Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Evliyaullah, Rabıta ve Hadis-i Şerfilerle+Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf !

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
İ Çevrimdışı

İki Hicretyolu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Noktayı koymuşsun üstad herzamanki gibi Allah razı olsun senden..))) Sünnetullaha ters zaten nerden bakarsan bak....
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Keşke hadisten bir şeyler anlasak ve şu tashih ve tazif etmedeki şu iki farklı görüşün hangisi haklı anlayabilsek ,birazcık okusak ne olur he..? Şu fuzili uzatmalara gerek kalmazdı... Kısaca İbni Hacer ve İbni Kesir gibi hadis hafızları bu hadisi Sahihledikten sonra suudlu talebelerin tazif etme çabaları aklı selim bir kişi tarafından tebessüm ile karşılanacakrtır.İşin teknik boyutuna girmeye bile gerek kalmayacaktır...Bize Sahih hadis getir dediniz getirdik sadece bir tane..Şunlara bakınız Allah aşkına;

(İbni Hibban, onu güvenilir ravilerin ismini saydığı Sükat adlı eserinde zikretmiş, İbni Sa’d’ın verdiği bilgileri vermiş, hakkında menfi bir söz söylememiştir. (İbni Hibban Sukat(5/384 no;5312)
Lakin İbni Hibban hakkında cerh varid olmamış meçhul ravileri güvenilir saydığından, buna itibar edilmemektedir).(Bak bak bak senin sözüne mi itibar edicez? )

(Rasulullah (s.a.v.)’in kabrine gelen zatın isim olarak tesbiti konusunda İbni Hacer tarafından Seyf Bin Ömer’in rivayetine dayanılmasına gelince, asıl itibarıyla rivayetin sahih olarak tesbiti konusunda Seyf’in alakası yoktur.
Seyf Bin Ömer, sadece gelen zatın kim olduğu sualine cevap ararken devreye girmektedir. Lakin yine de bu adamın kim olduğu önemlidir. Zira kabre gidip yağmur duası istemek sözkonudur). (EE ona bakıcağına Hz. Ömer ve diğerleri senin dediğin gibi şirk olsaydı susarlarmıydı? Sahbe değilse ne olmuş hadisin senedine ne zararı var?)

Keşke vaktim olsada tek tek cavaplasak?
 
B Çevrimdışı

burukanlar65

Üye
İslam-TR Üyesi
yine mi tevessül,arkadaşlar defaatle geçti bu sitede delilleriyle ..Sizi bizi yok bu işin kaynaklarımızda bal gibi tevessül vardır..Sahih zayıf bir yığın rivayet ,ulemanın uygulaması,ümmetin uygulaması daha neler neler.,,Sizde ne var koca bir hiç.....kuru bir red...İyyake neabudu ve iyyake nestein şu hak sözü batıl davanızda delil getriyorsunuz.isteğasede Hakiki fail yardım istenen Allah!tır mecazi yardım tedavinde yardım istediğin doktordur.

Bir de şu tevessül ve istiğaseyi tasavvuf ehline has görmeniz ne kadarda yanlış ,İmam et-Tebarânî ile –kendisi gibi birer Hadis imamı olan– Ebû Bekr b. Mukrî ve Ebu'ş-Şeyh, Medine'de bulundukları zamanlardan birinde yiyecekleri tükenmiş, aç kalmışlardı. Açlık dayanılmaz bir hal alınca Ebû Bekr b. Mukrî, "kabr-i saadet"e giderek, "Ey Ellah'ın Resulü! Açlık bizi perişan etti!" diye serzenişte bulunur. Medine'de oturanlardan birisi aynı günün akşamı kapılarını çalar ve "Bizi Hz. Peygamber (s.a.v)'e şikâyet etmişsiniz. Rüyama geldi ve size yardım etmemi emir buyurdu" diyerek elindeki yiyecek dolu sepeti kendilerine verir[(Mısbâhu’z-Zalâm: 61) Mısbâhu’z-Zalâm Muhakkıkı, bu rivâyeti İmâm Zehebî’nin, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâda (16/400), Tâcüddîn es-Sübkî’nin de, Tabakâtü’ş-Şâfiiyyeti’l-Kübrâ’da (2/251) zikrettiğini söylemiştir. (Aynı yer)]Ayrica İbni Cevzi elVefa)

Hanbeli Alim Muhaddis Ebu'l Ferec İbnu'l Cevzi derki;''Nefsimi terbiye edemedim bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için dua ettim'' (Saydu-Hatır müminlere öğüt ,Ebu'l Ferec El-Cevzi Tevhid yayınları ,s.99-100,Baskı 1998 selefilerin bu alğimin mevzu hadisler kitabına olan ilgisini hatırlayın!)

Şafii mezhebindeki büyük âlimlerden Ibni Hacer-i Mekki imam-ı azamı tanıtmak için ayrı bir kitap yazmıştır. Kitabının ismi (Hayrat-ül-hisan fi-menakıb-in-Nu'man)dır.25. Bِlümünde diyorki;İmam Şafi Baًğdatta bulunduًğu sıralarda ,Ebu Hanifenin mezar başına gelir ve ihtiyaçlarn Cenab ALLAH'n gidermesi için onunla tevessülde bulunurdu.(el-Heytemi ,el-Hayratü'l-Hisan sh.64 Alleme Kevseri Sahih isnadla olduğunu söylemiştir.) Hatibu'l-Bağdağdi,Tarih-i Bağdat)

İmam Malik ise İbni Humeyd'in bildirdiğine göre Abbasi halifesi Ebu Cafer hacca gitttiği zaman Hz.Peygamberi'in Mezarını ziyarete vardığında orada bulunan İmam Malik'e ''Ya Eba Abdullah !Yönümü kıbleye dönüğte mi dua edeyim? dediğinde ,İmam Malik ''Niçin yönünü çevireceksin ?Halbuki o senin baban Adem as. vesilesidir.Bilakis Resulullah'a yönünü dön .Onun şefaatini iste,seni affeder'' dedikten sonra şâyet onlar kendilerine zulmettikler vakit sana gelseler ve hemen Allahtan af isteselerdi, onlar için Resûl de af isteseydi, elbette Allah celle celâlühû’yu tevvâb ve rahîm olarak bulacaklardı (Nisa 64) ayetini okudu .(İmam Malik'in bu olayını Kâdî İyâd, bu haberi, Şifâ-i Şerîf’de,Subki Şifaü's-Sikam'da ,Es,Seyyid Semhudi Vefa'ul Vefa'sında ,El-Kastalani El-Mevahibü'l-ledünniye'sinde zikretmişkerdir.Hâfız Muhaddis Hafâcî ;Allah Kâdî İyâd’ın hayrını bol etsin, bu hikâyeyi Sahîh bir senedle rivâyet etmiştir ve bunu hocalarının sikalarının (sağlam ve güvenilirlerinin) bir çoğundan aldığını söylemiştir.Hafâcî, Nesîmu’r-Riyâd:3/398)

Daha fazla örnek isteyen İbni Hacer!in Fethul Barisine bizatihi İbni Hacerinde görüşüne bakabilirsiniz...

Ben kendi adıma söyleyeyim daha fazla örnek istemem çünki şiştim.

Eğer örnek almam gereken bir yer,bir merci varsa,oda Allah'ın kitabı o kitabın yaşanmış hali Allah'ın Rasulunun sünneti ve onlara uyan salih amel işlemiş sıratel müstakim üzere olan din kardeşlerim olan alimleri örnek alırım.

İmam Malike nispet yapmış olduğunuz mevzu hakkında acaba İmam Malikin bir tek fetvası varmı siz muvattayı okudunuzmu acaba.

Fesübhanallah İmam Malik kıbleyi bile değiştirmiş bizim habermiz yok .

Ademoğlu yaptığı kötü şeyleri Allah'a mal ederek iftira atmaktan geri kalmamıştır kaldıki salih amel işlemiş insanlara hayda hayda iftira atar.

“” Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?””
NAHL/35
“” Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.””NAHL/28



İşte adem oğlunun seyir defteri kuran adem oğlunun Allah'a karşı iğrenç iftiralarını böylesine gözler önüne seriyor.

