HADİS İNKÂRCILARI VE NUBUVVET DÜŞMANI MEALCİLERİN SORULARINDAN BAZISINA KISA CEVABLAR
Hadis inkârcılığı; nebilerini öldüren kâfir Yahudilerin ve Vatikan’ın emrinde olan musteşriklerin ve Kur’aniyyun denilen murted taifelerin Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) nubuvvetine karşı savaşıdır. Bizdekilerin de kalbleri kâfir imamlarının kalblerine benziyor.
Biz, burada çok kısa da olsa bu mes’elelere bir nebze işaret edip soruların cevaplarıyla ilgili bir ön yazı mahiyetinde cevaplar vermeye çalıştık.
“Bu soruların hepsi Hıristiyanların Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti’ne karşı yönlendirdikleri sorulardır”
Bu konuda Hadisleri Kur’an’a dayandırarak inkâr etmeye çalışanların felsefi arka planlarını çözmek ve bu mantığı kırmak için gençlerin “Konuşmalarım” (Medarik Yayınları) adlı kitabımı mutlaka okumalarını tavsiye ediyorum. Muhatab soruyu soran Kardeşimiz değildir.
Soran: M. GÜZEL
Selamun aleykum
“Hocam bi hadis inkarcısı bana bu hadisleri gönderdi . bazılarının içinden çıkılacak gibi gözükmüyor …
Birde 40 hadisi binlerce kişi dinlemişken onda bile farklılıklar var aktarılırken ..Şimdiden teşekkürler ..”
…BU SORULARIN BİR KISMI, [ http://www.turkishnews.com/content/2014/02/19/diyanet-tarafindan-allaha-ve-peygambere-yapilan-iftiralar/ ] … SİTESİNDEN ALINTIDIR.
1-“KUR’AN’DAN BAŞKA HANGİ “HADİS”E İNANIYORSUNUZ” (45/6)
C 1- Hitab muşrikleredir. Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sözü muşriklerin sözü olmadığı için bu iddia batıldır. Yüzünü ekşiten nebiyi uyaran Allah, Kur’an izin vermediği halde Din hakkında konuşmuş olacak Allah da onu uyarmayacak? Bu demektir ki, Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur’an’dan hiçbir şey anlamaz ve fıkhedemez.
Bu ayet Kur’an’ın söz ettiği ve yukarısında söz edilen cenneti inkâr edip muşriklerin sözüne iman edenler içindir. Cevap muşriklere Kur’an’ın yanında nebevî bir hüküm koymak isteyenlere değil. Kuyr’an’ı “tebyîn” çokça beyan etme görevini zaten Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) vermiştir. Kur’an’ı neyle beyan edecek?
Sözleriyle amelleriyle Kur’an’da “hadis” kelimesinin doğrudan Rasulün (sallallahu aleyhi ve sellem)sözü olduğunu söyleyen bir ayet var mıdır?
Bunun açık delaleti olmalı ki bundan hüküm çıkarmış olsunlar. Üstelik ona itaat ve ittiba emredilmiştir.
Eğer bu ayet, Kur’anla birlikte Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem)sözleriyle amel etmeyi savunan Sahabeyi uyarmak için gönderilseydi. O zaman denebilirdi ki, Kur’an açıkça bunu yasaklıyor.
İslam Ummeti ise, böyle bir habere ve ilme sahip değil. Aksine Onun sözleriyle amel etmeyi Dinden ve Kur’an’ı “teybin”den bilmişlerdir. Onun ve ashabının da hayatı buna şahiddir.
Hakka: 44,45,46; bunun açık şahididir. Rasul, (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah hakkında O’nun izin vermediği bir şeyleri söyleseydi Allah onun boynunu kırardı. Peki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) boş laflar konuştuğu halde, Allah onun boyunu kırmıyor da Kur’an’ı tefsir edince mi boynunu kıracak?
Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatı ve sahabenin şehadeti ve hayatı Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) 23 yıl nübüvvetiyle ve daha önce de 40 yıl insanlar arasında konuştu.
Bu Kur’ancılara (!) göre, Onun İslam öncesi ve İslam sonrası sözleri arsında hiç bir fark olmadığı anlamına gelir. Ya da İslam’dan sonra sadece Kur’an’la konuşmuş başka bir şey konuşmamış.
Âl-i İmran 7.ayetteki “muteşabilerin peşine düşme” buna denir. “Hadis” sözü ile Kur’an’da sözü edilen “hadis”in aynı şey olduğunu söylemek istiyorlar. Nebilerini bu kadar değersiz ve aşağılık gören kâfir bir kavmin sorularıyla kafanız niye karışıyor ki?
2-“İŞTE ŞUNLAR, ALLÂH’IN ÂYETLERİDİR, ONLARI SANA GERÇEK İLE OKUYORUZ. ALLAH’TAN VE O’NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE (SÖZE) İNANACAKLAR?” (CASİYE/6)
C 2- Necm suresi: 59. ayetinde Kur’an’a “el-Hadîs” denmektedir.
Taha: 9.ayet: “Musa’nın Hadisi”
Zariyat:24. ayet ”İbrahim’in Allahın ikramına mazhar olmuş misafirlerinin Hadisi”
Nisa 42. “hadisi gizleyenler” Mademki “Hadis” Rasul’ün hadisidir Bu ayette de “hadis” Rasul’ün hadisleri olabilir mi?Yani olamaz mı demek istiyoruz..
Naziât:15. ayet” Musa’nın hadisi..”
Nisa:78. ayet: “O kavme ne oluyor ki hiçbir hadisi anlamıyorlar?”
Lokman: 6.ayet: “lehve’l-hadîs” (sözün batılı Allah’ın zikrinden alıkoyan söz)
İnsanların sapması batıl olan söze uymaları sebebiyledir. Rasulullah’ın “hadis”lerine -sözlerine uymanın bâtıl olduğunu söyleyen, Allah’ın Muhammed’e kitap göndermesinin de batıl olduğunu söylüyordur.
Zira sözleriyle insanların amel etmesini istememesine rağmen -hâşâ- sanki istemeden ona Kur’an’ı indirmiş olma duruma düşürülmektedir.
Bu sure Mekki’dir. Mekke’de Allah’ın sözüne karşı çıkıp da Kur’an’a iman etmeyen kimdi? Elbetteki müşrikler? Abdullah İbn Ummu Mektum’a yüzünü ekşittiği için bile Kur’an’la uyarılan bir Neb;i nasıl oluyor da Allah’ın sözünün dışında kendisine Kur’an’ın açıkça “hadis” diyerek reddettiği kendi sözlerini bu emre rağmen, Müslümanlara Kur’an’ın tefsiri, beyanı ve geçmiş ummetlerle geleceğe dair olan bilgiler olarak öğretmeye kalkıştığında uyarılmış olmuyor?
Eğer bu ayet, O’nun sözlerini alma konusunda delilse; bunu ilk bilecek olan Kur’ancılık diye bir bid’atı ortaya çıkaran ve Kur’an’ın adıyla ile insanları aldatan bir fırkadan ve kafirlerden önce bilecek ve anlayıp ashabına uyarıda bulunacak olan kimse kendisine Kur’an nazil olan nebi olacaktır?
Bunlar, bu sözleriyle aslında Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisini Allah’a ortak koşan bir kimse olduğunu söylüyorlar, onlar sahabeyi yalanlamıyorlar, onlar Allahın ayetlerini yalanlıyorlar.Ama bu zümre, hadisleri reddetmesine rağmen, “O’nun ahlakı Kur’an’dı” sözüne Kur’an’ın ayetiymiş gibi de sarılmayı ihmal etmiyor.
Kur’an’ da Allah;“Andoslun ki sen yüce bir ahlak üzeresin” buyurmuştur. Peki bu “yüce-büyük ahlak” nedir? Bunun kaynağı nedir? Bir Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Nebiyi Allah Azze ve Celle kitabı ve vahyi için seçtikten ve O’nun çok azim bir ahlak üzere olduğunu söyledikten sonra, kâfirler ve murtedler nasıl oluyor da, onun “sözlerini, davranışlarını ve vasıflarını bu ahlakın dışında görebilirler? Dolayısıyla onun sözleri -hadisleri- de Allah’ın sözünü ettiği güzel ahlâktandır.
İnsanın sözlerinin, fiillerinin ve amellerinin kişinin ahlaktan olmadığını söyleyebilecek birileri var mı? Bununla teknik meselelere dair olan matematik fizik gibi konuları bundan müstesna tutuyoruz. Çünkü bu ilimlerin doğrudan ahlakla ilgileri yoktur.
Kur’an’da Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) “itaat” ve “ittiba” “sevgi, saygı ile sesini onun sesinin üzerine yükseltmeme” acaba Müslümanlara neden emredilmiştir?
Kur’an’da sesimizi O’nun sesinin üzerine çıkarmak bile haram kılınmışken, onun sözünü Kur’an’ın söz ettiği müşriklerin sözü gibi görüp reddetmemizi nasıl isteyebilirler ve bu iki şeyi aynı şey görürler?
İnsanlar nezdinde sözlerinin ve ahlakının hiçbir değer olmayan bir kimseyi Allah ne diye Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) olarak göndermiş oluyor ki?
Kur’an aynı zamanda -haşa- eğer “hadis” kelimesini kınamışsa bunu kendisi içinde kullanıyor. O zaman Kur’an, Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem) için reddettiğini nasıl kendisinin bir vasfı olarak zikreder?
A’raf suresi 185. Ayette de “hadis” kelimesi geçer ama kimlerin ayette söz konusu edilmesinden sonra?
Allah’ın gökteki ve yerdeki ayetlerin inkâr eden Mekkeli müşrikler için.
Eğer “Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise iman ediyorlar” ayeti doğrudan ve açık bir biçimde Allah, kesinlikle Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Nebiyi kasdetseydi; burada O’nun ismini anar ve cümleyi nekire olan bir siyğayla zikretmezdi.
Yani açıkça “Allah’ın ayetlerinden sonra hangi Rasulün (sallallahu aleyhi ve sellem) ve nebinin sözlerine iman ediyorlar” derdi. Bunu demsine ve Kur’ancı kâfirlerin bunu Allah’ın adına bir ayetmiş gibi söylemelerine fırsat mı verirdi?
