Ailemizdeki büyüklerimizi hep evimizin direği diye kabul ederiz hani... Ne hakiki bir tespittir bu!
Bundan ayrıca; bana göre bir evde yaşayan büyük, o evdeki sıradan veya sıradışı etkinliklere katılamıyor olsa bile, o evin yine de direğidir. Hatta belki garibinize gidecek bu benzetmem; fakat sobası gibidir onlar evlerimizin...
Özellikle Anadolu kültürü ile yetişmiş ailelelerde, hanelerde, paralel olarak en tahammül edilemez sıkıntı -hem gerçek hem de mecaz anlamlarıyla- soğukluktur. Onlar, varlıkları ile muhtelif soğuklukların meydana gelmemesinde büyük rol oynarlar; meydana gelen soğuklukların ise, yine sırf yaşıyor olmalarıyla bile en az seviyeye inmesine vesile olurlar... Peki bu durumu hangimiz veya kaçta kaçımız, onlar yaşıyorken, onlar evlerimizdeyken farkedebiliriz ve bu duruma şükrederiz? Bu kurguda istatistikî veriler çok da önemli değil... Önemli olan onların yokluğunda, evlerimizdeki, gönüllerimizdeki, hayallerimizdeki "ılık hava"nın, onlarla birlikte olduğumuz dönemlerdeki gibi kendini hissettiriyor olmayışıdır...
Hep derler ki; "Şimdi yanımızda olsalardı da; varsın, sadece gölgelerini görseydik!"
Dedirtme ve o hüznün yüreklerimize işlenmesine izin verme Rabbim!
Rabbim! Sen büyüklerimizin eksikliklerini verme bizlere... Onların, senin emirlerini dikkate alarak verdikleri nasihatlere layık olarak yaşamayı nasip et bize!..
Amin...