Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hadis Inkarcılarına Karşı Sadece Bir Örnek...

H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
Bu foruma,hapishane arkasından bakanlar,başlarını bin bir sarıkla örtüp ellerinde bazuka taşıyanlarmı üye oluyor.Bu ne saçmalık böyle.
Allah zül celali vellkaram' kostumlemi kandıracaksınız?
Bakın mahmut efendi sarık sarmış üzerinede bir şal örtmüş.Böyle olunca takvasımı artmış?Bunlar şeytanın kandırmacaları.
Ne kadar molla giyin o kadar takva ol! yok öyle bir kural.

images
"Ne kadar Allah düşmanı olursan ol, ben suretini koydum beni ilgilendirmez " yok böyle bir saçmalık !
 
Y Çevrimdışı

yakup kaplan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
hz.yakuba süleyman yusuf'a nerde kitap inmiş bu bilgiyi nerden aldın??



abdestte burna su çekmeyi,başı meshetmeyi rükudan doğrulmayı kendi kendine buldu yani?

sana kitap indilen peygamberlerimi sayalım?Bunları bilmiyorsa hiç yazma..

abdest ,elleri dirseklere kadar yıkama,yüzü yıkama ayakları ve başı mesetmek!bu kadar..ağzını burununu temizlersin bunlar uygulayana kalmış.
 
Y Çevrimdışı

yakup kaplan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Aslında çok fazla hadis inkarcısı değilim.hadis ilmini bilir ve kullanırım.Fakat siz ne kadar eleyipde kullansanız ,ugulamada çok fazla bir şey değişmiyor.çürük hadisi kullanmak isteyen ballandıra ballandıra kullanıyor.Bu işin tek çözümü kuran arzdır.
 
Y Çevrimdışı

yakup kaplan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
peygamberlere kitap toptan indi yazdın,sana hz.yakubla yusuf'a hangi kitap indi onu sordum,kitap inmediyse demek ki peygamberler kitap dışında vahiy alıyor
peygamberler elbette vahiy alıyorlar.Bunu inkar edenmi var.?
Peygamberler Aldıkları vahyin bilincindedir.görevli olduklarını bilirler.
Diğer insanlarada allah cc vahyeder,fakat kul bu vahyin bilincinde değildir.kalbe doğan bu ilhamın allahdanmı olduğunu tam anlıyamaz.
Aradaki fark budur.
günümüzde bazı veli müsveddeleri allah cc dan direk vahiy aldığını söyülüyorlar.Bilinizki onlar yalancıların ta kendisidir!
 
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Kardeşler gitgide iyiye gidiyor, önceden hadisleri toptan inkar ederdi şimdi ise inkar etmiyor sadece hükümleri zamana göre degişebilir diyor ben böyle anladım, Yakup senin yanıldığın nokta şurası haramlar ve helaller bellidir Rasullullah(s.a.v) devrinde helal ya da haram olan şimdide böyle olur, bunların hükmü zamana göre degişmez(Zaruret halleri müstesna) çünkü yüce Allah buyuruyor ki "...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim..."(maide-3) yani din tamamlandı artık hiçbirkimse bu dine birşey ekleyemez ya da çıkartamaz. Dolayısıyla din hakkındaki hükümlerin tamamını tamamlandığı zamanlarda arayacagız.. Yani mesela zekatın kaçta kaçı verilir sorusunu biz kafamıza göre cevaplayamayız o dönemde ne kadar verildiyse biz de o kadar veririz.. Aksi durumda yüce Allah dinin tamamlandıgını bize bildirdigi halde bunun hükmünü kafamıza göre verirsek eğer, haşa hevamıza göre hüküm belirlemiş oluruz ve bu yüce Allah'ın maide-3 teki ayetine muhalefet etmek olur. Bu dine Allah ve Rasulu hariç hiçkimse hüküm koyamaz dolayısıyla din hakkındaki bütün hükümleri Kur'an ve sünnette aramalıyız. Bu arada yanlış anlaşılmasın Peygamberimiz(s.a.v) asla kendi hevasından hüküm koymaz onun bildirdiği her hüküm Allah'ın izniyledir.
 
