2011'de bir alev yandı ve Türkiye'deki gençlere hayrın kapısı açıldı. Mücadele isteği tüm benliklerini sarmış gençler hiç beklemeden olaya dahil oldular. Herkes mutluydu. Uzun zaman sonra müslümanlar zafer kazanıyor, güçleniyor ve izzete kavuşuyordu. Türkiye'de islami çalışmalar hic olmadığı kadar büyüyor, mescitler dolup taşıyordu. İnsanlar fevc fevc cahiliye yasantılarını terk edip islami çalışmalara dahil oluyordu. Bir anda herkes aynı şeyleri konşmaya başlamıştı. İnfaklar toplanıyor, hocalar o konuyla ilgili vaaz ediyordu samimiyetsizi, fedakarla çıkarcıyı birbirinden ayıramadı. Bir yanda gençler canını, malını, ailesini ve zamanını gözünü kırpmadan feda ederken, bir yandan da bu işin edebiyatını yapan, kendisini o karartıdan gösterip cebini dolduran sırf yaşı büyük diye kendini ümmete abilik yapabilecek makamda gören cinsler türedi. O konu hakkında vaaz eden herkes ümmetin şeyhi, üstten üstten konuşan herkes de abisi, önderi sayıldı. Dedim ya o hengamede kimse bu gidişata dur diyemedi. Durum mücadelenin yaşandığı beldede de farklı değildi. İnsanlar ikiye ayrılıyordu: Her şeyini vermeye hazır olanlar ve onların her şeyi üzerinden kendisine makam mevki edinmeye can atanlar. Siyasi çıkarlarını şer'i nedenlerle örtmeye çalışıp, kirli yüzlerini uzun sakallarıyla saklamaya çalışıyorlardı. Peki hiç mi yoktu o hoca ve abi tayfasından samimi mert adamlar. Elbette vardı, hem de onlarca, yüzlerce. Ama samimilerin kaçınılmaz sonu sanırım, hepsi tek tek ayrılıyordu genç kardeşlerinin arasından. Kurtlar gidince, ortam da çakallara kalıyordu. Aradan yıllar geçti ve işler tersine dönmeye başladı. Zaferlerin yerini mağlubiyetler aldı. Şartlar zorlaşınca insanların kalplerindekiler de gün yüzüne çıktı. Önce menhecten, sonra da akideden tavizler verildi. Öyle ki artık işin başındaki tüm söylemlerini yalanlıyorlardı. Zamanında kardeşim dediklerini harici, çapulcu dediklerini de kardeş ilan ettiler. Kanları üzerinden yükseldikleri adamları hapislere atmaya, onlara işkence etmeye başladılar. O kadar çok görüş değiştirdilerki artık onlar da ne zaman ne dediğini hatırlamaz hale geldiler. Kitaplarını tercüme ettikleri hocalarını haricilerin süt kardeşi ilan ederken, tağutları müslüman gören belamları da hoca edinmekten hiç ama hiç utanmadılar Yetmedi 30 yıldır hizmet ettikleri!? davanın şiarlarını inkar ettiler. Tasvip etmiyorduk diyerek şeyhlerimizin kemiklerini sızlattılar. Normalde insanlar önce giyim kusamlarından sonra da mertebe mertebe akideleinden cayarlar. Bunlar tam tersini yaptı ve en sonunda da Amerika bizi yanlış tanımış diye ağlayarak tüyü diktiler. Şimdi djyeceksinizki bunları neden anlatıyorsun. İnsanları bu amelden soğutmaya mı çalışıyorsun?Vallahi hayır! Şu yazıları yazmamdaki tek amaç, ümmetin fedakarlıkları üzerine kurduğunuz taht için başka genclerimizi kullanmanıza izin vermemektir. Ben üzerime düşeni yapıp kardeşlerimi size ve avanenize karşı uyaracağım. Bir muvahhid kolay yetişmiyor. Hiç kimsenin kanlarınız üzerinden bir saltanat kurmasına izin veremezsiniz. O şerefli amel kaçmaz. Bir kapı kapanı bir diğeri açılır. Unutmayın! Güzel ameller ancak güzel adamlarla işlenir. Aslında bunları yazmak jçin biraz geç kaldım. Daha erken yazmalıydım. Lakin bize hep bunların mahrem seyler olduğu öğretildi. Ben de bu nedenle sessiz kalmayı seçtim. Halbuki onlar mahrem derken kendi yedikleri haltları kimse bilmesin istiyormuş. (Hamza Broni)