H
Çevrimdışı
İLİM... 2
* İlim Ve Âlimin Önemi. 2
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi. 6
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri. 7
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı. 10
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli. 12
* Bilinmeyen/Zarûrî Konularda Soru Sormanın Önemi. 14
* İlmi Gizleme, Onunla Amel Etmeme Ve Allah'ın Rızası Dışında Gayeler İçin Öğrenmenin Doğurduğu Felâketler. 14
* Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Hadislerini Tebliğ Ve Doğru Olarak Aktarmanın Önemi. 16
* Ağır Sorumluluğundan Dolayı Hadis Rivayetinde Çekingen/Geri Duranlar. 18
* Hadis Alimlerinin Görevi: Sahih Ve Zayıflan Ayırmak, Farklılıkları Doğru Te'vil Etmektir20
* İlk Dönemlerde Hadislerin Yazılması Yasaktı. 21
* Sonraki Dönemlerde Hadis Yazma Yasağı Kaldırıldı. 22
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Yasaklanması. 23
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Serbest Bırakılması. 24
* Hadis Uydurmanın Ağır Sorumluluğu. 25
* İlmin Bir Toplumdan Alınması Felâkettir. 27
İLİM
* İlim Ve Âlimin Önemi
Allah Teâlâ buyurdu:
*... Deki : Rabbim, ilmimi artır !' (Taha20/U4)
Allah Teâlâ buyurdu:
'....Allah'tan kulları içinde en çok çekinenler âlimlerdir. Şüphesiz Allah izzet ve bağış sahibidir.' (Fâtır 35/28).[1]
1/198- İbn Mes'Ûd'dan (Radıyallahü anh):[2]
Rasûlullah (Sailaiiahn aleyhi ve seliem) şöyle buyurdu: "Sadece İki kişiye gıpta edilir:
Biri, Allah'ın mal bahşettiği ve onu hak yolda harcama gücü/imkânı verdiği kişidir, Diğeri ise, Allah'ın faydalı ilim verdiği kişidir ki onu yaşar ve insanlara öğretir."[3]
2/199- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaUahu cmh):[4]
Hz. Peygamber (Sallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Yeryüzündeki alimler, gükyüzünde (parlayan) yıldızlara benzer ki karada ve denzt kaybolduğunda ise yildlZlar rehberler/kılavuzlar bile yollarını kaybeder."[5]
3/200- Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyaiiahü anh):[6]
Rasûlullah (SaUaUahu aleyhi ve sellem) ashabından birisini göndereceğinde derdi ki:
"İnsanlara müjdeler verin/sevdirin, nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!"
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın beni gönderdiği hidâyet ve ilim, bir yağmura benzer ki bir kısım toprak onu içine çeker ve orada birçok otlar, çayırlar çıkar.
O toprakların bir kısmı da çoraktır/çukurdur, suyu üstünde tutar, izzet ve celâl sahibi olan Allah, onu insanlara faydalı kılar; biriken sudan içerler, hayvanlarını otlatırlar, hem başkalarına su verir, hem de ziraatla uğraşır ve topraklarını sularlar.
Bir kısmı da düz arazidir, toprağın üstü su tutmaz ve orada ot bitmez.
İşte bu örnekler, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın dinde anlayış/kavrayış sahibi kıldığı, ayrıca Allah'ın benimle gönderdiği vahiyden başkalarına öğretmek ve öğrenmek şeklinde faydalandırdığı kişinin misali ile bunlara itaat etmeyen, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın bana gönderdiğini de reddeden kişinin durumuna benzemektedir."[7]
4/201- Nâfî' b. Abdır I-Hâris'ten (Radıyaiiahü anh):[8]
Hz. Ömer (Radıyaiiahüanh) ile Usfan denilen yerde, Mekke yönetiminde görevlendirdiği (Nafî ile) karşılaştı ve ona sordu: 'Bu vadide yaşayanların başına kimi bıraktın?' 'Onların yönetimini İbn Ebzâ'ya bıraktım.' ''Ibn Ebzâ ne (iş) yapar?' 'O, azad ettiğimiz kişilerdendir.'
'Kölelikten yeni kurtulmuş birini mi tayin ettin.’
'(Fakat) o, Allah'ın Kitabını okuyan, ferâiz ilmini bilen[9] ve onlarla hükmeden bir kişidir.'
'(Güzel,) ben Peygamberimiz'in şöyle dediğini işittim;
"Şüphesiz Allah, Kitabı(nın bilgisi) ile bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de (cehaletlerinden/amellerinden dolayı) alçaltır."[10]
5/202- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahûcmh):[11]
Yemenli bir grup Rasûlullah'ın (Satlaiiahü aleyhi ve seikm) yanma geldiler ve;
'Bize dini öğretecek birini gönder,' dediler.
Peygamberimiz (Saltaiiahu aleyhi ve seltem), Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın (Radıyaiiahü anh) elinden tuttu ve onlara tayin etti, onlara şunu hatırlattı:
"Bu kişi ümmetin eminidir, (en güvenilir kimselerindendir.)"
NOT: Ayrıca Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm (Radıyallahü anh) "ümmetin emlnf olduğunu ifade eden müstakil hadisler de vardır.[12]
6/203- Ubâde b. eS-Sâmİt'ten (Radıyaltahü anh):[13]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seltem) şöyle buyurdu: "Büyüklerimize hürmet, küçüklerimize merhamet etmeyen ve âlimlerimizin konumunu kabul etmeyen kişi, benim ümmetimden değildir."[14]
7/204- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[15]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[16]
8/205- Muâviye b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh):[17]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir kişinin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[18]
9/206- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Ben ancak taksim edenim, asıl ihsan sahibi Allah'tır."[20]
10/207- Muâvİye b. EbÛ SÜfyân'dan (Radıyallahü anhümâ):[21]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İzzet ve celâl sahibi Allah, bir kişinin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
(Abdullah b. Ahmed b. Hanbel dedi ki: Şu gelen kısmı da babamın kitabında kendisine yazdırılmış metni, onun el yazısıyla bir önceki cümleye bitişik olarak buldum. Ancak babam bu kısmı bana okudu mu, yoksa okumadı mı, tam bilemiyorum[22]
"Kim (vahyi) dinler ve itaat ederse, artık aleyhine bir delil bulunmaz. Kim de vahyi dinler ve itaat etmezse, onun lehine (tezkiye eden) bir delil bulunmaz."
§Muâviye b. Ebû Süfyân 'dan (Radıyallahü anhümâ) rivayet edilen benzer mükerrerler:
a- Ma'bed el-Cühenf den:[23]
MuaVİye (Radıyallahü anh) RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) nadir olarak nakilde bulunurdu. İşte şunlar, onun bir toplulukta Rasûlu İlah'tan naklettiği rivayettir:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Dünya malı taze bir yemiştir, kim onu hakkıyla alırsa kendisine bereketli olur. Birbirinizi (gereksiz yere ya da yanında) övmekten kaçının, çünkü bu iş boğazlamaktır/helâk etmektir."
b- Yezidb.el-Esam'dan:[24]
MuaVİye b. EbÛ Süfyan'in (Radıyallahü anhümâ), RaSÛlullah'tan (Sallallahü
aleyhi ve sellem) bir hadis naklettiğini işittim. İşte şu hadisi dışında, kendisinden başka bir rivayet de duymadım:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kıyamet gününe kadar (her dönemde) Müslümanlardan, hak (doğruluk için) mücadele eden ve saldırganları mağlûp eden bir topluluk mutlaka bulunacaktır."
c- Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'den:[25]
Muaviye (Radıyaiiahü anh) minberde: en elleek ve engellediğine de verecek katmda çocuklan ve mevkM ile "9"') nasîbi/şansı katında fayda vermez.[26] Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih Kla:T dGdİ Ve bU CÜmleleH RasûIuIlah'tan " minberde duydum, diye ekledi.
d- Muaviye (Radıyaiiahü ani?) dedi ki:[27]
Hz. Ömer (Radıyaliahn anh) dönemi dışında size gelen hadislerde titiz davranın, (iyi inceleyin!) Çünkü Ömer bu konuda, izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan en çok korkan kişiydi. Ben Rasûlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
Şunu da işittim:
"Ben hazine sorumlusu (gibiyim). Veren ise sadece izzet ve celâl sahibi olan Allah'tır, Kime gönül hoşluğu ile bir şey verdiysem, bu ona bereketli olur. Kime de aç gözlü olması ve böyle istemesinden dolayı verirsem, 'bu yiyen ama doymayan bir kişiye benzer, (ona bereketli olmaz.)" ayrıca şunu işittim:
"Ümmetimden, hakkı savunan bir topluluk her zaman bulunacaktır. Onlar diğer insanlara boyun eğdirdikleri hâlde hiç kimse onlara karşı gelemeyecek ve bu (hakimiyet) Allah'ın takdir ettiği süre bitinceye kadar devam edecektir."
e- Muaviye b. Ebu Süfyan’dan (Radiyalahu anhuma):[28]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) şöyle dediğini işittim:
"Allahım! Senin verdiğini engelleyecek ve engellediğine de verecek biri yoktur. Kişiye (dünya malı, çocukları ve mevkii ile ilgili) nasîbi/şansı senin katında fayda vermez. Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kadınların en hayırlısı deveye binendir. Kureyş kadınlarının salih olanı ise eşine ait malı gözetip koruyan ve çocuğuna da küçüklüğünde şefkatli davranandır."[29]
11/208- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaıiahüanh):[30]
Hz. Peygamber (Sailaiiahü aleyhi ve seîîem) şöyle buyurdu: "İnsanlar çeşitli madenler gibidir. Cahiliyede (toplum için) kıymetli/üstün olan kişiler, eğer İslâm döneminde dinde fakih (doğru anlayış sahibi) olurlarsa, bu dönemde de kıymetli/üstün olurlar."[31]
12/209- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahüanh):[32]
Rasûlullah'ın (Sdiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Âlimin üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse, çok şanslı demektir."[33]
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi
Allah Teâlâ buyurdu-
‘...Rabbim ilmiyle her şeye hâkrm oldu' bunu düşünmezmisiniz?’ (En’am 6/80).[34]
13/210- Kesîrb. Kays'tan:[35]
Bir kişi Medine'den yola çıktı ve Dımeşk'te bulunan Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyallahü anh) yanına geldi, aralarında şu konuşma geçti:
'Ey kardeşim, seni buralara getiren nedir?
'Bana ulaşan senin Rasûlullah'tan (Satiallahü aleyhi ve seiiem) rivayet ettiğin bir hadis (beni buralara getirdi).'
''Sen şimdi buraya ticaret için gelmedin mi?
'Hayır.'
'Ya da herhangi bir ihtiyacın için gelmedin miT
'Hayır.'
'(Buraya), sadece o hadisi almak için mi geldin?"
'Evet.'
'{O hâlde dinle,) ben Rasûlullah 'in (Saiiatlahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah onu cennete giden yola çıkartır. Melekler ilim talibini sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler. Sudaki balıklar da dahil göklerde ve yerde bulunan her şey onun için istiğfar eder. Âlimin âbide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğüne benzer. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse çok şanslı demektir."[36]
14/211- Zirb. Hubeyş'den:[37]
Safvan b. Assai el-Murâdî'ye (Radıyallahü anh) gittim ve mestler üzerine mesh etmeyi sordum. Bana dedi ki: ''Seni buraya ne getirdi?' 'İlim talebi' dedim. 'Sana bir müjde vereyim mi?' dedi ve şu hadisi Rasûlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet ettİ:
"Melekler, ilim talibinin çalışmalarını sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler..."
(...önceki hadiste geçen lâfızları da nakletti.)[38]
15/212- Abdullah b. Büreyde'den:[39]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ashabından biri Mısır'da bulunan Fadâle b. Ubeyd'in (Radıyaliahuonayanına gitti, o devesini yemliyordu. Ona:
'Seni ziyaret etmek için gelmedim. (Bilâkis) Rasûlullah'ın bana ulaşan bir hadisi için geldim, umarım ki bu konuda sende bir bilgi vardır' dedi ve Fadâleyi biraz saçları dağınık olarak görünce sordu:
'Bu bölgenin yöneticisi olduğun hâlde, neden seni saçları dağınık görüyorum?'
'Rasûlullah 'bizi fazla süslenmekten nehyetti' dedi ve onun yalın ayak olduğunu görünce sordu:
'Sen neden yalın ayak dolaşıyorsun?'
'Rasûlullah bize bazen yalın ayak yürümemizi emretmişti...'[40]
16/213- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh):[41]
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. "
§Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh) başka tarikle gelen hadis şöyledir:[42]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kim bir mü'mini dünya sıkıntılarından kurtarırsa Allah onu kıyamet günü sıkıntılardan kurtarır.
Kim bir Müslümanın hatasını örterse Allah da onun dünyada ve âhirette hatasını örter.
Kim bir fakire/borçluya kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve âhirette kolaylık sağlar.
Kul kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.
Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.
Bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Allah'ın kitabını okur ve anlamaya çalışırlarsa, mutlaka üzerlerine huzur iner, kendilerini rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar ve Allah onları katında (hayırla)
anar.
Kimin ameli kendisini geri bırakırsa, nesebi onu hızlandırmaz/öne geçirmez."[43]
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri
Allah Teâlâ buyurdu:
'... Allah, sizden iman edenleri ve Mim sahiplerini (yüksek) derecelere yükseltir. (Untmayın,) Allah her yaptığınızdan haberdardır.' (Mücadile 58/11).[44]
17/214- Iyâz b. Hımâr el-MÜcâşİî'den (Radıyaiiaha anh):[45]
Rasûlullah (Saiiaiiahu akyhive sellem) bir hutbesinde şrtyie konuştu: "İzzet ve celâl sahibi Allah, bana bugün öğrettiği sizin bilmediğiniz bir (bilgiyi) size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti, kendilerine helâl kıldım.'"
NOT: Haram kılman şeyler bağışlanan nimetler emsinden değildir. Zira Allah onların kullanılmasına ve yenmesine izin vermemiştir.
§Bu hadis, yine Iyâz b. Hımâr el-MücâşiVden (Radıyaüahn anh) şöyle rivayet edilir.[46]
Hz. Peygamber (Sallalfohü aleyhi ve seitem)[47] bir gün hutbede şöyle konuştu: "İzzet ve celâl sahibi olan Rabbim, bana bugün öğrettiğini size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti kendilerine helâl kıldım. Ben bütün kullarımı Hanîf (tevhidi kabul edecek şekilde) yarattım. Ancak şeytanlar, onların yanlarına gelir ve (doğru olan) dinlerinden uzaklaştırır, benim helâl kıldığımı haram, haram kıldığımı da helâl kılarlar ve ben yetki vermediğim hâlde şirk koşmayı emrederler'
İzzet ve celâl sahibi olan Allah yeryüzü ehline bakar, Arap olan ve olmayanları bırakır, ancak Ehl-i kitap'tan bazı kişilere şöyle hitab eder:
'Seni ve senin sebebinle başkalarını, imtihan etmek için vahiy ve peygamber gönderdim ve suyun silemeyeceği bir Kitap indirdim, onu uyuyacağında ve uyanıklık durumlarında okursunuz .'
Allah bana Kureyş'i yakmamı/yok etmemi emredince dedim ki:
(Ya Rabbi, o zaman başımı kırarlar/yerler ve ekmek hâline getirirler.'
Allah şöyle dedi:
'Onların seni sürdükleri gibi sen de onları yurtlarından çıkar, biz de onlarla savaşta sana yardım edelim, onlar için bu harcamalara gir de biz de sana ihsanda bulunalım, onların üzerine bir ordu gönderirsen, biz de seni beş misliyle destekleriz. Sana itaat edenleri yanına alarak isyan edenlere karşı savaş yap!
Cennetlikler üç kısımdır:
Bir kısmı;[48] yetki sahibi, güçlü, infak eden ve başarılı kılınanlardır.
Bazıları; akrabalarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve ince kalplidir.
Diğerleri de; fakir, namuslu ve infak etmeye çalışanlardır/
Cehennemlikler ise, beş kısımdır:
Zaafı olan kişi(ler) ki onlar aklım kullanmaz ve içinizde size tâbi olarak bulunur,[49] aile ve mal da istemezler,
Hain kişi ki tamahı/aşırı arzusu gizli değil, biri kapısını çalsa ona hainlik eder,
Gece gündüz seni ailen ve malınla kandıran, tuzaklar kuran kişi.
Cimri,
Yalancı ve
Çok ahlâksız kişi.' "[50]
18/215- îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhürnâ):[51]
Hz. Peygamber (SallaUahü aleyhi ve aeiiem) buyurdu ki : "İlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın ! Biriniz kızdığında susmayı denesin ! "
§îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) bir başka rivayette; Peygamberimiz (SaUallahii aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu :
Liİlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın!
Kızdığında susmayı dene ![52]
Kızdığında susmayı dene !
Kızdığında susmayı dene ! "[53]
Açıklama
Bu kıymetli tavsiyeler eğitimcileri olduğu kadar anne ve babalan da ilgilendirmektedir. Eğitimde sabır, güven verme, doğru karakter kazanımı ve meseleleri herkesin anlayacağı şekilde aktarmak çok önemlidir. Ancak günümüz insanları, bunu gözden uzak tutmaktadırlar.[54]
19/216- Enes b. Mâlik'ten (Radıyal/ahu anh):[55]
RasÛlUİlall (SallaUahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve sakinleştirin[56], nefret ettirmeyin !"[57]
20/217- EbÛ Zer (Radıyallahü anh):[58]
"Hz. Muhammed (Satiaiiahn aleyhi ve sellem) bize öyle değerli şey bıraktı ki gökte kanat çırpan kuş hakkında bile bilgi vermektedir."
NOT: İslâm her konu hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgi tafsili ya da icmâlî olduğu gibi direk ya da endirek (yerini göstermek ve rehberlik etmek şeklinde) de olabilir.[59]
21/218- Ebû Zeyd el-Ensârî'den (Radıyathhn anh):[60]
Rasûlutlah (Satiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıktı. Öğle vaktine kadar konuşma yaptı. Sonra indi ve öğle namazını kıldırdı. Tekrar minbere çıktı ve ikindi vaktine kadar konuşma yaptı. Tekrar indi, ikindi namazını kıldırdı ve minbere çıktı, güneş batıncaya kadar konuşmasına devam etti. Bize olmuş ve olacak her şeyden bahsetti. Bizim en bilgili olanımız, (bunları) en iyi öğrenen/ezberleyendir.
NOT: Bu rivayetten, Rasûluüah'ın (Satioiiâhu aicyia w selem) bazen gün boyu insanları eğitmeye devam ettiğini anlıyoruz.[61]
22/219- Kâtib Hanzale (Radıyaliahü anh):[62]
Rasûlullah (Salhlhhu aleyhi ve seitem) ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanma geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim. Ancak bir an Rasûlullah'ın anlattıklarım hatırlayınca hemen dışarı çıktım ve yolda Hz. Ebû Bekir (Radıyaliahü anh) ile karşılaştım. Ona :
'Hanzale münafık oldu' deyince bana:
'Bu ne demek ?'dedi.
'Rasûlullah ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanına geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim, (sanki her şeyi unuttum.)'
'Biz de böyle yapıyoruz.'
Ben ondan ayrıldım ve Peygamberin yanına geldim, olanları anlattım. Bana dedi ki:
"Eğer evinizde de benim huzurumda olduğunuz gibi (huşu) hâliniz devam etse, yataklarınızda ve yollarda bile melekler (size görünür, onlarla) müsâfaha ederdiniz, (ve bir rivayette; kanatlarıyla sizi gölgelendirirdi). Fakat Ey Hanzale, (insanın hâli) bazen öyle, bazen böyle (olur) ."[63]
23/220- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahüanh):[64]
Hz. Peygamberin (SaiMiahüaleyhi ve sellem) ashabı ona dedi ki:
'Biz senin yanmdayken ve konuştuğunda kalplerimiz yumuşamaktadır. Yanından ayrılınca eşlerimiz ve çocuklarımızla eğlenceye dalıyoruz, şunları ve şunları yapıyoruz.'
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Benim yanımdaki ânınız[65] (her zaman) devam etse melekler sizinle müsâfaha ederdi."[66]
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı
Allah Teâlâ buyurdu:
'... De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri düşünür/öğüt alır. ' (Zümer39/9).[67]
24/221- Ebû Vâkid el-Leysî'den (Rad,yaUahü anhu):[68]
Rasûlullah'm (Saiialiahu aleyhi ve sellem) yanında (Bir şeyler öğrenmek için) otururken üç kişi geldi. Birisi sohbet halkasında boşluk buldu ve oraya oturdu. Diğeri arkada bir yere oturdu. Üçüncüsü de ayrıldı gitti. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle dedi :
"Bu kişilerin durumunu haber vereyim mi?"
"Evet, ey Allah'ın Rasûlü !" dediler.
