Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hz Muhammed (s.a.v.), İslam Davetini Kabul Etmeden Ölene Üzülür müydü??

E Çevrimdışı

Emre4730

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleyküm
hayırlı geceler müslüman kardeşlerim. Ben şu konu hakkında bir sual soracak idim;
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V), bir kişi var mesela çok kafir, günahkar, islamı kabullenmeyen, sevmeyen bir kişi. Bu kişi Kur’an-ı Kerim’de de dediği gibi, “Allah kalplerini, kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de perde var, pek büyük azab onlara.” sözünde dediği gibi. Tamam bu kişi bu yolu maalesef ki tercih etmiş, şeytanın tarafını tutmuş ve onu büyük bir azap bekliyor evet. Ama Peygamber Efendimiz bu kişi için üzülür müydü, öbür Dünya’da azap çekeceği için? Ben bunu merak ediyorum kardeşlerim? Yani bu tür kişilere üzülmemiz gerekir mi? Yoksa o bize düşmez, orasını Allah mı bilir?
Selamün Aleyküm hayırlı geceler müslüman kardeşlerim.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh;

Rasulullah (s.a.v.), iman etmeden mazlum şekilde ölmüş veya kendisinden önce iman etmeden ölmüş olan ebeveyni için kabir ziyaretinde üzülüp ağlamış, fakat dua edememiştir. Yine kendisine çocukluğundan beri bakıp korumuş, muşriklerin saldırganlığına karşı kendisini himayet etmiş fakat muşriklerin kınamasından çekinerek iman etmeden ölmüş olan amcası ebu Talib'in ölümüne üzülmüştür.
İman etmeyenlerden küfrün ele başlarından olan, İslam düşmanlığını sürdüren, dine ve muslumanlara küfür ve saldırganlığı azılı olarak Davetten yüz çevirerek iman etmeden ölenlere ise sevinmiştir.

Ebû Hurayra’den (r.anh) yapılan bir rivayete göre Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi
(Muslim, Cenâiz, 105, 106, 108; Tirmizî, Cenâiz, 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesâî, Cenâiz, 101; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 441; V, 356.)

Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir:
Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. (Kabrin yanındayken) ağladı. Yanındakileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:
Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü onlar ölümü hatırlatır
(Ebû Dâvud, Cenâiz 77; İbn Mâce, Cenâiz 49)


"Ebû Talib'in ölümü yaklaşınca Peygamber (s.a.v.) onun yanına geldi ve orada Ebû Cehl ile Abdullah b. Ebî Umeyye el-Muğire'yi buldu.
Sonra, "Ey Amca! Allah'tan başka ilah yoktur de. Bu kelimeyi söyle ki onun sebebiyle huzuru ilahide senin lehine şahidlik edeyim!" dedi.
Bunun üzerine Ebû Cehl ile Abdullah b. Ebî Umeyye: Ya Ebû Talib, Abdulmuttalib'in dininden dönmek mi istiyorsun? dediler.
Rasûlullah (s.a.v.) o sözü amcasına arz etti durdu.
Nihayet Ebû Talib onlara son söz olarak, kendisinin Abdulmuttalib dini üzere bulunduğunu söyledi ve Allah'dan başka ilah yoktur- demekten kaçındı.
Rasûlullah (s.a.v.) de: "Ey Amcacığım, vallahi senin hakkında niyaz etmekten nehyolunmadığım müddetçe senin için mutlaka istiğfara devam edeceğim." dedi.
Hemen arkasından da Aziz ve Celil olan Allah şu âyeti celileyi indirdi: "Muşriklerin cehennemlik oldukları kendilerince anlaşıldıktan sonra akraba bile olsalar, Peygambere de mü'minlere de onlar için istiğfar etmek gerekmez.” (Tevbe 113)

Ayrıca Yüce Allah Ebû Talib hakkında (özel olarak) bir âyet-i kerime indirerek Rasûlullah (s.a.v.)'e: "Şubhesiz ki sen sevdiğine hidayet veremezsin. Ama Allah dilediğine hidayet verir. Hem O, hidayete erecekleri daha iyi bilir." (Kasas 56) buyurdu. (Muslim, İman 39; Buhârî, Cenâiz 81; Tevbe, 9/16)
Bu gerçeği açıkça ortaya koyan delillerden biri de şu hadis-i şeriftir:
Abbas (Peygambere): "Ey Allah'ın Rasûlu! Ebû Talib'e hiçbir faydan olabildi mi? Çünkü o, (her zaman) seni korur ve senin namına düşmanlarına öfkelenirdi" diye sordu da;
Rasûlullah (s.a.v.): "Evet (oldu) O cehennemin sığ bir yerindedir. Eğer ben olmasaydım, cehennemin en derin yerinde olurdu." buyurdu. (Buhârî, menakib-ul-ensar, 40, Edeb 115; Muslim, iman 357, 358; Ahmed b. Hanbel, 1-207, 210)

