D
Çevrimdışı
HAMAS
"Siz -Rabbim Allah'tır- dediği için mi bir adamı öldürüyorsunuz?"
"İçinizde aklı başında olan biri yok mu?"
Ebu Muhammed el-Makdisî
Bugün Şeyh Abdullatif b. Halid Al-i Musa Ebu Nur el-Makdisî ve beraberindeki muvahhid kardeşlerimizin öldüğü haberi beni hüzne boğdu. Allah hepsine rahmet etsin. Bir yandan Hamas'ın kendisini haklı çıkarma girişimlerini takip ederken diğer taraftan da Müslüman ve muvahhidlerin kanlarını ucuz görmesine ve Müslümanın kanını koruma altına alan, ona önem atfeden hatta bir şüphe olduğunda sırf bu kanın kutsallığından dolayı hadleri düşüren şer'i delillerin tamamını ihlal etmesine şaşırdım doğrusu.
Hamas bir takım asılsız şüpheleri nedeniyle şer'i hadleri ihmal ederek uygulamıyor ancak şer'i hadleri işlevsiz bırakma pahasına örgütsel çıkarlarını ve karanlık nizamlarını koruma altına alıyor!
Bizler akidesini düzeltmesi, Allah'ın şeraiti ile hükmetmesi ve insanlardan değil yalnızca Allah'tan korkması için Hamas'a çağrıda bulunduğumuzda, Hamas yandaşları onun şu an için güçsüz olduğunu, kuvvetinin olmadığını, bugün Allah'ın şeraiti ile hükmetmeye kalkmasının bir çok fesada yol açacağını, Hamas'ın ise bunu yüklenmeye henüz güç yetiremeyeceğini, bunu yapmak için aşamalı bir şekilde ilerlenmesi gerektiğini iddia etmişler ve bunun gibi şer'i deliller karşısında hiçbir değeri olmayan nice mazeretler öne sürmüşlerdi. Bugün ise sadece Hamas'ın sultası, hakimiyetı, maslahatı, otoritesi ve diktatörlüğü adına tüm bu iddiaların bir anda buharlaşarak havaya uçuştuğunu gördük.
Hamas'ın Allah'ın şeraitini işlevsiz bırakmasını, beşeri kanunları yürürlüğe koymasını ve hem laiklere hem de Rafızilere dostluk göstermesini meşrulaştırmak için tüm bu mazeretler zikredilip çokça gündeme getirilmektedir. Ancak ne gariptir ki, muvahhidlerin mescidlerini yerle bir ederken, mücahidlerin alimlerine suikastler düzenlerken ve Arap tağutlarına muhalefet eden kimselere karşı hiçbir sıkıntı duymaksızın saldırırken nedense güçsüzlük, siyaset, kurnazlık ve maslahat gibi deliller hiç gündem edilmemekte.
"Ey Kavmim! İçinizde hiç aklı başında olan bir adam yok mudur?"
Filistindeki selefî akımın alimleri Hamas ile çarpışmamaları için defalarca taraftarlarına çağrıda bulundular. Oysa ki Hamas hükümetinin onlar nezdinde kafir bir hükümetten farkı yoktur. Hatta bu selefi akımın alimleri Hamas'a iltifat etmede aşırıya bile kaçtılar. Sırf Hamas umulur ki hatasından döner de doğru yola girer umudu ile…
Bana Hamas'ın onlarla çarpışmanın ve liderlerini hedef almanın hükmüne dair onlarca mektup ve çağrı gelmekte idi. Bense her seferinde Hamas'a karşı savaş kapısının aralanmasından sakındırıyordum. Hatta bazı münkerleri değiştirme adına onlara karşı sert tedbirler almaktan bile sakındırdım. Çünkü bunun neticesinde diğerinden çok daha büyük kötülükler meydana gelecek ve Hamas önceden olduğu gibi muvahhidlerin başına üşüşecek ve yine önceden olduğu gibi ne büyüğün, ne küçüğün ne de kadının hukukuna riayet edecekti.
Gazze'de ki kardeşlerimiz bunu anlamaya çalışıyorlar ve kabullenmek için uğraş veriyorlardı. Onların birçoğu ise bunun zaten sakınıp çekindikleri şey olduğundan dolayı bize reddiye verdiler. Hatta o kardeşlerin büyük bir kısmı hem kendisinin hem de çoluk çocuğunun sürülüp kovulması pahasına bile olsa sırf tevhidi ve cihadından ötürü kendilerini kovmak isteyen Hamas ile vuruşmaya razı oldular.
Buna karşılık Hamas ile savaş kapısının aralanmaması adına kardeşlerimizin dikkatli davranmalarına seviniyor, akıllarının olgunlaşmasından ötürü mutluluk duyuyor, hem acem hem de Arap Yahudileri –ki bunların başında el-Fetih gelmektedir- tarafından kurulan hile ve tuzakların farkına vardıkları için içimiz ferahlıyordu.
Bu bizim tek tek işaret ettiğimiz ve tembihte bulunduğumuz endişelerimizdendi. Ancak biz ne Hamas kaynaklarından ne de Hamas komutanlarından taraftarlarını ve ayaktakımı mesabesindeki yandaşlarını, içerisinde Müslüman kanını dökmenin haram olduğunu anlatan tek bir cümle söylerlerlen işitmedik. Onlardan Hamas hükümetinin yıkılmasını Kabe'nin yıkılmasının ve dünyanın tamamen yok olmasının Allah'a bir Müslüman kanının dökülmesinden daha basit geldiğini ifade eden birkaç cümle bile işitmedik. Görünen o ki, bu meseleler Hamas ve Hamas kaynakları nezdinde dipnot mesabesindeki fer'i meselelerdir.
Aslında bu ölçüler İslamî olmayan cahili kıstaslardır. Bunlar Allah'ın şeraitini yürürlükten kaldırmanın ve tağutun kanunlarını tatbik etmenin meydana getirmiş olduğu kötü sonuçlardır. İşte Allah (sb)'nın sakındırmış olduğu gerçek fitne budur. Bu en büyük fesaddır. Allah (sb)'nın diğer fitne ve fesadları bizden defetmesi için yapılması gereken ilk şey bu fitnelerin bertaraf edilmesidir. Bu noktada fitneden ve fitneyi körükleyenlerden bahsedenler oklarını selefi akıma ve onun gerek Gazze içerisindeki gerekse Gazze haricindeki kaynaklarına yöneltiyorlar. Onları kıstaslarını düzeltmeye ve adaletli davranmaya davet ediyoruz. Zira bu takvaya daha elverişli olandır.
Onların bu nasihat ve öğütlerini kendi kıstaslarına göre değil de şer'i kıstasa göre fitneyi asıl ekip dikenlere yönlendirmeleri gerekmektedir.
"Dikkat edin onlar fitnenin tam ortasına düşmüşlerdir." (9, Tevbe/49)
Bugün gerek Ebu Nur el-Makdisi ve kardeşlerinden akıtılan temiz kanlar gerekse de daha önceleri Ceyşu-l İslam cematinden kardeşlerimizin akıtılan temiz kanları bir günahtan ötürü değil yalnızca "Rabbimiz Allah'tır. Biz O'ndan başkasının hükmüne razı olmayız" dedikleri için dökülmüştür. Bunu asla unutmayacak ve o kanları akıtanları asla bağışlamayacağız. Çünkü bizler buna yetkili değiliz. Allah'ın bu kanlarda hakkı vardır. O kan sahiplerinin bu kanlarda hakkı vardır. Onların velilerinin bu kanlarda hakkı vardır. Hamas'ın her hak sahiplerine hakkını ödemesi gerekir. Bu haklar ödenmeden bu sayfa asla kapanmayacak, büyük çıkarlar uğruna eriyip yok olan ve unutulmaya mahkum edilmiş bir tarih olarak kalmayacaktır.
Bu hakların başında Hamas'ın kendisini şirkten arındırarak tevhid çizgisine girmesi gerekir. Ta ki bu sayede Allah (sb)'nın şu ayetinde anlatılan imana dayalı bir kardeşlik kapsamına girmiş olur.
"Ancak her kimin cezası kardeşi tarafından bir miktar bağışlanırsa artık marufa uymak ve ona güzellikle diyet ödemek gerekir." (2 Bakara/178)
Kardeşlerimizin kanı bunun için akıtıldı. Onlar (Hamas) iman etmeksizin asla bu sayfa dürülmeyecektir. Bizler sırf tevhidlerinden dolayı akıtılan kardeşlerimizin kanlarını asla unutmayacağız. Ve demokrasi sancağı altında vatanın bölünmezliğinden bahsederek kafalarımızı ağrıtanlara asla müsaade etmeyeceğiz. Bilinmelidir ki selefî ve cihadi çizgide olanların lugatinde kelime-i tevhidin haricinde ismi vahdet olan hiçbir şey yoktur.
Henüz dinin temel kurallarını bile bilmeyen kimselerin maslahat ya da mefsedet diyerek laf kalabalığı yapmasına izin vermeyeceğiz. Maslahat ve mefsedet konusunun elif-bası öncelikle yeryüzündeki en büyük maslahatın tevhid, en büyük mefsedetinde şirk olduğunun bilinmesidir. Bunu dahi öğrenememiş kimselerin konuşmasına göz yummayacağız. Allah'a şirk koşmanın en büyük fitne olduğunu henüz fıkhetmemiş ve öğrenmemiş kimsenin fitnenin zarar ve kötülükleri hakkında bizlere konferanslar vermelerine asla müsamaha göstermeyeceğiz.
Bununla beraber bu temel asılarlı öğrendikten ve hazmedip anladıktan sonra nasihatlerinin tamamını Gazze'de o nasihatlere en çok muhtaç olan Hamas komutanlarına, Hamas hükümetine ve Hamas sultasına yapsınlar. Onlar bugün bütün güç ve otoriteye hakim olmalarına rağmen temiz kanları dökmeye yelteniyorlar. Halbuki sorunları bir çok yolla halletme kudretindeler. Yetki sahibi kimselerin silaha sarılmadan önce bunu yapmaları gerekirdi. Ama Hamas'ın yönetime olan hırsı gözlerine bunu göstermedi ve "En son kullanılacak ilaç dağlamadır" kaidesini onlara unutturdu.
Halihazırda Hamas'ın yaptığını meşru gösterme adına her ne kadar kardeşlerin aceleciliğinden ve fanatikliğinden söz edilse de bundan daha hafif nice merhaleler vardı. Ala külli hal yönetim iplerini elinde bulunduran kimse bu fitneden bütününden mesul olandır. O halkından ve bu fitneye yapışanlardan sorumludur.
Bugün eleştiri, öğüt ve hatırlatmaların yönlendirilmesi gerekli olan ilk kişi yine odur. Çünkü hükümet çarpışmadan önce konuşma, tartışma ve diyolağa girme selahiyetine ona vermiştir. Şayet bunların hiç biri olmuyorsa abluka altına almak, hapsetmek, tehdit etmek, korkutma ve Hamas'ın diğer hasımlarına karşı kullandığı nice metotlar mevcuttur. Ama Hamas onları kah "tekfirci", kah "el-kaide", kah "cihadcı tekfirci" olarak vasıflandırmaktadır. Hamas nezdinde onlar saydığımız bu alternatifleri hak etmemektedirler. Hamas'ın lugatinde ne hükümet olarak, ne siyaset olarak ne de akıllılık olarak onlarla işbirliği içinde olma gibi bir şey yoktur. En iyi olan metotlarla mücade etmeleri de söz konusu değildir. Hamas'ın onlara karşı tavsiye etme ve öldürmekten ya da araç ve benzeri şeyleri ateşe vermekten başka bir şey yaptığını görmemekteyiz. Bu nedenlerden dolayı Hamas'ın bu sorunu tedavi etme yolu şer'i bir şekilde olmadı. Aksine beşeri kanunlardan kaynaklanan ve çoğunluğun hükmü ve demokrasi ile gölgelenen polisiye üslubuyla tağutça oldu.
Sözlerimi tamamlamadan önce Hamas ve diğerlerinin şunu iyi bilmelerini isterim ki bizler kesinlikle Filistin sahnesinden çekilmiş değiliz. Aksine oranın içinde ve derinliklerindeyiz. Oradan gafil olamayız. Orası bizim öncelikli basamaklarımız arasındadır. Bizler dinimizin, cihadımızın ve ümmetimizin maslahatı için her daim kardeşlerimize nasihatte bulunuyoruz. Dinimize, tevhidimize ve cihadımıza faydası olmayan savaşmalara ve vuruşmalara karşı gözlerimiz kapalı değildir ve biliyoruz ki bundan bütünüyle en çok istifade edecek olanlar da kuşkusuz Arap ve acem Yahudileridir.
Gazze'de kardeşlerimizle Hamas arasında cereyan eden savaş fitnesini yok etmek için çabaladık ve halen de çabalamaktayız. Ancak biz Hamas tarafından bu noktada bir gayret göremiyoruz. Aksine ters yönde çabalara şahit oluyoruz. Bundan ötürü bu fitneden ancak ve ancak o sorumludur. Ne Hamas'a ne onu savunanlara ve ne de onun hatalarını yamamaya çalışanlara bu gerçekleri yalan söyleyerek ve iftira ederek örtbas etmeleri fayda vermeyecektir. Gazze'de şu an sorumlu olan Hamas'tır. Binaenaleyh fitneden ancak ve ancak o sorumludur. Fitnenin fitillerini işlevsiz bırakma görevi onun elindedir. Gazze ehlini kurtarmak ve onları gerçek fitnenin karanlıklarından tevhidin nuruna çıkarmak yine Hamas'ın insiyatifindedir.
Tenkitçiler eleştiri oklarını, vaizler vaazlarını, nasihatçilerde nasihatlerini Hamas'a yöneltmelidirler. Düzgün durması ve silkelenmemesi için kurbanlık koyuna yapılan öğüt misali vaaz ve nasihatlerinizle bizleri rahatsız etmeyin. Sizin içeriği bu olan nasihatleriniz kesileni değil de keseni rahatlatma adınadır. Halbuki Gazze sahnesinde kesim yapan Hamas'ın ta kendisidir. Fitne ateşini söndürmek elinde olduğu halde bıçağa sarılan yine odur. Hamas fitne ateşini söndürecek mi yoksa içerisinde yürümeye devam mı edecek?
Allahım! Kardeşimiz Ebu Nur el-Makdisi'ye ve onunla beraber öldürülen tüm kardeşlerimize rahmet et.
Allahım! Onları kelime-i tevhid ve onu hakim kılma uğrunda şehid olmuş kimseler olarak kabul buyur.
Allahım! Hayırlılarımızı başa geçir. Şerlileri bize musallat etme. Azabını ve gazabını bizden kaldır. Ve bizleri içimizdeki bazı budalaların yaptıklarından dolayı cezalandırma.
Ebu Muhammed el-Makdisî
15/08/2009
"Siz -Rabbim Allah'tır- dediği için mi bir adamı öldürüyorsunuz?"
"İçinizde aklı başında olan biri yok mu?"
Ebu Muhammed el-Makdisî
Bugün Şeyh Abdullatif b. Halid Al-i Musa Ebu Nur el-Makdisî ve beraberindeki muvahhid kardeşlerimizin öldüğü haberi beni hüzne boğdu. Allah hepsine rahmet etsin. Bir yandan Hamas'ın kendisini haklı çıkarma girişimlerini takip ederken diğer taraftan da Müslüman ve muvahhidlerin kanlarını ucuz görmesine ve Müslümanın kanını koruma altına alan, ona önem atfeden hatta bir şüphe olduğunda sırf bu kanın kutsallığından dolayı hadleri düşüren şer'i delillerin tamamını ihlal etmesine şaşırdım doğrusu.
Hamas bir takım asılsız şüpheleri nedeniyle şer'i hadleri ihmal ederek uygulamıyor ancak şer'i hadleri işlevsiz bırakma pahasına örgütsel çıkarlarını ve karanlık nizamlarını koruma altına alıyor!
Bizler akidesini düzeltmesi, Allah'ın şeraiti ile hükmetmesi ve insanlardan değil yalnızca Allah'tan korkması için Hamas'a çağrıda bulunduğumuzda, Hamas yandaşları onun şu an için güçsüz olduğunu, kuvvetinin olmadığını, bugün Allah'ın şeraiti ile hükmetmeye kalkmasının bir çok fesada yol açacağını, Hamas'ın ise bunu yüklenmeye henüz güç yetiremeyeceğini, bunu yapmak için aşamalı bir şekilde ilerlenmesi gerektiğini iddia etmişler ve bunun gibi şer'i deliller karşısında hiçbir değeri olmayan nice mazeretler öne sürmüşlerdi. Bugün ise sadece Hamas'ın sultası, hakimiyetı, maslahatı, otoritesi ve diktatörlüğü adına tüm bu iddiaların bir anda buharlaşarak havaya uçuştuğunu gördük.
Hamas'ın Allah'ın şeraitini işlevsiz bırakmasını, beşeri kanunları yürürlüğe koymasını ve hem laiklere hem de Rafızilere dostluk göstermesini meşrulaştırmak için tüm bu mazeretler zikredilip çokça gündeme getirilmektedir. Ancak ne gariptir ki, muvahhidlerin mescidlerini yerle bir ederken, mücahidlerin alimlerine suikastler düzenlerken ve Arap tağutlarına muhalefet eden kimselere karşı hiçbir sıkıntı duymaksızın saldırırken nedense güçsüzlük, siyaset, kurnazlık ve maslahat gibi deliller hiç gündem edilmemekte.
"Ey Kavmim! İçinizde hiç aklı başında olan bir adam yok mudur?"
Filistindeki selefî akımın alimleri Hamas ile çarpışmamaları için defalarca taraftarlarına çağrıda bulundular. Oysa ki Hamas hükümetinin onlar nezdinde kafir bir hükümetten farkı yoktur. Hatta bu selefi akımın alimleri Hamas'a iltifat etmede aşırıya bile kaçtılar. Sırf Hamas umulur ki hatasından döner de doğru yola girer umudu ile…
Bana Hamas'ın onlarla çarpışmanın ve liderlerini hedef almanın hükmüne dair onlarca mektup ve çağrı gelmekte idi. Bense her seferinde Hamas'a karşı savaş kapısının aralanmasından sakındırıyordum. Hatta bazı münkerleri değiştirme adına onlara karşı sert tedbirler almaktan bile sakındırdım. Çünkü bunun neticesinde diğerinden çok daha büyük kötülükler meydana gelecek ve Hamas önceden olduğu gibi muvahhidlerin başına üşüşecek ve yine önceden olduğu gibi ne büyüğün, ne küçüğün ne de kadının hukukuna riayet edecekti.
Gazze'de ki kardeşlerimiz bunu anlamaya çalışıyorlar ve kabullenmek için uğraş veriyorlardı. Onların birçoğu ise bunun zaten sakınıp çekindikleri şey olduğundan dolayı bize reddiye verdiler. Hatta o kardeşlerin büyük bir kısmı hem kendisinin hem de çoluk çocuğunun sürülüp kovulması pahasına bile olsa sırf tevhidi ve cihadından ötürü kendilerini kovmak isteyen Hamas ile vuruşmaya razı oldular.
Buna karşılık Hamas ile savaş kapısının aralanmaması adına kardeşlerimizin dikkatli davranmalarına seviniyor, akıllarının olgunlaşmasından ötürü mutluluk duyuyor, hem acem hem de Arap Yahudileri –ki bunların başında el-Fetih gelmektedir- tarafından kurulan hile ve tuzakların farkına vardıkları için içimiz ferahlıyordu.
Bu bizim tek tek işaret ettiğimiz ve tembihte bulunduğumuz endişelerimizdendi. Ancak biz ne Hamas kaynaklarından ne de Hamas komutanlarından taraftarlarını ve ayaktakımı mesabesindeki yandaşlarını, içerisinde Müslüman kanını dökmenin haram olduğunu anlatan tek bir cümle söylerlerlen işitmedik. Onlardan Hamas hükümetinin yıkılmasını Kabe'nin yıkılmasının ve dünyanın tamamen yok olmasının Allah'a bir Müslüman kanının dökülmesinden daha basit geldiğini ifade eden birkaç cümle bile işitmedik. Görünen o ki, bu meseleler Hamas ve Hamas kaynakları nezdinde dipnot mesabesindeki fer'i meselelerdir.
Aslında bu ölçüler İslamî olmayan cahili kıstaslardır. Bunlar Allah'ın şeraitini yürürlükten kaldırmanın ve tağutun kanunlarını tatbik etmenin meydana getirmiş olduğu kötü sonuçlardır. İşte Allah (sb)'nın sakındırmış olduğu gerçek fitne budur. Bu en büyük fesaddır. Allah (sb)'nın diğer fitne ve fesadları bizden defetmesi için yapılması gereken ilk şey bu fitnelerin bertaraf edilmesidir. Bu noktada fitneden ve fitneyi körükleyenlerden bahsedenler oklarını selefi akıma ve onun gerek Gazze içerisindeki gerekse Gazze haricindeki kaynaklarına yöneltiyorlar. Onları kıstaslarını düzeltmeye ve adaletli davranmaya davet ediyoruz. Zira bu takvaya daha elverişli olandır.
Onların bu nasihat ve öğütlerini kendi kıstaslarına göre değil de şer'i kıstasa göre fitneyi asıl ekip dikenlere yönlendirmeleri gerekmektedir.
"Dikkat edin onlar fitnenin tam ortasına düşmüşlerdir." (9, Tevbe/49)
Bugün gerek Ebu Nur el-Makdisi ve kardeşlerinden akıtılan temiz kanlar gerekse de daha önceleri Ceyşu-l İslam cematinden kardeşlerimizin akıtılan temiz kanları bir günahtan ötürü değil yalnızca "Rabbimiz Allah'tır. Biz O'ndan başkasının hükmüne razı olmayız" dedikleri için dökülmüştür. Bunu asla unutmayacak ve o kanları akıtanları asla bağışlamayacağız. Çünkü bizler buna yetkili değiliz. Allah'ın bu kanlarda hakkı vardır. O kan sahiplerinin bu kanlarda hakkı vardır. Onların velilerinin bu kanlarda hakkı vardır. Hamas'ın her hak sahiplerine hakkını ödemesi gerekir. Bu haklar ödenmeden bu sayfa asla kapanmayacak, büyük çıkarlar uğruna eriyip yok olan ve unutulmaya mahkum edilmiş bir tarih olarak kalmayacaktır.
Bu hakların başında Hamas'ın kendisini şirkten arındırarak tevhid çizgisine girmesi gerekir. Ta ki bu sayede Allah (sb)'nın şu ayetinde anlatılan imana dayalı bir kardeşlik kapsamına girmiş olur.
"Ancak her kimin cezası kardeşi tarafından bir miktar bağışlanırsa artık marufa uymak ve ona güzellikle diyet ödemek gerekir." (2 Bakara/178)
Kardeşlerimizin kanı bunun için akıtıldı. Onlar (Hamas) iman etmeksizin asla bu sayfa dürülmeyecektir. Bizler sırf tevhidlerinden dolayı akıtılan kardeşlerimizin kanlarını asla unutmayacağız. Ve demokrasi sancağı altında vatanın bölünmezliğinden bahsederek kafalarımızı ağrıtanlara asla müsaade etmeyeceğiz. Bilinmelidir ki selefî ve cihadi çizgide olanların lugatinde kelime-i tevhidin haricinde ismi vahdet olan hiçbir şey yoktur.
Henüz dinin temel kurallarını bile bilmeyen kimselerin maslahat ya da mefsedet diyerek laf kalabalığı yapmasına izin vermeyeceğiz. Maslahat ve mefsedet konusunun elif-bası öncelikle yeryüzündeki en büyük maslahatın tevhid, en büyük mefsedetinde şirk olduğunun bilinmesidir. Bunu dahi öğrenememiş kimselerin konuşmasına göz yummayacağız. Allah'a şirk koşmanın en büyük fitne olduğunu henüz fıkhetmemiş ve öğrenmemiş kimsenin fitnenin zarar ve kötülükleri hakkında bizlere konferanslar vermelerine asla müsamaha göstermeyeceğiz.
Bununla beraber bu temel asılarlı öğrendikten ve hazmedip anladıktan sonra nasihatlerinin tamamını Gazze'de o nasihatlere en çok muhtaç olan Hamas komutanlarına, Hamas hükümetine ve Hamas sultasına yapsınlar. Onlar bugün bütün güç ve otoriteye hakim olmalarına rağmen temiz kanları dökmeye yelteniyorlar. Halbuki sorunları bir çok yolla halletme kudretindeler. Yetki sahibi kimselerin silaha sarılmadan önce bunu yapmaları gerekirdi. Ama Hamas'ın yönetime olan hırsı gözlerine bunu göstermedi ve "En son kullanılacak ilaç dağlamadır" kaidesini onlara unutturdu.
Halihazırda Hamas'ın yaptığını meşru gösterme adına her ne kadar kardeşlerin aceleciliğinden ve fanatikliğinden söz edilse de bundan daha hafif nice merhaleler vardı. Ala külli hal yönetim iplerini elinde bulunduran kimse bu fitneden bütününden mesul olandır. O halkından ve bu fitneye yapışanlardan sorumludur.
Bugün eleştiri, öğüt ve hatırlatmaların yönlendirilmesi gerekli olan ilk kişi yine odur. Çünkü hükümet çarpışmadan önce konuşma, tartışma ve diyolağa girme selahiyetine ona vermiştir. Şayet bunların hiç biri olmuyorsa abluka altına almak, hapsetmek, tehdit etmek, korkutma ve Hamas'ın diğer hasımlarına karşı kullandığı nice metotlar mevcuttur. Ama Hamas onları kah "tekfirci", kah "el-kaide", kah "cihadcı tekfirci" olarak vasıflandırmaktadır. Hamas nezdinde onlar saydığımız bu alternatifleri hak etmemektedirler. Hamas'ın lugatinde ne hükümet olarak, ne siyaset olarak ne de akıllılık olarak onlarla işbirliği içinde olma gibi bir şey yoktur. En iyi olan metotlarla mücade etmeleri de söz konusu değildir. Hamas'ın onlara karşı tavsiye etme ve öldürmekten ya da araç ve benzeri şeyleri ateşe vermekten başka bir şey yaptığını görmemekteyiz. Bu nedenlerden dolayı Hamas'ın bu sorunu tedavi etme yolu şer'i bir şekilde olmadı. Aksine beşeri kanunlardan kaynaklanan ve çoğunluğun hükmü ve demokrasi ile gölgelenen polisiye üslubuyla tağutça oldu.
Sözlerimi tamamlamadan önce Hamas ve diğerlerinin şunu iyi bilmelerini isterim ki bizler kesinlikle Filistin sahnesinden çekilmiş değiliz. Aksine oranın içinde ve derinliklerindeyiz. Oradan gafil olamayız. Orası bizim öncelikli basamaklarımız arasındadır. Bizler dinimizin, cihadımızın ve ümmetimizin maslahatı için her daim kardeşlerimize nasihatte bulunuyoruz. Dinimize, tevhidimize ve cihadımıza faydası olmayan savaşmalara ve vuruşmalara karşı gözlerimiz kapalı değildir ve biliyoruz ki bundan bütünüyle en çok istifade edecek olanlar da kuşkusuz Arap ve acem Yahudileridir.
Gazze'de kardeşlerimizle Hamas arasında cereyan eden savaş fitnesini yok etmek için çabaladık ve halen de çabalamaktayız. Ancak biz Hamas tarafından bu noktada bir gayret göremiyoruz. Aksine ters yönde çabalara şahit oluyoruz. Bundan ötürü bu fitneden ancak ve ancak o sorumludur. Ne Hamas'a ne onu savunanlara ve ne de onun hatalarını yamamaya çalışanlara bu gerçekleri yalan söyleyerek ve iftira ederek örtbas etmeleri fayda vermeyecektir. Gazze'de şu an sorumlu olan Hamas'tır. Binaenaleyh fitneden ancak ve ancak o sorumludur. Fitnenin fitillerini işlevsiz bırakma görevi onun elindedir. Gazze ehlini kurtarmak ve onları gerçek fitnenin karanlıklarından tevhidin nuruna çıkarmak yine Hamas'ın insiyatifindedir.
Tenkitçiler eleştiri oklarını, vaizler vaazlarını, nasihatçilerde nasihatlerini Hamas'a yöneltmelidirler. Düzgün durması ve silkelenmemesi için kurbanlık koyuna yapılan öğüt misali vaaz ve nasihatlerinizle bizleri rahatsız etmeyin. Sizin içeriği bu olan nasihatleriniz kesileni değil de keseni rahatlatma adınadır. Halbuki Gazze sahnesinde kesim yapan Hamas'ın ta kendisidir. Fitne ateşini söndürmek elinde olduğu halde bıçağa sarılan yine odur. Hamas fitne ateşini söndürecek mi yoksa içerisinde yürümeye devam mı edecek?
Allahım! Kardeşimiz Ebu Nur el-Makdisi'ye ve onunla beraber öldürülen tüm kardeşlerimize rahmet et.
Allahım! Onları kelime-i tevhid ve onu hakim kılma uğrunda şehid olmuş kimseler olarak kabul buyur.
Allahım! Hayırlılarımızı başa geçir. Şerlileri bize musallat etme. Azabını ve gazabını bizden kaldır. Ve bizleri içimizdeki bazı budalaların yaptıklarından dolayı cezalandırma.
Ebu Muhammed el-Makdisî
15/08/2009