Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Nasihati

hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mü’min, Kılıcıyla ve Diliyle Cihad Eder


Ka’b b. Malik radiyallahu anh’ten Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Mü’min, kılıcıyla ve diliyle cihad yapandır."(Ahmed b. Hanbel sahih senedle.)


Allah-u Teâlâ yolunda cihad yapan mü’min, hem dünyada hem de ahirette mutlu olur. Çünkü mü’minin Allah-u Teâlâ yolunda cihad yapması, onun cennete girmesi için bir sebebtir. Mü’min, bu gerçeği çok iyi bilir ve Allah-u Teâlâ, kendi yolunda cihad yapması sebebiyle ondan hem dünya hem de ahirette her türlü üzüntüyü giderir.


Ubade b. Samit radiyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir.

"Allah-u Teâlâ yolunda cihad edin! Çünkü bu, cennete sokan bir sebebtir ve Allah-u Teâlâ onunla üzüntüyü giderir."(Hakim rivayet etti ve sahih dedi.)


Ebu Said el Hudri radiyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle soruldu:

"İnsanların en iyisi kimdir?"

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Allah-u Teâlâ yolunda canıyla ve malıyla cihad yapandır" dedi. Ona:

"Ondan sonra hangisidir?" diye soruldu.

Bunun üzerine şöyle cevab verdi:

"Dağların eteklerinde yaşayan, Allah-u Teâlâ'ya ibadet eden ve insanlara zarar vermeyen kişidir."(Buhari, Müslim)


Mü’min, iman ettiği andan itibaren kendisini Allah-u Teâlâ'ya satmış kimsedir. Bu sebeble bu ahdini ve vazifesini yerine getirmesi gerekir. Şayet yerine getirmezse yalancılardan olur.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Hiç şüphesiz ki Allah, cennet karşılığında müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar. Öldürürler ve öldürülürler." (Tevbe: 111)

Can ve mal, Allah için feda edilmedikçe cenneti kazanmak mümkün değildir. Çünkü bir mü’minin cihad etmemesi asla düşünülemez. Mü’minlerin izzetli ve kerim kalabilmeleri ve zillete düşmemeleri için can ve mallarıyla Allah-u Teâlâ yolunda cihad etmeleri gerekir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa çıkın denildiği zaman, yer
(iniz)de kaldınız? Ahiretten (cayıp da) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. Eğer savaşa kuşanıp çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O’na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir." (Tevbe: 38-39)
 
Ufukoge Çevrimdışı

Ufukoge

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
images-22.jpg
 
M Çevrimdışı

Muzammil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
زا المرء افشى سره بلسانه
ولا عليه غيره فهو احمق

ازا ضاق صدر المرء عن سر نفسه
فصدر الذى يستودع السر أضيق
Der ki beyit:

"Kişi sırrını kendi diliyle açıklayıp da bunun üzerine başkasını kınarsa o ahmaktır."

"Kişinin kalbi kendi sırrına dar gelince, sır verdiği kimsenin göğsü daha dardır"
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
İbnu'l Cevzî (rah.)şöyle diyor:
"Ey kardeşim! Senden sonra durumunun ne olacağını bilmek istediğinde, mezarlığa git ve görünmeycek durumda olan mezarlara bak. Mezarının da onların arasında olduğunu farzet. Sonra bak, mezarda neye ihtiyacın olacak?
Mezarda kaldığın uzun süre boyunca en çok ihtiyaç duyacağın şey, salih ameldir. Bunun dışındaki şeyler, şüphesiz kabrinde senin için bir yük ve keder olacaktır. Şu anda bulunduğun duruma bak; eğer durumun ölüme ve kabre uygunsa, hayatına aynı şekilde devam et. Eğer bu ikisine uygun değilse, hemen Allah'a yönelerek tevbe et ve uygun olan şeye dön."

İbn Cevzî, bustânu'l-Vâizîn,
Dâru'l -Kitâbi'l-Arabî, Beyrût, s.268.
 
Ubeyd Çevrimdışı

Ubeyd

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Benim nasihat değil ama şöyle bir düşüncem var.Abidlerin gece ibadetlerinin faziletinden bahsederiz.Ben onların bu gece ibadetlerini Allah'a olan sevgilerinden dolayı uyuyamayıp yaptıklarını düşünüyorum.Muhakkak ki, insan bir insanı sevdiği zaman karşı tarafında kendisini sevmesini ister.Yine muhakkak ki çoğu kişi yine insanlardan bazılarına olan sevgilerinden uyuyamamakta.Eşine mesela insanın.

