Konuda güyâ tartışıp, Risale-i Nur'u okumadıkları, hatta Risale-i Nur'dan kısa alıntıları bile anlamadıklarını itiraf ettikleri halde, Kur'an-ı Kerim ve Tefsirlerini (ki Risale-i Nur da Kur'an-ı Kerim tefsirlerinden başka birşey değildir..) okuyanlara, "gidin Kur'an okuyun biraz" diye tavsiye edenler, acaba kendileri Kur'an okumuşlar mı? Okusalardı, bilirlerdi ki, "Vahiy almak Peygamberlik demek değildir!!" ve Kur'an-ı Kerim'de, örneğin, 5:111, Peygamber olmadıkları halde, Hz. İsa'nın Havarileri doğrudan Allah'tan Vahy alır. (Ki, zaten İslam'da, İmam Ali dahil, on iki imam, havarilere benzetilmektedir. Ve havarilerle aynı misyonu (Peygamber'in şeriatını te'vil ve tatbik, yani; velayet) ifa ederler.). ve yine Kur'an 28:7'de örneğin, Hz Musa'nın annesi vahy alır, 3:42-45'te de Hz Meryem vahy alır.. ve hatta yine Kur'an-ı Kerim'de, örneğin 19:10-11, Hz Zekeriyya'nın sözleri Allah'ın sözleri olarak belirtilmiş ve Zekeriyya Peygamberin inananlara buyrukları vahy olarak açıklanmıştır (yani inananlar, Peygamber yoluyla Allah'tan vahiy almışlardır.). ve hatta, Kur'an-ı Kerim'de, örneğin, 16:68 Balarısı dahî vahy alır.. Şimdi söyleyin, bu belirttiklerim (Hz. Musa'nın annesi.. Hz Meryem.. Hz İsa'nın havarileri.. Hz Zekeriyya'nın takipçileri.. ve balarısı.. vs.) Peygamber midirler? Hayır! Ama Kur'an-ı Kerim'e göre vahiy almışlardır.. Yani, Peygamber olmayanlar da vahiy alabilirler. Ancak bu vahyin mertebeleri ve farkları olmadığı anlamına gelmez.. Zira, vahiy alan Peygamberler dahi mertebe ve vahy farkına sahiptirler (örneğin, Kur'an; 2:253, 17:55 ve 3:179). Dolayısıyla, Peygamber olmayıp ta vahiy alanlar (örneğin yukarıda belirttiklerim) kendi aralarında derece farklılığına tabidirler.. Özetle, Peygamberler Hz Muhammed (ASM) ile son bulmuş ama vahiy ve ilham kapıları kapanmamıştır. Ancak, bir farkla ki, İslam dini ikmal olduğu için, ilham aldıklarını söyleyenlerin aldıkları ilhamın Şeriat-ı Muhammedî'ye aykırı olup-olmadığına bakılır. Aykırı değilse, kabul etmeyenler, red dahi edemezler. Şahit olmadıkları konuda susmaları icab eder.. Hülâsa-i kelâm, Peygamber olmayanlar, peygamberlerin bazı sıfatlarını kısmen taşıyabilirler (örneğin, Menzilet hadisinde belirtildiği gibi, İmam Ali), hatta bizim gibi sıradan insanlar dahi bazı nebevî evsafı taşıyabilirler.. "Peygamberlerin sıfatları, sıdk, emanet, fetanet vs.dir" diyen bizlerin, bu sözümüzle, "Peygamber olmayanlar doğru sözlü olamazlar, emanete hıyanet ederler, akıldan yoksundurlar.. vs." gibi şeyler kasdetmiyoruz.. Peygamberlerin doğru sözlü olmaları mecburiyettir ama bu diğer insanların yalancı oldukları anlamına gelmez. Peygamberler illaki doğru sözlülerdir. Ama diğer insanlar doğru sözlü de olabilirler, yalancı da.. Keza, Peygamberler vahiy ve ilham alırlar.. Ama bu diğer insanların alamayacaklarına delil değildir.. Ki, Bürhan/Delil olan Kur'an-ı Kerim bunu aktardığım ayetlerde açıkça ifade etmektedir. Yani, Hz. Musa'nın annesi.. Hz Meryem.. Hz İsa'nın havarileri.. Hz Ali.. Hz Zekeriyya'nın takipçileri.. ve balarısı.. vahiy alabilirler ve almışlardır ama Peygamber değillerdir.. Ki, menzilet hadisi diye varid olmuş hadis bu gerçeğe işaret etmektedir. ves-selam
islam-tr.org
