Lâkin, bu farsça namaz meselesi ve Tevbe sûresi 28. Ayet meselelerinde, meselenin kendisi delil değil midir?
Kuran'da mescid-i haram'a girmesinler yazıyorsa hüküm budur. Bunun hükmü kıyamete kadar değişmez ki?
Yahut farsça namaz kılmak meselesi tamâmen bidat değil midir? Resulullah'ın (s.a.v) kıldığı gibi kılmamız gerekir. Ki onun farsça kıldığına dair bir delilleri de yoksa bu hüküm hadis olmasa bile yanlıştır. Çünkü İslâm arapça üzerinedir (Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. / kuranmeali.com - Ali Bulaç / Yûsuf 2)
Yani ibâdetin arapça yapıldığı oldukça tahmin edilesi bir durumdur. (Zaten rivayetler de Resûlullah'ın (s.a.v) nasıl kıldığını söyleyen ibârelere sahip. O bir şeyi yapmadı diye böyle de yapılabilir denmez ki. O yapmadıysa bizde yapmayız. Şüpheden en uzak olanı tercih etmek de zaten makbul olanıdır.) Farsça kılmaya dair hadis olsaydı kabul edilebilir olurdu diye düşünüyorum.
Ve bu yüzden, bu 2 hükmü yanlış kabul ediyorum.
Secdede dua etme konusunda Hanefi mezhebi alimlerine göre ; secdede dua edecek kişinin, sadece Rasulullah (s.a.v.)'den gelen sahih hadislere göre dua etmesi sünnettir. Çünkü sünnette olan duaları okumak daha faziletlidir. Aksi takdirde secdede Arabca haric ana dilde hadisde olmayan bir şekilde alalade günlük/dünyevi sözlere benzeyen sözler ile dua etmesi caiz değildir. Mesela "Allah'ım bana para/mal ver, şunu ver." demek gibi. Yahut insanlardan elde edilmesi mümkün olmayan: "Allah'ım bana falanca hanımı ver." demek gibi. Bu tahrimen mekruhtur.
Hanefi alimlerinin buna delilleri Muslimde geçen şu sahih hadise dayanmaktadır:
"Bu namazda insanların sözlerinden bir şey söylemek caiz olmaz. Namaz ancak bir tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktır."
Ana dilde dua etmek bile caiz değil diyor?
şimdi bunu nasıl izah edeceksin ? Ne idiğü belli olmayan yerlerden bişeyler öğrenip alimleri tenkid edecek kadar davranışlarda bulunman sana ne kazandırdı ?