Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

***HUTBELER***

ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
TAĞUTU REDDETMEK

LA İLAHE İLLALLAH demek



Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor, dünya ve ahirette mutlu olmak, yani İslam evine girmek istiyorsanız[1], “La ilahe illallah” kapısından geçmek zorundasınız. Öyle olağanüstü bir geçiştir ki bu, kişinin tepeden tırnağa bütün kimyasını değiştirir, İslam evinden içeri girmiştir artık: Allah’ın koruması altındadır, Kâbe’yi tavaf edebilir, Müslümanlarla kız alıp verebilir, kestiği yenilir vs…

“La ilahe illallah” demek; ‘Allah’tan başka ilah yoktur.’ demek değil; “Reddedeceksin ilahları, iman edeceksin Allah’a.”demektir; İsra suresinin 37. ayetindeki şu ifade bunu güzelce anlatır: “Allah'la beraber sakın başka bir ilah edinme, yoksa kınanmış ve kovulmuş vaziyette cehenneme atılırsın.”[2] Bu ayetten açıkça anlaşılıyor ki kulun kendisine ilah olarak seçebileceği başka ilahlar da vardır: Sahte ilahlar, gönülden itaatin kesinlikle olamayacağı, reddedilmesi gereken batıl ilahlar. Eğer kulun kendisine mabud/ilah olarak belirleyebileceği yani kayıtsız-şartsız, gönülden, katıksızca; emri, otoritesi altına girebileceği başka bir otorite, sahte bir ilah tehlikesi olmasaydı aziz ve celil olan Allah’ın bizi “Sakın başka bir ilah edinme!” şeklinde uyarması batıl bir iş olurdu, Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederiz.

“La ilahe illa Allah”[3] cümlesindeki bu dört kelimenin yan yana gelmesi tesadüf değildir, Kuran’da tesadüflere yer yoktur. Bütün dilleri, tüm kelimeleri bilen Allah, kendi ismini bu cümlenin en başına koyabilirdi: Allah’a iman edin, diğer ilahları reddedin de diyebilirdi. Ama öyle olmamış; ‘La’ ile, “reddediyorum” diyerek başlamamızı emretmiştir. “Hangimizin yaptıklarının daha güzel olduğu konusunda bizi denemek için ölümü ve hayatı yaratan Allah[4], “La” diyerek, kendi kural ve kanunları için gönlümüzde yer açmamızı istemiştir. “La” demek, “reddetmek” demektir; bir kalp temizliğidir; benliğin imana, İslam’a hazır hale getirilmesidir. Anne babamızın, tarihin, toplumun, şuursuzca eline geçeni doldurdukları gönül kabımızı Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın dini için hazırlamaktır.

İnsanı Allah’a karşı küstahlaştıran, bütün batıl ilahlar tağuttur ve Bakara suresinin 256. ayetindeki femen yekfur bi-ttâġût emri gereği reddedilmeli, inkâr edilmelidirler.

İslam evi yücedir, yüksektedir; İslam’a girebilmek için bir eşiğe, basamağa ihtiyaç vardır. Tağutu reddetmek; vahye rağmen doğru olarak bilinen: duygu-düşünceleri, sözleri ve ideolojileri, örf-adet/gelenek-görenekleri, alışkanlıkları, kıyafetleri vs… kısaca Kuran ve sahih sünnete uymayan her ne varsa ayaklar altına alıp İslam’a yükselmektir.

Tağutu reddetmek, ‘Yasak ve Serbest’i belirleme, toplum hayatını düzenleme hakkının Allah’ın olduğunu kabul etmektir. Vahiyle çelişen insan yapımı ne kadar kural ve kanun varsa hepsini reddetmek, batıl ve yanlış olduklarını kabul etmektir.

[1]‘Dinde (iman etmede/İslam'a girmede) zorlama yoktur.’ Bakara 2/256

[1]İsra 17/39

[1]“La ilahe illa Allah” cümlesi aslında bu şekilde dört kelimeden müteşekkildir. Cümle Türkçe’ye aktarılırken son iki kelime birleştirilerek bir kelimeymiş gibi (La ilahe illallah) yazılır.

[1]Mülk 67/2

Tağutu reddetmek kişinin; zihnen, fikren, kalben yani bütün benliği ile İslam’ın emir ve yasaklarını hüsnü kabul ile (güzel bir şekilde, içselleştirerek) kabul etmesidir.[5]

Tağutu reddetmek Allah’ın; bireysel, toplumsal, ekonomik ve hukuki hayatın her alanına karışabileceğini kabul etmektir.

Bütün kâinatı ve insanı yaratan Allah’ın; insan hayatını yakından ilgilendiren hukuk kurallarını da koyması gerektiğini kabul etmek; suçun tanımını Allah’a sormak, suçlunun cezasını da Allah’tan öğrenmektir. Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, faydalı ve zararlının ne olduğunu Allah’ın indirdiği (vahiy) ile tespit etmektir. Yönettiği makamda: ülke, şehir, ilçe, köy, kasaba, ordu, aile… bununla hükmetmektir.

Daha öz bir ifadeyle: (Toplumu düzenleyen kurallar koyma hakkı elinde olan) Rab olarak Allah’tan, (sosyal, siyasal ve ekonomik hayatın her bir alanına müdahale edip onu düzenleyen) din olarak İslam’dan ve (Allah’ın yeryüzünde yaşanmasını istediği hayat tarzı olan İslam dinini en güzel şekilde yaşayarak) örnek olan, önder olan Allah’ın rasûlü Muhammed sas’dan razı olmaktır.

“Yasak ve serbesti biz belirleriz; bireysel, toplumsal, ekonomik ve hukuki hayat bizim koyduğumuz kanunlarla yürütülmelidir.” demek “tağut olmaktır”.

“Allah gökyüzünde kar ve yağmur yağdırsın; O, yeryüzüne karışmasın.” demek; Allah’ı göklere hapsetmeye çalışmaktır, ilahlığını ilan etmek, tağut olmaktır. Bu şekilde ilahlığa soyunmuş olan bu ‘tağut’larıbenimseyip, içselleştirerekonlara itaat edip, dediklerini yapmak “ ’tağut’a ibadet etmek, ‘tağut’a kulluk etmektir.”

Allah, bu durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatır:

“Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik.”[6] “Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içtenlikle yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarımı müjdele. Ki onlar, sözlere kulak verirler ve “en güzeline”[7] uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve “akıl sahipleri”[8] onlardır.”[9]


Kendini akıl sahibi olarak tanımlayan herkes, kendi doğrularının, doğru bildiklerinin sağlamasını Kuran’dan yapmak zorundadır. Bir pergel gibi; bir yanını Kur’an’a sabitlemeli ve hayatı bu daire içerisinde şekillendirmelidir. Ayetlerden ve sahih sünnetten oluşan bir gözlük edinilmelidir. İşte bu gözlükle hayata bakabilirsek eşyanın hakikatini doğru görebilir, “doğru”yu görebiliriz, doğru bir imanın sahibi olabiliriz.


Ey iman edtiğini iddia edenler! Allah’ın istediği gibi iman edin.[10]


[1]İslam’ın bütün emir ve yasaklarının kabul edilmesi ayrı, günah işlemek ayrı şeylerdir. İslam’a karşı çıkar, inkâr ederseniz kâfir olursunuz ve cezanız içinde sonsuza kadar kalmak üzere cehennem olur. Teslim olur, kabul eder buna rağmen yine günah işlerseniz -ki bizler melek değiliz, günah işleriz- bu sizi günahkâr yapar; Allah dilerse affeder, dilerse gazap eder; ‘küfür ve şirk’ten uzak kalabilmişseniz ebedi cehennemliklerden olmazsınız.

[1]Nahl 16/36

[1]“Allah, sözün en güzelini bir kitap halinde indirmiştir.” Zümer 39/23

[1]Akıl sahibi kişi: Zekâsını; anlama/idrak etme kabiliyetini Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak için kullanan kişidir.

[1]Zümer 39/17,18

[1]Nisâ 4/13

 
ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
eyh Muheysini’den Cihad Çağrısı

Ya Beşar! Ya Beşar!

Bilmiyorsun Şam ehli sana ne yapacak!

Şam ehli seni tarihe bir pislik olarak kazıyacak!

Allahu Ekber!

Ey Hizbusşeytan! Ey Hizbu İran! Ey Hizbuşeytan emiri! Nasrışeytan dedi ki; bakın ne konuştu domuz HizbuSşeytan:

“Eğer ihtiyaç olursa ben ve bütün Hizbullah askeri terörist ve tekfircilerle savaşmak için Suriye’ye gideriz!”

Şam ehli dedi ki; “Gel, seni Şam köpeklerine seni yem edeceğiz!”

Vallahi Şam ehli bunu dedi, Allahu Ekber!

Beşar, sen Şam ehlinin evlerini bombaladın, variller attın, evlerini başlarına yıktın, onları öldürdün. Bak Şam ehli çadırlarda kalıyor.

Sizden ricam, birazdan kim cihada katılmak istiyorsa şu çadıra gelsin. Yeni Mücahid olmak isteyenler bu çadıra gelsin. Bu çadırdaki Mücahidler Şam topraklarını domuz kanına bulayacak! Rus, Mecusi, Hizbullat kanı ile dolacak Biiznillahi Rabbil alemin!

Bu cihad Allah’ın yolunda ifa edilen bir cihaddır.

Resulullah sav şöyle buyurdu: “Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyâmet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bukanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır”

Ey Şam ehli başını kaldır, dik yürü!

Çadırda yaşayan Şam ehli evinize dönecek ve evinizi tamir edeceksiniz inşaAllah. Camilerde Allahu Ekber diyeceksiniz.

Ama neden çadırlarda oturuyorsunuz, cihad edin. Allahın dini sizi bekliyor, çok mu korkuyorsunuz şehadetten?!

Siz biliyor musunuz şehadet nedir? Allah yolunda bir mermi gelecek ve öleceksin sonra cennette ebedi olarak kalacaksın.

Vallahi Hadır camisinin minberine çıkacağız! Mücahidlerin saflarına katıl, çadırda neden oturuyorsun!

Allah yolunda cihad etmek için şu çadıra 300 mücahid gelsin.

İnşaallah zafer olursa Şam’daki Emevi camisinde hutbe vereceğiz.

Ya şehadet ya zafer ikisinden biri. Kim Allah yolunda canını satmak istiyor, kim güzel bir ticaret yapmak ister?

Allahu Ekber!

Kim Allah’a canını satacak, bugün cuma, kim satacak? İsteyen elini kaldırsın.

15 yaşından büyükler, eski mücahidler değil, yeni olmak isteyenler ellerini kaldırsın.

Kim Allah yolunda eline kaleşnikof alacak ve kanını Allah yolunda dökecek?

Gelsin şu çadıra, 15 yaşından büyük olanlar gelsin, eski mücahidler değil yeni mücahidler.

Sizler inşaAllah Mücahidlerin safında gül ve süs olacaksınız.

Siz muvahhidlerin gülüsünüz.

Gelin ey Rafiziler! Gel ey Rusya! Gel! Şam ehli Şam topraklarını İran’ın kabri yapacak inşaAllah!

Tekbir! Allahu Ekber! Allahu Ekber!

“Şüphesiz Allah müminlerden karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir. Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleyiniz. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” Tevbe süresi, 111.

Bu Cuma gününde bunlar, Allah yolunda canlarını sattılar! Ey kardeşlerim Allah sizden razı olsun.

Ey Rafiziler! Bugün Ehli Sünnet tek saf olarak birleşti. Allah yolunda birbirimizi seviyoruz ve birleştik!

Eğer mazot biterse, eğer benzin biterse, eğer kaleşnikof biterse, eğer tanklar biterse; atımız var, kılıcımız var! Eğer onlar da biterse sizlere karşı taşlarla savaşacağız!

Allah için inşaAllah zafer Mücahidlerin olacak! Allah bize Şam kapılarını açacak!

Tekbir!

Hama ve Humus kapılarını açacak!

Tekbir!

Bütün Suriye’nin kapısını açacak inşaAllah!

Tekbir!

Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!

@Ortadogu_Portal

El Mukaveme Medya


wesselamualykum
 
::IM4M`UL-HAREMEYN:: Çevrimdışı

::IM4M`UL-HAREMEYN::

Tevhid ve Cihad
İslam-TR Üyesi
eyh Muheysini’den Cihad Çağrısı

Ya Beşar! Ya Beşar!

Bilmiyorsun Şam ehli sana ne yapacak!

Şam ehli seni tarihe bir pislik olarak kazıyacak!

Allahu Ekber!

Ey Hizbusşeytan! Ey Hizbu İran! Ey Hizbuşeytan emiri! Nasrışeytan dedi ki; bakın ne konuştu domuz HizbuSşeytan:

“Eğer ihtiyaç olursa ben ve bütün Hizbullah askeri terörist ve tekfircilerle savaşmak için Suriye’ye gideriz!”

Şam ehli dedi ki; “Gel, seni Şam köpeklerine seni yem edeceğiz!”

Vallahi Şam ehli bunu dedi, Allahu Ekber!

Beşar, sen Şam ehlinin evlerini bombaladın, variller attın, evlerini başlarına yıktın, onları öldürdün. Bak Şam ehli çadırlarda kalıyor.

Sizden ricam, birazdan kim cihada katılmak istiyorsa şu çadıra gelsin. Yeni Mücahid olmak isteyenler bu çadıra gelsin. Bu çadırdaki Mücahidler Şam topraklarını domuz kanına bulayacak! Rus, Mecusi, Hizbullat kanı ile dolacak Biiznillahi Rabbil alemin!

Bu cihad Allah’ın yolunda ifa edilen bir cihaddır.

Resulullah sav şöyle buyurdu: “Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyâmet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bukanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır”

Ey Şam ehli başını kaldır, dik yürü!

Çadırda yaşayan Şam ehli evinize dönecek ve evinizi tamir edeceksiniz inşaAllah. Camilerde Allahu Ekber diyeceksiniz.

Ama neden çadırlarda oturuyorsunuz, cihad edin. Allahın dini sizi bekliyor, çok mu korkuyorsunuz şehadetten?!

Siz biliyor musunuz şehadet nedir? Allah yolunda bir mermi gelecek ve öleceksin sonra cennette ebedi olarak kalacaksın.

Vallahi Hadır camisinin minberine çıkacağız! Mücahidlerin saflarına katıl, çadırda neden oturuyorsun!

Allah yolunda cihad etmek için şu çadıra 300 mücahid gelsin.

İnşaallah zafer olursa Şam’daki Emevi camisinde hutbe vereceğiz.

Ya şehadet ya zafer ikisinden biri. Kim Allah yolunda canını satmak istiyor, kim güzel bir ticaret yapmak ister?

Allahu Ekber!

Kim Allah’a canını satacak, bugün cuma, kim satacak? İsteyen elini kaldırsın.

15 yaşından büyükler, eski mücahidler değil, yeni olmak isteyenler ellerini kaldırsın.

Kim Allah yolunda eline kaleşnikof alacak ve kanını Allah yolunda dökecek?

Gelsin şu çadıra, 15 yaşından büyük olanlar gelsin, eski mücahidler değil yeni mücahidler.

Sizler inşaAllah Mücahidlerin safında gül ve süs olacaksınız.

Siz muvahhidlerin gülüsünüz.

Gelin ey Rafiziler! Gel ey Rusya! Gel! Şam ehli Şam topraklarını İran’ın kabri yapacak inşaAllah!

Tekbir! Allahu Ekber! Allahu Ekber!

“Şüphesiz Allah müminlerden karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da O’nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir. Şu halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleyiniz. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” Tevbe süresi, 111.

Bu Cuma gününde bunlar, Allah yolunda canlarını sattılar! Ey kardeşlerim Allah sizden razı olsun.

Ey Rafiziler! Bugün Ehli Sünnet tek saf olarak birleşti. Allah yolunda birbirimizi seviyoruz ve birleştik!

Eğer mazot biterse, eğer benzin biterse, eğer kaleşnikof biterse, eğer tanklar biterse; atımız var, kılıcımız var! Eğer onlar da biterse sizlere karşı taşlarla savaşacağız!

Allah için inşaAllah zafer Mücahidlerin olacak! Allah bize Şam kapılarını açacak!

Tekbir!

Hama ve Humus kapılarını açacak!

Tekbir!

Bütün Suriye’nin kapısını açacak inşaAllah!

Tekbir!

Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!

@Ortadogu_Portal

El Mukaveme Medya


wesselamualykum

Bu konuşma 3 aylık falan abi. Allahualem.
 
::IM4M`UL-HAREMEYN:: Çevrimdışı

::IM4M`UL-HAREMEYN::

Tevhid ve Cihad
İslam-TR Üyesi
Bu daha yeni abi buyur.

 
ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
“Sözlerin en doğrusu, Allah’ın kitabıdır
nokta.gif
Yapışılacak en sağlam kulp takvadır
nokta.gif
Dinlerin en hayırlısı İbrahim’in dini İslâmiyet’tir
nokta.gif
Sünnetlerin en hayırlısı Muhammed’in sünnetidir
nokta.gif
Kıssaların en güzeli şu Kur’an’dır
nokta.gif
İşlerin en hayırlısı Allah’ın farz kıldıkları, en şerlileri de sonradan ortaya çıkan, bid’at olanlarıdır
nokta.gif
En güzel yol peygamberlerin yolu, en şerefli ölüm şehitlerin ölümü, en koyu körülük hidayete erdikten sonra delalete düşmektir
nokta.gif
Çalışmaların en hayırlısı faydalı olanı, doğru yolun hayırlısı uyulanı, körlüğün en şerlisi kalp gözünün kör olmasıdır
nokta.gif
Veren el, alan elden üstündür
nokta.gif
Yeterli miktardaki az mal, oyalayıcı ve aldatıcı çok maldan hayırlıdır
nokta.gif
Mazeret ileri sürmelerin en şerlisi, ölüm geldiğinde yapılandır
nokta.gif
En kötü pişmanlık, kıyamet günündekidir
nokta.gif
Bazı insanlar cumaya en son geliyorlar ve Allah’ı çirkin bir şekilde zikrediyorlar
nokta.gif
Hataların en büyüğü, dilin çok yalan söylemesidir
nokta.gif
Zenginliğin en hayırlısı kalp zenginliği, hikmetin başı Allah korkusudur
nokta.gif
Kalpte bulunan en hayırlı şey, yakin derecesindeki imandır
nokta.gif
Şüphe küfür alametidir
nokta.gif
Ölü için bağırarak ağlamak, cahiliye adetlerindendir
nokta.gif
Sarhoşluk, cehennem ateşidir
nokta.gif
İçki bütün kötülükleri bir araya toplar
nokta.gif
En kötü yiyecek, yetim malıdır
nokta.gif
Mutlu kişi başkasının halinden ibret alandır
nokta.gif
Her birinizin gidişi kabre doğrudur, işi ahirete kalır
nokta.gif
Yapılan işlerde esas olan sonuçlardır
nokta.gif
Her gelecek yakındır
nokta.gif
Mü’min'e sövmek fasıklık, onu öldürmek küfürdür
nokta.gif
Mü’min'in etini yemek (dedikodusunu-gıybetini yapmak) Allah’ın emirlerine karşı gelmektir
nokta.gif
Müslüman'ın malı da kanı gibi haramdır
nokta.gif
Yalan yere Allah’a yemin eden kişiyi, Allah, yalancı çıkarır
nokta.gif
Kim bağışlayıcı, affedici olursa, Allah da onu bağışlar ve affeder
nokta.gif


Müslim’in Cuma 463 İbn Mace, Mukaddime-7 İbn Hibban’da, es sahih olarak ifade edilen bir hadis metni şöyledir:

“Sözlerin en doğrusu, Allah’ın kitabı ve yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur
nokta.gif
İşlerin en şerlisi de sonradan uydurulanlardır
nokta.gif


İnsanlığı doğru yola ulaştıracak ve kendilerinden emin kılacak en emin yol, Allah Tebareke ve Teâlâ’nın yoludur
nokta.gif
Bu yol haritasının sınırları Kur’an’da çizilmiş, Rasûlullah’ın sünnetinde pratize edilmiştir
nokta.gif
Demek ki uyulacak tek yol Allah’ın kitabına tabi olmaktır
nokta.gif
Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için de peygamberimizin sahih sünnetine sarılmaktan başka çare yoktur
nokta.gif
Nebevi geleneğin en mükemmel öğretileri, Rasûlullah'tadır
nokta.gif
Sözün ve yolların mantar gibi çoğaldığı modern dünyada hiçbir sistem, huzur ve saadet getiremiyor
nokta.gif
Siyonist Yahudilerin Filistin’de gerçekleştirdikleri katliam karşısında ne yapabilmekteyiz? Yahudi'nin görevi, kendi ırkından olmayanları yok etmektir
nokta.gif
Onlar için, ölenin çocuk olması, yaşlı olması hiç de önemli değildir
nokta.gif
Siyonist emellerini gerçekleştirmek için katliam dahil her türlü teröre başvurabilirler
nokta.gif


İsrail devleti, bir din devletidir
nokta.gif
Mesih beklentisi onlarda da vardır
nokta.gif
Süleyman Mabedi onlar için önemlidir
nokta.gif
Mescid-i Aksa’ya olan düşmanlıkları bu yüzdendir
nokta.gif
Filistin toprakları Arz-ı Mevudun sınırları içerisindedir
nokta.gif
Nil’den Fırat’a uzanan vadi de öyle
nokta.gif
nokta.gif
nokta.gif


Tebük hutbesinden bahsederken, Yahudi zulmüne geldik
nokta.gif
Müslüman, dünyada olup bitenlerden bigâne kalamaz
nokta.gif
Hiçbir zulme seyirci kalamaz
nokta.gif
Şarktaki Mü’min'in derdine ortak olmayan Müslüman'ın akıbetinden korkulur
nokta.gif


Yol haritası çok önemlidir
nokta.gif
Tebük hutbesinde nasıl yaşanılması gerektiğine dair işaretler mevcuttur
nokta.gif
Filistin’e bakmadan önce kendi halime bakıyorum, asıl ağlanacak olanın kendi halim olduğunu görüyorum
nokta.gif
Ben bu halimle değil Filistin’e, kendime bile fayda sağlayamam
nokta.gif
Miting yapmak, tel’in etmek, slogan atmak güzel de, oraya gidecek veya malınızın bir kısmını gönderecek yüreğiniz
 
ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Veda Hutbesi خُطبة حَجّة الوداع




((الحمد لله، نحمَده ونستعينه، ونستغفره ونتوب إليه. ونعوذ بالله من شرور أنفسنا، ومن سيِّئات أعمالنا. من يَهْدِ الله فلا مُضلّ له، ومن يُضلِلْ فلا هادي له. وأشهد أن لا إله إلاّ الله وحْده لا شريك له، وأنّ محمداً عبدُه ورسولُه. أوصيكُم عبادَ الله بتقوى الله! وأحثّكم على طاعته! وأستفتح بالذي هو خير.أمّا بعد،
أيها الناس!
اسمعوا منِّي أًبَيِّنْ لكم! فإنِّي لا أدري لعلّي لا ألقاكم بعد عامي هذا في موقفي هذا.
أيها الناس!
إنّ دماءَكم وأموالَكم عليكم حرام إلى أن تلقَوْا ربّكم، كحُرمة يومكم هذا، في شهْركم هذا، في بلَدكم هذا. ألاَ هل بلّغت؟ اللهم اشْهدْ! فمَن كانت عنده أمانةٌ فلْيُؤدِّها إلى الذي ائتَمَنه عليها.
وإنّ رِبا الجاهلية موضوع. وإنّ أوّلَ رباً أبدأ به: رِبَا عمِّي العباس بن عبد المطلب. وإن دماءَ الجاهلية موضوعة. وأوّلُ دمٍ أبدأ به: دمُ عامر بن ربيعة بن الحارث بن عبد المطلب. وإنّ مآثِرَ الجاهلية موضوعة، غيرَ السّدانة والسِّقاية. والعَمْد قَوَد. وشِبْه العَمْد ما قُتل بالعصا والحجَر، وفيه مائة بعير؛ فمن زاد فهو من أهل الجاهلية.
أيّها الناس!
إنّ الشيطان قد يئِس أن يُعبد في أرضكم هذه، ولكنّه قد رضِي أن يُطاع فيما سوى ذلك ممّا تَحقِرون من أعمالكم.
أيها الناس!
{إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللَّهُ}.إنّ الزمان قد استدار كهيئتِه يومَ خلَق الله السموات والأرض، منها أربعةٌ حُرُم: ثلاثٌ متواليات، وواحدٌ فرد: ذو القعدة، وذو الحجّة، والمُحرّم، ورجب الذي بين جُمادى وشعبان. ألاَ هل بلّغت؟ اللّهمّ اشهد!
أيها الناس!
إنّ لِنسائكم عليكم حقاً، ولكُم عليهنّ حقّ. ولكُم عليهنّ ألاّ يوطِئْنَ فُرَشَكم غيرَكم، ولاَ يُدخلْن أحداً تكرهونه بيوتَكم إلاّ بإذْنكم، ولا يأتينَ بفاحشة مبيِّنة. فإن فعلْن، فإنّ الله قد أذِن لكم أن تهجروهنّ في المضاجع، وتضربوهنّ ضرباً غيرَ مبرِّح. فإن انتهيْن وأطعْنَكم، فعليكم رزقُهنّ وكسوتهنّ بالمعروف. وإنما النساء عندكم عوانٍ لا يملكْن لأنفسهنّ شيئاً. أخذتموهُنّ بأمانة الله، واستحلَلْتم فروجهنّ بكلمة الله. فاتّقوا الله في النساء! واستَوْصُوا بهنّ خيْراً! ألاَ هل بلّغْت؟ اللهمّ اشهَدْ! ألاَ هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ!
أيها الناس!
إنما المؤمنون إخْوة، ولا يَحِلُّ لامرئٍ مسلم مالُ أخيه إلاّ عن طيبِ نفْسٍ منه! ألا هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ! فلا ترجِعُنّ بعدي كفّاراً يضرب بعضُكم رقابَ بعضٍ؛ فإنِّي قد تركتُ فيكم ما إن تمسّكتُم به لن تَضِلّوا بعده: كتاب الله! ألا هل بلّغت؟ اللهم اشهدْ!
أيها الناس!
إنّ ربكم واحد! وإنّ أباكم واحد! كلّكم لآدم، وآدمُ من تراب! أكرمُكم عند الله أتقاكم. إن الله عليم خبير. ليس لعربِيٍّ على عَجميٍّ فضلٌ إلاّ بالتقوى. ألاَ هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ!)). قالوا: نعم. قال: ((فلْيُبلِّغِ الشّاهدُ الغائبَ! أيّها الناس! إنّ الله قسَم لكلِّ وارثٍ نصيبَه من الميراث؛ فلا تجوز وصيّة لوارث في أكثر من الثّلث. والولدُ للفراش، وللعاهر الحجَر. مَن ادّعَى لغير أبيه، أو تولّى غيرَ مواليه، فعليه لعنةُ الله والملائكة والناس أجمعين؛ لا يُقبل منه صرفٌ ولا عدلٌ. والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته)).

"Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.


"İnsanlar! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.


"Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. Oda sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.


"Ashabım! "Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin.biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır.Allah böyle hükmetmiştir.İlk kaldırdığım faizde Abdulmuttalibin oğlu (amcam)abbasın faizidir.lakin ana paranız size aittir.ne zulmediniz nede zulme uğrayınız.


"Ashabım! "Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.cahiliye devrinde güdülen kan davalarda tamamen kaldırılmıştır.Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalibin torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.


"Ey insanlar! "Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir.Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsınız bu da onu memnun edecektir.Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız.


"Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim.Siz kadınları Allahın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allahın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır.


ğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırsa Allah size onları yatakların yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir.kadınlarında sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
"Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allahın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.


"Müminler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman kardeşinin kanıda, malıda helal olmaz.Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.


"Ey insanlar! "Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir.Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.


"Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır.Arabın arab olmayana arab olmayanında arab üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız Ondan en çok korkanınızdır. "Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allahın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz. "Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. "Dikkat ediniz!şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:Allaha hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.Allahın haram ve dokunulmaz kıldığı cani haksiz yere öldürmeyeceksiniz.Hırsızlık yapmayacaksınız. İnsanlar "la ilahe illallah" deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emr olundum.Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allaha aittir.


"İnsanlar! "Yarin beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; "Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz,bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz,diye şehadet ederiz".Bunun üzerine Resul''i Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;


"Şahid ol Yarab! Şahid ol yarab! Şahid ol yarab!"
 
osman1987 Çevrimdışı

osman1987

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum.Cuma namazında imamın minbere çıkarken 1. 2. ve 3 rekatlarda dua okuması sünnetmidir?Bazı yerlerde bidat olarak okumuştum.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamunaleykum ve rahmetullah kardeşler,
haftalardır şu yarım saatlik hutbeyi çevirmeye çalışıyorum. Bu vesileyle çevirmenleri duadan yoksun bırakmamanızı hatırlatmak istiyorum zira çeviri olmasa kimlerin eline kalırdık bir düşünün?

Hutbe bir Nouman Ali Khan Hutbesi ve herkese hitap ediyor.
video linki burada

Bu arada islam-tr nin kuran sayfasını övmeden geçemeyeceğim Allah emeği geçen herkesten razı olsun. Misal quran.com dan bir ayeti kopyalayıp yapıştırdığımda ayet değil çeşitli harfler çıkıyordu sonra uzun uzadıya kopyala butonundan kopyalayınca da metini yapıştırırken ters şekilde yapıştırıyordu. ben bu ters metinleri tek tek kelimelerin yerini değiştirerek düzeltiyordum. Gelin görün ki sonra pdfe dönüştürürken benim düzelttiğim tüm kelimeler eski sırasına gelmişti hiç anlam veremediğim şekilde. Ama sonra farkettim ki Kur'an-ı Kerim Mealleri - Karanlıklardan Aydınlığa dan bir ayet kopyalayıp yapıştırdığımda hem düzgün yapıştırılıyor hem de pdfe çevirirken düzgün kalıyor! Yani bence kesinlikle takdiri hakediyorsunuz ma şa Allah.

Hutbeye dönersek;

(Arapça Açılış)
Bugün aslında geniş bir konuyu işleyeceğiz ama elimizden geldiğince konuyu daraltmaya çalışacağız ki, Allah’ın kitabından günlük hayatımıza uygulayabileceğimiz öğütler çıkarabilelim. Bugün Rum Suresinin küçük bir kısmından bahsedeceğiz. Bu Kuran’ın 30.suresidir.
Geçenlerde dışarıdaydım ve eski roma harabelerinin bir resmini gördüm. Bir restorantın duvarına asılmış bir resimdi ve şöyle bir bakınca aklıma bazı düşünceler geldi. Kendim ve sizler için Allah’ın bu konuda bize öğrettiği bazı dersleri hatırlatma gereği duydum.
Şimdi durum şöyle, Allah insanları yarattığı andan itibaren içimize bazı arzular yerleştirdi.
Allah diyor ki; (Al-i İmran Suresi 14. Ayet başlangıcı) زُيِِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ
ve insanlara güzel gözüken şeylerin bir listesini yapıyor. İçimize konulan bu arzuların biri de güç isteğidir, kontrol isteğidir. Güç pek çok unsurla tanımlanır. Güç hakkında düşündüğünüzde aklınıza, bir komutan, bir milletin lideri, bir ülkenin kralı gelebilir. Geçmişte bir kral veya günümüzde bir ülkenin başkanı veya bir başbakan elinde çok kuvvetli bir politik güç bulundurur. Onların bir orduyu kullanma veya kararname çıkarma yetkileri vardır, bu bir nevi güçtür.
Başka güç çeşitleri de vardır tabi ki mesela ekonomik güç vardır. Çok parası olan insanlar vardır bunların pek çok kişiyi istihdam etme veya işten çıkarma güçleri vardır. Bunların hiç kimsenin daha önce yatırım yapmadığı alanlara yatırım yapabilme güçleri vardır. Kurak bir çölü canlı bir şehre dönüştürebilirler. Bunu yapabilirler. Yani paranın dünyayı değiştirme gücü vardır, değil mi? Yani ekonomik güç bir güç çeşididir. Sadece politik güç yoktur.
Sosyal güç diye de bir şey vardır. Etkileme kuvveti. İnsanların fikirlerini etkileyebiliyorsanız yönlendirebiliyorsanız veya insanların duygularını şekillendirebiliyorsanız, onları sinirlendiren şeyleri biliyorsanız, insanları galeyana getirebiliyorsanız, heyecanlandırabiliyorsanız, o zaman insanların hareketlerini etkileyebilirsiniz. Onları sizin istediğiniz şeyi almaya yönlendirebilirsiniz veya oy vermelerini istediğiniz kişiye oy verdirebilirsiniz. Bu durumda paranın nereye aktığını veya politikanın yönünü belirleyebilirsiniz. Sonuç olarak ilk iki unsur politika ve paradır. Üçüncü unsur sosyal güçtür ve
sosyal gücün diğer iki unsuru etkileme gücü vardır. Yani sosyal güç de bir güç çeşididir.
Bunları düşündüğümüzde… Güç büyük bir kelimedir. Buna yakın bir kelime Arapçada القوة , tam manasıyla karşılamasa da yakın anlamları var. Burada da yine büyük güçleri aklımıza getiriyoruz. Büyük işletmeler, holdingler, Mercedes gibi kuruluşları düşünüyoruz, ülke başkanlarını veya medya kuruluşlarını düşünüyoruz. İnsanların düşüncelerini yönlendiren haber kanallarını düşünüyoruz ama aşağıya inmemiz gerek.
Allah hepimize her birimize rızık verdi. En basitinden Allah bize kendi vücudumuzu kontrol etme kuvveti verdi. Kolumu kaldırabilmem, dilimi hareket ettirebilmem için bana güç verdi. Görebilme kuvveti verdi. Düşünme gücünü verdi. Bireysel olarak kendi vücudumu kontrol etme gücünü bana verdi. Ve sadece kendi vücudumu kullanma kuvveti vermedi. Sizlerden her cuma buraya gelenler veya her gün buraya bir şekilde gelenler, otobüse biniyorsunuz veya arabanıza binerek buraya geliyorsunuz. Ne ile nasıl geldiğinizin bir önemi yok (Zuhruf suresi 13. ayet sonu) سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ي نَ
Bu dua ile aslında Allah’ın bir araca veya hayvana bize hizmet etsin diye hükmettiğini kabul ediyoruz. Böylece araç bizim kontrolümüze girer ve biz istediğimizde sağa veya sola gider çünkü Allah bunu bizim boyunduruğumuz altına vermiştir. Allah aracı veya hayvanı bizim hizmetimize sunmuştur.
Bu tür bir gücü aslında sürekli kullanırız. Bu güce ihtiyacımız vardır. Yaşamımızı sürdürebilmemiz için belli bir miktar güce sahip olmalıyız. Allahın bize verdiği bu güç ve kabiliyetler sayesinde paramızı kazanırız, kendimizin ve ailemizin geçimini sağlarız, çevremize faydalı oluruz. Yani herkesin az da olsa bir miktar gücü vardır. Ama bunun seviyeleri vardır.
Şimdi işsiz birini düşünelim bu kişi kendini işe yaramaz hisseder, güçsüz hisseder. Sonra Allah bu kişiye bir iş vererek onu tekrar güçlenmiş hissettirir. Kişinin kendine aynada bakışı değişir. Öncesinde aynada beceriksiz, değersiz, herkesin üstünde tepindiği birini görürken şimdi güzel bir işi olmuştur. Aniden gerçekten iyi bir işi olmuştur. Kişinin kendine bakışı değişir. Hatta kişinin çevresindekilerin de adama karşı bakışı değişir. Öncesinde gördüğü hayal kırıklığıyla dolu bakışları artık görmez olur. Arkadaşlarının bakışı değişir. Babasının bakışı değişir.
İnsanların sana karşı tutumlarının da değiştiğini görürsün ve bu kendini daha da güçlenmiş hissetmene sebep olur. Yani konu sadece kendin hakkında düşündüklerin değildir, başkalarının senin hakkında düşündükleri de kendini güçlü veya güçsüz hissetmeni sağlayabilir.
Diyelim ki, hayatında hiç araban olmamıştı ama sonunda kendine araba alacak kadar paran var. O arabaya binerken kendini dünya gezegeninin sahibi sanırsın. Araba bir Tofaş Şahin olabilir ama yollar seninmiş gibi sürersin. “Hem dört tekeri hem de üstüne üstlük bir motoru var, naber?” diye havanı atarsın etrafa çünkü asla sahip olamayacağını düşündüğün bir şeyi elde etmişsindir. Ama sonra ne olur?
Sonra başka birini görürsün. Son model bir BMW süren birini. Seni sollayıp geçer. Düşünürsün ki onla zaten yarışamam o ayrı bir dünyada der geçersin.
Allah ne yapmış oluyor bu durumda? Allah kimine daha çok zenginlik verir, kimine daha kabiliyetli bir fiziki yapı verir, kimine sosyal olarak daha etkili olma yeteneğini vermiştir. Bir şey fark ederiz, zayıf insanlar vardır. Bu her yönden olabilir, sosyal bakımdan olabilir, ekonomik olarak olabilir, siyaset bakımından olabilir, her neyse.
Sonra Allah bunlara güç verir imkan verir. Bu kişilerin kişilikleri de değişir bu güç ile. Başka bir insan olurlar, eski hallerinden eser kalmaz. Genel tavırları değişir başka insanlara olan tavırları değişir. Çünkü insanlar onları farklı görmeye başlar ve bu kişiler farklı bakışlara alışır. Onlara eskiden bakıldıkları gibi bakılmasını istemezler. Misal lisedeki arkadaşlarınla sürekli şakalaşırken saçmalarken bu arkadaşlarının sana olan tavırlarını o kadar önemsemezsin. Ama on yıl sonra senin iyi bir şirketin varsa veya arkadaşlarından biri iyi bir hastanenin başhekimi olduysa işler değişebilir.
Bazen eski arkadaşlarla bir araya gelindiğinde onları değişmemiş bulursun. Hala 15 16 yaşlarındaki hallerine benzerler ama bazıları “ben artık çocuk değilim koca adam oldum” der. “iyisi mi bana çocukmuşum gibi davranmayın”. Yani aslında takdir görmek ister. Bir şeyler başardığının görülmesini ister. Eski arkadaşlarının ona olan bakış açılarının değişmesini ister.
Beni düşündüren ise, Allahın bizlere verdiği bu birbirinden az veya çok güç dengeleridir. Dünyada çok yüksek yerlere gelmiş insanlarla tanıştım. Hem de ekonomik olarak diplerde olan insanlarla tanışma fırsatım oldu ailesinin geçimini sağlayamayan işsiz kişiler, sonra bunlar inşaatlarda kendilerine iş buldu veya gece gündüz demeden taksi şoförlüğü yaptı, sırf ailesine ekmek götürebilmek için. 3 4 yıl üst üste izin almadan çalışan insanlar. Bunlarla da tanıştım bazı ülkelerin devlet başkanlarıyla da tanıştım. Krallarla da tanıştım
milyar dolarlık şirketleri olan kişilerle de tanıştım. Günlük sıradan bir muhabbette “Elhamdulillah çok verimli bir yıl değildi sadece 27 milyonluk gelirimiz var” diyen insanlarla tanıştım. Şaşırdım ama böyle insanları da biliyorum. Yani görüyoruz ki Allah herkese farklı seviyelerde rızık vermiş farklı seviyelerde güç ve itibar vermiş. Aradaki fark uçurum gibi dimi?
Ama asıl çılgın olan ne biliyor musunuz? Bazen bir insanla tanışırsın en üst mertebede güce sahiptirler ama bunu anlayamazsınız. 10 yıl önce benden 3 4 yaş büyük genç bir adamla tanıştım. Dijital bir iş yapıyordu adını ve ne iş yaptığını söylemeyeceğim. Internet sitesini kurdu, iş tuttu, siteyi sattı. 20 yaşına gelmeden adamın şirketi 350 milyon dolar ediyordu. Onunla tanıştığımda bir girişimci konferansındaydık ve üzerinde basit bir tshirt ve kot pantolon vardı. Herkesin içinde öylece oturuyordu ve kimse onu tanımıyordu. Hatta gören burada ne işi var diye düşünürdü. Geri kalan herkes pahalı takım elbiselerini giymişlerdi. Aslında bu kişi hepsinin toplam servetinden fazlasına sahipti ama orda tshirtlü ve terlikli oturuyordu. Adamın bunlar umurunda değildi. Çok da uysal bir kişiydi.
Sonra başka kişilerle tanışırsın ilk 6haneli gelirlerini elde etmişlerdir veya ilk ünvanlarını elde ederler, örneğin milyoner olurlar, çok paradır evet ama hani şu diğer adama kıyasla hiçbir şeydir. Bunlara bakarsın aniden “firavun komplexi”ne girerler. “Kim olduğumu biliyor musun?” diye dolaşırlar ortalıkta ve giydikleri kıyafet, sürdükleri araba, insanlara olan tavırları resmen “ben milyonerim” diye bağırır. Dünyanın bu güce sahip olduklarını bilmesini isterler. Dünyaya tabiri caizse kazık çakmak isterler, bir etki bırakmak isterler.
Tarihe baktığımızda ve dünyayı gezerken, çokça harabe görürüz. Antik roma harabelerini görürsün örneğin. Roma’daki Koloseumu görürsün. Mısırdaki Obeliskleri görürsün. (Ülkemizde antik Efes harabeleri veya Sümela manastırı verilebilir) Çok dikkat çekici mimari yapılardır. Ama biliyor musunuz bu mimari yapıların çoğu ihtiyaç sebebiyle inşa edilmemiştir. Sadece insanlar üzerinde bir etki bırakmak için yapılmışlardır. İnsanları sindirmek için, neler yapabileceklerini gösterebilmek için. Mesela eski Mısırda insanlar nehir kıyılarına öyle yapılar dikmişlerdir ki, yolu o bölgeden geçenler görünce “vaay bu insanlara dadanmamak gerek, baksana neler yapmışlar” diye düşünmüşlerdir.
Yani insanlar sadece güç elde etmeyi arzulamaz, aynı zamanda güçlerini göstermek de isterler. Güçlüsündür, kabiliyetlisindir, paran vardır, itibara sahipsindir bunlar ayrı bir konu ama insanların senin bu özelliklere sahip olduğunu bilmelerini istemek ayrı bir konudur. İnsanlar illa ki bilecek ne kadar güçlü olduğunu, biri seninle muhatap olup kim olduğunu anlamazsa gücüne gider.
İşte işin ilginç yanı budur. Allah kimi insanlara o kadar küçük nimetler verir ama insanlar yine de bununla hava atmak ister, kendini padişah zanneder (Tofaş araba örneğindeki gibi), kimine de daha çok daha çok verir ama insanlar ellerinde o kadar nimet olmasına rağmen kendini eksik hisseder karşılarındaki kişiyi etkileyemezlerse. Dünyanın servetine sahip olabilirsin ama insanlar bunu anlamadıkça bilmedikçe hiçbir değeri yoktur.
Biri firavunun seviyesine ulaşabilir ama yine de kendini o kadar değersiz hisseder ki (sure Naziat 24. ayet sonu) اَنَا۬ رَبُّكُمُ الَْْعْلٰ ى
“Ben sizin en üstün tanrınızım, en yüksek efendinizim” demek zorunda hisseder kendini. Firavunun bunu dediğini biliyorsunuz değil mi? Kendisine tanrı diyor. Ama bunun psikolojisi hakkında bir düşünelim, ne anlama geliyor? İlah kavramı, Rab kavramı tapınılan bir şeye işaret eder. Kendisine teslim olunan, korkulan, dua edilen, bir şeyler istenen… Firavun zaten bu güce sahipti, insanlar ona gelip maddi destek isterlerdi, korunma talep ederlerdi, Firavun zaten devletin kendisiydi. İnsanlar sürekli işlerini halletmek için ona geliyorlardı.
Ama Firavunun bunun ötesine gitmeye ihtiyacı vardı. İnsanların gücünü tanımasına onu yüceltmesine ihtiyaç duyuyordu. O kadar ki bir tanrı olarak görülmek istiyordu.
Firavunun seviyesinde bir güce sahip olmanıza gerek yok, siz sadece ailenizin başı olabilirsiniz, sadece en büyük erkek veya kız kardeş de olabilirsiniz, hatta yalnızca en küçük kardeşi üzerinde ufacık bir güce sahip olan ona söz geçirebilen bir abi veya abla da olabilirsiniz. Çok büyük bir güç değil bu, yani Firavunla İsrailoğulları’nın arasındaki gibi bir güç farkının olmasına gerek yok. Çalıştığınız dükkanın müdürü olabilirsiniz, sadece diğer çalışanlar üzerinde ufacık bir güce sahipsinizdir. Dükkan senin değil sadece müdürsün kardeşim! Çalıştığın mutfakta baş aşçı da olabilirsin diğer aşçılardan ufacık bir üstünlüğün vardır ama yine de Firavunun özgüvensizliğinin aynısı sende de oluşabilir.
Çok kuvvetli bir uyuşturucudur bu güç. İlla karşıdakilerin senin kuvvetini kudretini görmelerini istersin. Sana saygı duyulmasını istersin. Bazıları da bu ihtiyacını ancak karşısındakilere zulmederek giderir. Karşısındakine zulmeder gücünü bu iş için kullanır. Kırıcı rencide edici laflar söyler, bilir ki karşısındaki kişi güçsüzdür cevap veremez. Sırf güçlü hissedebilmek için bunu yaparlar. Aksi takdirde kendilerini ezik hissederler. Elime bir güç geçmiş kullanmayayım mı
derler kendilerince. “Şöyle etrafa iyice bir sataşayım, güç kimdeymiş herkes görsün” derler.
Allah gücün çok kuvvetli bir uyuşturucu olduğunu kabul ediyor, bu hutbenin adını gücün gücü koydum çünkü bir kişi ne kadar güce sahip olursa o kadar güç sarhoşu olabilir. Sarhoş olunca bir o kadar kırıcı ve tehlikeli olabilirler.
Sonra ne olur... İnsanların bir hayali vardır ona ulaşmak isterler. Bir gün yeterli gücüm olunca şunları şunları yapacağım diye hayal kurarlar. “Şu kadar param olursa bak neler yapıyorum” derler. Bazı kişilerin hayalleri bile değiştiktir. Adam “şu kadar param olunca şu arabayı alacağım” diyeceğine “şu kadar param olsa Ferrari’mle şu kişinin evinin önünden geçip havamı atacağım” diye düşünür. Yani bu insanların aklında paraya sahip olmak yeterli değildir. Hayalleri aslında birilerine ne kadar güçlü olduklarını göstermektir. Birilerini tabiri caizse paralarıyla dövmeden rahat etmeyeceklerdir. Aslında hayallerinin kendileriyle ilgisi bile yoktur.
Peki Allah bu konuda ne diyor? Bunları Peygamberimiz sallAllahu aleyhi ve sellemin siyeriyle karşılaştırdığımızda karşımıza ne çıkıyor?
Bu arada gayrimüslimler günümüzde RasulAllah sallAllahu aleyhi ve selleme bakarak şöyle diyor; O, 23 yılını arap yarım adasında güç sahibi olmak için harcadı. Bunu biz söylemeyiz bunu gayrimüslimler söylüyor. Yani onların iddiasına göre Peygamberimiz (sas)in bunca süre içinde tek yaptığı, birkaç insanı ikna edip kendisine güç vermelerini sağlamak ve böylece bölgenin kontrolünü ele geçirmektir. Sadece siyasi bir oyun yapmıştır. Hatta bu suçlamanın aynısını geçmişte Medine’deki münafıklarda yapmışlardı. Yani yeni bir suçlama bile değil, Medine’deki münafıklar bu suçlamayı yapmışlardı ve Mekkeliler de RasulAllah sallAllahu aleyhi ve sellem ile bir antlaşma yapmaya çalıştıklarında onun bunu istediğini düşünmüşlerdi (yani Peygamberimizin (sas) sadece hakimiyet sahibi olmak istediğini düşünmüşlerdi). Bu yüzden demişlerdi ki “Ne istiyorsun? Güç mü istiyorsun? Verelim, sana güç verelim haydi bir antlaşma yapalım” demişlerdi. Çünkü onlar hiç güç harici bir şeyin peşinde koşan birini tanımamışlardı. Sosyal ekonomik veya politik güç, birinden birini elde etmek için çalışır insan. Başka neden çaba harcasın ki? Sonunda amacına ulaşıp “ben becerdim bu işi ben başardım” demekten başka ne amacın olabilir ki? (diye düşünürler).
Yani gayrimuslimlerin açısından bakarsak ne görüyoruz? RasulAllah sallAllahu aleyhi ve sellem’e mekkenin fethi verilmişti, neredeyse 23 yılın sonunda. Risaletin 23 yılı sonucunda. Şimdi 60lı yaşlarının başındadır ve Mekke sonunda fethedilebilmiştir. Eğer AMAÇ güç edinmektiyse şimdi gücün tadına varmanın tam vaktidir. “Krallık benim elimde, hakimiyet benim elimde sonunda, artık kral
gibi yaşayacağım, bir kral gibi hüküm süreceğim. O kadar süredir bunun için mücadele ediyordum zaten” dersin.
Allah ona zafer nasip etti, ama zafer vermeden önce bile gelecek zafer senin değildir dedi. Gelen Allahın yardımıydı. (Nasr suresi ilk ayet) اِذَا جََٓاءَ نَصْرُ ه اللِّٰ وَالْفَتْ حُ
İnsanlar senin tarafından mağlup edilmedi, onlar bir kralın, bir hükümdarın ve hatta peygamberin boyunduruğu altına girmeyecekler (Nasr suresinin ikinci ayeti) وَرَ اَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ ه اللِّٰ اَفْوَاج ا
“İnsanların Allah’ın dinine girdiklerini göreceksin.”
RasulAllah sallAllahu aleyhi ve sellem bu uzun görevi sonucunda hakimiyeti ele geçirmiş gibi görünse de Allah diyor ki, tüm bunlar, insanlar RasulAllah sallAllahu aleyhi ve selemi hükümdar olarak bilsin diye değil, Allah’ın hükümdarlığını tanısınlar diyedir. Allah’ı bilsinler diyedir. İşte şimdi görevini tamamladın başarıya ulaştın, insanlar Allah’ı tanıyor. Bu demek oluyor ki artık bu hayatta insanlar için başarman gereken bir şey kalmamıştır, (insanlarla işin kalmamıştır) böylece Allah’la işine dön. (Nasr suresi 3. ayet başı) فَسَبِِّحْ بِحَمْدِ رَبِِّكَ وَاسْتَغْفِرْ ه “sonra rabbini tesbih et ve ondan af dile” ve sahabe anladı ki Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellemin görevini tamamlanmıştı ve Allah onu geri çağıracaktı. Yani onun bir 30 40 yıl daha yaşayıp hükümdarlığın keyfini çıkaracağını düşünmemişlerdi. Bunun için yollanmamıştı. Bir görevi tamamlamak için yollanmıştı. Ve görevi Allahın dinini insanlığa getirmekti. O görevini tamamladı, işte asıl zafer buydu. Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem gücü ele geçirip kendi için kullanmakla ilgilenmiyordu. Görevi asla bu olmamıştı. Ona asıl keyif veren Allah’ı tesbih etmekti.
Şimdi Allah Kureyşe ne diyor bir bakalım, onlara diyor ki;
(Rum suresi 9. Ayet) اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الَْْرْضِ
“Ya yeryüzünde gezip bir bakmadılar da mı?” فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِ مْ
“Nasıl olmuş akıbeti kendilerinden evvelkilerin?” كَانَُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّة
“Kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler,”
Kureyşin gücü vardı, bu çok açık. Güçlerini Peygamber sallAllahu aleyhi ve selemi sindirmek için kullanıyorlardı. Yani, şunu bir anlayın Kureyş, çölün ortasında toprak evlerde yaşıyorsunuz, işin gerçekliği bu. Siz hiç dünyanın farklı yerlerine gitmediniz mi ticaret yapmadınız mı? Roma imparatorluğu, Pers imparatorluğu tarafına hiç gitmediniz mi? O yollarda harabeleri görmediniz mi? Sizden önceki toplumların sizin evlerinizden çok daha ihtişamlı yerler inşa ettiklerini görmediniz mi? Sizden öncekilerin sizin hayal edebileceğinizden çok daha güçlü olduklarını görmüyor musunuz? Bunu anlamıyor musunuz? Her yıl kazandığınızı onca paradan ötürü, ne kadar güçlü olduğunuzu düşünseniz de geçmiştekilerin çok daha güçlü olduklarını görmüyor musunuz?
Bizler de iyi para kazanınca lüks bir villa yaptırıyoruz, ama günümüzdeki lüks bir villayı Roma harabeleriyle veya Antik Mısırdan kalan harabelerle kıyaslayamazsınız bile. Öyle bir şeyi inşa edebilmek için nasıl bir bütçe ayırmak lazım gelir bir düşünün. Hayal bile edemezsiniz. Allah’ın geçmişteki toplumlara verdiği güçle bize verdiği güçler kıyas bile edilemez. Yani Allah bir nevi diyor ki, siz o kadar kudretli olduğunuzu düşünüyorsunuz ya, sizden kat kat güçlü toplumlar vardı ve biz onları helak ettik. Kendinizi neden dokunulmaz görüyorsunuz?
كَانَُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّة
“Kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler,” وَاَثَارُوا الَْْرْضَ
“Yeryüzünü sürüp işlemişler” (they made their mark on the earth- dünyaya işaretlemelerini yapmışlar diye çeviriyor Nouman Ali Khan)
Şu kelimelere bir bakın “dünyaya işaretlemelerini yapmışlar”, “dünyaya izlerini bırakmışlar” çin seddini uydulardan bile görmek mümkün. Oradan bile görünüyor yani. İnsanlar dünyaya işaretlerini/simgelerini yaptılar. Anıtlar… Harabeler bugün bile turistler tarafından ziyaret ediliyor. Siz geride ne bırakacağınızı sanıyorsunuz? وَعَمَرُوهََٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا
“ve orayı kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi.”
Toprağı geliştirdiler, imar ettiler, sağlamlaştırdılar. Sizin yaptığınızdan çok daha fazla hem de (Kureyşlilere hitaben). Çok daha iyi yolları vardı. Çok daha iyi ziraat ve sulama yöntemleri vardı. Çok daha iyi konaklama imkanları vardı. Çok daha komplike şehirleri vardı. Siz bunları hayal dahi edemezsiniz, bir avuç bedevisiniz. Siz sadece çölde ticaret yaparsınız. Güçlü olduğunuzu mu sanıyorsunuz gerçekten?
Allah bize bu ayetlerle ne demek istiyor? Ne zaman ki birileri güç sarhoşu olacak, Allah hatırlatıyor ki, nasıl bir güce sahip olursan ol, senden öncekilere daha çok güç verdim. Peki bu güç verdiğim insanlara ne yaptım güçten sarhoş olduklarında? وَجََٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِِّنَا تِ
“Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi.”
Onlar güçlerinin doruklarındayken Allah onlara peygamberler gönderdi. Bir peygamberin temel görevlerinden biri nedir? İnsanlara Allah’ı tanıtmak yani insanların tevazu sahibi olmalarını sağlamaktır. Allah’ın karşısında mütevazi olursun. İnsanlar çok güçlü olduklarında onlar için mütevazi olmak çok zorlaşır. فَمَا كَانَ ه اللُّٰ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانَُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُو نَ
“Allah, onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.”
Her şey yolundaydı, paraları vardı, güçleri vardı. Tek bir sorun vardı ki onlar Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Güçten sarhoş olunca, gerçek tanrıya tapınmak yerine, kendi kendilerinin tanrıları olmuşlardı. Başlarına gelen buydu.
Allah’ın kelamı onlar için önemini kaybetmişti. Allah’ın peygamberleri onların umurunda değildi. (Allah’ın ayetlerinden anladığımız kadarıyla) Allah diyor ki işte o yüzden bugün bunlar harabe gibi görünüyor. Allah bu harabelerin günümüze kadar intikal etmesini sağladı. Bunun hakkında bir düşünün. Allah o harabelerin günümüze kadar gelmesine izin verdi. Roma’daki Koloseum, Mısırlıların Piramitleri ve Sfenksleri… Allah, çokça çalışanı olan ve bu yüzden belli ki çok güçlü olan kişiler tarafından inşa edilen binlerce yıllık antik tapınakların günümüze kadar sağlam durmasını sağladı. Biz kendimizi o harabelerde görelim diye Allah bu harabelerin günümüze intikal etmesini sağladı. Böylece bu dünyada ne başarırsak başaralım asla hedefin bu (ihtişamlı binalar yapmak) olmaması gerektiğini görebilelim. Amaçları bu olan kişiler geldiler ve gittiler, onlardan geriye ise sadece harabeler kaldı. Bundan kaçamazsınız. Eğer hedefiniz buysa hem kendiniz hem de inşa ettiğiniz şey harabeye dönüşecektir. Olacak olan budur.
Zulkarneynin açıkça anlattığı konu da budur. O da bir duvar inşa etti, değil mi?
Bir duvar inşa etti ama bu duvarı insanlara hizmet etmesi için inşa ettiğini çok açıkça belirtti. Kendi gücünü simgelemesi için yapmadı o duvarı. “Bu duvar asırlar boyunca ayakta kalsın ve insanlar büyük krallarını hatırlasın” gibi bir anlayışla yapmadı. Neden biliyor musunuz? Çünkü duvarı yaparken, dedi ki; (Kehf suresi 98. Ayet sonu)
فَاِذَا جََٓاءَ وَعْدُ رَبِّ۪ي جَعَلَهُ دَكََّٓاءََۚ وَكَانَ وَعْدُ رَبِّ۪ي حَقا
“Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Rabbimin verdiği söz, gerçektir.”
Rabbimin vaadi gelince Allah bu duvarı yıkacak. Onu yıkılmış bir şeye çevirecek, yok olacak. Rabbimin verdiği söz gerçektir. Yani, bu bir amaca hizmet ediyor ve amaca hizmet ettiği sürece Allah bunun ayakta kalmasını sağlayacak, amaca hizmet etmeyi bitirdiğinde ise yok olacak. Bunun yok olması “Ah kral çok da iyi bir duvar inşa edememiş” gibi bir yoruma sebep olamaz. Bir anıtın veya duvarın yıkılıyor olması krala bir aşağılama olmaz. Buna (duvarın yapımına) kendi başarısı gözüyle bakmıyor. Allah’ın izniyle insanlara yardım etmek için yapılan bir hizmet olarak bakıyor. İşte güç bunun için vardır. İnsanlara yardım etmek için. Amaç budur. Bizde az olsun çok olsun, güce karşı bakış açımız değişmemeli.
Bugünkü hutbemin sonucu şu şekildedir; şöyle başlamıştık, Allah hepimize bir nebze güç vermiştir. Bu sebeple hepimiz, başka insanların gücümüzü bilmesini isteme hastalığına yakalanabiliriz. Bilirsiniz asıl aşı olmamız gereken hastalık budur. Anlamalıyız ki Allah’ın bize verdiği güç öncelikle Allah’a şükür sebebidir, Allah’a bize verdiği tüm imkanlar için şükrederiz. Sonraki husus, bize verilen güç ile başkalarına iyilikler yapmalıyız. Gücün asıl amacı budur. Bu kapsamda şu duaya değinmekte de fayda var. İlerde bu dua üzerinde de durabiliriz in şa Allah. (Neml suresi 19. ayet içinden) رَبِِّ اَوْزِعْنَ۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتَ۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ
Rabbim bana sana şükredebilme gücünü ver ki sana şükredeyim diye başlıyor dua özetle, bu konuyu kendiniz araştırın.
(Arapça Kapanış)
 

Ekli dosyalar

  • hutbe2.pdf
    342.9 KB · Görüntüleme: 204
Üst Ana Sayfa Alt