Fethullah Gülen: Cami Cemevi Yanyana Olsun
İstanbul Boğazı'na yapılacak 3. Köprü'ye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesiyle başlayan tartışmalara Fethullah Gülen'den çok çarpıcı açıklamalar geldi.
20 Haziran 2013 Perşembe 11:17
* Usulü detaya feda etmeyelim. Detaya ait meseleleri usulün yerine koyduğunuz zaman yanlışlık yapmış olursunuz.
* Bir köprü ile bir sürü köprüyü yıkmayalım. Bir ada, bir ünvana bağlayarak bir köprü ile bir sürü köprüyü yıkmayalım.
* Cami ile Cemevi yanyana olsun. Sema ile Semahı beraber görelim.
Fethullah Gülen, 3. Köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesiyle başlayan tartışmalarla ilgili önemli bir uyarıda bulundu. "Usulü, detaya feda etmeyelim" diyen Gülen, "Bugüne kadar kurulan köprüler yıkılmasın" dedi.
Köprü için Osmanlı'yı Gelibolu'ya geçiren Süleyman Şah'ı, Murat Hüdavendigar isimlerinin verilebileceğini belirten Gülen, "Sema ile Semahın", "Cami ile Cemevinin" beraber olabileceğini kaydetti.
İşte Fethullah Gülen'in açıklamalarından satırbaşları;
"Bazen üslup hataları esası yıkar, ona çok dikkat etmek lazım" diyen Gülen, "Detaya ait meseleleri esasın yerine koyduğunuz zaman yanlış yapmış olursunuz. Aradaki köprüleri yıkarsınız. Muhabbeti, sevgiyi, sempatiyi, antipatiye çevirmiş olursunuz" diye konuştu. Gülen, Üçüncü Köprü'ye Yavuz adının verilmesinin de detaya ait bir mesele olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: "Allah'la irtibat adına aramızda olan o köprüler, Peygamber irtibatıyla irtibatlı aramızdaki köprüler, Kuran'la irtibatlı aramızdaki köprüler, Yesevi ile alakalı aramızdaki köprüler, Mevlana ile alakalı aramızdaki köprüler, Yunus Emre ile alakalı aramızdaki köprüler... Hz. Pir'in ifadesi ile ifade edecek olursanız, 'Din bir, diyanet bir, kitap bir, Kuran bir, yol bir, yöntem bir, kader bir, acı bir, tatlı bir, bir sürü bu birlikler adına, bir sürü köprüler var. Bütün bu köprüleri görmezlikten gelmek veya kurulmuş olan köprüleri yıkmaya çalışmak... Bir de günümüzde kurulmaya çalışılan köprüler var. Cami, cemevi beraber, aynı parkta oturup kalkalım, geçmişe ait bu şeyleri yeniden hortlatarak yeni düşmanlık vesileleri oluşturmayalım' gibi böyle çok iyi kaynaşmaya vesile olabilecek köprüler oluşturulmuşken, meseleyi sadece bir ada, bir unvana bağlı bir köprü ile yıkmayalım. Bir köprü ile bir sürü köprü yıkmayalım."
MESELA 'MURAD HÜDAVENDİGAR KÖPRÜSÜ' DESEYDİNİZ...
Gülen, günümüzde Alevi-Sünni kardeşliği adına yapılan çalışmalara da değindi. "İsterse bir Muharrem ayında, isterse bir Ramazan-ı Şerif'te bir araya gelme, iftar etme, sema ile semahı bir arada görme gibi, böyle mülahazalar varken 'Efendim Alevisi Sünnisi beraber bir çanağa kaşık çalma gibi, böyle ortam oluşturulmuşken, konjonktür tam buna müsait bir hale gelmişken, bence bir köprüye bağlı olarak, bence bir detaya bağlı olarak, böyle usulü yıkmayalım" ifadelerini kullanan Gülen, "O mevzuyu ortaya atan insanların öyle olumsuz bir mülahaza taşıdıklarına hiç ihtimal vermiyorum. O gün oraya bir sürü insan geldi, ittifak ettiler, 'Yavuz Selim olsun' falan dediler. Acaba bu mevzuda diyebilirsiniz yani, her fikir sorgulanabilir. Mesela Murad Hüdavendigar Köprüsü deseydiniz. Süleyman Şah Köprüsü deseydiniz. Gelibolu'ya geçen bir insan yani. Çok önemli mümtaz bir sima. Şimdi böyle bir makul, yumuşak, demokratik bir mülahazaya bağlı, demokratik bir üslupla, demokratik bir ifade tarzıyla, demokratik bir söylem şekliyle, bu mesele ortaya konsa buna kimse bir şey demez" diye konuştu.
ANADOLU İNSANI BAŞTAN AŞAĞIYA ALEVİ'DİR, HZ. ALİ'YE MEFTUNDUR
Gülen, Anadolu'da Alevisi ile Sünnisi ile yaşanan kardeşlik ortamına ve Hz. Ali sevgisini anlattığı sohbetinde, "Fakat aynı zamanda çok köprüler kurulmuş, 'Beraber yemek yiyelim, beraber oturalım, beraber çay içelim, el sıkışalım, sarmaş dolaş olalım... Şimdi bu kadar kaynaştırıcı unsurlar varken çok olumlu köprüler kurulmuşken, o mübarek kardeşlerimiz, Hz. Ali diyen kardeşlerimiz... Biz de çok diyoruz, Ali diyoruz, Haydar-ı Kerrar diyoruz. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum bazen. Seyyidina Hz. Ali yetmedi, Hayrdar-ı Kerrar Ali diyorum, yetmedi Damad-ı Nebevi, yetmedi Fatih-i Hayber, dilberi dilber isterim, ruhlar ahmer olmalı, Fatih-i Hayber isterim yanında Kamber olmalı." Ne dersem az geliyor bana bütün bunlar. Bu açından da Anadolu insanı baştan aşağıya Alevi. Hz. Ali'ye meftundur. Ehl-i Beyt'e meftundur. Hz. Fatıma'ya meftundur" diye konuştu. "Fakat küçük nüanslarla kendilerini ayrı gören kardeşlerimiz var" diyen Gülen, şöyle konuştu: "Bence hazır yara gibi görülen şey veya yara gibi gösterilen şey demek daha doğru, yara gibi gösterilen şey illet bilinip tedavi yollarına tasaddi edilmişken, köprüler kurulmuşken, bir Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne takılarak kardeşlerimizin ‘Biz yemeği boykot ediyoruz’ demeleri doğru değil. Onlar oraya gitmeli. O köprüye o adı koyan insanlar da oraya gelmeli aynı zamanda. Yok öyle, bizim ayrımız gayrımız yok!.”
BİR KISIM TERS PERS MÜLAHAZALARINA FEDA ETMEYELİM
"Bu türlü mülahazalara girdiğimiz zaman biz şimdiye kadar oluşturulan vahdet unsurlarını bir kısım ters Pers mülahazalarına feda etmiş oluruz. Bir kısım ters Pers mülahazalarına feda etmiş oluruz. Feda etmeyelim. Cami cemevi yanyana. Aynı zamanda onların parkları müşterek, gezme yerleri müşterek, gezme alanları müşterek, elele tutmaları müşterek. Bence demokratik düşüncede, insana saygı düşüncesinde, sen de onların o hissiyatlarına saygılı olman lazım. Hissiyatına saygılı olman lazım. Ben bir mahsur görmüyorum. Mesela Hz. Mevlana'nın semasının semahtan farkı ne? Siz onu bugün bir yerde folklor gösteriyorsunuz, alkışlıyorsunuz, takdir ediyorsunuz. Ne olur iki tane mümin gitse onların semahlarına iştirak etse. 'Farklı bir şeyleri var. Şöyle bir reverans yapıyor, dönüyor.' Bizim arkadaşlarımızdan bir tanesi, Alevi kardeşlerimden bir tanesi bana onların anlamlarını da yazıp göndermişti. Şimdi yaklaşırsan yaklaşırlar. Şirin görürsen şirin görürler. Kabul edersen kabul görürsün. Senin alemden beklediğin şeyle alemin senden beklediğinin aynı şey olduğunu asla aklından çıkarma."
KEŞKE ŞAH İSMAİL'LE SORUN DİPLOMASİ İLE ÇÖZÜLSEYDİ
Gülen, Yavuz Sultan Selim'in Anadolu toplumu içinde çok önemli bir yeri olduğunu ve uzun zaman devletler muvazenesinde muvazeneyi sağladığına da dikkat çekti. "Fakat bir yerde, benim de çok saygım olduğu halde, fakiri çok iyi dinleyenler bilirler, demişimdir ki "Acaba Yavuz cennet mekan o Şahkulu'nun üzerine giderken veya Çaldıran'da Şah İsmail'le karşı karşıya gelirken onun yerine acaba bir diplomasi oluşturma imkanı yok muydu?" ifadelerini kullanan Gülen, "Yakın tarihte de dediğim gibi, keşke diplomasiyi sonuna kadar kullansalardı. Böyle fiilen birleyin üzerine gitme yerine, gidip nefretleri tetikleme yerine acaba bir diplomasi olamaz mıydı? Benim o mevzuda olabilecek diplomasi ile alakalı da bir düşüncem yok. 'Şöyle yaparlardı' diye bir düşüncem yok benim. Bildiğiniz gibi genel düşüncem bu. Benimle müttefik bu recada ihvanım zannediyorum benimle bu düşünceyi paylaşırlar. Keşke bir diplomasi ile o problem çözülseydi. Başlara inen bir balyoz gibi olmasaydı. O mesele, kine, nefrete, gayza dönüşmeseydi. Anadolu'da da bizim insanımız kardeşlerimiz, farklı düşünen kardeşlerimiz, 'Ali' deyip yollara düşen kardeşlerimiz, bu meseleyi evvel ve ahir serrişte ederek, birer iftirak meselesi haline getirmeselerdi.
Ama bu sizin 4 asır 5 asır sonradan mülahazaya aldığınız o mesele. O günkü şartları konjonktürü bilmiyorsunuz" ifadelerini kullandı.
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI İLE İLGİLİ GÖRÜLEN RÜYALAR
“Yaklaşırsan, yaklaşırlar; şirin görürsen, şirin görürler; kabul edersen, kabul görürsün. Senin âlemden beklediğini âlemin de senden beklediğini asla aklından çıkarmamalısın!.” diyen Gülen, herkesi kucaklama anlayışıyla ortaya konan Türkçe Olimpiyatları ile ilgili faaliyetleri Peygamber Efendimiz’in ve başka büyüklerin manen teşrif buyurduğuna dair rüya ve yakazaları da değindi. Rüya ve yakazaları anlatan pek çok mektup geldiğini ve o teveccühün ardındaki hakikati vurgulayan Gülen, “Usûlü detaya feda etmeyelim Allah aşkına!”diye konuştu. Gülen, insanın kendi adına hep azimetleri takip etmesi ve mükemmel kulluk peşinde gitmesi gerektiğine ama başkalarından aynı hassasiyeti beklemenin yanlış olacağına dikkat çeken Hocamız, namazdan misal vererek şu hususu dillendirdi: İnsan farklı duaları uzun uzun tekrar etme, rükû ve secdeyi kıyama denk götürme işini yalnız başına namaz kıldığı zaman yapmalıdır. İmam’ın cemaati bıktıracak ya da ihtiyaç sahiplerini zor durumda bırakacak şekilde namazı uzatması doğru değildir. Nitekim Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), imam olduğunda namazı uzunca kıldıran Muaz b. Cebel hazretlerini ikaz etmiştir" şeklinde düşüncelerini aktardı.
İstanbul Boğazı'na yapılacak 3. Köprü'ye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesiyle başlayan tartışmalara Fethullah Gülen'den çok çarpıcı açıklamalar geldi.
20 Haziran 2013 Perşembe 11:17
* Usulü detaya feda etmeyelim. Detaya ait meseleleri usulün yerine koyduğunuz zaman yanlışlık yapmış olursunuz.
* Bir köprü ile bir sürü köprüyü yıkmayalım. Bir ada, bir ünvana bağlayarak bir köprü ile bir sürü köprüyü yıkmayalım.
* Cami ile Cemevi yanyana olsun. Sema ile Semahı beraber görelim.
Fethullah Gülen, 3. Köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesiyle başlayan tartışmalarla ilgili önemli bir uyarıda bulundu. "Usulü, detaya feda etmeyelim" diyen Gülen, "Bugüne kadar kurulan köprüler yıkılmasın" dedi.
Köprü için Osmanlı'yı Gelibolu'ya geçiren Süleyman Şah'ı, Murat Hüdavendigar isimlerinin verilebileceğini belirten Gülen, "Sema ile Semahın", "Cami ile Cemevinin" beraber olabileceğini kaydetti.
İşte Fethullah Gülen'in açıklamalarından satırbaşları;
"Bazen üslup hataları esası yıkar, ona çok dikkat etmek lazım" diyen Gülen, "Detaya ait meseleleri esasın yerine koyduğunuz zaman yanlış yapmış olursunuz. Aradaki köprüleri yıkarsınız. Muhabbeti, sevgiyi, sempatiyi, antipatiye çevirmiş olursunuz" diye konuştu. Gülen, Üçüncü Köprü'ye Yavuz adının verilmesinin de detaya ait bir mesele olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: "Allah'la irtibat adına aramızda olan o köprüler, Peygamber irtibatıyla irtibatlı aramızdaki köprüler, Kuran'la irtibatlı aramızdaki köprüler, Yesevi ile alakalı aramızdaki köprüler, Mevlana ile alakalı aramızdaki köprüler, Yunus Emre ile alakalı aramızdaki köprüler... Hz. Pir'in ifadesi ile ifade edecek olursanız, 'Din bir, diyanet bir, kitap bir, Kuran bir, yol bir, yöntem bir, kader bir, acı bir, tatlı bir, bir sürü bu birlikler adına, bir sürü köprüler var. Bütün bu köprüleri görmezlikten gelmek veya kurulmuş olan köprüleri yıkmaya çalışmak... Bir de günümüzde kurulmaya çalışılan köprüler var. Cami, cemevi beraber, aynı parkta oturup kalkalım, geçmişe ait bu şeyleri yeniden hortlatarak yeni düşmanlık vesileleri oluşturmayalım' gibi böyle çok iyi kaynaşmaya vesile olabilecek köprüler oluşturulmuşken, meseleyi sadece bir ada, bir unvana bağlı bir köprü ile yıkmayalım. Bir köprü ile bir sürü köprü yıkmayalım."
MESELA 'MURAD HÜDAVENDİGAR KÖPRÜSÜ' DESEYDİNİZ...
Gülen, günümüzde Alevi-Sünni kardeşliği adına yapılan çalışmalara da değindi. "İsterse bir Muharrem ayında, isterse bir Ramazan-ı Şerif'te bir araya gelme, iftar etme, sema ile semahı bir arada görme gibi, böyle mülahazalar varken 'Efendim Alevisi Sünnisi beraber bir çanağa kaşık çalma gibi, böyle ortam oluşturulmuşken, konjonktür tam buna müsait bir hale gelmişken, bence bir köprüye bağlı olarak, bence bir detaya bağlı olarak, böyle usulü yıkmayalım" ifadelerini kullanan Gülen, "O mevzuyu ortaya atan insanların öyle olumsuz bir mülahaza taşıdıklarına hiç ihtimal vermiyorum. O gün oraya bir sürü insan geldi, ittifak ettiler, 'Yavuz Selim olsun' falan dediler. Acaba bu mevzuda diyebilirsiniz yani, her fikir sorgulanabilir. Mesela Murad Hüdavendigar Köprüsü deseydiniz. Süleyman Şah Köprüsü deseydiniz. Gelibolu'ya geçen bir insan yani. Çok önemli mümtaz bir sima. Şimdi böyle bir makul, yumuşak, demokratik bir mülahazaya bağlı, demokratik bir üslupla, demokratik bir ifade tarzıyla, demokratik bir söylem şekliyle, bu mesele ortaya konsa buna kimse bir şey demez" diye konuştu.
ANADOLU İNSANI BAŞTAN AŞAĞIYA ALEVİ'DİR, HZ. ALİ'YE MEFTUNDUR
Gülen, Anadolu'da Alevisi ile Sünnisi ile yaşanan kardeşlik ortamına ve Hz. Ali sevgisini anlattığı sohbetinde, "Fakat aynı zamanda çok köprüler kurulmuş, 'Beraber yemek yiyelim, beraber oturalım, beraber çay içelim, el sıkışalım, sarmaş dolaş olalım... Şimdi bu kadar kaynaştırıcı unsurlar varken çok olumlu köprüler kurulmuşken, o mübarek kardeşlerimiz, Hz. Ali diyen kardeşlerimiz... Biz de çok diyoruz, Ali diyoruz, Haydar-ı Kerrar diyoruz. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum bazen. Seyyidina Hz. Ali yetmedi, Hayrdar-ı Kerrar Ali diyorum, yetmedi Damad-ı Nebevi, yetmedi Fatih-i Hayber, dilberi dilber isterim, ruhlar ahmer olmalı, Fatih-i Hayber isterim yanında Kamber olmalı." Ne dersem az geliyor bana bütün bunlar. Bu açından da Anadolu insanı baştan aşağıya Alevi. Hz. Ali'ye meftundur. Ehl-i Beyt'e meftundur. Hz. Fatıma'ya meftundur" diye konuştu. "Fakat küçük nüanslarla kendilerini ayrı gören kardeşlerimiz var" diyen Gülen, şöyle konuştu: "Bence hazır yara gibi görülen şey veya yara gibi gösterilen şey demek daha doğru, yara gibi gösterilen şey illet bilinip tedavi yollarına tasaddi edilmişken, köprüler kurulmuşken, bir Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne takılarak kardeşlerimizin ‘Biz yemeği boykot ediyoruz’ demeleri doğru değil. Onlar oraya gitmeli. O köprüye o adı koyan insanlar da oraya gelmeli aynı zamanda. Yok öyle, bizim ayrımız gayrımız yok!.”
BİR KISIM TERS PERS MÜLAHAZALARINA FEDA ETMEYELİM
"Bu türlü mülahazalara girdiğimiz zaman biz şimdiye kadar oluşturulan vahdet unsurlarını bir kısım ters Pers mülahazalarına feda etmiş oluruz. Bir kısım ters Pers mülahazalarına feda etmiş oluruz. Feda etmeyelim. Cami cemevi yanyana. Aynı zamanda onların parkları müşterek, gezme yerleri müşterek, gezme alanları müşterek, elele tutmaları müşterek. Bence demokratik düşüncede, insana saygı düşüncesinde, sen de onların o hissiyatlarına saygılı olman lazım. Hissiyatına saygılı olman lazım. Ben bir mahsur görmüyorum. Mesela Hz. Mevlana'nın semasının semahtan farkı ne? Siz onu bugün bir yerde folklor gösteriyorsunuz, alkışlıyorsunuz, takdir ediyorsunuz. Ne olur iki tane mümin gitse onların semahlarına iştirak etse. 'Farklı bir şeyleri var. Şöyle bir reverans yapıyor, dönüyor.' Bizim arkadaşlarımızdan bir tanesi, Alevi kardeşlerimden bir tanesi bana onların anlamlarını da yazıp göndermişti. Şimdi yaklaşırsan yaklaşırlar. Şirin görürsen şirin görürler. Kabul edersen kabul görürsün. Senin alemden beklediğin şeyle alemin senden beklediğinin aynı şey olduğunu asla aklından çıkarma."
KEŞKE ŞAH İSMAİL'LE SORUN DİPLOMASİ İLE ÇÖZÜLSEYDİ
Gülen, Yavuz Sultan Selim'in Anadolu toplumu içinde çok önemli bir yeri olduğunu ve uzun zaman devletler muvazenesinde muvazeneyi sağladığına da dikkat çekti. "Fakat bir yerde, benim de çok saygım olduğu halde, fakiri çok iyi dinleyenler bilirler, demişimdir ki "Acaba Yavuz cennet mekan o Şahkulu'nun üzerine giderken veya Çaldıran'da Şah İsmail'le karşı karşıya gelirken onun yerine acaba bir diplomasi oluşturma imkanı yok muydu?" ifadelerini kullanan Gülen, "Yakın tarihte de dediğim gibi, keşke diplomasiyi sonuna kadar kullansalardı. Böyle fiilen birleyin üzerine gitme yerine, gidip nefretleri tetikleme yerine acaba bir diplomasi olamaz mıydı? Benim o mevzuda olabilecek diplomasi ile alakalı da bir düşüncem yok. 'Şöyle yaparlardı' diye bir düşüncem yok benim. Bildiğiniz gibi genel düşüncem bu. Benimle müttefik bu recada ihvanım zannediyorum benimle bu düşünceyi paylaşırlar. Keşke bir diplomasi ile o problem çözülseydi. Başlara inen bir balyoz gibi olmasaydı. O mesele, kine, nefrete, gayza dönüşmeseydi. Anadolu'da da bizim insanımız kardeşlerimiz, farklı düşünen kardeşlerimiz, 'Ali' deyip yollara düşen kardeşlerimiz, bu meseleyi evvel ve ahir serrişte ederek, birer iftirak meselesi haline getirmeselerdi.
Ama bu sizin 4 asır 5 asır sonradan mülahazaya aldığınız o mesele. O günkü şartları konjonktürü bilmiyorsunuz" ifadelerini kullandı.
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI İLE İLGİLİ GÖRÜLEN RÜYALAR
“Yaklaşırsan, yaklaşırlar; şirin görürsen, şirin görürler; kabul edersen, kabul görürsün. Senin âlemden beklediğini âlemin de senden beklediğini asla aklından çıkarmamalısın!.” diyen Gülen, herkesi kucaklama anlayışıyla ortaya konan Türkçe Olimpiyatları ile ilgili faaliyetleri Peygamber Efendimiz’in ve başka büyüklerin manen teşrif buyurduğuna dair rüya ve yakazaları da değindi. Rüya ve yakazaları anlatan pek çok mektup geldiğini ve o teveccühün ardındaki hakikati vurgulayan Gülen, “Usûlü detaya feda etmeyelim Allah aşkına!”diye konuştu. Gülen, insanın kendi adına hep azimetleri takip etmesi ve mükemmel kulluk peşinde gitmesi gerektiğine ama başkalarından aynı hassasiyeti beklemenin yanlış olacağına dikkat çeken Hocamız, namazdan misal vererek şu hususu dillendirdi: İnsan farklı duaları uzun uzun tekrar etme, rükû ve secdeyi kıyama denk götürme işini yalnız başına namaz kıldığı zaman yapmalıdır. İmam’ın cemaati bıktıracak ya da ihtiyaç sahiplerini zor durumda bırakacak şekilde namazı uzatması doğru değildir. Nitekim Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), imam olduğunda namazı uzunca kıldıran Muaz b. Cebel hazretlerini ikaz etmiştir" şeklinde düşüncelerini aktardı.