Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kur'anda Nesh Var mı? Hadis Ayeti Nesh Eder mi?

W Çevrimdışı

wert

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum akhim benim birkaç sorum var inşaallah.

Bana sorulan ve cevap bekleyen sorular bunlar aciliyyet söz konusudur inşallah.

Akhim hadis hadisi neshedermi delillerle açıklayabileceğim şekilde cevaplarsanız birde

hadis ayeti neshedemez evet ama bunu sapık bir kişiye nasıl anlatabilirim.Kutubi sitte nasıl iyi ve güvenilir bir hadis kitabımıdır.

hadis usulu selefın anladığı gibi anlamak için tavsiye edebileceğiniz hadis usulu kitabı varmı inşallah.ve birde ayet hadisi neshedermi ?

bu sorduğum soruları inşallah kısaca delillerle açıklarsanız ve birde bu soruları soran kişiye anlayacağı dilde bir kitap önerirseniz hadis usulu bağlamında çok iyi olur. ben bu kişiye fethulbariyi tavsiye ettim hadis kitabı olarak ama kutubi sitte hakkında bilgim olmadğından bişey demedim.Usul kitabı olarakta tavsiye istiyor...
Allah sizleri başımızdan eksik etmesin canım kardeşlerim sizleri Allah için nefsimden daha çok seviyorum.. :=)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuhu;

Kardeşim yanlış biliyor ve itham ediyorsun! Şafii mezhebi hariç Cumhura göre hadis ayeti nesh eder.

Kur'an, Sünnet (Hadis)'le Nesh Olunur mu?

Alimler Kur’an’ın Kur'an’la sünnetin sünnette ve mutevatir bir haberin yalnız mutevatir bir haberle nesh edilebileceği üzerinde ittifak etmişlerdir.

Diğer taraftan Kuran'ın sünnet (hadis) ile, mutevatir bir haberin ahâdi bir haberle nesh edilmesi konusunda alimler, ihtilaf etmişlerdir. İmam Şafi (rahimehullah)'ye göre âyeti, yalnız âyet nesh eder. Âyetin hadiste nesh edilmesi (câiz) değildir. Alimlerin cumhuruna göre bir âyet diğer bir âyetle nesh edildiği gibi sahih bir hadisle de nesh edilir. Çünkü âyet ve hadisin ihtiva ettiği hükümler yine Allah (c.c.)'ındır..


Ayetin hadisle neshedilemeyeceği hususunda Şafii'nin delilleri:

İmam Şafii (rahimehullah) «Biz nesh ettiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz) veya unutturduğumuz (geri bıraktırdığımız) bir ayetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını yahut onun benzerini getiririz.» ayetine dayanarak, ayetin hadisle nesh edilmeyeceği görüşünü savunur. Bu görüşünü şu delillerle isbat eder.

Birincisi: Ayetteki «getiririz» ifadesini Allah (c.c.) kendisine isnat etmiştir. Bu da âyetin ancak ayetle neshedileceğini gösterir.

İkincisi: Âyetteki "ondan daha hayırlısını" ifadesinden anlaşılan, ayet veya hükmünün neshi ancak âyetle mümkündür. Çünkü sünnet (hadis), katiyyen âyetten hayırlı olamaz.

Üçüncüsü: Allah (c.c.)'ın «Allah'ın her şeye kemaliyle kadir olduğunu bilmedin mi?» ayeti, daha hayırlı bir hükmü getirmenin O'na mahsus olduğuna işaret eder. Bu buyruk, âyet veya hükmünün neshinin ancak O'na mahsus olduğunu gösterir.

Dördüncüsü: «Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine getirdiğimiz zaman.. (Nahl: 101) âyetindeki «bir âyeti diğer bir âyetin yerine» ifadesi, ayet veya hükmünün neshinin yalnız âyetle olacağını açıkça gösterir. Çünkü «getiririz» tabirinde getirme işini kendisine isnat etmiştir. Bu delil İmam Şafii'nin (rahimehullah) en kuvvetli delilidir.

Cumhur'un delilleri:

Alimlerin cumhurunun Kur'an'ın sünnetle nesh edilebileceği hususunda bir çok delilleri vardır. Bunları özetle beyan ediyoruz.

A- Vasiyyet âyetinin neshi: "Birinize ölüm geldiği vakit, bir mal bırakacaksa, babası, annesi ve en yakın akrabası için meşru bir biçimde vasiyette bulunması, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerine yapılması gerekli bir hak olarak üzerinize yazıldı." (Bakara, 180) âyetindeki anaya, babaya ve yakın akrabaya, ölümden sonra bırakılacak maldan vasiyyet etme hükmünü Peygamber: «Ölen mal bırakmışsa ebeveyn ve akrabalarına vasiyette bulunsun. Bu sebeple varislerden biri lehine vasiyet yoktur(Buhari , Muslim) meşhur hadisi ile nesh etmiştir.
Bu da âyetin hükmünün sadece âyetle değil hadisle de nesh edildiğini gösterir.

B- «Evli bir kadınla evli bir erkek zina yaptıkları zaman yüzer değnek vurun.» hükmü: «Zina eden kadınla zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun..» (Nur: 2) âyetiyle sabit iken Rasulullah (s.av.), kadın ve erkeğin ölünceye kadar taşlanmalarını emrederek ayetin hükmünü nesh etmiştir. Burda hükmü nesh eden Râsulullah (s.av.)'ın fiili hadisidir.

C. Alimlere göre Kur'an ve sünnetin ihtiva ettiği hükümlerin tümü isimleri değişik de olsa Allah (c.c.)'ındır. Zira Cenabı Hak, Rasulullah'ın hadisleri hakkında: «Kendi rey ve hevesinden söylemez O. O, kendisine (Allah'tan) gelen bir vahiyden başkası değildir.» (Necm: 3-4) buyurmaktadır.

D. Alimlerin cumhuru, Şafiî'nin delilleri hakkında «O'nun delilleri vazıh değildir. Zira âyetteki «daha hayırlısı» tabirinden maksat, bir nesh eden hükmün, nesh edilen hükümden daha hayırlı olmasıdır.
Bu Allah (c.c.)'ın kullarının maslahatlarına göre zaman zaman hükümlerini değiştirmesi, O'nun ilminin kapsamı içindedir. Yoksa bir âyetin lafzı diğer bir ayetin lafzından daha hayırlıdır anlamına gelmez» demektedirler.
Hal böyle olunca nesh eden hüküm ister âyet, ister hadis olsun nesh edilen hükümden daha hayırlıdır. Zira onların hepsi alîm ve hakîm olan Allah (c.c.)'ın kullarına teşriîdir.

Cumhur'un görüşü, diğer görüşlere tercih edilir. Zira nesh eden hükümlerin, nesh olunan hükümlerden daha hayırlı ve daha faziletli oluşu, gelecekteki sevabı ve kullara qetirdiği kolaylıklardan dolayıdır. Bu konunun daha geniş izahı Usulü Fıkıh kitablarında bulunur.
(Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/80-82)

"Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz." diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Rasûlullah (s.a.v.)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir."

(Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12)

'Benden sonra nebi gelmeyecek, alimler gelecek, halifeler gelecek, onlara tabi olan bana tabi olur, onlara asi olan bana asi olur.''
(Sahih Buhari 9.c. 1409., Sahih Buhari 11.c. s:181)

Ben sizi serbest bıraktığım muddetçe siz de beni bırakınız. Zira, sizden öncekileri, suallerinin çokluğu ve peygamberleri üzerindeki ihtilâfları helâk etmiştir. Öyle ise sizi, bir şeyden nehy mi ettim ondan kaçının ; bir şey emrettiğim zaman da, onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın. Soru sormayın.
(Muslim, Hacc, 73, 1337)

"O kendi arzusu ile söylemez. O (nun söylediği) kendisine vahyedilenden başka birşey değildir."

(Necm Sûresi, 3-4)

İşte bütün bu hükümler, Allah'ın çizdiği sınırlardır. Her kim Allah'a ve O'nun peygamberine itaat ederse, Allah onu içlerinde sonsuza dek oturmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Bu ise büyük kurtuluştur!
(Nisa Sûresi, 31)

Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü, hemen Allah'a ve Peygamberine arz edin onu, eğer Allah'a ve ahirat gününe gerçekten inanan mûminler iseniz. Bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.
(Nisa Sûresi, 59)

Yok, yok! Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.
(Nisa Sûresi, 65)

Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur, kim de yan çizerse, kendilerine seni gözcü de göndermedik!
(Nisa Sûresi, 80)

"Eğer siz Allah-u Teâlâ'yı seviyorsanız Bana uyun ki Allah-u Teâlâ'da sizi sevsin."


NESH MESELESİ

Kur'an’da nesh üç kısma ayrılır.

1- Âyetin hükmünün ve okunmasının birlikte neshi.
2- Âyetin yalnız okunmasının neshi, hükmünün kalması.
3- Âyetin sadece hükmünün neshi, okunmasının kalması.


1- Âyetin hükmünün ve okunmasının neshi:

Böyle bir âyetin, hem okunması hem de hükmüyle amel edilmesi caiz değildir. Çünkü, âyet tamamıyla nesh edilmiştir. İslâm'ın ilk devirlerinde, süt emzirme hakkında gelen âyette, bir kadın kendi çocuğu olmayan yabancı bir çocuğu doya doya on defa emzirmeyle, o çocuğun süt annesi sayılırdı. O kadının kendi çocukları da annelerini on defa emen çocuğun süt kardeşleri olurdu.
Süt emzirmeyle ilgili âyet, Aişe (r.anha)'den şu şekilde rivayet edilmiştir: "Kur'an-ı Kerimde «on defa emzirme vâki olursa, süt emzirmeyle ilgili hüküm meydana gelir» âyeti vardı. Daha sonra bu âyetin hükmü ve okunması beş defa malum emme ile nesh edildi."

Fahreddin er-Râzi; "Aişe (r.anha)'den yapılan rivayette, âyetin birinci bölümü -on defa emzirmenin bilinmesi- hem okunma, hem de hükmü bakımından nesh edilmiştir. İkinci bölümü -beş defa. emzirmenin bilinmesi ise okunması bakımından nesh olunmuşsa da İmam Şafii (rahimehullah)'ye göre hükmü devam etmektedir." der.
(Fahreddin er-Razi, age. C. 1 S. 230. İmam Şafii (rahimehumullah)'nin okunması nesh olunan ayetin hükmünün devam edeceğini kabul etmesi ile. ondan sonra gelen Şafi sunnilerinin tümü aynı görüşü kabul etmişlerdir. Şafi mezhebinin fıkıh kitablarında bu konu mevcuddur.)

2- Âyetin yalnız okunmasının neshi, hükmünün kalması:

Zerkeşi'nin «Burhan» kitabında dediği gibi eğer alimler, okunması nesh olunan âyetin hükmünün muteber olduğunu kabul ederlerse onunla amel olunur. Nitekim Nur suresinde okunması nesh olunan «Yaşlı bir erkekle yaşlı bir kadının (ikisi de evli) birbirleriyle veya ayrı ayrı başkalarıyla zina yapması ile Allah'ın azabı için elbette onları taşlayacaksınız, şubhesiz Allah (c.c.) yegâne gâlib ve hikmet sahibidir!» âyetinin hükmü baki ve geçerlidir.

Hatta Ömer (r.anh): «Eğer halkın "Ömer Allah (c.c.)'ın kitabına bir âyet ekledi." demeyeceklerini bilsem bu ayeti. Nur suresine elimle yazardım.» demektedir.
(Sahih-i Buhari)

Ebu Hayyan, Sahih kitabında Ubey bin Ka'b (r.anh.)'dan naklen şöyle diyor: «Ahzab suresi uzunluk bakımından Nur suresi kadardı. Sonra Ahzab suresinden bazı ayetler nesh edilince kısaldı.» Ubey bin Ka'b (r.anh)'ın «Ahzab suresinden bazı âyetler nesh edilince sure kısaldı.» ifadesi neshin olduğuna işaret eder.

Âyetin gerek hükmünün ve okunmasının neshi, gerekse hükmünün kalkması okunmasının neshi şekilleri Kur'an-ı Kerimde azdır ve bulunması nadirdir. Cenab-ı Allah (c.c.) mukaddes kitabını, ihtiva ettiği hükümlerin İcra edilmesi ve okunarak sevab kazanılması için göndermiştir.


3- Âyetin sadece hükmünün neshi, okunmasının kalması:

Bu şekildeki nesh Kur'an-ı Kerim'de çoktur. Zerkeşi'nin dediği gibi 63 surede mevcuddur. Bu tür neshlere vasiyyet âyeti, iddet müddetiyle ilgili âyeti ve müşriklerle savaşmayı yasaklayan âyetleri gösterebiliriz.

Şeyh Hibbetullah bin Selâmet, nesh edilen ve nesh eden âyet ve hadisleri mevzu edinen kitabında özetle: «Şeriatta ilk nesh edilen, namazın İki rekat olarak kılınmasını emreden ayetin hükmüdür. Daha sonra namazın dört rekat olarak kılınmasını emreden âyet nazil olunca, namazın iki rekat olarak kılınmasını emreden hüküm nesh edildi. Bilahere önce Mescid-i Aksa'ya yönelerek namaz kılınmasını emreden âyetin gelişi. Aşure orucunun nesh edilmesi ile onun yerine Ramadan ayında oruç tutulmasını emreden âyetin gelişi, müşriklerden yüz çevrilmesini emreden hükmün neshi ile onlarla cihad edilmesini emreden âyetin gelişi, ehl-i kitabla cizye verinceye kadar savaşın emredilmesi. Veraset hukukundaki bazı hükümlerin neshi ile bunların yerine yeni hükümlerin gelişi ve cahiliyet devri adetlerini belirten bütün işaretlerin neshi ki Hac'ta müslümanlar ile cahiliyet adeti üzere hac yapan muşrik ve kitab ehlinin yapacakları ibadetlerin birbirinden ayrılmasını emreden âyetin gelişini görürüz.» der.

Ayetin Hükmü Neshedildiği Halde, Lafızlarının Okunmasının Hikmeti Nedir?

Zerkeşi: «Yukarıdaki soruya iki açıdan cevab verilebilir.

Birincisi: Kur'an-ı Kerim, ihtiva ettiği hükümlerin bilinip tatbik edilmesi için okunduğu gibi yalnız ibadet niyetiyle de okunur. Allah (c.c.) kelâmı olduğundan hükmü nesh edilse de, lafızları ibâdet maksadıyla okunduğu için baki kalmıştır.

İkincisi: Nesh âyetleri, çoğu kez bir önceki âyette bulunan ağır bir hükmü hafifletmek için gönderilmiştir. Âyetin okunmasının kalışı, daha önceki hükmün ağırlığını ve Allah (c.c.)'ın kullarına vermiş olduğu nimetini hatırlatmak içindir.» [Zerkeşi - El Burhan fi Ulumil Kur an 80.] demektedir.

A- Recmi Kabul Etmeyenler ve Gerekçeleri

Recm cezasını kabul etmeyenler birden fazla gerekçe ileri sürmüşlerdir. Hariciler ile bir kısım Mutezile ve bazı Şiiler recm cezasını, Kuran’da olmadığı gerekçesi ile reddetmişlerdir[İbn Hacer, XII, 98].
Haricilere göre, Allah’ın Kitabı, yalan olması muhtemel olan ahad haberlerle terk edilemez [İbn Kudame, Muğni, XII, Kahire 1986, sf: 309. Bu eleştirilere recmin ahad değil, mütevatir haberle sabit olduğu ve ayetin mutevatir haberle tahsis edildiği, kaldı ki haber-i vahid ile de ayetin tahsisinin de mümkün olduğu şeklinde cevab verilmiştir. Ayrıca Haricilerin, recm gibi hususlarda, sünnete tabi olmayı reddettikleri için sapıttıkları da ileri sürülmüştür (Razi, XXIII, 134; Sabuni, II, 23; İbn Teymiye, Mecmu’ul-Feteva, XIII, Kahire 1404, sf: 208.].

Diğer bir kısım müellife göre ise, Peygamber’in recm uygulamaları, celde ayetinden öncedir ve bu ayetle söz konusu uygulama kaldırılmıştır [Süleyman Ateş, Kur’an-ı Kerim Tefsiri, II, İstanbul 1995, sf: 577; Bayındır, 242].

Ayrıca eğer recm cezası kabul edilecek olursa Kuran’da zina eden cariyelere uygulanacağı belirtilen, “zina eden bekar-hür kadınlara uygulananın yarısı”[Nisa 25], ifadesi nasıl anlaşılacaktır. Recmin yarısı olmayacağına göre recm diye bir ceza da söz konusu olamaz. Keza Peygamber’in hanımlarına uygulanacak cezanın da recmle bağdaştırılması söz konusu olmaz. Çünkü onlar eğer zina edecek olursa normal kadınların iki katı [Ahzab 30] cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır [Peygamber eşleri ile ilgili cezanın ahirete yönelik olduğu da ileri sürülmüştür. Bkz. Kurtubi, Cami’, XIV, 176; Taberi, Camiul-Beyan, XXI, 101; Yazır, VI, 309].
Recmin iki katı nasıl olamayacağına göre recm de yoktur. Dolayısıyla recmin ne yarısı ne de iki katı uygulanamayacağından zina cezasında evli-bekâr ayrımı yapılamaz [Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis (Terc. Mustafa Altınkaya), C. VI, İstanbul 1998, s. 310].

Recmi reddedenlere göre, recm ile ilgili rivayetler, Tevrat vasıtası ile İslam’a girmiştir [Schacht, İslam Hukuka Giriş, Ankara 1977, s. 26; Üçok, 133; Öztürk, 608]. Ayrıca nakillerde ifade edilen uslûb ve ilahi kelam açısından da İslam’da recmin varlığını kabul etmek mümkün değildir. Ömer’e atfedilen recm ile ilgili bir ayet olduğu iddialarına ne nakil, ne akıl ne de Kur’an’da kullanılan üsluba uygunluk açısından katılmak mümkün değildir. Nakilde geçen ifadeye bakılırsa genç evlilere veya dullara recm uygulanamaz. Ayrıca hırsızlık, sarhoşluk, kazf gibi hadleri açıkça belirleyen ilahi iradenin onlardan daha ağır olan recmi Peygamber’e bırakması kabul edilemez [Ali Mansur, Nizamu’t-Tecrim, Medine 1976, s. 179]. Dahası bir ayetin lafzı ile hükmü ayrılmaz bir bütündür. Lafzı mensuh olan ayetin hükmünün de mensuh olması gerekir [İbn Hacer, Feth, XII, 120.].

Sonuç olarak recmle ilgili ilk dönem uygulamalarına ilişkin rivayetler tamamen uydurma olup recm cezası, özel şartlar nedeni ile Ömer tarafından ihdas edilmiştir [Fazlurrahman, İslam Geleneğinde Sağlık ve Tıp (Trc. Adnan Bülent Baloğlu) Ankara 1997, s. 78.].


B- Recmi Kabul Edenler ve Gerekçeleri

İslam hukukunda recm cezası olduğunu ileri sürenler de görüşlerini birden fazla gerekçeye dayandırmışlardır. Her şeyden önce Ömer’in sözünü ettiği recm ayetinin lafzı mensuh olsa dahi hükmü bakidir [İbn Kuteybe, 314; İbn Hacer, XII, 143; Suyuti, II, 34. Ancak Kur’an’da nesh ayetinde “biz bir şeyi nesheder ya da unutturursak daha iyisini veya benzerini getiririz(Bakara 2/106)denmektedir. Dolayısıyla bu şekildeki nesh anlayışının Kur’an’ın hükmüne uygun olduğu söylenemez.]. Ayrıca Ömer’in minberde recm ayeti ile ilgili konuşmasına sahabeden bir itiraz gelmediğinden bu hususta sükuti icma oluşmuştur [Nevevi, XI, 191. Vakıa o sırada bütün müçtehit sahabelerin orada olduğuna ilişkin bir bilgimiz yoktur(Baberti, V, 230).].

İkincisi, Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli ve Şii hukukçuların çoğunluğuna göre recm, Peygamber’in sözü, fiili ve tevatûra yakın haberlerle sabittir. Peygamber’in sünneti ile Kuran’ın bir hükmü tahsis edilmiştir. Ayrıca ashab ve tabiin de bu konuda icma etmiştir [Merginani, II,96, Baberti V,230; İbn Kudame,XII,309, Şirbini, Muğni’l-Muhtac, C. IV, Beyrut 1933, s. 146, İbn Hazm, el-Muhalla, C. XI, Kahire Ty., s. 231; İbn Rüşt, Bidayetü’l-Muçtehid, II, Kahire 1406, s. 628; Hılli, Muhtasaru’n-Nafi, Mısır Ty., s. 215; İbn Abidin, VI, 13; Ebu Zehra, Ukube, 97; Udeh, II, 383; Zuhayli, VI, 23; Keskin, 131.].
Gerçekten Kuran’da pek çok hüküm genel (âmm) olarak gelmiştir. Daha sonra bu hükümler sünnetle tahsis veya takyit edilmiştir. Mesela hırsızın elinin Kuran’a göre en küçük bir şey çaldığında dahi kesilmesi gerekirken sünnet bunu takyit ederek miktarını belirlemiştir. Keza namazın vakitleri, rekatları, zekatın hangi maldan ne kadar verileceği, ölü hayvan eti yemenin yasaklığının kara hayvanlarına tahsisi hep Peygamber’in tahsis ve takyit yetkisi çerçevesinde konulan hükümlerdir. Bu durumda genel olarak zina edenlere sopa cezası verileceğini hükme bağlayan ayet, bekârlara tahsis edilmiş, evlilere ise recm uygulanacağı Peygamber tarafından hem ifade edilmiş hem de uygulanmıştır [Mursafi, Ehadisu’r-Recm, Beyrut 1994, s. 63-64; Mevdudi, III, 459.]. Keza Şafii’ye göre de celde ayetinden sonra Peygamber Allah’tan aldığı bir emir (vahy-i gayrı metluv) ile zina eden evlilere recmi uygulamıştır [er-Risale, 147].
Peygamber’in zina eden Yahudilere Tevrat’ın hükmü olarak recmi uyguladığı doğru olmakla birlikte daha sonra zina eden muhsan Müslümanlara kendi içtihadı ile recm uygulamıştır. İkisi de ilahi olan dinlerin hükümleri arasında bu tür benzerliklerin olması tabiidir [E. Buğra Ekinci, İslam Hukuku ve Önceki Şeriatlar, İstanbul 2003, s. 176.].
Şu kadar var ki birisinde kitaba giren husus diğerinde peygamberin söz ve uygulaması ile sabit olmuştur. Doğrusu değişen bir şey olduğu söylenemez.

Sahabi ravilerin recmi bizzat görerek naklettikleri anlaşıldığından Maiz, Gamidli kadın ve Asif’in recminin celde ayetinden sonra olduğunun anlaşılması ve sahabe ile tabiinin recmi uygulamaya devam etmeleri recmin celde ayetinden sonra da uygulandığı hususundaki kanaati güçlendirmektedir. Bu sebeble recmin celde ayetinden önce mi sonra mı olduğu hususunda herhangi bir şubhe kalmamıştır [Şeybani’nin, Abdullah b. Ebi Evfa’ya Peygamber (s.a.v.)’in recm uygulayıp uygulamadığını sorması, onun da uyguladığını ancak celde ayetinden önce mi sonra mı olduğunu bilmediğini (Buhari, Hudud, 21) söylemesi ferdi bir durumdur.].


Peygamber’den “zina eden evlilere yüz sopa ve recm, bekârlara ise yüz sopa ve bir yıl sürgün [Muslim, Hudûd, 12; İbn Hanbel, V, 317.] cezası verileceğine ilişkin rivayetten hareketle Ali zina eden evli bir kadına önce sopa vurup sonra da recmettikten sonra “Allah’ın kitabına göre sopaladım, Peygamber’in sünnetine göre de recmettim [Buhari, Hudud, 21] demesinden hareketle İslam hukukçuları recmle birlikte sopa vurulup vurulmayacağı hususunda farklı fikirler ileri sürmüşlerdir.

İbn Abbas, İbn Mes’ud, Ubey b. Kâ’b, Ebu Zer, Hasan Basri, İshak b. Rahuye, İbn Hanbel ve Davud ez-Zahiri de önce sopa sonra recm cezası verilir [Cassas, Ahkamu’l-Kur’an, III, Beyrut 1986 s. 225; İbn Kudame, XII/313; Ferra, 264].
Cumhura göre ise, Peygamber, söz konusu hadise rağmen sadece recm uygulamıştır. Bu nedenle ayrıca sopaya gerek yoktur [İbn Rüşt, II/629; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye, III, İstanbul Ty., s. 225.]. İslam tarihi boyunca da cumhurun görüşü uygulanmıştır.

Diğer taraftan recmin had değil, tâzir olduğu da ileri sürülmüştür [Mustafa Zerka, Feteva, Dımaşk 1999, s. 392; Karaman-Çağırıcı-Dönmez-Gümüş, Kur’an Yolu Türkçe Meal, C. II, Ankara 2004, s. 24; Mustafa Avcı, Osmanlı Hukukunda Suçlar ve Cezalar, İstanbul 2004, s.199.].
Devlet başkanının ta’ziren ölüm (siyaseten katl) cezası verebileceği İslam hukukçuları tarafından kabul edilmektedir[İbn Abidin, IV/62.]. Ancak recm, tâzir cezası olsaydı tarih boyunca farklı uygulanır ve Peygamber bu cezayı hafifletmeye herkesten daha fazla hak sahibi olduğundan hafifletirdi [Mursafi, 75.]

Nitekim Gamidli kadına recm uygulamamak için adeta elinden geleni yapmış, önce çocuğu doğurması sonra emzirmesi daha sonra da çocuğu yalnız bırakamayız diyerek kadını geri çevirmiş ama kadın ısrar edince recmi uygulamak zorunda kalmıştır. Nitekim Peygamber’in tahsisleri genelde ağırlaştırma değil, hırsızlıkta nisab, ölü hayvan etinin haramlığının kara hayvanlarına tahsisi gibi hafifletme şeklindedir. Diğer taraftan zina kamuya yönelik (hakkullah) suçlardan olduğundan normal cezayı uygulayıp gerisini Allah’a bırakmak asıl olması gerekirken Peygamber’in tâziren cezayı artırması mantıklı değildir.
Ayrıca Peygamberin recm uygulamaları hep ikrar ile sabit olmuş, dolayısıyla kamu düzeni recm gibi ağır bir cezayı uygulayacak kadar bozulmamış hatta olaylar şuyû dahi bulmamıştır. Keza Peygamberin, Maiz’in recm esnasında kaçtığı kendisine anlatılınca “Keşke bıraksaydınız!” demesinden de ta’zir hükmü çıkarılamaz. Zira zina, ikrar ile sabit olmuş ise, recmden kaçma ikrarından rucû’ olarak kabul edilir ve had düşer.
(Zuhayli, VI, 56.)


Recmi rivayet eden sahabeler;

1- Ebu Hurayra (r.anh) “Buhari: 14.c / 6684.s”
2- Ömer İbnu’l Hattab (r.anh) “Buhari : 15.c / 7107.s”
3- Abdullah ibn Ömer (r.anhuma) “Buhari : 14.c / 6670.s”
4- Ubadetu-bnu Samid (r.anh) “Muslim : 5.c / 1690.n”
5- Bera İbn Azib (r.anh) “E. Davud : 5.c / 4447.n ”
6- Semure (r.anh) “Tirmizi : 3.c / 1463.n”
7-Nu’man B. Beşir (r.a) “E. Davud : 5.c / 4459.n”
8-İmran bin Husayn (r.a) “E. D. : 5.c / 4440.n”
9-Abdullah ibn Mes’ud (r.a) “E.D. : 5.c / 4352.n”
10-Aişe (r.anha) “E.D. : 5.c / 4353.n”
11-İbn Abbas (r.anhuma) “E.D. : 5.c / 4399.n”
12-Vail (r.a) “E.D. : 5.c / 4379.n”
13-Ebu Zeyban (r.a) “E.D. : 5.c / 4402.n”
14-Semmak (r.a) “E.D. : 5.c / 4423.n”
15-Ebu Said (r.a) “E.D. : 5.c / 4431.n”
16-Burayde (r.a) “E.D. : 5.c / 4431.n”
17-Halin bin Leclac (r.a.) “E.D. : 5.c / 4435.n”
18-Cabir (r.a) “E.D. : 5.c / 4438.n”
19-Abdullah bin Bureyde (r.a) “E.D. : 5.c / 4442.n”
20-İbn Ebu Bekre (r.a) “E.D. : 5.c / 4443.n”

İbn Abbâs (r. anhumâ) anlatıyor:
“Ömer (r.anh)’i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: “ALLAH Teâla hazretleri Muhammed (s.a.v.)’i hak (din ile) gönderdi ve O’na Kitab’ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Rasûlullah (s.a.s.) zinâ yapana recm cezâsını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: ‘Biz Kitabullah’da recm cezâsını görmüyoruz’ (deyip inkâra sapabilecek ve) ALLAH’ın kitabında indirdiği bir farzı terk ederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hâmilelik ya da itiraf yoluyla- subût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah’da mevcut bir haktır.
ALLAH’a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: ‘Ömer ALLAH Teâlâ’ nın kitabına ilâvede bulundu’ demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah’a) yazardım.”
(Buhârî, Hudûd 30, 31, Mezâlim 19, Menâkibu’l-Ensâr 46, Meğâzî 21, İ’tisâm 16; Muslim, Hudûd 15, h. no: 1691; Muvattâ, Hudûd 8, 10, h. no: 823, 824; Tirmizî, Hudûd 7, h. no: 1431; Ebû Dâvud, Hudûd 23, h. no: 4418)

Ömer'in sözünü ettiği okunuşu mensuh ayet şudur:
"İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin."
(Mâlik, Muvatta', Hudûd 10; Ibn Mâce, Hudûd, 9; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183).

Ömer'in recmi, Medine minberinden ilân etmesi, içlerinde bir çok sahabe bulunan cematten hiç birinin buna karşı çıkmaması, recmin sabit olduğunu gösterir.
(Sahih-i Muslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, Istanbul 1978, VIII, 350). es-Serahsî (ö. 490/1097).

Ömer (r.anh)'in şöyle dediğini nakleder:

"لو کان ان يقول الناس زاد عمر في کتاب الله لکتبت آية الرجم بيدي ...
صحيح بخاري، کتاب الاحکام، باب الشهادة عنه الحاکم
"Eğer insanlar, Ömer Allah'ın Kitabına ilave yaptı demeyecek olsalar, "ihtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ettikleri.." ifadesini Mushaf'ın haşiyesine yazardım."
(Sahih-i Buhari, Kitabul al-ahkam, Babu'ş Şehadet ; es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37)

Muhammed (s.a.v.) döneminde recm edilenler -sadece- Yahudi değildir.
Mâiz b. Mâlik (r.anh) müslümandır. Üst üste zina yaptığı için Peygamberimizden ısrarla gerekeni yapmasını istemiş, Râsulullah bunun üzerine recm ceza uygulamıştır.
Aynı zamanda işverenin hanımıyla ilişkiye giren genç (bekar olduğu için) yüz değnek ve bir yıl sürgünle cezalandırılmıştır. Kadına ise suçunu itiraf ettiği için recm edilmiştir.
Ebû Hanife'ye göre, yüz değnek yanında bir yıl sürgün, ayete ilâve niteliğinde olup, ayet inince bu ilâve kısım nesh edilmiştir. Ancak İslâm devlet başkanı böyle bir cezayı ta'zir cezası olarak verebilir. İlaveten zina yapan evli bir kadın hamile kalması üzerine, doğurana ve çocuk sütten kesilene kadar hayatına devam etmiş, doğurduktan sonra recm edilmiştir. Hatta recm sırasında Hâlid b. Velîd (r.anh)'ın üzerine kan sıçraması üzerine kadın hakkında kötü sözler söylediğini işiten Peygamber'in şöyle buyurduğu nakledilir:
"Ey Halid! yavaş ol. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim. Bu kadın öyle bir tövbe etti ki, onu bir baççı (vergi memuru) yapsaydı, şubhesiz mağfiret olunurdu."
Sonra kadının hazırlanmasını emrederek cenazesini kılmış ve kadın defnedilmiştir.
(Muslim, Hudûd, 23)

Peygamberimize gelen emir ve yasakların bir kısmı sadece mana olarak geliyordu. Peygamber Efendimiz de onları ümmetine anlatıyordu. Diğerleri ise hem mana hem de lafız olarak geliyor ve Peygamber efendimizin onlara hiç bir katkısı olmadan olduğu gibi kalıyordu. İşte bunlar Kuran ayetleridir. Manası Allah'tan olup da anlamı peygamber efendimize ait olanlar veya Kur'an ayeti olmayan vahiyler ise Kur'an'a girmiyordu. Okunan bir Kur'an ayeti olmadığı için Kur'an'a girmeyen ayetler vardır. İşte recimle ilgili olan vahiy de bunlardan biridir. Bu nedenle bu ayetin hükmüyle amel ediliyor. Ancak okunan Kur'an ayeti olmadığı için de Kur'an da yoktur. Yani hükmüyle amel edilmektedir. İslam'ı en doğru anlayan kişi Muhammed'dir. Dolayısıyla müslüman olduğunu söyleyen bir kişi bu konularda Muhammed (a.s.)'e biat etmek zorundadır. Kendi nefsi ile böyle konularda hüküm çıkaramaz.

İmam Şafii, meşhur eseri el-Umm’de şunları kaydeder:
Peygamber’in farz kıldığı her şey vahiy ile olmuştur. Bir okunan vahiy (vahy-i metluv) vardır, bir de doğrudan Peygamber’e vahyedilen ve Peygamber’in sünnet kıldıkları vardır.”

Şafii, bu ikinci çeşit vahyin, ister bazılarının dediği gibi Cebrail tarafından Peygamber’in (s.a.v) kalbine ilka edilen bir bilgi olsun, isterse insanları doğru yola iletmesi için bizzat Allah’ın kendisine bildirdiği bir bilgi olsun, herkesi bağlayıcı olduğunu söylemektedir .

Şafii, bu yaklaşımı aynı kitabın bir başka yerinde şöyle ifade eder:
Peygamber, Allah’ın emri olmadan hiçbir konuda hüküm vermemiştir. Allah’ın, Peygamberine gönderdiği emirler iki kısımdır:
Biri, bizzat Allah’ın insanlara tebliğ edilmek üzere inzal ettiği vahiy; diğeri de Allah’tan “şu işi şöyle yap” diye bir mesaj gelir, o da onu yerine getirir
.”

Şafii, bu yaklaşımını delillendirmek için (Ey Peygamber hanımları) oturun da evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti zikredin.” (Ahzab, 34) âyetini anarak, vahyin ikinci kısmını “hikmet”le açıklar .
Şafii bir başka yerde de şöyle demektedir:
Bazı âlimlere göre, Peygamber’in sünnetinin tümü onun kalbine ilka olunmuştur ve onun sünneti de hikmetin ta kendisidir”.

Peygamber ve daha sonraki uygulamalar, Kurandaki zina için öngörülen ceza ile örtüşmeyince ilim adamları bu hususta farklı fikirler ileri sürmüşlerdir.

Ömer (r.anh)'in Okunması Nesh olunan Recm ayeti hakkındaki sözü

İbnu Abbâs (r.anhuma) anlatıyor:
"Ömer (r.anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:
"Allah Teâla hazretleri Muhammed (s.a.v.)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Rasûlullah (s.a.v.) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.

Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- subût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'ın kenarına şerh olarak) yazardım."
(Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Muslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418)

İzahı

1- Bu hadis, hadis kaynaklarında farklı vecihlerle rivayet edilmiştir. Muvatta'nın bir rivayeti daha açıktır:

"Ömer (r.anh) haccdan çıkınca Medine'ye geldi. Orada halka hitaben şunları söyledi: "Ey insanlar! Sizlere bir kısım sünnetler ve farzlar teşrî edildi. Size çok açık bir din bırakıldı. Recm âyeti hususunda kendinizi sakın tehlikeye atmayın. İçinizden biri: "Biz Allah'ın kitabında iki haddi (1) bulamıyoruz" diyebilir. Şurası muhakkak ki Rasûlullah da, biz de (zinâ edenlere) recm uyguladık. Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zulcelâl'e yemin ederim, insanlar "Ömer Kitabullah'a (onda olmayan şeyi) ilavede bulundu" demiyecek olsalar, (Kur'ân'ın sonuna) şu âyeti elimle yazardım:


اَلشَّيخُوَالشَّيْخَةُإِذَازَنَيَافَارْجُمُوهُمَااَلْبَتَّةَ
"Yaşlı bir erkek ve yaşlı bir kadın zinâ edecek olurlarsa onları mutlaka recmedin."

İmam Mâlik, burada geçen yaşlı erkek ve yaşlı kadın tâbirlerini "dul erkek", "dul kadın" diye açıklar.
Parantez içindeki ziyadeler başka rivayetlerden alınarak dercedilmiştir.


Nesâî'de Ubey İbnu Kâb'dan kaydedilen rivayette recm âyetinin Ahzâb sûresinde gelmiş olduğu belirtilir.

2- Neshle ilgili konulardan biri de, tilâveti mensuh, hükmü bâki âyetlerin varlığıdır. İşte Recm ayeti bunlardandır.
3- İbnu Hâcer: "Ömer (r.anh)'in korktuğu husus vukua gelmiştir. Zîra Haricîlerin büyük çoğunluğu ile bir kısım Mu'tezile, recmi inkar ettiler" der.
4- Recm cezası Peygamber tarafından erkek olan Mâîz İbnu Mâlik el-Eslemî (r.anh)'ye tatbik edilmiştir. Mâiz, bizzat gelerek, Peygamber (s.a.v.)'e zinâ yaptığını itiraf etmiştir. Rasûlullah, onu üç sefer reddeder. Mâiz dördüncü sefer müracaat ederek zinâ yaptığını beyan edince, yakınlarına: "Bunun aklında bir eksiklik var mıydı?" diye sorar. "Yoktu!" cevabını alınca recmedilmesini emreder ve recmedilir.
Kadın olarak da Gâmidiyye (radıyallahu anhâ) recmedilmiştir. Bu da kendisi gelip Peygamber'e "Ey Allah'ın Rasûlu, beni temizle!" diye itirafta bulunmuş, Rasûlullah O'nu: "Git!" diye geri çevirmiş, ancak o, ertesi günü tekrar gelip hâmile olduğunu da belirtmiştir.
Rasûlullah çocuğunu doğurmasını söylemiş, doğumdan sonra gelince "sütten kesilinceye kadar" mühlet vermiş, çocuk sütten kesilince tekrar gelen kadının recmedilmesini emretmiştir.
Gâmidiyye ile ilgili rivayette Hâlid İbnu Velid'in attığı taşın kadında açtığı yaradan yüzüne kan sıçrayınca, Halid (r.anh) kadına küfreder. Ancak Peygamber (a.s.) mudahele ederek:
"- Yapma! Ruhumu elinde tutan Zât-ı Zulcelâl'e yemin olsun, o öyle bir tevbede bulundu ki, öylesini alışveriş sahtekârları yapsaydı affa uğrarlardı" buyurur.
Kadının cenaze namazını kıldırır ve defnedilir.
Keza, Yahudilerin murâcaatı üzerine, Peygamber (s.a.v.) zinâ yapan bir Yahudi çiftine de recm tatbik eder.
5- Şarihler, "Ömer (r.anh)'in: "İnsanlar: "Ömer Allah'ın Kitabına ilavede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini Kur'ân' ın sonuna yazardım" demesini, mübalağaya ve recmi tatbik etmeye teşvike hamlederler.
"Zîra, derler, âyetin lafzı neshedilse de mânası bakidir. Hz. Ömer gibi, fıkhı, ilmi yüce bir şahsiyetin lafzı neshedilen bir âyeti, Kur'ân-ı Kerim'e yazmaya kalkması düşünülemez."
Kur'ân-ı Kerim, Ashab'ın huzurunda, bugünkü haliyle ihtilafsız olarak cem'edilmiştir. Recm âyetinin Kur'ân-ı Kerim'e lafzen girmeyeceği hususunda icma vardır. Rasûlullah'a gelen vahiylerden bir kısmının lafzen, bir kısmının hükmen, bir kısmının hem lafzen ve hem de hükmen neshedildiği Ashab'ca bilinen bir husustur. Bu durumu açıklayan rivayetler gelmiş, ulema bunların değerlendirmesini yapmıştır. Daha önceki bahislerde, Rasûlullah'ın her Ramazan ayında, o zamana kadar inmiş olan âyetleri önce Cebrâil (aleyhisselam)'e, sonra da halka okuyarak "arza" yaptığını, Cebrâil'e okuyarak hatası, yanlışı varsa tashih ettirdiğini, halka okumakla da onların hatalarını düzelttiğini, işte bu arzalarda, lafzı neshedilen vahiylerin de Kur'ân-ı Kerim'den çıkarıldığını belirtmiştik. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ömrünün son Ramazan'ında arzayı iki sefer yapmıştır. Buna arza-i âhire denir.
6- Zinâ eden kadın ve erkek muhsan olduğu takdirde recm edilirler. Zinâ, itiraf veya beyyine ile sâbit olur.
İtiraf : Kişinin zinâ yaptığını kadıya gelip beyan etmesidir.
Beyyine: Şehâdeti makbul dört erkeğin veya sekiz kadının zinâya şahidlik yapmasıdır. Şahidlerin sayısı bu rakamdan aşağı düşerse zinâ suçu subût bulmaz. Âlimler bu hususlarda ittifak ederler. Ancak itirafın sayısı ve şahidlerin sıfatları gibi bazı teferruatta ihtilâf vaki olmuştur. Sözgelimi Hanefîlerle Hanbelîler itirafın dört ayrı mecliste vaki olmasını şart koşarlar.
İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre, kişinin zinâ yaptığını bir kere ikrar etmesi kâfidir, suç sübût bulur.
7- Gebelik zinâya delil olur mu?
Bu husus ihtilaflıdır.
Ömer (r.anh.)'e göre, gebelik zinâya delildir, recme sebep olur. İmam Mâlik ve ashâbı da aynı kanaattedirler: "Kocası veya efendisi bilinmeyen bir kadın gebe olur ve zinâya icbar edildiği de bilinmezse, recmi gerekir. Ancak yabancı ise ve çocuğun kocasından veya efendisinden olduğunu söylerse beyanına itibar edilir" demişlerdir.
İmam Âzam, Şâfiî ve ulemânın cumhuruna göre, gebelik mutlak surette zinâya delil olmaz. Bu hususta, kadının kocası veya efendisi olmuş olmamış, kadın yerli veya yabancı olmuş, zinâya mecbur edildiğini söylemiş, söylememiş hüküm aynıdır. Beyyine olmadıkça veya itirafta bulunmadıkça recmedilemez. Zîra şer'î hadler şüphe ile ortadan kalkar ve sâkıt olur.


İbn Şihab şöyle dedi: Bana Ubeydullah İbn Abdillah İbn Utbe haber verdi ki kendisi Abdullah ibn Abbas’tan şöyle derken işitmiştir:
Ömer İbnu’l Hattab Rasulullah'ın minberi üzerine çıkmış halde iken şöyle dedi:
Hiç şüphe yokki Allah, Muhammed’i hak peygamber olarak gönderdi. Ona indirilen bu kitabın içinde “recm ayeti de vardı”. Biz bu ayeti okuduk ezberledik, ve onu anlayıp belledik, ve Rasulullah recm etti, bizde ondan sonra recm ettik. Böyle olduğu halde insanlara zaman uzayıpta onlardan birinin: "Biz Allah’ın kitabında recmi bulamıyoruz" demesi ve böylece Allah’ın indirmiş olduğu bir farizayı, terk suretiyle dalalete düşmelerinden korkarım. Hiç şubhesiz ki Allah’ın kitabında evli erkek ve kadınlardan olupta zina eden ve zinasında beyyine bulunan yahut da gebelik ve itiraf bulunmasıyla zinası sabit görünen kimse üzerine recm bir haktır.
(Ebu Davud : 5.c, Hadis no: 4418; Buhari : 14.c / 6684.s,; Tirmizi : 3.c / 1455.N; Muslim : 5.c / 1691.N)

Recm cezası Muhammed (s.a.v.) zamanında da uygulanmıştır. Bu sebeble recm ile ilgili bir kaç hadis bulunmaktadır.
Kendi ikrarlarıyla dört vakıa (Maîz adında bir erkek, Cuheyneli bir kadın, Bureyde adında bir kadın ve adı verilmeyen bir genç -ki buna sopa vurulmuştur, çünkü nikahlı değildir-) gerçekleşmiştir.
Peygamber gelenleri her defâsında vaz geçirmeye çalışmıştır. Kaçan Mâiz adında birisi için, "Bıraksaydınız." demiştir.
Ebu Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Sizler Rasullullah (s.a.v)’in huzurunda bulunduğunuz sırada birden bedevilerden bir adam ayağa kalktı ve; "Ya Râsulullah! Benim için Allah’ın kitabı ile hükmet!"dedi. Akabinde ona muhasımı olan kimsede ayağa kalktı ve: "Ya Râsulullah! Hasmım doğru söyledi. Sen onun için Allah’ın kitabı ile hükmet, ve söz söylemek üzere bana izin ver!" dedi.
Peygamber (s.a.v.)’de ona; "Sözünü söyle." buyurdu.
O da şöyle dedi: "Benim oğlum, bu Arabinin yanında asif, yani ücretle çalışan bir kimse idi. Oğlum bunun karısı ile zina etmiş. İnsanlar bana oğlum üzerine taşlanmak cezası olduğunu haber verdiler. Ben bu adama oğlum adına yüz koyun ve birde cariyeyi fidye vererek oğlumu bu cezadan kurtardım. Bundan sonra ben bu meseleyi ilim ehlinden sordum. Onlarda bana onun karısı üzerine taşlama cezası düştüğünü, benim oğluma da ancak yüz değnek vurulma ile bir yıl gurbete sürgün edilmek üzere, ceza olduğunu haber verdiler!" dedi.
Rasulullah (s.a.v)’de: "Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki ben sizin aranızda elbette Allah’ın kitabı ile hükmedeceğim. Cariye ile koyunları kendi sahibine geri veriniz. Senin oğluna gelince: onun üzerinde yüz değnek cezası ve bir yıl gurbete sürgün edilme cezası vardır." buyurdu.
Bundan sonra Eslem kabilesinden bir adam olan Unes’e de: "Sana gelince ya Uneys! Sende bu adamın karısına git tahkikini yap, eğer kadın suçunu itiraf ederse onu recm et buyurdu."
Ravi: Uneys o kadına gitti, kadının suçunu itiraf etmesi üzerine, Uneys ona taşlama cezası uyguladı demiştir.
(Buhari : 15.c / 7107s., Muslim : 5.c / 1697.N, Tirmizi : 3.c / 1457.N)

Amr b. As ve . Zeyd b. Sabit, Kur’an ‘ı Mushaf halinde yazarken, aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:
Zeyd dedi ki: “Ben böyle bir ayeti Peygamber’den duymuştum.
Amr b. As şöyle cevab verdi: “Böyle şey olur mu? Görmüyor musun/hep bildiğimiz, öğrendiğimiz şu değil mi ki; bekâr olduğu takdirde -yaşlı da olsa- değnek cezasını, evli olduğu takdirde -genç de olsa- recim cezasın hakkediyor."
(Ahmed b. Hanbel, V/183; Hakim, IV/360)

Ömer b. El-Hattab (r.anh)’dan rivayet edilmiştir, dedi ki: Râsulullah (s.a.v.) recm etti; Ebu Bekr recm etti; bende recm ettim. Allah’ın kitabına ilave etmiş olmaktan çekinmemiş olsam onu muhakkak mushafa yazardım. Çünkü ileride bazı kavimlerin gelip onu Allah’ın kitabında bulamayınca inkar edeceklerinden cidden korkuyorum.
(Tirmizi : 3.c / 1456.N)

İbnu Abbâs (r.anhuma) anlatıyor:
"Ömer (r.anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:
"Allah Teâla hazretleri Muhammed (s.a.v.)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Rasûlullah (s.a.v.) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.
Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- subût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım."
(Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Muslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418)

Ömer İbnu’l Hattab, insanlara hutbe okumuş, Abdurrahman onun için şöyle dediğini işitmiş:
Uyanık olunuz; bazı kimseler: Recm de ne oluyormuş? Allah’ın kitabında değnek cezası var diyorlar. Muhakkak ki Allah Râsulu (s.a.v) recmi uygulamış ve ondan sonra bizde uygulamışızdır. Şayet bazı kimseler: Ömer, Allah’ın kitabından olmayan bir şeyi Allah’ın kitabında ziyade etti dememiş olsalardı, o ayeti nâzil olduğu gibi Kur’ana koyardım.
(Ahmed İbn Hanbel, İbn Kesir: 11.c / 5687.s., Nesei)

..Hafız Ebu Yâla el-Mavsili der ki: Bize Ubeydullah ibn Ömer el-Kavariri, Kesir İbn Salt’dan rivayet etti ki o şöyle anlatmış:
Biz Mervan’ın yanındaydık, içimizde Zeyd de vardı. Zeyd: "Biz zina eden ihtiyar erkeği ve ihtiyar kadını mutlaka recm edin, diye okurduk" dedi.
Mervan: "Onu mushafa yazmadın mı?" diye sordu da, o şöyle dedi: "Biz bunu zikretmiştik. Ömer İbnu’l Hattab da içimizdeydi. Size bu hususta yeterli bilgi vereyim mi?" dedi.
Biz: "Nasıl?" diye sorduk da, şöyle dedi: "Bir adam Peygamber (s.a.v.)’e; "Ey Allah’ın elçisi, bana recm ayetini yazdır." dedi.
Allah Râsulu (s.a.v.): "Şimdi yazdıramam, veya benzeri bir söz söyledi."
(İbn Kesir : 11.c / 5687.s, Ebu Ya’la, Nesei)

Abdullah İbn Ömer şöyle haber verdi:
Râsulullah’a zina etmiş bir Yahudi erkeği ile bir Yahudi kadını getirildi.
Bunun üzerine Râsulullah (s.a.v) Yahudilerin yanına kadar gidip: "Sizler zina edenlerin üzerine Tevrat’ta ne cezası buluyorsunuz?" diye sordu.
Onlar: "Biz zina eden erkek ile kadının yüzlerini karartır, onları bir hayvan üzerine yükler, yüzleri biri birinin aksine gelecek suretde oturtup ve böylece onları dolaştırıp teşhir ederiz dediler.
"Râsulullah (s.a.v): "Eğer doğru söyleyenler iseniz Tevrat’ı getirin." buyurdu.
Onlar Tevrat’ı getirdiler ve onu okumaya başladılar. Nihayet “recm” ayeti üzerine koydu da iki eli arasını ve arkasını okudu.
O sırada Râsulullah (s.a.v.) ile beraber bulunan Abdullah ibn Selam Peygamber’e: "Ona emret de elini kaldırsın." dedi. Genç elini kaldırdı. Birde baktılar ki “recm” ayeti elinin altındadır.
Râsulullah zina eden erkek ve dişi yahudilerin “recm” edilmelerini emretti. Onlar da “recm” olundular.
(Buhari :14.c. / 6670 s., Muslim : 5.c. / 1699.n.)

Ubedet ubnu Samid (r.anh) şöyle dedi. Râsulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Benden alınız benden alınız. Muhakkak ki Allah zina yapan kadınlar için bir yol tayin etmiştir. Evlenmemiş olan evlenmiş olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir sene sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan. Evli veya dul olanla zina ederse bunların her birine de yüz değnek ve recm cezası vardır.
(Muslim : 5.c / 1690.N, Ahmed : Musned)

Ebu Hurayra (r.anh)’dan, şöyle demiştir:
Râsulullah (s.a.v) mescidde iken müslümanlardan bir kimse yanına geldi ve ona bir nida edip: "Ya Râsulullah! Ben zina yaptım." dedi.
Peygamber ondan yüz çevirdi. Bu sefer o zat peygamberin yüzünü döndürdüğü tarafa geçip yine: "Ya Râsulullah! Ben zina ettim." dedi.
Peygamber (s.a.v.) ondan yüz çevirdi. Nihayet o zat bu itirafı dört kere tekrarladı. Bu şekilde kendi aleyhine dört kere şehadet edince Râsulullah onu çağırıp: "Sende delilik var mı?" diye sordu o zat:
"Hayır." dedi.
Râsulullah: "Sen evli misin?" diye sordu.
O zat: "Evet." dedi.
Bunun üzerine Râsulullah oradakilere: "Bunu götürünüz ve recm ediniz emrini verdi."
(Muslim : 5.c / 287.s. 16)

..Cabir ibn Abdillah (r.anh) şöyle diyordu: "Râsulullah (s.a.v) Eslem kabilesinden bir adamı, Yahudilerden bir adamı ve onun zina ettiği kadını recm etti."
(Muslim : 5.c. / 1701.N)



İlgili Konular:

Kur'an, Sünnet (Hadis)'le Nesh Olunur mu? : "OLUR!"
https://www.islam-tr.org/konu/hadis-sünnet.11790/

Kur'an-ı Kerim'de Nesh ve Metnin Kaldırılıp, Hükmün Kalması
https://www.islam-tr.org/konu/kuran-ı-kerimde-nesh-ve-metnin-kaldırılıp-hukmun-kalması.22747/
 
W Çevrimdışı

wert

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Akhi seni Allah için çok çok çok seviyorum ..Canım kardeşim Rabbim kendisi için yaptığın bu ameli kabul buyursun vallahi inşallah burdaki delillerle muhatabımın hidayetine bir nebzede olsa vesile olabilirim inşallah..
 
Üst Ana Sayfa Alt