Bugün Esenler ve Bağcılar ilçelerinde çalışıyordum. Neyse en son işlerimi Bağcılar'da bitirdim. İş yerine dönüş yapıyorum. Ara sokaklardan çıkmaya çalışıyorum çevre yoluna girmek için. Aniden ara sok9aklardan birinde çocuklar kapısının önünde oynarken 10 yaşlarında bir çocuk yola atlamaz mı. Ramak kala vuruyordum. Hemen durdum, yan tarafında da kahvehane vardı herkes çıktı. Çocuk dedi görmedim atladım yola dedikten sonra bende oğlum sana birşey olsa ben vicdan azabından ölürüm ne yapıyorsun sen dikkat et dedim. Sonra yoluma devam ettim. İyi bir gün olmadı benim için açıkçası. Ya vursaydım ben ne yapardım diye çok düşündüm. Şuan kafam hâlâ orda, bana nasihat etmenizi isterim. Beni rahatlatın şu durumdan size zahmet.
Abi ben bu tür strese sokan durumlarda şunu düşünüyorum: (islamveihsan.com'dan alıntı)
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:
“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu:
“Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) Tirmizî, Kıyâmet 59
Bu yüzden ben de tevekkül etmeye çalışırım. Lâkin bir şey olacak gibi olursa da pek üzülmem çünkü olacağı varsa olacaktır.
islamilimleri.com'daki sahih-i müslim'den alıntı:
6914- Bize İshâk b. Mûsa b. Abdillah b. Mûsa b. Abdillah b. Yezid El-Ensârî rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Enes b. Iyâz rivâyet etti.
(Dedi ki): Bana Haris b. Ebî Zübab, Yezîd (bu zât İbn Hürmüz'dür) ile Abdurrahman El-A'rac'dan rivâyet etti. (Demişler ki): Biz Ebû Hüreyre'-nin şunu söylediğini dinledik.
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular T:i:
«Âdem ile Mûsa (aleyhisselâm) Rableri nezdinde münakaşa ettiler de Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı. Mûsa:
— Sen o Âdem'sin ki, Allah seni kendi yed-i kudretiyle yaratmış. Sana kendi ruhundan üfürmüş. Sana melekleri secde ettirmiş ve seni cennetine iskân buyurmuştur. Sonra işlediğin günah sebebiyle insanları yeryüzüne indirdin, dedi. Âdem de:
— Sen o Mûsa'sın ki; Allah seni
Peygamber göndermesi ve konuşmasıyle seçkin kılmış; sana içinde her şeyin beyânı bulunan levhaları vermiş ve seni sırdaş olarak kendine yaklaştırmıştır. Acaba Tevrat'ı Allah'ın beni yaratamazdan kaç sene önce yazdığını buldun? dedi. Mûsa:
— Kırk yıl (önce)! cevabını verdi. Âdem:
— Onda:
"Âdem Rabbine isyan etti de azdı..." Taha Sûresi, Âyet: 121. âyetini buldun mu? dedi. Mûsa:
— Evet! cevâbını verdi. Âdem:
— O halde işlememi beni yaratmazdan kırk yıl Önce Allah'ın bana takdir ettiği bir ameli işledim diye beni muaheze mi ediyorsun? dedi.»
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
«Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı.» buyurdular.