Peygamberimiz buyurdu ki :
"Boşluk bulup oturan kişi; bu (ilim meclisine) sığındı, Allah onu kabul etti. Arkalara oturan; haya ile hareket etti ve Allah da ona merhamet etti. Ayrılıp giden ise burayı terk ettiği için Allah da onu terk etti."[69]
25/222- Ebû Miclez'den:[70]
Huzeyfe b. el-Yemânî (RadıyaUahü anh), (başkalarını rahatsız ederek) sohbet halkasının tam ortasına oturmaya çalışan hakkında :
'O, Peygamber ya da Muhammed (Sallaliahu aleyhi ve selhm) lisanı ile lanetlenmiştir dedi.[71]
26/223- Abdullah b. Abdurrahman b. Ebû Hüseyin'den (RadıyaUahü anh):[72]
Bana ulaşan habere göre Lokman (Akyimseiâm), oğluna şöyle nasihat etti:
"Ey Yavrum, ilmi (Allah rızası dışında) âlimlere öğünmek, cahillerle tartışmak ve meclislerde şöhret elde etmek için öğrenme ! "[73]
27/224- Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh):[74]
RasÛiuîlah (Sallatlahü aleyhi ve selle m) dedi ki :
İIim meclisinde oturup hikmetli şeyler öğrenen, sonra arkadaşına öğrendiklerinin kötülerini/zararlılarını aktaranın hâli şu (yolcuya) benzer:
(Yolcu) bir çobana gelip der ki:
‘Ey Çoban, bu sürüden bana bir koyun kes !' Çoban da:
'Git, en iyisinin kulağından tut ve getir' der.
Adam koyunların içine girer ve (maalesef) sürünün köpeğini kulağından tutup, getirir.'"[75]
28/225- Zeyd b. Sâbit'ten (Ra&yaiiahü anh):[76]
Rasûluilah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bana dedi ki:
"Süryaniceyi iyi bilir misin? Bazen bana mektuplar geliyor da..." Ben:
'Hayır' deyince:
"O hâlde öğren!" diye emretti. Ben de Süryaniceyi on yedi günde öğrendim.[77]
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli
Allah Teâlâ buyurur ki:
"Ey îman edenler, açıklandığında zararınız olacak şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken sorsanız, o size açıklanır. Allah birçok şeylerden sizi muaf tuttu. Şüphesiz Allah bağışlayan ve yumuşak davranandır." (Maide 5/101).[78]
29/226- Ebû Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[79]
RaSUİUİIah (Sallallahii aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Size verdiğim bilgi ile yetinin, (beni serbest bırakın!) Unutmayın ki sizden önceki toplumlar çok soru sormaları ve çoğu kez peygamberlerine zıt düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Size neyi yasakladıysam gücünüz yettiği kadar ondan kaçının ve neyi emrettiysem onu da yapın !"[80]
30/227- Sa'd b. Ebî Vakkas' tan (Radıyallahü anh):[81]
Rasülullah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu
"Bir kişi (devamlı) soru sorup bir meseleyi kurcalar ve onun yüzünden bir haram hükmü nazil olursa bu kişi Müslümanlar içinde günahı en ağır olan kişilerden biri olur."
§Yine Sa'd'dan gelen diğer rivayette benzeri zikredildi.[82]
31/228- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[83]
RaSUİUİIah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"insanlar o kadar çok soru soracaklar ki hatta ; 'Allah bizi yarattı, ^i Allah'ı kim yarattı?'diyecekler."
Ebû Hüreyre (şöyle bir olay) anlattı :
'Ben bir gün otururken baktım, Iraklı biri geldi ve bana ; 'Allah bizi yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' demesin mi, hemen parmaklarımla kulağımı tıkadım ve çığlık attım, sonra da:
'Allah ve Rasûlü doğru söyledi. Allah tekdir ve Samet (varlık sebebijdir. O doğurmadı ve doğmadı. Hiçbir şey O 'na denk değildir' dedim.'[84]
Açıklama
Rasûlullah'ın (Sattallahu aleyhi ve sellem) haber verdiği olay gerçekleşince, Ebû Hüreyre (Radıyalîahü anh) heyecanlanıyor ve mükemmel bir cevap veriyor. Cevap Kur'andan olup tevhîd inancını özetleyen İhlas süresidir. Normal olarak düşünüldüğünde ortaya çıkan gerçek şudur; birisi tarafından yaratılmış olan ilâh ve rab olamaz...
Evet, Allah'tan başka ilâh yoktur, O yaratılmamış, ama her şeyi yaratmıştır. Çünkü O, benzersiz olup, bütün varlığın sebebidir. Dolayısıyla O'na hiçbir şey denk değildir.[85]
32/229- Muhammed b. Şîrîn anlatıyor:[86]
Ebû Hüreyre'nin (Radıyatiahü anlı) yanındayken biri soru sordu, ancak soru neydi, bilemiyorum. Ebû Hüreyre ona dedi ki :
'Allahü ekber! Bunu iki kişi daha sormuştu, bu üçüncüsü... Ben Rasûlullah 'in (Saiiallaim aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Bazı kişilerden dolayı o kadar çok mesele ortaya çıkacak ki hatta "Allah yaratıkları yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' bile diyecekler."'
NOT: Ebû Dâvûd'dan gelen bir rivayette: Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) böyle soranlara, îhlâs sûresinin anlatılmasını emretmektedir.[87]
33/230- Ebû Hüreyre'den (Radıyalîahü anh):[88]
Rasûlullah (Saihtiohaahyinvesellem) dedi ki:
"Sizden önceki toplumlar çok soru sormak ve peygamberlerine muhalefet etmekle helak oldular. Size bildirdiklerim dışında (fazla) soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe :
'Ey Allah'ın Rasûlü!Benim babam kimV deyince Peygamberimiz : "Huzâfe b. Kays"dedi.
Abdullah annesinin yanma gelince annesi ona kızdı:
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir? Biz
(sadece) cahiliye halkından olup olumsuz şeyler yapanlardandık.[89]
'Ben şu insanlardan hangisinin babam olduğunu (kesin olarak) öğrenmek istiyordum, {onun için sordum.)"[90]
34/231- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaiiaM anh):[91]
Rasûlullah (Saliaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Size anlattıklarım dışında artık kıyamet gününe kadar bana soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe:
(Ey Allah'ın Rasûlü benim babam kimV deyince Peygamberimiz: "Senin baban, Huzâfe'dir" dedi. (Abdullah annesinin yanına gelince) annesi ona (kızdı):
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir?' Abdullah:
'(Kalbimin) rahat etmesini istedim' dedi.
(Râvi: Bu konuda bazı dedikodular vardı, diye ekledi.)
ŞHumeyd şöyle dedi: Zannediyorum ki şu rivayeti de Enes (Radıyaitahu anh) bildirmişti:
Rasûlullah (Saiialiaha aleyhi ve sellem) (çok soru sorulmasına) kızdı. Hz. Ömer (Radıyaiiahn anh) şöyle dedi:
'Biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) peygamber olarak kabul ettik Allah'ın ve O'nun Peygamber'inin gazabından da A ilah 'a sığıniyoruz.'[92]
35/232- Hz.Peygamber'in ashabının birinden (Muâviye'den) anhu):[93]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem), mugalatayı (demagojiyi/faydasız konuşmaları) yasakladı.
§Râviierden îmam Evzâî: 'Burada mugalata, sıkıntı ve zorluk veren sorular anlamındadır' dedi.[94]
* İlim Ve Âlimin Önemi. 2
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi. 6
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri. 7
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı. 10
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli. 12
* Bilinmeyen/Zarûrî Konularda Soru Sormanın Önemi. 14
* İlmi Gizleme, Onunla Amel Etmeme Ve Allah'ın Rızası Dışında Gayeler İçin Öğrenmenin Doğurduğu Felâketler. 14
* Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Hadislerini Tebliğ Ve Doğru Olarak Aktarmanın Önemi. 16
* Ağır Sorumluluğundan Dolayı Hadis Rivayetinde Çekingen/Geri Duranlar. 18
* Hadis Alimlerinin Görevi: Sahih Ve Zayıflan Ayırmak, Farklılıkları Doğru Te'vil Etmektir20
* İlk Dönemlerde Hadislerin Yazılması Yasaktı. 21
* Sonraki Dönemlerde Hadis Yazma Yasağı Kaldırıldı. 22
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Yasaklanması. 23
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Serbest Bırakılması. 24
* Hadis Uydurmanın Ağır Sorumluluğu. 25
* İlmin Bir Toplumdan Alınması Felâkettir. 27
İLİM
* İlim Ve Âlimin Önemi
Allah Teâlâ buyurdu:
*... Deki : Rabbim, ilmimi artır !' (Taha20/U4)
Allah Teâlâ buyurdu:
'....Allah'tan kulları içinde en çok çekinenler âlimlerdir. Şüphesiz Allah izzet ve bağış sahibidir.' (Fâtır 35/28).[1]
1/198- İbn Mes'Ûd'dan (Radıyallahü anh):[2]
Rasûlullah (Sailaiiahn aleyhi ve seliem) şöyle buyurdu: "Sadece İki kişiye gıpta edilir:
Biri, Allah'ın mal bahşettiği ve onu hak yolda harcama gücü/imkânı verdiği kişidir, Diğeri ise, Allah'ın faydalı ilim verdiği kişidir ki onu yaşar ve insanlara öğretir."[3]
2/199- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaUahu cmh):[4]
Hz. Peygamber (Sallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Yeryüzündeki alimler, gükyüzünde (parlayan) yıldızlara benzer ki karada ve denzt kaybolduğunda ise yildlZlar rehberler/kılavuzlar bile yollarını kaybeder."[5]
3/200- Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyaiiahü anh):[6]
Rasûlullah (SaUaUahu aleyhi ve sellem) ashabından birisini göndereceğinde derdi ki:
"İnsanlara müjdeler verin/sevdirin, nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!"
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın beni gönderdiği hidâyet ve ilim, bir yağmura benzer ki bir kısım toprak onu içine çeker ve orada birçok otlar, çayırlar çıkar.
O toprakların bir kısmı da çoraktır/çukurdur, suyu üstünde tutar, izzet ve celâl sahibi olan Allah, onu insanlara faydalı kılar; biriken sudan içerler, hayvanlarını otlatırlar, hem başkalarına su verir, hem de ziraatla uğraşır ve topraklarını sularlar.
Bir kısmı da düz arazidir, toprağın üstü su tutmaz ve orada ot bitmez.
İşte bu örnekler, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın dinde anlayış/kavrayış sahibi kıldığı, ayrıca Allah'ın benimle gönderdiği vahiyden başkalarına öğretmek ve öğrenmek şeklinde faydalandırdığı kişinin misali ile bunlara itaat etmeyen, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın bana gönderdiğini de reddeden kişinin durumuna benzemektedir."[7]
4/201- Nâfî' b. Abdır I-Hâris'ten (Radıyaiiahü anh):[8]
Hz. Ömer (Radıyaiiahüanh) ile Usfan denilen yerde, Mekke yönetiminde görevlendirdiği (Nafî ile) karşılaştı ve ona sordu: 'Bu vadide yaşayanların başına kimi bıraktın?' 'Onların yönetimini İbn Ebzâ'ya bıraktım.' ''Ibn Ebzâ ne (iş) yapar?' 'O, azad ettiğimiz kişilerdendir.'
'Kölelikten yeni kurtulmuş birini mi tayin ettin.’
'(Fakat) o, Allah'ın Kitabını okuyan, ferâiz ilmini bilen[9] ve onlarla hükmeden bir kişidir.'
'(Güzel,) ben Peygamberimiz'in şöyle dediğini işittim;
"Şüphesiz Allah, Kitabı(nın bilgisi) ile bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de (cehaletlerinden/amellerinden dolayı) alçaltır."[10]
5/202- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahûcmh):[11]
Yemenli bir grup Rasûlullah'ın (Satlaiiahü aleyhi ve seikm) yanma geldiler ve;
'Bize dini öğretecek birini gönder,' dediler.
Peygamberimiz (Saltaiiahu aleyhi ve seltem), Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın (Radıyaiiahü anh) elinden tuttu ve onlara tayin etti, onlara şunu hatırlattı:
"Bu kişi ümmetin eminidir, (en güvenilir kimselerindendir.)"
NOT: Ayrıca Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm (Radıyallahü anh) "ümmetin emlnf olduğunu ifade eden müstakil hadisler de vardır.[12]
6/203- Ubâde b. eS-Sâmİt'ten (Radıyaltahü anh):[13]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seltem) şöyle buyurdu: "Büyüklerimize hürmet, küçüklerimize merhamet etmeyen ve âlimlerimizin konumunu kabul etmeyen kişi, benim ümmetimden değildir."[14]
7/204- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[15]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[16]
8/205- Muâviye b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh):[17]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir kişinin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[18]
9/206- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Ben ancak taksim edenim, asıl ihsan sahibi Allah'tır."[20]
10/207- Muâvİye b. EbÛ SÜfyân'dan (Radıyallahü anhümâ):[21]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İzzet ve celâl sahibi Allah, bir kişinin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
(Abdullah b. Ahmed b. Hanbel dedi ki: Şu gelen kısmı da babamın kitabında kendisine yazdırılmış metni, onun el yazısıyla bir önceki cümleye bitişik olarak buldum. Ancak babam bu kısmı bana okudu mu, yoksa okumadı mı, tam bilemiyorum[22]
"Kim (vahyi) dinler ve itaat ederse, artık aleyhine bir delil bulunmaz. Kim de vahyi dinler ve itaat etmezse, onun lehine (tezkiye eden) bir delil bulunmaz."
§Muâviye b. Ebû Süfyân 'dan (Radıyallahü anhümâ) rivayet edilen benzer mükerrerler:
a- Ma'bed el-Cühenf den:[23]
MuaVİye (Radıyallahü anh) RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) nadir olarak nakilde bulunurdu. İşte şunlar, onun bir toplulukta Rasûlu İlah'tan naklettiği rivayettir:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Dünya malı taze bir yemiştir, kim onu hakkıyla alırsa kendisine bereketli olur. Birbirinizi (gereksiz yere ya da yanında) övmekten kaçının, çünkü bu iş boğazlamaktır/helâk etmektir."
b- Yezidb.el-Esam'dan:[24]
MuaVİye b. EbÛ Süfyan'in (Radıyallahü anhümâ), RaSÛlullah'tan (Sallallahü
aleyhi ve sellem) bir hadis naklettiğini işittim. İşte şu hadisi dışında, kendisinden başka bir rivayet de duymadım:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kıyamet gününe kadar (her dönemde) Müslümanlardan, hak (doğruluk için) mücadele eden ve saldırganları mağlûp eden bir topluluk mutlaka bulunacaktır."
c- Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'den:[25]
Muaviye (Radıyaiiahü anh) minberde: en elleek ve engellediğine de verecek katmda çocuklan ve mevkM ile "9"') nasîbi/şansı katında fayda vermez.[26] Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih Kla:T dGdİ Ve bU CÜmleleH RasûIuIlah'tan " minberde duydum, diye ekledi.
d- Muaviye (Radıyaiiahü ani?) dedi ki:[27]
Hz. Ömer (Radıyaliahn anh) dönemi dışında size gelen hadislerde titiz davranın, (iyi inceleyin!) Çünkü Ömer bu konuda, izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan en çok korkan kişiydi. Ben Rasûlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
Şunu da işittim:
"Ben hazine sorumlusu (gibiyim). Veren ise sadece izzet ve celâl sahibi olan Allah'tır, Kime gönül hoşluğu ile bir şey verdiysem, bu ona bereketli olur. Kime de aç gözlü olması ve böyle istemesinden dolayı verirsem, 'bu yiyen ama doymayan bir kişiye benzer, (ona bereketli olmaz.)" ayrıca şunu işittim:
"Ümmetimden, hakkı savunan bir topluluk her zaman bulunacaktır. Onlar diğer insanlara boyun eğdirdikleri hâlde hiç kimse onlara karşı gelemeyecek ve bu (hakimiyet) Allah'ın takdir ettiği süre bitinceye kadar devam edecektir."
e- Muaviye b. Ebu Süfyan’dan (Radiyalahu anhuma):[28]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) şöyle dediğini işittim:
"Allahım! Senin verdiğini engelleyecek ve engellediğine de verecek biri yoktur. Kişiye (dünya malı, çocukları ve mevkii ile ilgili) nasîbi/şansı senin katında fayda vermez. Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kadınların en hayırlısı deveye binendir. Kureyş kadınlarının salih olanı ise eşine ait malı gözetip koruyan ve çocuğuna da küçüklüğünde şefkatli davranandır."[29]
11/208- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaıiahüanh):[30]
Hz. Peygamber (Sailaiiahü aleyhi ve seîîem) şöyle buyurdu: "İnsanlar çeşitli madenler gibidir. Cahiliyede (toplum için) kıymetli/üstün olan kişiler, eğer İslâm döneminde dinde fakih (doğru anlayış sahibi) olurlarsa, bu dönemde de kıymetli/üstün olurlar."[31]
12/209- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahüanh):[32]
Rasûlullah'ın (Sdiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Âlimin üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse, çok şanslı demektir."[33]
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi
Allah Teâlâ buyurdu-
‘...Rabbim ilmiyle her şeye hâkrm oldu' bunu düşünmezmisiniz?’ (En’am 6/80).[34]
13/210- Kesîrb. Kays'tan:[35]
Bir kişi Medine'den yola çıktı ve Dımeşk'te bulunan Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyallahü anh) yanına geldi, aralarında şu konuşma geçti:
'Ey kardeşim, seni buralara getiren nedir?
'Bana ulaşan senin Rasûlullah'tan (Satiallahü aleyhi ve seiiem) rivayet ettiğin bir hadis (beni buralara getirdi).'
''Sen şimdi buraya ticaret için gelmedin mi?
'Hayır.'
'Ya da herhangi bir ihtiyacın için gelmedin miT
'Hayır.'
'(Buraya), sadece o hadisi almak için mi geldin?"
'Evet.'
'{O hâlde dinle,) ben Rasûlullah 'in (Saiiatlahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah onu cennete giden yola çıkartır. Melekler ilim talibini sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler. Sudaki balıklar da dahil göklerde ve yerde bulunan her şey onun için istiğfar eder. Âlimin âbide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğüne benzer. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse çok şanslı demektir."[36]
14/211- Zirb. Hubeyş'den:[37]
Safvan b. Assai el-Murâdî'ye (Radıyallahü anh) gittim ve mestler üzerine mesh etmeyi sordum. Bana dedi ki: ''Seni buraya ne getirdi?' 'İlim talebi' dedim. 'Sana bir müjde vereyim mi?' dedi ve şu hadisi Rasûlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet ettİ:
"Melekler, ilim talibinin çalışmalarını sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler..."
(...önceki hadiste geçen lâfızları da nakletti.)[38]
15/212- Abdullah b. Büreyde'den:[39]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ashabından biri Mısır'da bulunan Fadâle b. Ubeyd'in (Radıyaliahuonayanına gitti, o devesini yemliyordu. Ona:
'Seni ziyaret etmek için gelmedim. (Bilâkis) Rasûlullah'ın bana ulaşan bir hadisi için geldim, umarım ki bu konuda sende bir bilgi vardır' dedi ve Fadâleyi biraz saçları dağınık olarak görünce sordu:
'Bu bölgenin yöneticisi olduğun hâlde, neden seni saçları dağınık görüyorum?'
'Rasûlullah 'bizi fazla süslenmekten nehyetti' dedi ve onun yalın ayak olduğunu görünce sordu:
'Sen neden yalın ayak dolaşıyorsun?'
'Rasûlullah bize bazen yalın ayak yürümemizi emretmişti...'[40]
16/213- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh):[41]
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. "
§Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh) başka tarikle gelen hadis şöyledir:[42]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kim bir mü'mini dünya sıkıntılarından kurtarırsa Allah onu kıyamet günü sıkıntılardan kurtarır.
Kim bir Müslümanın hatasını örterse Allah da onun dünyada ve âhirette hatasını örter.
Kim bir fakire/borçluya kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve âhirette kolaylık sağlar.
Kul kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.
Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.
Bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Allah'ın kitabını okur ve anlamaya çalışırlarsa, mutlaka üzerlerine huzur iner, kendilerini rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar ve Allah onları katında (hayırla)
anar.
Kimin ameli kendisini geri bırakırsa, nesebi onu hızlandırmaz/öne geçirmez."[43]
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri
Allah Teâlâ buyurdu:
'... Allah, sizden iman edenleri ve Mim sahiplerini (yüksek) derecelere yükseltir. (Untmayın,) Allah her yaptığınızdan haberdardır.' (Mücadile 58/11).[44]
17/214- Iyâz b. Hımâr el-MÜcâşİî'den (Radıyaiiaha anh):[45]
Rasûlullah (Saiiaiiahu akyhive sellem) bir hutbesinde şrtyie konuştu: "İzzet ve celâl sahibi Allah, bana bugün öğrettiği sizin bilmediğiniz bir (bilgiyi) size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti, kendilerine helâl kıldım.'"
NOT: Haram kılman şeyler bağışlanan nimetler emsinden değildir. Zira Allah onların kullanılmasına ve yenmesine izin vermemiştir.
§Bu hadis, yine Iyâz b. Hımâr el-MücâşiVden (Radıyaüahn anh) şöyle rivayet edilir.[46]
Hz. Peygamber (Sallalfohü aleyhi ve seitem)[47] bir gün hutbede şöyle konuştu: "İzzet ve celâl sahibi olan Rabbim, bana bugün öğrettiğini size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti kendilerine helâl kıldım. Ben bütün kullarımı Hanîf (tevhidi kabul edecek şekilde) yarattım. Ancak şeytanlar, onların yanlarına gelir ve (doğru olan) dinlerinden uzaklaştırır, benim helâl kıldığımı haram, haram kıldığımı da helâl kılarlar ve ben yetki vermediğim hâlde şirk koşmayı emrederler'
İzzet ve celâl sahibi olan Allah yeryüzü ehline bakar, Arap olan ve olmayanları bırakır, ancak Ehl-i kitap'tan bazı kişilere şöyle hitab eder:
'Seni ve senin sebebinle başkalarını, imtihan etmek için vahiy ve peygamber gönderdim ve suyun silemeyeceği bir Kitap indirdim, onu uyuyacağında ve uyanıklık durumlarında okursunuz .'
Allah bana Kureyş'i yakmamı/yok etmemi emredince dedim ki:
(Ya Rabbi, o zaman başımı kırarlar/yerler ve ekmek hâline getirirler.'
Allah şöyle dedi:
'Onların seni sürdükleri gibi sen de onları yurtlarından çıkar, biz de onlarla savaşta sana yardım edelim, onlar için bu harcamalara gir de biz de sana ihsanda bulunalım, onların üzerine bir ordu gönderirsen, biz de seni beş misliyle destekleriz. Sana itaat edenleri yanına alarak isyan edenlere karşı savaş yap!
Cennetlikler üç kısımdır:
Bir kısmı;[48] yetki sahibi, güçlü, infak eden ve başarılı kılınanlardır.
Bazıları; akrabalarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve ince kalplidir.
Diğerleri de; fakir, namuslu ve infak etmeye çalışanlardır/
Cehennemlikler ise, beş kısımdır:
Zaafı olan kişi(ler) ki onlar aklım kullanmaz ve içinizde size tâbi olarak bulunur,[49] aile ve mal da istemezler,
Hain kişi ki tamahı/aşırı arzusu gizli değil, biri kapısını çalsa ona hainlik eder,
Gece gündüz seni ailen ve malınla kandıran, tuzaklar kuran kişi.
Cimri,
Yalancı ve
Çok ahlâksız kişi.' "[50]
18/215- îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhürnâ):[51]
Hz. Peygamber (SallaUahü aleyhi ve aeiiem) buyurdu ki : "İlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın ! Biriniz kızdığında susmayı denesin ! "
§îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) bir başka rivayette; Peygamberimiz (SaUallahii aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu :
Liİlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın!
Kızdığında susmayı dene ![52]
Kızdığında susmayı dene !
Kızdığında susmayı dene ! "[53]
Açıklama
Bu kıymetli tavsiyeler eğitimcileri olduğu kadar anne ve babalan da ilgilendirmektedir. Eğitimde sabır, güven verme, doğru karakter kazanımı ve meseleleri herkesin anlayacağı şekilde aktarmak çok önemlidir. Ancak günümüz insanları, bunu gözden uzak tutmaktadırlar.[54]
19/216- Enes b. Mâlik'ten (Radıyal/ahu anh):[55]
RasÛlUİlall (SallaUahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve sakinleştirin[56], nefret ettirmeyin !"[57]
20/217- EbÛ Zer (Radıyallahü anh):[58]
"Hz. Muhammed (Satiaiiahn aleyhi ve sellem) bize öyle değerli şey bıraktı ki gökte kanat çırpan kuş hakkında bile bilgi vermektedir."
NOT: İslâm her konu hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgi tafsili ya da icmâlî olduğu gibi direk ya da endirek (yerini göstermek ve rehberlik etmek şeklinde) de olabilir.[59]
21/218- Ebû Zeyd el-Ensârî'den (Radıyathhn anh):[60]
Rasûlutlah (Satiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıktı. Öğle vaktine kadar konuşma yaptı. Sonra indi ve öğle namazını kıldırdı. Tekrar minbere çıktı ve ikindi vaktine kadar konuşma yaptı. Tekrar indi, ikindi namazını kıldırdı ve minbere çıktı, güneş batıncaya kadar konuşmasına devam etti. Bize olmuş ve olacak her şeyden bahsetti. Bizim en bilgili olanımız, (bunları) en iyi öğrenen/ezberleyendir.
NOT: Bu rivayetten, Rasûluüah'ın (Satioiiâhu aicyia w selem) bazen gün boyu insanları eğitmeye devam ettiğini anlıyoruz.[61]
22/219- Kâtib Hanzale (Radıyaliahü anh):[62]
Rasûlullah (Salhlhhu aleyhi ve seitem) ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanma geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim. Ancak bir an Rasûlullah'ın anlattıklarım hatırlayınca hemen dışarı çıktım ve yolda Hz. Ebû Bekir (Radıyaliahü anh) ile karşılaştım. Ona :
'Hanzale münafık oldu' deyince bana:
'Bu ne demek ?'dedi.
'Rasûlullah ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanına geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim, (sanki her şeyi unuttum.)'
'Biz de böyle yapıyoruz.'
Ben ondan ayrıldım ve Peygamberin yanına geldim, olanları anlattım. Bana dedi ki:
"Eğer evinizde de benim huzurumda olduğunuz gibi (huşu) hâliniz devam etse, yataklarınızda ve yollarda bile melekler (size görünür, onlarla) müsâfaha ederdiniz, (ve bir rivayette; kanatlarıyla sizi gölgelendirirdi). Fakat Ey Hanzale, (insanın hâli) bazen öyle, bazen böyle (olur) ."[63]
23/220- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahüanh):[64]
Hz. Peygamberin (SaiMiahüaleyhi ve sellem) ashabı ona dedi ki:
'Biz senin yanmdayken ve konuştuğunda kalplerimiz yumuşamaktadır. Yanından ayrılınca eşlerimiz ve çocuklarımızla eğlenceye dalıyoruz, şunları ve şunları yapıyoruz.'
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Benim yanımdaki ânınız[65] (her zaman) devam etse melekler sizinle müsâfaha ederdi."[66]
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı
Allah Teâlâ buyurdu:
'... De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri düşünür/öğüt alır. ' (Zümer39/9).[67]
24/221- Ebû Vâkid el-Leysî'den (Rad,yaUahü anhu):[68]
Rasûlullah'm (Saiialiahu aleyhi ve sellem) yanında (Bir şeyler öğrenmek için) otururken üç kişi geldi. Birisi sohbet halkasında boşluk buldu ve oraya oturdu. Diğeri arkada bir yere oturdu. Üçüncüsü de ayrıldı gitti. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle dedi :
"Bu kişilerin durumunu haber vereyim mi?"
"Evet, ey Allah'ın Rasûlü !" dediler.
Peygamberimiz buyurdu ki :
"Boşluk bulup oturan kişi; bu (ilim meclisine) sığındı, Allah onu kabul etti. Arkalara oturan; haya ile hareket etti ve Allah da ona merhamet etti. Ayrılıp giden ise burayı terk ettiği için Allah da onu terk etti."[69]
25/222- Ebû Miclez'den:[70]
Huzeyfe b. el-Yemânî (RadıyaUahü anh), (başkalarını rahatsız ederek) sohbet halkasının tam ortasına oturmaya çalışan hakkında :
'O, Peygamber ya da Muhammed (Sallaliahu aleyhi ve selhm) lisanı ile lanetlenmiştir dedi.[71]
26/223- Abdullah b. Abdurrahman b. Ebû Hüseyin'den (RadıyaUahü anh):[72]
Bana ulaşan habere göre Lokman (Akyimseiâm), oğluna şöyle nasihat etti:
"Ey Yavrum, ilmi (Allah rızası dışında) âlimlere öğünmek, cahillerle tartışmak ve meclislerde şöhret elde etmek için öğrenme ! "[73]
27/224- Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh):[74]
RasÛiuîlah (Sallatlahü aleyhi ve selle m) dedi ki :
İIim meclisinde oturup hikmetli şeyler öğrenen, sonra arkadaşına öğrendiklerinin kötülerini/zararlılarını aktaranın hâli şu (yolcuya) benzer:
(Yolcu) bir çobana gelip der ki:
‘Ey Çoban, bu sürüden bana bir koyun kes !' Çoban da:
'Git, en iyisinin kulağından tut ve getir' der.
Adam koyunların içine girer ve (maalesef) sürünün köpeğini kulağından tutup, getirir.'"[75]
28/225- Zeyd b. Sâbit'ten (Ra&yaiiahü anh):[76]
Rasûluilah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bana dedi ki:
"Süryaniceyi iyi bilir misin? Bazen bana mektuplar geliyor da..." Ben:
'Hayır' deyince:
"O hâlde öğren!" diye emretti. Ben de Süryaniceyi on yedi günde öğrendim.[77]
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli
Allah Teâlâ buyurur ki:
"Ey îman edenler, açıklandığında zararınız olacak şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken sorsanız, o size açıklanır. Allah birçok şeylerden sizi muaf tuttu. Şüphesiz Allah bağışlayan ve yumuşak davranandır." (Maide 5/101).[78]
29/226- Ebû Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[79]
RaSUİUİIah (Sallallahii aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Size verdiğim bilgi ile yetinin, (beni serbest bırakın!) Unutmayın ki sizden önceki toplumlar çok soru sormaları ve çoğu kez peygamberlerine zıt düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Size neyi yasakladıysam gücünüz yettiği kadar ondan kaçının ve neyi emrettiysem onu da yapın !"[80]
30/227- Sa'd b. Ebî Vakkas' tan (Radıyallahü anh):[81]
Rasülullah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu
"Bir kişi (devamlı) soru sorup bir meseleyi kurcalar ve onun yüzünden bir haram hükmü nazil olursa bu kişi Müslümanlar içinde günahı en ağır olan kişilerden biri olur."
§Yine Sa'd'dan gelen diğer rivayette benzeri zikredildi.[82]
31/228- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[83]
RaSUİUİIah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"insanlar o kadar çok soru soracaklar ki hatta ; 'Allah bizi yarattı, ^i Allah'ı kim yarattı?'diyecekler."
Ebû Hüreyre (şöyle bir olay) anlattı :
'Ben bir gün otururken baktım, Iraklı biri geldi ve bana ; 'Allah bizi yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' demesin mi, hemen parmaklarımla kulağımı tıkadım ve çığlık attım, sonra da:
'Allah ve Rasûlü doğru söyledi. Allah tekdir ve Samet (varlık sebebijdir. O doğurmadı ve doğmadı. Hiçbir şey O 'na denk değildir' dedim.'[84]
Açıklama
Rasûlullah'ın (Sattallahu aleyhi ve sellem) haber verdiği olay gerçekleşince, Ebû Hüreyre (Radıyalîahü anh) heyecanlanıyor ve mükemmel bir cevap veriyor. Cevap Kur'andan olup tevhîd inancını özetleyen İhlas süresidir. Normal olarak düşünüldüğünde ortaya çıkan gerçek şudur; birisi tarafından yaratılmış olan ilâh ve rab olamaz...
Evet, Allah'tan başka ilâh yoktur, O yaratılmamış, ama her şeyi yaratmıştır. Çünkü O, benzersiz olup, bütün varlığın sebebidir. Dolayısıyla O'na hiçbir şey denk değildir.[85]
32/229- Muhammed b. Şîrîn anlatıyor:[86]
Ebû Hüreyre'nin (Radıyatiahü anlı) yanındayken biri soru sordu, ancak soru neydi, bilemiyorum. Ebû Hüreyre ona dedi ki :
'Allahü ekber! Bunu iki kişi daha sormuştu, bu üçüncüsü... Ben Rasûlullah 'in (Saiiallaim aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Bazı kişilerden dolayı o kadar çok mesele ortaya çıkacak ki hatta "Allah yaratıkları yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' bile diyecekler."'
NOT: Ebû Dâvûd'dan gelen bir rivayette: Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) böyle soranlara, îhlâs sûresinin anlatılmasını emretmektedir.[87]
33/230- Ebû Hüreyre'den (Radıyalîahü anh):[88]
Rasûlullah (Saihtiohaahyinvesellem) dedi ki:
"Sizden önceki toplumlar çok soru sormak ve peygamberlerine muhalefet etmekle helak oldular. Size bildirdiklerim dışında (fazla) soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe :
'Ey Allah'ın Rasûlü!Benim babam kimV deyince Peygamberimiz : "Huzâfe b. Kays"dedi.
Abdullah annesinin yanma gelince annesi ona kızdı:
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir? Biz
(sadece) cahiliye halkından olup olumsuz şeyler yapanlardandık.[89]
'Ben şu insanlardan hangisinin babam olduğunu (kesin olarak) öğrenmek istiyordum, {onun için sordum.)"[90]
34/231- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaiiaM anh):[91]
Rasûlullah (Saliaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Size anlattıklarım dışında artık kıyamet gününe kadar bana soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe:
(Ey Allah'ın Rasûlü benim babam kimV deyince Peygamberimiz: "Senin baban, Huzâfe'dir" dedi. (Abdullah annesinin yanına gelince) annesi ona (kızdı):
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir?' Abdullah:
'(Kalbimin) rahat etmesini istedim' dedi.
(Râvi: Bu konuda bazı dedikodular vardı, diye ekledi.)
ŞHumeyd şöyle dedi: Zannediyorum ki şu rivayeti de Enes (Radıyaitahu anh) bildirmişti:
Rasûlullah (Saiialiaha aleyhi ve sellem) (çok soru sorulmasına) kızdı. Hz. Ömer (Radıyaiiahn anh) şöyle dedi:
'Biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) peygamber olarak kabul ettik Allah'ın ve O'nun Peygamber'inin gazabından da A ilah 'a sığıniyoruz.'[92]
35/232- Hz.Peygamber'in ashabının birinden (Muâviye'den) anhu):[93]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem), mugalatayı (demagojiyi/faydasız konuşmaları) yasakladı.
§Râviierden îmam Evzâî: 'Burada mugalata, sıkıntı ve zorluk veren sorular anlamındadır' dedi.[94]