M
Çevrimdışı
İMAMI A'ZAM, KADILIĞI KABUL ETMEDİ
Emevîler zamanında Küfe Valisi, İbni Hübeyre idi. İrak'ta kaynaşmalar başgösterince, bu hareketi önlemek için devrinin ilim adamlarına hep birer mühim vazife verdi. Bunlar arasında İbni Ebi Leylâ, İbni Şübrüme, Davud bin Ebi -Hind gibi büyük âlimler de vardı. İmam-ı A'zam'a verilmek istenen vazife ise hepsinden ağır ve mes'uliyetli idi. Valinin teklifine göre İmam-ı A'zamın izni olmadan, Beytülmalden bile bir şey verilmeyecekti. Yani mühür onun elinde olacaktı.
Fakat İmam-ı A'zam Hazretleri bu vazifeyi kabul etmiyordu. Vali ise, vazifeyi kabul etmediği takdirde döveceğine dair yemin etmişti.
Diğer alimler İmam'a:
— Bu vazifeler, bizim de benimsediğimiz işler değil aslında... Ne olur, gel sen de bu vazifeyi kabullen, bizi kırma, biz senin kardeşleriniz, Biz kabul etmekten başka çare bulamadık, dediler.
Ebû Hanife Hazretleri şu cevabı verdi onlara:
— Bana Vasit mescidinin kapılarını saymayı teklif etse, onu bile yapmam. O idam etmek istediği bir kimsenin ölüm fermanını yazacak, ben de mührü basacağım öyle mi? Vallahi böyle bir şeyi kat'iyyen kabul edemem, buyurdu.
Ve kabul etmedi. Ebû Hanife'yi hapse attılar. Ona her gün dayak attırıyorlardı.
Cellâd, Vali îbni Hübeyre'ye gelerek:
— Bu adam kırbaçtan ölecek, dedi.
îbni Hübeyre:
— Söyle ona, bizi yeminimizden kurtarsın, dedi. Cellât da geldi, durumu İmam'a söyledi. İmam yine:
— Caminin kapılarını saymamı söylese bile yapamam, dedi; Bunun üzerine vali, Hazreti İmam'ın arkadaşları ile görüşmesine müsaade etti. Bu hâdise Hicretin 130. senesinde idi. Hilâfet Abbasilere geçinceye kadar orada kaldı. Ebû Mansur, Cafer zamanında ise tekrar Kûfe'ye döndü.
* * *
Emevîler zamanında Küfe Valisi, İbni Hübeyre idi. İrak'ta kaynaşmalar başgösterince, bu hareketi önlemek için devrinin ilim adamlarına hep birer mühim vazife verdi. Bunlar arasında İbni Ebi Leylâ, İbni Şübrüme, Davud bin Ebi -Hind gibi büyük âlimler de vardı. İmam-ı A'zam'a verilmek istenen vazife ise hepsinden ağır ve mes'uliyetli idi. Valinin teklifine göre İmam-ı A'zamın izni olmadan, Beytülmalden bile bir şey verilmeyecekti. Yani mühür onun elinde olacaktı.
Fakat İmam-ı A'zam Hazretleri bu vazifeyi kabul etmiyordu. Vali ise, vazifeyi kabul etmediği takdirde döveceğine dair yemin etmişti.
Diğer alimler İmam'a:
— Bu vazifeler, bizim de benimsediğimiz işler değil aslında... Ne olur, gel sen de bu vazifeyi kabullen, bizi kırma, biz senin kardeşleriniz, Biz kabul etmekten başka çare bulamadık, dediler.
Ebû Hanife Hazretleri şu cevabı verdi onlara:
— Bana Vasit mescidinin kapılarını saymayı teklif etse, onu bile yapmam. O idam etmek istediği bir kimsenin ölüm fermanını yazacak, ben de mührü basacağım öyle mi? Vallahi böyle bir şeyi kat'iyyen kabul edemem, buyurdu.
Ve kabul etmedi. Ebû Hanife'yi hapse attılar. Ona her gün dayak attırıyorlardı.
Cellâd, Vali îbni Hübeyre'ye gelerek:
— Bu adam kırbaçtan ölecek, dedi.
îbni Hübeyre:
— Söyle ona, bizi yeminimizden kurtarsın, dedi. Cellât da geldi, durumu İmam'a söyledi. İmam yine:
— Caminin kapılarını saymamı söylese bile yapamam, dedi; Bunun üzerine vali, Hazreti İmam'ın arkadaşları ile görüşmesine müsaade etti. Bu hâdise Hicretin 130. senesinde idi. Hilâfet Abbasilere geçinceye kadar orada kaldı. Ebû Mansur, Cafer zamanında ise tekrar Kûfe'ye döndü.
* * *