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24)

“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların analarıdır…” (Ahzab, 33/6)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.” (Buhari, İman, 7)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah-u teala'nın seni, O'na ibadet etmen için yarattığını bilir ve inanırsan şu şeyleri bilmen gerekir.

Tevhidi gerçekleştirmeksizin yapılan ibadetler Allah-u teala katında geçerli ibadet olarak isimlendirilmez. Tıpkı taharetsiz kılınan namazın namaz sayılmaması gibi...

Şirkin bir ibadete karışması halinde bu ibadeti bozacağını, yapılan ameli boşa çıkaracağını ve sahibini sonsuza kadar cehennemde bırakacağını bilirsen, şirkin ne olduğunu bilmen gerektiğini de daha iyi anlamış olursun.

Şirki bildiğin zaman ise; senin tevhidini bozan, ibadetlerini geçersiz kılan ameli öğrenmiş olursun. Ta ki böylece şirkten uzak durabilesin.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur." (Nisa: 116)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın Kaza ve Kaderine Rıza Gösterir


Suheyb radiyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Mü’minin durumuna hayret edilir. Her durumu hayırlıdır. Bu durum sadece mü’min içindir. Eğer ona bir iyilik isabet ederse, şükreder ve bu, onun için hayırlı olur. Eğer ona bir kötülük isabet ederse, sabreder ve bu onun için hayırlı olur..."(Müslim)


İnsana ya iyilik isabet eder ya da kötülük...

Mü’min, her ikisinin de Allah-u Teâlâ’dan olduğunu bilir. Bu sebeble kendisine hayır isabet ettiğinde şükreder, kötülük isabet ettiğinde ise sabreder.

Mü’min, kendisine kötülük isabet ettiğinde sabrederse, acısı (ızdırabı) hafifler ve böylece başına gelen kötülük onun için hayırlı olur. Ayrıca sabrettiği ve Allah-u Teâlâ'nın kaderine rıza gösterdiği için mükafat da kazanır. Kafirlerin sabrı ise kendilerine bir fayda sağlamaz. Çünkü onlar, Allah-u Teâlâ'nın kazasına rıza göstermezler. İşte bu sebeble başlarına gelen kötülüklere sabretmezler. Belki bazıları sabredebilir. Fakat onların bu sabrı, tıpkı sabırlı hayvanlarınki gibi olur.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İyilik Ve Takvada Yardımlaşmak:

“İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın! Günah işleme ve düşmanlık etmede yardımlaşmayın! “

Allah (c.c), mü’minlerden; Allah (c.c)’ın emirlerini yerine getirme ve yasaklarından kaçınma konusunda birbirleriyle yarışmalarını, birbirlerini teşvik etmelerini, gerek maddi gerek manevi her konuda birbirleriyle yardımlaşmalarını, haram işleme, Allah (c.c)’a karşı gelme konusunda ise birbirleriyle yarışmamalarını, birbirlerini teşvik etmemelerini ve başkalarının hakkına tecavüz etmemelerini istemektedir.

Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

“Hayrı gösteren, yapan gibidir, şerri gösteren de, yapan gibidir.” (Taberani sahih senedle)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Amr İbn Kays diyor ki:

“A’ta bana anlattı: Bir genç vardı, mü’minlerin annesi Aişe’ye (r.anha) gider, ona çeşitli sorular sorardı. O da bu gencin sorduklarına cevap verirdi. Yine günlerden bir gün, Aişe’ye (r.anha) gelip soru sormuştu. Aişe (r.anha); ey oğul! Acaba sen bundan önce işittiğinle amel ettin mi, diye sordu. Genç; hayır, Allah adına yemin ederim ki, etmedim ey anneciğim, dedi. Aişe (r.anha); ey oğulcağız! O halde ne diye bizim ve kendinin aleyhine Allah’ın hüccetlerini çoğaltıyorsun, diye karşılık verdi.”

..imam el acurri (alimlerin ahlakı)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Zira kim, hayâyı ve edebi kendisine arkadaş edinmezse, çok saçmalar ve çok ahdini bozar.
İbadetlerini, sevgi ve ta’zîm üzere, içindekini güzel bir şekilde murakabe ederek Rabinin seni gördüğünü bilerek yap. Çünkü O, seni görmektedir. Hiçbir an Allah’tan gafil olma!
Zamanını, faydası olmayan amellerle geçirmekten boşa harcamaktan sakın, böyle bir mümini ömrünün hiçbir kıymeti yoktur.
Sözlerinin ve amellerinin tamamında ve ahvalinin hepsinde Sünnet’e sarıl.
Zira Sünnet’e ittiba’ etmek, arzu edilen saadettir. Ömrün gayesi de budur.

..ibnul habbal el-bali (rah.)
 
E Çevrimdışı

Ebu SILA

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Ebu Mes’ud (radiyallahu anhu) Huzeyfe’yi hasta yatağında ziyaret etti ve ona dedi ki:

“Bize vasiyette bulunur musun? Huzeyfe de dedi ki: Bilirmisin gerçek dalalet; eskiden münker gördüğünü sonradan ma’ruf görmen, önceden ma’ruf gördüğünü de sonradan münker görmendir. Sakın sen sen ol, dinde renkten renge girme. Zira Allah’ın dini birdir.”

İbn Batta el-Ukburî, el-İbâne:c.2,s.504 (572)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sahabilerin Allah Korkusu


Sahabileri düşünen kimse onların hem ciddî bir amel ve çaba, hem de büyük bir korku içinde olduklarını görür. Biz ise, amelde gevşek hatta ihmalkâr olduğumuz gibi aynı zamanda korkudan uzakta, güven hissi içindeyiz.



İşte Ebû Bekir Sıddık

O: "Keşke bir mü'minin bedeninde bir tüy olsaydım" demiştir. Bunu Ahmed b. Hanbel zikretmiştir.

Yine onun zikrettiğine göre Ebû Bekir dilini tutar ve "İşte beni, belâlara bu soktu" derdi. Çok ağlar ve "Ağlayın, ağlayamazsanız ağlar gibi yapın" derdi. Namaza kalktığında, bedeni Allah korkusundan sanki bir odun kesilirdi. Bir kez ona getirilen bir kuşu elinde evirip çevirdi, sonra:

"Bir hayvan avlanmış, bir ağaç mutlaka kesilmişse, bu mutlaka Allah'ı tesbih ve tenzihi ihmalden dolayı olmuştur." dedi.

Vefat ederken Âişe'ye:

"Ey kızım, ben müslümanların malından şu abayı şu süt sağıcıyı ve şu köleyi almıştım. Bunları hızla Ömer'e götür" dedi.

Ebû Bekir: "Vallahi şu meyvası yenen ve kesilip direk yapılan ağaç olsaydım" demişti.

Katâde der ki:

Bana ulaşan habere göre Ebû Bekir "Keşke hayvanların yediği bir ot olaydım" demiştir.



İşte Ömer...

Tûr sûresini okurken "Şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacak" (Tûr, 7) ayetine ulaştığında hastalanıncaya kadar hüngür hüngür ağladı ve insanlar onun ziyaretine geldiler. Öleceği sıra oğluna:

"Yazıklar olsun sana. Yanağımı toprağa koy. Belki Rabbim ona merhamet eder" dedi. Sonra üç kez:

"Eğer bağışlanmazsam vay halime" dedi ve öldü.

Gece Kur'an okurken bir âyetten ötürü dehşete düşüp hasta olduğu ve günlerce evinde kaldığı; insanların onu hasta sanarak ziyaret ettikleri olurdu. Yüzünde ağlamadan dolayı oluşmuş iki siyah çizgi vardı.

İbn Abbas ona:

"Allah senin vesilenle şehirler kurdurdu, seninle fetihler yaptırdı ve şöyle şöyle yaptırdı" dediğinde:

"Keşke sevapsız ve günahsız olarak azaptan kurtulabilsem" dedi.



İşte Osman (r.a.)

Bir kabrin başında dursa sakalı yaşarana kadar ağlar ve:

"Şayet hangisine girmekle emrolunacağımı bilmeksizin cennet ile cehennem arasında bulunsam hangisine gideceğimi bilmeden önce kul olmayı tercih ederdim." derdi.



İşte. Hz. Ali ve korkusu...

En çok uzun emele düşmek ve hevâya uymaktan korkardı. Şöyle derdi:

"Uzun emel ahireti unutturur, hevâ hevese uymak ise haktan engeller. Dikkat edin! Dünya çekmiş gidiyor, ahiret ise bize doğru gelmekte. Her ikisinin de adamları vardır. Siz dünya değil ahiretin adamlarından olun. Zira bugün amel var hesap yok, yarın hesap var amel yok."



Ebû Derdâ şöyle derdi:

Kıyamet günü en korktuğum şey bana:

"Ey Ebû Derdâ, bildin. Peki bildiğinle nasıl amel ettin!" denilmesidir Yine şöyle derdi:

"Ölümden sonra karşılaşacağınız şeyleri bilseydiniz iştahla yemek yemez, su içmez, gölgelenmek için evlere girmezdiniz. Dağlara çıkar göğüslerinize vurur ve kendiniz için ağlardınız. Aah, keşke dikilen ve meyvası yenen bir ağaç olsaydım"

İbn Abbas'ın iki gözünün altında gözyaşından meydana gelmiş, ayak bağı gibi bir iz vardı.

Ebû Zer şöyle derdi:

"Keşke dikilen bir ağaç olsaydım, keşke yaratılmasaydım"

Kendisine beytülmaldan maaş teklif edildiğinde:

"Bizde südünü içtiğimiz bir keçi, üzerinde eşya taşıdığımız merkeb, hizmet eden hizmetçi, bir de aba var ve ben bunların hesabından korkuyorum; öyleyken maaşın hesabını nasıl vereyim?"

Temim-i Dârî bir gece, Câsiye sûresini okurken:

"Yoksa kötülükleri işleyen kimseler kendilerine inanıp salih ameller işleyenler gibi davranacağımızı mı sandılar" (Câsiye, 21) âyetine geldiğinde bunu sabaha kadar ağlayarak tekrarladı durdu.

Ebû Ubeyde Âmir b. Cerrah şöyle demiştir:

"Keşke bir koç olsaydım. Sahibim beni kesseydi ve etimi yeselerdi; çorbamı içselerdi."

Örnekleri teker teker zikretmek istediğimizde konu çok uzayacaktır.

Buhârî Sahih'inde: "Mü'minin, farkında olmadan amelinin yok olması babı" adında bir başlık atmıştır.

İbrahim Temîmî derki:

"Sözümle amelimi her karşılaştırışımda, yalancı olmaktan korkmuşumdur."

İbn Ebi Melike şöyle demektedir:

"Otuz sahabiye yetiştim hepsi de kendi hakkında korku içindeydi. Onların hiçbiri imanının Cebrail (a.s.) ve Mikail'in (a.s.) imanı gibi olduğunu söylemiyordu."

Hasan-ı Basrî'den şöyle rivayet edilir:

"Allah'tan (c.c.) sadece mü'min korkar, O'ndan ancak münafık güvende olur."

Hz. Ömer Huzeyfe'ye:

"Allah aşkına söyle, Rasûlullah sana benim ismimi de münafıklar arasında zikretti mi?" deyince, o "Hayır." demiş, sonra:

"Senden sonra hiç kimseye peygamberin söylediği isimler arasında olmadığını söylemeyeceğim" dedi.

Hocamızı şöyle derken işittim:

Onun kastı "senden başkasına münafıklıktan uzak olduğunu söylemeyeceğim" değildir. Aksine "Bu kapıyı kapatacağım; bana gelip "Rasûlullah beni münafıklar arasında zikretti mi? diye soranlara cevap vermeyeceğim" dir.

Ben derim ki:

Bunun benzeri Rasûlullah'ın, Ukkâşe'den (r.a.) sonra başka bir sahabinin kendisinden cennete hesapsız girecek yetmiş bin kişiden biri olması için dua etmesini istediğinde, söylediği:

"Ukkâşe senden önce davrandı" sözüdür.

O bu sözüyle bu hakkın diğer sahabilerin değil sadece onun olduğunu kastetmemiştir. Ancak şu vardı; eğer ona da dua etseydi başkaları teker teker kalkıp dua etmesini isterler, böylece bu kapı açılırdı. Belki de bunu hak etmeyen birisi kalkıp isterdi. O yüzden kapıyı kapamak en iyisiydi.

En doğrusunu Allah bilir.İbn Kayyım El-Cevziyye
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kuruntular ve Boş Temenniler


Bir şeyi ummak ve arzulamak şu üç şeyi gerekli kılar.

Birincisi: umduğunu sevmek, istemek

İkincisi: Onu kaçırmaktan korkmak

Üçüncüsü: İmkan nisbetinde onu elde etmeye gayret göstermek.

Bu üç husustan hiçbirinin bulunmadığı bir ümitlenme, boş kuruntudan sayılır. Ümitlenme ayrıdır, kuruntulanma ayrıdır. Her ümitli aynı zamanda korkar. Yolda giden kişi hedefe zamanında ulaşamama korkusuyla hızlı yürür.

Tirmizîde Ebû Hureyre'nin rivayetiyle geçen bir hadiste Allah Rasûlü (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

"Korkan yola girer. Yolagiren hedefe ulaşır. Dikkat! Allah'ın ödülü pahalıdır. Dikkat! Allah'ın ödülü cennettir."

Yüce Allah ümidi salih amel sahiplerinin vasfı olarak zikrettiği gibi korkuyu da onların vasfı olarak zikretmiştir. Böylece, fayda veren ümit ve korkunun, amelle birlikte olduğu bilinmiş olur.

Yüce Allah şöyle buyurur:

"Onlar ki Rablerinin korkusundan titrerler. Ve onlar ki Rablerinin âyetlerine inanırlar. Ve onlar ki Rablerine ortak koşmazlar. Verdiklerini, Rabblerinin huzuruna dönecekleri düşüncesiyle kalpleri korkudan ürpererek verirler. İşte onlar, hayır işlerine koşarlar ve onlar hayır için önde giderler." (Mü'minûn, 57-61).

Tirmizî Âişe'den (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

"Rasûlullah'a bu âyetten sorarak "Onlar içki içen, zina eden ve hırsızlık yapan kimseler mi?" dedim. Buyurdu ki:

"Hayır ey Sıddık'ın kızı! Bilakis onlar oruç tutan, namaz kılan ve sadaka veren, bunların kendilerinden kabul edilmemesinden korkan kimselerdir. Onlar hayırda yarışan kimselerdir".

Bunun benzeri bir hadis de Ebû Hureyre'den rivayet edilmiştir. Yüce Allah saadet ehlinin korku içinde iyilik yapmakla, bedbahtları ise güven içerisinde kötülük yapmakla nitelendirmiştir.
İbn Kayyım El-Cevziyye
 
M Çevrimdışı

Muzammil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Eğer dinin seni "şeytana uymaktan" engellemiyorsa, hani nerde senin izzetin, saygınlığın, gururun... Düşmanların kardeşlerini öldürürken, kız kardeşlerininin namuslarına dil uzatırken, ümmetin zenginliğini çalıp çırparlarken, senin saygınlığına ayak basarlarken... Şeytanın seni bu şekil de “Eşşek” gibi kullanmasına izin mi vereceksin?

Sana: "Gel seni aldatalım, sapıtalım, eğlenelim." diyecek. Sen de ona; buyrun emrinize amedeyim mi diyeceksin?

Allah’a yemin olsun ki; cahiliyye şairlerinden Antera bile bunu kabullenemzdi!

izzetli ol.
adam ol.
hayalı ol.
akıllı ol..!

Kıyamet günü, kendileri ile mü’minler arasına duvarların örüldüğü, münafık şahsiyetlerden olmak ve ebedi olarak cehennemde mi kalmak istiyorsun?

Bu kişilere kıyamet günü şöyle denilir: "Nefislerizi aldattınız!" Evet nefsini fitneye maruz bıraktın o da fitneye kapıldı, Allah’ın Şeriatini çirkin bulup, soytarıların, fasıkların ve asilerin peşine takıldı.

Şimdi evet şimdi hemen tevbe et ve deki:"Sizin bineğiniz değilim ey Allah düşmanları. Şüphesiz Allah bana saygınlık verdi ve bana ikramda bulundu. asla kendime ihanet etmeyeceğim."

Allah'ım Müslüman gençleri hidayete erdir...
 
Üst Ana Sayfa Alt