A.Arar Çevrimdışı

A.Arar

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
HADİS İNKÂRCILARINI ÇILDIRTACAK BİR SORU

Bir anlık, islamla tanışmadığınızı hayal edin… Bir yolculukta yanınıza oturan bir hadis inkarcısının tebliğiyle islamla tanıştığınızı varsayın… Tebliğ sonrasında size bir kur’an-ı kerim meali verdi ve onunla yetinebilirsin dedi…

Ona; ‘ Sanki hadisler var diye bir söz işitmiştim’ dediğinizi, onun da ‘hadisler var ama hadisler vahiy olmadığı için almasan da olur’ dediğini varsayalım…

Ne yaparsınız?
En kötü ihtimal Kur’anı şöyle baştan sona bir incelersiniz… An geldi, bir de baktınız Ahzab suresi,21.ayet;

“Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”

Karşınıza çıktı ve sizi düşünmeye sevketti…

Ve düşünüyorsunuz…

Allah’ın size olan ikramlarını, yardımlarını hatırladınız ve Allah’ı anmaya başladınız… Daha sonra zaten öleceğim ve karşıma iki farklı mekandan biri çıkacak;

‘Cennet ya da cehennem…’

Ben cennete girmek istiyorum dediniz ve tekrardan aynı ayete döndünüz;
“… Allah resulünde güzel örnekler vardır…”

Ve hadis inkârcısına dönüp;
- Ben cennete girmek istiyorum arkadaş!’ Allah da bana örnek almam gerek kişinin adını veriyor…

O adrese nasıl gidebilirim ?’diyorsunuz…

Büyük bir ihtimal, o hadis inkarcısı; “Kur’anda var!” diyecektir.(Sorduğumda hep var dediler ama bir tane bile ayet getiremediler)

Siz de ona; “Siz Kur’anı benden daha iyi biliyorsunuz… Buyrun o ayetleri merak ediyorum diyorsunuz…”

Hadis inkarcısı Kur’anı şöyle bir karıştırıyor, ama istenilen ayete bir türlü rastlayamıyor… Ve başlıyor terlemeye…

Siz de ona; ‘ Onu örnek almam gerekiyor. Bu ayette resulünün hayatının hangi karesinin örnek alınması gerektiği yazmıyor… Demek ki hayatının her alanının örnek alınması gerekiyor’ diyorsunuz.

‘Ben sizden o ayetleri bulmanızı istiyorum.’ Diyorsunuz ama o ayetler bir türlü bulunamıyor…

Bu kez ona; ‘ Hani bahsettiğim hadisler var ya…! Onlarda olmuş olmasın sakın!’ diyorsunuz…

Ve bir hadis inkarcısının zavallı oluşuna şahit oluyorsunuz….

Feyzullah Birışık
 
A.Arar Çevrimdışı

A.Arar

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Hadis inkarcılarına nasıl cevap veririz?

SORU:

Selamun aleykum hocam, Bulunduğum şehirde bazı hadis inkarcılarıyla tanıştım. Bana bu konuda yazmış oldukları yazılar verdiler. Ben Ehl-i Sünnet görüşünü alan biriyim. Bu arkadaşlara da getirmiş oldukları delillere nitelikli bir cevap veremiyorum. Yardımcı olursanız çok sevinirim.

CEVAP:

بسم الله الرحمن الرحيم

Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhû. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.

Muhterem kardeşim, Hadis inkârcıları tarafından sizlere verilen ve kendi ibadetlerini nasıl yapacaklarını anlattıkları risaleye tafsili değil usuli cevap vermeyi uygun buluyorum.

1-) Bir kimsenin Müslüman olabilmesi ve kendisi için islâm akdinin meydana gelmesi Allah(subhanehu ve teâlâ)’yı hak ma’bud/ilah ve Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)i Allah’ın kulu ve Rasûlü olarak kabul etmesiyle mümkündür.

2-) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i –HAŞA- sadece bir postacı olarak görmek, tek görevinin Allah’u teala’nın Kuran’ını insanlara aktarmak olduğuna ve Kuran’da olmayan her hangi bir hükmü vaaz edemeyeceğine inanmak kişiyi islâm dairesinden çıkarır.

3-) Değerli kardeşim sizlere bu risaleyi verenler, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in her hangi bir şekilde haram ve helal belirleyemeyeceğini, Kuran’ı hayatı ve sözleriyle şerh edemeyeceğini iddia etmektedirler. Bu inançlarıyla İslam’dan çıkmış mürted olmuşlardır.

Kuran’dan onlara verilecek en güze ve doğru cevap Allah’ın izni ve inayetiyle şu ayetlerdir.

a) “Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe, 29)

Bu ayet açık bir şekilde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in bir şeyi haram kılacağını ifade etmektedir. Allah (subhanehu ve teâlâ)nın haram belirleme yetkisini kendisine verdiği Rasûl pek tabii ki helal, sünnet, mekruh ve farz da belirleyebilir. Dolayısıyla Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem) Kuran’ı hayatıyla; fiilleri ve sözleriyle anlatan ve Allah (celle celaluhu)’ya nasıl kul olmamızı beyan eden bir misyona sahiptir. Kim kendi batıl usulleri sebebiyle Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kuran haricinde haram ve helal belirleyemeyeceğini iddia ederse açık bir şekilde yukarıda zikri geçen ayete muhalefet etmiş olur.

Hadis inkârcıları bu ayete muhtemelen şu şekilde cevap vereceklerdir.

1- “Muhammed peygamber, bir şeyin haram olduğunu ancak Kuran’a bakarak bilebilir ve Müslümanlara yasakladığı şeyler Kuran’da bizzat belirtilen haramlardır. Yoksa kendi kendisine Kuran’da olmayan bir şeyi haram kılmış değildir. Tövbe suresinde bahsedilen Rasûlün bir şeyi haram kılması Kuran’daki haramları insanlara anlatmasıdır. Çünkü Muhammed peygamberin görevi tebliğdir, hüküm koymak değil”

Bu iddiaya şöyle cevap verebiliriz.

1) Kuran’da açık bir şekilde “Allah ve Rasûlü’nün haram kıldığı…” ifadesi mevcuttur. Yani haram kılma fiilinin faili olan Allah lafzı üzerine Rasûl lafzı atfedilmiştir. Arapçada atıf muğayereti (zıtlığı) gerektirir. Bu kaideye göre ayetin manası “Allah’ın haram kıldığı ve ayrıca Rasûlünün haram kıldığı” şeklindedir. Kuran’da geçen haramın bizzat kendisini insanlara anlatan için “ve ayrıca Rasûlünün haram kıldığı” denmez.

2) Sizin iddianız delile muhtaçtır. Hangi nass ve kaideye göre ayette buyrulan “ve Rasûlünün haram kıldığı” cümlesini sadece Kuran ile sınırlandırıyorsunuz. Mutlak ve umumi ifadeleri sahih ve sarih bir delil olmadan her hangi bir şey ile sınırlandırmak hem şeriata hem de lügate zıttır.

3) Ayrıca Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi heva, heves ve arzusuna göre haram ve helal belirlemez. Ayette buyrulduğu gibi “Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzusuna göre de konuşmaz. O, bildirilen bir vahiyden başka bir şey değildir” (Necm 2-4) ( Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) din ve ibadet olarak söylediği her şey, Allah (celle celaluhu)’un kendisine vahiy etmesiyle olmaktadır.

b) “Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Nebi’e uyanlar (var ya), işte o Nebi onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.(A’raf, 157)

Bu ayette Allah (celle celaluhu) Nebimizin(sallallahu aleyhi ve sellem) temiz şeyleri bizlere helal kıldığından ve piş şeyleri ise haram kıldığından bahseder. Açıkça anlaşıldığı gibi haram ve helal kılmanın faili Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)dir. Dolayısıyla Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem) bizlerin hayatında farzlar, haramlar, sünnetler ve benzeri hükümler vazedebilir. Bunun aksini iddia eden ayete açık bir şekilde muhalefet etmiş olur. Ayrıca Allah (celle celaluhu) ne bu ayette ne de Kuran’ın her hangi bir ayetinde Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)in sadece Kuran’da var olan hükümleri verebileceğini ve Kuran’da bizzat olmayan haram veya helal hükümleri koyamayacağını belirtmemiştir. Kim bunun aksini iddia ederse delil getirmek zorundadır. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)in tebliğ etme göreviyle görevlendirilmiş olması sadece Kuran’da var olan hükümleri anlatıyor olduğu manasına gelmez. Zira Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderildiği topluluk arabçayı fesahatiyle, belagatiyle ve talakatiyle en üşütün derece bilen bir topluluktur.

Hadis inkârcılarının mantığına göre Allah (celle celaluhu) Kuran’ı kâbenin üzerine indirmiş olsaydı, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e ihtiyaç olmazdı. Zira özellikle o zamandaki arablar Kuran’ı, şuandaki arab lügatında profesör olmuş olan kimselerden iyi anlama kapasitesine sahipti.

c) “Rasûl size neyi getirdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının” (Haşr, 7)Muhtemelen inkârcılar, bu ayeti fey mallarına has bir uygulama olarak görecekler ve başka hiçbir meselede Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)in Kuran’da olmayan emir ve yasaklarına tabi olunmayacağını söyleyeceklerdir. Cevap olarak onlara deriz ki: “Rasûl size neyi getirdiyse” cümlesinin arabça orijinali “Ve ma Atakumu’r-Rasûl” dur. Cümlenin başındaki ma lafzı umum ifade eder. Bu bütün usulcülerin ittifakla kabul ettiği bir kaidedir. Ayetin lafzında geçen umumu ancak bir delil ile özelleştirebilirsiniz. Bu umumu hangi özelleştirecek hiçbir delil elinizde yoktur.

d) “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa, 59)inkârcılara sorsak ve desek ki: “İhtilaf ettiğimiz meseleleri Allah’a nasıl götürebiliriz?” Tereddüt etmeden “Kuran’a başvurarak” diyecekler. Peki, ayette buyrulduğu gibi “Rasûle götürmek nasıl olur” desek, muhtemelen ona da Kuran’a başvurarak diyecekler. Bu durumda bizler onlara diyoruz ki: “1- Madem ihtilafları Allah’a çevirmek Kuran’a çevirmek ise neden Allah(celle celaluhu) Rasûle çevirmekten bahsetti? Şayet ihtilafları Rasûle götürmek Kuran’a götürmek ise Allah (subhanehu ve teâlâ) ayette ihtilaf ettiğimizde Allah’a başvurmamızı neden emretti? İhtilaf ettiğimiz meseleleri Allah ve Rasûlüne götürmek sadece Kuran’a götürmek ise neden Allah (celle celaluhu) ayette sadece Allah’a götürün veya sadece Rasûlüne götürün demedi? 2-Hadis inkârcıların usulüne göre ayette buyrulan “ve Rasûlüne götürün” ifadesinin işlevi sadece Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatta olduğu müddet içinde geçerlidir. Yani inkârcılara göre Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem) öldükten sonra _haşa_ hiçbir fonksiyonu yoktur. Zira onlara göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tek görevi Allah-u Teâlâ’dan vahyi alıp insanlara tebliğ etmektir. Dolayısıyla muhaddislerin rivayet ettiği hiçbir hadisin onlara göre kıymeti yoktur ve hepsi uydurma hurafedir. Bu anlayışa göre Allah (celle celaluhu) “ve Rasûle götürün” ayetini sadece Rasûlullah hayatta olduğu zaman için geçerli kılmış ve bu ifadenin hiçbir evrenselliği yoktur.

d) “De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Al’i İmran 31)

e) “Kim Rasûle itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik” (Nisa, 81) inkârcılara şu ayetler ışığında şöyle bir soru sormak istiyorum: Kuran’da açık ve net bir delil bulunmakta mıdır ki: şu iki ayeti umumu üzerine almıyorsunuz. Sahih ve sarih hangi nass ile Rasûle itaati ve tabi olmayı sadece Kuran ile sınırlandırıyorsunuz? Rasûlullah(sallallahu aleyhi ve sellem)’in görevi size göre _haşa_ sadece postacı olmak ise şu ayette buyrulduğu gibi “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik.” (Nahl, 44) Allah Rasûlü(sallallahu aleyhi ve sellem) sahabelere hangi ayeti nasıl ve ne şekilde beyan etmiştir? Buna bir örnek verebilir misiniz?

Kuran’da yukarıda zikri geçen ayetlere benzer daha birçok ayet vardır. Gerçekten iman etmek isteyen kimseye mezkûr ayetlerden birisi bile yeterlidir.

İnkârcıların ortaya koydukları usullerin gerektirdikleri

1-Bahse konu olan hadis inkârcılarının batıl usullerine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dâhil Allah-u Teâlâ’dan başka hiç kimse Kuran’ın zahirinden anlaşılan ve ismi bizzat Kuran’da geçen hükümlerden başka haram ve helal hükmü belirleyemez. Buna göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)Kuran’da bizzat geçmeyen haramlardan erkeğin altın ve ipek kullanmasına ilişkin yasaklama getirmesinden dolayı tövbe etmelidir. Şu halde inkârcılara soruyor ve diyoruz ki: “Hakikaten Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi döneminde altın ve gümüşü erkeklere haram kıldıysa _ki bize göre kılmıştır_ Rasûlullah hangi günahtan tövbe etmelidir. _Haşa_ şirkten mi yoksa şirk olmayan haramdan mı? Şayet haramdan tövbe etmeli derseniz sizin anlayışınıza göre bu Kuran’a zıttır. Çünkü Allah(celle celaluhu) şöyle buyurmaktadır. “Allah hükmünde kimseyi kendisine ortak tutmaz”Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)Kuran’da zikri geçmeyen bir haramı ümmetini sünnetiyle haram kılmıştır. Dolayısıyla sizin anlayışına göre Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisini hüküm verme noktasında haşa Allah’a ortak tutmuştur.

2-Buhariler, Müslimler, Ebu Davud ve diğer muhaddisler ile beraber milyonlarca büyük fakih âlim, hadisi şeriflerin Kuran’da zikri geçmeyen haramları beyan etmeye salahiyetine sahip olduklarına inanıyorlar. Bu durumda onlar hangi günahlarından tövbe edecekler. Şirkten mi yoksa haramdan mı?

3-Bildiğim kadarıyla kıble ehlinden tarihte, bahse konu olan hadis inkârcılarının sünneti külli manada inkâr ettiği gibi inkâr eden ve Kuran’dan başka hiçbir kaynağın dolaylı veya dolaysız haram ve helal hüküm beyan edemeyeceğine inanan başka bir taife olmamıştır. Buna göre ümmet 1400 seneden beri sapkınlık bir usulü benimseyerek yaşamış ve ilk defa Edip Yüksel’in Rasûl olarak inandığı Reşat halife ve uzantılarının doğruyu keşfetmesiyle Allah (celle celaluhu) Kuran’daki muradı keşfedilmiştir. Yani Reşat Halife’den önce sahabeler dâhil hiçbir kimse yirminci asırda Reşat’ın bulduğu doğruyu bulamamış ve tövbe etmeleri gereken dalaletin içinden çıkamamıştır. Bu halde Yahudi ve Hıristiyanlara tebliğ yapmaya giden Hadis inkarcıları, acaba onları şu itirazlarına nasıl cevab verebilirler!!! Kafir Ehli Kitabın sorusu şöyle:

“ Sizin anlattığınız islâm nasıl bir islâm mış ki, Kuran’ın gerçekleri 1400 sene sonra anlaşılmış. Böyle saçma sapan bir din olabilir mi? Kuran’ın kendisine indiği Rasûl sizin 1400 sene sonra keşfettiğiniz hakikatleri bilmeyecek, O Rasûlün en yakın arkadaşları sahabeler ve İslam’ın yayılmasının önderleri olan kimseler vahyin gerçeklerini bilemeyecekler, Reşat’tan ve onun tabilerinden önce yaşamış milyonlarca âlim hadislerin uydurma olduğunu bilemeyecekler, irabta mahalli olmayan sizler mi bu hakikatleri bileceksiniz. Eğer sizin anlattığınız din bu kadar gizemli, kapalı ve1400 seneden buyana anlaşılamamış bir din ise sizin dininiz size bizim dinimiz bize olsun. Önce siz bir islâma girin ve o dini doğru düzgün öğrenin daha sonra bizlere anlatırsınız”

Hakikaten inkârcılar kendilerini böyle gülünç ve zavallı bir duruma düşürmektedirler.

Son hadis inkârcılarının aksine sahih kaynaklarda geçen hadislerin güvenilir ve doğru olduğunu reddedilmesi ancak hakikatin inkârı manasına gelecek olan şu keşfiyatla isbat ederiz.

1-Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bin dört yüz küsur sene önce taun hastalığının olduğu yere girilmemesini, bir yerde taun hastalığı varsa o bölgeden dışarı çıkılmamasını emretmiştir. Bu zamanın tıbbı on dört asır önce okuma yazmasını bilmeyen Ümmi bir Rasûlün (anam babam ona feda olsun) ifade buyurduğu bu hakikati “karantina” ismiyle keşfetmiş ve desteklemiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki, hadisi şerifleri bizlere aktaran sahabe (Allah onlardan razı olsun) ve onlardan sonra gelen hadis hafızları uydurma rivayetler nakletmemişlerdir.

2-Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) sahih hadislerinde yemek kabına sinek düştüğünde onun yemeğe batırılmasını buyurmaktadır. Bunun sebebini “Çünkü onun kanatlarında birinde hastalık diğerinde ise deva vardır”cümleleriyle açıklar. Yirminci asırda araştırma yapan modern tıp uzmanları, gerçekten sineğin bir kanadında mikrop diğer kanasında ise o mikroba karşı olan bir deva olduğunu keşfetmişlerdir. Acaba inkârcılar Ümmi bir Rasûlün (anam babam ona feda olsun) bin dört yüz sene önce bu bilgiyi nasıl elde ettiğini veya -onlara göre- on iki asır önce hadis uyduranlardan kimin böyle bir malumata sahib olduğunu belirtebilirler mi? Tevfik sadece Allah’tandır. Allah en iyisini bilir.

Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

Nakilkürsüsü
 
A.Arar Çevrimdışı

A.Arar

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Çok fazla değil, daha 50,60 yıl öncesine kadar pozitif bilim güneşin sabit olduğunu ve tüm gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü iddia ediyordu. İslam uleması bu görüşü reddetti ve hatta bu görüşü benimseyenleri tekfir etti. Çünkü sarih nassın tekzibiydi. Sonra bilimsel araştırmalardan edinilen verileri inkâr edemeyen pozitif akıl güneşin hareket halinde olduğunu yeni büyük bilimsel bir keşif gibi insanlığa sundu. Hâlbuki güneşin hareket halinde olması Müslümanlar arasında hiçbir zaman tartışılmadı. Çünkü hem Kuran ve hem de sahih Sünnet güneşin yürüdüğünü ispat ediyor. Bu zavallı maddecilerin bilimsel keşiflerin hepsi böyle olmuştur. Aksi zaten mümkün de değildir. Çünkü hakikat olan sadece yaratılmış olandır. Yaratılmamış olan gerçek değil hayaldir. Yaratılmış olanın ise akıl ile idrak edilecek olanı vardır ve akıl ile idraki mümkün olmayanı vardır. Akıl ile idraki mümkün olmaması ya o yaratılışın akıl ötesi olduğundandır veya akıl ötesi değil ama henüz idrak edebilecek vesileleri edinemediğinden dolayıdır. Vesileye ulaştığında gerçeği de anlayacaktır. Bu zavallı maddecilerin hali be budur. Bunun için sürekli görüş değiştiriyorlar. Düne kadar umumen bilimi küfür olarak görüp bilim adamlarını dinsizler olarak ateşte yakarak öldürüyorlardı, bugün bilimi din edindiler ve bilim uğruna öldürüyorlar. Düne kadar dünya yuvarlaktır diyenleri blasfemi (küfür) suçlamasıyla öldürenler biz değiliz. Düne kadar minyatür bir insanın kâmil surette erkeğin menisinde olduğunu iddia edenler de biz değiliz. Düne kadar güneşin sabit olduğunu ve kâinatın merkezi olduğunu iddia edenler de biz değiliz. Kâinatın sabit olduğunu ve genişlemediğini söyleyenler de biz değiliz. Biz haddimizi biliyoruz. Bizim her şeyi beyan eden Kitabımız ve masum Sünnetimiz var, Allah’a hamd olsun.
Bak! Bugün artık bazı kozmologlar dünyanın güneşin etrafında dönmediğini bilakis hep beraber uzayda spiral döngülerde bir yere doğru akıp gittiklerini söylüyorlar.

DAHASI VAR! BUGÜNLER ARTIK ILERI FIZIK BILIM DÜNYASINDA MADDENIN SADECE ATOM VE ATOM ALTI PARÇACIKLARDAN OLUŞTUĞU GÖRÜŞÜ TERK EDILDI. MODERN FIZIK ESKI FIZIĞIN STANDART MODELININ (PROTON, NÖTRON, ELEKTRON) SADECE EVRENIN 4% ÜNÜ OLUŞTURDUĞUNU IDDIA EDIYOR. MODERN FIZIĞIN YENI KEŞFI “KARA MADDE”DIR. MODERN ASTROFIZIKÇILERE GÖRE “KARA MADDE” EVRENIN 23% ÜNÜ OLUŞTURMAKTA. BUGÜNE KADAR GÖRÜLEMEYEN BU “KARA MADDENIN” EVRENI TUTAN MADDE OLARAK, BIR NEVI ISKELE OLARAK KABUL EDILIR. EVRENIN GERIYE KALAN 73% Ü ISE “KARA ENERJI” OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR. AMA BU “KARA MADDE” VE “KARA ENERJI” NEDIR? BUNU AÇIKLAYAMIYORLAR.

HZ. PEYGAMBER (S.A.S) ŞÖYLE BUYURMUŞTUR: "SIZE ARŞI TAŞIYAN MELEKLERDEN BAHSETMEM KONUSUNDA BANA IZIN VERILDI. ONLARDAN HER BIRISININ KULAK MEMESI ILE BOYNUNUN ARASINDAKI MESAFE YEDI YÜZ YILDIR" (EBÛ DÂVÛD SÜNNE,18)

Bu keşif pozitif bilim dünyasını yine ve tekrar alt üst etti. Bilinen doğrular yanlış oldu. Yanlış diye bilinenler doğru oldu. Yine dokunulmaz bilimsel yasalar ve teoriler dokunulur oldu.
Acınacak bir durumdalar. Ama nihayet Allah (subhanehu ve teâlâ)’nın varlığını bilimsel olarak da ispat edecekler ve kendi pozitivist, inkârcı dünyalarını kendileri yıkacaklar. Çünkü Allah (azze ve celle) hakikattir ve akıl ancak hakikate delalet eder.
Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.
 
toprak56 Çevrimdışı

toprak56

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şu Mutezile Zihniyetine ALLAH basiret versin...
Bu zihniyet Ahmed Bin Hanbel, İbn-i Teymiye ve daha nice alimlerimize ( Allah onlardan razı olsun ) cevap veremedikleri için erimişlerdi.
Şimdi yeniden Hortlamaya başladılar. Maalesef yaşadığımız ülkede Mustafa islamoğlu ve bunun gibi şia sempatizanı Kalbi hastalıkla dolu şahıslar ( kimin desteği ile ayaktalar bu bilinmez ) yeniden fitneleri parlatmaya çalışıyorlar ama unuttuğunuz birşey var. Onların bir hesabı varsa; ALLAH'ın ( c.c. ) da bir hesabı vardır. Yeri gelir Rabbimiz bir sivrisinekle bile bu zihniyeti rezil eder.
 
A.Arar Çevrimdışı

A.Arar

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Yeri gelir Rabbimiz bir sivrisinekle bile bu zihniyeti rezil eder.

Sivri sinekle bilmiyorum ama sinekle oldu zaten kardeş kaba düşen sinek Hadisi Şerif i bu sapıkların cevap veremediği bir gayb den gelen vahiy olduğu için kafayı yediler ben facede onların grubunda bu delillerle yerden yere vurdum
 
Üst Ana Sayfa Alt