I
Çevrimdışı
"iNŞiRaH"
Misafir
Haftanin Ayet-i Kerimesi
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
(Hadîd, 57/21)
Haftanin Hadis-i Şerifi
Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh...
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
Her kim mescide cemaatle namaz kılmak için gelirse, her gelişi için Allah ona cennette özel bir mükafat hazırlar
(Buhari, Ezan 1/161)
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuh...
Gençlik, hayâtın en iyi en verimli bir şekilde geçirilmesi gereken dönemidir. Bundan dolayı, gençliği boş ve faydasız şeyler peşinde geçirmek, bu fırsat elden çıktıktan sonra bizlere çok “Ahhh...Vaaah...”lar çektirecektir.
Bir gençlik yetişti günümüzde; daha doğrusu bir gençlik yetiştirildi. Vâr oluş gayesini bilmeyen, hayâtı bir takım geçici heveslere bağlayan bir gençlik bu. Dikkatini müziğe çektiler. Dansa eğlenceye...İçkiye kumara... Anlamını dahi bilmediği çeşit çeşit müzikleri sevkettiler damarlarına...Sonuçta dinini, imanını, ailesini hattâ yaşamayı bile sevmeyen bir gençlik çıktı ortaya. Öyle bir gençlikki, hayâtı toz pembe gördüğü için aklından çok hissiyatını dinliyor. Lezzet diye tattığı şeylerle hüzün ve gâm yudumluyor âdeta. Boş hayallerin esiri olup, gerçek sevgiliyi ve mutluluğu bulamadığı için, geçici heveslere kapılıyor. Sonuçta bunların uğruna gönlü perişan oluyor. Kalbi kırılıyor. İhtiraslara kurban gidiyot.
Gençliğin meselelerinin temelinde maddi ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade, mânevi ihtiyaçlarının karşılanmaması yatmaktadır. İlim adamları bunu söylüyor, yapılan istatistikler ve araştırmalar bunu gösteriyor. İntiharlar, uyuşturucu mübtelâları, birtakım sapıklıklar hep bunun sonucunda meydana gelen çirkinliklerdir. “Bütün bunların sebebi nedir? Diye sorunca; “Ruhî bunalım, kalben tatmin olmamak. Ruhî boşluğu, maddi olan hiçbir şeyle dolduramamak” cevabı alınıyor. Peki çaresi nedir.? Çaresi hayatımızı iman ışığı ile aydınlatıp canlı tutmalı, yüce Allah (c.c)’ın emirleri ve yasaklarıyla hayatımızı süslemeliyiz. Evet iman sahibi bir insan için hayâtın her ânı, her dakikası lezzet ve huzur doludur. Bunun için imanımızın çok kuvvetli olması gerekmektedir. Kuvvetli bir imânın varlığı da, ancak İslama ve bu dinin emirlerine tamamen teslim olmaya dayanmakatadır. Şairin dediği gibi...
“İman ile geçen her gece gündüz gibi aydın,
Tâze bir bâhar âlemi her anı hayâtın...”
Şimdi size, İmâm Azam (k.s)’in babasının ısırdığı bir elmanın suyunu helâl ettirebilmek için, uzun bir süre elmanın sahibine hizmet ettiğini anlatsak, belki buna gülersiniz. Ama bu imân’a sahip olan imam Azam (k.s)’ın babasına, Allah (c.c) İmam Azam (k.s) gibi bir evlat nasip eylemiştir. Bizlerde gerçek huzur ve mutluluğa, ancak böyle bir imana sahip bir gençlik yetiştirdiğimiz zaman ulaşacağız.
Allah (c.c) gençliğini islam dinine uygun olarak geçirenlerin, kıyamet gününde çok büyük mükâfâtlara nail olacağını ve özel bir bölgede gölgeleneceklerini vaad buyurmaktadır. Efendimiz (s.a.v) ise, “haramlar karşısında kapanmasını bilen göz, kıyâmet günü ağlamayacaktır.” Müjdesini vermektedir.
Yapılan ibadetin büyüklüğüne gelince “Gencin namazı bütün âleme ışık saçan bir güneşse, ileriki yaşlardakilerin namazı bir mum ışığı misali gibidir. Ona göre düşünmemiz gerekmektedir. Günümüz insanları herşeyin fiyatını biliyorlar. Fakat hiçbir şeyin değerini ve kıymetini bilmiyorlar. Herşeyi madde ile ölçer tartar hâle geldi günümüz insanı. Tabiri câizse maddeye esir oldu günümüz insanı. Madde ile boğulan imdat çığlıklarına yine madde ile cevap vermeye çalışan ve her defasında hüsrana uğrayan günümüz insanı...İnsan dünyaya aldanıyor. Serabı su zannediyor.Geçici olan bu dünyaya bağlanan insan, devamlı olan âhiretini unutuyor. Niçin unutmasınki? Çünkü başta kendisini unutmuş, yaratılış gayesini unutmuştur. Kendisi için bu âlemi donatanı, rızıklandıranı bir günde canını alacak olanı unutmuştur insan.
Allah (c.c) “bu dünya hayâtı bir eğlenceden ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, şüphe yokki, gerçek hayâtın tâ kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı...”(Ankebut 64) buyurmaktadır. Evet genç kardeşler. Bizim gerçek hayatımız Ahiret hayatıdır. Ölümün insanları ne zaman kucaklayacağı belli olmayan şu dünyada, hayâtımızın baharı olan gençliğimzi en verimli bir şekilde değerlendirmemiz gerekmezmi?
Şu bir gerçektirki gençliğini eğlenmekle, boş emellerle, faydasız şeylerin peşinde koşturarak geçirenler, ihtiyarlıklarını ağlamakla geçireceklerdir.
Allaha emanet olunuz...
Günümüz Hayirli ve bereketli olsun insaAllah....
(Her hafta bir konu belirleyecegiz ve hafta boyunca o konuda sohbet edecegiz insaAllah.
Bu haftaki konumuz genclik: musluman bir genclik olarak nerdeyiz, neler yapiyoruz, nasil bir genclik olmaliyiz ...?)
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
(Hadîd, 57/21)
Haftanin Hadis-i Şerifi
Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh...
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)
Her kim mescide cemaatle namaz kılmak için gelirse, her gelişi için Allah ona cennette özel bir mükafat hazırlar
(Buhari, Ezan 1/161)
Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuh...
Gençlik, hayâtın en iyi en verimli bir şekilde geçirilmesi gereken dönemidir. Bundan dolayı, gençliği boş ve faydasız şeyler peşinde geçirmek, bu fırsat elden çıktıktan sonra bizlere çok “Ahhh...Vaaah...”lar çektirecektir.
Bir gençlik yetişti günümüzde; daha doğrusu bir gençlik yetiştirildi. Vâr oluş gayesini bilmeyen, hayâtı bir takım geçici heveslere bağlayan bir gençlik bu. Dikkatini müziğe çektiler. Dansa eğlenceye...İçkiye kumara... Anlamını dahi bilmediği çeşit çeşit müzikleri sevkettiler damarlarına...Sonuçta dinini, imanını, ailesini hattâ yaşamayı bile sevmeyen bir gençlik çıktı ortaya. Öyle bir gençlikki, hayâtı toz pembe gördüğü için aklından çok hissiyatını dinliyor. Lezzet diye tattığı şeylerle hüzün ve gâm yudumluyor âdeta. Boş hayallerin esiri olup, gerçek sevgiliyi ve mutluluğu bulamadığı için, geçici heveslere kapılıyor. Sonuçta bunların uğruna gönlü perişan oluyor. Kalbi kırılıyor. İhtiraslara kurban gidiyot.
Gençliğin meselelerinin temelinde maddi ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade, mânevi ihtiyaçlarının karşılanmaması yatmaktadır. İlim adamları bunu söylüyor, yapılan istatistikler ve araştırmalar bunu gösteriyor. İntiharlar, uyuşturucu mübtelâları, birtakım sapıklıklar hep bunun sonucunda meydana gelen çirkinliklerdir. “Bütün bunların sebebi nedir? Diye sorunca; “Ruhî bunalım, kalben tatmin olmamak. Ruhî boşluğu, maddi olan hiçbir şeyle dolduramamak” cevabı alınıyor. Peki çaresi nedir.? Çaresi hayatımızı iman ışığı ile aydınlatıp canlı tutmalı, yüce Allah (c.c)’ın emirleri ve yasaklarıyla hayatımızı süslemeliyiz. Evet iman sahibi bir insan için hayâtın her ânı, her dakikası lezzet ve huzur doludur. Bunun için imanımızın çok kuvvetli olması gerekmektedir. Kuvvetli bir imânın varlığı da, ancak İslama ve bu dinin emirlerine tamamen teslim olmaya dayanmakatadır. Şairin dediği gibi...
“İman ile geçen her gece gündüz gibi aydın,
Tâze bir bâhar âlemi her anı hayâtın...”
Şimdi size, İmâm Azam (k.s)’in babasının ısırdığı bir elmanın suyunu helâl ettirebilmek için, uzun bir süre elmanın sahibine hizmet ettiğini anlatsak, belki buna gülersiniz. Ama bu imân’a sahip olan imam Azam (k.s)’ın babasına, Allah (c.c) İmam Azam (k.s) gibi bir evlat nasip eylemiştir. Bizlerde gerçek huzur ve mutluluğa, ancak böyle bir imana sahip bir gençlik yetiştirdiğimiz zaman ulaşacağız.
Allah (c.c) gençliğini islam dinine uygun olarak geçirenlerin, kıyamet gününde çok büyük mükâfâtlara nail olacağını ve özel bir bölgede gölgeleneceklerini vaad buyurmaktadır. Efendimiz (s.a.v) ise, “haramlar karşısında kapanmasını bilen göz, kıyâmet günü ağlamayacaktır.” Müjdesini vermektedir.
Yapılan ibadetin büyüklüğüne gelince “Gencin namazı bütün âleme ışık saçan bir güneşse, ileriki yaşlardakilerin namazı bir mum ışığı misali gibidir. Ona göre düşünmemiz gerekmektedir. Günümüz insanları herşeyin fiyatını biliyorlar. Fakat hiçbir şeyin değerini ve kıymetini bilmiyorlar. Herşeyi madde ile ölçer tartar hâle geldi günümüz insanı. Tabiri câizse maddeye esir oldu günümüz insanı. Madde ile boğulan imdat çığlıklarına yine madde ile cevap vermeye çalışan ve her defasında hüsrana uğrayan günümüz insanı...İnsan dünyaya aldanıyor. Serabı su zannediyor.Geçici olan bu dünyaya bağlanan insan, devamlı olan âhiretini unutuyor. Niçin unutmasınki? Çünkü başta kendisini unutmuş, yaratılış gayesini unutmuştur. Kendisi için bu âlemi donatanı, rızıklandıranı bir günde canını alacak olanı unutmuştur insan.
Allah (c.c) “bu dünya hayâtı bir eğlenceden ve bir oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, şüphe yokki, gerçek hayâtın tâ kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı...”(Ankebut 64) buyurmaktadır. Evet genç kardeşler. Bizim gerçek hayatımız Ahiret hayatıdır. Ölümün insanları ne zaman kucaklayacağı belli olmayan şu dünyada, hayâtımızın baharı olan gençliğimzi en verimli bir şekilde değerlendirmemiz gerekmezmi?
Şu bir gerçektirki gençliğini eğlenmekle, boş emellerle, faydasız şeylerin peşinde koşturarak geçirenler, ihtiyarlıklarını ağlamakla geçireceklerdir.
Allaha emanet olunuz...
Günümüz Hayirli ve bereketli olsun insaAllah....
(Her hafta bir konu belirleyecegiz ve hafta boyunca o konuda sohbet edecegiz insaAllah.
Bu haftaki konumuz genclik: musluman bir genclik olarak nerdeyiz, neler yapiyoruz, nasil bir genclik olmaliyiz ...?)