Bu deliller mevcud iken, Şiîlerin bazı zayıf hadisleri delil getirerek Ebû Talib'in mûmin olarak öldüğünü isbata çalışmaları boşunadır. Bunların iddialarını isbat için gösterdikleri kendilerince en kuvvetli delil İbn İshak'ın, İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayet ettiği bir hadistir. Bu hadise göre;
"Ebû Talib'in vefatı yaklaştığı zaman Rasûlullah (s.a.v.) kendisine "Lailahe illAllah" demesini telkin etmiş, o da bundan imtina etmiş. Fakat orada bulunan Abbas (r.anh) Ebû Talib'in dudaklarının kıpırdadığını görerek ne söylediğini dinlemiş ve Peygamber (s.a.v.)'e dönerek: "Ey Kardeşimin oğlu! Allah'a yemin olsun ki kardeşim Ebû Talib, senin emrettiğin kelimeyi söyledi" demiştir."
Hadis âlimlerinin değerlendirmelerine göre, Şiilerin delilini teşkil eden bu hadis, senedinde ismi açıklanmayan bir ravi bulunduğu için zayıftır. Ayrıca yukarıda mealini sunduğumuz Buhârî ve Muslim'in rivayet ettiği hadiste Abbas'ın , Peygamber'e yönelttiğinden bahsedilen, "Ey Allah'ın Rasûlu Ebû Talib'e hiç faydan olabildi mi?" sorusu da Şiilerin bu delilini çürütmektedir. Eğer Abbas Ebû Talib'in ölürken kelime-i tevhidi söylediğini bizzat onun ağzından kendi kulaklarıyla işitmiş olsaydı. Peygamber'e onun imanı hakkında böyle bir soru yöneltmek ihtiyacını duymazdı.

Şayet Şiîlerin bu delillerinin sahihliği kabul edilse bile, aksini isbat eden hadisler hem sayıca ondan daha çok hem de daha kuvvetli ve sağlamdır.

Yine siyer kitablarının kaydettiği "Ebû Bekir (r.anh)'in bir gün babası Ebû Kuhafe'yi Kabe'de bulunan Rasûl-u Ekram'ın huzuruna getirdiği ve Rasûlullah'ın telkini ile Ebû Kuhafe (r.anh)'nin müslüman olması üzerine Ebû Bekir'in "Ey Allah'ın Rasûlü, seni Hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki Ebû Talib iman etseydi daha çok memnun olurdum" dediğine ait rivayetler de Ebû Talib'in kufr üzerine gittiğini isbatlayan delillerdendir.
Ebû Talib'in, bazı şiirlerinde Peygamberi ve dinini övmesine gelince, bu Kurayş kâfirlerinin ileri gelenlerinden bazılarının Peygamberin hak yolda olduğunu bildikleri halde inatları yüzünden onun dinine girmemekte direnmelerine benzer. Nitekim Cenab-ı Hak Kurayş kâfirlerinin bu tutumunu Kur'ân-ı Kerim'de şöyle açıklıyor:
"Vicdanları onları(n doğruluğuna) kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkâr ettiler...” (Neml 14)

Ayrıca Ebû Talib'in "Eğer Kurayş'in beni ayıplayarak Ebû Talib'i buna ancak korku sevketti demeyeceklerini bilseydim, seni mutlaka memnun ederdim." (Muslim, iman, 42) demesi de onun Peygamberin hak yolda olduğunu bildiği halde gururundan dolayı iman etmediğini gösterir.



****

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Firavun ve ordusu öyle büyük bir lânete uğramıştı ki, ne gök ehli ağladı arkalarından, ne de yeryüzü sâkinleri; kendilerine tövbe etmek için ikinci bir fırsat da verilmedi! (Duhan 29)

وَذَرْن۪ي وَالْمُكَذِّب۪ينَ اُو۬لِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَل۪يلًا
Nimetler içinde yüzdükleri halde seni ve dâvetini yalanlayanları sen bana bırak ve onlara biraz süre tanı. (Muzzemmil 11)


مِنْ وَرَٓائِهِمْ جَهَنَّمُۚ وَلَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْـًٔا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْلِيَٓاءَۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۜ
Cehennem de arkalarında, onları beklemektedir! Artık ne kazandıkları şeylerin, ne de Allah’tan başka edindikleri dostların onlara bir faydası olur. Onlar için büyük bir azab vardır. (Câsiye 10)

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْۜ وَمَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Ey Peygamber! Kâfirlere ve munafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür! (Tahrim 9)
 
Üst Ana Sayfa Alt