Hesapsız ve Azapsız Cennete Girecek 70 Bin Kişiden Olmanın Bir Yolu: Tevekkül
İmran İbnu Husayn (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ummetimden yetmiş bin kişi (mahşerde) hesaba çekilmeden cennete girecektir!" buyurdular.
Kendisine: "Ey Allah'ın Rasulu! Bunlar kimlerdir?" diye sual edildi.
"Onlar, kendilerini dağlatmayanlar, rukyeye başvurmayanlar, teşâume (uğursuzluğa) inanmayanlar ve Rabb'lerine tevekkül edenlerdir!" buyurdu.
Ukkâşe (radıyallahu anh) kalkıp: "Ey Allah'ın Rasûlu! Dua buyur, Allah beni onlardan kılsın!" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm: "Sen onlardansın!" müjdesini verdi.
Bir başkası daha kalkıp:"Ey Allah'ın Rasûlu! Beni de onlardan kılması için Allah'a dua ediver!"dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm: "O hususta Ukkâşe senden önce davrandı!" cevabını verdi."
[Muslim, İman, 371, (218).]
Ebû Hurayra (r.anh)'den rivayet olunan hadiste Rasulullah şöyle buyuruyor: ‘‘Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalbleri kuş kalbi gibi (rakîk ve güven içinde)dir.'' ( Muslim, Ahmed İbni Hanbel)
İnsanoğlu şubhesiz Cennette girmeyi arzu eder. Kâfire Cennetteki mükâfatlardan söz edilse, o dahi orda yaşamayı ister. Ama Cennete girmenin yolu istemekten değil Rahman'ı radı etmekten geçer. O'nu radı etmenin yolu da, indirdiği Şeriat'ı tanımak, benimseyerek hakkıyla yaşamakla gerçekleşir. Her şeye kadir olan Allah Subhanehu ve Teala'nın bütün insanlara göndermiş olduğu bu Şeriat, ideoloji Rasûlullah Sallahu Aleyhi ve Sellem zamanında Sahabelerin zihinlerinde çok netti.
Ne acıdır ki, bugünün Müslümanları o günün Sahabeleri gibi İslam'ı tanımamaktadır. Özelliklede İslam'ın en çok önem verdiği akidevi meseleler zihinlerinde karmakarışık durumdadır. Örneğin; rızk, ecel, korku ve tevekkül gibi iman edilmesi farz olan meseleleri tam olarak kavrayamadılar, "Rızk Allah'tandır" dediler ama çalışmadan rızk gelmez dediler. "Ecel Allah'tandır" dediler ama insan ölümünün sebebini ecelin dışında olan vakalarda aradılar. "Yalnızca Allah'a güvenilir" dediler ama Allah'tan başka her şeye güvenilir oldular. Müslümanlarda net olmayan konular maalesef örnek vermekle bitmez. Rabb'imizin bizlere emrettiği ideolojiyi hakkıyla yaşamak için bu ve bunlar gibi bütün akidevi konuların zihinlerimizde net olması esasidir. Burada ele alacağımız mesele Müslümanlardan tam olarak 70 bin kişinin hesapsız ve azabsız Cennete girmesine vesile olacak tevekkül konusudur. O halde tevekkülün tarifine bakmak gerekir.
Tevekkülün lügat manası; vekil kılma, işini başkasına havale etmek.
Şeri manası ise; sadece Allah Subhanehu ve Teala'ya yönelmek, sığınmak, yapılabilecek işlerde yalnızca O'nun yardım edeceğini bilmek, başka yardımcı, güç tanımamak ve Allah'a dayanmak, sadece O'na güvenmek.
Rabb'imiz sadece Kendisine güvenmemizi ve yalnızca O'na dayanmamızı emretmekle birlikte mütevekkil olanları sevdiğini haber vermiştir:
"Bir de, daima diri olup, hiçbir zaman ölmeyen Allah'a tevekkül et." (Furkan 58)
"Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter." (Talak 31)
"Mûminler, ancak o kimselerdir ki Allah anılınca kalbleri ürperir, onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda o ayetler onların imanlarını artırır ve Rabb'lerine tevekkül ederler." (Enfal 2)
Bunlara benzer bir çok ayeti kerimede yalnızca Allah Subhanehu ve Teala'ya tevekkül edilmesinin farz olduğu vurgulanmaktadır.
Ahmed ve Tirmizi'nin rivayet ettikleri bir hadis ise şöyledir:
"Siz hakkıyla Allah'a tevekkül etmiş olsaydınız, aç olarak yuvasından çıkan, tok olarak yuvalarına dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de Allah rızıklandırır."
Buhari'nin İbni Abbas'tan naklettiği bir hadiste tevekkül edenlerin hesapsız Cennette gireceğinin müjdesi verilmektedir:
‘‘Ummetimden yetmiş bin kişi, hesabsız olarak cennete girecektir. Bunlar, okuyarak ve üfleyerek tedavi olmayan, fala bakmayan, ümitsizliğe kapılmayan, tedavi için dağlanmayan ve ancak Rabb'lerine tevekkül edenlerdir.''
İbni Abbas (r.anhuma)'dan rivayet edilen hadiste;
Rasulullah Sallahu aleyhi ve Sellem'in yetmiş bin kişinin hesapsız ve azabsız olarak Cennet'te gireceklerine dair şöyle buyurdu: '‘Onlar; efsun yapmayanlar, efsun yaptırmayanlar, kuşlara uğursuzluk atfetmeyenler ve her şeyde ancak Rablerine dayananlardır.''
Yine Abdullah İbni Abbas (r.anhuma) rivayet ettiği hadiste;
Rasulullah şöyle buyurmaktadır: ‘‘(Geçmiş) Ummetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve Peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme bir kalabalık çıktı. Kendi Ummetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsa'nın ummetidir, sen ufka bak!' dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ummetindir. İçlerinden hesabsız-azabsız Cennete girecek yetmiş bin kişi vardır' dediler.''
İbni Abbas diyor ki; "Söz buraya gelince Rasûlullah kalkıp evine gitti. Oradaki sahabeler bu hesabsız-azabsız Cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar. Kimileri; "Bunlar Peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır.' derken kimileri; "Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır.' dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.
Onlar bu meseleyi tartışırken Rasûlullah çıkageldi. ‘‘Ne hakkında konuşuyorsunuz?'' diye sordu.
‘Hesabsız-azabsız Cennete gireceklerin kim olduğu hakkında konuşuyoruz' dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah; ‘‘Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rabb'lerine güvenenlerdir.'' buyurdu.
Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve; ‘Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et Ya Rasûlullah!' dedi.
Rasûlullah; ‘‘Sen onlardansın'' buyurdu.
(Buhâri, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, İmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16)
İnşaAllah devamı gelecektir...