye (rahimehullah) bidat ehlini nitelerken gerçektende çok doğru söylemiştir: “Heva ehlinin geneli yeni yeni görüşler ortaya atlar ve muhalefet edenleri tekfir ederler.”

Bağdadi’nin cemaati ve sözcüsünün takındığı üslup ve konuşma şekli bizim selefi cihad akımının alimlerinden, önderlerinden ve rumuzlarından öğrendiğimiz üslup ve konuşmaya hiçbir şekilde benzememektedir. Bu tarz bir konuşma ve hitap şeklinin Usame bin Ladin, Atiyetullah el Libi, Ebu Yahya el Libi, Ebu Musab Zerkavi ve benzerleri gibi şeyhlerimize nisbet edilmesi mümkün mü?

Şayet ümmetin değerli alimlerini kenara atarsak, cihad ekolunun komutan liderlerini ve İslam dünyasının saygın adamlarını sefih göstermeye çalışırsak, eskilerin ve yenilerin çabalarını hiçe sayarsak, içtihatlarımıza ve görüşlerimize muhalefet edenleri yok edersek bize ve ümmete artık ne kalır?

Amerika ve müttefiklerine karşı küresel cihad yürüyüşüne katılan ve önderlik eden liderlerin, alimlerin değerlerini düşürmenin, Amerika ve çıkarlarını hedef alan mücahit İslamcı cemaatleri yok etmenin faydası nedir? Cihad meydanlarında mücadele eden kişilerin tekfir edilmesi, aralarında fitnenin çıkartılması ve iç savaşa neden olmanın faydası nedir? Bu yol zafer yolu mudur? Yoksa hezimet yolu mu?

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.” Ayet hezimete uğramamız için çekişmeden, ihtilaftan bizleri nehy ediyor. Bundan çok daha büyük olan tekfir ve kanı helal kılmanın durumu nasıldır? Bu İslam menheci değildir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yolu değildir.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.”

Yine Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.”

Bizler haksız bir şekilde Müslümanların tekfir edilmesine, kanlarının helal görülmesine hiçbir şekilde hoşgörülü olmayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz. Cehalet, sapıklık ve heva üzerine inşa edilmiş bu menheç Bağdadi cemaatinin menhecidir. Bu belalardan sadece bir tanesi insana yeterken bunların tamamının birinde toplanması neyi ifade ediyor?

Hiç şüphesiz bu Allah yolunda cihad eden mücahitlerin yöntemi değildir. Her mekanda ezilmiş Müslümanlara yardım etmek ve hürmetleri korumak adına İslam asılları üzerine kurulmuş El Kaide yapılanmasının yöntemi bu değildir. El Kaide, İslam ahlakı ve nübüvvet menheci üzerine kurulmuştur. İsabet ettiği konular olduğu gibi hataya düştüğü konular da olmuştur. Ancak İslam’ın usullerine sıkıca tutunmuş, İslam’ın ahlakı ile ahlaklanmış ve basiret üzere cihad etmeye çalışmaktadır. Hatalara düştüğü zaman özür dilemiş ve eksikliğini her zaman itiraf etmiştir. Hatalarından devamlı tevbe ederek yürüdüğü yolu ıslah etmek için çabalamaya devam etmektedir.

Kaynak : İncanews
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt