Bugün yeryüzünde insanlar kurdukları meclislerde insanların hayatları için kanunlar koyarlar, anayasalar icat ederler ve bunlara dokunulmazlık zırhı giydirirler. Oysa Allah insanın hayatı için gerekli kanunları koymuştur. Hırsızlığın, cinayetin cezalarını belirlemiş, kumarı, fuhşu, faizi, içkiyi yasaklamış ve daha bunlar gibi bir çok emirler ve yasaklardan oluşan kanunlar belirlemiştir.
Sen kalk kendini yaratana karşı, onun emirlerine kanunlarına karşı uyduruk kanunlar koy. Allah’a karşı bundan daha büyük bir küstahlık yapılabilir mi? Bu tağutları destekleyenler, daha ne kadar bu insanları desteklemeye, alkışlamaya devam edeceksiniz. Oysa hepimizin yaratıcısı olan Allah, bizlerden O’nun yasalarını yani Şeriatini benimseyip desteklememizi istemektedir. Tağutları benimsemek, onları başa geçirip, koydukları kanunlardan hoşnut olmak, onları baş tacı etmek imanı bozar. Yani sadece lafla iman ettim demekle iş bitmez. İster demokratik laik cumhuriyet rejimi olsun ister komünist rejimler veya başka tağuti düzenler olsun bütün bu tağuti düzenlerde, parti, kişi, topluluk iktidarda kim olursa olsun Allah’ın hükümlerini çiğnerler. Tağuti düzenler adeta bir dönme dolaptır, sürekli iktidarları el değiştirir fakat iktidara kim gelse sonuç değişmez ve çarkları döner durur, yine Allah’ın yasaları değil heva ve hevesin ürünü olan yasalar uygulanır. Bütün bunlar kullara kulluk düzenlerinden başka bir şey değildir ve tağuta kullukta imanı bozar.
“Sonra Biz seni de bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy. Bilmeyenlerin heveslerine uyma!” (Casiye Sûresi 18)
Bu ayette mesele net bir şekilde ortaya konuyor. Ya insanların keyfi arzularının peşinden gideceksiniz, ya da Allah’ın kanunlarının. Bir yanda yaratıcımız Allah’ın sistemi diğer yanda ise aciz ve zavallı insanların sistemi.