O yukarıda İmam Malik'e atıfta bulunduğunuz

İmam Malik ise İbni Humeyd'in bildirdiğine göre Abbasi halifesi Ebu Cafer hacca gitttiği zaman Hz.Peygamberi'in Mezarını ziyarete vardığında orada bulunan İmam Malik'e ''Ya Eba Abdullah !Yönümü kıbleye dönüğte mi dua edeyim? dediğinde ,İmam Malik ''Niçin yönünü çevireceksin ?Halbuki o senin baban Adem as. vesilesidir.Bilakis Resulullah'a yönünü dön .Onun şefaatini iste,seni affeder'' dedikten sonra
ALINTI

Bu cümlenizi doğrulamanızı sizden rica ediyorum.Gidin imam malike sorun gelin,nasıl olsa sizin manevi güçleriniz vardır.Eğer bunu yapamıyorsanız,en azından şunu yapın muvatta da bu görüşü destekleyen rivayetler getirin .Eğer onu da yapamzsanız .

E artık Allah'a insanlara iftira atmayın olmazmı?
 
D Çevrimdışı

Dad

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Aynı Konular Tekrar Tekrar Hep Tartışılıyor Kimileri Delillerini Kimileri İse Tevil Ettiklerini Getiriyor,Ama Bir İnsan Rabıta'yı Meşru Gösterme Adına O Kadar Ayeti Nasıl Tevil Eder Anlamış Değilim..
Kalbimin Kabul ettiği Rabıta Şirktir,Rabıta Yapan İse Şeyhperest bir müşriktir...
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
DUA-YALVARMAK-TAPMAK-ÇAĞIRMAK


(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. (1/5)
Bize doğru yolu göster. (1/6)
Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! (1/7)
Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu. (2/124)
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"; (2/127)
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. (2/128)
Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin. (2/129)
(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler. (2/171)
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (2/186)
Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir. (2/199)
Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler. (2/201)
İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir. (2/218)
Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler. (2/285)
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! (2/286)
(Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin. (3/8)
(Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen; (3/16)
Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir). (3/17)
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. (3/38)
Zekeriyya mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler. (3/39)
Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar. (3/40)
Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et. (3/41)
(Havârîler:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygamberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler. (3/53)
Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl! (3/147)
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. (3/159)
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru! (3/191)
Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. (3/192)
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! (3/193)
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın! (3/194)
De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)! (6/40)
Bilâkis yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır; ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz. (6/41)
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık. (6/42)
Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi. (6/43)
Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde birşey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun. (6/52)
De ki: Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam. (6/56)
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz." (6/63)
De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: "Bize gel! " diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir. (6/71)
Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. (6/108)
(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. (7/23)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (7/29)
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (7/55)
Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (7/56)
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır. (7/94)
Başlarına iğrenç bir azab çökünce, dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen, andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz. (7/134)
Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız! (7/149)
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi. (7/150)
(Musa da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! dedi. (7/151)
Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin! (Hz. Musa'nın, kavmini temsilen seçip Allah'ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: ""Ey Musa, Allah'ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız"" dediler. Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler. Hz. Musa, Allah'a yalvardı da bu afet kaldırıldı.) (7/155)
Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük." Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. (7/156)
İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde ‘aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır. (7/180)
O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: "Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız." (7/189)
(Ey kâfirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır. (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler! (7/194)
Allah'ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler. (7/197)
Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma. (7/205)
Kuşkusuz Rabbin katındakiler O'na kulluk etmekten kibirlenmezler, O'nu tesbih eder ve yalnız O'na secde ederler. (7/206)
Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkâr ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı. (8/35)
Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz. (8/45)
Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir. (9/23)
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez. (9/24)
Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (9/99)
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için ‘bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (9/103)
(Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara. (9/113)
Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (10/10)
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (10/12)
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na ‘gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız." (10/22)
Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! (10/85)
Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!" (10/86)
(Allah) Dedi ki: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (10/89)
Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun. (10/106)
Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. (12/34)
"Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!" (12/101)
Gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder. Melekler de O'nun heybetinden dolayı tesbih ederler. Onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şiddetli olandır. (13/13)
Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkâr edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. (13/14)
İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça söyledikleri "selam" dır. (14/23)
Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!" (14/35)
"Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin." (14/36)
Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir." (14/39)
Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (14/40)
"Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!" (14/41)
Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız. (16/53)
Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar! (16/54)
İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. (17/11)
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et. (17/24)
Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. (17/28)
(Resûlüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler." (17/56)
Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür. (17/67)
De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut. (17/110)
O (yiğit) gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi. (18/10)
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi ‘istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme. (18/28)
Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım." (19/4)
Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (19/48)
Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. (20/7)
Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur. (20/8)
Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı. (20/24)
Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver. (20/25)
İşimi bana kolaylaştır. (20/26)
Dilimden (şu) bağı çöz. (20/27)
Ki sözümü anlasınlar. (20/28)
Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artır" de. (20/114)
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar. (21/45)
Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti. (21/83)
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (21/84)
Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (21/88)
Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi. (21/90)
Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar. (21/101)
O, Allah'ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir. (22/12)
O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur! (22/13)
Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir. (22/24)
Böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O'nun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür. (22/62)
Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! (22/73)
O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol! (23/39)
Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar! (23/40)
Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi. (23/109)
(Resûlüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin. (23/118)
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (24/41)
(Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. (24/63)
Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır. (25/65)
(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler. (25/74)
De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır." (25/77)
Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?" (26/72)
Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. (26/83)
Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle! (26/84)
Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl. (26/85)
(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. (26/87)
O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. (26/88)
Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). (26/89)
(Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat. (27/19)
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (27/62)
Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da dâveti duyuramazsın. (27/80)
Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz. (28/88)
Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlâsla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar. (29/65)
İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ‘gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (30/33)
(Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin. (30/52)
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm. (31/15)
Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir; O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz bâtıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur. (31/30)
Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder. (31/32)
Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (32/16)
Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, "zıhâr" yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. (33/4)
Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (33/5)
(Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (33/37)
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. (33/43)
Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. (33/56)
Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (35/14)
(Cennette şöyle) derler: Bizden tasayı gideren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbimiz çok bağışlayan, çok nimet verendir. (35/34)
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir. (35/35)
İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar. (37/50)
İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der. (37/51)
Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? (37/52)
Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız? (37/53)
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. (37/54)
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkârınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın." (39/8)
Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür. (39/9)
İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar. (39/49)
Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler. (39/74)
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler). (40/7)
Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin! (40/8)
Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur. (40/9)
Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de. (40/14)
Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin." (40/49)
(Bekçiler:) "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (Bekçiler:) "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. (40/50)
Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir. (40/56)
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (40/60)
O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca kendisine halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. (40/65)
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir. (41/49)
Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der. Biz, inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız. (41/50)
İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman ise, artık o, geniş (kapsamlı ve derinlemesine) bir dua sahibidir. (41/51)
Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (42/5)
Allah, iman edip iyi işler yapanların tevbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. Kâfirlere gelince, onlara da çetin bir azap vardır. (42/26)
Bütün çiftleri O yaratmıştır. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar vâr etti. (43/12)
Ki, böylece onların sırtına binip üzerlerine yerleşince, Rabbinizin ni'metini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz. (43/13)
Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz (demelisiniz). (43/14)
Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." (43/49)
Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar, suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti. (44/22)
(Allah da:) "Öyleyse, kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi). (44/23)
Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler. (46/5)
Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım. (46/15)
Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir. (47/19)
Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar: (52/25)
Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık." (52/26)
"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu." (52/27)
Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir." (52/28)
Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al." (54/10)
Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. (57/21)
Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin! (59/10)
Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için deneme konusu kılma, bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegâne galip ve hikmet sahibi, ancak sensin. (60/5)
Dedim ki : Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (71/10)
(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, (71/11)
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın. (71/12)
"Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır." (71/28)
Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi. (72/19)
De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum." (72/20)

bu kadar cok ayeti kerimeye ragmen hala ibadetlerine sirk bulastirmaya vesile arayanlar gercekten iyi niyetten itidalden akildan yada daha anlamli bir ifade ile ALLAH CELLE CELALUHUNUN RAHMETINE HENUZ KAVUSMUS INSANLAR DEGILLERDIR ALLAH CELLE CELALUHU HEPIMIZI AHIRETIN TARLASI OLAN SU DUNYADA ISLAMA LAYIK MUMINLERDEN EYLESIN....

inasnlar bir seyleri yaparken mesgul olduklari zaman ikinci bir isi yapmaya vakif olamadiklari gayet aciktir........
ve kirilma noktasi denilen sapma egrisi burada olusmaktadir ALLAH CELLE CELALUHU HICBIR ZAMAN MESGUL DEGILDIR..HERZAMAN DUAYA ICABET EDER HATTA VE HATTA YINE HADISI SERIFTE DEDIGI DEDIGI GIBI GECENIN YARISINDA OZELLIKLE BEKLER DUALARIKI KABUL EDEYIM DIYE.......SELAMETLE...
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Öyle ki sözde Selefiyelerin hocası İbn Teymiyye İktizâu's-Sirati'l-Müstakim s.493 de derki''Adamın biri Peygamberimizin mezarı başına gelerek .O'na -KülYılı-diye tarihe geçen o yılki şiddetli kuraklıktan yakındı.Bunu üzerine gözleri önünde beliren Peygamberimiz bu kişi aracılığıyla Hz. Ömere halkı yanına alıp yağmur duasına çıkmasını emretmiştir. (Dip notta ;İbni Kesir''Bu olayın isnadı sahihtir'' c.7 s.92) hadisini zikrettikten sonra ''bu tür tezahürler,Peygamberimizden daha alt düzeyde olan salih şahsiyetler tarafında da ortaya konabilmektedir.Ben şahsen bu türde bir çok olay biliyorum.Peygamber efendimizin veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesidir.Bu da çok görülen bir olaydır.'' der(.İbni Teymiyye,Pınar yay.İktizâu's-Sirati'l-Müstakim s.493 )

Çok tesekkür ediyorum değerli kardeşim ferdiosman..
Bende İbni Teymiyenin eserinde bu olayı okumuştum , İbni teymiyyenin yolundan gidenler bu olayı neden inkar eder onuda pek anlamış değilim açıkcası :/
Herşeyde bir hikmet vardır düşüncesiyle hareket etmekteyim acizane..

Vel hasıl kelam Değerli kardeşlerim , kimi deliller getiriliyor '' Bunlar uydurma , yada Zayıftır '' deniliyor... Ben Tasavvuf ehlinin yada selefi kardeşlerimin getirdiği delillerede ( Kur'an , sünnet ) İman edenlerdenim elhamdulillah...

Çünkü Ölümü'ün Hakk olduğunu bilenlerdenim ve Bir Hadis bana ulaştığı zaman '' BU UYDURMADIR '' diye çıkışmaktan Allah azze ve celle'ye sığınırım..

Zira , benim ne o hadise uydurma diyecek kadar İlm'i birikimim nede Muhaddislikte makamım vardır.. Ahirette RasulAllah s.a.v'den çekinirim..

Ewet kimileri , Rabıtaya Şirk diyor kimileri demiyor..

Benim araştırmalarım sonucundaki şahsi fikrim ; Rabıtaya imanın şirk olmayacağı gibi , Kabul etmemeninde bir sorun teşkil etmediğini düşünmekteyim...

Kalb kırmamamız ümidi ile değerli kardeşlerim...

Selamun Aleykum..
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Çok tesekkür ediyorum değerli kardeşim ferdiosman..
Bende İbni Teymiyenin eserinde bu olayı okumuştum , İbni teymiyyenin yolundan gidenler bu olayı neden inkar eder onuda pek anlamış değilim açıkcası :/
Herşeyde bir hikmet vardır düşüncesiyle hareket etmekteyim acizane..

Vel hasıl kelam Değerli kardeşlerim , kimi deliller getiriliyor '' Bunlar uydurma , yada Zayıftır '' deniliyor... Ben Tasavvuf ehlinin yada selefi kardeşlerimin getirdiği delillerede ( Kur'an , sünnet ) İman edenlerdenim elhamdulillah...

Çünkü Ölümü'ün Hakk olduğunu bilenlerdenim ve Bir Hadis bana ulaştığı zaman '' BU UYDURMADIR '' diye çıkışmaktan Allah azze ve celle'ye sığınırım..

