Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Nasihati

Rayet Et Tevhid Çevrimdışı

Rayet Et Tevhid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
'' Sabır , İnsan'ın Yüzünü Ekşitmeden Acıları Yudumlamasıdır ...! ''

[ Cüneyd El Bağdadi Rahimehullah ]
 
H Çevrimdışı

Hatve

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
resim62.jpg
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Müslüman olmak; birçok zorluk ve sıkıntıya maruz kalınacağının peşinen kabul edilmesi demektir. Bu nedenle ‘Müslüman’ ismi; adeta zorluk, sıkıntı, eziyet, işkence, zindan, şehadet ve muhaceratla birlikte anılır hale gelmiştir. Çünkü ‘Müslüman’ demek, Rabbi olan Allah’a her şeyiyle teslim olup O’ndan başkasını ilah kabul etmemek demektir. Yani Müslüman; Yüce Allah’a gönülden itaat edip O’nun emir ve yasaklarını kendi hayatında uygulayan, aynı zamanda aile, akraba, dost, tanıdık ve komşularının da bunu yaşamalarını tavsiye eden, onların da bu bilince ulaşmaları için gayret gösteren kişidir. Bu yüzden de İslami bir bilinç düzeyine ulaşan her Müslüman, yaşadığı toplum içindeki gayri İslami güçler tarafından ‘tehlike’ olarak görülmüş ve ‘yok edilmesi gereken bir düşman’ olarak algılanmıştır. Elbette bu anlayış; beraberinde takibatları, gözaltıları, baskıları, ekonomik boykotları, mallara el konulmasını... vs. gibi her türlü yıldırma taktiklerinin uygulanmasını da getirmiştir.


“Sizden önce gelip geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki; sonunda elçi, beraberindeki Mü’minlerle; ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyordu. Dikkat edin! Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara: 114)

“Sizden öncekiler, başlarından ayaklarına kadar testere ile ikiye biçilir, fakat bu yine de onları dinlerinden döndürmezdi. Bir başkası, vücudu demir taraklarla taranıp etleri kemiklerinden ayrılır, ama yine de dininden dönmezdi. And olsun ki, Allah kesinlikle dinini tamamlayacaktır. Öyle ki San’a’dan bineğine binen bir kişi Hadramevt’e kadar gidecek, Allah’tan başka ya da kuzunun kurttan korkması dışında hiç kimseden korkmayacaktır. Ancak sizler, acele ediyorsunuz.”
(Buhari)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ey kişi!

Allah-u Teâlâ'ya kendi heva ve hevesinin istediği gibi değil ancak Allah’ın senden istediği şekilde ibadet et.

Kim Allah-u Teâlâ'ya bir istediği için ibadet ederse bu kimse bir sınır üzerinde ibadet eden kimse gibidir.Eğer kendisine bir fitne isabet ederse hemen geriye döner ve böylece hem dünyası ve hem de Ahireti mahvolur.
Fakat kendisindeki tevhid ilmi ve Allah’ı sevmesi kuvvetli olduğu zaman o, Rabbinin istediği şeyden başkasına hiçbir zaman dönmez.


 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İzzetli Ve Şerefli Olmak! ....

İzzetli Ve Şerefli Olmak, Allah-u Teâlâ’dan Başkasına Boyun Eğmemek

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü’min iseniz en üstün sizsiniz.” (Âli İmran: 139)

“İzzet
(aziz olmak), Allah, rasulü ve mü’minler içindir.” (Münafikun: 8 )

Kişinin kâfirlere boyun eğmesinin sebebi, ya korkudan ya da makam, mevki ve rızık gibi menfaatler elde etmek istemesindendir. Mü’min, yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkar ve menfaati de yalnız Allah-u Teâlâ’dan bekler. Böyle olmayan kişi, mü’min değildir.

Mü’minler, her zaman kâfirlerden üstün olduklarını bilmelidirler. Çünkü kâfirlerde akıl yoktur. Kâfirler belki zeki olabilirler ama akıllı değildirler. Bu sebeple mü’min, kâfirlere yalvarmaz, onlar karşısında küçüklük göstermez ve onlara boyun eğmez. Kâfirlere boyun eğen, mü’min olamaz.

Ubeyd b. Umeyr şöyle dedi:

“İmanlı olan kişiden, mü’minler hariç herkes korkar, çekinir.” (İbn Ebi Şeybe-İman’da no: 11)

Kâfirlerin mü’minlerden korkmalarının sebebi, mü’minlerin yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkmalarıdır. Allah-u Teâlâ’dan korkanlar ise hiçbir yaratılmıştan korkmaz. Bu sebeple çok cesaretli olurlar ve herkes onlardan korkar.

Aynı Firavun'un sihirbazları gibi... Onlar, Musa aleyhisselam ile karşılaşmak için geldiklerinde hakkı gördüler ve hemen iman ettiler. Bunun üzerine Firavun onları işkence ve ölümle tehdit etti. Fakat onlar; “sen dünyada en fazla canımızı alırsın” dediler. İşte, gerçek iman budur!
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hased Ve Kibir Basireti Köreltir..........

İblis (aleyhillane)’in Allah (c.c)’a vermiş olduğu cevap onun ne kadar cahil olduğunu göstermektedir. Aslında İblis, ilim bakımından meleklerden bile üstün idi. Bu sebeple meleklerin arasında bulunuyordu ve yine bu sebeple meleklere verilen secde emrine muhatap olmuştu. Buna rağmen Adem’i kıskanması, ona verilen nimete hased etmesi, onun yersiz bir şekilde kibirlenmesine sebep oldu. Sonunda olan oldu, haset ve kibir onun basiretini yok etti. Aklını başından aldı. İlmiyle hareket etmesine engel oldu ve seviyesine yakışmayan cahilce bir iş yaptı. Rabbinin emrine itaat etmedi, Rabbine karşı geldi. İblis, ilmi olmayan cahil biri değildir. Bilakis o, ilmi olduğu halde ilmiyle hareket etmeyip cahillerin amelini yaptığı için cahillerden sayılır. Bu tür cehalet, yani; bilip de bildiğinin aksi-ne hareket etmek, ilimsiz cahillikten daha beterdir. İblis, böyle kimselere açık bir örnektir.

İblis (aleyhillane)’in verdiği cevapta, alınması gereken bazı dersler vardır:

1 - İblis (aleyhillane), kendisini yaratan ve kendisine her türlü nimetleri veren Allah (c.c)’ın emrine karşı gelmiş, o emre boyun eğmemiş, böylece büyüklük taslayarak kafirlerden olmuştur.

Aynı şekilde, Allah (c.c)’ın emir ve hükümlerine, heva ve hevesine uymadığı için karşı gelen herkes İblis gibi kafir olur. Çünkü böyle bir hareket, kişinin kafir olduğunu gösteren açık bir delildir.

Mü’min kimseler ise böyle değildir. Onlar, arzularına, nefislerine ve menfaatlerine ters gelse, hatta verilen emrin hikmetini anlamasalar bile, Allah (c.c)’tan gelen emre asla karşı gelmezler. Meleklerin secde emrine itaat ettikleri gibi, Rablerinin hükmüne derhal boyun eğerler.

Allah (c.c)’ın şeriatini bir kenara atarak beşer ürünü olan kanunları uygulayan tagutlar da aynen İblis’in Allah (c.c)’a karşı takındığı tavrı takınmış ve kafir olmuşlardır .

2 - Allah (c.c)’ın emirlerine ancak, heva ve hevese uygun olduğunda ya da beşer aklı iyi ve doğru gördüğünde boyun eğmek gerektiğini ileri sürmek, Allah (c.c)’a itaati reddederek kulluk mertebesinden ilahlık mertebesine çıkmak demektir. Çünkü bu, kişinin kendisini Allah’a denk tutması demektir. Bu ise apaçık şirk ve küfürdür. Bunlar ancak, ahmak olan ve aklını kullanmayan basit insanların amelidir.

Günlük yaşamda, olağan konular da bile, sadece nefse uygun olan emirlere itaat edilir, fakat nefse uygun olmayanlara itaat edilmezse düzen bozulur, sosyal yaşamda kargaşa meydana gelir. Hal böyle iken herşeyin yaratıcısı, herşeyi en ince ayrıntısına kadar bilen ve hikmet sahibi olan Allah (c.c)’ın emirleri, kısır bir akılla elemeye tabi tutulur ve nefse hoş gelenleri alınıp, nefse hoş gelmeyenleri terkedilirse sonuç, ilkinden çok daha kötü olur.
 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
İzzetli Ve Şerefli Olmak! ....

İzzetli Ve Şerefli Olmak, Allah-u Teâlâ’dan Başkasına Boyun Eğmemek

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü’min iseniz en üstün sizsiniz.” (Âli İmran: 139)

“İzzet
(aziz olmak), Allah, rasulü ve mü’minler içindir.” (Münafikun: 8 )

Kişinin kâfirlere boyun eğmesinin sebebi, ya korkudan ya da makam, mevki ve rızık gibi menfaatler elde etmek istemesindendir. Mü’min, yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkar ve menfaati de yalnız Allah-u Teâlâ’dan bekler. Böyle olmayan kişi, mü’min değildir.

Mü’minler, her zaman kâfirlerden üstün olduklarını bilmelidirler. Çünkü kâfirlerde akıl yoktur. Kâfirler belki zeki olabilirler ama akıllı değildirler. Bu sebeple mü’min, kâfirlere yalvarmaz, onlar karşısında küçüklük göstermez ve onlara boyun eğmez. Kâfirlere boyun eğen, mü’min olamaz.

Ubeyd b. Umeyr şöyle dedi:

“İmanlı olan kişiden, mü’minler hariç herkes korkar, çekinir.” (İbn Ebi Şeybe-İman’da no: 11)

Kâfirlerin mü’minlerden korkmalarının sebebi, mü’minlerin yalnız Allah-u Teâlâ’dan korkmalarıdır. Allah-u Teâlâ’dan korkanlar ise hiçbir yaratılmıştan korkmaz. Bu sebeple çok cesaretli olurlar ve herkes onlardan korkar.

Aynı Firavun'un sihirbazları gibi... Onlar, Musa aleyhisselam ile karşılaşmak için geldiklerinde hakkı gördüler ve hemen iman ettiler. Bunun üzerine Firavun onları işkence ve ölümle tehdit etti. Fakat onlar; “sen dünyada en fazla canımızı alırsın” dediler. İşte, gerçek iman budur!
Değerli hamza01 abim, Allah senden ve ehlinden razı olsun inşaallah. Henüz seni tanımadığım halde Allah azze ve celle sevgini kalbime yerleştirmiş, elhamdulillah.

Bu sitede tartışma nedir bilmeyen nadir kişilerdensin, Rabbim seni Rasûlullah'ın ahlakıyla süslesin. Ve 'din nasihattir' hadisi ile ameli internet ortamına taşıyan birisin, elhamdulillah. Rabbim senin gibi nasihat edenlerimizi eksik etmesin inşaallah.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Müslümanlık Lafla Ve Kuru İddialarla Olmaz

Allah (c.c)’ın Kur’an ayetleriyle kafirleri korkutması müslümanları ya da müslümanlık iddiasında bulunanları fazla sevindirmesin ve bu sebeble sakın ihmalci olmasınlar. Her zaman için Kur’an’a ve sünnete sıkıca tutunsunlar. Zira Kur’an’ı bir kenara atarak, beşer kanunlarını tatbik etmeleri ya da beşer kanunlarıyla hükmedilmeye rıza göstermeleri halinde İslam’ı terketmiş olacaklarını çok iyi bilsinler. İşte o zaman Allah (c.c)’ın bu ayetleri o kimseler üzerine de hak olur ve müşrik kimselere vadedilen azab onların da başına gelir.

Şu iyi bilinmelidir ki; İslam laflarla, kuru iddialarla, nefse hoş gelen İslami emirleri yerine getirip nefse hoş gelmeyenleri terketmekle gerçekleşmez. Bu gibi özelliğe sahib olan kimseleri Allah (c.c)’ın azabından hiç kimse kurtaramaz ve belki böylelerinin azabı Allah (c.c) katında daha büyük olur. Çünkü bu kimseler, İslam’ı bilmelerine rağmen gerçek İslam’a tabi olmamış ve onu terketmişlerdir.

Kendilerine “müslüman” ismini yakıştırmalarına, “hayatımızı Kur’an’a ve sünnete göre düzenlememiz gerekir” demelerine rağmen; Kur’an’da sadece “şeair” adı verilen namaz, oruç, hac, zekat gibi meseleleri yerine getirip siyasi, iktisadi, sosyal alanlarda ise Kur’an’ın hükümlerini bir kenara atarak beşeri hükümleri uygulayan veya o hükümlere tabi olanlar bilmelidirler ki, bu iddia etmiş oldukları müslümanlık değil, bilakis şirkin ta kendisidir. Zira müslüman olmak demek; Allah (c.c)’ın şeriatine tam manasıyla boyun eğmek, kayıtsız ve şartsız teslim olmak, Allah (c.c)’ın şeriati dışındaki tüm şeriatleri, tüm ideolojileri, kimden gelirse gelsin, kim uygularsa uygulasın, reddetmektir. İşte ancak böyle yapılması halinde Allah (c.c)’a tam manasıyla ibadet edilmiş ve şirkten uzak kalınmış olunur.

Fakat şu asrımızda öyle bir dönem yaşıyoruz ki, insanların çoğu namaz, oruç, hac, zekat vs gibi İslami emirleri Allah (c.c)’ın istediği şekilde yapmalarına rağmen, hayatları şekillendiren hükümleri beşerden almakta, ihtilaf halinde beşerin hükümlerine başvurmakta ve böylece Allah (c.c)’ın indirmiş olduğu hükümleri bir kenara atmakta, bundan hiç rahatsız olmamakta ve bir sıkıntı duymamaktadırlar. Allah (c.c)’ın şeriatiyle hükmetmeyen ve hatta Allah (c.c)’a, rasulüne ve İslam dinine savaş açan yöneticilere saygı göstermekte, onları sevmekte, onları desteklemekte, onları korumakta, onları sabah akşam alkışlamaktadırlar. Bu kafir yöneticileri tekfir eden gerçek müslümanları ise “havaric”, “sapık”, “bölücü”, “vatan haini” gibi sıfatlarla isimlendirmektedirler.

Yine insanlardan bazıları vardır ki bunlar, müslüman olduklarını, İslam dinini hakim kılmaya çalıştıklarını, bu gayeyle hareket ettiklerini söylemelerine rağmen isteklerini gerçekleştirmek için küfür işlemekten geri kalmazlar. Zira bu kimseler; İslam’a zıd, çok ilahlılık sistemi olan demokrasi düşüncesine inandıklarını söyleyerek bu ilahlık sisteminin kanunlarına göre parti kurar ve parti kurmanın da bir cihad olduğunu söylerler. Böylece hem kendilerini, hem de cahil halkı kandırarak Allah (c.c)’ın azabını gerektirecek amelleri işlerler.

Şu iyi bilinsin: Kişinin niyetinin halis olması, onu her zaman cennete götürmez. Zira cennete girebilmek için halis niyetle birlikte, amellerin de halis olması gerekir. Halis amel ise Allah (c.c) ve rasulünün bildirdiği ve gösterdiği şekilde yapılan ameldir.

Halis niyetle olsa bile, küfür işleyerek asla İslam hakim kılınmaz. Allah (c.c)’ın şeriatini bir kenara atarak beşeri hükümlerle hükmeden bir yöneticiye ihlaslı kalınacağına dair yemin verilerek ve böylece küfür işlenerek İslam asla hakim kılınmaz. Aynı şekilde çok ilahlılık sistemi olan demokrasi sistemini kabul ederek ve bu şekilde şirk işleyerek İslam asla hakim kılınmaz.

İşte böyle yapan kimseleri şeytan çok derin bir sapık-lığa saptırmış ve onların amellerini kendilerine süslü göstermiştir.

Ey müslümanlık iddasında bulunan, bununla birlikte şirk ve küfür bataklığında yüzen kimseler! Bu açıklamalara kulak verin ve Allah (c.c)’a bu hal üzere kavuşmanız halinde, rasulü ve Kur’an’ı yalanlayan ve böylece inkar ve şirklerinde ısrar eden kimselere vadedilen azabın size ulaşacağını unutmayın!
 
Üst Ana Sayfa Alt