"Allah şu üç kimseye, kıyamet gününde rahmet ederek bakmaz. Onları kusur ve günahlarından (bağışlayarak) temize çıkarmaz. Ayrıca onlar için çok üzücü bir azap da vardır:
- Elbisesini (kibirle) yerlere kadar salıverene,
- Yaptığı iyilikleri insanların başına kakana,
- Yalan yemin ederek sattığı eşyasına sürüm sağlamaya çalışana..."
(Müslim, Ebu Davud, Nesai,
İbn-i Mace)
___________________________________________________________________________
"Alıcı ile satıcı, (sözleşme imzalayıp) birbirinden ayrılmadıkça, bir malı alıp almamakta tercih hakları vardır. Alıcı ile satıcı, alışverişte doğru konuşur ve maldaki kusuru açıkça söylerlerse, alışverişleri kendilerine bereketli kılınır.
Şayet malın kusurunu gizleyerek yalan söylerlerse, (belki) kâr edebilirler, ama alışverişlerindeki bereketten yoksun kalırlar.
Yalan yere yemin, (alıcıya güven verip) satışı (sürümü) artırsa dahi, gerçekte kazancın bereketini yok eder."
(Buhari, Müslim, Ebu Davud,
Tirmizi, Nesâi)
_____________________________________________________________________________
"Tüccarların, kıyamet gününde füccarlar, yani günahkârlar olarak diriltilmeleri söz konusudur. Bundan, ancak şu kimlere istisnadır:
- (Ticari muamelelerinde) Allah´a karşı gelmekten korkup sakınanlar,
- (Allah´ın alışverişle ilgili emirlerine) itaatlı olanlar,
- (Alışverişte) doğru söz söyleyenler..."
(Tirmizi, İbn-i Mace, İbn-i Hibban,
Hakim)
__________________________________________________________________________
"Tüccarda şu 4 özellik olursa kazancı temiz yani helal ve bereketli olur:
- Mal satın alırken (ucuz almak için) (aldığı malı) kötülemez.
- Malını sattığında (pahalı satmak) için övmez (yalancı reklama başvurmaz)
- Müşteriye satarken, malındaki kusuru gizlemez.
- Alışverişte, (müşteriye kendine güvendirmek için) yemine başvurmaz."
(Esbehani)
_____________________________________________________________________________
"En bedbaht, en zavallı insan; üzerinde dünyanın fakirliği ile âhiretin azabı birleşen insandır."
(İbn-i Mace)
(Dünyada çekilen fakirlik, aslında âhirette cennet nimetlerini kazanmaya en büyük vesile iken, halinden şikayetçi, gafil, inancı zayıf fakirlerin bundan müstesna olduğu anlaşılmaktadır)
_________________________________________________________________________________
"Başınıza bir kaza geldiğinde, sakın 'kahrolsun şeytan' demeyin. Çünkü böyle derseniz şeytan şımarır, kendiyle gururlanarak 'gördünüz mü gücümü, başınıza bu kazayı ben getirdim.' der. Böyle bir kaza durumuyla karşılaştığınızda, (bismillah) deyin. O takdirde şeytan kahrından küçülür, hatta sinekten bile daha zayıf kalır."
(İmam Ahmed, Beyhaki, Hakim)
(Hayır ve Şerrin Allah'tan cc. geldiğini unutmamalı, başımıza ne gelirse gelsin, Allah'a cc. tevekkül etmeli ve ona yönelmeli ve sığınılmalıdır. )
___________________________________________________________________________________
"Kabirleri ziyaret ediniz. Zira kabirleri ziyaret size ölümü hatırlatır."
(Müslim)
---
"Kabir ziyaretinde ibret vardır."
(İmam Ahmed)
---
"Kabirleri ziyaret size dünyada kanaatkar olmayı telkin eder, âhireti hatırlatır." (İbn-i Mace)
__________________________________________________________________________________________
"Kıyâmet günü insanların Allah katında derecesi en fena olanı, karı-koca birbiriyle cinsî yakınlıkta bulunduktan sonra, kadının sırrını yayan erkektir."
(Müslim).
(Koca, karısının gerek cinsî hayata, gerekse başka mes´elelere dair sırlarını ifşa etmemesi lâzımdır. Aynı kural, kadın için de geçerlidir. )
___________________________________________________________________________________________
"Hiçbir kadına, kız kardeşinin çanağındaki nimetin kendi kabına konması için, onun boşanmasını istemek (ve onun yerine kendinin nikâh olunmasını arzu etmek) helâl olmaz.
"Bu kadın iyi bilmelidir ki (ezelde) ne takdir olundu ise, kendisine ait olan nimet ondan ibarettir." (Tecrid).
(Hazret-i Resûlüllah bu hadîs-i şerîfleriyle, herhangi bir kadının, başka bir kadının kocasına göz dikip onların aralarını bozmaya ve o erkekle kendi evlenmeye çalışmasını menetmiştir.)
__________________________________________________________________________________________________
Sa´d b. Ubâde, bir gün Resûlüllah´ın yanında şöyle demişti: "Eğer karımın yanında (yabancı) bir erkek görsem onu kılıncımın geniş yüzü ile değil, keskin tarafı ile vurur öldürürüm".
Bunun üzerine Resûlüllah (sav), Ashâbına: "Sa´d´ın bu gayret ve kıskançlığına taaccüb mü ediyorsunuz? (Şaşırmayınız) Çünkü ben, Sa´d´dan daha gayretliyim. Allahü Teâlâ benden daha gayretlidir." (Tecrid).
(Hadisteki Allah´ın gayretli olması sözünün mânâsı, Allah´ın yasakladığı şeyleri mü´minin işlememesini istemesidir)
__________________________________________________________________________________________________
Hazret-i Peygamber, bir gün, kadınları işâret ederek, "Allah´ın kullarını dövmeyin!" buyurmuşlardı. Bir müddet sonra Hazret-i Ömer gelerek, kadınlar kocalarına büsbütün kafa tutmaya başladılar, diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine Resûlüllah (sav) erkeklere, hanımlarını yola getirmeye izin verdi. Bu sefer de Resûl-i Ekrem´e (sav) gelip kocalarından şikâyet eden kadınların sayısı çoğaldı. Nihayet Peygamber Efendimiz: "Muhammed ailesine birçok kadın gelip gitmektedir, kocalarından şikâyet ediyorlar. Hanımlarını dövenler, sert davrananlar, şüphe yok ki sizin hayırlınız değildir" buyurdular. (Mişkat; İbn-i Mace)
_______________________________________________________________
Hazret-i Âişe vâlidemiz anlatıyor:
"Bir defa yanımda Ensâr kızlarından iki kız varken babam Ebû Bekir yanıma girdi. O kızlar Buas gününde, Ensâr´ın yekdiğeri hakkında söyledikleri şiirleri teganni ediyorlardı. Bu iki kız, teganniyi (şarkı söylemeyi) san´at edinmiş kızlar da değil idiler.
Ebû Bekir: "Resûlüllah´ın (sav) evinde şeytan mezmûru mu?" diyerek beni azarladı. Bu bir bayram günü idi. Resûlüllah (sav): "Yâ Eba Bekir, her kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır. Bırak eğlensinler!" buyurdu.
(Müslim)
_______________________________________________________________________
Hz. Cabir´den:
"Hiçbir mü´min erkek, hiçbir mü´mine kadına kızıp darılmasın. Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, diğer bir huyundan memnun olabilir."
(Müslim/Rada 61)
(Her kadının her vasıf ve huyu iyi olmayabilir. Bir huyunun kötü olması, o kadının bütün sıfatlarının da kötü olmasını gerektirmez. Böyle hallerde erkek, kadının kendisine hoş gelen sıfat ve hallerine bakması ve o kötü huyunu mümkün mertebe görmemeye çalışması lâzımdır. Çünkü ailesiyle güzel geçim, sadece ona kötü davranmamaktan ibaret değildir. Ondan gelecek ufak-tefek rencide edİci davranışlara da sabır göstermektir.)
___________________________________________________________________________________________________
"Ev kadını, kocasının eve getirdiği yiyeceklerden, israf etmeyerek (örf ve âdete göre ailesine, misafirlerine) infak ve ikrâm ettiğinde, bu infak ile sevaplanır. Bu malı kazandığı cihetle, kocası da bir o kadar sevap kazanır. Bunlardan birinin ecr ve sevabı, öbürünün sevabından hiçbir şey eksiltmez."
(Tecrid)
---
"Kadın kocasının kazancından onun haberi ve emri olmadan infak ederse, o infakın sevabının yarısı, habersiz kocaya aittir" (Buhari)
_______________________________________________________________________________________________________
Bir gün Resûlüllah´ın huzurundan bir adam geçti, yanında oturanlardan birine: "Şu geçen hakkında ne dersin?" buyurdu. O da: "Eşraftan birisidir. Vallahi kız isterse kendisine verilmeye, birşey hakkında konuşsa dinlenilmeye çok lâyıktır," cevabını verdi. Resûlüllah (sav) sustu. Bir müddet sonra bir başkası geçti. Bu sefer yine: "Ya bunun hakkında ne dersin?" buyurdu. Adam cevap verdi: "Ya Resûlâllah, bu, Müslümanların fakirlerinden biridir. Kız istese reddedilmeye, birşey hakkında şefaat etse kabûl olunmamaya ve konuştuğu vakit sözü dinlenmemeye lâyıktır..." Bunun üzerine Hazret-i Resûlüllah şöyle buyurdu: "Bu, yeryüzü dolusunca öbüründen hayırlıdır."
(Buhari)
___________________________________________________________________________________________________________
"Üç şeyi geciktirme:
Vakti gelince namazı.
Hazır olunca cenazeyi.
Dengini bulunca evlenecek kızı..."
(Beyhaki)
(Bu hadiste, uygun bir damat namzeti ortaya çıkınca, yaşı gelmiş genç kızı evlendirme tavsiyesi vardır.)