Üstelik Muhammed’in Kur’an ve Din hakkındaki sözlerini -hadislerini- din ve vahy dışı görenlerin kendileri “hadislerini- sözlerini Kur’an üzerinde hakem görüyorlar. Madem ki Kur’an ve vahy hakkında Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) söz söylemesi haramdır, peki Allah mı bu kâfirleri Rasulü’nden (sallallahu aleyhi ve sellem) ve nebisinden daha üstü tutmuş ki, onların kendi hadislerini Kur’an ve tefsiri hakkında caiz ve meşru görüp Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini haram görüyor?
Allah, Kalem suresinde de (44): “Bırak beni, bu hadisi inkâr edenle baş başa” der. Bu ayette Kur’an “el-hadîs” olarak adlandırılıyor?
Lokman suresi 6. Ayette de Allah Kur’an’a “el-Hadîs “diyor.
Nisa suresinde 78. ayette ise, Allah; kâfirleri ve muşrikleri onlara ne oluyor ki,“Bir hadisi anlamıyorlar” diye kınıyor?
Belirsiz bir kelime olan “hadîs” -herhangi bir söz anlamına gelmiyor herhalde-Arab diline göre, buradaki “hadîs” kelimesinin Kur’an olduğunu nasıl anlayacağız? Neden kınananların, övülen bir şeyi kavrayamadıkları ya da hiç anlamadıklarından söz ediliyor?
Tahrim suresi 3. ayette; “Nebi bazı eşlerine bir hadisi -sözü- gizli olarak söylediğinde” der.
Burada Allah, Nebi’yi eşlerinden bazılarına gizlice söylediği bir sözden ötürü mü kınamış?
Kur’an’da; sünnet kasdedilerek, -haşa- “hadis” kelimesi kınanmışsa; Kur’an’da nebilere ve rasullere atfedilen “kavl” kelimesi ve “kelam” kelimeleri neden kınanmamıştır? Zira “hadis” “kavl” ve “kelam” kelimeleri arasında bir benzerlik vardır.
Hâşâ eğer Kur’an “hadis” kelimesinde Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerini kasdederek bununla ameli yasaklamışsa, acaba Kur’an’da onların “kavillerini” neden bazen din ve vahy imiş gibi söz eder?
“Dedi ki قال yedi yıl gücünüzün yettiğince hep ekeceksiniz..”
Bu ayetteki ” قول ile حديث kelimesi arasındaki fark nedir acaba? “Hadis”, yasaklamış (!) olan Allah, Yusuf suresinde Yusuf’un sözlerini “kavl” ile vahyin bizzat kendisi kılıyor?
Kur’an’da “hadis” kelimesi 24 yerde geçer bunların hiç birisinde de Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) alınmayacak olan sözüyle ilgili bir tek alamet, işaret ve açıklama ve delalet yoktur.
Müslümanların kendisiyle amel etmeleri ve itaat etmeleri haram olan bir konuyu; Allah’ın kapalı muğlâk ve açıklamaya ihtiyaç duyar bir şekilde bırakması söz konusu değildir.
Kur’an; bütün -sıvı- sarhoş edicilerin adını değil, sadece en açık ve önemli vasfını zikrederek buna “hamr” dedi. Biz buradaki vasıftan ötürü bütün sarhoş edicilerin adı ne olursa olsun, bu hükme dahil olduğunu anlıyoruz. “Hadis kelimesinde doğrudan Nebinin sözleri kasdedilseydi buna sadece “hadis” kelimesi değil “kavl” “ ve tekellüm”kelimelerinin de girmesi gerekirdi. “Hadis” kelimesinde sünneti ve hadisleri kasdeden Allah, nasıl oluyor da nebilerin sözlerini; vahy, din ve şeriat kılıyordu?
Yusuf suresi 111. ayette; “Bu Kur’an asla iftira edilen bir hadis değildir” Bu ayette “hadîsen” kelimesinin Gramatik manası ve konumu nedir?
“Bu Kur’an asla iftira edilen bir hadis değildir”denirken, neden Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) bu kadar sözüne rağmen, Kur’an Rasul’e (sallallahu aleyhi ve sellem) veya ashabına mufteri demedi?
Muşrikler Nebiye “Sen bir mufterisin” demediler mi? (Nahl:101) Peki muşrikler rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu söyleyebiliyorlar da Allah nasıl oluyor Rasulü” (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis” söylemekten alıkoymuyor ve bunu “iftira” olarak nitelendirmiyor?
Burada şu hususa da işaret etmekte yarar vardır: Müslümanlar Kur’an’da 24 yerde zikredilen (çoğul olarak zikredilen hariç) “hadîs” kelimesinin Rasulullah’ın hadisleri de dâhil bütün insanların sözleri olduğunu nasıl oluyor da anlamamış oluyorlar?
Böyle bir şubhe ve kuşku için hiç olmazsa İslam tarihinde bunun bir tek misali gösterilmeliydi ki: bakın bu hadise ve bu rivayet Kur’an’daki ayetlerin hadise delalet ettiğini bize anlatıyor. Ya da Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerini bir süre yazmayı yasakladığında bunun Kur’an’a aykırı olması sebebiyle yasakladığına dair en azından bir tek zayıf hadis zikredilmeli değimliydi?
Mu’minun suresi 14. Ayette “أحسن الخالقين” (YARATCILARIN en güzeli) ibaresindeki “yaratıcılar” çoğuldur, mücerred olarak burada “yaratcı” kelimesi zikredildi diye bu Allah’tan gayri yaratıcıların da olduğuna mı delalet ediyor?
Mealci ve Kadiyanî Kur’aniyyun dalalet fırkasının “hadîs” kelimesi hakkındaki örneklemesi de böyledir.
Kendisine Kuran vahyedilen bir Nebi; bunun farkında olamıyor ama o nebinin dinine karşı savaş açmış olan dalalet ve riddet fırkası bunu Kur’an’da istibat edip çıkarmış oluyor? Rasul de (sallallahu aleyhi ve sellem) dâhil bütün ummeti Allah’ın kitabının hidayetini gizlemek ve Allah’ın vahyettiği hakikatı tahrif etmekle suçlamış oluyorlar.
Necm suresi 3. Ayette; وما ينطق عن الهوى “ ve o hevadan nutketmez”
Bu ayette “hadis” de denmedi” konuşmaz da denmedi, “kavl” de denmedi özellikle “nutk” (neteka نطق) fiili anıldı. Peki neden? Çünkü “nutk” kavlden önce gelir kelimeyi söylemeden öncedir. Bu dili depşertirmenin adıdır. Demek ki değil O’nun Kur’an’a muhalif olan bir söz söylemesi, o bir tek heceyi bile hevadan söylemez. Ayet müstakil bir cümledir ve anlamı başkasıyla tamamlanmaya muhtaç bir ibare değildir.
“el-hevâ” umum -genel- aman siyasıyla zikredilmiştir. Hevâ olan her şeyden uzaktır.
O Kur’an’a göre en yüce bir ahlak üzereyse; Allah niçin; güzel sözleri, ilmi, fıkhı ve hikmetiyle aydınlatması konusunda Müslümanlar için bir sakınca görsün?
Kur’an’ı tebliğde asla yanılmayan ve hata etmeyen bir insan insansa mutlak yanılmalı ve Kur’an’da bile hatası olmalıydı değil mi?
Şimdi Kur’an’ı ona Allah unutturmamış deyip bu sözü reddetecekleri zaten açık, o halde nasıl oluyor da Allah kulları ile Muhammedi baş başa bırakmaya ve O’na gelen ilim ve hikmet ve şeriat hakkında bir açıklamasını O’na yasaklamış olsun ki?
Hayır biz onun sözlerini olduğunu inkar etmiyoruz ancak onun hadislerinin bize sahih bir şekilde geldiğini kabul etmiyoruz dediklerinde, kendilerini şöyle bir soru yakalar: peki, Muhammed’den doğru bir söz bile nakledemeyen bu kimseler, nasıl oluyor da Allah’ın kitabını korumada ve bize kadar ulaştırmasında hafızaları bu kadar güçlü ve dinlerinde bu kadar emin oluveriyorlar?
Kur’an’da “hadis” kelimesini geçtiği ayetler dikkat edin Kur’an ın kasdedildiği yerlerin dışında kınanan tamamen müşriklerin sözleri ve söyledikleridir?
فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ﴿١٤٠ النساء
• فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ﴿٦٨ الأنعام
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿١٨٥ الأعراف
• وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿٩ طه
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ ﴿٦ الجاثية
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٤ الذاريات
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٠ المرسلات
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿١٥ النازعات
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ ﴿١٧ البروج
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ ﴿١ الغاشية
• يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ وَلَا يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا﴿٤٢ النساء
• فَمَالِ هَٰؤُلَاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا ﴿٧٨ النساء
• وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ حَدِيثًا ﴿٨٧ النساء
• وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ﴿٦ يوسف
• مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَىٰ وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ﴿١١١ يوسف
• فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ عَلَىٰ آثَارِهِمْ إِنْ لَمْ يُؤْمِنُوا بِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا ﴿٦ الكهف
• وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ ﴿٦ لقمان
• فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ ﴿٥٣ الأحزاب
• اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ ﴿٢٣ الزمر
• فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِثْلِهِ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ ﴿٣٤ الطور
• أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ ﴿٥٩ النجم
• أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ ﴿٨١ الواقعة
• وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا ﴿٣ التحريم
• فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ﴿٤٤ القلم
• فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ﴿٦٨ الأنعام
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿١٨٥ الأعراف
• وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿٩ طه
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ ﴿٦ الجاثية
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ ﴿٢٤ الذاريات
• فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ﴿٥٠ المرسلات
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ ﴿١٥ النازعات
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ ﴿١٧ البروج
• هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ ﴿١ الغاشية
• يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ وَلَا يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا﴿٤٢ النساء
• فَمَالِ هَٰؤُلَاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا ﴿٧٨ النساء
• وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ حَدِيثًا ﴿٨٧ النساء
• وَكَذَٰلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ﴿٦ يوسف
• مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَىٰ وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ﴿١١١ يوسف
• فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ عَلَىٰ آثَارِهِمْ إِنْ لَمْ يُؤْمِنُوا بِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا ﴿٦ الكهف
• وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ ﴿٦ لقمان
• فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ ﴿٥٣ الأحزاب
• اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَ ﴿٢٣ الزمر
• فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِثْلِهِ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ ﴿٣٤ الطور
• أَفَمِنْ هَٰذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ ﴿٥٩ النجم
• أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ ﴿٨١ الواقعة
• وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا ﴿٣ التحريم
• فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ﴿٤٤ القلم
3-BUYRUN SİZE İNANDIĞINIZ HADİSLER. BAKALIM NE KADAR MANTIKLI VE NE KADAR ÇELİŞKİSİZ!
C 3- Hükme bakın; “buyurun size inandığınız hadisler” Bu sözün sahibi demek istiyor ki biz Hadislere inanmıyoruz. Zayıf ya da münker bir hadise bilmeden uymak, bilerek ve Kur’anı mesned göstererek Hadisleri inkar etmekten daha büyük bir küfr değil. Kafirler ve Sünneti inkar edenler, hangi yüzle hangi edeb ve ahlak ile kendilerini -Yahudileştikleri - halde Müslümanlardan görüyorlar?
4- “NAMAZ KILAN BİR ADAMIN ÖNÜNDEN EŞEK, KARA KÖPEK VE KADIN GEÇERSE NAMAZI BOZULUR” (BUHARİ 8/102; HANBEL 4/86).
C 4- Hadiste bozulur “تفسد veya تبطل”değil, “namazı kat’eder keser denilmektedir” kesmenin bozmak olduğunu kim söylemiş?
Bu konu yaklaşık 12 hadiste dile getirilir. En meşhuru Ebu Zer ve Ebu Hurayra hadisleridir.
“kat’”dan maksad eksilmedir, bozulma değil.
5-ZİNA YAPAN EVLİLERİN TAŞLANARAK ÖLDÜRÜLMESİNİ EMREDEN AYET, AYŞE’NİN DÖŞEĞİNİN ALTINDAKİ SAHİFEDE YAZILI BULUNUYORDU. PEYGAMBER ÖLÜNCE AYŞE ONUN DEFİN İŞLEMLERİYLE MEŞGUL İKEN, EVİN AÇIK KAPISINDAN İÇERİ GİREN BİR KEÇİ O SAHİFEYİ YEDİ VE BÖYLECE TAŞLAMA CEZASI KURAN’DAN ÇIKTI; AMA HÜKMÜ DEVAM EDİYOR” (İbni Mace 36/1944; HANBEL 3/61; 5/131,132,183; 6/269).
C 5- Bu adı geçen rivayetin yorumlu aktarımıdır.
İbn Mace rivayeti “munker” bir rivayettir.
Bu hadisi rivayette M. İbn İshak munferid kalmıştır.
en-Nesai de Kitabu’-d-Duafa’da M. İbn İshak’ın güçlü bir hadis ravisi olmadığını zikreder. (211)
حدثنا أبو سلمة يحيى بن خلف ثنا عبد الأعلى عن محمد بن إسحاق عن عبد الله بن أبي بكر عن عمرة عن عائشة وعن عبد الرحمن بن القاسم عن أبيه عن عائشة قالت لقد نزلت آية الرجم ورضاعة الكبير عشرا ولقد كان في صحيفة تحت سريري فلما مات رسول الله وتشاغلنا بموته دخل داجن فأكلها
Ahmed İbn Hanbel’in Musnedinde: 26316
حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ، قَالَ: حَدَّثَنَا أَبِي، عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ، قَالَ: حَدَّثَنِي عَبْدُ اللهِ بْنُ أَبِي بَكْرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَائِشَةَ، زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ: ” لَقَدْ أُنْزِلَتْ آيَةُ الرَّجْمِ وَرَضَعَاتُ الْكَبِيرِ عَشْرًا، فَكَانَتْ فِي وَرَقَةٍ تَحْتَ سَرِيرٍ فِي بَيْتِي، فَلَمَّا اشْتَكَى رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَشَاغَلْنَا بِأَمْرِهِ، وَدَخَلَتْ دُوَيْبَةٌ لَنَا فَأَكَلَتْهَا ”
Malik İbn Enes rivayeti: Muvatta’:1270 عن عبد الله بن أبي بكر بن حزم عن عمرة بنت عبد الرحمن عن عائشة زوج النبي صلى الله عليه و سلم أنها قالت كان فيما أنزل من القرآن عشر رضعات معلومات يحرمن ثم نسخن بخمس معلومات فتوفي رسول الله صلى الله عليه و سلم وهو فيما يقرأ من القرآن قال يحيى قال مالك وليس على هذا العمل.
Bu rivayette “dacin veya duveybe” ev hayvanı ua da kurtçuk gibi bir kelime yok.Muslim’de (3588)de ayeti yem zikredilmez.
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِيُّ ، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ بِلاَلٍ ، عَنْ يَحْيَى ، وَهُوَ ابْنُ سَعِيدٍ ، عَنْ عَمْرَةَ ، أَنَّهَا سَمِعَتْ عَائِشَةَ ، تَقُولُ : وَهِيَ تَذْكُرُ الَّذِي يُحَرِّمُ مِنَ الرَّضَاعَةِ قَالَتْ عَمْرَةُ : فَقَالَتْ : عَائِشَةُ ، نَزَلَ فِي الْقُرْآنِ عَشْرُ رَضَعَاتٍ مَعْلُومَاتٍ ، ثُمَّ نَزَلَ أَيْضًا خَمْسٌ مَعْلُومَاتٌ.
Ayetlerin yazılı olduğu sahifeleri yeme rivayeti Muhammed İbn İshak’ın rivayetleridir. Ahmed İbn Hanbel onun hüccet görmezdi.
Bu hadisin çevirisi şubhelidir. Doğru tercüme edildiğini, sanmıyorum.
Bu Kur’an’ın eksik olduğunu değil, Bu ayetin lafzen nesholunduğunu ortaya koyar, O dönemde hafızlar vardı. Onlara ne olmuştu ki keçi yeyince onlardın da hafızlarından bu ayet silinmiş oluyor?
Peki, bu durumda Aişe (radiyallahu anha) niye bu ayetin mutlaka Kur’an’a yazılması gerekir diye bir mücadele vermemiş? Kur’an yazılırken ve tek kitap haline getirildikten sonra da Aişe hayattaydı. Sakat anlayış ve maraz adamların beynini kemiriyor.
Demek ki onlara göre bu Kur’an’ın eksik yazıldığının delili oluyor. Bu soruların tamamı Nasara’nın sorularıdır.
Kur’an eksik olmayacağına göre, böyle hadislerin ve rivayetlerin hepsi batıldır yalandır denmek isteniyor.
6-“KEÇİNİN YEMESİ SONUCU KURAN’DAN ÇIKAN TAŞLAMA AYETİNİ ÖMER KURAN’A TEKRAR SOKMAK İSTEDİ; ANCAK HALKIN DEDİKODUSUNDAN KORKTUĞU İÇİN CESARET EDEMEDİ” (BUHARİ 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; MUSLİM, HUDUD 8/1431; EBU DAVUD 41/1; ITKAN 2/34).
C 6- Buhari ve Muslim’de (1452) herhangi bir hayvanın yediği bir sahife kısmı yoktur.
Emzirme sayısını rivayet eden hadisle Aişe validemize nisbet edilen hadis arasında bir karışıklık söz konusu. İbn Mace’deki hadisin zaid olan ifadesi sebebiyle munker olduğunu âlimler söylemektedir.
el-Kurtubi ve el-Alusi (Ruhu’l-Meani: c.11, s.140) “hayvan” yeme kısmının mulhidler tarafından uydurulmuş olduğunu söylemişlerdir.
Halk niye dedi kodu edecekmiş? Kimseden korkmayan Ömer Kur’an’da var olan bir hükmü keçi yedi diye niye Kur’an’dandır diye bir mücadele vermiyor? Kur’an’da muhkem olarak yazılı olması gereken bir ayetin yazılmamasını nasıl sahabe bildiği halde Ömer onu Kur’an’a ayet diye yazmak istiyormuş. Ahmaklar, nassları ve Arabca’yı bilmeyenlerden çalarak fikir yürütüyorlar.
Bu ayet zaten Kur’an’ın neshedilen ayetlerindendir. Sünnetteki uygulamanın Kur’an‘da nass olarak neshine rağmen hükmün baki kaldığını ifade etmek için Ömer kitabın kenarına yazdırırdım demek istemiştir.
Keçinin Kur’an ayetini yediğini herkes bilecek ve sonrada bu ayet neydi ve niye yazılmadı diye hiçbir çekişme ve tartışmama yapmamış olacaklar? Bu sahabe gibi dinde dikkat ve azim sahibi olana insanlar için asla mümkün olmayan bir durumdur.
Bu saptırmadan başka bir şey değildir.
Ömer neshedilen ayeti Kur’an’ın kenarına haşiye olarak yazardım diyor. Bu mutlaka yapılması gereken bir şey değildi neshin vukuunu ve nesh üzerinde ne kadar durduklarını gösterir.
Rivayetlerin hiç birisinde Kur‘an’a sokmak gibi bir ifade yoktur mütercimler bunu öyle tercüme etmişler.
Ömer Kur’an’dan olmayanı Kur’an’a yazacaktı da Müslümanlar da bu kadar yıl bunun karşısında susacaklardı öyle mi? Sözlerin maksadını ve gayesini anlamaktan aciz Kur’anclık taifesi; Kur’an’ı Rasulullah’ın bile elinden almak ve kendi küfriyyatlarını haşa ona söyletmek istiyorlar. Bu proje; Yahudilerin ve musteşriklerin İslamla savaşlarının en sinsi tarafıdır. Mealci kafirler ve murtedler de bu projenin munafıkça taşeronluğunu yapıyorlar.
7-“BİR GRUP MAYMUN ZİNA YAPAN BİR MAYMUNU YAKALAMIŞ VE TAŞLAMA CEZASINI UYGULUYORLARDI. ONLARI BU HAKLI İŞTE DESTEKLEMEK İÇİN BEN DE TAŞ ATARAK YARDIM ETTİM” (BUHARİ 63/27).
C 7-
عن عمرو بن ميمون الأودي قال: رأيت قردة باليمن فرجمتها القردة فرجمتها معهم
Bu Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisi değil, Buharî’nin Amr İbn Meymun’dan (el-Evdî Rasulullah’ı -sallallahu aleyhi ve sellem- görmüştür. Söz onundur. Hicri 74 yılında Kufe’de ölmüştür) naklettiği bir haberdir.Bu Nuaym İbn Hammad’ın rivayetidir. Cahiliyye döneminde Yemen'de cereyan eden bir kıssanın naklidir.
Alıntı rastgele neye nerden aldığını bilmeden yapılmış.
Doğrusu: el-Keşmirî, Nuaym İbn Hammad’ın Buharî’nin Hadis isnad ettiği raviler arasında değil, Bâb tercümlerinde kendisinden rivayetler zikrettiği bir kimsedir. Bab tercümesi ile hadisi birbirinden ayıramayan cahiller bize aklı veriyorlar.
Maymunlar bile zina eden ceza uyguluyor ama bunlar maymunlardan da daha aşağı Müslümanların zina etmesine Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) uygulamasına rağmen göz yumuyorlar ve recmi inkâr ediyorlar Biz dinimizi onun ahkâmını inkâr eden kafirlerden değil. Allah’a iman etmiş olan sahabeden alırız.
Hâlbuki âlimlerin cumhuru hayvanların tenasülüne zina dememişlerdir.
***
Bu rivayet hadis değil, Amr b. Meymun'dan gelen bir haberdir. Bir maymunu taşlayan maymunları görünce Yahudilerin recm cezası ile ilişkilendirip aktarmıştır. Hayvanlar zaten nikahlanmazlar(!)
Zina-recm” kavramlarının maymunlar hakkında kullanılmış olması, -benzetme yoluyla- yapılan mecaz bir ifadedir.
Dolayısıyla, bu ifadelerden maymunların mükellef oldukları, zina yapmaları onları mesul edeceği, cezasının da recim olduğu hükmü çıkarılmaz. Rivayetin kritiğini yapanlar, bu rivayetin hayvanlarda sorumluluk olmadığı, onlarda aile düzeni bulunmadığı ve şerî cezaların hayvanlar için söz konusu olmadığı gerekçesiyle rivayetin illetli /muhmel olduğunu söylemişler, hatta İbnu’l-Cevzî (rahimehullah), bu rivayetin uydurma / mevdû olduğunu söylüyor, hiç önemli değil. Buharî nasıl olur da bu rivayeti alır! Buhârî aynı zamanda tarihçidir, onun çok mufassal bir tarihi vardır, tarihî bilgileri de vermesini bilir, bu rivayet de onlardan biridir.
8-“BİR KADININ PARMAKLARINI KESENİN CEZASI ŞÖYLEDİR: BİR PARMAK İÇİN 10 DEVE, İKİ PARMAK İÇİN 20 DEVE, ÜÇ PARMAK İÇİN 30 DEVE, DÖRT PARMAK İÇİN 20 -YİRMİ- DEVE FİDYE VERMELİDİR” (MUVATTA 43/11; HANBEL 2/182).
C 8- Niye zorlarına gidiyor ki bu diyettir. Sorun ne Kur’an’da zikredilmediği için mi? Neden Rasul’le (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun sözleriyle de sınandıklarına iman edemiyorlar?
9-“PEYGAMBER HİÇ BİR VAKİT AYAK ÜSTÜNDE İŞEMEDİ” (Hanbel 4/196; 6/136,192,213).
C 9- Bu bir rivayettir bir başka rivayette de bundan farklı bir haber rivayet edilir.
10-“PEYGAMBERİN AYAK ÜSTÜNDE İŞEDİĞİNİ GÖRDÜM” (BUHARİ 4/60,62; HANBEL 4/246; 5/382,394).
C 10- Birisi zannıyla konuşuyor ve kendi zamanında gördüğünü bir diğeri de kendi gördüğünü rivayet ediyor. Bunun sebebi de yerden sıçrama meselesidir. Bir diğer sebep de aşırı derecede sıkışmadır. Mescid’de bir adamın ayakta işemesi gibi. Gördüm diyen rivayet otların ve çalılıkların üzerine olan rivayettir. Bu bir insani durumdur din ve iman meselesi değildir. Bir başka husus da insanlardan sakınmadır. Demek sıçrayacak yerde kendini setredip oturarak işeniyor zaruret durumunda ve kimsenin görmediği bir yerde ayakta işeme ruhsatı veriliyor demektir. Anlamayana ne denir?
11-“UREYNE VE UKEYLE KABİLELERİNDEN BİR GRUP MEDİNE’YE GELEREK Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terketti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi” (Buhari 56/152, Tıb 5/1; Hanbel 3/107,163)
C 11- “Ukeyle” değil “UKL” olacak.
Onlar da ayet inmeden aynısı sahabeye yapmışlardı. Rasulullah da (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle yaptı bu da “kısas”a dâhildir. Deve sidiği ile tedavi eski Arab tıbbındandır.
12-“MUSA ÖLÜM MELEĞİNDEN ÇOK KORKUYORDU. BİR GÜN ÖLÜM MELEĞİ CANINI ALMAYA GELİNCE MELEĞİN YÜZÜNE TOKAT ATIP BİR GÖZÜNÜ ÇIKARDI” “ALLAH’IN ELÇİLERİ ARASINDA AYIRIM YAPMAYINIZ. BEN, YUNUS PEYGAMBERDEN BİLE ÜSTÜN DEĞİLİM” (Buhari 65/4,5; Hanbel 1/205,242,440; 2/405,468).
C 12- İbrahim’e gelen melekler nasıl niye insan kılığına girmişlerdi. Hatta Lut’un kavmi onlarla livata yapmak bile istemişlerdi.
Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) beni üstün göstermeyin demesi, Ehli kitap adamları incitmemek ve tevazu göstermek içindir. Yoksa Onun Allah katında Kur’an’da belirtilen makam-ı mahmud sahibi olmadığını söylemek değil. Bu makam sadece ona verilecektir. Ummeti onlardan daha çok olacak ve kıyamete kadar Kur’ana sahip çıkacak. İşte Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Ummetinin üstünlüğü fazileti buradadır.
13-“BEN ADEM OĞULLARININ EFENDİSİYİM” (HANBEL 1/5; 5/540,388).
C 13-“Vallahi sen en yüce bir ahlak üzeresin” (Nun:4) diyen Allah hata mı işlemiş. Kafirlerin zoruna gidiyor Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ademoğullarının efendisi seyyidi olması .
14-“HESAB GÜNÜ TÜM PEYGAMBERLER KORKU İÇİNDE CANLARININ DERDİNDE İKEN, SADECE BEN UMMETİMİ DÜŞÜNECEĞİM” (BUHARİ 97/36).
C 14- “Çeviri yanlış, evet hesabtan herkes korkacak Rasulullah hariç
15-“UĞURSUZLUK ÜÇ ŞEYDEDİR, AT, EV VE KADIN” (BUHARİ 76/53).
C 15- Bu din değil, hadisin evvelinde izah ediliyor, Arablar öyle görürlerdi. Uğursuzluk her zaman şeytandan değil, bazen de çevre şartlarının insanı sıkmasıyla huzursuzluk anlamındadır.
Bu Buhari (5093) ve Muslim’in (2225) Abdullah İbn Ömer’den rivayet ettikleri bir hadistir.
إنما الشؤم في ثلاثة في الفرس والمرأة والدار) [صحيح البخاري-كتاب الجهاد والسير- باب ما يذكر من شؤم الفرس]ٍ..
Muslim’in rivayetinde “innemâ” zikredilmez.Tirmizi’de Kitabu’l-Edeb’de rivayeti vardır. (Salim ve Hamza’dan Abdullah İbn Ömer’in oğulları)
رواه الإمام الترمذي في سننه عن سالم وحمزة ابني عبد الله بن عمر عن أبيهما أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال (الشؤم في ثلاثة في المرأة والمسكن والدابة) [سنن الترمذي-كتاب الأدب عن رسول الله- باب ما جاء في الشؤم [..
Ahmed İbn Hanbel,el-Hakim ve İbn Hibban bunu Sa’d Hadisinden “merfu” olarak rivayet etmişlerdir.“ من سعادة ابن آدم ثلاثة المرأة الصالحة والمسكن الصالح والمركب الصالح , ومن شقاوة ابن آدم ثلاثة المرأة السوء والمسكن السوء والمركب السوء”..
“Üç şey Adem oğlunun saadetindendir: Saliha kadın, uygun bir mesken-ev- ve Salih-uygun bir binek. Üç şey de Ademoğlunun sıkıntısındandır: Kötü kadın, kötü ev ve kötü binek”Buhari (4882)ve Muslim’de;
“ إن كان الشؤم في شيء ففي المرأة والدابة والسكن ” رواه الشيخان عن ابن عمر رضي الله عنهما..
“Eğer-olsaydı- varsa mutsuzluk o da kadında binekte ve meskendedir-olur-”Hadisin ne sahih lafzı; “Eğer olsaydı..bu üç şeyde olurdu.”
لو كان الشؤم في شيء لكان في المرأة والدار والفرس
Rasul, cahiliyyeyle ilgili “bir şeyde mutlak bir şekilde uğrusuzluk ve zarar görme inancını eleştirdikten sonra bu sözleri söylüyor.Yani cahiliyyede kuş uçurtmak fal bakmak vb adetleri ibtal ettikten sonra, bundan sonra da senin huzurun yoksa atına evine ve eşine bakman gerek demek istiyor.
Bu fıtrî olan bir durum değil, o gün Arablarda kadının bineğin ve evin insanın mutluluğundaki önemine işaret eder. Yani bunun dışında bir sorun yoksa kişinin mutsuzluğuna ciddi bir sebeb yoktur. Burada kasdedilen mutlak manada mutsuzluk veya uğrusuzluk değil, ahlak ve yeterlilik veya yeterli olmaması sebebiyle binek ve evdir.
Tercüme edenler kimi zaman bunu “uğursuzluk” olarak tercüme etmişlerdir. Halbuki hadislerde saadet kelimesi geçtiğine göre burada “şu’m”dan maksad “mutluluk”tur.
el-Hakim’de:
“ ثلاثة من الشقاء المرأة تراها فتسوؤك وتحمل لسانها عليك .والدابة تكون قطوفا، فإن ضربتها أتعبتك وإن تركتها لم تلحق أصحابك , والدار تكون ضيقة قليلة المرافق”..
“Üç şey mutsuzluktandır: Gördüğünde seni üzen mutsuz eden kadın (eş) daima sana ağır dil kullanır. Binek; huysuzdur, vursan seni yorar, vurmasan seni arkadaşlarından geriye bırakır, ev; konaklayacak imkanları dar olduğu zaman”İşte hakkında gürültü koparılan hadis. Kur’ancılık iddiasında bulunanlar ne Arab toplumunu ve ne de onların geleneksel ve kültürleriyle ilgili özelliklerini anlamak istiyorlar.
Arabları tek düze ve ruhsuz bir toplum gibi tahayyul ediyorlar.
Ebu Davud’da;
أبو داود عن سعد بن مالك، أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يقول: لا هامة ولا عدوى ولا طيرة، وإن تكن الطيرة في شيء ففي الفرس والمرأة والدار
İbn Receb, insanın günahlarının mutsuzluğunun sebebi olduğunu söylemiştir.16-“PEYGAMBER, SAVAŞTA KADINLARIN VA ÇOCUKLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİN BİR SAKINCASI OLMADIĞINI SÖYLEDİ” (BUHARİ, CİHAD/146; EBU DAVUD 113).
C 16- Buharî’de böyle bir hadis yoktur, Üstelik bunu yasakladı.
Bkz. Buhari: Kitabu’l-Cihad: 146. Bab’a: “Savaşta kadınların öldürülmesi”
Bu Buhari’nin Bâb’a verdiği addır [ قتل النساء فى الحرب ] alttaki hadis ise (Abdullah İbn Ömer hadisidir (Nr:2852)
144-145. da gece yapılan baskınla savaşta çocukların öldürülmemesi emri zikredilir.
Kâfir mealciler utanmak bilmediklerinden, Kur’an’ın ayetlerini çarpıttıkları gibi hadiseleri de çarpıtıyorlar.
Yoksa hadisin metninde böyle bir emir yok
Bu cahiller ise, sanki Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadisi kadınların ve çocukların öldürülmesini emrediyormuş gibi anlatıyor. Peki, Tevrat’ta çocukların duvarlara vurularak öldürülmelerini neden kınamıyorlar kalblerinde maraz var bu kafirlerin de onun için.
İşte Buhari hadisi:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gece saldırısında çocukları ve kadınların ölmüş olduğunu görünce bundan hiç hoşlanmadı” (2851,2852)
باب قتل الصبيان في الحرب
حدثنا أحمد بن يونس أخبرنا الليث عن نافع أن عبد الله رضي الله عنه أخبره أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان
حدثنا أحمد بن يونس أخبرنا الليث عن نافع أن عبد الله رضي الله عنه أخبره أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان
Ancak Nasara “iğare” (gece ya da sabah baskını) hadisini çocukları ve kadınları öldürme emri gibi algılamışlardır.
Aşağıdaki hadisler Buhari hadisleri . Fakat bu hadisler, gece baskınında istenmeden öldürülmüş olabilecek olabilecek olan kadınlar ve çocuklar hakkındadır Yoksa bun engelleyen açık hadisler var.
صحيح البخاري-كتاب الجهاد والسير
– باب قتل الصبيان في الحرب
2850 عن الصعب بن جثامة رضي الله عنهم قال ( مر بي النبي صلى الله عليه وسلم بالأبواء أو بودان وسئل عن أهل الدار يبيتون من المشركين فيصاب من نسائهم وذراريهم قال هم منهم وسمعته يقول لا حمى إلا لله ولرسوله صلى الله عليه وسلم
2851 عن نافع أن عبد اللهرضي الله عنه أخبره (أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان)
-باب قتل النساء في الحرب
2852 عن نافع عن ابن عمررضي الله عنهما قال وجدت امرأة مقتولة في بعض مغازي رسول الله صلى الله عليه وسلم فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان)
-باب أهل الدار يبيتون فيصاب الولدان والذراري:
Bunu yasaklayan hadis Muslim’dedir.
صحيح مسلم » كتاب الجهاد والسير » باب تحريم قتل النساء والصبيان في الحرب:
1744 حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة حدثنا محمد بن بشر وأبو أسامة قالا حدثنا عبيد الله بن عمر عن نافع عن ابن عمر قال وجدت امرأة مقتولة في بعض تلك المغازي فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان
– باب قتل الصبيان في الحرب
2850 عن الصعب بن جثامة رضي الله عنهم قال ( مر بي النبي صلى الله عليه وسلم بالأبواء أو بودان وسئل عن أهل الدار يبيتون من المشركين فيصاب من نسائهم وذراريهم قال هم منهم وسمعته يقول لا حمى إلا لله ولرسوله صلى الله عليه وسلم
2851 عن نافع أن عبد اللهرضي الله عنه أخبره (أن امرأة وجدت في بعض مغازي النبي صلى الله عليه وسلم مقتولة فأنكر رسول الله صلى الله عليه وسلم قتل النساء والصبيان)
-باب قتل النساء في الحرب
2852 عن نافع عن ابن عمررضي الله عنهما قال وجدت امرأة مقتولة في بعض مغازي رسول الله صلى الله عليه وسلم فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان)
-باب أهل الدار يبيتون فيصاب الولدان والذراري:
Bunu yasaklayan hadis Muslim’dedir.
صحيح مسلم » كتاب الجهاد والسير » باب تحريم قتل النساء والصبيان في الحرب:
1744 حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة حدثنا محمد بن بشر وأبو أسامة قالا حدثنا عبيد الله بن عمر عن نافع عن ابن عمر قال وجدت امرأة مقتولة في بعض تلك المغازي فنهى رسول الله صلى الله عليه وسلم عن قتل النساء والصبيان
17-“DÜNYA BALIĞIN ÜZERİNDEDİR. BALIK BAŞINI SALLAYINCA DÜNYADA DEPREMLER OLUR” (İbni Kesir, 2/29; 50/1).
C 17- İbn Kesir de böyle bir hadis zikredilse bile İbn Kesir onun mutlaka batıl olduğuna işaret etmiştir.
Bakalım İbn Kesir öyle mi diyor yoksa bu hadisi inkar mı ediyor:
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ (6)
وقوله : ( له ما في السماوات وما في الأرض وما بينهما وما تحت الثرى ) أي : الجميع ملكه وفي قبضته ، وتحت تصريفه ومشيئته وإرادته وحكمه ، وهو خالق ذلك ومالكه وإلهه ، لا إله سواه ، ولا رب غيره .
وقوله : ( وما تحت الثرى ) قال محمد بن كعب : أي ما تحت الأرض السابعة .
وقال الأوزاعي : إن يحيى بن أبي كثير حدثه أن كعبا سئل فقيل له : ما تحت هذه الأرض ؟ فقال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض . قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : صخرة . قيل : وما تحت الصخرة ؟ قال : ملك . قيل : وما تحت الملك ؟ قال : حوت معلق طرفاه بالعرش ، قيل : وما تحت الحوت ؟ قال : الهواء والظلمة وانقطع العلم .
وقال ابن أبي حاتم : حدثنا أبو عبيد الله ابن أخي ابن وهب ، حدثنا عمي ، حدثنا عبد الله بن عياش ، حدثنا عبد الله بن سليمان عن دراج ، عن عيسى بن هلال الصدفي ، عن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” إن الأرضين بين كل أرض والتي تليها مسيرة خمسمائة عام ، والعليا منها على ظهر حوت ، قد التقى طرفاه في السماء ، والحوت على صخرة ، والصخرة بيد الملك ، والثانية سجن الريح ، والثالثة فيها حجارة جهنم ، والرابعة فيها كبريت جهنم ، والخامسة فيها حيات جهنم والسادسة فيها عقارب جهنم ، والسابعة فيها سقر ، وفيها إبليس مصفد بالحديد ، يد أمامه ويد خلفه ، فإذا أراد الله أن يطلقه لما يشاء أطلقه ” .
هذا حديث غريب جدا ورفعه فيه نظر .
وقال الحافظ أبو يعلى في مسنده : حدثنا أبو موسى الهروي ، عن العباس بن الفضل قال : قلت : ابن الفضل الأنصاري ؟ قال : نعم ، عن القاسم بن عبد الرحمن ، عن محمد بن علي ، عن جابر بن عبد الله قال : كنت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في غزوة تبوك ، فأقبلنا راجعين في حر شديد ، فنحن متفرقون بين واحد واثنين ، منتشرين ، قال : وكنت في أول العسكر : إذ عارضنا رجل فسلم ثم قال : أيكم محمد ؟ ومضى أصحابي ووقفت معه ، فإذا رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أقبل في وسط العسكر على جمل أحمر ، مقنع بثوبه على رأسه من الشمس ، فقلت : أيها السائل ، هذا رسول الله قد أتاك . فقال : أيهم هو ؟ فقلت : صاحب البكر الأحمر . فدنا منه ، فأخذ بخطام راحلته ، فكف عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم ، فقال : أنت محمد ؟ قال : ” نعم ” . قال : إني أريد أن أسألك عن خصال ، لا يعلمهن أحد من أهل الأرض إلا رجل أو رجلان ، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” سل عما شئت ” . فقال : يا محمد ، أينام النبي ؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” تنام عيناه ولا ينام قلبه ” . قال : صدقت . ثم قال : يا محمد ، من أين يشبه الولد أباه وأمه ؟ قال : ماء الرجل أبيض غليظ ، وماء المرأة أصفر رقيق ، فأي الماءين غلب على الآخر نزع الولد ” . فقال صدقت . فقال : ما للرجل من الولد وما للمرأة منه ؟ فقال : ” للرجل العظام والعروق والعصب ، وللمرأة اللحم والدم والشعر . قال : صدقت . ثم قال : يا محمد ، ما تحت هذه ؟ يعني الأرض . فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” خلق ” . فقال : فما تحتهم ؟ قال : ” أرض ” . قال : فما تحت الأرض ؟ قال ” الماء ” قال : فما تحت الماء ؟ قال : ” ظلمة ” . قال : فما تحت الظلمة ؟ قال : ” الهواء ” . قال : فما تحت الهواء ؟ قال : ” الثرى ” . قال : فما تحت الثرى ؟ ففاضت عينا رسول الله صلى الله عليه وسلم بالبكاء ، وقال : ” انقطع علم المخلوقين عند علم الخالق ، أيها السائل ، ما المسئول عنها بأعلم من السائل ” . قال : فقال : صدقت ، أشهد أنك رسول الله . فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” أيها الناس ، هل تدرون من هذا ؟ ” قالوا : الله ورسوله أعلم . قال : ” هذا جبريل صلى الله عليه وسلم .
هذا حديث غريب جدا ، وسياق عجيب ، تفرد به القاسم بن عبد الرحمن هذا ، وقد قال فيه يحيى بن معين : ” ليس يساوي شيئا ” وضعفه أبو حاتم الرازي ، وقال ابن عدي : لا يعرف .
قلت : وقد خلط في هذا الحديث ، ودخل عليه شيء في شيء ، وحديث في حديث . وقد يحتمل أنه تعمد ذلك ، أو أدخل عليه فيه ، فالله أعلم .
Anlayana ve iftira eden bir daha dedikleri üzerinde düşünmesi için.وقوله : ( له ما في السماوات وما في الأرض وما بينهما وما تحت الثرى ) أي : الجميع ملكه وفي قبضته ، وتحت تصريفه ومشيئته وإرادته وحكمه ، وهو خالق ذلك ومالكه وإلهه ، لا إله سواه ، ولا رب غيره .
وقوله : ( وما تحت الثرى ) قال محمد بن كعب : أي ما تحت الأرض السابعة .
وقال الأوزاعي : إن يحيى بن أبي كثير حدثه أن كعبا سئل فقيل له : ما تحت هذه الأرض ؟ فقال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض . قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : الماء . قيل : وما تحت الماء ؟ قال : الأرض ، قيل : وما تحت الأرض ؟ قال : صخرة . قيل : وما تحت الصخرة ؟ قال : ملك . قيل : وما تحت الملك ؟ قال : حوت معلق طرفاه بالعرش ، قيل : وما تحت الحوت ؟ قال : الهواء والظلمة وانقطع العلم .
وقال ابن أبي حاتم : حدثنا أبو عبيد الله ابن أخي ابن وهب ، حدثنا عمي ، حدثنا عبد الله بن عياش ، حدثنا عبد الله بن سليمان عن دراج ، عن عيسى بن هلال الصدفي ، عن عبد الله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” إن الأرضين بين كل أرض والتي تليها مسيرة خمسمائة عام ، والعليا منها على ظهر حوت ، قد التقى طرفاه في السماء ، والحوت على صخرة ، والصخرة بيد الملك ، والثانية سجن الريح ، والثالثة فيها حجارة جهنم ، والرابعة فيها كبريت جهنم ، والخامسة فيها حيات جهنم والسادسة فيها عقارب جهنم ، والسابعة فيها سقر ، وفيها إبليس مصفد بالحديد ، يد أمامه ويد خلفه ، فإذا أراد الله أن يطلقه لما يشاء أطلقه ” .
هذا حديث غريب جدا ورفعه فيه نظر .
وقال الحافظ أبو يعلى في مسنده : حدثنا أبو موسى الهروي ، عن العباس بن الفضل قال : قلت : ابن الفضل الأنصاري ؟ قال : نعم ، عن القاسم بن عبد الرحمن ، عن محمد بن علي ، عن جابر بن عبد الله قال : كنت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في غزوة تبوك ، فأقبلنا راجعين في حر شديد ، فنحن متفرقون بين واحد واثنين ، منتشرين ، قال : وكنت في أول العسكر : إذ عارضنا رجل فسلم ثم قال : أيكم محمد ؟ ومضى أصحابي ووقفت معه ، فإذا رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أقبل في وسط العسكر على جمل أحمر ، مقنع بثوبه على رأسه من الشمس ، فقلت : أيها السائل ، هذا رسول الله قد أتاك . فقال : أيهم هو ؟ فقلت : صاحب البكر الأحمر . فدنا منه ، فأخذ بخطام راحلته ، فكف عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم ، فقال : أنت محمد ؟ قال : ” نعم ” . قال : إني أريد أن أسألك عن خصال ، لا يعلمهن أحد من أهل الأرض إلا رجل أو رجلان ، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” سل عما شئت ” . فقال : يا محمد ، أينام النبي ؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” تنام عيناه ولا ينام قلبه ” . قال : صدقت . ثم قال : يا محمد ، من أين يشبه الولد أباه وأمه ؟ قال : ماء الرجل أبيض غليظ ، وماء المرأة أصفر رقيق ، فأي الماءين غلب على الآخر نزع الولد ” . فقال صدقت . فقال : ما للرجل من الولد وما للمرأة منه ؟ فقال : ” للرجل العظام والعروق والعصب ، وللمرأة اللحم والدم والشعر . قال : صدقت . ثم قال : يا محمد ، ما تحت هذه ؟ يعني الأرض . فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” خلق ” . فقال : فما تحتهم ؟ قال : ” أرض ” . قال : فما تحت الأرض ؟ قال ” الماء ” قال : فما تحت الماء ؟ قال : ” ظلمة ” . قال : فما تحت الظلمة ؟ قال : ” الهواء ” . قال : فما تحت الهواء ؟ قال : ” الثرى ” . قال : فما تحت الثرى ؟ ففاضت عينا رسول الله صلى الله عليه وسلم بالبكاء ، وقال : ” انقطع علم المخلوقين عند علم الخالق ، أيها السائل ، ما المسئول عنها بأعلم من السائل ” . قال : فقال : صدقت ، أشهد أنك رسول الله . فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” أيها الناس ، هل تدرون من هذا ؟ ” قالوا : الله ورسوله أعلم . قال : ” هذا جبريل صلى الله عليه وسلم .
هذا حديث غريب جدا ، وسياق عجيب ، تفرد به القاسم بن عبد الرحمن هذا ، وقد قال فيه يحيى بن معين : ” ليس يساوي شيئا ” وضعفه أبو حاتم الرازي ، وقال ابن عدي : لا يعرف .
قلت : وقد خلط في هذا الحديث ، ودخل عليه شيء في شيء ، وحديث في حديث . وقد يحتمل أنه تعمد ذلك ، أو أدخل عليه فيه ، فالله أعلم .
“Liderler mutlaka Kurayş kabilesinden seçilmelidir” (Buhari 3/129,183; 4/121; 86/31).
Böyle bir hadis yok. Bu lafızlarla bir tek sahih hadis yok. Varsa Arabcasını yerini ve kaynağını belirterek ortaya koysunlar..!Ahmaklar hadisleri de anlamaktan acizler acele ile ve nefretle bu hadislerin anlamı saptırıyorlar. Kurayşlilik hadisi, kaderi bir durumu açıklayan hadislerdendir. Şeri bir emri ve farzı dile getirmemektedir.
18-“TÜM KARA KÖPEKLERİ ÖLDÜRÜNÜZ. ÇÜNKÜ ONLAR ŞEYTANDIR” (HANBEL 4/85; 5/54).
C 18-Nubuvveti anlamayana bunu izah etmek için nefes tüketmeye gerek yok.
19-“KARGA FASIKTIR” (BUHARİ 59/16; HANBEL 2/52).
C 19-
أخرج البخاري , ومسلم عن عائشة , قالت : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : { خمس فواسق يقتلن في الحل والحرم : الغراب , والحدأة , والعقرب , والفأرة , والكلب العقور
Aptal adamlar zannediyorlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kargaya “fasık” demiş..!? Tabii onlar Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) çok biliyorlar ya. Karga fâsık olursa, kâfir olur demiştir demeye getiriyorlar hadisi ibtal edib safların akıllarıyla oynamak için.Hiç kargaya “fâsık” denir mi demeye getiriyorlar. Halbuki kargaya ve fareye “fâsık” değil, “fuveysika” denilmiştik ki bu da mecâzi bir isimlendirmedir. Gıdaları, ve sebzeleri ifsad ettikleri için.
لسان العرب – (ج 10 / ص 308 (
كأَن الفأرة إنما سميت فُويْسِقةً لخروجها من جُحْرها على الناس والفِسْقُ الخروج عن الأَمر
النهاية في غريب الأثر – (ج 3 / ص 854)أنه سَمَّى الفأرةَ فُوَيْسِقَة تصغير فاسِقة لخروجها من جُحْرها على الناس وإفسادِها
تفسير ابن كثير – (ج 1 / ص 209 (الفاسق في اللغة: هو الخارج عن الطاعة أيضًا. وتقول العرب: فسقت الرطبة: إذا خرجت من قشرتها ولهذا يقال للفأرة: فويسقة، لخروجها عن جُحْرها للفساد
فتح الباري لابن حجر – (ج 6 / ص 47 (
وَوَقَعَ فِي حَدِيث أَبِي سَعِيد عِنْد اِبْن مَاجَهْ : قِيلَ لَهُ لِمَ قِيلَ لِلْفَأْرَةِ فُوَيْسِقَة ؟ فَقَالَ : لِأَنَّ النَّبِيّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِسْتَيْقَظَ لَهَا وَقَدْ أَخَذَتْ الْفَتِيلَة لِتُحْرِق بِهَا الْبَيْت .
فَهَذَا يُومِئ إِلَى أَنَّ سَبَب تَسْمِيَة الْخَمْس بِذَلِكَ لِكَوْنِ فِعْلهَا يُشْبِه فِعْل الْفُسَّاق
İnsanların gıdalarını ifsad ettiği ve eşyaya zarar verip karıştırdığı için. Köyde yaşamayan ve -ala- karganın bu durumunu bilmeyenden bunu anlaması beklenemez. Karga fasıktır değil “minel-fuveysika”dandır. “Fuvesika” fasıkçık demektir bu da mecazen hayvanın zararına işaret için söylenmiştir.كأَن الفأرة إنما سميت فُويْسِقةً لخروجها من جُحْرها على الناس والفِسْقُ الخروج عن الأَمر
النهاية في غريب الأثر – (ج 3 / ص 854)أنه سَمَّى الفأرةَ فُوَيْسِقَة تصغير فاسِقة لخروجها من جُحْرها على الناس وإفسادِها
تفسير ابن كثير – (ج 1 / ص 209 (الفاسق في اللغة: هو الخارج عن الطاعة أيضًا. وتقول العرب: فسقت الرطبة: إذا خرجت من قشرتها ولهذا يقال للفأرة: فويسقة، لخروجها عن جُحْرها للفساد
فتح الباري لابن حجر – (ج 6 / ص 47 (
وَوَقَعَ فِي حَدِيث أَبِي سَعِيد عِنْد اِبْن مَاجَهْ : قِيلَ لَهُ لِمَ قِيلَ لِلْفَأْرَةِ فُوَيْسِقَة ؟ فَقَالَ : لِأَنَّ النَّبِيّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِسْتَيْقَظَ لَهَا وَقَدْ أَخَذَتْ الْفَتِيلَة لِتُحْرِق بِهَا الْبَيْت .
فَهَذَا يُومِئ إِلَى أَنَّ سَبَب تَسْمِيَة الْخَمْس بِذَلِكَ لِكَوْنِ فِعْلهَا يُشْبِه فِعْل الْفُسَّاق
20-“ALLAH ZAMANDIR” (MUVATTA 56/3).
C 20- Cümlede “mahzuf” olanı bilmediklerin “Allah Dehr’dir cümlesini Allah zamandır diye tercüme ediyorlar halbuki doğrusu Allah Dehrin Rabbidir olacak.
21-“ALLAH, AHİRETTE PEYGAMBERLERE KİMLİĞİNİ KANITLAMAK İÇİN BACAĞINI AÇIP BALDIRINI GÖSTERİR” (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. Surenin tefsiri).
C 21- Buhari (6574) ve Muslim (1055) Ebu Davud (4730) dahil 100 Hadis kaynağı bu hadisi Ebu Hurayra’den rivayet etmişlerdir.
Bu ayet Kalem suresi 42. Ayettir
يومّ يُكْشَفُ عَنْ] سَاقٍ[ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلا يَسْتَطِيعُونَ
[ سَاقٍ] kelimesinin hangi anlama geldiğini bilmek için hangi bilgiye sahibiz?Hadiste anlamını inkâr edenlerin Kur’an tefsirinde ve tercümesinde veya yorumunda diyelim, başvurdukları tek kaynak sözlük değil mi? Hadisin huccet ve delil olmasını inkâr eden bu insanlar acaba ayette bu kelimeye nasıl anlama vereceklerdir?
Soruyorum. Neye nisbet edildiği ayette açık olmayan bir kelmiye nasıl ve ne ile anlam verebilirsiniz?
Bu kelime Arabca’da “yalın” olarak hangi anlama gelmektedir?
Hadisi kabul etmeyen tefsir edecek? “Baldır” kelimesi ya da bacak diye anlamlandırdığımızı düşünelim. Peki bunun tuhaf tarafı ne? Kur’ancılık yapanlar zaten tercüme de Arabca sözlük anlamından farklı bir anlam arayışı içinde değiller. Yani aslında bu anlam onların mantığına en uygun olan anlam. Neden Kur’an’daki bir kelimenin dayandıkları dile göre tercümesinden rahatsız oluyorlar. Allah’ın “el”i meselesi buna benzer. Sıfat konusunda ummetin âlimlerinin ilminden mahrumlar, bunu konuyu kavrayamıyorlar.
“Sâk” kelimesi Allah’ın baldırı değildir Sıfattır. Hadis yanlış tercüme edilmiştir. Hadiste de “kimlik” kelimesi diye bir şey yoktur.
Buhari, Kitabu’t-Tevhid’de (7002) Muslim Sa’d İbn Malik (Ebu Said el-Hudri) den benzer bir hadiste yine “Sâk” konusunu rivayet eden bir hadis tahric etmiştir.
عن أبي سعيد الخدري ، قال : قلنا يا رسول الله ، هل نرى ربنا يوم القيامة ؟ قال : هل تضارون في رؤية الشمس والقمر إذا كانت صحوا ؟ قلنا : لا . قال : فإنكم لا تضارون في رؤية ربكم يومئذ إلا كما تضارون في رؤيتهما ، ثم قال : ينادي مناد : ليذهب كل قوم إلى ما كانوا يعبدون ، فيذهب أصحاب الصليب مع صليبهم ، وأصحاب الأوثان مع أوثانهم ، وأصحاب كل آلهة مع آلهتهم ، حتى يبقى من كان يعبد الله من بر أو فاجر وغبرات من أهل الكتاب ، ثم يؤتى بجهنم تعرض كأنها سراب ، فيقال لليهود : ما كنتم تعبدون ؟ قالوا : كنا نعبد عزير بن الله . فيقال : كذبتم ، لم يكن لله صاحبة ولا ولد ، فما تريدون ؟ قالوا : نريد أن تسقينا ، فيقال : اشربوا ، فيتساقطون في جهنم . ثم يقال للنصارى : ما كنتم تعبدون ؟ فيقولون : كنا نعبد المسيح بن الله ، فيقال : كذبتم لم يكن لله صاحبة ولا ولد . فما تريدون ؟ فيقولون : نريد أن تسقينا . فيقال : اشربوا ، فيتساقطون ، حتى يبقى من كان يعبد الله من بر أو فاجر ، فيقال لهم : ما يحبسكم وقد ذهب الناس ، فيقولون : فارقناهم ونحن أحوج منا إليه اليوم ، وإنا سمعنا مناديا ينادي : ليلحق كل قوم بما كانوا يعبدون وإنما ننتظر ربنا . قال : فيأتيهم الجبار في صورةٍ غير صورته التي رأوه فيها أول مرة ، فيقول أنا ربكم . فيقولون : أنت ربنا ! فلا يكلمه إلا الأنبياء . فيقول هل بينكم وبينه آية تعرفونه ، فيقولون الساق ، فيكشف عنساقه ، فيسجد له كل مؤمن ، ويبقى من كان يسجد لله رياء وسمعة ، فيذهب كيما يسجد فيعود ظهره طبقا واحدا
22-“PEYGAMBER 30 ERKEĞİN CİNSEL GÜCÜNE SAHİPTİ” (BUHARİ).C 22- Bunda yadırganacak ne var? O bunu haber veriyorsa doğrudur. Bu Onun kendisini övmesi babında değil şehvetine ne kadar hâkim olduğunun delilidir.
قال الراوي: قلت لأنس: أوَكَان يطيقه؟ قال: كنَّا نتحدث أنه أعطي قوة ثلاثين. رواه البخاري.
وعند الإسماعيلي عن معاذ: قوَّة أربعين, زاد أبو نعيم عن مجاهد: كل رجل من رجال أهل الجنة
Bu söz sahabe sözüdür. Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinin bunu söylediği doğru değil..وعند الإسماعيلي عن معاذ: قوَّة أربعين, زاد أبو نعيم عن مجاهد: كل رجل من رجال أهل الجنة
حدثنا محمد بن بشار قال: حدثنا معاذ بن هشام قال: حدثني أبي، عن قتادة قال: حدثنا أنس بن مالك قال: كان النبي صلى الله عليه وسلم يدور على نسائه في الساعة الواحدة، من الليل والنهار، وهن إحدى عشرة قال: قلت لأنس: أو كان يطيقه؟ قال: كنا نتحدث أنه أعطي قوة ثلاثين
وقال سعيد، عن قتادة: إن أنسا حدثهم: تسع نسوة
Buharî:[280، 4781، 4917]وقال سعيد، عن قتادة: إن أنسا حدثهم: تسع نسوة
23-“PEYGAMBER NEREDE GÜZEL BİR KADIN GÖRSE HEMEN EVE KOŞAR ZEYNEB’LE YATARDI” (BUHARİ, HİBE/8)
C 23- Bu tarz sözler Nebinin de insan olduğunu kadınların erkekleri cezp ettiğini gösterir. Ama bize din ve edeb öğretmek olduğunu ise hiç hatırımıza getirmeyiz. Birinizin hoşuna giden kadınlar olursa ve nefsinizi tahrik eden bir şey olursa, bunu eşlerinizle giderin ve eşlerine de dışarıdaki kocalarının bu durumunu anlamaları ve ona göre onlara muamale etmelerini ifade eder.
24-“PEYGAMBERİN İZNİYLE İHRAMDAN ÇIKIP MİNA’DA BULUNAN KADINLARIMIZA YÖNELDİK. ZEKERLERİMİZDEN MENİ DAMLIYORDU ” (Buhari, Hac/81; Muslim Hacc/141).
C 24- Niçin Arabların erkek gibi doğru ve olanı vasfetmeleri zorlarına gidiyor ve akıllarını bunu almıyor ki?
25-“PEYGAMBER ÖLDÜĞÜNDE, ZIRHI BİRKAÇ KİLO ARPA KARŞILIĞINDA BİR YAHUDİ’NİN YANINDA REHİN DURUYORDU” (BUHARİ 34/14,33,88; HANBEL 1/300; 6/42,160,230).
C 25- Neden böyle bir şey yasak olsun veya haram olduğuna delalet eden bir nass var mı?
26-“PEYGAMBER, MEDİNE’DE BİR YAHUDİ TARAFINDAN BÜYÜLENDİ. GÜNLERCE NE YAPTIĞINI BİLMEZ DURUMDA ORTALIKTA DOLAŞTI.” (Buhari 59/11; 76/47; HANBEL 6/57; 4/367).
C 26- Bu tercümelerin hepsi problemli. O asla ibadetinden ve herhangi bir nubuvvet görevinin de zerre kadar hata etmiş değildir. Ancak onun kadınlarla cinsel ilişkide olmadığı halde, şeytanın kendisine o yönden zarar vermek istediğini ve sebepsiz yere ihtilam oluyormuş hissi duyduğunu gösterir. Eyyub aleyhisselamla ilgili ayetleri bir hatırlayın “şeytan bana zarar verdi diyor? Eyyub’un sanki Kur’an’da kıssasını hiç okumamışlar gibi konuşuyorlar. Hem de ayette “azab” verdi kelimesi geçiyor. Hadis’te ifade edilen bundan da hafif.
27-“SOL ELİNİZLE YEMEYİNİZ, İÇMEYİNİZ; ÇÜNKÜ ŞEYTAN SOL ELİYLE YER İÇER” (HANBEL 2/8,33)Cabr İbn Abdillah hadisidir.(Muslim:3770),
C 27-
لا يأكلن أحدكم بشماله ولا يشربن بها ، فإن الشيطان يأكل بشماله ، ويشرب بها
مسلم ” كتاب الأشربة ،باب آداب الطعام والشراب وأحكامهما الحديث رقم (2019) (2020
İbn Mace: Ahmed İbn Hanbel: Musned: 141771, 147331 24 kaynakta rivayet edilmiştir. Tirmizi: 1799, Buna şahidlik eden 100 farklı kaynakta da benzeri rivayetler vardır.مسلم ” كتاب الأشربة ،باب آداب الطعام والشراب وأحكامهما الحديث رقم (2019) (2020
: ” لَا تَأْكُلُوا بِالشِّمَالِ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ يَأْكُلُ بِالشِّمَالِ ” .
O demişse doğrudur. Şeytan’ın gördüğüne ve vesvese verdiğine iman ediyorlar, ama Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve elem) sözüne iman etmiyorlar.Peki, o böyle bir söylememişse bunu rivayet eden sahabe kim olmuş oluyor? Yalancı değil mi? Nebiyi görüp imam edenler ve onunla canları ve mallarını Allah yolunda feda edenler yalancı Rasulü (sallallahu aleyhi ve elem) görmemiş ve onun hiçbir acısını yaşamamış ve onunla birlikte tek gazveye çıkamamış olan munafıklar Müslümanlara ve bu ummete din öğretmeye çalışıyorlar küfr ve riddet ehli bunlar.
İbn Haz der ki: Bu emirden sonra kimsenin mecbur kalmadıkça sol eliyle yemesi caiz değildir. Bu aynı zamanda müşriklere ve şeytan muhalefettir. Meslenin aslı sol elle yemenin şeytana benzemesi değil, şeytan denen bir mahlukun varlığını kabul etmeme ve Rasulullah’ı yalanlamadır.
Es-San’anî ve şe-Şevkanî emrin vucubu gerektirdiğini söylemişlerdir.Cu7hmhur fukha ise bunun “müstehab” olduğunu söylemişlerdir. (es-San’anî)
Takiyuddin es-Subki ve oğlu Tacuddin s-Subki, bunun haramlığını söylemişlerdir.
Rasulullah Safa ve Merve’yi sa’y ederken Safa’dan başladı safa sağında idi ve Kur’an‘daki tavaf ve sa’y ayetinde önce zikredildi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) daima sağıyla işe başlamayı severdi.
28-“PEYGAMBER, ‘BENDEN KURAN HARİCİNDE HİÇ BİR ŞEY YAZMAYINIZ. KİM BENDEN BİR ŞEY YAZDIYSA ONU İMHA ETSİN” (Muslim, Zuhd 72; Hanbel 3/12,21,39).
C 28- “Benden başkasını değil,Kur’an’ı yazınız” olacaktı.
Acaba Onun hadislerin yazılmasını emrettiği hadisleri sayısını biliyor mu bu adamlar. Bunlar karga gibidirler bir gagaları var, onunla da gözünüzü oymaya kalkışırlar.
Hani Peygamberin ”hadislerine iman edilmeyecekti. O zaman nasıl oluyor da Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sadece ilk zamanlar Kur’an hadislerle karıştırılmasın diye sözlerini yazmayı yasakladığını nasıl kabul ediyorlar. Hani Kur’an’dan başka bir “hadis”inanılmaması gerekiyordu?
Hadislerin –bir süre- yazılmasını yasaklayan rivayete de hadistir. Hani Kur’an’a göre doğru da olsa yanlış da olsa, Rasul’ün hadislerinin alınmaması gerekiyordu?
29-“ÖMER, PEYGAMBERDEN, HALKIN DOĞRU YOLDAN SAPMAMALARI İÇİN KENDİSİNE BİRŞEYLER SÖYLEYİP YAZMASINI İSTEDİĞİNDE; PEYGAMBER: ‘ALLAH’IN KİTABI BİZE YETER’ DEDİ” (Buhari İtisam 26, İlim 39, Cenaiz 32, Merza 17; Muslim Cenaiz 23, Vasaya 22)
C 29- “insanlar tartışınca ve rasulullah da sürekli baygınlık geçirdiği için Ömer buna engel oldu.”
30-“PEYGAMBER AMR B. AS’A, SÖYLEDİĞİ HER SÖZÜ YAZMASINI EMRETTİ” (Hanbel 2/162,192,207).
C 30- Emretmedi “izin” verdi
Ebu Said hadisinde ise bize, “izin “vermedi” denir.
عن أبي سعيد قال : ” جهدنا بالنبي صلى الله عليه وسلم أن يأذن لنا في الكتابة فأبى ” ، وفي رواية عنه قال : ” استأذنَّا النبي صلى الله عليه وسلم في الكتابة فلم يأذن لنا ” .
Bu rivayeti ise hiç anmak istemezler: وروى الإمام أحمد وأبو داود عن عبد الله بن عمرو قال : كنت أكتب كل شيء أسمعه من رسول الله صلى الله عليه وسلم أريد حفظه ، فنهتني قريش عن ذلك ، وقالوا : تكتب كل شيء تسمعه من رسول الله صلى الله عليه وسلم، ورسول الله صلى الله عليه وسلم بشر يتكلم في الغضب والرضا ؟ فأمسكْتُ عن الكتابة حتى ذكرت ذلك لرسول الله صلى الله عليه وسلم فأومأ بإصعبه إلى فيه ( أي فمه ) فقال : ( اكتب فوالذي نفسي بيده ما يخرج منه إلا حق
“Yaz ve vallahi bu buradan batıl olan hi,ç bir şey çıkmaz diyerek ağzına işaret etti.(Ebu Davud, Ahmed İbn Hanbel; Abdullah İbn Amr’dan)ed-Darimî, el-Hatib el-Bağdadi vd. birçok Hadis İmamı hadisi yazma hadislerinin hem sened ve hem de metin cihetiyle yazmayı geçici olarak olarak yasaklayan hadislerden daha çok ve güçlü olduğunu isbat etmişlerdir ki ummetin bu konuda icmaı vardır.
31-” KURAN’DAN BAŞKA HİDAYET KAYNAĞI ARAYAN SAPITMIŞTIR” (TİRMİZİ 2906).
C 31- Haşa madem öyle, Kur’an neden Rasul’den (sallallahu aleyhi ve sellem) önceki nebilerin “hudası”na uymasını istiyor? Musa neden Harun’a benim emrime uymadın mı diye ona kızıyor?
Peki bu durumda Rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) ”itaat eden” nasıl hidayet ermiş oluyor?
Kur’an Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) önceki nebilerin ve rasullerin “hudası”na uymasını O’na emretmektedir.
أولَئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ
“İşte onlar [İbrahim, İshak, Yakub, Nuh, Davud, Suleyman, Eyyub,Yusuf, Musa, Harun, Zekeriya, Yahya, İsa, İlyas, İsmail, el-Yesa’,Yunus, Lut] Allah’ın hidayete erdirdikleridir sen de onların hudasına uy” (En’am:89)
Bu 17 isimden sadece üç nebiye (Musa, Davud, İsa) kitab verilmiştir. Diğerleri rasul değildir ve kendilerine kitab verilmemiştir.
“Onların hudası”; Allah’ın ictibası ve onları hidayete erdirmesidir. Allah’ın nebilerini risalete ve vahye fıtraten uygun yaratması ve onları vahyi için seçmesi bir hidayet olduğu gibi, onların bu vahyi fıkhetmeleri de bir hidayettir.
Çünkü nebi ister istemez Allah’ın korumasındadır ve bütün amelleri vahye uygun olmak zorundadır. Zaten o fıtri olarak bir nebidir ve risalete layık bir ahlak üzeredir
Bizden Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) “hadis”lerine uymamızı -hâşâ- yasaklayan Kur’an Muhammed’e önceki nebilerin hüdasına uymayı ona emrediyor?
Birileri eğer buradan hareketle “hadis” kelimesini tüm Hadislere ve sünnete teşmil ediyor ve sonra da kendilerine kitab inmeyen nebilerin “rasul” -elçi- olduğuna inanıyorsa yalan söylüyordur. Çünkü nebiler birçok hükmü Allah’ın onların kalbine koymasıyla verirlerdi. Davud, Süleyman ve Yusuf kıssası bunun en açık örneğidir.
Zira nebilerin sözleri “hadis”tir, amelleri ise Sünnettir.
Nisa suresinde (26) bizi öncekilerin “süneni”ne iletmek istediği Allah haber vermiştir.
يُرِيدُ اللَّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَ] يَهْدِيَكُمْ [ ] سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ [وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“..Sizden öncekilerin sünenine hidayet etme isityor..”
“Andolsun ki sen doğru bir yola iletiyorsun”
“Onların hudasına uy..!”
Bu hitap, سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ “..Sizden öncekilerin süneni[e]” (sünnetleri,yolları)
Kur’an vahy olduğu halde, vahy olmayanı ve Allah’ın söz olmayana da imanı reddediyor.
Daha Kur’an’ın nasıl bir “hidayete “olduğunu bilmeyenler Müslümanlara karşı ukalalık yapıp Kur’anı tekellerine almaya ve ona kendilerini söyletmeye çalışıyorlar.
Kur’an’ın sadece edebi mi hidayettir? Kuranın ayetlerini delaletleri anlamları işaretleri manaları, sanatı belağatı, Kuranı getirmiş olan bir nebinin sözleriyle amel etmemek hiçbir kafirin söylemediği bir sözdür Firavunlar ve karunlar bile Musa’yı böyle kınamadılar. Bu söz küfrü mutlak olan bir sözdür.
32-“PEYGAMBERİN VEFATI YAKLAŞTIĞINDA ODADA İÇLERİNDE ÖMER’İN DE BULUNDUĞU BİR KAÇ KİŞİ VARDI. BİR ARA PEYGAMBER : ‘GELİNİZ, SİZİN İÇİN BİR DAHA ASLA SAPMAYACAĞINIZ BİR YAZI YAZAYIM.’DEDİ. BUNUN ÜZERİNE ÖMER: ‘PEYGAMBER HASTALIĞININ ETKİSİYLE NE DEDİĞİNİ BİLMİYOR, KURAN YANINIZDA, ALLAH’IN KİTABI BİZE YETER!’ ŞEKLİNDE KONUŞTU.” (Buhari, Cihad 176, Cizye 6, İlim 49, Merza 17, Meğazi 83, İtisam 26; Muslim Vasiyye 20,21,22; Hanbel 1/222,324,336,355).
C 32-Bu Mealci zındıklar kimi yerde Yahudi ve Nasara gibi, kimi yerde de Şia gibi yaklaşıyorlar hadislere.
Ömer’le aynı ortamda bulunmamış birisi kalkıp da orada imiş de Ömer’den daha biliyormuş gibi konuşmasa bari.
Mehmet Emin Akın
Son düzenleme: