Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Allah-u Teâlâ’nın haklarında:
“Eğer ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, gerçekten kalbiniz haktan sapmıştı! Ve eğer Nebi’ye karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) Allah, Cebrail ve salih mü’minler onun dostu ve yardımcısıdır! Ayrıca melekler de ona arkadır.” Tahrim Suresi 4. ayette buyurduğu, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşlerinden iki kadının kim olduğunu Ömer(Radiyallahu Anh)’a sormaya hırslı idim.
Nihayet Ömer (Radiyallahu Anh) hac yaptı ben de onunla beraber hac ettim. Yolda giderken bir ara Ömer (Radiyallahu Anh)saptı ben de onunla beraber su kabı ile saptım. Ömer (Radiyallahu Anh) kazayı haceti için uzaklaştı, sonra geldi. Ben onun eline o kaptan su döktüm o da abdest aldı.
Bu esnada ben:
−Ya Emire’l-Mü’minin! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşlerinden “Eğer ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, gerçekten kalbiniz haktan sapmıştı!..” buyurulan o iki kadın kimdir? dedim.
Ömer (Radiyallahu Anh) bana:
−Ey İbni Abbas, hayret sana! Onlar Hafsa ile Aişe’dir dedi.
Sonra Ömer (Radiyallahu Anh) o hadisi baştan alıp nakletti ve dedi ki:
−Ben Ensar’dan bir komşumla, Beni Ümeyye bin Zeyd yurdunda oturuyordum. Onlar Medine’nin doğusunda Avali denen yüksek yerlerde oturuyorlardı. Biz o komşumla Medine’ye Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına nöbetleşerek iniyorduk. Bir gün o iniyor, bir gün ben iniyordum. Ben indiğim zaman, o günkü vahiy haberlerini ve diğer haberleri ona getirirdim; o indiği zaman da bunun benzerini yapardı.
Biz, Kureyş topluluğu kadınlara galip geliyorduk. Ensar’ın yanına geldiğimizde öyle bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galip oluyor. Müteakiben bizim kadınlarımız da Ensar kadınlarından terbiye huy almaya başladılar. Bir gün ben karıma bağırdım, o da bana aynıyla karşılık verdi. Bana karşılık vermesini reddedip onu azarladım.
Karım:
−Sana karşılık vermemden dolayı beni neden azarlıyorsun? Vallahi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşleri dahi ona karşılık veriyorlar ve onlardan biri o gün geceye kadar ona küsüyor dedi.
Onun sözleri beni korkuttu da:
−Onlardan bu işi kim yaparsa muhakkak zarara uğrar dedim. Sonra elbisemi üzerime giyip Avail’den Medine’ye indim ve Hafsa’nın yanına girdim.
Ona:
−Ey Hafsa! Sizlerden biri, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geceye kadar bütün gün boyunca öfkelendiriyor mu? dedim.
Hafsa:
−Evet, dedi.
Ben:
−Eğer öyle ise şüphesiz ki zarara uğramış ve perişan olmuşundur! Sen Allah’ın, Rasulünün gazabından dolayı sana gazap etmesi ve helak etmesinden emin misin? Sen Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den hiçbir şey isteme, hiçbir hususta ona karşılık verme! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den ayrı kalma. Senin için bir ihtiyaç belirirse onu benden iste! Sakın arkadaşının Ömer (Radiyallahu Anh) Aişe (Radiyallahu Anha)’yı kast ediyor Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e senden daha parlak ve daha sevgili olması seni aldatmasın! dedim.
Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Biz o sırada Gassaniler bize savaş açmak için atlarını nallatıyorlar diye haber alıyorduk. Ensar’dan arkadaşım kendi nöbet günü Medine’ye indi, yatsı vakti bize döndü ve kapımı şiddetle vurdu ve:
−Ömer orada mı? dedi. Ben korktum ve hemen onun yanına çıktım.
O:
−Bugün korkunç bir iş meydana geldi dedi.
Ben:
−O nedir, Gassaniler mi geldi? dedim.
O:
−Hayır, fakat ondan daha büyük ve daha korkunç! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karılarını boşadı dedi.
Ben:
−Hafsa ziyan ve zarar etti. Ben bunun yakında olacağını zaten zannediyordum! dedim. Elbiselerimi üzerime giydim, Nebi(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber sabah namazını kıldım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) meşrebe denen odasına girdi ve orada yalnızca kaldı. Ben de Hafsa’nın yanına girdim, Hafsa ağlıyordu.
Ona:
−Seni ağlatan nedir? Ben seni bundan sakındırmadım mı? Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sizleri boşadı mı? dedim.
Hafsa:
−Bilmiyorum! O, işte şu meşrebede yalnızca kalmaktadır dedi. Ben dışarı çıkıp minberin yanına geldim. Gördüm ki, minberin etrafında bazıları ağlar bir topluluk var. Ben de onların yanında biraz oturdum sonra içimde hissettiğim şey bana galip geldi de, içinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bulunduğu meşrebeye geldim.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyah uşağına:
−Ömer için izin iste! dedim.
Uşak içeri girip Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuştu sonra döndü ve:
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuştum ve seni kendisine zikrettim. O sustu bir şey demedi dedi.
Ben oradan ayrıldım ve tekrar minberin yanındaki toplulukla beraber oturdum. Sonra içimde hissettiğim şey bana galip geldi de, gelip uşağa:
−Ömer için izin iste! dedim.
O içeri girdi, sonra çıktı ve:
−Seni Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e zikrettim o sustu bir şey demedi dedi.
Ben tekrar minberin yanındaki toplulukla beraber oturdum. Sonra içimde hissettiğim şey bana galip geldi de, gelip uşağa:
−Ömer için izin iste! dedim.
O içeri girdi, sonra çıktı ve:
−Seni Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e zikrettim, o sustu bir şey demedi dedi.
Ben geri dönüp ayrılırken, bir de uşak beni çağırdı ve:
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sana izin verdi dedi. Akabinde ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girdim. Baktım ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisiyle arasında bir döşek olmadan hasır örgüleri üzerine yan yatmış, bedeninin yan tarafına örgüler iz yapmış, dolgusu
hurma lifi olan deriden bir yastık üzerine yaslanmış.
Kendisine selam verdim, sonra ayakta olduğum halde:
−Ya Rasulallah! Kadınlarını boşadın mı? dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gözünü bana doğru kaldırdı ve:
−‘Hayır’ buyurdu.
Ben:
−Allah-u Ekber dedim. Ayakta ve ünsiyet ister olduğum halde:
−Ya Rasulallah! Beni görmüş olsaydın, biz Kureyş topluluğu kadınlara galip bulunuyorduk. Medine’ye geldiğimizde bir topluluk bulduk ki, kadınları onlara galip geliyor dedim. Bu sözlerim üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)gülümsedi.
Sonra şöyle devam ettim:
−Ya Rasulallah! Beni görseydin, Hafsa’nın yanına girdim ve ona:
−Aişe’yi kast ederek sakın arkadaşının, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e senden daha parlak ve daha sevgili olması seni aldatmasın! dedim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir daha gülümsedi. Ben onun gülümsediğini görünce oturdum. Gözümü kaldırıp evine baktım. Allah’a yemin ederim ki, evin içinde tabaklanmış üç deriden başka gözü çevirici hiçbir şey görmedim.
Bunun üzerine:
−Ya Rasulallah! Allah’a dua et, ümmetine genişlik versin. İranlılar, Rumlar üzerine geniş verilmiştir; onlarsa Allah’a ibadet etmezlerken dünya kendilerine verilmiştir! dedim.
Bunu söyleyince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dayanmış iken doğrulup oturdu ve:
−‘Ey Hattab’ın oğlu! Sen bu dünya nimetlerini mi düşünüyorsun? Şüphesiz onlar, güzellikleri dünya hayatında acele verilmiş olan kavimdir!’ buyurdu.
Ben de:
−Ya Rasulallah! Benim için istiğfar et dedim. Hafsa o sözü Aişe’ye açıkladığı zaman, işte o sözden dolayı, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarından yirmi dokuz gece ayrılıp yalnızlığa çekildi. Nebi, kadınlarına şiddetli öfkesinden ve Allah’ın kendisini “Ey Nebi! Niçin Allah’ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerini razı etmek için haram ediyorsun...” Tahrim Suresi 1. ayetiyle itap ettiğinde:
−‘Ben kadınların yanına bir ay girecek değilim!’ demişti. Nihayet yirmi dokuz gece geçince Aişe’nin yanına girdi ve onun nöbetine rast geldiği için onunla başladı.
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! Sen bizim yanımıza bir ay girmeyeceğine yemin etmiştin. Sen ise bu gün iyice saydığıma göre yirmi dokuzuncu gecede sabaha erdin dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ay yirmi dokuz gecedir, bu ay da yirmi dokuz gece oldu’ buyurdu.
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Allah bundan sonra:
“Ey Nebi! Eşlerine söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedelini vereyim ve güzellikle salıvereyim. Eğer siz Allah’ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, Allah sizden salih amel işleyenlere büyük bir mükafat hazırlamıştır.” Ahzab Suresi 28 ve 29. ayetini indirdi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarından ilk olarak muhayyer etmeye benimle başladı. Ben de kendisini seçtim. Sonra diğer bütün kadınlarını muhayyer kıldı, onlar da Aişe (Radiyallahu Anha)’nın dediği gibi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i seçtiler.”
Buhari 5275, Müslim 1479/30, 31, Ebu Avane 4575, Tirmizi 3318, İbni Hibban 4268