Zira , benim ne o hadise uydurma diyecek kadar İlm'i birikimim nede Muhaddislikte makamım vardır.. Ahirette RasulAllah s.a.v'den çekinirim..

Ewet kimileri , Rabıtaya Şirk diyor kimileri demiyor..

Benim araştırmalarım sonucundaki şahsi fikrim ; Rabıtaya imanın şirk olmayacağı gibi , Kabul etmemeninde bir sorun teşkil etmediğini düşünmekteyim...

Kalb kırmamamız ümidi ile değerli kardeşlerim...

Selamun Aleykum..



ebu cehilde ALLAH celle celaluihuya inaniyordu tek farki ne idi biliyormusun .tastan tahtadan yapilmis putu araci koyup istiyordu tas tahta da insan gibi yaratilmisitr ve aradaki fark nedir izah edermisin tas ve tahtanin senden farki nedir ben soyleyim anlarsin belki tas ve tahta hesap ile mukellef degildir ama sen mukellefsin ve sen boyle bir durumda ALLAH celle celaluhdan isterken taparken araya senin gibi yaratilmisi araya koyman sirk kelimesinin dik alasidir ve sen eger bir seyleri izah etmek istersen ebucehil ile farkini acik acik ortaya koymak ile mukellefsin..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Allahdan korkun. Ey iftiracılar.

İbn teymiyye hayatında ölülerden meded umanlarla savaştı nasıl olurda ona böyle iftira atarsınız.

Ferdiosman kardeş size soruyorum, ibn teymiyye olsun, imam malik, imam ahmed, imam ebu hanefi, imam şafii, sahabelerden ebu bekr r.a, ömer r.a, osman r.a, ali r.a, ibn abbas r.a ve adını sayamadığım büyük sahabe ve büyük imamlardan hangi biri biz ölüyle tevessül ediyoruz demiştir bana 1 tane örnek gösterir misin ehli sünnetin icma ettiği alimlerden ve büyük sahabelerden.

Ölüden meded ummak, tevessül yapmak HAK olsaydı, Alim Hz. Ömer r.a peygamberimizin hayattaki amca oğlu yerine direk gidip kabrine meded umar ya da tevessül ederdi.

Konuyu nasılda saptırıyorsunuz. Hidayet Allah'tan dır.

Öyle kendinizi haklı çıkarmak için uydurma rivayetler üretip bizzat büyük alimlerin kitabında yazıyor diyorsunuz ya günahınıza ayrı bir günah daha katıyorsunuz. Peygamber sav haricindeki tüm sözlerin delillendirilmesi,tahkik edilmes, taaa kuran ve sünnette bizzat Rasul sav ile uyuşana kadar tahkik edilmesi lazım. Rasul sav haricinde kimsenin sözü direk alınmaz. O kadar büyük imam diyorsunuz aynı büyük imamların Rasul s.av haricinde insanların sözü alınır da alınmazda sözünü neden gizliyorsunuz.

Ve üstüne basa basa diyorum bu saydığım alim ve sahaberlerden hiç biri bir kabre gidip ya da bir ölüyle tevessül etmemişlerdir, alimse peygamberden sonra en büyük alimler bu saydığım sahabelerdir.

Bakın delil gayet net.

“Kıtlık zamanı Ömer (r.a.) , Abbas b. Abdulmuttalib (r.a.) ile yağmur duasına çıkarak şöyle dua etti: -Allahım! Sana Peygamberimiz ile tevessülde bulunurduk sen de bize yağmur yağdırırdın. (Şimdi) Sana Peygamberimizin amcası ile tevessülde bulunuyoruz. Bize yağmur indir. Ravi der ki-Yağmur inmiştir.”( Buhari )

Ömer r.a 'ki alim biridir. Ölüyle tevessül olsaydı idi bunu yapmakda ömer r.a sizden geri mi kalacaktı...
 
Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
konuyu kişiselleştirmesek çok iyi olur ..zira bu konuları birçok insan okuyacak kişiye özel değil de genelleme yaparak konuşalım kardeşlerim...hatta görevli kardeşler konuyu kapatsalar daha hayırlı olur ..zira konunun gidişatı maksadını aşacak...hakkınızı helal edin...öğrenmek isteyen arama yapıp okumak istediğini okusun öğrensin ...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt