Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Alemlerin Rabbine hamdolsun, salat ve selam Allah Rasulüne pak ailesine ve cesur ashabına olsun.
Gündemi takip edenleriniz bilir İslami cenahı ikiye bölen bir olay yaşandı: Mescidde, İtikafa giren Furkan Cemaatine müntesib bazı kişilere Polis biber gazlı müdahalede bulunmakta kalmıyor Allahın evini necis ayakkabıları ile çiyniyor.
Tabii Müslüman(!) ülkede böyle bir şey olacak ve halk sessiz kalacak mümkünmü?
Evet mümkün, hemde sözde din(i)dar kesim sessiz kaldı hatta Polisimin Yanındayım diye tag açtı. Bazılarıda veliyyul emre(!) itaat farz, itikaf sünnet diyerek pişkinliğin ve şerefsizliğin dibine vurdu.
Evela bu insanlara burdan bir kaç laf etmezsem olmaz: Ne zman veliyyul emr(!) dedğiniz adam meşruiyetini kaybedecek yada ne zaman polisi haksız bulacaksınız. Camilerinizin çiğnenmesinden daha ileri ne kaldı? Yoksa illaki her ildeki Polislerin sizden her gece bir kadın falanmı istemesi gerekiyor "Polisinizin" yanında olmamanız için. Ağır konuşmuyorum, daha 20 sene önce ülkede faili mechuller işleyen, başörtülüleri döven, kontra çeteleri ile terör estiren ve ülkenin doğusunda her türlü kepazeliği yapan, Hüseyin Velioğlu'nu, Abdusselam İrdem, Salih Mirzabeyoğlu ve daha pek çok kimseyi şehid(İnşallah) yada esir eden Polis değilmi? Doğuda hala halka zincirli köpek gibi muamele ettiklerine bizzat şahidim, subayların insaflısını gördüm(Allah onları hidayet etsin) ama Polisin insaflısını daha görmedim! Yüz ve imkan bulurlarsa işin bu raddeye varacağındanda şübhem yok ama o zamanda Furkancılar Provakasyonmu yapmış olur bilemem.
Asıl işleyeceğim konu bu değil, bununla alakalı yaşadığım hatıraları derleyecek olsam bir risale yazmam gerekir inşallah ilerde nasib olur.
Benim asıl konum şu, İslami kesim neden bu haldeyiz? Buna dair birkaç sebep zikredilebilir:
A) Demokrasi oyununa girmek
İkinci dünya savaşından ve Hitlerden sonra, batı artık siyasi olarak kurumsal devletler kurma yoluna gitti. Kim gelirse gelsin, devletin sabit politikaları olacaktı, siyasetçiler sadece o politikaları yürütmekle görevli olacaklar ve ne kadar iyi yürüttüklerine göre halk tarafından seçileceklerdi. Politika belirlemek Devlet mekanizmasının işi olacaktı, Ulusun hakimiyeti ise devleti halkın gözünde meşrulaştırmak için bir araçtan bakası değildi.
Bu aynı zamanda küresel tuğyanın eline müthiş bir silah verdi, hakim olduğu memleketlerdeki her sistem muhalifini sisteme çekip eritiyordu. Bunu yanlızca Müslümanlara değil, Sosyalist ve hatta Milliyetçilerede yaptı ve halada yapmaktadır, onları sisteme çekmetedir ve tabanlarıda vitrinde kendi liderlerini görünce tatmin olmakta, fikren gevşemekte ve aksiyonelliğini yitirmektedir. Filmin sonunda sistem muhalifleri sisteme entegre olmaktadır olmazlarsa ya bir gösteri ile yada bir medya dejenerasyonu ile erken seçim, yada sabaha karşı okunan bir bildiri ile bağlanmaktadır filmin sonu. Mısırda İhvana karşı yapılan darbe ve Katalonya olayları birinci durumun, Türkiyede Erdoğan'ın ve hatta Doğu Perinçeğin durumu ise ikinci durumun örneğidir. Nazilerden der alan Küresel Tuğyanın sistemi tıkır tıkır işlemekte ve hiç iktidar yüzü görmeyen perinçeği dahi sisteme entegre etmektedir. Perinçeğin 91'de liderler açık oturumundaki özellikle Kür sorunu hakkındaki sözlerini dinleyin ve şimdi ile kıyaslayın, anlarsınız ne demek istediğimi.
Konuya dönelim, sisteme entegre olan muhalif taban artık kabul etsin yada etmesin sistemi savunur: Daha dün sopalarına hatta kurşunlarına muhatab olduğu asker ve polisleri Muhammedin ordusu(!) ilan eder ve ibadethanesi çiğnense dahi yanında durur. Allah ıslah etsin
B) Siyasi gelenek
Türklerin kutsal bir devlet anlayışı vardır. Eski Türklerde var olan Kut yani idarecinin Allah tarafından belirlenmesi inancı maalesef bilinç altında İslam sonrası döneme de girmiştir. Kadir Mısıroğlunun bir konferansında dinlemiştim, bir karadenizli onun için "Ula Kadir Mısıroğlu, Kadir Mısıroğlu deyisüüz. Ula hiç o iyi bir adam olsa Türkiye Cumhuriyetine karşı çıkarmi" demiş.
Batıda Şeyh Said tarafından cehenneme postalanan TC askerlerine üzülünür ancak TC'nin kontra çeteleri tarafından katledilen binler hiç akla gelmez taki sıra kendi oğluna yada kardeşine gelene kadar...
Dünyanın başka yerlerinde Devletin pis işlerini görmek aşağılık insan olma vesilesi iken Türkiye'de böyle adamlar kahraman olur, toplumun en şerefli kesimi Polis tarafından eğitilen sonrada kullanılmış bir mendil gib atılan ülkücü denilen ama rejim köleliği dışında ülküsü olmayan cahş ordusudur. Bunların mafyası bile kutsanılır övülür.
Bu devlet geleneğine birde yakın sınırlardaki savaşları ve savaş korkusundan ötürü devlete olan sadakati eklerseniz şu hali daha iyi anlarsınız. Siyasi gelenek siyasi lidere, vakıa ise idareciye itaat etme içgüdüsü doğruyor halk üzerinde ve bunun neticesi camilere biber gazı ile dahi girilse insanlar liderini savunabiliyor. Halbuki devlet denilen şey halkı ve temel ihtiyaçları korumak için vardır ve bunların başında da ibadet hürriyeti gelir. Müslüman hakimiyeti altındaki Hindistan'da dahi Zımmilerin ibadethanelerine bu yapılmamıştır ve lev Ekfer Şah dönemi de olsa her zaman bir Ahmedi Serhendi (r.aleyh) çıkmıştır. İslam yeri gelmiş, en fasık idareciler zamanında dahi böyle şeyler yaşamamıştır. Bunun bilinen tek istisnası Abdullah bin Zubeyrin şehadeti olayıdırki burada bir iç savaş bir isyan söz konusudur
C) Dünya aldanma ve dünyayı kaybetme korkusu
AKP döneminde -her ne kadar Kılıçdaroğlu türbanı ben çözeceğim dedikten sonrada olsa- türban vb bazı yasaklar kaldırıldı, medreselerin durumu rahatlası, İslami kesim nefes aldı.
Ama unutulmamalıdır ki, zayıf olan toplum güçlü olan topluma karışırsa yok olur. Yahudilerin avrupada uzun yıllar benliklerini yitirmeden aklamalarının sebebi, asker yada memur olamadıklarından ötürü ticaret ve ilim ile uğraşmalarından kaynaklanmaktadır. Mahkum kültür, hakim kültüre karışırsa erir, yok olur ve bunu kimse önleyemez. Dar un-Nedve'de neden bir toplanma yeri yapıldığını ve neden Rasulullahın dahi orda ikamet ettiğini anlamak çokta zor değil.
Sonuç olarak
Ciddi ve zor bir dönemden geçiyoruz. AKP kendi tabanının oylarını hızla eritmekle beraber Kemalistlerden asla oy alamayacak olan bir partidir, şu ahval içinde bu seçimden çıkması zor gibidir. Enkazını ise kaldıracak olan yine biziz. Müslümanların bu durumdan dersler çıkarması elzemdir ki bu hatalar tekrar edilmesin ve aynı zamanda İslami Grupların, din düşmanı solculardan ve daha evvelde diğerden öğrenmesi gereken, bir arada cemaat olarak durma ve muhaliflerden ayrışma kültürünü kaybetmemesi gerekmektedir. Eğer İslami kesim bu durumdan gereken dersi çıkarırsa bi'iznillah toparlanma hızlı olur, yok eğer gereken ders çıkarılmaz ve aynı yolla farklı sonuç beklenirse sonuç yine hüsran olacaktır
Vesselam
Alemlerin Rabbine hamdolsun, salat ve selam Allah Rasulüne pak ailesine ve cesur ashabına olsun.
Gündemi takip edenleriniz bilir İslami cenahı ikiye bölen bir olay yaşandı: Mescidde, İtikafa giren Furkan Cemaatine müntesib bazı kişilere Polis biber gazlı müdahalede bulunmakta kalmıyor Allahın evini necis ayakkabıları ile çiyniyor.
Tabii Müslüman(!) ülkede böyle bir şey olacak ve halk sessiz kalacak mümkünmü?
Evet mümkün, hemde sözde din(i)dar kesim sessiz kaldı hatta Polisimin Yanındayım diye tag açtı. Bazılarıda veliyyul emre(!) itaat farz, itikaf sünnet diyerek pişkinliğin ve şerefsizliğin dibine vurdu.
Evela bu insanlara burdan bir kaç laf etmezsem olmaz: Ne zman veliyyul emr(!) dedğiniz adam meşruiyetini kaybedecek yada ne zaman polisi haksız bulacaksınız. Camilerinizin çiğnenmesinden daha ileri ne kaldı? Yoksa illaki her ildeki Polislerin sizden her gece bir kadın falanmı istemesi gerekiyor "Polisinizin" yanında olmamanız için. Ağır konuşmuyorum, daha 20 sene önce ülkede faili mechuller işleyen, başörtülüleri döven, kontra çeteleri ile terör estiren ve ülkenin doğusunda her türlü kepazeliği yapan, Hüseyin Velioğlu'nu, Abdusselam İrdem, Salih Mirzabeyoğlu ve daha pek çok kimseyi şehid(İnşallah) yada esir eden Polis değilmi? Doğuda hala halka zincirli köpek gibi muamele ettiklerine bizzat şahidim, subayların insaflısını gördüm(Allah onları hidayet etsin) ama Polisin insaflısını daha görmedim! Yüz ve imkan bulurlarsa işin bu raddeye varacağındanda şübhem yok ama o zamanda Furkancılar Provakasyonmu yapmış olur bilemem.
Asıl işleyeceğim konu bu değil, bununla alakalı yaşadığım hatıraları derleyecek olsam bir risale yazmam gerekir inşallah ilerde nasib olur.
Benim asıl konum şu, İslami kesim neden bu haldeyiz? Buna dair birkaç sebep zikredilebilir:
A) Demokrasi oyununa girmek
İkinci dünya savaşından ve Hitlerden sonra, batı artık siyasi olarak kurumsal devletler kurma yoluna gitti. Kim gelirse gelsin, devletin sabit politikaları olacaktı, siyasetçiler sadece o politikaları yürütmekle görevli olacaklar ve ne kadar iyi yürüttüklerine göre halk tarafından seçileceklerdi. Politika belirlemek Devlet mekanizmasının işi olacaktı, Ulusun hakimiyeti ise devleti halkın gözünde meşrulaştırmak için bir araçtan bakası değildi.
Bu aynı zamanda küresel tuğyanın eline müthiş bir silah verdi, hakim olduğu memleketlerdeki her sistem muhalifini sisteme çekip eritiyordu. Bunu yanlızca Müslümanlara değil, Sosyalist ve hatta Milliyetçilerede yaptı ve halada yapmaktadır, onları sisteme çekmetedir ve tabanlarıda vitrinde kendi liderlerini görünce tatmin olmakta, fikren gevşemekte ve aksiyonelliğini yitirmektedir. Filmin sonunda sistem muhalifleri sisteme entegre olmaktadır olmazlarsa ya bir gösteri ile yada bir medya dejenerasyonu ile erken seçim, yada sabaha karşı okunan bir bildiri ile bağlanmaktadır filmin sonu. Mısırda İhvana karşı yapılan darbe ve Katalonya olayları birinci durumun, Türkiyede Erdoğan'ın ve hatta Doğu Perinçeğin durumu ise ikinci durumun örneğidir. Nazilerden der alan Küresel Tuğyanın sistemi tıkır tıkır işlemekte ve hiç iktidar yüzü görmeyen perinçeği dahi sisteme entegre etmektedir. Perinçeğin 91'de liderler açık oturumundaki özellikle Kür sorunu hakkındaki sözlerini dinleyin ve şimdi ile kıyaslayın, anlarsınız ne demek istediğimi.
Konuya dönelim, sisteme entegre olan muhalif taban artık kabul etsin yada etmesin sistemi savunur: Daha dün sopalarına hatta kurşunlarına muhatab olduğu asker ve polisleri Muhammedin ordusu(!) ilan eder ve ibadethanesi çiğnense dahi yanında durur. Allah ıslah etsin
B) Siyasi gelenek
Türklerin kutsal bir devlet anlayışı vardır. Eski Türklerde var olan Kut yani idarecinin Allah tarafından belirlenmesi inancı maalesef bilinç altında İslam sonrası döneme de girmiştir. Kadir Mısıroğlunun bir konferansında dinlemiştim, bir karadenizli onun için "Ula Kadir Mısıroğlu, Kadir Mısıroğlu deyisüüz. Ula hiç o iyi bir adam olsa Türkiye Cumhuriyetine karşı çıkarmi" demiş.
Batıda Şeyh Said tarafından cehenneme postalanan TC askerlerine üzülünür ancak TC'nin kontra çeteleri tarafından katledilen binler hiç akla gelmez taki sıra kendi oğluna yada kardeşine gelene kadar...
Dünyanın başka yerlerinde Devletin pis işlerini görmek aşağılık insan olma vesilesi iken Türkiye'de böyle adamlar kahraman olur, toplumun en şerefli kesimi Polis tarafından eğitilen sonrada kullanılmış bir mendil gib atılan ülkücü denilen ama rejim köleliği dışında ülküsü olmayan cahş ordusudur. Bunların mafyası bile kutsanılır övülür.
Bu devlet geleneğine birde yakın sınırlardaki savaşları ve savaş korkusundan ötürü devlete olan sadakati eklerseniz şu hali daha iyi anlarsınız. Siyasi gelenek siyasi lidere, vakıa ise idareciye itaat etme içgüdüsü doğruyor halk üzerinde ve bunun neticesi camilere biber gazı ile dahi girilse insanlar liderini savunabiliyor. Halbuki devlet denilen şey halkı ve temel ihtiyaçları korumak için vardır ve bunların başında da ibadet hürriyeti gelir. Müslüman hakimiyeti altındaki Hindistan'da dahi Zımmilerin ibadethanelerine bu yapılmamıştır ve lev Ekfer Şah dönemi de olsa her zaman bir Ahmedi Serhendi (r.aleyh) çıkmıştır. İslam yeri gelmiş, en fasık idareciler zamanında dahi böyle şeyler yaşamamıştır. Bunun bilinen tek istisnası Abdullah bin Zubeyrin şehadeti olayıdırki burada bir iç savaş bir isyan söz konusudur
C) Dünya aldanma ve dünyayı kaybetme korkusu
AKP döneminde -her ne kadar Kılıçdaroğlu türbanı ben çözeceğim dedikten sonrada olsa- türban vb bazı yasaklar kaldırıldı, medreselerin durumu rahatlası, İslami kesim nefes aldı.
Ama unutulmamalıdır ki, zayıf olan toplum güçlü olan topluma karışırsa yok olur. Yahudilerin avrupada uzun yıllar benliklerini yitirmeden aklamalarının sebebi, asker yada memur olamadıklarından ötürü ticaret ve ilim ile uğraşmalarından kaynaklanmaktadır. Mahkum kültür, hakim kültüre karışırsa erir, yok olur ve bunu kimse önleyemez. Dar un-Nedve'de neden bir toplanma yeri yapıldığını ve neden Rasulullahın dahi orda ikamet ettiğini anlamak çokta zor değil.
Sonuç olarak
Ciddi ve zor bir dönemden geçiyoruz. AKP kendi tabanının oylarını hızla eritmekle beraber Kemalistlerden asla oy alamayacak olan bir partidir, şu ahval içinde bu seçimden çıkması zor gibidir. Enkazını ise kaldıracak olan yine biziz. Müslümanların bu durumdan dersler çıkarması elzemdir ki bu hatalar tekrar edilmesin ve aynı zamanda İslami Grupların, din düşmanı solculardan ve daha evvelde diğerden öğrenmesi gereken, bir arada cemaat olarak durma ve muhaliflerden ayrışma kültürünü kaybetmemesi gerekmektedir. Eğer İslami kesim bu durumdan gereken dersi çıkarırsa bi'iznillah toparlanma hızlı olur, yok eğer gereken ders çıkarılmaz ve aynı yolla farklı sonuç beklenirse sonuç yine hüsran olacaktır
Vesselam