"Üzüntü ve sıkıntı anında Hz. Peygamber (asm) Efendimizin yapmamızı tavsiye ettiği bu duanın tamamı şöyledir:
مَا قَالَ عَبْدٌ قَطُّ إِذَا أَصَابَهُ هَمٌّ وَحَزَنٌ
اَللَّهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ، وَابْنُ عَبْدِكَ، وَابْنُ أَمَتِكَ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ، أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ، سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ، أَوْ أَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ، أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ، أَوِ اسْتَأْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبِي، وَنُورَ صَدْرِي، وَجِلاَءَ حُزْنِي، وَذَهَابَ هَمِّي
إِلاَّ أَذْهَبَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ هَمَّهُ، وَأَبْدَلَهُ مَكَانَ حُزْنِهِ فَرَحًا
قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ! يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَعَلَّمَ هَؤُلاَءِ الْكَلِمَاتِ؟ قَالَ
أَجَلْ، يَنْبَغِي لِمَنْ سَمِعَهُنَّ أَنْ يَتَعَلَّمَهُنَّBir kula herhangi bir üzüntü veya tasa isabet eder de:
“Allah'ım! Ben senin kulunum. Senin erkek ve kadın kullarının evladıyım. Her şeyimle senin elindeyim. (Üzerimde her türlü tasarrufu yapan sensin.) Benim üzerimde geçerli olan sadece senin hükmündür. Benim hakkımdaki takdirin adaletin ta kendisidir. Senden isteğim odur ki: Zat-ı Uluhiyetini isimlendirdiğin her bir ismin hürmetine, yarattıklarından herhangi birine öğrettiğin her bir ismin hürmetine, kitaplarında indirdiğin her bir ismin hürmetine, nezd-i ulûhiyetinde sadece senin bildiğin her bir ismin hürmetine Kuran’ı kalbimin baharı, göğsümün nuru yapasın. Hüznümün ortadan kaldırıcısı, gam ve kederimin gidericisi kılasın.”
derse, Allah ona hüzün ve tasasını ortadan kaldıracak bir yol gösterir. Bunların yerine ona ferahlık verir, diye buyurdu.
Bunun üzerine sahabe: “Ey Allah’ın Resulü! Bunu öğrenmeyelim mi?” dediler.
“Bilakis, bunu duyan herkesin öğrenmesi gerekir.” dedi."
(Musned, 1/391, 452; Hakim, Mustedrak, 1/690, no 1877;
Şuayb Arnavut, senedi zayıftır demiştir Musned (Arnavut thk.), 6/246(3712), 7/341(4318)
Hakim ise, hadis Müslim şartıyla sahihtir, demiştir Hakim, 1/690, no: 1877)
مَا قَالَ عَبْدٌ قَطُّ إِذَا أَصَابَهُ هَمٌّ وَحَزَنٌ
اَللَّهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ، وَابْنُ عَبْدِكَ، وَابْنُ أَمَتِكَ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ، أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ، سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ، أَوْ أَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ، أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ، أَوِ اسْتَأْثَرْتَ بِهِ فِي عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبِي، وَنُورَ صَدْرِي، وَجِلاَءَ حُزْنِي، وَذَهَابَ هَمِّي
إِلاَّ أَذْهَبَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ هَمَّهُ، وَأَبْدَلَهُ مَكَانَ حُزْنِهِ فَرَحًا
قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ! يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَعَلَّمَ هَؤُلاَءِ الْكَلِمَاتِ؟ قَالَ
أَجَلْ، يَنْبَغِي لِمَنْ سَمِعَهُنَّ أَنْ يَتَعَلَّمَهُنَّ
“Allah'ım! Ben senin kulunum. Senin erkek ve kadın kullarının evladıyım. Her şeyimle senin elindeyim. (Üzerimde her türlü tasarrufu yapan sensin.) Benim üzerimde geçerli olan sadece senin hükmündür. Benim hakkımdaki takdirin adaletin ta kendisidir. Senden isteğim odur ki: Zat-ı Uluhiyetini isimlendirdiğin her bir ismin hürmetine, yarattıklarından herhangi birine öğrettiğin her bir ismin hürmetine, kitaplarında indirdiğin her bir ismin hürmetine, nezd-i ulûhiyetinde sadece senin bildiğin her bir ismin hürmetine Kuran’ı kalbimin baharı, göğsümün nuru yapasın. Hüznümün ortadan kaldırıcısı, gam ve kederimin gidericisi kılasın.”
derse, Allah ona hüzün ve tasasını ortadan kaldıracak bir yol gösterir. Bunların yerine ona ferahlık verir, diye buyurdu.
Bunun üzerine sahabe: “Ey Allah’ın Resulü! Bunu öğrenmeyelim mi?” dediler.
“Bilakis, bunu duyan herkesin öğrenmesi gerekir.” dedi."
(Musned, 1/391, 452; Hakim, Mustedrak, 1/690, no 1877;
Şuayb Arnavut, senedi zayıftır demiştir Musned (Arnavut thk.), 6/246(3712), 7/341(4318)
Hakim ise, hadis Müslim şartıyla sahihtir, demiştir Hakim, 1/690, no: 1877)
Moderatör tarafında düzenlendi: